Sabahleyin uykusuzluğunu hiç hissetmeyecekti, çünkü, bütün gece gözleri açık olduğu halde dinlenmiş
oia-
— 132 —
cakü. Pembe sabahın erken saatinde samanlığın merdiveninden yavaş yavaş inecekti,
Merdivenlerin ayaklarında buz gibi taze süt, elma ve armut bulacaktı.
İşte Montag, bütün bunların özlemini çekiyordu. Nihayet, dünya kendisine düşünmek fırsatını veriyordu.
Bir bardak süt, elma ve armut.
Nehirden çıktı.
Burnuna bin bir çiçek kokusu geliyordu. Rüzgâr oldukça serin sayılırdı, ama Montag üşümüyordu.
Birden karanhktan ürktü,
Önündeki karalık duvarın öetesinden bir fısıltı duydu. Bir şekil! iki parlak göz! Gece ona bakıyor gibiydi.
Orman onu görüyordu.
Mekanik Köpek!
Bu kadar koşmadan, yorulmadan, terlemeden, bu kadar çalışmadan sonra; kendini tam rahat ve
korkusuz hissedip karaya çıktıktan sonra; rahat bir nefes alacağı yerde...
Mekanik Köpek!
Montag, artık dayanamayarak müthiş bir çığlık attı.
Şekil birden gözden kayboldu. Gözler karanlıkta eriyip bitti. Yapraklar kuru yağmur gibi yağdı.
Montag, vahşi güzellik içinde yalnız kalmıştı,
Bir geyik. Ağır hayvan kokusunu duyuyordu. Ağaçlar yaklaşıp yaklaşıp uzaklaşıyordu. Sanki her ağaç
Mon-tag'ı kucaklamak için kollarım açmıştı.
Yerde belki milyonlarca-kuru yaprak vardı. Yaprakların arasında ayaklarını sürüyerek, onların hjşırtanı
dinleyerek dolaştı. Havada kesilmiş patates kokusu vardı. Bu kokuya başka kokular da karışıyordu.
Yere çömelip ellerini yerde dolaştırdı. Parmaları küçük, küçük fidelere
— 133 —
dokundu. Fidelerin yapraklarını parmaklarının arasında oğugturarak derin derin kokladı, taze yaprak
kokusunu ciğerlerine kana kana çekti.
Bir çocuk kadar neşeliydi. İçinden bol bol îığlamak, haykırmak geliyordu.
Kollarını yana açarak derin nefes aldı; ne kadar derin -nefes alırsa çevresindeki araziyi o kadar iyi
tanıyacağına inanıyordu, içi boş değildi. îçüıi dolduracak yeteri kadar şey vardı. Zaten her zaman, her şey
Dostları ilə paylaş: