— Hayır, hiç bir şeyden söz etmiyorlar. Sadece giyimden, arabadan söz ediyorlar. Konuşulan şeyler
hemen hemen hep aynı, değişik hiç bir şey yok. Hiç müzeye gittin mi? Amcam, bîr zamanlar durumun çok
değişik olduğunu söylüyor. Çok zamanlar önce resimlerin bile anlamı varmış.
— Amcam söyledi, amcam söyledi. Amcan çok ilginç bir adam olmalı.
— 31 —
— öyledir. Muhakkak ki çok ilginç bir adam. Eh, artık gitmem lâzım. Allahaısmarladık, Bay Montag.
— Hoşça kal.
— Hoşça kal....
Bir iki tiç dört beş altı g\h±: İtfaiye merkezi. -— Montag, bu direğe tırmana tırmana parlattın. Üçüncü
gün.
-— Montag, arka kapıdan geldin. Köpek seni korku-tuyormu?
¦— Hayır, hayır. Dördüncü gün.
— Montag, çok garip bir şey. Bu sabah söylendiğini duydum. Seattle'daki itfaiyecilerden biri Mekanik
Köpeği kendi kimyasal komplekslerine göre ayarlamış, sonra serbest bırakımş. Buna nasıl bir intihar şekli
dersin?
— Beş altı yedi gün.
Ve sonra Clarisse gitmişti. O gun öğleden sonra ne değişiklik vardı bilmiyordu, ama Clarisse'i
görmemişti. Çimen saha boştu, ağaçlar boştu, cadde boştu; ona böylesine alışkın olduğunu ilk defa
kavrıyordu. Tünelin girişine geldiği zaman onun nerede olabileceğini merakla düşünüyordu. îçinde bir
sıkıntı vardı, sanki yaşantısı birden değişmişti. Geri dönüp, eve kadar yürüyüp, gidiş gelişini tekrarlamasına
zorlukla engel oldu. Flakat vakit geçiyordu ve trenin gelişi düşüncelerini yarıda kesti.
*
— Neyin var, Montag? t Montag gözlerini açtı.
Radyonun sesi duyuluyordu. «...Her hangi bir saat-
te savaş ilân edilebilir. Bu ülke kendi haklarını savunacaktır...»
Filo halide geçen jetlerin gümbürtüsü duyuldu. İtfaiye binası sanki sallanıyordu.
Montag gözlerini kırpıştırdı. Beatty, sanki kendisi müzedeki bir heykelmiş gibi gözlerini dikmiş bakıyordu.
Sanki vicdanmdaki suçu kontrol etmeye hazırdı. Hangi suçu
— Sıra senin, Montag.
Montag elindeki kağıtlara bir göz attı.
Dostları ilə paylaş: