İ S T A N B U L
YA B A N C I L A R İ Ç İ N T Ü R K Ç E Ö Ğ R E T İ M S E T İ C 1 / +
216
Sizin “Oyun Teorisi” kuramınız, dün-
yaya “kazan-kazan” kavramını arma-
ğan etti. Peki, herkesin “kaybettiği” bir
oyun var mı?
Mümkün.
Herkes negatif oynarsa
mümkün. Yani eğer her oyuncu ken-
di kazancından çok rakibinin kaybına
odaklanırsa mümkün.
Matematiğin
adaletle ilgisi olduğunu
düşünüyor musunuz?
Var tabii. Hem de doğrudan ilişkisi var.
Matematik sadece gerçeği arar ve de-
lile dayanır. Eğer samimiyetle gerçeği
ararsanız, onu bulmak kolaydır. Adalet-
te de durum böyle.
Matematik yalan
sevmez. Bilimin kanunları vardır, ada-
letin de öyle.
Evliliğin büyük bir oyun olduğunu söy-
lemiş miydiniz?
Sadece evlilik değil, insan ilişkileri. Bü-
tün insan ilişkileri son derece karma-
şıktır. Kadınlar konusunda ise siyaseten
sessiz kalmayı tercih ederim.
2A - (s. 36)
Mecnun, aklını var gücüyle Leyla’ya ka-
pattığı için Leyla’nın dışında hiçbir şeye
görüntü, ses, işaret vermediği için onu
dıştan bakanlar
deli zannediyor fakat
o dünyanın en akıllı adamı. Çünkü bir
sevgili ediniyor,
o sevgilinin yolunda
yürüyor, kendinden vazgeçiyor, aklın-
dan vazgeçiyor çünkü “aşk”, aklından
vazgeçmektir. Aklınız hâlâ size “Şunu
şöyle yap, bunu böyle yap” diyorsa aş-
kta daha ilerleyeceğiniz çok mesafe var
demektir.
Sevgiyle aşk arasındaki sınırı ben şöyle
ölçüyorum: Yarın birisiyle buluşacak-
sın, onu seviyorsun, sevdiğini düşünü-
yorsun, heyecanlanıyorsun
ve şöyle
kuruyorsun akşamdan “Yarın onun
yanına gidince şöyle şöyle yapayım,
şunları şunları söyleyeyim, şunları şun-
ları….”. Bunları yapabiliyorsan onu se-
viyorsun demektir. Ama aşk nedir? Aşk
yarın onun yanına gidince şöyle şöyle
yapayım, şunları söyleyeyim” dediğin
hâlde yanına
gidince bütün yapacak-
larını, bütün söyleyeceklerini unutu-
yorsan bu, aşktır. Yani sevginin bir üst
katmanıdır, çoğalan kısmıdır.
Şimdi başkaları Mecnun’un Leyla’ya
karşı olan sevgisini kendi algılamaları
ölçüsünde görüyorlar bunun dışında
bir hareketi
delilik olarak nitelendi-
riyorlar. Hâlbuki Mecnun aklının var
gücüyle Leyla’yı o kadar kuşatıyor, onu
öyle örtüyor ki Leyla’dan başka hiç-
bir
şeye kulak tutmuyor, hiçbir şeye
göz açmıyor, hiçbir şeyi algılamıyor.
Böyle olunca o zaman “cinnet”, “cen-
net” ve “mecnun” kelimesi birdenbire
Leyla’nın uğruna âşık olan bir adamı
meydana getiriyor. İşte Fuzulî bununla
yarışan bir adamdır.
Çağdaş Mecnun
olarak kendini ifade eder.
Dostları ilə paylaş: