Summary
There is no single definition of morality valid for all times and places .
As is known, Immanuel Kant, regarded as a major figure and the turning point for
moral principles in the Western philosophy.
Under this assumption, the principle of Kant's moral action determines not the
moral content but the emphasis in the moral proposition.It's not a secret that Kant
quoted this proposition
in question, from Spinoza.On the other hand, prominent thinker of the Frankfurt
School, Walter Benjamin ,transferred the same philosophical impact from Kant, to
the left-wing political philosophy.
"Action, that is comply with the norms of morality, is not enough! Principle of
action,should also be made for moral norms !"
This study will draw attention to the connection of ethics with religion.
In this respect, Spinoza's Jewish and Kant's "Christian" cleric personalities does not
surprise people.
Interestingly,even though these moral criteria entered in Western Philosophy in
17-18 Century; feeding from hadiths of Hz. Muhammad all that exists in teachings
and practice of Eastern Philosophy since time immemorial.
“Deeds are according to intentions!"
I must admit ,it was Chalabi Hamdullah from Bektashi dargah who first warned
me about it.During the defense of Shariah court in Tokat 1832, Chalabi, passed the
same measures referring of course not from Kant; but Haci Bektas-i Veli.
Today, we say that morality determined by the time and place but also in all
religions, thoughts, countries, and at times there is a generally accepted principles
of morality!
"Morally good it is not enough that it should conform the need to be done for
good!"
the kadi asker of Rumelia in 1762. He produced five significant works in the field
of medicine: 1) "Ziyki Sadr Risalesi" – Chest Diseases, 2) "Evcaul Mefasil" –
Extremity Diseases, 3) "Risâle-i Mesane" – Bladder Diseases, 4) "Risâle-i Beyani
Cedvar" – Antidotes and Herbal Drugs, Medicinal Plants and 5) "Bahname" –
Formulae.
Prof. Dr. Süheyl Ünver wrote a work titled “Hekimbaşı ve Talik Üstadı Kâtibzâde
Mehmet Refi Efendi Hayatı ve Eserleri (Chief Physician and Master of Talik Writ-
ing Kâtibzâde Mehmet Refi Effendi: Biography and Works)”. This study focuses on
the comparison of Kâtibzâde Mehmet Refi’s medical knowledge and practices with
current knowledge and practices on the basis of the information provided in Süheyl
Ünver’s work.
96
Doktor Mehmet Kâtibzâde Refi Efendi ve Tıp Eserleri
Doctor Mehmet Kâtibzâde Refi and His Medical Works
Nilüfer DEMİRSOY
Arş.Gör.Dr.Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik
Anabilim Dalı
e-mail: npoyraz@ogu.edu.tr
nilufer_p2@hotmail.com
Özet
Kâtibzâde Mehmet Refi Efendi 1682–1769 yılları arasında yaşamıştır. Osmanlı
İmparatorluğu'nun 39. Hekimbaşıdır. Ayrıca, tıp sanatının yanında hattatlıktada
büyük bir ün kazanmıştır. Babası Mustafa Efendinin, Divan-ı Hümayun çavuşları
katiplerinden olmasından dolayı " Katipzade " ünvanıyla tanınmıştır. Teoloji
eğitimin ilk yılında sonra, Tıp eğitimi almaya başlamıştır. Hayatının ve
çalışmalarının tüm dikkatlice incelendiğinde, üç önemli alan ortaya çıkmaktadır;
Din , Tıp ve Hat Sanatı .
Tıp eğitimi tamamladığında, 1714 yılında Saray hekimi olarak göreve başlamış ve
1757 de hekim başı , 1758’de İstanbul Kadısı, 1762’de Rumeli Kadıaskeri
olmuştur. Bugüne kadar , tıp alanında vermiş olduğu 5 adet önemli eser
bulunmaktadır. Bunlar 1) "Ziyki Sadr Risalesi " - Göğüs Hastalıkları, 2) " Evcaı
Mefasil " - Ekstremite Hastalıkları, 3) " risâlei mesane " - İdrar Kesesi Hastalıkları,
4) " risâlei Beyani Cedvar " - Antidotlar ve Bitkisel ilaçlar, Tıbbi Bitkiler ve 5 ) "
Bahname "- formüller
Prof.Dr.Süheyl Ünver " Hekimbaşı ve Talik Üstadı Kâtibzâde Mehmet Refi
Efendi Hayatı ve Eserleri e " başlıklı eseri yazmıştır . Çalışmamız bugünkü tıbbi
bilgi ve uygulamalar çerçevesinde bu eser esas alınarak karşılaştırmalar
yapılmasına dayanmaktadır.
Summary
Kâtibzâde Mehmet Refi Effendi lived between 11682 and 1769. He was the 39th
chief physician of the Ottoman State. In addition to the art of medicine, he earned
reputation for his success in calligraphy. He received the title of “Katipzade"
because his father Mustafa Effendi was one of the clerks (katip) of the Divan-ı
Hümayun (Ottoman Imperial Council). Following the first year of his study in
theology, he started studying medicine. His biography and works provide us with
three fields in which he was interested: religion, medicine and calligraphy.
Completing his study in medicine, he started working as a physician in the palace
in 1714, and became the chief physician in 1757, the kadi of Istanbul in 1758, and
Tıp’ta ve Genelde Ahlâki Olmanın Ortak Ölçütü Var mı?
Nazım BERATLI
- Dr.Girne Amerikan Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Fakültesi. Hemşirelik
Okulu. Öğretim Görevlisi.
e-mail:beratli@yahoo.com
Özet
Bütün zamanlar ve mekânlar için geçerli bir tek ahlâk tanımı yoktur denilir.
Bilindiği gibi batı felsefesi, İmmanuel Kant’ı özellikle ahlâk konusunda,
bir dönüm noktası olarak kabul eder. Bu kabulün altında, Kant’ın eylemin şeklinin
değil, içeriğinin ahlâki olması ile ilgili önermesi yatır. Kant’ın söz konusu öner-
meyi, Spinoza’dan aktardığı, bir sır değil. Öte yandan, Frankfurt Okulu
düşünürlerinden Walther Benjamin’in de İmmanel Kant’tan aktararak, aynı öner-
meyi, sol felsefeye de aktardığını biliyoruz: “ Eylemin ahlâk normuna uyması,
yetmez! Ahlâk normu için yapılmış olması da gerekir!”
Bu çalışma, ahlâk felsefenin dinlerle bağlantısına dikkat çekecektir.
Bu bakımdan, Spinoza’nın Musevi, Kant’ın ise “ İsevi” din adamları
olmaları, insanı şaşırtmıyor.
İlgi çekici olan, Batı Felsefesi’ne 17-18. Yy’larda giren bu ahlâki
ölçütünün, Hz. Muhammet’in hadisleri arasından beşleyerek, doğu felsefesinde çok
daha eskiden beri var olmasıdır. “Ameller, niyetlere göredir!”
İtiraf etmeliyim ki bu konuda beni uyaran, Bektaşi postnişini Hamdullah
Çelebi olmuştur. 1832’de Tokat Şer’i mahkemesindeki savunması esnasında,
Çelebi aynı ölçüyü, elbette Kant’tan değil, Hacı Bektaş-ı Veli’den aktararak
söylemiştir.
Günümüzde ahlâkın zaman ve zemine göre belirlendiğini söylüyoruz ama
bütün dinler, düşünceler, ülkeler ve zamanlarda genel kabul gören bir ahlâk ilkesi de
vardır!
“Ahlâki olan, iyi olandır! Ama bu yetmez, iyi için de yapılmış olması
gerekir!”
Summary
There is no single definition of morality valid for all times and places .
As is known, Immanuel Kant, regarded as a major figure and the turning point for
moral principles in the Western philosophy.
Under this assumption, the principle of Kant's moral action determines not the
moral content but the emphasis in the moral proposition.It's not a secret that Kant
quoted this proposition
in question, from Spinoza.On the other hand, prominent thinker of the Frankfurt
School, Walter Benjamin ,transferred the same philosophical impact from Kant, to
the left-wing political philosophy.
"Action, that is comply with the norms of morality, is not enough! Principle of
action,should also be made for moral norms !"
This study will draw attention to the connection of ethics with religion.
In this respect, Spinoza's Jewish and Kant's "Christian" cleric personalities does not
surprise people.
Interestingly,even though these moral criteria entered in Western Philosophy in
17-18 Century; feeding from hadiths of Hz. Muhammad all that exists in teachings
and practice of Eastern Philosophy since time immemorial.
“Deeds are according to intentions!"
I must admit ,it was Chalabi Hamdullah from Bektashi dargah who first warned
me about it.During the defense of Shariah court in Tokat 1832, Chalabi, passed the
same measures referring of course not from Kant; but Haci Bektas-i Veli.
Today, we say that morality determined by the time and place but also in all
religions, thoughts, countries, and at times there is a generally accepted principles
of morality!
"Morally good it is not enough that it should conform the need to be done for
good!"
the kadi asker of Rumelia in 1762. He produced five significant works in the field
of medicine: 1) "Ziyki Sadr Risalesi" – Chest Diseases, 2) "Evcaul Mefasil" –
Extremity Diseases, 3) "Risâle-i Mesane" – Bladder Diseases, 4) "Risâle-i Beyani
Cedvar" – Antidotes and Herbal Drugs, Medicinal Plants and 5) "Bahname" –
Formulae.
Prof. Dr. Süheyl Ünver wrote a work titled “Hekimbaşı ve Talik Üstadı Kâtibzâde
Mehmet Refi Efendi Hayatı ve Eserleri (Chief Physician and Master of Talik Writ-
ing Kâtibzâde Mehmet Refi Effendi: Biography and Works)”. This study focuses on
the comparison of Kâtibzâde Mehmet Refi’s medical knowledge and practices with
current knowledge and practices on the basis of the information provided in Süheyl
Ünver’s work.
9 7
Tıp’ta ve Genelde Ahlâki Olmanın Ortak Ölçütü Var mı?
Nazım BERATLI
- Dr.Girne Amerikan Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Fakültesi. Hemşirelik
Okulu. Öğretim Görevlisi.
e-mail:beratli@yahoo.com
Özet
Bütün zamanlar ve mekânlar için geçerli bir tek ahlâk tanımı yoktur denilir.
Bilindiği gibi batı felsefesi, İmmanuel Kant’ı özellikle ahlâk konusunda,
bir dönüm noktası olarak kabul eder. Bu kabulün altında, Kant’ın eylemin şeklinin
değil, içeriğinin ahlâki olması ile ilgili önermesi yatır. Kant’ın söz konusu öner-
meyi, Spinoza’dan aktardığı, bir sır değil. Öte yandan, Frankfurt Okulu
düşünürlerinden Walther Benjamin’in de İmmanel Kant’tan aktararak, aynı öner-
meyi, sol felsefeye de aktardığını biliyoruz: “ Eylemin ahlâk normuna uyması,
yetmez! Ahlâk normu için yapılmış olması da gerekir!”
Bu çalışma, ahlâk felsefenin dinlerle bağlantısına dikkat çekecektir.
Bu bakımdan, Spinoza’nın Musevi, Kant’ın ise “ İsevi” din adamları
olmaları, insanı şaşırtmıyor.
İlgi çekici olan, Batı Felsefesi’ne 17-18. Yy’larda giren bu ahlâki
ölçütünün, Hz. Muhammet’in hadisleri arasından beşleyerek, doğu felsefesinde çok
daha eskiden beri var olmasıdır. “Ameller, niyetlere göredir!”
İtiraf etmeliyim ki bu konuda beni uyaran, Bektaşi postnişini Hamdullah
Çelebi olmuştur. 1832’de Tokat Şer’i mahkemesindeki savunması esnasında,
Çelebi aynı ölçüyü, elbette Kant’tan değil, Hacı Bektaş-ı Veli’den aktararak
söylemiştir.
Günümüzde ahlâkın zaman ve zemine göre belirlendiğini söylüyoruz ama
bütün dinler, düşünceler, ülkeler ve zamanlarda genel kabul gören bir ahlâk ilkesi de
vardır!
“Ahlâki olan, iyi olandır! Ama bu yetmez, iyi için de yapılmış olması
gerekir!”
Summary
There is no single definition of morality valid for all times and places .
As is known, Immanuel Kant, regarded as a major figure and the turning point for
moral principles in the Western philosophy.
Under this assumption, the principle of Kant's moral action determines not the
moral content but the emphasis in the moral proposition.It's not a secret that Kant
quoted this proposition
in question, from Spinoza.On the other hand, prominent thinker of the Frankfurt
School, Walter Benjamin ,transferred the same philosophical impact from Kant, to
the left-wing political philosophy.
"Action, that is comply with the norms of morality, is not enough! Principle of
action,should also be made for moral norms !"
This study will draw attention to the connection of ethics with religion.
In this respect, Spinoza's Jewish and Kant's "Christian" cleric personalities does not
surprise people.
Interestingly,even though these moral criteria entered in Western Philosophy in
17-18 Century; feeding from hadiths of Hz. Muhammad all that exists in teachings
and practice of Eastern Philosophy since time immemorial.
“Deeds are according to intentions!"
I must admit ,it was Chalabi Hamdullah from Bektashi dargah who first warned
me about it.During the defense of Shariah court in Tokat 1832, Chalabi, passed the
same measures referring of course not from Kant; but Haci Bektas-i Veli.
Today, we say that morality determined by the time and place but also in all
religions, thoughts, countries, and at times there is a generally accepted principles
of morality!
"Morally good it is not enough that it should conform the need to be done for
good!"
Dünya Tabipler Birliği Helsinki Bildirgesi’nin Geçmişten
Günümüze Değişimi
Revisions to the World Medical Association Declaration of
Helsinki from Past to Present
Nilüfer DEMİRSOY
Arş.Grv.Dr.Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve
Etik Anabilim Dalı
e-mail: npoyraz@ogu.edu.tr
nilufer_p2@hotmail.com
Özet
Bugün tıp pratiği içinde birçok tanısal, tedavi edici ve profilaktik etkili uygulama-
lar yapılmaktadır. Uygulamaların zararlı etkileri bilinmektedir. Bu durum özellikle
biomedikal araştırmalar için çok önemlidir. İnsan gönüllüler üzerinde yapılan biyo-
medikal araştırmalar için hekimlere yol gösterici öneriler sunan, tüm tıbbi
araştırmalardaki temel ilkeleri tıbbi bakımla birleştirip tıbbi araştırmalara ilişkin ek
ilkeleri tanımlayan; 1964 yılında Finlandiya’da kabul edilen Dünya Tabipler Birliği
Helsinki Bildirgesi- İnsan gönüllüler Üzerinde Yapılan Tıbbi Araştırmalarda Etik
İlkeler - araştırma etiği açısından tarihsel olarak önemli bir belge özelliği
taşımaktadır. Bildirge spesifik olarak klinik araştırmalara odaklıdır. Nüremberg
Kodlarında kullanılan “İnsan Deneyi” kavramı tıbbi uygulamalarda klinik
araştırmalar olarak ele alınmıştır. Bu çalışmada Helsinki Bildirgesinin ilk versiyo-
nundan itibaren geçirmiş olduğu tüm değişikliklerin önemli noktalarına vurgu
yaparak, son 2013 versiyonu klinik araştırmaların yapılması ve denetlenmesi konu-
sundaki katkılarının değerlendirmesi amaçlanmıştır.
Bildirgede; 1975 yılında yapılan ilk büyük revizyonunda etik komiteler/gözetim
onam kavramı genişletilmiş, yayın etiği kavramı dile getirilmiştir. 1983/1989
yıllarında yapılan revizyonlar nispeten daha küçük olmuştur. 1996 yılında
kanıtlanmış tanı ve tedavi yöntemlerinin bulunmadığı çalışmalarda plasebo
dışlanmamalı ifadesi yer almış, 2000 yılında 5 ek madde yayınlanmıştır. 2002
yılında sadece bir dip not, eklenmiş ve plasebo şarta bağlanmıştır. 2004 yılında
araştırmaların sonuçlarında geliştirilen olanaklara erişimin araştırma öncesi nasıl
olacağının belirlenmesi gerekmektedir. 2008 yılında eklenen dip not kanıtlanmış
tanı ve tedavi yöntemlerinin bulunmadığı çalışmalarda plasebonun dışlanmaması
ifadesini getirmiştir.
Son olarak 2013 versiyonu ise 12 ana başlık ve 37 maddeden oluşmaktadır. En
büyük değişiklik ve revizyona sahip bu versiyonun Etik kurullarının her türlü çıkar
çatışmasından özenle uzak kalması, Etik kurul üyelerinin değerlendirme yapmak
için gerekli yetkinliğe sahip olması ve araştırmanın bitiminde etik kurula bir rapor
98
sunulması koşulları Bildirge’de doğrudan yer bulmuştur.
Anahtar Sözcükler: Helsinki Deklerasyonu, Denemeler, Bilim Etiği
Summary
Today medical practice involves a great many of diagnostic, curative and prophy-
lactic interventions. The harmful effects of practices are known. This is of particular
importance in biomedical research. The World Medical Association Declaration of
Helsinki – Ethical Principles for Medical Research Involving Human Subjects is a
historically important document in terms of research ethics. The Declaration,
adopted in Helsinki, Finland in 1964, provides guiding principles for physicians
with respect to biomedical research involving human subjects and combines funda-
mental principles in all medical research with medical care to offer supplementary
principles related to medical research. The declaration specifically focuses on clini-
cal research. The concept of “human experiment” used in the Nuremberg Code is
known as clinical research in medical practices. The purpose of this study is to high-
light the main points of all revisions made to the Declaration of Helsinki since the
adoption of its first version and to evaluate the contributions of the final 2013
version to the performance and control of clinical research.
The first significant revision to the Declaration in 1975 elaborated on the concepts
of ethics committees and consent and introduced the concept of publication ethics.
The revisions made in 1988/1989 were relatively smaller. The 1996 revision
involved the statement that the use of placebo should not be excluded in studies
where no proven diagnostic or therapeutic method exists, and five more articles
were added in 2000. In 2002, only a footnote was added, and certain requirements
were introduced for the use of placebo. The 2004 revision stipulated that post-trial
access to research results should be identified before the research is carried out. The
footnote added in 2008 required that the use of placebo should not be excluded in
studies where no proven diagnosis and treatment methods exist.
Finally, the 2013 version of the Declaration consists of 12 main parts and 37
articles. This version, obtained as result of most significant amendments and
revisions to the Declaration, lays down that the members of ethics committee must
be independent from any conflicts of interest and be qualified enough to evaluate
the research protocols submitted. It is also set forth that a final report must be
submitted to the ethics board at the end of a study.
Key Words: Declaration of Helsinki, human experiment,
99
Geçmişten Günümüze Hastahane Binalarının Mimari
Açıdan İncelenmesi
Examination of the Development of Hospital Building in
Terms of Architecture from Past to Present
Yaşar Subaşı DİREK
Yrd. Doç. Dr. YYÜ Müh-Mim. Fak. Mimarlık Bölümü VAN/TÜRKİYE
e-mail: yasarsu2000@gmail.com
Özet
Kişinin bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyi olma hali, sağlık olarak
tanımlanır. İnsanın sağlıklı olma hali ise pek çok etmene bağlıdır. Bunların başta
gelenleri kişisel ve çevresel etmenlerdir. Sağlığımıza etki eden Çevresel Etmenler
çok çeşitlidir. Bunlar; sosyal, kültürel ve ekonomik etmenler; psikolojik, fiziksel,
kimyasal, biyolojik etmenler olarak sınıflandırılabilir ve her biri farklı bilim
dallarının konusudur. Ancak tüm bu bilim dallarının dışında yapılı çevre var ki, tüm
insanları etkiler. Bu yapılı çevrenin oluşumunda gösterilecek hassasiyet ve önem,
kişinin sağlıklı olmasını etkileyen en önemli etkenlerden biridir.
Geçmişten günümüze insanın kendini korumak amacıyla doğal çevre içinde, ikinci
bir çevre, yani yapılı çevre oluşturması da mimari olarak tanımlanır. Mimarinin
amaçlarından önde geleni, insanların kullanıcı gereksinimine uygun, sağlam,
fonksiyonel ve estetik mekanlar yaratmaktır, yani mekan oluşturma sanatıdır.
İnsanın iyi olma halini etkileyen fiziki etken ve çevrelerin başında mekan,
dolayısıyla mimari oluşum gelir. İnsan ne iş yaparsa yapsın veya nerede yaşarsa
yaşasın, mutlaka fiziki ve sosyal gereksinimlerini karşılamak için mekana ihtiyaç
duyar. Mekanların bir araya gelmesi binaları oluşturur. Binaların İşlevi, genellikle
insanın sağlıklı kalmasını sağlamak, bazen de sağlık hizmeti vermek de olabilir.
Sağlık hizmeti verilen binalar da çeşitlilik gösterir. Bu binaların başında hastane
binaları gelir. Her dönem ve süreçte farklılık gösteren hastane binalarının tasarımı
ve yapımı özellik olarak çeşitlilik gösterir.
Sağlık hizmeti alımında binalar son derece önemlidir. Bu nedenle bu çalışmada
sağlık binaları olan hastaneler ele alınmaktadır. Hastane binalarının geçmişten
günümüze gelişimini mimari açıdan incelenmesi, bu çalışmanın temel amacıdır.
Dünyadaki ve ülkemizdeki hastanelerin gelişimi, bu gelişimi etkileyen faktörlerle
birlikte irdelenecektir. Hastane mimarisinde yer alan öğeler vurgulanacaktır.
Geçmiş ve günümüzdeki hastane mimarisi kıyaslanarak ve yine hastanelerdeki
kullanıcı gereksinmesinden yola çıkılarak genel bir değerlendirme ile çalışma
sonuçlandırılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Hastane Mimarisi, Sağlık Mekanları
1898 Tarihinde Yayınlanan “Nevsal-i Afiyet” Kitabındaki
“Hipnotizma – Manyetizma” Başlıklı Yazı Bağlamında
Hipnoz Tedavisinin Değerlendirilmesi
The Evaluation of Hypnosis Treatment, Contextual of
"Hypnotism and Magnetism" Topic in "Nevsal-i Afiyet"
Book Which was Published in 1898
Mesut ERSOY*, Eray Serdar YURDAKUL*, Fatih NAMAL*
* Gülhane Askeri Tıp Akademisi
Tıp Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı
Etlik / ANKARA
mesutersoy@gmail.com
Özet
Hipnoz terimi, Yunan mitolojisinde uyku tanrısı olarak bilinen Hypnosis’ten
gelmektedir. Hipnoz, telkin yoluyla diğer bir kişinin bilinç ve farkındalık, vücut,
hisler, duygular, düşünceler, hafıza veya davranışlarında değişiklik elde etmek
üzere tasarlanmış veya bu sonucu ortaya çıkaran eylem veya prosedürlerden oluşan
uygulama yöntemidir. Hipnotizma günümüzde genellikle alternatif ve tamamlayıcı
tıp yöntemi olarak sporadik vakalarda kullanılmaktadır. Ancak, tarihte bir çok antik
medeniyette şifacılar, medyumlar, kahinler tarafından özellikle insanları etkilemek,
transa geçmek veya kötü ruhları kovmak amacıyla kullanılmıştır. Hipnotizmayı,
bilimsel olarak tıbba tanıtan, Avusturyalı hekim Frans Anton Mesmer’dir ( 1734 –
1815). Hipnotizma, Frans Anton Mesmer’in 1765 yılında yayınladığı “Yıldızların
ve Seyyarelerin İnsan Vücuduna Fizyolojik Etkileri’’ başlıklı doktora tezinden
sonra tekrar popüler hale gelmiştir. Bu çalışmada hipnotizmanın tarihsel gelişimi ve
1898 tarihinde yayınlanan “Nevsal-i Afiyet” kitabındaki “Hipnotizma - Many-
etizma” başlıklı yazının tercümesi kapsamında hipnotizma konusu
değerlendirilmiştir.
Dostları ilə paylaş: |