T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
ECZACILIK FAKÜLTESİ
ANTİDEPRESAN BİLEŞİKLER
Hazırlayan
Hatice TORAMAN
Danışman
Yrd. Doç. Dr. M. Orhan PÜSKÜLLÜ
Bitirme Ödevi
Mayıs - 2014
KAYSERİ
BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK
Bu çalışmadaki tüm bilgilerin, akademik ve etik kurallara uygun bir şekilde elde edildiğini beyan ederim. Aynı zamanda bu kural ve davranışların gerektirdiği gibi, bu şekilde çalışmanın özünde olmayan tüm materyal ve sonuçları tam olarak aktardığımı ve referans gösterdiğimi belirtirim.
Ecz. Hatice TORAMAN
“ Antidepresan Bileşikler” adlı Bitirme Ödevi Erciyes Üniversitesi Lisansüstü Tez Önerisi ve Tez Yazma Yönergesi’ne uygun olarak hazırlanmış ve Farmasötik Kimya Anabilim Dalında Bitirme Ödevi olarak kabul edilmiştir.
Hazırlayan Danışman
Hatice TORAMAN Yrd. Doç. Dr. M. Orhan PÜSKÜLLÜ
Farmasötik Kimya Anabilim Dalı Başkanı
Yrd. Doç. Dr. M. Orhan PÜSKÜLLÜ
ONAY:
Bu tezin kabulü Eczacılık Fakültesi Dekanlığı’nın …………………. tarih ve ……………. sayılı kararı ile onaylanmıştır.
……./..…../…….
Prof. Dr. Müberra KOŞAR
Dekan
TEŞEKKÜR
Tez çalışmalarım süresince desteğini ve yardımlarını esirgemeyen, bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım danışman hocam Yrd. Doç. Dr. M. Orhan PÜSKÜLLÜ’ye,
Hayatım boyuca bana her konuda destek olup yardımlarını esirgemeyen aileme
Sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Hatice TORAMAN
ANTİDEPRESAN BİLEŞİKLER
Hatice TORAMAN
Erciyes Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi
Farmasötik Kimya Anabilim Dalı
Bitirme Ödevi, Mayıs 2014
Danışman: Yrd. Doç. Dr. M. Orhan PÜSKÜLLÜ
ÖZET
Depresyon, insan yaşamında önemli etkiler oluşturan ve çeşitli nedenlerle ortaya çıkan toplumun önemli kısmında görülen bir hastalıktır. Majör depresyon, sekonder depresyon ve bipolar depresyon olarak kaynaklandığı nedene göre üçe ayrılır.
Antidepresan ilaçlar, bir psikiyatrik hastalık grubu olan depresif bozuklukların tedavisi için kullanılırlar. Tedavinin başarısı depresif hastalığın doğru olarak teşhis edilmesine bağlıdır. Bir depresif bozukluk tipinde etkili bulunan ilaç grubu veya bazen o grubun bir ilacı, diğer tipte etkili olmaz veya daha düşük oranda ve boyutta bir terapötik etkinlik gösterir.
Etki mekanizmaları tam olarak aydınlatılamayan antidepresanların sinapslarda, serotonin ve noradrenalin gibi nörotransmitterlerin geri alımını inhibe ettiği veya onların reseptörlerini etkilediği bulunmuştur. Böylece, sinapsta aşırımı güçlendirerek duygu durumu düzenleyici etkileri vardır. Bu ödev kapsamında antidepresan etkili bileşiklerin farmakokinetik ve farmakodinamik özellikleri anlatılmıştır.
Günümüzde kullanılan antidepresan ilaçların birçoğu, önceleri ya başka hastalık tedavisinde denenmiş ya da rastlantı sonucu bulunarak depresyon tedavisinde kullanıma girmiştir.
Son yıllarda, yapılan çalışmalar ile değişik farmakolojik profil ve kimyasal yapıya sahip çok sayıda bileşik geliştirilmiştir. Bu bileşiklerde, yapısal farklılıkların yanı sıra kardiyotoksisite ve antikolinerjik yan etkilerinde azalma görülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Depresyon, Antidepresan, Nörotransmitter, Sinaps
ANTIDEPRESSANT COMPLEXES
Hatice TORAMAN
Erciyes University, Faculty of Pharmacy
Department of Pharmaceutical Chemistry
Graduation Project, May 2014
Supervisor: Yrd. Doç. Dr. M. Orhan PÜSKÜLLÜ
ABSTRACT
Depression is a common disease which has important effects in the life of humans and which appear with various reasons. It is classified into three groups as major depression, seconder depression an bipolar depression according to reasons it derives from.
Antidepressant drugs are used for the treatment of depressive disturbance which is a psychological disease group. The success of the treatment depends on the true diagnosing of the disease. Some group of drug which is effective on a type of depressive disturbance or sometimes drug of that group, is not effective on the other type. And in lower proportions and dimensions, it shows a therapeutic effect.
It has been found out that, the antidepressants, the effect mechanism of which has not been illuminated exactly, prevents the re-uptake of neurotransmitters such as serotonin and noradrenaline or it affects their receptors. Thereby, it has regulative effects on emotional situation. In the comprehension of this work, it has been told about the pharmacokinetic and pharmacodynamic characteristics of antidepressant effective complexes.
Many of the antidepressant drugs which are used at the present day have been used for the treatment of different diseases or have been invented by coinsidence for the treatment of depression.
In recent years, by means of explorations, many amount of complexes, which have various pharmacological profiles and chemical constructions, have been developed. In these complexes, cardiotoxicity and anticholinergic side effects have been decreased.
Key Words: Depression, Antidepressant, Neurotransmitter, Synapse
İÇİNDEKİLER
BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK i
KABUL ONAY ii
TEŞEKKÜR iii
ÖZET iv
ABSTRACT v
İÇİNDEKİLER vi
DENKLEM VE ŞEKİL LİSTESİ viii
KISALTMALAR VE SİMGELER LİSTESİ ix
1. GİRİŞ VE AMAÇ 1
2. GENEL BİLGİLER 8
2.1. ANTİDEPRESANLARIN ETKİ MEKANİZMASI 8
2.2. ANTİDEPRESANLARIN SINIFLANDIRILMASI 13
2.2.1. Trisiklik Antidepresanlar 13
2.2.1.1. Trisiklik Antidepresanların Etki Mekanizması 13
2.2.1.2. Trisiklik Antidepresanların İlaç Etkileşimleri 14
2.2.1.3.Trisiklik Antidepresanların Sınıflandırılması 17
2.2.1.3.1. Dibenz[b,f]azepin türevleri 18
2.2.1.3.1.1. 10,11-Dihidro-5H-dibenz[b,f]azepin türevleri 18
2.2.1.3.1.2. 5H-Dibenz[b,f]azepin türevleri 19
2.2.1.3.2. Dibenzosiklohepten türevleri 20
2.2.1.3.2.1. Dibenzosikloheptadien türevleri 20
2.2.1.3.2.2. Dibenzosiklohepten türevleri 24
2.2.1.3.3. Dibenzo[b,e]-1,4-diazepin türevleri 26
2.2.1.3.4. Dibenz[b,e]oksepin ve dibenzo[b,e] tiyepin türevleri 27
2.2.2. Monoamin Oksidaz İnhibitörleri 28
2.2.2.1. Monoamin Oksidaz İnhibitörlerinin Sınıflandırılması 29
2.2.3. Tetrasiklik Antidepresanlar 32
2.2.4. Lityum Tuzları 34
2.2.5. Selektif Serotonin Re-uptake İnhibitörleri 36
2.2.6. Elektrokonvülsif tedavi 44
3. TARTIŞMA VE SONUÇ 46
4. KAYNAKLAR 49
ÖZGEÇMİŞ 57
DENKLEM VE ŞEKİL LİSTESİ
Denklem 1 : 10,11-dihidro-5H-dibenz[b,f]azepin eldesi 19
Denklem 2 : 10,11-dihidro-5H-dibenz[b,f] azepin ve 3-dimetilaminopropil klorür
ile sodyum amidür varlığında imipramin sentezi 19
Denklem 3 : 5H-dibenz[b,f]azepin eldesi 20
Denklem 4 : 5H-Diben[b,f]azepinden hareketle opipramol sentezi 20
Denklem 5 : 5-okso-10,11-dihidro-5H-dibenz[a,d]sikloheptadienin eldesi 21
Denklem 6 : 5-Okso-10,11-dihidro-5H-dibenzo[a,d]sikloheptadienden hareketle
amitriptilin sentezi 22
Denklem 7 : 5-Okso-10,11-dihidro-5H-dibenzo[a,d]sikloheptadienden hareketle
nortriptilin sentezi 22
Denklem 8 : 5H-dibenzo[a,d]siklohepten eldesi 25
Denklem 9 : 3-metilaminopropanolden hareketle -(N-formil-N-metilamino)propil klorür eldesi 25
Denklem 10 : Protriptilin sentezi 25
Denklem 11 : Dibenzepin sentezi 26
Denklem 12 : Doksepin ve Dosulepin sentezi 27
Denklem 13 : Aminlerin oksitlenmesi 28
Denklem 14 : Tranilsipromin sentezi 30
Denklem 15 : Moklobemid sentezi 32
Denklem 16 : Mirtazapin sentezi 33
Denklem 17 : Fluoksetin sentezi 40
Şekil 1 : Serotonerjik nöronda serotonin sentezi ve salınması 36
Şekil 2 : Serotoninin yıkılması 37
KISALTMALAR VE SİMGELER LİSTESİ
5-HT2C reseptörü : 5-Hidroksi Triptofan reseptörü
ADH : Antidiüretik Hormon
cAMP : Siklik Adenozin Monofosfat
CRF : Kortikotropin Salıverici Faktör
CYP enzimi : Sitokrom P450 enzimi
EKG : Elektrokardiyografi
EKT : Elektrokonvülsif Tedavi
GABA : Gama-Aminobutirik Asit
HbA1c : Glikozillenmiş Hemoglobin
MAO enzimi : Monoamin Oksidaz enzimi
MDD : Major Depressive Disorder
mEq : Milliequivalent
NO : Nitrik Oksit
PFA : Polifosforik Asit
QRS kompleksi : Ventriküler kasılma ve depolarizasyon periyodunun sonucu olarak ortaya çıkan bir yapıdır.
RIMA : Geri Dönüşümlü Monoamin Oksidaz A İnhibitörleri
SSRI : Selektif Serotonin Re-uptake İnhibitörü
TG : Trigliserit
TRH : Tiroid Salıverici Hormon
TSA : Trisiklik Antidepresan
WHO : Dünya Sağlık Örgütü
1. GİRİŞ VE AMAÇ
Depresyon, en yaygın görülen psikiyatrik bozukluklardandır ve yaşamın herhangi bir anında toplumun yaklaşık %6’sının depresyonda olduğu, genel olarak insanların %15’inin yaşamlarının belli bir süresinde depresyona girdiği tahmin edilmektedir. Semptomları kolay fark edilememesi ile birlikte somatik bozukluk belirtileri ile açıklanamayan yakınmaları olan kişilerde depresyondan şüphe edilmelidir (1).
Herhangi bir zamanda toplum içinde yapılan kontrollerde her 100 erkekten üçünde, her 100 kadından altısında depresyon görülmektedir. Kadınlar erkeklerden iki kat daha fazla depresyona yakalanmakta ya da depresyon için yardım istemektedir. Kadınlar en çok 35-45, erkekler 55-70 yaşlarında depresyon geçirmektedir (2).
Depresyon, kaynaklandığı nedenin esas alındığı sınıflandırmaya göre üçe ayrılır:
-
Majör (endojen) depresyon: Hastanın genetiğinde belirlenen biyokimyasal bir bozukluk söz konusudur. Her yaşta meydana gelebilir ve stresle başa çıkamama ile kendini gösterir. Depresyon, anksiyete, bedensel şikayetler, bellek zayıflaması, kararsızlık, gerginlik gibi depresif sendromların yanısıra anormal uyku, motor aktivite, libido ve iştah düzeninde değişiklikler gibi vital bulgular da gözlenebilir. Yaşam boyunca tekrarlama eğilimindedir. Genellikle antidepresanlara ve elektrokonvülsif tedaviye spesifik olarak cevap verir (1).
Major depresif bozukluk (MDD) milyonlarca bireyi etkiler ve dünya çapında önemli sıkıntıya yol açar. MDD’nin yaşam boyu yaygınlığı, kadınların erkeklerden (3, 4) orantısız olarak daha yüksek bir düzeye sahip olması ile yaklaşık olarak %16,2’dir (5).
Epidemiyolojik çalışmalar major depresyon insidansının 45-55 yaş arasında en yüksek noktaya ulaştığını göstermiştir. 60 Yaşından sonra ilk kez major depresyon
tablosunun başlaması daha az sıklıktadır. Toplum içinde yaşayan fiziksel rahatsızlığı olmayanlarda bu oran %1-5 arasında değişir. Tıbbi veya cerrahi nedenlerle hastaneye yatmış yaşlılar arasında oran %12 civarındadır. Yaşlı bakım evlerinde kalan kognitif açıdan sağlam, kronik fiziksel hastalığı olan yaşlılar arasında major depresyon oranı %20-25’e kadar çıkmaktadır (6).
Tablo 1’de yaşlı depresif hastalarda depresyonun klinik özelliklerindeki farklılıklar gösterilmiştir (7).
DcddTablo 1. Yaşlı depresif hastalarda depresyonun klinik farklılıklarılılıklar
|
Yaşlılarda daha sık görülenler
Uykusuzluk
Ajitasyon
Hipokondria
Letarji
İrritabilite
Yaşlılarda daha az sıklıkla görülenler
Depresif mizaç
Depersonalizasyon
Aşikar intihar fikirleri
|
-
Reaktif (sekonder) depresyon: En sık görülen depresyon şeklidir. Üzüntü, hastalık (miyokard enfarktüsü, kanser v.b.), ilaçlar (Tablo 2) ve diğer psikiyatrik bozukluklar gibi uyarılara cevap olarak ortaya çıkar (1). Çoğu zaman kronik hastalıkların ilk çıkış zamanı depresyon dönemleridir. Birçok araştırma kalp krizi geçiren kişilerde depresyon geçirildiğinde hastaların kalple ilgili sorunlarının ve ikinci bir kriz geçirmenin riskinin arttığını göstermiştir. Bu durum depresyonu kronik bir hastalığın gidişini kötüleştirebildiği gibi kronik bir hastalığın da depresyona neden olabileceğini ifade etmektedir (2).
Anksiyete, gerginlik, suçluluk hissi gibi duygular, yorgunluk gibi bedensel şikâyetler görülür. Reaktif depresyon spontan bir şekilde düzeltilebilir veya antidepresan ilaçlar ile yapılan tedavilere cevap verebilir (1).
Tablo 2. Kardiovasküler sistem ilaçlarının psikiyatrik yan etkileri
|
İlaçlar Yan Etkiler
|
Antiaritmikler
Lidokain Psikoz, bunaltı, ajitasyon, sersemlik, baş dönmesi
Tokainid Psikoz, bunaltı, ajitasyon, bilişsel bozukluk, konfüzyon, sersemlik,
baş dönmesi
Fenitoin Bilişsel bozukluk, konfüzyon
Kinidin Bunaltı, ajitasyon, bilişsel bozukluk, konfüzyon
Disopramid Sersemlik, baş dönmesi, ender psikoz ve depresyon
Amiodaron Sersemlik, baş dönmesi, çok ender depresyon, konfüzyon
Verapamil Çok ender sersemlik, baş dönmesi, depresyon
Dijital Çok ender psikoz, depresyon, bunaltı, bilişsel bozukluk, konfüzyon
|
Antihipertansifler
Metildopa Depresyon, bilişsel bozukluk, konfüzyon, insomni, sersemlik, baş
dönmesi, çok ender psikoz
Beta blokerler Depresyon, insomni, çok ender psikoz ve bilişsel bozukluklar
Reserpin Psikoz, depresyon, çok ender bunaltı, insomni
Klonidin Depresyon, insomni, çok ender psikoz, bunaltı, ajitasyon, bilişsel
bozukluk, konfüzyon, sersemlik, baş dönmesi
Prazosin Bilişsel bozukluk, konfüzyon, sersemlik, baş dönmesi, çok ender
psikoz, depresyon
Guanetidin Sersemlik, baş dönmesi, çok ender depresyon
Kaptopril Ender psikoz, depresyon, çok ender bunaltı, bilişsel bozukluk,
konfüzyon, insomni
Diüretikler Depresyon, bilişsel bozukluk, konfüzyon, sersemlik, baş
dönmesi, çok ender bunaltı, ajitasyon
|
Antianjinaller
Diltiazem Psikoz, çok ender bunaltı, bilişsel bozukluk. konfüzyon, insomni
Nitratlar Sersemlik, baş dönmesi
|
İnotroplar
L-Dopa Psikoz, bunaltı, ajitasyon, depresyon, bilişsel bozukluk, konfüzyon
|
-
Bipolar afektif (manik depresif) depresyon: Afektif bozuklukla birlikte olan depresyon şeklidir. Majör depresif bozukluğa göre seyrek görülen bir durumdur; majör depresyon bipolar hastalığa göre 10 kez daha fazla görülür. Bipolar hastalık, depresyon veya mani ya da hipomani episodları ile seyreder; birbirine zıt gibi gözüken bu iki durum aynı kimsede, farklı zamanlarda ortaya çıkar. Maninin eşlik ettiği şekline bipolar I bozukluk, hipomanili şekline bipolar II bozukluk denilmektedir. Eğer mani ve depresyon kısa aralıklarla (birkaç gün gibi) birbirini izliyorsa karma bipolar hastalıktan söz edilmektedir. Mani belirtileri olan keyif, öfori, çok ve yüksek sesle konuşma, bir fikirden diğerine geçme, pek çok şeyi birden düzensiz yapma, uyku gereksiniminin azalması, kendine güvenin artması, genellikle erken ve enerji dolu kalkma gibi bulgular depresyonla birlikte görülmektedir (1).
Bipolar I depresyonu olan kimsede, lityum karbonat ruh halini stabilize eder. Mani, antipsikotik (manik nöbetlerde nöroleptikler kullanılmaktadır) ilaçları da gerektirebilirken; depresyon antidepresanlarla tedavi edilir (12). Bu hastaların tedavisinde sıklıkla kompleks polifarmasi (4 psikotropik ilaç veya daha fazlası) kullanılmaktadır. Kadın olmak, depresif bozukluğun bulunması, anksiyete ve intihar girişimi düşüncesi polifarmasi kullanım nedenleri arasındadır ve kadınlarda erkeklere göre daha fazla kullanım söz konusudur (8).
Bipolar II bozukluğu bulunan ve antidepresan ilaç tedavisine dirençli hastalarda antiepileptik bir ilaç olan lamotrijilinin tek başına ya da diğer psikotropik ilaçlarla kullanımında etkili olduğu bulunmuştur (9).
Tıbbi hastalıkla beraber seyreden depresyonda intihar girişimi sık görülmese de kendisinde ya da ailede intihar girişimi öyküsü, anksiyete, kontrol edilemeyen ağrı, bir yakının ölümü, psikopatoloji öyküsü ve umutsuzluk özkıyım girişimi için risk faktörleri olarak sayılabilir (10).
Dünya çapında tahminen 350 milyon insanı etkileyen majör depresyon, modern toplum için ciddi bir sosyal ve ekonomik tehdit oluşturmaktadır ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yetersizliklerin nedeni olabileceği düşünülmektedir. Rahatsızlıkların başlangıcı yirmili yaşlarda tipiktir ve yaygın olarak postdiagnoz yaşamın %20’sini etkileyen depresif episodlar ile nükseden veya kronik akış içindedir. Şu anda mevcut tedaviler güvenli olmasına rağmen, antidepresan tedavi sonucunda belirgin farklılık vardır. Hastaların hemen hemen %60’ı tek bir antidepresan tedavisini takip edememiş ve bu hastaların %20’si herhangi bir müdaheleye cevap verememiştir (11).
Antidepresan ilaçlar; depresyonu çözerler, karamsarlığı ve endişeyi düzeltirler. Psikomotor fonksiyonları aktive ederler, psikomotor aktiviteyi azaltırlar ve anksiyolitik gibi etki gösterirler. Bu ilaçlar, duygu durum hastalıkları (afektif hastalıklar) grubuna giren depresif bozuklukların tedavisinde kullanılır. Bu ilaçlara duygu durumunu dengeleyici (stabilize edici) ilaçlar veya timoleptik ilaçlar da denilir (12).
Elektrokonvülsif şokun 1930’larda tedaviye girişine kadar depresyon için herhangi bir tedavi şekli söz konusu değildi. 1950’lerin sonunda tranilsipromin ve antihipertansif olarak sentezlenen değişik yapıdaki monoamin oksidaz (MAO) inhibitörleri antidepresan olarak kullanılmaya başlanmıştır. Yine tüberküloz tedavisinde kullanılan izoniyazit ve iproniyazidin hastalarda karamsarlığı giderdiği ve MAO’yu inhibe ettiği saptanmıştır. 1957’de iproniyazit depresyon tedavisinde başarıyla uygulanmaya başlanmıştır. 1950’lerin sonunda tranilsipromin (amfetamin analoğu) ve antihipertansif amaçla sentezlenen farklı yapılardaki MAO inhibitörleri antidepresan olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1957’lerde sedatif, antihistaminik, antiparkinson etki amacıyla yapılan çalışmada iminodibenzil bileşiklerinin aminoalkil türevleri şizofrenide denenmiş fakat bu hastalıkta etkili olamamış depresif durumları belirgin olarak düzeltmiştir. Tüberküloz tedavisinde kullanılan izoniyazit ve izoniyazit türevi olan iproniyazit, 1957 yılında yapılan çalışmayla MAO enzimini inhibe ederek depresyonu giderdiği ve antidepresif olarak kullanılabileceği tespit edilmiştir (1).
Antidepresanların major depresif bozukluğu bulunan hastalarda gösterdiği terapötik etkilerinden bağımsız olarak insülin sekresyonunu artırdığı düşünülmektedir. Bu hastalarda antidepresanın uzun süreli etkilerini aydınlatabilmek için daha ayrıntılı çalışmaya ihtiyaç vardır (13).
Son on yıl içerisinde, değişik farmakolojik profil ve kimyasal yapıda pek çok bileşik geliştirilmiştir. Bazı araştırmacılar trisiklik antidepresan ve MAO inhibitörlerini birinci jenerasyon; bupropiyon, fluoksetin, fluvoksamin, mianserin, trazodon ve zimelidin gibi yeni geliştirilen bileşikleri ikinci jenerasyon antidepresan olarak adlandırmışlardır. İkinci jenerasyonların önemli bir özelliği kardiyotoksik ve antikolinerjik yan etkilerdeki azalmadır (1).
Tüm antidepresanlar polifarmasi ile birlikte yaşlılarda hepatotoksisiteye neden olabilir. Karaciğer hasarı çoğu durumda idyosenkraziktir, tahmin edilemez ve genellikle ilacın dozuyla ilişkisi yoktur. Tedavinin başlangıcı ile karaciğer hasarı oluşumu arasındaki süre yedi gün ile 6 ay arasındadır. Yaygın olarak hepatoselüler tip, daha az yaygınlıkta ise kolestatik ve karışık tip lezyonlar vardır. Hepatotoksisite riski yüksek olan ilaçlar arasında iproniazit, fenelzin, imipramin, amitriptilin, bupropiyon, trazodon, nefazodon ve tianeptin vardır. Daha düşük hepatotoksisite potansiyeline sahip ilaçlar ise sitalopram, paroksetin ve fluvoksamindir (14).
Depresyonun tedavisi, ilaç seçiminin yanı sıra hastanın özellikleri, tedavinin tipi ve tedavinin kaynağı gibi birçok faktörü gerektirir. 1990-1994 yılları boyunca depresyon tanısı konulmuş ve antidepresan reçetesi bulunan 2678 hasta tanımlanmıştır. Bu grubu içeren çalışma, SSRI’nın depresyon tedavisinde göreceli etkinliğinin hastanın kişisel özelliklerinden bağımsız olduğunu gösterirken, bir sağlık uzmanına görünmesine ve aynı anda psikoterapi almasına bağlı olduğu da gösterilmiştir (15).
Antidepresan tedavide, kullanılmakta olan ilacın terapötik etkisini artırmak için tedaviye ilaç takviyesi yapılabilmekte ve antidepresan tedavisi için güçlendirme tedavisinde, etkisiz kalan bir antidepresan ilacın daha etkili hale geçmesi amacıyla çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Örneğin, etkisiz kalan bir trisiklik antidepresan tedavisine lityum eklenmesi gibi. Güçlendirme tedavileri, kombine tedavi ya da yardımcı tedavilerden farklıdır. Kombinasyon tedavisi, aynı endikasyon için kullanılan iki ilacın bir arada verilmesi (iki antidepresanın eş zamanlı kullanımı) ya da ayrı endikasyonlar için iki ilacın bir arada kullanılmasıdır (psikotik depresyonu olan bir hastaya antipsikotik ve antidepresan uygulanması gibi). Yardımcı tedavi ise, ek klinik etkilerin sağlanması için verilen ilaçlardır. Örneğin, anksiyetenin kontrolüne yardımcı olması amacıyla antidepresan tedaviye anksiyolitik eklenmesi gibi (16).
Ratların karaciğerinde sitokrom P450 2C11 (CYP2C11) -insanda CYP2C9 enzimine karşılık gelmektedir- üzerine antidepresan ilaçların (imipramin, amitriptilin, klomipramin, nefazodon-10 mg/kg; desipramin, fluoksetin, sertralin- 5 mg/kg; mirtazapin - 3 mg/kg) etkileri araştırılmıştır. Ratların antidepresana bir gün maruz kalmaları sonucunda karaciğer mikrozomal enzimi CYP2C11 aktivitesinde belirgin bir değişiklik olmamıştır. Fakat imipramin, desipramin ve fluoksetin CYP2C11’in aktivitesini azaltma eğilimi göstermiştir. Çalışılan antidepresanlardan yalnızca desipramin ve fluoksetin kronik olarak uygulandığında CYP2C11 aktivitesini arttırmıştır. Üç farklı antidepresan-CYP2C11 etkileşimi mekanizması doğrulanmıştır. Nefazon, SSRI ve trisiklik antidepresanların in vitro doğrudan bu enzimi inhibisyonu; imipramin, desipramin ve fluoksetin ile bir günlük tedavide in vivo olarak enzim inhibisyonunu artırması ve enzim regülasyonu ile kronik desipramin ve fluoksetin tedavisi tarafından in vivo enzim indüksiyonu ile sağlanmıştır (17).
Dostları ilə paylaş: |