a Liberteryanizm, otorite, gelenek ve eşitlik gibi diğer değerlere göre (negatif anlamda) özgürlüğe katı bir şekilde öncelik tanıyan teoriler grubuna karşılık olarak kullanılır. Yani liberteryenler, kamu otoritesi alanını asgarileştirme, bireysel özgürlük alanını ise azamîleştirme arayışındadırlar ve tipik olarak devleti, bireysel özgürlük karşısında ki ana tehdit olarak görürler. Sosyalistler de liberteryanizmi benimsemişlerdir ama en ünlü iki liberteryen gele nek, bireysel haklar fikri (Robert Nozick'te olduğu gibi, [bkz. s. 107]) ve laissez-faire İktisadî öğretilerinde (Friedrich Hayek'teki gibi, [bkz. s. 105]) kök salmıştır. Klasik biçiminde bile liberalizm düzenden çok özgürlüğe önceliği ver meyi reddettiğinden; liberteryanizm, liberalizmden ayrılır. Ayrıca liberteryenler, minimal veya gece bekçisi de olsa devlete olan ihtiyacı kabul ettiklerinden anarşistlerden ayrılırlar ve bazen de kendilerine "minarşist" adını takarlar. muhafazakârlığını, özelde de Hıristiyan demokrasiyi, İngiltere veya A B D ’deki tek milletçi paterna-
lizm (bkz. s. 98) uyarlamalarına göre serbest piyasanın câzibesine karşı daha dirençli kılmıştır.
LİBERTERYEN M U H A F A Z A K Â R L IK Muhafazakârlık, organikçi anlayış, hiyerarşi ve yükümlülük gibi daha çok sanayi öncesi fikirlerden
beslense de bu ideoloji aynı zamanda liberal fikirlerden, özellikle de klasik liberal fikirlerden oldukça
etkilenmiştir. Bu daha çok 20. Yüzyıl’ın sonundaki bir gelişme olarak ortaya çıkmıştır. Yeni Sağ, mu
hafazakârlığı bir şekilde “silâh zoru ile” klasik liberalizmin ilgi alanlarına sokmuştur. Ancak liberal öğ
retilerin, özellikle de serbest piyasayla ilgili olanların 19. Yüzyıl’ın sonlarından itibaren muhafazakâr
lar tarafından geliştirildiği ve muhafazakâr paternalizme karşı bir gelenek oluşturulduğu söylenebilir.
Bu fikirler, mümkün olan en üst düzeyde İktisadî özgürlüğü ve sosyal hayata ilişkin asgarî yönetsel
düzenlemeyi savunmaları anlamında liberteryendirler. Liberteryen muhafazakârlar, salt liberalizme
dönmemişler, liberal ekonomilerin otorite ve ödev gibi değerlere dayanarak daha geleneksel, muha
fazakâr bir sosyal felsefe ile uyumlu olması gerektiğini belirtmişlerdir. Bu anlayış, birçok açıdan gele
neksel muhafazakârlığın kurucusu ve aynı zamanda Adam Smith’in (bkz. s. 65) liberal ekonomi
anlayışının ısrarlı bir destekçisi olan Edmund Burke’ün (bkz. s. 87 ) eserinde açıkça yer alır.
Liberteryen gelenek, klasik liberal fikirlerin derin etkilerinin söz konusu olduğu ülkelerde, yine
İngiltere ve ABDde, en güçlü konumdadır. Daha 18. Yüzyıl ın sonlarında Burke, ticarette serbestlik
ve iç işlerinde rekabetçi, kendi kendini düzenleyen bir piyasa ekonomisiyle ilgili tercihini açıkça ifade
etmiştir. Burke e göre, serbest piyasa verimli ve âdildir ama aynı zamanda doğal bir zorunluluktur da.
İnsan doğasının bir parçası olan “kazanç aşkı”, servet arzusunu yansıtması anlamında “doğal”dır. Bun
dan dolayı piyasanın yasaları “doğal yasalar”dır. Burke, piyasanın dayattığı çalışma koşullarının birçok
kişi için “küçük düşürücü, yakışıksız, insanlık dışı ve çoğunlukla ahlâksız” olduğunu kabul eder ama
“doğal gidişat ” bozulduğunda insanların daha da muzdarip olacaklarını ısrarla vurgular. Burke, piyasa
Muhafazakârlık İçindeki Gerilimler (1)
[Pragmatik-Liberteryen] r