Barnabas İncili 171
Söyleyin bana, bir insan doğarken nasıl doğar? Mutlaka çıplak
doğar. Ve ölü olarak toprağın altına konurken, ettiği kâr nedir?
İçine sarıldığı basit bir keten bezi ve budur dünyanın kendisine
verdiği ödül. Şimdi, işin iyi bir sona varması için, her işte
kullanılan araçların başlangıç ve sonla uyum içinde olması
gerekirken, ya dünyanın zenginliğini isteyen insanın varacağı
son nedir? Allah'ın peygamberi Davud Peygamber'in “Günahkâr
en kötü bir ölümle ölecektir” dediği biçimde ölüp gidecektir. Bir
insan elbise dikerken, iğneye iplik yerine kiriş geçirirse, işi nasıl
bir sona varır? Mutlaka boşa çalışmış olur ve komşuları
tarafından küçümsenir.
Şimdi, insan dünyalık malları toplarken sürekli bu işi yaptığını
görmüyor. Çünkü ölüm iğnedir, dünyalık malların kirişleri
ondan geçmez. Yine de o, delicesine işi başarmak için uğraşır
durur, ama nafile. Ve benim bu sözüme kim inanmıyorsa
kabirlere baksın. Çünkü orada gerçeği bulacaktır. Allah
korkusuyla başka her şeyin ötesinde akıllı olmak isteyen
mezarın kitabesini incelesin. Çünkü orada, kurtuluşu için gerçek
akideyi bulacaktır. Çünkü insan bedeninin kurtçukların yiyeceği
haline dönüştüğünü gördüğü zaman, dünyadan bedenden ve
nefisten sakınmayı öğrenecektir.
Söyleyin bana, insanın ortasından yürüdüğünde emniyetle
gidebileceği, kıyılardan yürüdüğünde ise başını kıracağı bir yol
olsa; birbirlerine karşı çıkan ve kıyıya en yakın olmak gayretiyle
kavga eden ve kendilerini öldüren insanlar görürseniz ne
dersiniz? Nasıl da şaşırırsınız! Mutlaka dersiniz ki, “Deli ve
çılgındır onlar. Eğer çılgın değillerse aklî dengesizlik
içindedirler.” “Doğru, aynen öyledir” diye karşılık verdi
havariler. O zaman İsa ağladı ve dedi, “İşte, dünyayı sevenler de
tıpkı böyledirler. Çünkü insanda orta bir yer tutan akla göre
yaşasalardı, Allah'ın kanununa uyarlar ve sonsuz ölümden
kurtulurlardı. Fakat bedene ve dünyaya uyduklarından, biri
diğerinden daha bir gurur ve şehvetle yaşamak için didinen
çılgınlar ve kendi benliklerinin acımasız düşmanlarıdırlar.