ON BİRİNCİ BÖLÜM Uzun süredir herkesten sakladığı bu hazine, şimdi Faria’ya, onu oğlu kadar sevdiği biriyle paylaşacağı
için mutluluk veriyordu. Piskopos, durmadan Dantes’ye bir insanın parayla bir başkasını nasıl mutlu
edebileceğini anlatıyordu. Oysa Dantes, bir insanın parayla düşmanlarından nasıl da intikam alabileceğini
düşünüyor, bunu düşündükçe de yüzü kararıyordu.
Dantes, Korsika ile Elba Adası arasındaki Pianosa’dan yirmi beş mil uzakta olan Monte Cristo
Adası’nı biliyordu. Faria ona adanın bir planını çizdirerek, kâğıdın kaybolma olasılığına karşı, hazinenin
yerini ezberlemesini söyledi.
Edmond bir gece, adını söylemeye çalışan zayıf bir sesle uyandı. Bir süre dinledikten sonra sesin,
dostunun hücresinden geldiğini anladı. Aceleyle oraya gittiğinde dostunu, daha önceden bildiği o korkunç
belirtiler içinde kıvranırken buldu.
“Ah dostum,” dedi Faria, “durumu anlıyorsun, değil mi? Artık yalnızca, kendin için mahkûmiyeti
dayanılır, kaçışı olanaklı kılmanın yollarını düşün.”
Bu defaki nöbet çok şiddetliydi; Faria’nın gözleri, beynine kan hücum etmişçesine kıpkırmızı
kesilmişti.
“Elveda! Elveda!” diye sayıkladı yaşlı adam. “Monte Cristo’yu unutma!”
Böyle dedikten sonra kıpırtısız bir halde kalakaldı.
Dantes daha önce yaptığı gibi, doğru anı kollayarak Faria’nın ağzını aralayıp ilacı damlattı. Sonra
beklemeye koyuldu.
Saatler geçti, ama Faria’da en küçük bir hareket yoktu. Dantes yaşlı adamın dişlerini aralayarak ilacı
bir kez daha damlattı. Ansızın şiddetle kasılan adam, kan çanağına dönmüş gözlerini açarak çığlığa benzer
bir ses çıkardı, ardından da titreyen bedeni eski hareketsizliğine gömüldü. Dantes artık bir cesetle
başbaşa olduğunu anlamıştı. Birden korkuya kapıldı, yataktan sarkan kola dokunmaya, o boşluğa dikili
gözleri kapatmaya gücü kalmamıştı. Lambayı söndürerek arkasında iz bırakmadan hücresine döndü.
Tam hücresine döndüğü sırada gardiyan Faria’nın odasına girdi. Dantes dostunun başına gelecekleri
merak ettiğinden tünele inerek dinlemeye başladı. Gardiyan yardım çağırmıştı. Daha sonra müdür de
geldi. Bir saat sonra hekim gelerek mahkûmun ölüm nedenini saptadı. Dantes bir sürü ayak sesi işitiyordu.
Birkaç saniye sonra cesedin bir çuval içine sokularak yeniden yatağa konduğunu duydu.
Müdür, “Bu gece,” diyordu.
“Kaçta?” diye sordu gardiyanlardan biri.
“On ile on bir arasında.”
“Cesedin başında nöbet tutalım mı?”
“Ne gerek var ki? Kapıyı sıkıca kilitleyin yeter.”
Ayak sesleri giderek uzaklaştı, kapının kilitlenmesiyle gıcırdayan somunların sesi işitildi, ardından da
her yanı ölüm sesizliği kapladı. Dantes taşı araladığında, arkadaşının odasının boşalmış olduğunu gördü.
İçeri girdi.