sizinle ne de davanızla bir alışverişim olsun istiyorum.
Bruno Rossi
kuzenine dönüp Italyanca konuştu:
Bana böyle anlatmamıştın ben bir
yoldaşla karşılaşmayı bekliyordum Pereira anladı ve yanıtladı: Ben
kimsenin yoldaşı değilim, yalnız yaşıyorum ve yalnız olmayı seviyorum,
sadece kendi kendimin yoldaşıyım, bilmem anlatabiliyor muyum, Bay
Lugones, madem pasaportunuzda böyle yazıyor. Evet, evet, dedi
Monteiro Rossi kekelercesine, ama işin aslı, işte, sizin yardımınıza ve
anlayışınıza sığınıyoruz, çünkü bize para gerekli. Daha iyi açıklayın
lütfen, dedi Pereira. Şey, dedi Monteiro Rossi, cebinde beş parası yok,
eğer
otelden bir avans isterlerse, ödeyemeyiz şimdilik, ama daha sonra
ben üstüme alacağım, daha doğrusu Marta üstüne alacak, sadece bir
borç söz konusu.
işte
o zaman Pereira ayağa kalktığını iddia ediyor. Ozür diledi
ve bana izin verin, biraz düşünmem
gerekiyor, bir dakikanızı rica
ediyorum, dedi. Ikisini yemek odasında yalnız bırakıp hole geçti.
Karısının portresinin önünde durdu ve ona, dinle, beni asıl
kaygılandıran Lugones değil Marta, bana sorarsan bütün olanlardan o
sorumlu, Marta, Monteiro Rossi’nin kız arkadaşı, hani bakır renk saçları
olan kız, sanırım sana sözünü etmiştim, işte Monteiro Rossi’yi güç
duruma sokan da o,
eminim bundan, o da âşık olduğu için
sürüklenmeye ses çıkarmıyor, onu uyarmalıyım, sen ne diyorsun, dedi.
Karısının portresi ona uzaklardan gülümsedi ve Pereira bu
gülümsemenin ardında yatanı anladığını sandı. Yemek odasına dönüp
Monteiro Rossi’ye sordu: Neden Marta? Marta’nın bunlarla ne ilgisi var?
Şey işte, diye geveledi Monteiro Rossi ha ifçe kızararak, çünkü
Marta’nın birçok olanağı var, tek nedeni bu. Beni iyi dinleyin sevgili
Monteiro Rossi, dedi Pereira. Bana sorarsanız güzel bir genç kız
yüzünden başınıza büyük dert açıyorsunuz, ama anlarsınız, ben sizin
babanız değilim, ayrıca babalık diye değerlendirebileceğiniz
bir baba
tavrı da takınmak niyetinde değilim, söylemek istediğim basit bir şey:
Dikkatli olun. Evet, dedi Monteiro Rossi, dikkat ediyorum, ama borç
konusunda ne diyorsunuz? Buna bir çare bulacağız, ama parayı verecek
olan kişi neden ben oluyorum? Bakın
Doktor Pereira,
dedi Monteiro
Rossi, cebinden çıkardığı bir kâğıt parçasını ona uzatırken, bir makale
yazdım, gelecek hafta iki tane daha yazacağım. D’Annunzio üzerine bir
anma yazısı hazırladım, sizin öğütlediğiniz gibi hem yüreğimi hemde
usumu kullandım, size söz veriyorum, bundan sonraki yazarlar da sizin
arzu ettiğiniz gibi Katolik yazarlar olacak.
Pereira yeniden ha if bir ö keye kapıldığını iddia ediyor.
Bakın, diye karşılık verdi sonra, illa da Katolik yazarlar falan istediğim
yok benim, ama madem ölüm üzerine bir tez hazırladınız, bu soruna,
yani ruh sorununa kafa yormuş yazarlara biraz daha fazla ilgi
gösterebilirsiniz, oysa siz tam tersine, bana D’Annunzio
gibi bir
dirimselci üzerine hazırladığınız anma yazısını getiriyorsunuz, adam
belki iyi bir yazardı, ama yaşamını hoppalıklarla harcadı, bilmem
anlatabiliyor muyum, gazetem havai insanlardan pek hoşlanmaz,
diyelim ki en azından benim hoşuma gitmezler. Peki, dedi Monteiro
Rossi, iletinizi algıladım. Güzel, diye ekledi Pereira, haydi şimdi şu
küçük pansiyona gidelim. Graça’da fazla soru sormayan bir yer buldum,
isterlerse peşinatı ben öderim, ama en azmdan iki adet ölüm yazısı
daha istiyorum, sevgili Monteiro Rossi, bu da onbeş günlük yevmiyeniz
olacak. Bakın, dedi Monteiro Rossi, D’Annunzio üzerine bir anma yazısı
hazırlama nedenim, geçen hafta
Lisboa'yı satın alıp
içinde
Dostları ilə paylaş: