Kateter Tipi ve Uygulama Yerinin Seçimi
Kateter tipi ve yerleşim yeri infeksiyon gelişim riski üzerine etkilidir (Tablo 3).
Periferik venöz kateterlerde infeksiyon, SVK'lerden daha düşüktür. SVK takılması için
subklavian venin, juguler ve femoral vene göre infeksiyon riski daha düşüktür. "Cut-
down" yapılmasının infeksiyon riskini artırdığı dikkate alınmalıdır. El üstü venlerinde,
üst kol ve dirseğe göre infeksiyon riski daha azdır. Çok lümenli ve çok amaçlı
kateterlerde infeksiyon gelişim riski yüksek olduğundan bu tiplerde elden geldiğince
kaçınılmalıdır. Verilmesi düşünülen tedaviye göre infeksiyon riski en düşük ve en
ekonomik kateter seçilmelidir, kateter endikasyonu ortadan kalktıktan sonra hemen
çıkartılmalıdır. Polivinil klorid ve polietilen kateterlerde tromboz ve infeksiyon gelişme
riski, teflon, silikon, çelik ve titanyum kateterlere göre daha fazladır . Birçok
mikroorganizma (stafilokok, kandida) polivinil klorid kateterlere, poliüretan ve teflon
kateterlere göre daha fazla adezyon gösterir. Çelik iğne kullanımında infeksiyon riski,
teflon kateterler ile benzerdir. Çelik iğnelerden kullanılan irritan V sıvılar subkütan
dokulara kaçarak komplikasyona neden olabileceğinden bu durumlarda çelik iğne
kullanılmamalıdır. Dört yaşından büyüklerde 30 günden uzun süreli tedavi gerekiyor
ise SVK veya periferik olarak takılan SVK kullanılmalıdır. Daha uzun süreli tedavi
gereken durumlarda ise implant kateterler kullanılmalıdır (6,44,74).
Uygun Kateter Bakımı
Düzenli sürveyans yapılarak, kateter infeksiyon oranları (1000 kateter günü başına
infeksiyon) takip edilir. Bu bağlamda, kateteri takan kişiler, kateter takılma zamanı,
giriş yeri, tipi, uygulanan tedavi, kateter çıkarılma zamanı gibi değişkenler sürveyans
35
formlarına işlenip değerlendirilmelidir. Hastanın kliniği hergün değerlendirilmeli,
kateter infeksiyonu kuşkusunda gerekli tanı ve tedavi işlemleri yapılmalıdır. Kateter
takılması sonrasında yara pansumanı yapılmalıdır. Genel olarak 24-48 saatte bir
pansuman yenilenmelidir. Pansuman öncesi ve sonrasında eller yıkanmalı, steril
eldiven kullanılmalıdır. Pansuman için iyi kalite steril gazlı bez kullanılır; son yıllarda
transparan, yarı geçirgen ve poliüretan pansumanla kapatılma da uygulanmaktadır.
Periferik kateterlerde pansuman 72 saatte bir değiştirilebilir; bu süre 7 güne kadar
uzatılabilmektedir. Kateter çıkartıldığı veya pansuman kirlendiği, ıslandığı zaman veya
kanama olduğunda pansuman değiştirilmelidir (28,75).
Kateter Takma Süresinin Sınırlandırılması
Periferik ven içi kateter, 72-96 saat (acil durumlarda takılmış ise 48 saat) sonra
değiştirilmelidir. Çocuklarda, inflamasyon belirtisi olmadığı ve kateter çalıştığı
müddetçe, kateter yerinde bırakılabilir. Arter kateterleri altı gün (pulmoner arter
kateteri 72-96 saat) yerinde bırakılabilir; çocuklarda daha uzun süre uygundur.
Kateterlerin belirtilen sürelerden daha uzun müddet yerinde bırakılması infeksiyon
riskini artırmaktadır. Total parenteral besleme kateteri 30 gün kadar yerinde durabilir.
SVK'lerin rutin olarak değiştirilmesinin infeksiyonu önlemede rolü yoktur. V
uygulama setlerinin 72 saatte değiştirilmesinin, 96 saatte değiştirilmeye göre
infeksiyon riskini artırıcı etkisi saptanmamıştır; bununla birlikte kan, kan ürünleri, lipid
solüsyonlar uygulanmışsa 24 saatte değiştirilmelidir. Kateter hub kısmı ve giriş yerleri
ilaç uygulamaları öncesinde klorheksidin, alkol veya povidon-iyot ile temizlenmeli ve
her girişimde steril enjektör kullanılmalıdır (10,42,76).
Antimikrobik Profilaksi
Bugüne kadar yapılmış hiçbir çalışmada, proflaksi amacıyla kullanılan oral veya
parenteral antibakteriyel veya antifungal ilaçların erişkinlerde KBKA insidansını
azaltacağı gösterilmemiştir. Kateter takılması esnasında ve sonrasında uygulanan
antibiyotikli pomatlar infeksiyon gelişimini önleyebilirse de kandida kolonizasyon
riskini artırırlar. Profilaktik mupirosin kullanımı dirençli kökenlerin seleksiyonuna
neden olmuştur. Kateter bütünlüğünü bozmaktan kaçınmak amacıyla, kateter takılma
bölgesi sürmesi planlanan her merhem için mutlaka kateteri ve merhemi üreten
firmanın uygunluk konusundaki önerileri dikkate alınmalıdır. Antibiyotikli pomatlar
kateter pansuman uygulamalarında önerilmemektedir. Sistemik antibiyotik
36
profilaksisinde glikopeptid kullanımı dirençli mikroorganizmaların (vankomisine
dirençli enterokok) seleksiyonuna neden olabileceğinden önerilmez. "Antibiyotik lock"
profilaksisi, kateter lümeninin antibiyotikli solüsyonlarla yıkanıp, antibiyotiğin
lümende bırakılmasıdır. Bu amaçla vankomisin ve siprofloksasin denenmiştir.
Antimikrobiyallerle birlikte düşük voltajlı elektrik akımı kombinasyonunun
infeksiyonları önlemede etkili olabileceği bildirilmiştir (44,68,70).
Antimikrobik Madde içeren Kateterlerin Kullanımı
Antibiyotik kaplı kateteter kullanımının KB oranları üzerine gerçek etkisini
belirleyebilmek amacıyla bir çok çalışma yapılmaktadır. Günümüze kadar bu
çalışmalardan elde edilen veriler, maksimum bariye önlemleri, aseptik teknik
uygulaması, ve eğitim gibi diğer tüm önlemlerin alınmasına rağmen infeksiyon
hızlarının yüksek seyretmesi durumunda, antimikrobiyal/antiseptik kaplanmış veya
emdirilmiş
kateterlerin
kullanımının,
KBKA
riskini
azaltabileceğini
düşündürmektedir. Türkiye’den yapılan bir çalışmada ise antiseptik kaplı kateter
kullanımının kateter kolonizasyonu ve kateterle ilişkili bakteremi oranları üzerine
etkisinin olmadığı belirlenmiştir (78). Antibiyotik (vankomisin / teikoplanin,
minosiklin + rifampin), antiseptik (klorheksidin, klorheksidin + gümüş sülfadiazin)
kaplı kateterlerin, antiseptikli (iyot + alkol) hub ve klorheksidin emdirilmiş pansuman
materyali uygulanmasının, infeksiyon riskini azalttığı gösterilmiştir. Antimikrobik
madde içeren kateterlerde koruma süresinin 14 gün olduğu bildirilmiştir.
Antimikrobikli kateterlerin, kısa süreli (>4 gün, <10 gün) kateter takılması gereken ve
kateter bağlantılı bakteriyemi/sepsis riskinin yüksek olduğu durumlarda kullanılması
önerilmektedir. Yüksek maliyet yanında, bu kateterler ile ilgili tartışılan diğer konular,
antimikrobiyal etkinlik sürelerinin uzun süreli kateterizasyonlada devam etmemesi,
kateterde var olan antimikrobiyallere mikroorganizmaların direnç kazanabilme olasılığı
ve bu antimikrobiyallere karşı anaflaksi riskinin bulunmasıdır. (44,75,79,80).
Yıkama Solüsyonları ve Antikoagülan Kullanımı
Uzun süreli kateterlerde, yıkama solüsyonları, antikoagülan maddelerle lümenin
yıkanması konusunda değişik öneriler vardır. Heparin, trombofilebit gelişmesini önler;
ancak kateterlerde KNS üremesini kolaylaştırır. EDTA, KNS’lere bağlı infeksiyon
riskini azaltır. Yüksek riskli hastalarda EDTA ve minosiklin ile yıkama rekürrens
37
kateter infeksiyonunu önlemektedir (29). Uzun süreli V kateter kullanılacak kişilerde
düşük doz warfarin profilaksisi, trombozu önlemede yararlıdır (1,77).
nfüze Edilen Sıvılarla ilgili Korunma Önlemleri
Parenteral sıvılardan karışım hazırlama, laminar akımlı alanda aseptik koşullarda
yapılmalıdır. Sete enjeksiyon yapılırken, giriş yeri %70 alkol veya povidon-iyot ile
silinmelidir. Filtreler, kontamine sıvıların geçişini önler, infüzyona bağlı filebit gelişim
riskini azaltır. Gram negatif bakteri endotoksinlerinin geçişine engel olur. Dekstran,
lipid ve mannitol gibi sıvılar filtrelerin tıkanmasına neden olabilir. Filtreler ilaçların
etkinliğini azaltabileceğinden, rutin kullanımları önerilmemektedir (5,6).
Araştırılmakta Olan Korunma Önlemleri
V kateter infeksiyonlarının patogenezi konusunda artan bilgiler ışığında yeni
koruma stratejileri geliştirilmektedir. S. aureus'un kateter yüzeyine bağlanmasına
aracılık eden fibronektin ile adezyona engel olan bloklayıcı antikorların sentezleyecek
epitoplar belirlenmiştir. Biyofilm oluşumunu kontrol eden gen ekspresyonu haberci
moleküllerinin (acyl homoserine) inhibitörlerinin sentez çalışmaları devam etmektedir.
Elektrikle şarj edilmiş kateterler üzerinde çalışılmaktadır (30,73).
38
GEREÇ VE YÖNTEM
Çalışmanın kapsamına 1 Şubat 2007 - 1 Ağustos 2007 tarihleri arasındaki 6 aylık
dönemde Sağlık Bakanlığı Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Reanimasyon,
Genel Cerrahi Yoğun Bakım (GCYB), Beyin Cerrahi Yoğun Bakım (BCYB), Dahiliye,
Genel Cerrahi ünitelerinde yatan ve santral venöz kateteri bulunan hastalar alındı.
Kateterlerin tümü üç lümenli, poliüretan maddesinden yapılmış, heparin kaplı
kateterlerdi (Central Venous Catheter Kits (CERTOFIX®)). Hastaların kateterleri
yoğun bakım ve/veya ameliyathane şartları altında, gerekli steril koşullar sağlandıktan
sonra Reanimasyon veya Genel Cerrahi ünitesi uzman ve asistan doktorları tarafından
takıldı. Kateterin takıldığı ven, hastanın klinik tablosu ve/veya kateter takma kolaylığı
dikkate alınarak belirlendi. Kateter takılmadan önce kateter takılacak olan alan sabunlu
su veya steril tuzlu su ile temizlendikten sonra polivinilprolidin iyot ile dezenfekte
edildi. Kateter takıldıktan sonra üzeri steril gazlı bez ile örtüldü. Kateterin giriş yeri ve
çevresi steril tuzlu su veya antiseptik solüsyon ile temizlendi ve steril gazlı bezle
örtüldü. Bu uygulama yoğun bakım ünitelerinde 24 saatte bir, diğer ünitelerde 48-72
saatte bir yapıldı. Kateter giriş yeri ve çevresi kateter takılı kaldığı süre içinde lokal
infeksiyon bulguları açısından izlendi.
Katetere bağlı infeksiyonu olduğu düşünülen hastaların ve katetere gereksinimi
kalmayan hastaların kateterleri, kateter giriş yeri ve çevresi polivinilprolidin iyot ile
dezenfekte edildikten sonra steril şartlar altında çekildi. Hastaların kateterleri
çekilmeden önce biri santral venöz kateterden, ikisi perifer venden olmak üzere toplam
3 kan kültürü örneği alındı. Kan kültürü alınmayan vakalar çalışma dışı bırakıldı.
Otomatize sinyal sistemlerinde santral venöz kateterden ve periferik venden alınan kan
kültürlerinin üreme zamanları kaydedildi.
Semikantitatif (“roll plate”, yuvarlama) kateter kültür yöntemi (Maki ve ark.nın
tanımladığı) ile kateterin distal 3-5 cm’lik uç kısmı steril bir forseps yardımıyla
tutularak başka hiçbir yere değdirmeden %5’lik koyun kanlı agar üzerinde dört-beş kez
ileri geri sürülerek ekimi yapıldı (46). 37ºC’de, aerop ortamda, 24 saat inkübe edilen
besiyerlerinde üreyen mikroorganizmalar incelendi ve koloni sayısı 15 ve üzeri olanlar
değerlendirmeye alındı. Ayrıca, çukulatamsı agar, mannitol salt agar, mac conkey agar
ve biggy agara ekim yapıldı.
39
Kan kültürleri, BacT/Alert (Biomerieux) otomatize kültür sisteminde inkübe
edildi. Üreme saptananların kanlı agar, çukulatamsı agar, mannitol salt agar, mac
conkey agar ve biggy agara pasajı yapıldı. Mikroorganizmaların tanımlanması standart
yöntemler ve yarı otomatize identifikasyon sisteminden (Biomerieux, miniapi)
yararlanılarak yapıldı. Etkenlerin antibiyotik direnç paternleri için Mueller-Hinton agar
ve ticari antibiyotik diskleri (Oxoid) kullanılarak CLSI standartlarına uygun disk
difüzyon yöntemi ile yapıldı (81).
Kateter ucunun semikantitatif kültüründe etken ürememesi ve hemokültürde üreme
olmaması veya her iki hemokültürde (SVK ve perifer) aynı mikroorganizma üremesi
halinde klinik olarak katetere bağlı kan akımı infeksiyonu tanısı düşünülmeyen
durumda steril kateter olarak değerlendirildi.
Kateter ucunun semikantitatif kültüründe <15 cfu (colony forming unit) etken
üremesi ve hemokültürde üreme olmaması veya kateter ucunda üreyen etkenden farklı
olmak şartıyla her iki hemokültürde aynı mikroorganizma üremesi halinde klinik olarak
KBKA tanısı düşünülmeyen durumda kontaminasyon olarak değerlendirildi.
Kateter ucunun semikantitatif kültüründe ≥15 cfu etken üremesi ve hemokültürde
üreme olmaması veya kateter ucunda üreyen etkenden farklı olmak şartıyla her iki
hemokültürde aynı mikroorganizma üremesi halinde klinik olarak KBKA tanısı
düşünülmeyen durumda kolonizasyon olarak değerlendirildi.
Eşlik eden katetere bağlı kan akımı infeksiyonu yokluğunda kateter giriş yerinde
inflamasyon bulguları ile birlikte kateter ucunun semikantitatif kültüründe ≥15 cfu
etken üremesi durumunda lokal kateter infeksiyonu (LK ) olarak değerlendirildi.
Kateter ucunun semikantitatif kültüründe ≥15 cfu etken üremesi, santral venöz
kateter ve perifer venden alınan kan kültürlerinin her ikisinde de kateter ucunda üreyen
ile aynı antibiyotik direnç paternine sahip mikroorganizma üremesi durumunda
katetere bağlı kan akımı infeksiyonu (KBKA ) olarak değerlendirildi. KBKA
tanımlı vakalarda SVK ve perifer venden alınan kan kültürlerinin üreme zaman farkı
iki saat ve üzerinde olanlar pozitif, üreme zaman farkı iki saat altında olanlar negatif
olarak kaydededildi.
Hastaların yaşı, cinsiyeti, yattığı klinik, yatış nedeni, hastanın çıkış durumu,
hastanın total paranteral nütrisyon, parsiyel paranteral nütrisyon, kan ürünü,
40
immünsupresif ilaç kullanımı, altta yatan hastalıkları kaydedildi. Opere olan hastalarda
cerrahi yara tipi, mekanik ventilatör, hemodiyaliz, üriner sonda, nasogastrik sonda
kullanımı, APACHE II (Acute Phsiology and Chronic Health Evaluation) skoru,
prediktif mortalite oranı, kateterin takıldığı ven, kateterin takılı kaldığı süre, kateterin
takıldığı ünite, kateterin takılma durumu, kateterin çıkarılma sebebi, kateter çekilmesi
sırasındaki klinik bulguları, kateter takılmadan önce ve takılı olduğu süreçte kullanılan
antibiyotikler, kateter ucu ve kan kültürlerinde üreyen etkenler, KBKA ’lerde üreme
zaman farkı ve ünitelerin SVK infeksiyon hızları belirlendi.
Tüm istatistiksel değerlendirmeler SPSS 11.0 (Statistical Packages for Socia
Sciences; SPSS Inc., Chicago, Illinois, USA) paket programı kullanılarak yapıldı.
Gruplar arası farklılığın değerlendirilmesinde pearson chi-square testi kullanıldı. Tüm
istatistiksel değerlendirmelerde α yanılma düzeyi 0.005 olarak alındı ve p≤0.05 anlamlı
kabul edildi. Ayrıca KB ile risk faktörleri arasındaki ilişkilerin istatistiksel
değerlendirilmesinde “ ANOVA (Tek yönlü varyans analizi) + Tukey HSD testi” ve
“Spearman Korelasyon Analizi” kullanıldı.
41
BULGULAR
Çalışmaya 48 (%48)’i erkek, 52 (%52)’si kadın 100 vaka alındı. Vakaların 50
(%50)’si Reanimasyon , 18 (%18)’i Genel Cerrahi Yoğun Bakım (GCYB), 7 (%7)’si
Beyin Cerrahi Yoğun Bakım (BCYB), 17 (%17)’si Dahiliye, 8 (%8)’i Genel Cerrahi
ünitesinde yatıyordu (Tablo 1).
Tablo 1. Vakaların cinsiyet ve ünitelere göre dağılımı
Cinsiyet
Erkek
Kadın
Toplam
Ünite
n
(%)
n
(%)
n
BCYB
3
(42.8) 4
(57.2) 7
GCYB
7
(38.9) 11 (61.1) 18
Reanimasyon
22 (44)
28 (56)
50
Dahiliye
10 (58.8) 7
(41.2) 17
Genel Cerrahi
6
(75)
2
(25)
8
Toplam
48 (48)
52 (52)
100
Hastaların yaş ortalaması 54.3, standart sapması 19.3 idi (Tablo 2).
Tablo 2. Vakaların yaş analizi
Ortalama yaş
54.3
Standart sapma
19.3
En düşük değer
50.4
Ortalama için
güvenirlik aralığı %95
En yüksek değer
58.1
Minimum yaş
16
Maksimum yaş
83
42
Vakaların 40 (%20.9)’ı malignite, 47 (%24.7)’si cerrahi müdahale, 27 (%14.1)’si
respiratuar yetmezlik, 15 (%7.8)’i kardiyovasküler yetmezlik, 7 (%3.7)’si kronik
böbrek yetmezliği, 24 (%12.6)’ü serebrovasküler hastalık, 9 (%4.7)’u travma, 11
(%5.8)’i diabetes mellitus, 10 (%5.2)’u sepsis, 1 (%0.5)’i yanıktı (Tablo 3).
Tablo 3. Vakaların altta yatan hastalıklarının dağılımı
Vaka sayısı
Altta yatan hastalık
n
(%)
Malignite
40
(20.9)
Cerrahi müdahale
47
(24.7)
Respiratuar yetmezlik
27
(14.1)
Kardiyovasküler yetmezlik
15
(7.8)
Kronik böbrek yetmezlik
7
(3.7)
Serebrovasküler hastalık
24
(12.6)
Travma
9
(4.7)
Diabetes mellitus
11
(5.8)
Sepsis
10
(5.2)
Yanık
1
(0.5)
Kateterler 70 (%70) hastada subklavian vende takılı iken 25 (%25) hastada juguler
vende , 5 (%5) hastada femoral vende takılı idi (Şekil 1).
Ş
ekil 1. Kateterlerin takıldığı vene göre grafiksel dağılımı
5
25
70
Femoral ven
Juguler ven
Subklavian ven
43
Kateterlerin ortalama takılı kalma süreleri 14.4 gündü. En kısa takılı kalan kateter
süresi 2 gün iken en uzun takılı kalan kateter süresi 45 gündü (Tablo 4).
Tablo 4. Kateterlerin takılı kaldığı sürelerin analizi
Ortalama süre
14.4
Standart sapma
8.1
En düşük değer
12.7
Ortalama için
güvenirlik aralığı %95
En yüksek değer
15.9
Minimum süre
2
Maksimum süre
45
15 (%15) vakada KB saptandı. KB saptanan vakaların 10 (%10)’unda KBKA , 5
(%5)’inde LK saptandı. KB saptanmayan vakalarda 46 (%46) kateter steril veya
kontamine saptanırken 39 (%39) kateter kolonize idi (Tablo 5) (Şekil 2).
Tablo 5. KB ’lerin dağılımı
KB N
(%)
Tanımlar
n
(%)
Lokal kateter infeksiyonu
5
(5)
Var
15 (15)
Katetere bağlı kan akımı infeksiyonu
10
(10)
Üreme yok + Kontaminasyon
46
(46)
Yok 85 (85)
Kolonizasyon
39
(39)
44
Ş
ekil 2. KB ’lerin grafiksel dağılımı
37
9
39
5
10
Üreme yok
Kontaminasyon
Koloniz asyon
LK
KBKA
Erkek vakalarda 6 (%12.5) KB saptanırken, 19 (%39.6) kateterde kolonizasyon
saptandı. Kadın vakalarda 9 (17.3) KB saptanırken, 20 (%38.5) kateterde kolonizasyon
saptandı Yoğun Bakım Ünitesi (YBÜ) kapsamındaki BCYB, GCYB, Reanimasyon
ünitelerinde KB oranları sırası ile 1 (%14.3), 1 (%5.6), 9 (%18) olarak saptandı.
Yoğun Bakım Dışı Ünite (YBDÜ) kapsamındaki Dahiliye ve Genel Cerrahi ünitelerinde
KB oranları 3 (%17.6) ve 1 (%12.5) idi. BCYB, GCYB, Reanimasyon, Dahiliye, Genel
Cerrahi ünitelerinde kolonizasyon oranları sırası ile 2 (%28.6), 4 (%22.2), 21 (%42), 8
(%47.1), 4 (%50) olarak saptandı (Tablo 6). KB saptanan 3 (%7.5) vakada malignite, 6
(%12.8) vakada cerrahi müdahale, 7 (%25.9) vakada respiratuar yetmezlik, 1 (%6.7)
vakada kardiyovasküler yetmezlik, 1 (%14.3) vakada kronik böbrek yetmezliği, 3
(%12.5) vakada serebrovasküler hastalık, 1 (%9.1) vakada diabetes mellitus, 3 (%30)
vakada sepsis ve 1 (%100) vakada yanık tanılarıyla izlenmekteydiler. Kolonizasyon
saptanan 18 (%45) vakada malignite, 21 (%44.7) vakada cerrahi müdahale, 7 (%25.9)
vakada respiratuar yetmezlik, 7 (%46.7) vakada kardiyovasküler yetmezlik, 3 (%42.9)
vakada kronik böbrek yetmezliği, 8 (%33.3) vakada serebrovasküler hastalık, 3 (%33.3)
vakada travma, 2 (%18.2) hastada diabetes mellitus, 3 (%30) hastada sepsis saptandı
(Tablo 7).
45
Cinsiyet, yaş, ünite, malignite, cerrahi müdahale, respiratuar yetmezlik,
kardiyovasküler yetmezlik, kronik böbrek yetmezliği, serebrovasküler hastalık, travma,
diabetes mellitus, sepsis, yanık ile KB ve kateter kolonizasyonu arasında istatistiksel
açıdan anlamlı bir fark tespit edilmedi (p>0.05). Yoğun bakım ünitelerindeki vakalarda
altta yatan hastalıklar değerlendirildiğinde yanık ile KB arasında vaka sayısı yeterli
olmamakla birlikte istatiksel açıdan anlamlı fark saptandı (P=0.024)
30 (%30) vaka total parenteral nutrisyon (TPN), 32 (%32) vaka parsiyel parenteral
nutrisyon (PPN) ile beslenirken 38 (%38) vaka parenteral beslenme almadı. 45 (%45)
vaka kan ürünü kullanırken 55 (%55) vaka kan ürünü kullanmadı. 24 (%24) vaka
immünsupresif tedavi alırken 76 (%76) vaka immün supresif tedavi almadı. KB
saptanan 9 (%30) vakada TPN kullanımı, 5 (%15.6) vakada PPN kullanımı, 9 (%20)
vakada kan ürünü kullanımı ve 4 (%16.7) vakanın immünsupresif tedavi aldığı saptandı.
TPN kullanan hastalardan çıkarılan 30 kateterden 12 (%40)’sinde Gram-pozitif kok, 8
(%26.7)’inde Gram-negatif çomak üredi. Kateter ucundan maya üreyen beş vakanın üçü
TPN kullanırken diğer ikisi PPN kullanıyordu. PPN ve mmünsupresif tedavi alan
vakalarda KB gelişmesi istatistiksel açıdan anlamlı bir fark saptanmazken TPN
(p=0.003) ve kan ürünü (p=0.025) kullanan vakalarda daha sık KB gelişmesi
istatistiksel açıdan anlamlı bulundu (Tablo 8).
Opere edilmiş olan vakalarda cerrahi yara tiplerine göre yapılan incelemede
KB ’lerde 3 (%42.8)’ünde temiz-kontamine yara, 2 (%28.6)’sinde kirli-enfekte yara, 1
(%14.3)’inde kontamine yara, 1 (%14.3) temiz yara olarak saptandı. Kateter
kolonizasyonu olanların 13 (%59.1)’ünde temiz-kontamine yara, 4 (%18.2)’ünde
kontamine yara, 3 (%13.6) kirli-enfekte yara, 2 (%9.1) temiz yara bulunuyordu. Cerrahi
yara tipleri ile KB ve kateter kolonizasyon arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark
tespit edilmedi (p>0.05) (Tablo 9).
46
15>10> Dostları ilə paylaş: |