Eklem yüzleri: Bütün eklemlerde, hareketin çeşidi, yönü ve genişliği bakımından en önemli rol
oynayan unsur eklem yüzleridir. Hareketlerin maksada uygun olması ve hareket sırasında.
gövdenin çeşitli durumlarına göre değişen ağırlığın etkisi ve dışarıdan gelebilecek herhangi bir
kuvvetin etkisi ile. hareketlerin normal yönünün bozulmaması bakımından da eklem yüzlerinin
şekil, durum ve yapıları çok önemli rol oynarlar.
Geniş hareketlere imkan veren oynaklarda eklem yüzeylerinin biri konveks, diğeri de konkav
olur. Bu gibi eklemlerde kemikler belli bir eksen etrafında dönme hareketleri yaparlar. Her bir
eksen etrafında, birbirine zıt iki yönde dönme hareketleri yapılabilir. Konkav olan yüz, konveks
yüze nispeten çoğunlukla daha küçüktür. Bazı eklemlerde her iki yüz de aynı zamanda hem
konvekslik hem konkavlık gösterir. Bu gibi hallerde yüzün konkav1ığının yönü, konveks1iğin
yönüne dikey durumda olur. Örneğin, aynı zamanda hem konveks hem konkav olan bir eklem
yüzünün konkavlığı önden arkaya ise, konveksliği içten dışa olur. Karşı taraftaki eklem yüzü de
hem konkav hem konveks olması icab eder. Bazı eklemlerin her iki taraftaki yüzleri de düz veya
düze yakın olurlar. Bu gibi eklemlerde kemikler bir eksen etrafında dönemezler ve eklem yüz1eri
yalnız birbiri üzerinde yüzlerin durumuna göre değişik yönlerde kayabilirler. Kayma hareketleri
her zaman çok sınırlıdır. Örneğin vertebraların eklem çıkıntıları arasındaki eklemler. Eklem
yüzlerinin şekil ve durumları, aynı zamanda eklem eksenlerinin sayı ve yönlerini de tespit
ederler.
Hareketlerin düzenli ve maksada uygun bir şekilde seyredebilmesi için şekil bakımından
eklem yüzlerinin birbirine uygun ve daimi temas halinde olmaları lazımdır. Temas yüzeyinin
büyüklüğü, fazla basınç altında kalan bazı eklemlerde ağırlığın fazla yüzey üzerinde dağılması
bakımından da önemlidir. Fakat bir çok eklemlerde komşu kemiklerin ekleme katılan yüzlerinin
büyüklük bakımından birbirinden farklı oldukları ve hatta bazen iki eklem yüzeyindeki konkavlık
ve konvekslik derecelerinin de birbirinden az çok farklı oldukları görülmektedir. Fakat canlılarda
ve kadavrada eklem yüzlerini inceleyecek olursak, kemik yüzlerinde görülen bu eksikliklerin,
ekleme ait olan başka oluşumlar ile tamamlanmış olduğunu görürüz. Bu oluşumlar arasında ön
planda bütün eklem yüzlerini örten eklem kıkırdağı gelir. Bundan başka bazı ek1emlerde
meniscus, discus ve labrum articulare denilen kıkırdak veya fibröz bağdokusundan yapılmış
oluşumlar da vardır.
Eklem kıkırdağı, bütün oynaklarda birbirine temas eden eklem yüzleri, 2-5 mm. kalınlığında
bir kıkırdak tabakası ile örtülmüştür. Bu tabaka çoğunlukla hiyalin kıkırdaktan yapılmıştır.
Yalnız bir discus articularis ile eklem boşluğu ikiye ayrılmış olan eklemlerde, eklem yüzleri
fibröz kıkırdakla örtülmüştür.
Hiyalin kıkırdağın yapısı bu dokunun çeşitli durumlara göre şekil ve durumunun değişebilmesi
bakımından çok uygundur. Bilhassa ara maddede bulunan ve bir taraftan kıkırdak hücrelerini her
49
taraftan saran diğer taraftan hücreler arasında belli yönlerde uzanan liflerin durumunun
değişebilmesi. fonksiyon bakımından çok elverişlidir.
Liflerin durum değiştirmesiyle, arada bulunan kıkırdak hücreleri de durumlarını değiştirmek
zorunluluğunda kalırlar. Bu sırada hücrelerin harap olmamasını, hücrelerin etrafında sağlam ve
elastiki bir kapsül meydana getiren lifler sağlarlar. Eklem kıkırdağının yapısını teşkil eden lifler
ve hücrelerin bu şekilde durum değiştirebilmeleri sayesinde kıkırdak tabakası basıncın derecesine
göre, çeşitli parçalarında, çeşitli derecede kalınlığını değiştirebilir ve eklem yüzlerinin birbirine
daha fazla uymasını sağlar. Eklem üzerine yapılan basıncın artmasıyla, eklem kıkırdağı incelir,
fakat aynı zamanda genişler ve bu şekilde birbiriyle temas eden eklem yüzleri büyümüş olurlar.
Temas yüzlerinin artması ise, basıncın daha fazla dağılmasını ve etkisinin azalmasını sağlar.
Eklem kıkırdaklarının durumunu değiştiren kuvvet ortadan kaybolursa, kıkırdak dokusu
elastikiyeti sayesinde tekrar eski durumuna döner.
Komşu eklem yüzleri arasında büyüklük ve şekil farkları fazla ise, yüzlerin birbirine daha fazla
uymasını sağlayan ve iki eklem yüzünün arasına sokulmuş meniskııs veya discus denilen
oluşumlar bulunurlar. Bunlar da kemik taslaklarını birbirine bağlayan mesenşimden meydana
gelirler.
Eklem meniscusları, çoğunlukla yarımay şeklinde, elastiki ve kollagen lifler bulunduran
fibröz kıkırdağa benzer dokudan yapılmıştır Ve konkav eklem yüzlerinin yan kısımlarında
bulunurlar. Meniscuslar, bir taraftan eklem yüzünü büyütürler, diğer taraftan dokularının
elastikiyeti sayesinde ve aynı zamanda yerlerini bir miktar değiştirebilecek durumda bağlanmış
olduklarına göre, hareket sırasında basıncın etkisi ile şekil ve durumlanı değiştirir ve bu şekilde
eklem yüzlerinin birbirine daha fazla uymasını sağlarlar. Diskuslar ise, eklem yüzünün
kenarlarına ve aynı zamanda eklem boşluğunu saran kapsüle de tutunmak suretiyle, bir bölme
şeklinde eklem boşluğunu tamamıyla iki kısma ayırırlar, Bu eklemlerde (örneğin çene ekleminde)
kemik eklem yüzleri birbiriyle doğrudan doğruya temas etmezler, şekil ve durum değiştirme
yetenekliği meniskus'lara nazaran daha fazla olduğuna göre diskuslar, eklem yüzleri arasındaki
fazla şekil farklarını da giderebildikleri gibi, aynı eklemde yüzün şeklini değiştirmek suretiyle
çeşitli hareketlerin meydana gelmesini de sağlarlar,
Fibröz bağ dokusundan yapılmış labrum articulare denilen oluşumlar, bir halka şeklinde olup
konkav eklem yüzlerinin kenarlarına yapışmış durumdadırlar. Bu oluşumlar eklem yüzünü
genişletir ve çukuru derinleştirirler, fakat bu halkalar, çukurun derinleşmesine ve karşı taraftaki
eklem yüzünün daha fazla sarılmış olmasına rağmen, dokularının elaskiyeti sayesinde kemik
dokusu gibi, hareketlere fazla engel olmazlar,
Capsula articularis: Eklem kapsülünün, embryonal hayatta kemik taslaklarını aralıksız olarak
birbirine bağlayan mesenşim' in en dış tabakasından meydana geldiğini yukarıda anlatmıştık,
Sağlam bağ dokusunda yapılmış bu kapsül, eklem yüzleri ve eklem boşluğunu içine almak ve
komşu kemiklerin ekleme katılan parçalarının her tarafına yapışmak suretiyle bu kemikleri
birbirine bağlar. Bu şekilde eklem boşluğu, eklem kapsülü ile her taraftan eksik siz olarak ve
hava geçmez bir şekilde sarılmış olur. Bu durum eklem yüzleri arasındaki ilişki ve bütün eklem
mekanizması için çok önemlidir.
Eklem kapsülü yapı ve mekanizma bakımından birbirinden farklı iki tabakadan yapılmıştır.
Membrana fibrosa adı verilen dış tabaka sağlam fibröz bağ dokusundan yapılmıştır. Bu tabaka,
komşu kemikleri birbirine bağlamak, dışarıdan gelebilecek etkilerden eklemi korumak, fazla ve
lüzumsuz hareketlere engel olmak gibi görevler yapmaktadır. Fibröz tabakanın kalınlığı her yerde
aynı değildir ve mekanik etkilerin yününe göre ayarlanmıştır. Bazı yerlerde kapsül dokusu
kalınlaşır, Lifler sıklaşır ve bu şekilde eklem bağları denilen fibröz bağ' dokusundan yapılmış
sağlam batlar meydana gelirler. Bu bağlardan başka bazı eklemlerde kapsülden ayrı olarak
50
ekleme katılan kemikler arasında uzanan müstakil eklem bağları da vardır. Eklem kapsülünün
fibröz tabakası kemiğe yapıştığı yerde kemiği örten periostla uzanır ve kapsül dokusunda bulunan
lifler, periost dokusundaki liflerle devam ederler eklem kapsülü çoğunlukla kemiği kıkırdakla
örtülü olan eklem yüzlerine yakın olmak üzere, kıkırdak kenarının dışında yapışır. Fakat bazı
eklemlerde, örneğin kalça ekleminde olduğu gibi, eklem kapsülü kıkırdak kenarından oldukça
uzakta ve kemiğin periostla örtülü olan kısmının bir parçasını da içine alarak kemiğe yapışır.
Eklemlerin yakınlarına yapışan kas kirişlerinin bir kısmı da eklem kapsülü üzerinde dağılır ve
kirişlerden uzanan lifler kapsül dokusuna katılırlar. Bu şekilde meydana gelen hüzmeler de bazı
eklemlerde, örneğin, diz ekleminin arka yüzünde olduğu gibi, kapsülü kuvvetlendiren bağları
meydana getirirler.
Membrana synovialis; Eklem kapsülünün sinovial tabakası, bağ dokusundan yapılmış, ince ve
yumuşak bir zardır. Bu tabaka eklem kapsülünün iç yüzünü eksiksiz olarak örter ve her iki tarafta
eklem yüzlerini örten kıkırdağın kenarında sonlanır. Sinovial tabaka, fibröz tabakaya çok gevşek
bağ dokusu aracılığı ile yapışmış olduğuna göre yerinden oynatılabilir. Kapsülün bazı
parçalarında bu tabaka bol miktarda yağ hücreleri bulunduran çeşitli şekilde uzantılar yaparlar.
Bu uzantılar eklem aralığına sokularak eklem yüzlerinin birbirine tamimiyle uymamasından
meydana gelen boşlukları doldururlar.
Sinovial tabakanın eklem boşluğuna bakan iç yüzü düz ve parlaktır. Fakat burada, periton veya
pleura da olduğu gibi, eksiksiz olarak yüzeyi örten bir epitel tabakası yoktur. Bu yüz yassı1aşmış
bağ dokusu hücreleri ile örtülmüştür ve bu hücreler yüzeyin düzlüğünü sağlarlar. Damar ve sinir
bakımından sinovial tabaka çok zengindir. Sinirler burada zengin ağlar meydana getirirler.
Eklemlerin fazla duygunluğu, sinovial tabaka ve bilhassa eklem boşluğuna sokulan sinovial
uzantılarda sensitif sinir uçlarının çokluğundan ileri gelmektedir. Damarların çokluğu burada.
sinovial tabaka tarafından eklem sıvısının salgı yapması ile ilgilidir. Sinovial tabakanın aynı
zamanda sıvıları çabuk resorbe etmek yeteneği de vardır. Eklem boşluğuna şırınga ile dokuları
tahrip etmeyen bir sıvı verdiğimiz takdirde, bu sıvı derialtı dokusunda olduğu gibi çabuk resorbe
olur. Sinovial tabakanın bu yetenekliği, travma veyahut çeşitli hastalıklar sırasında eklem
boşluğunda toplanan sıvıların (eksudat) kaybolmasında çok önemli rol oynar.
Sinovi'a adı verdiğimiz eklem sıvısı musin bulunduran, oldukça koyu ve yapışkan bir sıvıdır.
Sinaviada tek tük hücre, yağ granülleri ve sinovial uzantılardan kopmuş küçük parçalar bulunur.
Eklem aralığını dolduran sinovia, makine yağı gibi eklem yüzlerinin kayganlığını arttırır ve
yüzlerin sürtünmesini duyulmayacak dereceye kadar indirir.
Eklem yüzleri arasında ilişki; hareketlerin istenilen ve maksada uygun bir şekilde yapılabilmesi
için, birbiri üzerinde kayan eklem yüzlerinin hareket sırasında sıkı bir temas halinde olmaları ve
birbirinden uzaklaşmamaları şarttır. Bu durumu sağlayan etkenlerden biri atmosfer basıncı, diğeri
de kasların gerginliğidir. Eklem boşluğundaki basınç, hareket sırasında değişmekle beraber, her.
zaman atmosfer basıncına nispeten düşüktür. Bundan dolayı dışarıdan gelen hava basıncı, ekleme
katılan kemik parçalarını eklem boşluğuna doğru iterek, yüzleri birbirine yaklaştırır. Tabiatıyla
aynı basınç her taraftan eklem kapsülü ile eklemi örten bütün yumuşak oluşumlar üzerinde de
vardır. Büyük eklemler üzerine yapılan hava basıncı hiç de küçümsenmeyecek derecededir,
Örneğin kalça eklemi üzerine her taraftan yapılan basınç 12 - 15 kg. kadardır ve kapsül
yırtılmamış ise, femur başını asetabulum'dan çıkarmak zordur. Kapsülde bir delik açıldığı
takdirde, eklem boşluğu ile atmosfer arasında basınç ayrımı kalmaz ve kemikleri birbirinden
uzaklaştırmak çok daha kolay olur.
Eklem yüzlerinin sıkı temasını sağlayan ikinci etken de kas kuvvetidir. İki ucu ile ekleme
katılan komşu kemiklere yapışmış olan kasın kasılma sırasında meydana getirdiği kuvvet, bir
taraftan kemiği oynatır, diğer taraftan da. hareket eden kemiği destek noktasına doğru çekmek
51
suretiyle eklem yüzlerini birbirine yaklaştırır.İstirahat sırasında da kasın normal tonusu, eklem
yapan kemikleri çekmek suretiyle, yüzleri birbirine yaklaştırır.
Bir de, hareket sırasında veyahut dışarıdan gelen bir kuvvetin etkisi ile eklem yüzlerinin
herhangi. bir tarafa kayarak birbirinden uzaklaşmamaları ve yüzlerin normal temaslarının
muhafazası da çok önemlidir. Eklem yüzleri arasında bu normal durum bozulursa çıkık denilen
durum hasıl olur. Bazen normal yönde yapılan hareket çok geniş ölçüde yapılırsa, eklem
yüzlerinin birbirinden uzaklaşmasına sebep olabilir. Gereksiz ve hatta zararlı hareketlere ve
çıkıntılara engel olabilmek için mevcut oluşum eklemlere göre değişiktir.
Bazı eklemlerde eklem yüzlerini yapan kemik uçlarının şekilleri yalnız belirli hareketler için
elverişlidir. Örneğin dirsek ekleminde (articulatio cubiti) olekranon, fossa olecrani'ye sokulduğu
zaman, ulna'nın fazla arkaya gitmesine ve aynı zamanda her iki kemiğin yanlara kaymasına engel
olur. İncisura. trochlearis'in ortasında bulunan crista, ve bu kristanın trochlea humeride bulunan
oluğa sokulması da, her iki kemiğin yanlara kaymasına engel olur. Bu durum bize bu eklemde
hareketin çeşit ve derecesinin başlıca eklem yüzlerinin şekilleri ile tespit edilmiş olduğunu
göstermektedir. Fakat bu eklemde hareket üzerinde daha zayıf olmakla beraber, kas ve bağların
da etkisi vardır. Ayak bilek ekleminde (articulatio talocruralis) de hareketin çeşit ve yönleri
eklem yüzlerini yapan kemiklerin şekil ve durumu ile tespit. edilmiştir. Burada tibia ve fibula'nın
eklem yüzleri, talusun eklem yüzlerini bir çatal gibi içine almış durumdadır. Bu durum talus'a
yalnız bir eksen etrafında birbirine zıt iki yönde hareket imkanı vermektedir. Hareketin çeşit, yön
ve derecesi eklem yüzlerini yapan kemiklerin şekli ile tespit edilmiş bu gibi eklemlerde. fazla
kuvvet etkisi ile, fazla veyahut anormal yönde hareket yapmak zorunluğunda kalınırsa yani çıkık
meydana gelirse, çoğunlukla aynı zamanda eklem yüzlerini yapan kemikler de kırılırlar.
Bazı eklemlerde eklem yüzlerinin şekilleri hareketi frenleyecek veya belli bir yön verebilecek
durumda değildir. Bu gibi eklem1erde hareketin maksada uygun olarak seyretmesini daha fazla
bağ veya kaslar sağlarlar. Aynı zamanda bu oluşumlar fazla ve uygunsuz yönde hareketlerin
meydana gelmesine ve bu şekilde eklem yüzlerinin birbirinden ayrılmasına engel olurlar. Örneğin
diz ekleminde (articulatio genu) hareketlerin normal seyrini sağlayan ve çıkıklara engel olan en
önemli etken, bu eklemin iç ve dış bağlarıdır, Bazı eklemlerde bu görev daha fazla kaslar
tarafından görülür. Örneğin omuz ekleminde (articulatio humeri) olduğu gibi. Burada eklemi üç
taraftan saran kuvvetli kaslar, normal durumda humerus başının yerinde kalmasını ve
hareketlerinin muntazam seyretmesini sağlar ve aynı zamanda hareketleri frenlerler.
Bundan başka, belli bir yönde yapılan hareket üzerinde, zıt yönde hareket yaptıran başka kaslar
da frenleyici etki yaparlar. Örneğin bacak doğrulduktan sonra tibia' nın daha fazla ekstensiyon
hareketi yapmasına yani daha fazla öne gitmesine, femur'un arkasında bulunan ve bacağı arkaya
çeken fleksor kaslar engel olurlar. Kasların bu frenleyici etkisi gövdenin normal durumunun ve
dengenin sağlanması bakımından çok önemli olduğu gibi, birçok eklemlerde çıkıkların meydana
gelmesine de engel olur.
Anatomide çeşitli gövde parçalarının çeşitli hareketlerine, hareketlerin yönüne göre çeşitli isimler
verilmiştir. Bundan sonra çeşitli eklemlerde cereyan eden hareketleri anlatırken bu isimleri
kullanacağımıza göre, burada bu isimleri kısaca izah edelim.
Ekstensiyon gerilme: Çekme hareketi (extendo - germek, çekmek, yaymak). Bu hareket
çoğunlukla arkaya doğru yapılır. Yalnız diz ve ayak bilek ekleminde ekstensiyon hareketi öne
doğru yapılır. Bu eklemlerde durumun değişmesi, insanın hayvanlardan farklı olarak iki ayak
üzerinde durması ve yürümesinden ileri gelmektedir. Bununla birlikte ayağın öne ve yukarı
hareket etmesine dorsal fleksiyon da derler
Fleksiyon- eğmek: Bükmek maksadıyla yapılan harekettir (flecto - eğmek, bükmek). Fleksiyon
hareketi, diz ve ayak bilek eklemlerinde yapılan hareket hariç, öne doğru yapılır.
52
Abduksiyon-orta çizgiden uzaklaştırma hareketi (abduco-uzaklaştırma alıp götürmek, kaçırmak).
Adduksiyon-orta çizgiye doğru yaklaştırmak (adduco- kendine doğru çekmek, yakınlaştırmak
getirmek).
Rotansiyon- dönme hareketi (roto – döndürmek) lateral rotasiyon - dışa döndürmek, medial
rotansiyon - içe döndürme.
Sirkumduksiyon - bir nokta etrafında yapılan dönme hareketi çeşitli yönlerde yapılan hareketlerin
tedricen birleşmesinden meydana gelir. (Circumduco-bir şeyin etrafında döndürmek).
Dostları ilə paylaş: |