13
PATOGENEZ
Kateter ilişkili infeksiyonların patogenezinde kompleks pekçok faktör rol alır.
Kateter infeksiyonları; konak, yabancı bir cisim olan kateter (yüzey düzensizliği, şarj
farkı gibi fizik özellikleri) ve patojen mikroorganizma arasındaki etkileşimlerin sonucu
oluşur. Konak ile kateter arasında etkileşim sonucu inflamasyon olayı meydana gelir.
Bu etkileşimde kateterin tipi (kateter yüzeyinin fiziksel özellikleri; yüzey
düzensizlikleri, şarj farklılıkları), uygulama yeri, hidrofobisite ve "slime" yapımı gibi
bakteri özellikleri önemli olduğu gibi konağın durumu (altta yatan hastalık, yanık,
bağışıklık baskılanması) önemlidir (2,7,10,28).
Kateterin değişik bölgelerinin kolonizasyonu (kateter ucunun uygulama esnasında
deriden kontamine olması, deri giriş yeri, kateter lümen yüzeyi, kateter birleşme yeri),
infüze edilen sıvıların (parenteral sıvı, kan ve kan ürünleri, ilaçlar) kontamine olması
veya uzak bir odaktan hematojen yolla ulaşan mikroorganizmaların kateteri kontamine
etmesi (seyrek) ile mikroorganizmalar D K’lere ulaşabilir (Şekil I). Kateterin kısa (≤8
gün) ve uzun (> 8 gün) süreli uygulanmasına göre KB ’ye yol açan odaklar
değişmektedir (1,5,29,30).
Ş
ekil I. Mikroorganizmaların, damar içi kateterlere giriş yerleri
Kateter birleş im yerinin (Hub) kolonizasyonu
Kontamine sıvı
Hastanın cilt mikroflorası
Tıp personelinin eleri
Hematojen yayılım
Takılma sırasında giriş yerinin kontaminasyonu
14
Kısa süreli uygulanan kateterlerde (≤8 gün) infeksiyonların çoğunluğu (%75-90),
giriş yerinin yüzey kolonizasyonu (24 saat içinde başlar) ve kolonize olan
mikroorganizmaların kateter dış yüzeyi boyunca ilerlemesi ile gelişir. Kısa süreli
kateterlerde diğer kolonizasyon kaynakları, kateter hub/lümeni (% 10-50), kan akımı
(%3-10, yoğun bakım ünitelerinde %50'ye varan oranda) ve infüze edilen sıvılardır
(%2-3). Uzun süreli (> 8 gün) kateterlerde kolonizasyon kaynakları en sıklıkla
hub/lümen (%66) ve deridir (%26) (31).
Kateterin girdiği yerde deri bütünlüğü bozulmuştur; burası, deri florası bakterileri
ve bakım yapan sağlık personelinin eliyle taşınan mikroorganizmalarla veya uygulanan
bazı antiseptiklerle kontamine olur. Kontaminasyon, kateteri takma anında veya daha
sonra oluşabilir. Kateter ucu etrafında trombüs oluşması, kolonizasyon ve infeksiyon
gelişiminde önemlidir (5). Kateteri çevreleyen trombüsün infekte olması (süpüratif
filebit) bu tip infeksiyonların en ağır şeklidir. Bu tip infeksiyonlar daha çok SVK'lerde
oluşur. Konak deri engelini bozan ve yabancı cisim etkisi gösteren kateter, bir
inflamatuvar cevap oluşturur ve kateter giriş yerindeki bu inflamasyon bölgesine gelen
makrofajlardan değişik maddeler salınır (hidrolaz, tümor nekroz faktör, kompleman
parçaları, interlökinler, prostaglandinler, plazminojen aktivatörü, koagülasyon
faktörleri). Konak kaynaklı immünglobulinlerle birlikte fibronektin, fibrin ve kollajen
gibi plazma ve matriks proteinleri başta olmak üzere kateter yüzeyleri bir
biyomateryalle kaplanır. Özellikle deri florasından bulaşan bakteriler veya kan yoluyla
vücudun başka yerinden ulaşan bakteriler bu biyofilme yapışınca infeksiyon başlamış
olur. Kateter yüzeylerini kaplayan ve biyofilm olarak adlandırılan madde (fibronektin,
kollajen, fibrinojen gibi konak proteinleri, mikroorganizmalar ve bunların oluşturduğu
ürünler), kateter infeksiyonunu başlatmada önemlidir (31,32).
Biyofilm, kateter uygulanmasından kısa süre sonra oluşur ve mikroorganizmaların
adherensine yardımcı olur; ayrıca mikroorganizmalar biyofilm içine yerleşip
antimikrobik madde (özellikle glikopeptidler), antikor, makrofaj ve fagosit nötrofillerin
etkisinden korunur. Biyofilm oluşumunda, bakterilerde değişik fonksiyonları (plazmid
transferi, virulans faktörlerinin oluşumu vb.) düzenleyen hücreler arasındaki ilişki
sinyallerinin rol aldığı ve bunun bazı moleküllerce (gram negatifler için N-
acylhomserine, gram pozitifler için değişik peptidler) sağlandığı bildirilmektedir.
Yabancı cisim etkisi gösteren kateter bağışıklık üzerine de olumsuz etki gösterir;
15
örneğin kateter çevresindeki nötrofillerin fagositoz ve mikrop öldürme gücü
azalmaktadır. Silikon kateterlerin komplementi aşırı aktifleştirmesi infeksiyon gelişim
riskini artırmaktadır (30,33,34).
Mikroorganizmaların değişik virulans faktörleri kateter infeksiyonunu başlatmada
önemlidir. S.aureus, kateter yüzeyinde sıklıkla mevcut olan fibronektin ve diğer konak
proteinlerine yapışabilmektedir. S.epidermidis ve P.aeruginosa yapışkan glikokaliksten
yapılı "slime" faktörü aracılığı ile katetere yapışır; kateter oyuklarında kendisini örten
bu "slime" faktör aracılığı ile konak fagositlerinden korunur. Gram negatif bakterilerde
fimbria adezinleri konak hücre yüzeyindeki glikoprotein veya glikolipidlerdeki şeker
rezidülerini tanır. Mikroorganizmaların adezinleri ve hidrofobisitesi de yapışmayı
artırıcı katkıda bulunur. Bakterilerin protein maddelere yapışmasında elektromanyetik
ilişkiler de rol alır (28,32,35).
Kanül ile infüzyon setinin birleşim yeri "hub" adını alır ve burası da infeksiyonun
kaynağını oluşturabilir. Özellikle SVK'lerde bu birleşim yeri infekte olup
bakteriyemiye yol açabilmektedir. Kateterin "hub" kısmı hasta derisinden, bakım yapan
personelin elinden veya uzak yerdeki bir infeksiyondan ulaşan etkenle bulaşabilir. Bu
ş
ekilde gelişen infeksiyonlar cerrahi olarak yerleştirilen ve uzun süre kalan Hickman-
Broviac tip kateterlerde en önemli bakteriyemi kaynağını oluşturur.
Hematojen yolla vücudun kateter dışı bölgesinden (sıklıkla gastrointestinal sistem
ve akciğerler) gelen mikroorganizmalar, santral venöz veya arter kateterlerinin infekte
olmasına neden olabilirse de bu durumla sık karşılaşılmaz. SVK ilişkili infeksiyona
neden olan Candida spp.'lerin %50 kadarı sindirim sisteminden kana geçmektedir.
Özellikle nötropenik hastalarda, Enterobacter spp., Pseudomonas aeruginosa gibi
mikroorganizmaların bağırsaklardan kana transloke olabilir. Sıçan modelinde
hiperalimentasyonun; bağırsakta mukoza atrofisine yol açarak translokasyonu ve
dolayısıyla kateter infeksiyon riskini artırdığı, gıdalara glutamin veya kısa zincirli yağ
asitleri eklenmesinin mukoza atrofisini engellediği bildirilmiştir (29,30).
Kateter infeksiyonlarının nadir bir nedeni de infüze edilen sıvıların kontamine
olmasıdır. Yapım veya uygulama esnasında infüze edilen sıvılar kontamine olabilir.
Ş
işeler boşalırken giren hava, şişe veya infüzyon sıvısı paketlerinde çatlak-yırtık, setten
yapılan enjeksiyonlar, sisteme yapılan ilaveler (ilaç, kan, kan ürünleri), kateterden kan
alımı esnasında veya birleşim yerinden infüzyon sıvıları kontamine olabilir. Parenteral
16
besleme solüsyonları değişik mikroorganizmaların üremesini destekler; örneğin kazein
hidrolizat pekçok bakteri ve mantarın üremesine uygunken, lipid emülsiyonlar özellikle
bakterilerin iyi bir üreme destekçisidir; ayrıca lipid emülsiyonlar Malassezia furfur adlı
mantarın bulaşmasına da aracılık eder (özellikle yenidoğan yoğun bakım birimlerinde
rastlanan bir sorun). Bazı Candida türlerinin glikoz içeren sıvıların varlığında "slime"
faktöre benzer bir madde oluşturması kateterle parenteral sıvı uygulanan hastalarda
kateter ilişkili kan akımı infeksiyonuna zemin hazırlamaktadır. Parenteral besleme
solüsyonları hazırlama esnasında bulaşabilirler; bu şekilde bulaşıp salgın yapan
Candida parapsilosis infeksiyonları görülmüştür (1,36).
17
EP DEM YOLOJ VE R SK FAKTÖRLER
Hastane infeksiyonları içinde önemli bir yer tutan katetere bağlı infeksiyonlar,
lokal infeksiyonlardan sepsise kadar değişen geniş bir spektrumda görülür. Özellikle
katetere bağlı bakteriyemi/sepsis ve endokarditler hasta açısından ciddi önem arz eder.
Son zamanlarda evde parenteral tedavi uygulanması, bu yolla oluşan toplum kaynaklı
KB ’lere neden olmaktadır. Yoğun bakım üniteleri, yanık üniteleri ve maligniteli
hastaların yattığı birimlerde KB sık görülür. YBÜ’deki bakteriyemilerin çoğu D K
kullanımıyla ilişkilidir. KBKA ’ler artmış morbidite ve mortalite oranları (% 10-20),
yatış süresinin uzaması (7-14 gün) ve hastane masraflarının artması gibi
olumsuzluklara neden olmaktadır (1,3,37). KB ile ilişkili risk faktörleri konak, kateter,
hastane ve ekiple ilgili duruma göre değişiklik göstermektedir (Tablo III).
KB ’lere ait epidemiyolojik verilerin değerlendirilmesinde çeşitli güçlükler vardır.
KB ’lerin dağılımı ve görülme sıklığı bakım ve tedavi ünitesinin özellikleri, hasta
gruplarının çeşitliliği, kateter tip ve materyali, kateterizasyon süresi, ilgili sağlık
merkezinde infeksiyon kontrol program ve önlemlerinin uygulanması ve/veya kateter
yerleştirilmesi ve bakımından sorumlu özel bir ekibin varlığı, tanısal sınıflamada
kullanılan terminoloji ile tanım kriterleri, değerlendirilen kateter sayısı veya kateter gün
sayısının baz alınıp alınmamasına bağlı olarak değişiklikler gösterebilmektedir.
Kateter infeksiyonu oranları yüzde veya 1000 kateter günü başına infeksiyon
olarak ifade edilmektedir. KB oranı %3-20 arasında olup kateter tiplerine göre
farklılık göstermektedir (Tablo IV). nternal juguler SVK'ler, daha sık infekte
olmaktadır. "Cut-down" ile yerleştirilen, acil olarak uygulanan ve 72 saatten daha uzun
süre yerinde kalan kateterlerde infeksiyon oranı artar (1,28).
18
Tablo III. Kateter infeksiyonları ile ilişkili risk faktörleri
Konakla
ilgili
•
Yaş (<1, > 60)
•
Bağışıklık durumu (granülositopeni, immünsüpresif tedavi, yanık)
•
Altta yatan hastalık (diabetes mellitus, maligniteler)
•
Hiperalimentasyon, parenteral beslenme
•
Farklı infeksiyon varlığı, Cilt altı dokusunun ince ve ödemli olması
•
Hastanın deri florasının değişimi
Kateterle
ilgili
•
Kateter tipi (plastik > çelik; polivinil klorür > teflon ve poliüretan)
•
Uzun, kalın, sert, çok lümenli > kısa, ince, fleksibl, tek lümenli
•
Yerleşim yeri (santral > periferik; femoral > juguler > subklavian)
•
Kalış süresi (72 saatten sonra risk artar)
•
Yerleşme şekli (cut-down> perkütan > implant)
Hastane
ve ekiple
ilgili
•
Acil yerleştirme> planlı yerleştirme
•
Tecrübesiz personel > eğitimli ekip
•
El yıkama ve steril eldiven kullanma (riski azaltır)
•
Pansuman şekli (steril gazlı bez < semipermeabl transparan örtü)
•
Hastane büyüklüğü
•
Hastanın yattığı bölüm (yoğun bakım, yanık ünitesi)
Tablo IV. Kateter tiplerine göre infeksiyon sıklığı
Kateter tipi
nfeksiyon insidansı (%)
Periferik IV kateter
0.2-0.5
Kısa süreli SVK
3.8-12.0
Total parenteral besleme kateterleri
7.0-10.0
Hickman, Broviac kateteri
1.0-2.0
Multilümenli kateterler
12.8
Subklavian hemodiyaliz kateteri
10.0-20.4
19
Küçük periferik venöz veya arter kateterlerine göre, kısa süreli uygulanan "cuff"
içermeyen SVK'lerde, kateter ilişkili sepsis oranı yüksektir (%4-18). SVK'de filebit
riski azalmış olmasına rağmen, periferik venöz kateterlere göre KBKA ’ye neden
olmaları 10-20 kat daha sıktır. Tek veya çok lümenli subklavian veya juguler
kateterlerde sepsis %3-5, Swan-Ganz kateterlerinde %1-3, perkütan yerleştirilen
hemodiyaliz kateterlerinde % 10 civarındadır. Parenteral beslenme kateterlerinde
bakteriyemi %7 civarındadır. Hickman-Broviac veya subkütan santral venöz port
içeren kateterlerin bakteriyemi oranı %0.2 veya daha düşüktür (1,6,29,38,39). Farklı
kateter tiplerinde 1000 kateter günü başına KBKA hızı Tablo V’de verilmiştir.
Tablo V. Farklı kateter tiplerinde sepsis riski
Geçici kısa süreli
KBKA / 1000
kateter günü
Uzun süreli veya
kalıcı
KBKA / 1000
kateter günü
Kelebek set
<2
Perkütan yerleşim
2
Periferik
ven içi
kanül
“Cut-down” yerleşimli
60
Periferik
yerleşimli SVK
2
Arteriyel
10
Hickman-Broviac
"Cuff" lu SVK
2
Çok lümenli
30
Swan-Ganz
10
Santral ven kateteri
(cuff yok)
Hemodiyaliz
50
Portlar
<1
Cuff (Manşet): Mikroorganizmaların kateter boyunca ilerlemesini engeller.
Kateter infeksiyonları için konakla, kateterle ve ekiple ilişkili değişik risk faktörleri
vardır. Bu risk faktörleri arasında; uzun süreli kateterizasyon, sık manipülasyon, fazla
lümenli kateterier, kateter yerleşim yeri (femoral > juguler > subklavian), transparan
plastik sargılar, kontamine cilt solüsyonları, yerleştirme sırasında uygun olmayan
aseptik teknik gibi faktörler önemlidir. Ayrıca, daha az trombojenik olan teflon ve
poliüretan kateterler, polietilen ve polivinil kateterlere göre daha düşük infeksiyon
riskine sahiptir. Konağın bağışıklık durumu da, infeksiyon sıklığı ve başlama zamanını
etkiler. Solid tümörlülerde, hematolojik maligniteli hastalara göre infeksiyonsuz olarak
geçen süre daha uzundur (2,3,5).
20
nfüze edilen sıvılara bağlı kateter infeksiyonları gelişebilir ve bazen salgınlar
yaparlar. nfüzyon sıvısı kontaminasyonu, sıvının üretimi, hazırlanışı sırasında olabilir
veya uygulama sırasında oluşabilir. Kontamine infüzyon sıvısı, epidemik nozokomiyal
bakteriyemilerin en sık nedenidir (1,28).
Farklı parenteral sıvılarda mikroorganizmaların üreyebilme potansiyelleri farklıdır:
%5 dekstroz solüsyonunda bazı Enterobacteriaceae üyeleri (Klebsiella spp.,
Enterobacter spp., Citrobacter spp.), Burkholderia cepada; distile suda P. aeruginosa, B.
cepaci, Acinetobaeter, Serratia türleri; laktatlı ringer solüsyonunda P.aeruginosa ve
Enterobacter spp. hızlı üreme gösterir. Serum fizyolojikte birçok bakteri türü ürer, ama
Candida türleri genellikle zor ürer. Aminoasit ve hipertonik glikoz içeren solüsyonlarda
Candida türleri iyi ürerken, bu sıvı çoğu bakterinin üremesini inhibe eder; % 10 lipid
solüsyonu birçok mikroorganizmanın üremesi için uygundur. Kan ve kan ürünlerini;
E.cloacae, S.marcescens, Achromobacter, Flavobacterium, Pseudomonas, Salmonella
ve Yersinia cinsi bakteriler kontamine edebilmektedir (6,7,31,38).
21
KLiNiK
Katetere bağlı infeksiyonlar lokal ve sistemik bulgularla karşımıza çıkabilir. Lokal
başlayan infeksiyon sistemik hale dönüşebileceği gibi, sistemik KB ’lere lokal belirtiler
de eşlik edebilir. KB ’ler, klinikte cilt infeksiyonu, subkütan tünel infeksiyonu,
trombofilebit, bakteriyemi, sepsis, infektif endokardit, metastatik infeksiyonlar (yaygın
apseler, osteomiyelit, septik artrit) şeklinde görülür (1,5,6,10,26).
Lokal infeksiyon Bulguları
Kateter giriş yerinde inflamasyon, infeksiyonun en sık bulgularındandır. Kateter ile
ilişkili lokal infeksiyon bulguları birkaç başlık altında ele alınabilir.
Çıkış yeri infeksiyonu: Kateter çıkış yeri çevresinde kızarıklık, ısı artışı, ağrı,
eksüda varlığı ile karşılaşılır. Periferik venöz kateteri olan hastaların %30 kadarında
filebit gelişir, ama %10 kadar olguda katetere bağlı infeksiyon görülür.
Tünel infeksiyonu: Hickman-Broviac kateterleri gibi tünelli, uzun süre uygulanan
kateterlerde çıkış yeri infeksiyonu kateter boyunca yayılıp (2 cm' den daha büyük bir
alanda) selülite neden olabilmektedir.
Port cebi apsesi (selülit): mplant port etrafında inflamasyon, fluktuasyon ve
selülit, bazen portu kaplayan deri kısmında nekroz saptanır.
Sistemik bulgular
Katetere bağlı bakteriyemi/fungemi veya sepsis bulguları, diğer nedenlerden
kaynaklanan kan akımı infeksiyon bulgularından pek farklılık göstermez. Ateş, üşüme,
titreme gibi bakteriyemi bulguları yanında septik şoka kadar götüren tablo gelişebilir.
Ş
oka giden hastalarda, hipotansiyon, hiperventilasyon, solunum yetmezliği, karın
ağrısı, kusma, diyare, konfüzyon, konvülziyonlar olabilir. Üşüme, titreme, ateş
yükselmesi ve şok, periferik veya santral septik trombofilebite eşlik edebilir; bu durum
özellikle infeksiyon etkeni gram negatif çomaklar olunca görülür. Kateter ile ilişkili
sepsisi düşündüren durumlar Tablo V’de özetlenmiştir.
22
Tablo V. Kateter ilişkili sepsisi düşündüren durumlar
•
Sepsisli bir hastada damar içi kateter (özellikle SVK) varlığı
•
Sepsis için uygun aday olmayan ve altta yatan hastalığı olmayanlar
•
Kateter çıkış yerinde inflamasyon olması
•
Ani başlangıçlı sepsis (hızla fulminan şok gelişirse infüzyon sıvısının yoğun
kontaminasyonu düşünülür)
•
Kateter sepsisi ilişkili veya mutat dışı mikroorganizmaların üretilmesi:
Stafilokoklar, Corynebacterium spp., Pseudomonas spp., Candida, Malassezia
•
Kateter ucunda semikantitatif yöntemle ≥15 bakteri kolonisi üremesi
•
Yoğun kandidemi (~ 25 cfu/mL)
•
Total parenteral beslenen hastalarda, Candida endoftalmiti varlığı
•
Antimikrobik sağaltıma yanıtsızlık
Kateter infeksiyonu komplikasyonu olarak endokardit, osteomiyelit vb. gelişebilir;
bu durumlar açısından hasta dikkatle muayene edilmelidir. nfüzyon sıvısının
kontamine olduğu durumlarda şok daha sık oluşur ve bu bulgular kateter ilişkili
infeksiyonlarda sık görülmez. Embolik olaylar veya metastatik infeksiyonun diğer
bulguları oluşabilir (Candida endoftalmiti gibi) (1,7,29,31).
23
TANI
Klinik bulgular (lokal ve sistemik) ve mikrobiyolojik çalışmalar tanının iki önemli
ayağını oluşturur. Bazı durumlarda radyolojik araştırmalara da başvurulur
(trombotik/embolik olayları araştırma: Röntgen grafileri, USG, BT); venöz kateter
aracılığı ile radyoopak madde sonrası röntgen değerlendirmesi veya venöz Doppler
USG araştırması, fibrin oluşumu veya lümen içi daralmayı gösterip kateter infeksiyon
tanısına katkı sağlayabilir. Kateter infeksiyonu komplikasyonu olarak endokarditten
kuşkulanılırsa ekokardiyografik inceleme (transözefageal ekokardiyografi) yapılır
(1,6,31,39,40).
Mikrobiyolojik Araştırmalar
KB şüphesinde, hem tanıyı doğrulamak hem de etkeni ve onun direnç durumunu
belirleyip akılcı bir antimikrobik tedavi uygulamak için mikrobiyolojik çalışmalar
zorunludur. KB tanısında çeşitli kültür metodları kullanılmasına rağmen altın standart
bir test yoktur. Kateter çıkış yeri eksüdası, kateter içi kan, periferik venöz kan, kateter
ucu ve gereğinde infüze edilen sıvı örnekleri uygun metodla (Gram, akridin oranj,
Erlich-Ziehl Neelsen) boyama yanında, kalitatif, yarı veya tam kantitatif kültür
yöntemleriyle incelenir (1,5,41,42).
Çıkış Yerinden Alınan Örneğin incelenmesi
Kateter çıkış yerinden yapılan sürüntü kültürü veya varsa bir enjektör yardımıyla
alınan eksüda örneği incelenir. Gram, EZN boyama yapılır. Standart besiyerlere ekim
yapılır (37,43).
Kateterin incelenmesi
Kateter çıkış yeri ve çevresi antiseptik maddeyle silinip, kolonize bakteriler
azaltılarak çıkarılan uzun kateterlerin, steril bir makasla distal ucundan 3-5 cm'lik bir
parça kesilir. Kateter ucu, steril petri veya uygun kültür taşıma kabına konup
laboratuvara gönderilir (1,44).
Kateter uçları Gram veya akridin oranj boyama yöntemleriyle boyanıp, ışık
mikroskobunda incelenmesi ile gram pozitif ve gram negatif bakteriler yanında
mayalar ucuz ve hızlı bir şekilde tanınabilmektedir. Gram boyama, steril petri
kutularına konan Gram boyama ayraçlarına kateter segmenti daldırılıp ardından çeşme
24
suyunda yıkanarak yapılır. Boyama sonunda kurutulan kateter parçası uçlarından lama
yapıştırılıp immersiyon objektifi kullanarak mikroskopta incelenir. Kateterde görülen
mikroorganizma sayısına göre negatif ile ++++ arasında bir sonuca varılır. Yirmi
immersiyon alanında en az 1 mikroorganizma görülmesi Gram boyama için pozitif
sonuç olarak kabul edilmektedir. Kateter ucu kolonizasyonunun saptanmasında; Gram
boyamanın duyarlılığı %100, özgüllüğü %96.9, pozitif tahmin değeri %83.9, negatif
tahmin değeri %100 bulunmuştur. Boyama ile varılan sonuçlar kantitatif kültür
teknikleriye uygunluk göstermektedir. Boyama teknikleriyle sadece kateter dış
yüzündekiler değil, lümendeki mikroorganizmalarında görülür hale gelmesi bir diğer
avantajdır. Gram yerine akridin oranj ile boyama halinde, duyarlılık daha da artar ve
mayalar daha kolay gözükür. Kateterin lam üzerine impresyonu ardından Gram
boyaması yapılması durumunda duyarlılık %41, özgüllük %91 olarak bulunmuştur (3).
Semi - kantitatif kültür (Maki) yöntemi: Kateter parçası, %5 koyun veya at
kanlı brusella agar gibi bir besiyeri plağı üzerinde, dört-beş kez öne-geriye
yuvarlanarak ekim yapılır. 24-48 saat inkübasyon sonunda 15 veya daha fazla bakteri
kolonisi üremesi kateterin anlamlı derecede kolonize olduğunu gösterir. Bu durum ya
kateter yerinde lokal bir inflamasyonla ya da kateter ilişkili bakteriyemiyle kuvvetle
ilişkilidir (duyarlılık %60) ve yerinde bir haftadan daha kısa kalan kateterlerde
güvenilirdir (45,46,47,48).
Tam kantitatif kültür yöntemi: Kateter lümenindeki bakterileri de
değerlendirmek için, kateterin içinden 1 ml triptik soy buyyon geçirilip, ardından bir su
banyosu sonikatöründe 55.000 Hz'de soniklenir veya vortekslenir. Sonikasyon veya
vorteksleme işlemi sonrasında mikroorganizmaların dağılmış olduğu buyyondan 100
katlık ardışık dilüsyonlar yapılır ve dilüe edilen bu örneklerden 1 ml koyun kanlı agara
ekilir ve 35°C'de 48-72 saat kadar inkübe edilip mikroorganizma üremesi, cfu olarak
bildirilir. Bu ekimde ≥10³ cfu bakteri üremesi, kateterin infekte olduğunu gösterir. Bu
yöntemle biyofilme yapışık lümen içi mikroorganizmalara da ulaşılmış olur. Bu
yöntemde %80-90 oranında duyarlılık ve özgüllük mevcuttur. Kateter ucunun
soniklenme sonrası kültürü, bir haftadan uzun kalan kateterler için daha duyarlı bir
yöntemdir ve yuvarlama metoduna göre %20 daha duyarlıdır (yarı kantitatif yöntem
%60, sonikasyon metodu %80 duyarlı) (7,9,40,49).
25
Kateter çıkarılmaksızın kateter çıkış yeri ve kateter hub sürüntü kültürleri yapılarak
KB tanısına yardımcı olunabilir. Kateter içinden fırçalama tekniği ile örnek
alınmasıda kateter çıkarılmaksızın yapılmaktadır. Bu yöntemle, kateter lümenindeki
biyofilm ve uç kısımdaki organize fibrin ve trombüse yapışmış mikroorganizmalara
ulaşılabilmektedir. Bu metodun geçici bakteriyemi (%6) riski vardır (5,6,50).
1>2> Dostları ilə paylaş: |