Siyasi. İDeolojiler


a Otoriteryanizm, "tepeden" aşağıya doğru bir yönetim anlayışı veya uygulamasıdır. Bu anlayışta otorite, halkın



Yüklə 11,67 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə63/240
tarix11.08.2023
ölçüsü11,67 Mb.
#139183
1   ...   59   60   61   62   63   64   65   66   ...   240
1723-Siyasi Ideolojiler-Andrew Heywood-Chev-K.Bayram-O.Tufekchi-H.Inac-2011-345s (1)

a
Otoriteryanizm, "tepeden" aşağıya doğru bir yönetim anlayışı veya uygulamasıdır. Bu anlayışta otorite, halkın 
rızasının olup olmadığı dikkate alınmadan kullanılır. Bu açıdan otoriteryanizm, otoriteden farklıdır. Otorite meş­
ruluğa dayalıdır; yani, "aşağıdan"yukarıya doğru gider. Otoriteryen düşünürlerin tipik dayanakları ya mevcut ön­
derlerin bilgeliğine olan inancı ya da sosyal düzenin ancak sorgusuz itaat ile sürdürülebileceği fikridir. Ancak 
otoriteryanizm genellikle totaliteryanizmden (bkz. s. 223) ayrı tutulur. Monarşik mutlakiyetçilik, geleneksel dik­
tatörlük ve askerî yönetim biçimlerinin çoğu ile ilgili olan "tepeden" yönetim uygulaması, devlet ile sivil toplum 
arasındaki farklılığı ortadan kaldırmaktan ziyade muhalefet ve siyasal özgürlüklerin bastırılmasıyla ilgilidir.
“özgürlük, eşitlik ve kardeşlik” değerlerine karşı, “gelenek, otokrasi ve milliyet” ilkelerini sunmuş­
tur. N icholas’ın takipçileri de iktidarlarının anayasalarla veya parlâmenter kuramların gelişimiy­
le sınırlandırılmasını inatla reddetmişlerdir. Almanya’da anayasal bir yönetim geliştirilmiştir ama 
emperyal şansölye Bismarck (1 8 7 1 -1 8 9 0 ) bunun yapmacık olduğunu açıkça ortaya koymuştur. 
Otoriteryanizm, başka yerlerde de, özellikle Katolik ülkelerde güçlü biçim de ayakta kalmıştır. İtal­
ya’nın birleşmesinin ardından, ki bu durum IX . Pius’nun kendisini “Vatikan’ın mahkumu” olarak 
ilân etm esine yol açmıştır, papalık sadece dünyevî otoritesini kaybetmekle kalmamış; aynı zaman­
da, seküler siyasî ideolojilerin güçlenmesiyle beraber papalığın öğretilerine yönelik saldırıları da 
gündeme getirmiştir. 1864 yılında papa, milliyetçilik, liberalizm ve sosyalizmde yer alanlar da dâ­
hil olmak üzere tüm radikal ya da ilerici fikirleri, “en mutsuz çağımızın yanlış öğretileri” oldukları 
gerekçesiyle lânetlemiştir. Ayrıca, papalığa ait eyaletlerin ve R om anın elden çıkmasıyla papalık 
1870’de papaların yanılmazlığı fetvasını yayınlamıştır. Kıta Avrupası muhafazakârlarının reform ve 
demokratik yönetimi benimsemedeki isteksizlikleri, 20. Yüzyıla kadar uzanmıştır. Örneğin İtalya 
ve Almanya’daki muhafazakâr elitlerin, Birinci Dünya Savaşı’nın hem en sonrasında parlâmenter 
demokrasinin ortadan kaldırılmasına ve artan faşist hareketlere destek vermek suretiyle Mussolini 
(bkz. s. 2 2 4 ) ile Hitler' in (bkz. s. 218) iktidara gelmelerinde büyük katkıları olmuştur.
Bazı durumlarda da muhafazakâr otoriteryen rejimler, siyasî destek için oy hakkını yeni elde 
etmiş kitlelere bel bağlarlar. Bu durum, 1848 de evrensel oy hakkı uygulamasına geçen Fransa’da 
ortaya çıkmıştır. III. Louis Napoleon, başkan olarak seçilmeyi başarmış ve daha sonra, Fransız seç­
meninin en kalabalık bölümünü oluşturan küçük toprak sahibi köylüleri çekerek, kendini İmpara­
tor III. Napoleon olarak sunmuştur. Napoleon rejimi, 20. Yüzyılda daha sık rastlanır nitelikte, oto­
riteryanizm ile İktisadî refah ve sosyal reform taahhüdünü bir tür plebisit diktatörlüğünde kaynaş- 
tırmıştır. Bonapartizmin, 20. Yüzyıldaki Peronizm ile ortak yanları vardır. Juan Peron, 1946-1955 
yılları arasında Arjantin’in diktatörüydü. Peron da itaat, düzen ve ulusal birlik gibi âşinâ otoriter 
vurguları yapmıştır. Ancak Peron’un siyasî desteği, geleneksel elitlerin çıkarlarına değil, kendisinin 
“çulsuzlar” olarak adlandırdığı yoksullaşmış kitlelere dayanıyordu. Peronist rejim, siyasalarını sıra­
dan insanların güdü ve isteklerine göre şekillendirme anlamında popülistti (bkz. s. 2 8 8 ). “Yanki


em peryalizm ine karşı duyulan nefret ile İktisadî ve sosyal ilerlemeye duyulan yaygın arzu, bu dö­
nemdeki ana güdülerdi. Benzer rejimler, Afrika, Asya ve O rta Doğu’nun bazı kesimlerinde ortaya 
çıkmıştır. Ancak bu türden rejimler muhafazakâr elitlerin konumlarının pekiştirilmesi eğilimiyle 
ortaya çıkmasına rağmen, genellikle kendilerine özgü bir tür muhafazakâr milliyetçi tarz benim ­
semişlerdir. Peron’unki gibi otoriter-popülist rejimlerin, diktatöryal yönetim için halk desteğini 
seferber etmeleri, belki de muhafazakârlıktan çok faşizme yakın birtakım özellikler gösterir.

Yüklə 11,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   59   60   61   62   63   64   65   66   ...   240




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin