Tablo-2. Çölyak Hastalığının Klinik Tipleri
ÇH Klinik Tipleri
Tanım
Tipik / Belirtili /
Klasik ÇH
Tipik GİS belirtileri ve malabsorsiyon bulguları
(+)
Seroloji (+), Histopatoloji (+)
Atipik / Klasik
Olmayan ÇH
GİS dışı belirtiler ve bulgular (+)
Seroloji (+), Histopatoloji (+)
Sessiz / Belirtisiz ÇH
Belirti ve bulgu (-)
Seroloji (+), Histopatolji (+)
Latent ÇH
Belirti ve bulgu (-)
Seroloji (+), Histopatoloji (-)(ya da çok hafif)
İleride ÇH geliştirme potansiyeline sahip,
Genetik olarak ÇH’ na yatkın bireyler
Refrakter ÇH
12 aydan daha uzun süre glutensiz diyete rağmen
Klinik ve Histopatolojik bulguların gerilemediği
durum
15
Klasik formda gastrintestinal semptomlar mevcut iken, atipik
formda daha çok ekstraintestinal bulgular mevcuttur.
Klasik formunun ana özelliği kronik diyare ile birlikte olsun veya
olmasın malabsorsiyon sendromu bulgularının mevcut olmasıdır. Klasik
formda hastalarda steatore , kilo kaybı, şişkinlik, çeşitli vitamin ve
besinlerin eksiklikleri mevcuttur. Klasik formun olduğu çocuk yaş
grubunda klinik bulgular sıklıkla 6-18 aylık iken ortaya çıkar. Bu
hastalarda en sık görülen bulgular büyüme ve gelişme geriliği,anormal
gaita, kusma, abdominal distansiyon, kas güçsüzlüğü, hipotoni, iştah
azlığı ve irritabilitedir. İki yaşından küçük hastalarda hayatı tehdit eden
ciddi hipoproteinemi ile birlikte olan ödemle seyreden çölyak krizi
görülebilir (62,64). Çölyak krizi nadirde olsa yetişkinlerde de
bildirilmiştir (65).
Yetişkinlerde görülen klasik formda vakaların ancak yarısında
diyare, şişkinlik ve abdominal rahatsızlık hissi mevcuttur. Diyare ani
başlangıçlı olup sıklıkla kroniktir. Steatore ise yetişkin yaş grubunda
daha az sıklıkta görülür (62,64,66).
Atipik formda ise gastrointestinal semptomlar bulunmaz. Atipik
form daha çok yetişkinlerde görülmekte olup tüm yetişkin hastaların
yaklaşık yarısında gastrointestinal sisteme ait semptomlar bulunmaz
(67). Atipik formda ekstraintestinal bulgular olan hematolojik, psikiatrik,
endokrin, renal, nörolojik, romatolojik, dermatolojik ve kardiyovasküler
semptomlar sıklıkla bulunur.
Anemi hem çocuklarda hem de erişkinde sıklıkla görülür ve
genellikle proksimal ileumdan bozulmuş demir ve folat emilimine
bağlıdır. Şiddetli ileal tutulumu olanlarda vitamin B12 emilimi de
bozulmuştur (12,68). Yaygın hastalığı olanlarda hematüri, epitaksis,
vajinal kanama, gasrointestinal kanama ya da deri ve mukozalardan
16
kanamalar görülebilir. Kanama intestinal K vitamini emilim
bozukluğuna bağlıdır ve daha önceden var olan anemiyi derineştirebilir.
Demir eksikliği anemisi glutensiz diyetle tamamen düzelir(8). Sebebi
bilinmeyen hiposplenizm erişkinlerin % 50’sinden fazla olmakla birlikte
çocuklarda nadir görülür; trombositozis, deforme eritrositler ve splenik
atrofi ile birliktedir (69).
Tedavi edilmeyen Çölyak hastalığında kemik mineral dansitesi
hemen daima düşüktür ve hastaların 1/4’ ünde osteoporoz vardır. İnce
barsak hastalığına bağlı yağda eriyen vitaminlerin emilim bozukluğuna
bağlı vitamin D eksikliği ve inefektif kalsiyum transportuna bağlı
kalsiyum emiliminin bozulması sonucu osteopenik kemik hastalıkları
gelişir (69).
Kemik hastalıkları genellikle semptomatik çölyak hastalığı olan
hastalarda daha şiddetlidir ve çocukluk çağında tanı konmuş olup
adelosanda normal diyet alan semptomatik hastalığı olanların 1/3’ünde
rapor edilmiştir (70). Özellikle alt ekstremite, kalça ve pelviste olmak
üzere kemik ağrıları bulunur. Kalsiyum ve magnezyum eksikliği
parastezi, kas krampları ve hatta tetaniye sebep olabilir. Patolojik
fraktürlerin nadir olduğu düşünülse de yapılan son bir çalışmada çölyak
hastalığı tanısı konmamış veya diyetini yapmayan hastaların %25’inde
periferal kemik fraktürlerinin görüldüğü rapor edilmiştir (71). Uzun
süreli kalsiyum malabsorbsiyonu sonucu sekonder hiperparatiroidizm
gelişir (8).
Şiddetli hastalıkta santral veya periferal sinir sistemi lezyonlarına
bağlı nörolojik semptomlar görülebilir fakat patogenezi iyi
anlaşılamamıştır. Ataksi en sık görülen nörolojik semptomdur. Bu
anormalliklerin serebellum, spinal kordun posterior kollumunun ve
periferal sinirlerin immunolojik hasarı sonucu olduğu düşünülür ve
17
‘gluten ataksi’ terimi ile anlatılır. Duyu kaybı ile birlikte kas güçsüzlüğü
ve parestezi arasıra görülür ve periferal nöropati ve spinal kordun yama
tarzında demiyelinizasyonu, serebellar atrofi ve proliferasyon ‘‘Wernice
Ensfalopatisi’ni’’ akla getirir (72).
Vitamin B12, tiamin, riboflavin ve piridoksin eksikliğinin
nörolojik semptomlara sebep olduğunun ortaya konulamamasına rağmen
vitamin A,B,E multivitamin veya kalsiyum içeren preperatların
alınmasının semptomlarda düzelme sağladığı rapor edilmiştir. Gece
körlüğü A vitamini tedavisi için endikasyondur. Periferal nöropati ve
ataksi spesifik vitamin eksikliği ile bağlantılı değildir ve gluten
kesilmesine cevapsızdır. Çölyak hastalığı ile kompleks parsiyel epilepsi
ve bilateral parietooksipital kalsifikasyon ilişkisi bilinmektedir.
Epilepsinin nedeni bilinmemektedir, ancak prognozu diyete erken
başlanması ile koreledir. Çoğu hasta psikolojik olarak normalse de
irritabilite, depresyon gibi semptomlar görülür ve bunlar glutensiz
diyetle düzelir (72).
Dermatitis Herpetiformis tanısı alan hastaların 2/3’ünde glutene
benzer enteropati görülür. Dermatitis Herpetiformis’li hastalarda doku
transglutaminaz’a karşı antikorun bulunması çölyak hastalığı ile
arasındaki patogenik ilişkiyi kanıtlar. Dermatitis Herpetiformis’li
hastalar da glutensiz diyetten fayda görebilirler (73).
Jinekolojik ve obstetrik problemler tedavi edilmemiş hastalarda
sıktır. Amenore doğurgan çağdaki kadınların 1/3’ünde, tedavi edilmeyen
kişilerde menarşda 1 yıl kadar gecikme görülür. Çölyaklı hastalarda
infertilite görülebilir diyet sonrası feritilite görülür. İnfertilite bazen
hastalığın ilk belirtisi olabilir. Spontan ve tekrarlayan abortuslar, düşük
doğum ağırlıklı bebekler, doğumda ters geliş tedavi edilmeyen kişilerde
daha sıktır ve glutenden fakir diyetle önlenebilir (8). Hastalık
18
prevalansının yüksek olduğu bölgelerdeki hamilelerin taranması
gerekliliği düşünülmektedir.
Çölyak hastalarının % 30’unda geçici karaciğer enzim yüksekliği
görülür (74).Bazılarında otoimmun hepatit, primer biliyer siroz,
otoimmun kolanjit, primer sklerozan kolanjit gelişir. Karaciğer
yetmezliği ve karaciğer transpantasyonu bu hastalarda daha sık görülür
(8). Çölyak hastalığına eşlik eden pekçok karaciğer hastalığının sebebi
hala anlaşılamamış ancak immunolojik temeli olduğu ileri sürülmüştür
(74). Çölyak hastalığında görülebilecek ekstraintestinal bulgular tablo
3’de belirtilmiştir (19,64,75,92).
19
Tablo:3 Çölyak Hastalığında ekstraintestinal bulgular
1- Hematopoetik sistem :
- Anemi : Demir, folat, vitamin B12 veya pridoksin eksikliği
- Hemoraji: K vitamin eksikliği, nadiren folik asit eksikliğine
bağlı trombositopeni
- Trombositoz:
Hipospenizm
2- İskelet Sistemi:
- Osteopeni: Ca ve vitamin D malabsorbsiyonu
- Patolojik
kırıklar: Osteopeni
- Osteoartropati:
Bilinmiyor
3- Kas Sistemi:
- Atrofi: Panmalabsorbsiyon nedeniyle malnutrisyon
- Tetani: Ca, vitamin D, magnezyum malabsorbsiyonu
- Güçsüzlük: Genel kas atrofisi , hipokalemi
4- Sinir
Sistemi:
- Periferal nöropati: Tiamin ve B12 vitamin eksikliği
- Nöbetler:
Bilinmiyor
- Demiyelanize SSS lezyonları: Bilinmiyor
- Ataksi:
Bilinmiyor
5- Endokrin
Sistem:
- Sekonder Hiperparatiroidzm: Ca ve vitamin D
malabsorbsiyonuna bağlı hipokalemi
- Amenore, İnfertilite,
İmpotans, Menarşın gecikmesi:
Hipotalamo-hipofizer disfonksiyon, malnütrisyon
6- Karaciğer:
- Artmış karaciğer enzimleri
7- Cilt:
- Foliküler
hiperkeratozis,
Dermatitis: Vitamin A ve Vitamin B
kompleks malabsorbsiyonu
- Peteşi ve Ekimoz: Hipoproteinemi ve trombositopeni
- Ödem:
Hipoproteinemi
- Dermatitis
Herpetiformis:Bilinmiyor
20
Çölyak Hastalığına Eşlik Eden Hastalıklar
Çölyak hastalığına bazı otoimmun ve genetik hastalıkların eşlik
ettiği bilinmektedir. Çölyak hastalığında otoimmun hastalıklar yaklaşık
10 kat daha sık görülmektedir ve bu birliktelik bazı varsayımlarla
açıklanmaya çalışılmaktadır. Her iki hastalığa karşı yatkınlığa neden
olan gen değişimlerinin birlikte kalıtılmaları ya da çölyak hastalığının
bazı otoimmun hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabileceği ileri
sürülmüştür. Genellikle otoimmun hastalığa eşlik eden çölyak hastalığı
hiçbir belirti vermez(sessiz çölyak hastalığı) (76).
Bunların içinde en sık rastlanılan dermatitis herpetiformistir.
Dermatitis herpetiformis, gluten için hedef organın deri olduğu özel bir
durumdur. Dermatitis herpetiformis özellikle ekstremitelerin dış
yüzeylerinde simetrik olarak oluşan yoğun kaşıntılı papüloveziküler
lezyonlarla karakterizedir. Böyle hastalarda hiçbir gastrointestinal sistem
yakınması olmamasına karşın, ince barsakta özellikle Marsh-1
histopatolojik değişiklikler saptanmaktadır (67).
Çölyak hastalığına eşlik eden otoimmun hastalıklardan biride Tip
1 diabetes mellitusdur. Tip 1 diabetes mellituslu hastalarda % 4.5
oranında çölyak hastalığının eşlik ettiği gösterilmiştir. Çölyak
hastalığının erken tanısı ve glutensiz beslenme ile büyüme ve diabet
kontrolü daha iyi olmaktadır (77,78,79).
Çölyak hastalığı iyi bilinen bir başka otoimmun hastalık da
otoimmun tiroidittir. Graves hastalığı ve Hashimato tiroiditinde çölyak
hastalığı prevalansı %7.8 dir (80,81).
Bazı genetik hastalıklarda çölyak hastalığına eşlik edebilmektedir.
Bunlar arasında en iyi bilineni Down Sendromu’dur. Down
sendromunda çölyak hastalığı sıklığı %3-10 arasında bildirilmiştir.
Down sendromlu hastalarda da genellikle çölyak hastalığına ilişkin
21
belirti yoktur, tarama testleri ile tanı alırlar (sessiz çölyak hastalığı) (82).
Çölyak hastalığı ile birlikteliği bilinen diğer genetik hastalıklar Turner
Sendromu, Williams Sendromu ve IgA eksikliğidir. Tablo-4 de çölyak
hastalığı ile ilgili hastalıklar verilmektedir (67,83,84).
Tablo-4: Çölyak Hastalığı ile Birliktelik Gösteren Hastalıklar
- Dermatitis
Herpetiformis -
Sklerozan
Kolanjitis
- IgA
Eksikliği -
Pulmoner
Hemosiderozis
- Tip 1 Diabetes Mellitus
- Sistemik Lupus Eritematozis
- Otoimmun Tiroit Hastalıkları -
Turner
Sendromu
- Sjögren
Sendromu
- Williams
Sendromu
- Mikroskobik Kolit
- Addison Hastalığı
- Down
Sendromu
- Alopesia
Areata
- Romatoid
Artrit
- Kistik
Fibrozis
- IgA Nefropatisi
- Myastenia Gravis
- Otoimmun
Hepatit
- Sarkoidoz
- Epilepsi
- Depresyon
- Primer
Biliyer
Siroz
- Migren
- Otoimmun
Hepatit
- Skleroderma
Fizik Muayene
Bulgular çok değişkendir. Hafif hastalığı olan hastaların fizik
muayenesi normaldir. Daha ağır hastalığı olanlarda fizik bulgular
malabsorbsiyon sonucu ortaya çıkar ve spesifik değildir. Çocuklarda
büyüme geriliği sıktır, çomak parmak görülebilir, kaşık tırnak uzun
süreli demir eksikliği anemisine eşlik edebilir. Gode bırakan ödem alt
ekstremitelerde görülür. Sıvı elektrolit eksikliğine bağlı dehidratasyon
22
varsa turgor tonus azalmıştır, ciltte kuruluk vardır. Dermatitis
herpetiformis, hipotrombinemiye bağlı spontan ekimozlar, A vitamini
yetmezliğine bağlı folliküler hiperkeratöz ve anemiye bağlı solukluk gibi
diğer dermatolojik bulgular görülebilir (8).
Ağız muayenesinde aftöz stomatit, angular şelozis ve glossitle
beraber dil papillalarında azalma görülür. Dişlerde enema tabakasında
defektler sıktır. Batın, barsak anslarının sıvı ve gaz distansiyonuna bağlı
olarak gergin ve timpandır. Hepatomegali ve abdominal hassasiyet sık
değildir, hipoproteinemi hastalarda asit görülebilir (8).
Ekstremitelerde periferal nöropati ve nadiren demiyelizan spinal
kord lezyonlarına bağlı çeşitli duyu kayıpları görülebilir. Eğer nöropati
ağırsa derin tendon refleksler azalabilir hatta kaybolabilir. Şiddetli
kalsiyum ve magnezyum eksikliği ‘‘Chvostek veya Trosseau’’
bulgularına yol açabilir. Bu hastalarda osteopeni ile ilişkili kemik
hassasiyeti bulunabilir (71).
Tanısal Çalışmalar
Serolojik testler ve ince barsak biyopsisi Çölyak hastalığı için en
kesin tanı testleridir. Gaita çalışmaları, hematolojik, biyokimyasal testler
ve radyolojik çalışmalar anormal olabilir ancak spesifik değildir. Çünkü
benzer anormallikler diğer intestinal malabsorsiyon yapan hastalıklarda
da görülebilir (8).
Gaita İncelemesi
Eğer malabsorbsiyon steatoreye yol açacak düzeyde ise, sulu, çok
miktarda, yarı forme, açık kahve-gri renkli, kötü kokulu, yağlı
görünümde gaita karakteistiktir. Asetik asit ve ısıtma ile hidrolize edimiş
gaitanın, Sudan 3 veya 4 ile boyanarak mikroskopik incelemesinde yağ
23
komponentinin gösterilmesi tarama testi olarak kullanılabilir (8).
Hematolojik Testler
Çölyak hastalığında anemi demir, folik asit, B12 vitamini
eksikliğine bağlı olabilir. Bu nedenle eritrosit morfolojisi mikrositik
anemiden makrositik anemiye kadar değişebilir. Serum demir seviyesi
düşüklüğü sıktır. Lökopeni ve trombositopeni sık değildir, fakat ağır
folik asit ve B12 vitamini eksikliğinde olabilir. Trombositoz, Howell-
Jolly cisimcikleri görülebilir ve bu da hiposplenizmi yansıtır. K vitamini
eksikliğine bağlı protrombin zamanı uzamış olabilir. Eğer karaciğer
hastalığı yoksa parenteral K vitamini protrombin zamanını hızla düzeltir
(8).
Biyokimyasal Testler
Birçok organ sistemi tutulduğu için kan biyokimyasında
anormallikler olur. Diyare ağır ise serum sodyum, potasyum, klor ve
bikarbonat seviyeleri düşük olabilir. Diyare ve steatore olanlarda
kalsiyum, magnezyum ve hatta çinko düzeyleri düşük olabilir. Osteopeni
olanlarda fosfor düşük, alkalen fosfataz artmış bulunabilir. Serum
albumin, globulin, kolesterol düzeyleri düşebilir (8).
Oral Tolerans Testleri
En yararlı testler xylose ve laktoz tolerans testleridir. Xylose daha
çok proksimal ince barsak tarafından emilir. Bu nedenle tedavi
edilmemiş ağır çölyak hastalarında xylose’un üriner atılımı ve xylose
seviyesi düşmüştür. Benzer şekilde çölyak hastalarında absorptif hücre
lezyonlarına bağlı sekonder laktaz eksikliği oluşur (8).
24
Serolojik Testler
Klinik pratikte 4 serolojik çalışma çölyak hastalığı tanısına katkıda
bulunur. IgA EMA ve IgA tTG antikorları temel olarak doku
transglutaminaz antijenini hedef alırken , IgA AGA ve IgG AGA’ların
hedef antijeni gliadindir. Laboratuardaki değişkenliğe ek olarak
hastalığın şiddeti ve toplumdaki prevalansına bağlı olarak bu testlerin
sensitivitesi ve spesivitesinin değiştiği rapor edilmiştir. Biopsi ile tanı
konulmuş 101 hasta ile yapılan bir çalışmada, IgA EMA sensitivitesi
total villus atrofisi olanlarda % 100 iken, parsiyel villus atrofisi olanlarda
sadece % 31 olarak bulunmuştur (85).
Yapılan bir metaanalizde EMA ve tTG antikorlarının sensitivite
ve spesitivite oranlarının birbirine benzer olduğu ve AGA’na göre çok
üstün oldukları kanıtlanmıştır (86).
Son çalışmalarda hastaların EMA ve tTG antikorlarından biri ile
değerlendirilmesi durumunda % 20’ye varan oranda tanı dışı kalan
hastaların olabileceği gösterilmiştir. Bu nedenle günümüzde EMA ve
tTG antikorlarının birlikte kullanımı önerilmektedir (12).
AGA uzun yıllar çölyak hastalığı tanısında kullanılmıştır. AGA
IgA ve IgG seviyeleri orta derecede spesifik ve sensitif olmasına rağmen,
pozitif prediktif değerleri oldukça düşüktür. Normal populasyonda
çölyak hastası olmadığı halde AGA pozitif tespit edilenler sık görülür.
Selektif IgA yetersizliği çölyak hastalarında %1.7 ile %2.6 arasındadır.
Normal populasyona göre göre 10-16 kat daha sık görülür. Selektif IgA
yetersizliği olan hastalarda IgG tabanlı testlerin yapılması gerekir
(87,88).
Glutensiz diyete giren hastalarda serolojik markerlerin hepsi
negatifleşir. IgG AGA glutensiz diyet sırasında 6-12 aylık dönemde
aşamalı olarak azalır, bu nedenle glutensiz diyetin etkinliğinin takibinde
25
IgG AGA tetkiki etkili görülmektedir (89).
Dahele ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada 65 sağlıklı kontrol
ve 53 çölyak hastasında IgA AGA, IgG AGA, IgA EMA, IgA tTG ve
total serum IgA seviyeleri çalışılmış. 13 hastada IgA EMA negatif
bulunmuş ve bu negatif çıkan hastaların 3’ünde IgA tTG pozitif
bulunmuş. Yazar IgA EMA ile birlikte tTG antikorlarının birlikte
çalışılması gerektiğini vurgulamıştır (90).
Tedavi edilmemiş çölyak hastalarında serolojik testlerin
sensitiviteleri, spesifiteleri, pozitif ve negatif prediktif değerleri Tablo
5’de gösterilmiştir (67).
Tablo 5: Tedavi edilmemiş çölyak hastalarında serolojik testlerin
sensitiviteleri, spesifiteleri, pozitif ve negatif prediktif değerleri
Serolojik Test
Sensitivite Spesivite
Pozitif
PD
Negatif
PD
IgA AGA
75-90
82-95
28-100
65-100
IgG AGA
69-85
73-90
20-95
41-88
IgA EMA
85-98
97-100
98-100
80-95
Human tTG IgA
93
99
99
93
Pig guinea tTG IgA 95-98
94-95
91-95
96-98
Çölyak hastalığının tanısında tTG antikor testi EMA testinden
daha sensitif görülmektedir. Çölyak hastalığı için en spesifik test EMA
testidir.
Her iki testte benzer spesivite ve sensitivite değerlerine sahip
görünmekle birlikte EMA, immunfloresan yöntemiyle yapılan, bu
nedenle zaman alıcı,zahmetli, pahalı ve testi yapanın deneyimine dayalı
bir testtir. Test için maymun özofagusu ya da göbek kordonu
26
kullanılmaktadır. tTG ise ELİSA yöntemiyle yapılan, bu nedenle yapımı
kolay, ucuz ve kolayca yorumlanabilen bir testtir. Test için kobay doku
transglutaminazı ya da insan transglutaminazı kullanılır. Bu nedenle tTG
IgA testi çölyak hastalığı taramalarında ön plana çıkmaktadır.
Serolojik testler , çölyak hastalığı tanısında, glutensiz beslenmeye
uyumu izlemede ve çölyak hastalığı açısından risk altında olan bireylerin
taranmasında kullanılır. Glutensiz beslenme ile 6-12 ayda EMA
negatifleşir (12). Çölyak hastalığı tanısı tek başına serolojiye
dayandırılamaz, glutensiz beslenmeye başlamadan önce ince barsak
biyopsisi yapılarak karakteristik histopatolojik bulgular gösterilmelidir.
Radyoloji
Tedavi edilmemiş çölyak hastalığı olduğundan şüphelenilen
hastaların değerlendirilmesinde ince barsak baryumlu grafisi faydalıdır.
Anormal bulgular ince barsakta genişleme, baryumun floküle olması,
segmentasyon ve pililerde kalınlaşma bulunur.
Skleroderma, aşırı bakteri çoğalması (ince barsak divertikülozisi)
veya kollagenöz sprue gibi diğer hastalıklardan şüphelenildiğinde çok
faydalıdır. Orta dereceli çölyak hastalığı olanlarda baryumlu grafi
olabilir ve baryumlu grafi ince barsak biyopsisi ve serolojik testler kadar
tanıda sensitif değildir. Çölyak hastalığı olan hastaların çoğunda rutin
ince barsak pasaj grafisi gereksizdir ve lenfoma, karsinoma, ülseratif
jejunoileitis veya striktür gibi komplikasyonların ekarte edilmesinde
düşünülmelidir (8).
Hiposplenizm, asit, lenfadenopati, mesenterik lenf nodu
kavitasyonu bulunduğunda abdominal tomografi veya manyetik
rezonans tanısal ipucu sağlar. Kemiklerin radyografik incelenmesinde
27
kemik dansitesinde diffüz azalma, vertebral kompresyon kırığı ve
psödofraktürler gibi osteopenik kemik hastalığının sekonder bulguları
görülebilir (8).
Endoskopi
Çölyak hastalığında çeşitli endoskopik değişiklikler
tanımlanmıştır. Duodenal katlantıların azalması, taraklaşma, mukozal
düzleşme ve mozaik görünüm vardır. Daha az sıklıkta ise vaskülaritede
artma ve mukozal nodülarite görülebilir. Mukoza çabuk kanar. Ancak bu
bulguların hiçbiri çölyak hastalığı için spesifik ve sensitif değildir. Tanı
için duodenumdan alınan biyopside histopatolojik değerlendirme şarttır
(91).
Dostları ilə paylaş: |