Summary
Physiology professor Talha Yusuf and Biochemistry associate professor Rasim Ali
Bey write a physiology textbook. In 1929, Istanbul University begins publishing
the book. After the first three issues published, the Project was terminated because
of an unknown reason.
When he saw the first three fascicles of the book, Prof. Dr. Kemal Cenap, Director
of Physiology Enstitute of Istanbul University writes an article and asks what kind
of book was that? After this critical published in the Vakit newspaper in 18 January
1931, an interesting and long story begins. The University initiates an inspection.
After a short period, Talha Yusuf Bey was excluded from the investigation and
process. But Rasim Ali Bey was fired from University after two years. There have
been some ethical problems in this four-year story:
1.Medical Faculty and University don’t give any information to Director of Physiol-
ogy Enstitue about the physiology book. But Kemal Cenap was aware of the project
and waited for the right time.
2.Kemal Cenap does not discuss the subject in an academic environment.
3. Language of the parties are discouraging. A booklet writen by Rasim Ali Bey
carries the stress to the highest peak.
4.The reasons of the sacking of Rasim Ali Bey are not logical.
The story revealed some regulatory deficiencies in this process.
190
Basılamayan bir Fizyoloji Kitabının Öyküsü
The Story of a Physiology Textbook That Could Not be
Published
Mevlüt YAPRAK
Dr.Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji AD. EDİRNE
e-mail:mevlutyaprak@yahoo.com
Özet
Fizyoloji profesörü Talha Yusuf Bey ile Biyokimya doçenti bir fizyoloji kitabı
yazarlar. Kitap 1929 yılında İstanbul Üniversitesi tarafından basılmaya başlanır.
Ancak bilmediğimiz bir nedenle ilk üç formadan sonra basım işine ara verilir veya
baskı durdurulur.
Kemal Cenap Bey ilk üç formayı görünce “Bu nasıl eser?” başlıklı bir yazı
kaleme alır. Bu yazının 18 Ocak 1931 tarihli Vakit gazetesinde yayınlanması ile
ilginç ve uzun bir süreç başlar. Kitap ve yazarları hakkında soruşturma açılır. Talha
Yusuf Bey kısa bir zaman sonra tartışma ve soruşturma dışı kalır ama Rasim Ali
Beyin görevine son verilir. Bu dört yıllık süreçte çok sayıda etik sorun yaşanmıştır:
1.Kitap konusunda Fizyoloji Enstitüsü Başkanı Kemal Cenap Beyin görüşü
sorulmamış, bilgi verilmemiştir. Fakat Kemal Cenap Bey konuyu duymuştur ve
beklemededir.
2.Kemal Cenap Bey konuyu akademik ortamda tartışmaya açmadığı için
eleştirilmiştir.
3.Taraflar kırıcı bir dil kullanmışlardır. Rasim Ali Beyin hazırladığı risale gerilimi
en üst seviyeye taşımıştır.
4.Rasim Ali Beyin Üniversiteden uzaklaştırılma gerekçeleri de mantıklı ve etik
değildir.
Üniversite ile ilgili yasa ve yönetmeliklerdeki bazı eksiklikler de süreç içinde ortaya
çıkmıştır.
Summary
Physiology professor Talha Yusuf and Biochemistry associate professor Rasim Ali
Bey write a physiology textbook. In 1929, Istanbul University begins publishing
the book. After the first three issues published, the Project was terminated because
of an unknown reason.
When he saw the first three fascicles of the book, Prof. Dr. Kemal Cenap, Director
of Physiology Enstitute of Istanbul University writes an article and asks what kind
of book was that? After this critical published in the Vakit newspaper in 18 January
1931, an interesting and long story begins. The University initiates an inspection.
After a short period, Talha Yusuf Bey was excluded from the investigation and
process. But Rasim Ali Bey was fired from University after two years. There have
been some ethical problems in this four-year story:
1.Medical Faculty and University don’t give any information to Director of Physiol-
ogy Enstitue about the physiology book. But Kemal Cenap was aware of the project
and waited for the right time.
2.Kemal Cenap does not discuss the subject in an academic environment.
3. Language of the parties are discouraging. A booklet writen by Rasim Ali Bey
carries the stress to the highest peak.
4.The reasons of the sacking of Rasim Ali Bey are not logical.
The story revealed some regulatory deficiencies in this process.
Başbakanlık Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre On Dokuzuncu
Yüzyıl Sonlarında Van İlinde Yaşanan Salgınlar ve Karan-
tina Uygulamaları
According To Prime Ministry Ottoman Archived Docu-
ments, Epidemics and Quarantine Practices in Van in the
End of the 19th Century
Cebrail YILMAZ Nermin ERSOY
Dr. Cebrail YILMAZ Kocaeli Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıp
Tarihi ve Etik AD. Doktora Öğrencisi
Prof. Dr. Nermin ERSOY Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve
Etik AD. Öğretim Üyesi
e-mail:drcebrail@mynet.com
Özet
Osmanlı Devleti, 19. Yüzyılın başlarından itibaren başta veba olmak üzere kolera,
sıtma, çiçek, tifo, tifüs, sarıhumma gibi hastalıkların neden olduğu salgınlardan
dolayı ciddi kayıplar vermiştir. Osmanlı Arşiv belgelerinde özellikle İzmit, İzmir,
Bursa, Aydın, Eskişehir, Bolu, Kastamonu, Gaziantep, Erzincan, Erzurum, Van,
Kars ve Diyarbakır dolaylarında salgınların olduğu ve Van İlinin 1890 yılından
itibaren kolera, çiçek gibi bulaşıcı hastalıklardan dolayı ciddi derecede etkilendiği
bildirilmektedir.
1890 - 1915 yılları arasına ait belgelerde Van ve civarında koleranın ciddi salgınlar
yaptığı, salgının kontrol altına alınmaya çalışıldığı, gerekli önlemlere
başvurulduğu, hatta karantina uygulaması yapıldığı, buna rağmen ciddi ölümlerin
yaşandığı belirtilmektedir. Örneğin, 1890 tarihli belgelerde Hicaz, Van ve
Diyarbakır vilayetlerinde koleranın ortaya çıktığı, kolera hastalığının kontrol
altında tutulması için Van Vilayeti'nce kordona alınacak kazalara telgraf hattı
çekilmesi gerektiği yazmaktadır. 1892 - 1893 tarihli belgelerde ise koleradan dolayı
Van Vilayetince talep edilen hekim sayısının yeterince karşılanamadığı görülmekte-
dir. Çiçek hastalığının da Van’da salgın yaptığı, bununla mücadele edildiği ve 1892,
1903 tarihli belgelerde çocuklarda çiçek hastalığının görüldüğü, bu nedenle Van
Vilayetine tabip, aşı memuru ve çiçek aşısı gönderilmesinin talep edildiği ifade
edilmektedir.
Anahtar kelimeler: Salgın Hastalıklar, Karantina, Van, Kolera, Çiçek
Summary
From the beginning of 19th century, Ottoman Empire gave great losses because of
diseases such as cholera, malaria, smallpox, typhoid fever, typhus fever and yellow
fever and especially plague(black death). In Ottoman archived documents, it is
reported that in İzmit, İzmir, Bursa, Aydın, Eskişehir, Bolu, Kastamonu, Gaziantep,
Erzincan, Erzurum, Van, Kars and Diyarbakır there were epidemics and from 1890
Van was affected severely because of epidemics like cholera and smallpox.
In documents about the years between 1890-1915 it is reported that in Van and its
surroundings, there was a severe epidemic of cholera and although the city was
quaranteed, there were serious deaths. For example, in documents of 1890, it is
written that cholera was occured in Hicaz, Van and Diyarbakır and in order to
control cholera, it was needed to build telegraph lines by Van Province through the
towns that were to be isolated. In documents of 1892-1893, it is seen that the
number of doctors couldn’t meet the demand that wanted for cholera by Van Prov-
ince. It is stated that smallpox also affected Van as an epidemic and it was struggled
with it and in documents of 1892, 1903, smallpox was seen in children, and for this
reason, it was demanded to be sent doctor, smallpox vaccine and vaccination
officer.
Keywords: Epidemic Diseases, Quarantine, Van, Cholera, Smallpox
191
Basılamayan bir Fizyoloji Kitabının Öyküsü
The Story of a Physiology Textbook That Could Not be
Published
Mevlüt YAPRAK
Dr.Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji AD. EDİRNE
e-mail:mevlutyaprak@yahoo.com
Özet
Fizyoloji profesörü Talha Yusuf Bey ile Biyokimya doçenti bir fizyoloji kitabı
yazarlar. Kitap 1929 yılında İstanbul Üniversitesi tarafından basılmaya başlanır.
Ancak bilmediğimiz bir nedenle ilk üç formadan sonra basım işine ara verilir veya
baskı durdurulur.
Kemal Cenap Bey ilk üç formayı görünce “Bu nasıl eser?” başlıklı bir yazı
kaleme alır. Bu yazının 18 Ocak 1931 tarihli Vakit gazetesinde yayınlanması ile
ilginç ve uzun bir süreç başlar. Kitap ve yazarları hakkında soruşturma açılır. Talha
Yusuf Bey kısa bir zaman sonra tartışma ve soruşturma dışı kalır ama Rasim Ali
Beyin görevine son verilir. Bu dört yıllık süreçte çok sayıda etik sorun yaşanmıştır:
1.Kitap konusunda Fizyoloji Enstitüsü Başkanı Kemal Cenap Beyin görüşü
sorulmamış, bilgi verilmemiştir. Fakat Kemal Cenap Bey konuyu duymuştur ve
beklemededir.
2.Kemal Cenap Bey konuyu akademik ortamda tartışmaya açmadığı için
eleştirilmiştir.
3.Taraflar kırıcı bir dil kullanmışlardır. Rasim Ali Beyin hazırladığı risale gerilimi
en üst seviyeye taşımıştır.
4.Rasim Ali Beyin Üniversiteden uzaklaştırılma gerekçeleri de mantıklı ve etik
değildir.
Üniversite ile ilgili yasa ve yönetmeliklerdeki bazı eksiklikler de süreç içinde ortaya
çıkmıştır.
Summary
Physiology professor Talha Yusuf and Biochemistry associate professor Rasim Ali
Bey write a physiology textbook. In 1929, Istanbul University begins publishing
the book. After the first three issues published, the Project was terminated because
of an unknown reason.
When he saw the first three fascicles of the book, Prof. Dr. Kemal Cenap, Director
of Physiology Enstitute of Istanbul University writes an article and asks what kind
of book was that? After this critical published in the Vakit newspaper in 18 January
1931, an interesting and long story begins. The University initiates an inspection.
After a short period, Talha Yusuf Bey was excluded from the investigation and
process. But Rasim Ali Bey was fired from University after two years. There have
been some ethical problems in this four-year story:
1.Medical Faculty and University don’t give any information to Director of Physiol-
ogy Enstitue about the physiology book. But Kemal Cenap was aware of the project
and waited for the right time.
2.Kemal Cenap does not discuss the subject in an academic environment.
3. Language of the parties are discouraging. A booklet writen by Rasim Ali Bey
carries the stress to the highest peak.
4.The reasons of the sacking of Rasim Ali Bey are not logical.
The story revealed some regulatory deficiencies in this process.
Başbakanlık Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre On Dokuzuncu
Yüzyıl Sonlarında Van İlinde Yaşanan Salgınlar ve Karan-
tina Uygulamaları
According To Prime Ministry Ottoman Archived Docu-
ments, Epidemics and Quarantine Practices in Van in the
End of the 19th Century
Cebrail YILMAZ Nermin ERSOY
Dr. Cebrail YILMAZ Kocaeli Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıp
Tarihi ve Etik AD. Doktora Öğrencisi
Prof. Dr. Nermin ERSOY Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve
Etik AD. Öğretim Üyesi
e-mail:drcebrail@mynet.com
Özet
Osmanlı Devleti, 19. Yüzyılın başlarından itibaren başta veba olmak üzere kolera,
sıtma, çiçek, tifo, tifüs, sarıhumma gibi hastalıkların neden olduğu salgınlardan
dolayı ciddi kayıplar vermiştir. Osmanlı Arşiv belgelerinde özellikle İzmit, İzmir,
Bursa, Aydın, Eskişehir, Bolu, Kastamonu, Gaziantep, Erzincan, Erzurum, Van,
Kars ve Diyarbakır dolaylarında salgınların olduğu ve Van İlinin 1890 yılından
itibaren kolera, çiçek gibi bulaşıcı hastalıklardan dolayı ciddi derecede etkilendiği
bildirilmektedir.
1890 - 1915 yılları arasına ait belgelerde Van ve civarında koleranın ciddi salgınlar
yaptığı, salgının kontrol altına alınmaya çalışıldığı, gerekli önlemlere
başvurulduğu, hatta karantina uygulaması yapıldığı, buna rağmen ciddi ölümlerin
yaşandığı belirtilmektedir. Örneğin, 1890 tarihli belgelerde Hicaz, Van ve
Diyarbakır vilayetlerinde koleranın ortaya çıktığı, kolera hastalığının kontrol
altında tutulması için Van Vilayeti'nce kordona alınacak kazalara telgraf hattı
çekilmesi gerektiği yazmaktadır. 1892 - 1893 tarihli belgelerde ise koleradan dolayı
Van Vilayetince talep edilen hekim sayısının yeterince karşılanamadığı görülmekte-
dir. Çiçek hastalığının da Van’da salgın yaptığı, bununla mücadele edildiği ve 1892,
1903 tarihli belgelerde çocuklarda çiçek hastalığının görüldüğü, bu nedenle Van
Vilayetine tabip, aşı memuru ve çiçek aşısı gönderilmesinin talep edildiği ifade
edilmektedir.
Anahtar kelimeler: Salgın Hastalıklar, Karantina, Van, Kolera, Çiçek
Summary
From the beginning of 19th century, Ottoman Empire gave great losses because of
diseases such as cholera, malaria, smallpox, typhoid fever, typhus fever and yellow
fever and especially plague(black death). In Ottoman archived documents, it is
reported that in İzmit, İzmir, Bursa, Aydın, Eskişehir, Bolu, Kastamonu, Gaziantep,
Erzincan, Erzurum, Van, Kars and Diyarbakır there were epidemics and from 1890
Van was affected severely because of epidemics like cholera and smallpox.
In documents about the years between 1890-1915 it is reported that in Van and its
surroundings, there was a severe epidemic of cholera and although the city was
quaranteed, there were serious deaths. For example, in documents of 1890, it is
written that cholera was occured in Hicaz, Van and Diyarbakır and in order to
control cholera, it was needed to build telegraph lines by Van Province through the
towns that were to be isolated. In documents of 1892-1893, it is seen that the
number of doctors couldn’t meet the demand that wanted for cholera by Van Prov-
ince. It is stated that smallpox also affected Van as an epidemic and it was struggled
with it and in documents of 1892, 1903, smallpox was seen in children, and for this
reason, it was demanded to be sent doctor, smallpox vaccine and vaccination
officer.
Keywords: Epidemic Diseases, Quarantine, Van, Cholera, Smallpox
192
Basılamayan bir Fizyoloji Kitabının Öyküsü
The Story of a Physiology Textbook That Could Not be
Published
Mevlüt YAPRAK
Dr.Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji AD. EDİRNE
e-mail:mevlutyaprak@yahoo.com
Özet
Fizyoloji profesörü Talha Yusuf Bey ile Biyokimya doçenti bir fizyoloji kitabı
yazarlar. Kitap 1929 yılında İstanbul Üniversitesi tarafından basılmaya başlanır.
Ancak bilmediğimiz bir nedenle ilk üç formadan sonra basım işine ara verilir veya
baskı durdurulur.
Kemal Cenap Bey ilk üç formayı görünce “Bu nasıl eser?” başlıklı bir yazı
kaleme alır. Bu yazının 18 Ocak 1931 tarihli Vakit gazetesinde yayınlanması ile
ilginç ve uzun bir süreç başlar. Kitap ve yazarları hakkında soruşturma açılır. Talha
Yusuf Bey kısa bir zaman sonra tartışma ve soruşturma dışı kalır ama Rasim Ali
Beyin görevine son verilir. Bu dört yıllık süreçte çok sayıda etik sorun yaşanmıştır:
1.Kitap konusunda Fizyoloji Enstitüsü Başkanı Kemal Cenap Beyin görüşü
sorulmamış, bilgi verilmemiştir. Fakat Kemal Cenap Bey konuyu duymuştur ve
beklemededir.
2.Kemal Cenap Bey konuyu akademik ortamda tartışmaya açmadığı için
eleştirilmiştir.
3.Taraflar kırıcı bir dil kullanmışlardır. Rasim Ali Beyin hazırladığı risale gerilimi
en üst seviyeye taşımıştır.
4.Rasim Ali Beyin Üniversiteden uzaklaştırılma gerekçeleri de mantıklı ve etik
değildir.
Üniversite ile ilgili yasa ve yönetmeliklerdeki bazı eksiklikler de süreç içinde ortaya
çıkmıştır.
Summary
Physiology professor Talha Yusuf and Biochemistry associate professor Rasim Ali
Bey write a physiology textbook. In 1929, Istanbul University begins publishing
the book. After the first three issues published, the Project was terminated because
of an unknown reason.
When he saw the first three fascicles of the book, Prof. Dr. Kemal Cenap, Director
of Physiology Enstitute of Istanbul University writes an article and asks what kind
of book was that? After this critical published in the Vakit newspaper in 18 January
1931, an interesting and long story begins. The University initiates an inspection.
After a short period, Talha Yusuf Bey was excluded from the investigation and
process. But Rasim Ali Bey was fired from University after two years. There have
been some ethical problems in this four-year story:
1.Medical Faculty and University don’t give any information to Director of Physiol-
ogy Enstitue about the physiology book. But Kemal Cenap was aware of the project
and waited for the right time.
2.Kemal Cenap does not discuss the subject in an academic environment.
3. Language of the parties are discouraging. A booklet writen by Rasim Ali Bey
carries the stress to the highest peak.
4.The reasons of the sacking of Rasim Ali Bey are not logical.
The story revealed some regulatory deficiencies in this process.
Müslüman Bir Toplumda Hastalık, Stigmatizasyon ve Yok-
sulluk: Osmanlı İmparatorluğu’nda Cüzzamlı Dilenciler
Society: the Leper Beggars in the Ottoman Empire
Murat YOLUN
Boğaziçi Üniversitesi
Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü
Bebek 34342-İstanbul
e-mail:muratyolun@gmail.com
Özet
Osmanlı İmparatorluğu’nda cüzzamlıların toplumdan dışlanmasına yol açan faktör-
lerin toplumsal ve kültürel kökenleri bulunmaktadır. Osmanlıların siyasi, kültürel
ve toplumsal dinamikleri cüzzamlılara yaklaşımı ve onlara yönelik söylemi etkiledi.
Şu rahatlıkla iddia edilebilir ki cüzzamın tıbbi tarihi onun toplumsal tarihinden ayırt
edilemez. Cüzzam sadece bedensel bir hastalık olarak değil aynı zamanda ruhsal bir
hastalık olarak görüldü. Cüzzam hala günümüzde bile hem sosyal hem de tıbbi
bilimciler tarafından evrensel olarak damgalanmış bir sağlık durumu olarak görül-
mekte ve hatta en bariz damgalama örneği olarak da gösterilmektedir. Pek çok
kültürde cüzzamdan mustarip olanlardan korkuldu, kaçınıldı ve dışlandı. Nihay-
etinde ise bu insanlar dilencilik yaparak yaşamaya itildi. Açıkçası, cüzzam sadece
basit bir hastalık değildi ve toplumsal kontrol aracı olarak kullanıldı. Osmanlı
İmparatorluğu’nda pek çok cüzzamlı hasta toplumun geri kalanını korumak
maksadıyla belirli mekânlara kapatıldı. Bu mekânların en bilinen örneği
İstanbul’dan ve taşradan getirilen cüzzamlıların tutulduğu Üsküdar Miskinler
Tekkesiydi. Tam da bu noktada dikkat çekici husus şudur ki bütün cüzzamlılar
vakıflar veya evkaf nezaret tarafından finanse edilen bu tarz mekânlara gönderil-
medi. Cüzzam kurbanlarının bedenlerinde ciddi deformasyonlara hem de onları
düşkün bir halde bırakıyordu. Bunun bir sonucu olarak fiziksel ve sosyal olarak
çalışma kudretinden mahrum durumda kalıyorlardı. Kendi geçimlerini temin
edemedikleri durumda zaman zaman sefalet içinde dilencilik yaptılar veya
başkalarından yardım alarak geçimlerini temin etme yoluna gittiler. Bu tarz bir
geçim onlar hakkındaki olumsuz düşüncenin oluşmasına katkı sağladı. Bu
çalışmada cüzzamlı dilencilerin toplumun verdiği sadakalar ile nasıl yaşamaya
çalıştığına ışık tutulacak ve imparatorluk içindeki Müslümanların cüzzamlı dilen-
cilere karşı yaklaşımlarıyla ilgili bilgi verilecek.
Summary
There were social and cultural roots of the factors that led the exclusion of lepers
from the society in the Ottoman Empire. Political, cultural and social dynamics of
the Ottomans influenced approach and discourse to the lepers. It can be easily
argued that medical history of leprosy cannot be separated from its social history.
Leprosy was recognized as not only disease of body but also disease of soul.
Leprosy is still regarded by both medical and social scientists as a universally
stigmatized health condition, and even as the epitome of stigmatization. This perva-
sive view relies upon historical and contemporary evidence that indicates that in
many cultures leprosy sufferers have been feared, shunned, ostracized, and subse-
quently obliged to live by begging. In fact, leprosy was not merely a simple disease
and was used as a tool for social control. In the Ottoman Empire, many lepers were
confined to certain places so as to protect rest of the population. A well-known
example of these places was Üsküdar Leprosarium (Üsküdar Miskinler Tekkesi)
where many lepers from Istanbul and provinces were kept. What is noticeable at
this point is that not all of the lepers were sent to Leprosarium financed by founda-
tions or ministry of foundation. Leprosy brought about severe deformations on the
bodies of sufferers and almost made them decayed. As a result, they could some-
times become physically and socially incapable of working. In case of the fact that
lepers had no ability to provide for themselves, they occasionally begged in a miser-
able way or received aid from someone else. This kind of livelihood contributed
into the making them notorious. This paper is going to shed light on how the leper
beggars survived by depending alms which society and foundations gave and to
give information what kind of approach Muslims in the empire had to leper beggars.
193
Basılamayan bir Fizyoloji Kitabının Öyküsü
The Story of a Physiology Textbook That Could Not be
Published
Mevlüt YAPRAK
Dr.Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji AD. EDİRNE
Dostları ilə paylaş: |