Tesla Anlaşılamamış Dahi



Yüklə 1,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə12/32
tarix02.01.2022
ölçüsü1,44 Mb.
#39629
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   32
Tesla - Anlaşılamamış Dahi - Margaret Cheney ( PDFDrive.com )

Mars'a Doğru

Katharine'den

gelen

mektuplar



hem

karmaşık  duygularını,  hem  de  Tesla'ya

duyduğu  bitmeyen  ilgiyi  ele  veriyordu.  Bugün

içerdikleri  mesajları  tam  olarak  anlamak  güç.

Coşkulu  bir  üslupla  kaleme  alınmış  bu  yazılar

bazen  tam  bir  aşk  mektubuna  dönüşmek

üzereyken  yarıda  kesiliyor.  Ancak  Tesla'nın

onu


cesaretlendirecek

bir


davranışta

bulunmadığını tahmin etmek pek de zor değil.




3  Nisan  1896  tarihinde,  Tesla'yı  evlerine

davet


edecek

ve


bir

gün


önce

karşılaştıklarında  gözüne  pek  de  sağlıklı

görünmemiş

olmasına

rağmen

yine


de

kendisini  eğlendirebileceğine  inandığını  "ve

çocukluk  günlerine  dönmek"  istediğini  anlatan

bir  not  gönderecekti.  Paskalya  yortusunun

gelip

çattığını



söylüyordu.

"Hep


büyük

değişiklikler  gerçekleşeceği  zaman  bunu  bilip

bilemediğini  merak  ederdim"  diyordu.  "Baharın

yaklaştığını  biliyor  musun?  Eskiden  bu  bana

neşe

verirdi,



şimdi

ise


hüzünlendiriyor.

Kaçmaktan  yorgun  düştüğüm  pek  çok  şeyi

ifade ediyor bu bana... kopmalar, ayrılıklar. Ben

de  senin  gibi  hep  aynı  doğrultuda  gidebilmeyi,




hep  söylediğin  gibi,  ara  vermeden  kendi

hayatımı yaşayabilmeyi isterdim. Bu yaşadığım

hayat  kime  ait  bilmiyorum  ama  benim  hayatım

olmadığından  eminim.  Görüyorsun  ya,  yarın

akşam gelmelisin."

Johnsonlar  o  yazı  Maine'de  geçirmişlerdi

ama  Tesla'dan  ayrı  kalmak  Katharine'in

kederini perçinlemiş, onun sağlığı için duyduğu

endişeyi artırmıştı.

"Bir hata yapıyorsunuz sevgili dostum, hem

de

ölümcül


bir

hata"


diye

yazıyordu.

"Değişikliğe

ve


dinlenmeye

ihtiyacınız

olmadığını

düşünüyorsunuz.

O

kadar


yorgunsun  ki  neye  ihtiyacın  olduğunu  dahi


bilemiyorsun..."

Bu  sıcak  mektuplara  karşılık  Tesla  ona

muzip mektuplar yazıyor ya da aklına geldikçe

çiçek  yolluyordu.  Belki  de  tehlikeli  sularda

seyrettiğini  hissediyordu.  Robert  da  onun

arkadaşıydı  ve  Katharine'i  seviyordu  da. Ama

en  azından  kendi  hisleri  için  endişelenmesine

gerek  yoktu.  Zayıf  düştüğü  tek  bir  anı  dahi

hatırlamıyordu.

Johnson'la  genellikle  din,  şiir  konularında

yazışıyorlardı. Acaba Tesla Century'nin Mayıs

sayısı için ünlü bir ressama poz vermeyi kabul

eder  miydi?  Tesla  zaman  zaman  "Sevgili

Luka"ya,  hala  kendisini  sevdiği  için  duyduğu




minneti anlatan coşkulu mektuplar da yazardı.

Kendisi  ateşli  bir  mümin  olmasa  da,  Tesla

dinin  insanlar  için  biçilmiş  kaftan  olduğunu

düşünürdü.  Kaygılarının  dayanılmaz  bir  hal

aldığı  ve  sermayeyi  kediye  yüklediği  bir

dönemde  Budizme  merak  sarmıştı.  Budizmin

ve  Hıristiyanlığın  geleceğin  en  önemli  dinleri

olacağına  inanıyordu.  Bu  nedenle  Johnson'a

Budizm  hakkında  bir  kitap  göndermiş  ve  şu

yanıtı  almıştı:  "Bay  Şövalye:  Bu  taraklarda

beziniz  olduğundan  hiç  haberim  yoktu  ama

şimdi  bu  kitabı  okuduktan  sonra  sizin

hakkınızda  her  zaman  olduğundan  daha  sık

düşünmeye  başlayacağım;  sizi  temin  ederim




bu kırk yılda bir anlamına gelmiyor."

Birkaç  gün  sonra  Johnsonlar  onu  yine

yemeğe  davet  ettiklerinde  onlara,  şakayla

karışık,  seçkin  insanlara  olan  zafiyetini  dile

getiren

şu


cevabı

yollayacaktı:

"Eğer

misafirleriniz



(sıradan

ölümlüler)

varsa

gelmeyeceğim. Eğer Padewski, Röntgen ya da



Mr.

Anthony


varsa

geleceğim.

Lütfen

cevaplayınız."



O yıl Noel, ailesindeki neşeye karşın, belki

de  bu  sebeple,  Katharine  için  pek  de  mutlu

geçmemişti.

Kendisini

kapana

kısılmış


hissediyordu.  Kocası  ve  çocukları  kendisini

seviyorlardı  ve  içinde  bulunduğu  sosyal




çevreyi seviyordu ama ona hayatının önemli bir

bölümü elden gidiyormuş gibi geliyordu. Yavaş

yavaş  yok  oluşunu  izlemek  için  yaşamaya

değer miydi?

Noel'in  ertesi  günü  Tesla'ya  şunları

yazmıştı:

"Sana  güller  için  defalarca  teşekkür  etmeyi

denedim.  Karşımda  o  kadar  harikalar,  o  kadar

güzel  kokuyorlar  ki...  Sana  yazarken  hep

atılımlar  yapmam  ve  hep  kendimi  zorlamam

gerekiyor çünkü söylemek istediklerimi bir türlü

ifade  edemiyorum.  Geçen  akşam  kaba

davranmak  istemedim.  Sadece  hayal  kırıklığı

içindeydim.  Seni  çok  özlüyorum  ve  bunun




böyle

devam


edip

edemeyeceğini

düşünüyorum.  Senden  daha  ne  kadar  ayrı

kalabilirim?  Yine  de  seni  iyi,  mutlu  ve  başarılı

görmek  beni  memnun  ediyor.  Yeni  yıl  için  tüm

dileklerim seninle."

Tesla  da  tipik  bir  şekilde  cevap  verirken

tansiyonu  esprilerle  düşürmeye  çalışıyordu.

Ama  bunu  yaparken  de  fazlasıyla  acımasız

olmayı  başarabiliyordu.  "Bir  gün  önce  senden

çok  daha  tatlı  ve  etkileyici  olan  kız  kardeşini

gördüm"  gibi  uygun  olmayan  sözler  sarf

edebiliyordu.  Sonra  da  çok  sevdiği  işinin

başına dönüyordu umursamadan.

1893 yılında radyo alıcı ve vericileri üzerine



verdiği ve gerekli altı temel ekipmanı açıkladığı

seminerlerinden  sonra,  laboratuvarı  ve  New

York'un belirli yerlerindeki istasyonlar arasında

işletilebilecek  düzeneği  kuracaktı.  Adams'tan

aldığı para ve Westinghouse'dan gelen destek

sayesinde bayağı ilerleme kaydetmişti.

Gerekli  patentleri  almadan  önce  Electrical

Review'a

başarılı

denemeler

yapıldığını

bildirecekti. Ama  yayınlanan  raporda  genel  ve

sakınımlı  bir  dil  tercih  edilmişti:  "Bir  verici  ve

uzak  noktalarda,  akım  ve  menzil  göz  önüne

alınmadan,  bu  vericiden  yayınlanan  sinyallere

duyarlı elektrikli alıcılar kurulmuş bulunuyor. Ve

bu  işlem  şaşırtıcı  derecede  az  enerji  ile



uygulanmıştır."

Tesla,


Houdson

Nehri


üzerinde

bir


teknedeki  alıcı  ile  laboratuvarından  gönderilen

sinyalleri yakaladığı bir deney yapmıştı. Tekne

Houdson  sokağındaki  yeni  laboratuvarından

yaklaşık  kırk  kilometre  uzaklıktaydı  ve  bu

Tesla'nın

aletlerinin

kapasitesinin

bir


bölümüydü sadece.

Gerekli  patent  başvurularını  2  Eylül  1897

tarihinde  yaptı  ve  bunlar  da  1900  yılında

onaylandı.

Sonradan

patentler

hakkında

Marconi  ile  mahkemede  uzun  bir  çekişmeye

giriştiler.  Ama  yasal  haklarının  çiğnendiğine

ilişkin dava açan taraf bu defa Tesla'ydı.




1898  yılında  güdümlü  taşıtların  radyo

dalgalarıyla uzaktan kumanda edilmesi üzerine

patent bürosuna başvuracak ve onay alacaktı.

Bu  konu  telsiz  iletisinin  potansiyel  ve

mükemmel  bir  uygulamasını  da  barındırıyordu

bünyesinde. Tesla radyo ya da otomasyondaki

bu büyük ilerlemeyi kamuoyuna ayrı ayrı değil,

bir arada duyurabilmek için sabırsızlanıyordu.

Bir  yıl  önce,  Niagara  Şelalesi  enerji

şebekesinin  devreye  sokulması  ve  GE'nin

enerji  nakil  hatlarının  inşasını  tamamlaması

dolayısıyla yaptığı konuşmada, artık sıranın en

büyük  düşü  olan  "istasyondan  istasyona  tel

kullanılmadan enerji nakledilebilmesi" projesine




geldiğini  söylemişti.  Davetli  kodamanlar  -

mühendisler,  sanayiciler  ve  iş  adamları-  bu

konuşmayı

karışık


duygular

içinde


dinlemişlerdi. Bu deli dahi, daha hatların yapımı

yeni  bitmişken  ve  tam  da  kar  edilmeye

başlanacağı

sırada


bunların

tarihe


gömüleceğini  söylüyordu.  Ama  pek  yakında

gazeteler  dünyanın  dört  bir  yanında,  Tesla'nın

kırk  kilometre  uzaklığa  enerji  ve  sinyal

gönderebilmekle  kalmadığım,  aynı  zamanda

bunu

telsiz


yapabildiğini

duyurmaya

başlayacaklardı.

Ve Tesla kendinden o kadar emindi ki, kısa

bir

süre


içerisinde

Mars'la


iletişimin


sağlanabileceğini iddia ediyordu.

Electrical  Review'da  da  Mr.  Tesla'nın,

bugüne  kadar  ulaşılabilen  mesafelerden  daha

büyük bir alanda elektrik akımı iletebilen bir alet

geliştirdiği  ve  bu  sayede  akımın,  atmosferin

yoğun olmadığı ve üretilen belirli akımı rahatça

iletebildiği rakımlarda belirlenecek bir terminale

iletilebileceği duyuruluyordu. "Uzak bir noktada

ve  yaklaşık  olarak  aynı  seviyede  kurulacak

ikinci  bir  terminal  akımı  çekecek,  alacak,  bu

akımı  dağıtım  ve  kullanım  için  geliştirilecek

aygıtlarla yeryüzüne nakledecektir."

Önceden  yapılmış  tüm  tasarımları  gölgede

bırakacak  bir  ekipman  kurmuştu.  Çeşitli  boyut




ve  türlerde  bobinler,  ya  da  yüksek  frekans

transformatörleri  üretmişti.  Bunların  arasında

harika  bir  tasarım  örneği  olan  ve  milyonlarca

voltluk  elektromotiv  enerjisi  üretebilecek  düz-

spiral bir rezonant transformatör de vardı.

Bu  tip  bir  ekipmanın  sınırsız  olanaklar

sağladığını düşünmekteydi: Mars'a Chicago'ya

gönderir  gibi  bir  mesaj  yollanabilecekti.

"Mümkün  olan  gerilimin  önünde  pratikte  hiçbir

engel olmadığını düşünüyorum" diye yazıyordu

Electrical

Review'da,

"Bu

alandaki


çalışmalarım  sonunda  elde  ettiğim  sonuçların

en  önemlilerine  ulaşmıştım.  Bunlardan  bir

tanesi,  normal  koşullar  altında  mükemmel  bir



yalıtkan  olan  atmosferik  havanın,  bu  tip

bobinlerle üretilebilen yoğun elektromotiv enerji

akımları  söz  konusu  olduğunda  iyi  bir  iletken

olabildiği idi... Hava o derece iletken oluyordu ki

tek  bir  terminalden  kaynaklanan  deşarj

yoğunlaşmış  atmosferdeymişçesine  serbest

yayılabiliyordu.  Bir  başka  olgu  da,  hava

yoğunlaştırıldığında

ve

elektriğin



gerilimi

artırıldığında  iletkenlik  kalitesinin  çok  hızlı

yükseliş  göstermesi  idi.  Sıradan  akımların

aktarılmasına  olanak  vermeyen  barometrik

basınç  oranlarında  dahi  bu  bobin  tarafından

üretilen akımlar bakır bir teldeymişçesine rahat

akabiliyorlardı."



Böylece  atmosferin  yüksek  seviyelerinde

yüksek miktarlarda elektrik enerjisinin istenilen

uzaklığa

gönderilebileceğini

ispatladığını

söylüyordu.  Bu  arada  en  az  bunun  kadar

önemli  bir  gerçek  üzerinde  durduğunu  da  fark

etmişti:  birkaç  milyon  voltluk  enerji  deşarjları

atmosferik  nitrojende  güçlü  çekimler  ortaya

çıkmasına,  oksijen  ve  diğer  elementlerle

birleşmesine  neden  oluyordu.  "Bu  enerji  o

kadar  güçlü  ve  bunun  gibi  güçlü  deşarjlar  o

kadar  ilginç  davranıyor  ki,  zaman  zaman

atmosferin  alev  alabileceği  -dehşet  verici  bir

olasılık-  korkusuna  kapıldığım  da  oldu.  Bunu

üstün  bir  zeka  gücüne  sahip  olan  Sir  William

Crookes  da  daha  önce  fark  etmişti.  Böyle  bir



felaketin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini kim

bilebilir ki?"

Elektrik  rezonansı  Tesla'nın  orijinal  fikri

değildi.

Lort

Kelvin


de

daha


önceden

kondansatör

deşarjının

matematiksel

potansiyellerini  hesaplamıştı  ama  Tesla  bu

eşitliğe  yeniden  hayat  vermiş  ve  uygulamaya

koymuştu.

Electrical

Review'da

1889


yılında

yayımlanan  ve  Tesla'nın  gökyüzünde  yangın

çıkarmaktan  korktuğunu  açıkladığı  makalede

mucidin üzerinde çalıştığı aletle birlikte çekilmiş

fotoğrafları

da


yayımlanmıştı.

Birisinde

yaklaşık sekiz milyon voltluk bir gerilim ile uzak



mesafelere havadan elektrik enerjisi gönderme

deneyleri  sırasında  elde  edilen  olağanüstü  bir

şimşek  görülebiliyordu.  Bir  diğerinde  ise  mucit

elinde  1.500  mumluk  bağlantısız  bir  ampul

olduğu  halde  poz  vermişti,  fotoğraf  da  bu  ışık

kaynağı  ile  çekilmişti.  Frekansın  saniyede

milyonlara ulaştığı hesaplanıyordu.

Bir  üçüncüsünde  ise  Tesla'nın  elinde

gururla tuttuğu, uzaktaki bir osilatörden yayılan

dalgalarla  beslenen  ve  kendi  bedeninin

kapasitesine ayarladığı bir bobin vardı. Elektrik

çarpmasından  korunmak  için  bobini  yoğun

titreşimin

çok


az

hissedildiği

birleşim

noktasından

tutuyordu.

Güçlü


parıltılarla


aydınlanan bobinin taşıdığı gerilim yarım milyon

volta ulaşıyordu.

Bu  olağanüstü  ve  ürkütücü  serinin  en

sonuncusu  şu  manşetle  yayımlanmıştı:  "Bu

deneyde

operatörün

osilatöre

doğrudan


bağlantılı  olan  bedeni  yüksek  bir  gerilimle

yüklenmiştir.  Fotoğrafta  belirli  bir  büyüklükteki

kalay  levhanın  uç  noktasında  elle  tutulan

iletken  çubuk  görülebiliyor.  Operatör  durağan

elektrik dalgasının üzerinde ve çubuk ile levha

çevrelerinde  olağanüstü  bir  hareket  halindeki

hava

sayesinde



parıldıyor.

Laboratuvarı

aydınlatmakta  olan  bir  vakum  tüp,  tavanda

oldukça yüksekte olmasına karşın, operatörün




bedeninden  yayılan  dalgalardan  etkilenerek

ışıldıyor."

Tesla  böyle  sihirbazlıklara  bayılıyordu  ama

kendisini  şov  yapmakla  ve  yararlı  bir  aygıt

geliştirememekle  suçlayanlara  verilecek  bir

cevabı  da  vardı.  Elbette  ki  bu  sihirler  daha

sıradan  meyveler  de  verecekti.  Elektrikli

rezonans  ve  kusursuz  eşzamanlı  devreler

sayesinde  nitrojen  havadan  ayrıştırılabilecekti.

Bu yolla büyük değere sahip suni azotlu gübre

üretilebilecekti.  Ayrıca  güneşte  olduğu  gibi

yayılım  gösterecek  ışık  çok  daha  ekonomik

yollardan  üretilebilecek  ve  asla  patlamayan

lambalara hapsedilebilecekti.




Düşleri ütopikti: İnsanlar açlıktan ve ölesiye

çalışmaktan  kurtulacaklardı,  dünya  çapında

iletişim kolaylaşacaktı; ve sonuncu olarak da o

diğer gezegenlerde de insanlara benzer yaşam

formlarının varolduğuna inanıyordu. Marslılar'ın

"istatistiki bir gerçeklik" olduğunu düşünüyordu.

Bu arada, fazla karmaşık şeyler düşünmeyi

sevmeyen  arkadaşlarının  hayatı  da  doğal

akışında ilerlemekteydi. Katharine dokunaklı ve

iğneli  bir  mektup  göndermişti;  arkadaşlarını

sürekli

reddetmekten

vazgeçmesini

tembihleyip bir partiye davet ediyordu Tesla'yı.

Johnsonlar'ın

çocukları

serpiliyordu

ve

Katharine  onların  kendisine  ihtiyaç  duymadığı




bir günün geleceğini sezinleyebiliyordu. Zaman

hızla  akıp  gidiyordu  ve  yaklaşan  ölümün  ayak

sesleri  onu  ürkütüyordu:  "Milyonları,  cafcaflı

unvanları,  Waldorfu  ve  Fifth  Aveneu'yü  bir

yana  bırak"  diyordu,  "bu  tek  unvanı  olan

sıradan ve basit insan için büyük bir zayıflık."

Tesla  labaratuvarından  çıkacak  ve  partiye

gelecekti.  Düzenlenen  parti  eski  günleri  geri

getirir  gibi  olmuştu.  Ama  laboratuvarın  çağrısı

onu  yine  çekecekti.  Tesla  uzun  bir  süredir,

Mark  Twain'in  de  eğlence  ve  sağlık  için

düzenlenmiş  bir  deneyde  üzerine  çıkmasına

izin  verdiği  mekanik  vibratörler  üzerine

çalışmaktaydı.

Bir

keresinde



neredeyse


umulmadık

etkiler


yaratmanın

eşiğinden

dönmüştü.

1898


yılında

bir


gün

küçük


bir

elektromekanik  osilatör  üzerine  çalışırken

bunu,  tüm  iyi  niyetiyle,  laboratuvarının  tam

merkezinden  bodrumun  tabanına  dek  uzanan

demir  bir  sütuna  bağlamıştı.  Düğmeyi  çevirip

iskemlesine  kurulmuş  ve  ortaya  çıkacak  tüm

etkileri not etmek üzere eline bir defter almıştı.

Bu  makinelere  hayrandı  çünkü  titreşim  her

seferinde  biraz  daha  arttıkça  atölyesindeki

eşyalarda  bir  rezonans  etkisi  belirmeye

başlıyordu.

Örneğin


mobilyalardan

biri


titremeye,  sarsılmaya  başlıyor,  daha  sonra


diğerleri  de  bu  dansa  birer  birer  katılıyorlardı.

Frekans  arttırılınca  her  şey  bir  an  için

duruluyor  ama  neden  sonra  dans  kaldığı

yerden,  bu  defa  çok  daha  çılgınca  olmak

kaydıyla, devam ediyordu.

Tesla'nın  farkında  olmadığı  şey  tabana

doğru  giden  demir  sütun  boyunca  güçlenerek

ilerleyen  rezonansın  Manhattan'ın  altyapısını

dört  bir  yandan  titretmeye  başladığıydı.

(Normalde  depremler  merkez  üslerinden  biraz

uzaklıkta  daha  şiddetli  hissedilirler.)  Binalar

kıpırdanmaya  başlamıştı,  camlar  sarsılıyor  ve

yakınlardaki  İtalyan  ve  Çin  mahallelerindeki

insanlar sokaklara akın ediyorlardı.




Tesla'yı  zaten  mimlemiş  olan  Mulberry

Street'teki  Emniyet  Müdürlüğü  kısa  bir  süre

içinde  şehrin  başka  hiçbir  yerinin  depremden

etkilenmediğini  öğrenecekti.  Derhal  deli  mucidi

kontrol  etmek  üzere  iki  polis  memuru

görevlendirilecekti.  Bu  arada  Tesla  binayı

titretmeye  başlayan  sarsıntının  henüz  farkına

varmamıştı.  Ama  kısa  bir  süre  içinde  o  da

duvarlarının  ve  yerin  titremeye  başladığının

farkına varacaktı. Buna hemen bir son vermesi

gerektiğini bildiğinden eline geçirdiği ilk balyozu

osilatörün tam tepesine indirecekti.

Mükemmel  bir  zamanlamayla,  iki  polis

memuru tam da o anda içeri dalmıştı. Tesla da




onları başıyla nazikçe selamlayacak ve şunları

söyleyecekti:

"Üzgünüm  beyler.  Hemen  ve  pek  de  alışık

olmadığım  bir  şekilde  yarıda  kesmek  zorunda

kaldığım  deneyimi  izleyebilmekten  sadece

birkaç saniye ile mahrum kaldınız... Fakat eğer

akşama

doğru


uğrayabilirseniz

üzerinde


durabileceğiniz  bu  platforma  yeni  bir  osilator

bağlayacağım.  Bu  deneyimi  çok  ilginç  ve

heyecan  verici  bulacağınıza  eminim.  Fakat  ne

yazık  ki  şimdi  sizi  geçirmem  gerekiyor  çünkü

yapacak çok işim var. İyi günler beyler."

Muhabirler  laboratuvarına  akın  ettiklerinde

ise  onlara  istese  Brooklyn  Köprüsü'nü  bile



yerle bir edebileceğini söyleyecekti.

Yıllar  sonra  bir  çalar  saatten  daha  büyük

olmayan

bir


osilatörle

gerçekleştirdiği

deneylerden  söz  edecekti  Alan  L.  Benson'a.

Vibratörü  altmış  santim  boyunda,  beş  santim

kalınlığında  bir  çelik  halkaya  takmıştı.  "Uzun

bir  süre  hiçbir  şey  olmadı...  Ama  nihayet...

koca  çelik  halka  titremeye,  bir  kalp  gibi  açılıp

kapanmaya başladı ve en sonunda koptu!"

"Bunu  bir  balyozla  başaramazsınız"  diye

açıklayacaktı  muhabire.  Ama  bir  bebeğe  bile

zarar

vermeyecek



sürekli

tıklamalar

yapabilmişti.



Bu başlangıçla şevklenen Tesla koltuğunun

altına  sıkıştırdığı  osilatör  ile  yapımı  henüz

tamamlanmamış  çelik  bir  bina  bulmak  üzere

dolaşmaya

başlayacaktı!

Wall


Street

bölgesinde  on  katlı  çelik  konstrüksiyonlu  bir

inşaat  görecek  ve  vibratörü  kirişlerden  birine

iliştirecekti.

"Birkaç  dakika  içerisinde  kirişin  titremeye

başladığını

hissedecektim.

Yavaş


yavaş

titremenin  yoğunluğu  arttı  ve  tüm  inşaatı

kaplamaya

başladı.

En

sonunda


yapı

gıcırdamaya  ve  bükülmeye  başlamıştı.  İşçiler

deprem olduğunu sanmış ve iskelelerden aşağı

atlamıştı.

Binanın

yıkılacağı

söylentileri



yayılmaya

başlamış

polis

birlikleri



yola

çıkmışlardı.  Ciddi  bir  sonuç  doğmasına  mahal

vermeden  vibratörü  cebime  attığım  gibi

uzaklaştım oradan. Eğer on dakika daha fazla

işler  halde  bıraksaydım  tüm  yapı  yerle  bir

olacaktı.  Aynı  vibratörle  Brooklyn  Köprüsünü

bir  saatten  kısa  bir  süre  içerisinde  yerle  bir

edebilirdim."

Hepsi  bu  kadarla  da  kalmıyordu.  Dünyayı

da aynı şekilde ikiye bölebileceğini söyleyerek

Benson'ı  dehşete  düşürecekti.  Onu  "bir  elma

gibi  ikiye  bölebilir,  insan  ırkının  sonunu

hazırlayabilirdi. Dünyanın titreşimlerinin bir saat

kırk  dokuz  dakikalık  bir  periyot  ile  seyrettiğini




söylüyordu. "Yani, dünyaya şu anda vurduğum

takdirde

küçülen

bir


dalga,

genişleme

formunda,  bu  kadarlık  bir  süre  sonunda  aynı

yere  geri  gelecektir.  Aslında  dünya  da  tüm

cisimler  gibi  sürekli  titreşim  halindedir.  Sürekli

daralan ve genişleyen.

"Şimdi  tam  küçülmeye  başladığı  anda  bir

ton dinamit patlattığımı düşünün. Bu küçülmeyi

hızlandıracak  ve  bir  saat  kırk  dokuz  dakika

sonunda  eşdeğerde  hızlanmış  bir  genişleme

meydana  gelecektir.  Genişleyen  dalga  geri

çekilmeye  başladığı  anda  bir  ton  dinamit  daha

patlattığımı  düşünün,  bu  da  küçülme  dalgasını

biraz  daha  hızlandıracaktır.  Ve  bu  işlemin  art




arda

tekrar


edildiğini

düşünün.

Bunun

doğuracağı



sonuçlardan

kuşku


duyabilir

misiniz?  Aklınızda  şüpheye  hiç  yer  olmasın.

Dünya  ikiye  ayrılacaktır.  İnsan,  tarihi  boyunca

ilk  defa  olarak  kozmik  gidişata  müdahale

edebilmenin bir yolunu bulmuş oluyor!"

Benson, dünyayı parçalamak için ne kadar

zamana  ihtiyaç  duyacağını  sorduğunda  ise

alçakgönüllülükle  şu  yanıtı  verecekti:  "Aylar

sürer. Bir ya da iki yıl geçmesi gerekebilir. Ama

birkaç  hafta  içerisinde  dünya  öyle  büyük  bir

titreme  ile  sarsılmaya  başlayacaktır  ki  nehirler

yataklarından  fırlayacak,  binalar  yerle  bir

olacak,  yeryüzü  yüzlerce  metre  yüksekliğe



çıkıp  düşecek,  bu  da  uygarlıkları  ortadan

kaldırmaya

yetecektir.

Vatandaşları

rahatlatacak

şekilde


iddiasını

sonradan


değiştirecekti.

İlkenin


şaşmaz

olduğunu


söylüyordu  ama  dünyada  mükemmel  bir

rezonans yaratmak da olanaklı değildi.

Çoğunlukla  olduğu  gibi  Tesla'nın  basına

yaptığı  açıklamalar  basit  gösteriş  düşkünlüğü

olarak değerlendirilecekti. Ama yine çoğunlukla

olduğu


gibi

araştırması

kusursuzdu.

"Telejeodinamik" adını verdiği yeni bir bilim dalı

üzerine  çalışmaya  başlamıştı  ve  önemli

sonuçlar  elde  edecekti. Aynı  titreşim  ilkesinin,

denizaltı  ve  gemi  gibi  uzaklardaki  nesneleri



saptamak  için  kullanılabileceğini  fark  etmişti.

Mekanik  titreşimler  ile  dünyanın  titreşiminin

birlikte

kullanılarak

maden

ve


petrol

rezervlerinin  nasıl  ortaya  çıkarılabileceğini

bulmaya  çalışıyordu.  Modern  yeraltı  araştırma

tekniklerinin temeli de böylece atılmış oluyordu.

Tesla,  O'Neill'in,  daha  önce  şiddetli  bir

deprem


meydana

gelmiş


bir

bölgeye


yerleştirilecek

ciroskop

bataryalarının

yeryüzünün

içinde

düşük


seviyelerde

rezonans  yaratacak  şekilde  eşit  aralıklarla

vuruşlar  yapması  ile  katmanlar  üzerindeki

baskının  azaltılabileceği  ve  bu  sayede  ciddi

depremler

yaşanmasının

engellenebileceği



teorisini  destekliyordu.  Bugün  sismologlar  bu

varsayımları  yenilenen  bir  ilgi  ile  gözden

geçirmeye başladılar.




Yüklə 1,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin