T. C. ŞİŞLİ etfal eğİTİm ve araştirma hastanesi Çocuk sağLIĞi ve hastaliklari anabiLİm dali


BOS FİZYOLOJİSİ, DOLANIMI VE FİZYOPATOLOJİSİ



Yüklə 367,27 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə2/5
tarix15.03.2017
ölçüsü367,27 Kb.
#11458
1   2   3   4   5

BOS FİZYOLOJİSİ, DOLANIMI VE FİZYOPATOLOJİSİ 

BOS ventriküler sistemle subaraknoid boşluk arasında dolaşan berrak renksiz 

bir sıvıdır.  Beyin için doğal bir yastık görevi yapar. Bununla birlikte beyin 

metabolizmasının çeşitli substratlarının, metabolik ürünlerinin, hormonların ve 

nörotransmitterlerin dolaşımını sağlayarak, santral sinir sisteminin iç ortamında 

düzenleme görevi yapmak, beyini mekanik travmalara karşı korumak, beyinin 

ekstrasellüler bölge ile direk temasını engellemek gibi birçok fonksiyonu vardır (10). 

 

BOS’un büyük miktarının lateral ventriküldeki koroid pleksus tarafından 



yapılmaktadır. Lateral ventriküllerde yapılan BOS foramen Monroe yoluyla 3. 

ventriküle, buradan da aquadukt sylvius ile 4. ventriküle gelir ve foramen Magendie 

ile foramen Luschkalar aracılığı ile subaraknoid aralığa geçer. BOS buradan yukarıya 

yönelerek prepontin sisterna yoluyla interpedinküler sisternaya, buradan da 

kiazmatik sistern yoluyla konveksiteye ulaşır. Dorsalden dolaşan BOS ise serebellar 

hemisferlerin üzerinden quadrigeminal sisterne, ambient sisterne, vena serebri magna 

sisterni yoluyla yine konveksiteye ulaşır.  Aynı zamanda BOS spinal kord santral 


 

7

kanalına ve spinal subaraknoid aralığa da geçer. Emilim ise araknoid villuslardan 



venöz sinüslere olmaktadır (10-11). 

 

Beyin ve omurilik etrafındaki subaraknoid mesafede, ventriküller ve canalis 



centralisde bulunan BOS’un toplam miktarı 80-150 ml arasında değişmekle birlikte 

ortalama 130 ml’dir. Bunun 15 ila 40 ml’si ventriküllerde geri kalan miktarı ise 

subaraknoid mesafede bulunur. Lateral ventriküllerdeki koroid pleksus yüzey alanı 

yaklaşık 40 cm2 olup BOS’un %70’i buradan salınır.  

 

BOS  üretim  ve  emilimi  normal  fizyolojik  durumlarda  dinamik                        



dengededir. Üretim ve emilimdeki değişiklikler intrinsik  kompensatuar 

mekanizmalarla düzenlenir. Bu mekanizmalar bloke olursa BOS miktarı patolojik 

düzeye ulaşır (5, 12, 13, 15). 

 

Koroid pleksuslar gestasyonun 35. gününde mezenşimin lateral, 3. ve 4. 



ventriküllerin tavanından girmesiyle oluşmaya başlar.  İntrauterin hayatın 50. 

gününde ise BOS yapımı başlar. (6).  

 

Koroid pleksuslar villuslardan oluşmaktadır. Her villus üzerinde silialar olan 



tek tabakalı kübik epitel ile örtülüdür. Bu hücreler kollagen, fibroblast ve sinir 

liflerinden oluşan bir basal membran üzerine oturmaktadır. Her villusun ortasında 

gevşek duvar yapısına sahip endotel hücreleri arasında sıkı bağlantıları olmayan bir 

kapiller bulunmaktadır.  

 

Koroid pleksustaki kan-beyin bariyeri, parankimin aksine kapillerdeki endotel 



hücreleri arasındaki sıkı bağlantılarla değil, villus üzerindeki hücreler arasındaki sıkı 

bağlantılarla oluşmaktadır (15). Bazal membranın üzerindeki epitelin apikal yüzeyi 

sıkı olarak dizilmiştir ve apikal sıkı bağlantı kan-BOS bariyerini oluşturur (10, 15). 

 

BOS’un yapım yeri olarak koroid pleksus, epandim tabakası ve parankim 



gösterilmektedir. İzole edilmiş koroid pleksus preparatlarının incelenmesi sonucunda 

BOS’un % 80’e yakın kısmının yapımından koroid pleksusun sorumlu olduğunu 



 

8

gösterilmiştir. Ancak BOS’un ekstrakoroidal kaynağı ise iyi bilinmemektedir (5, 10-



11).  

 

BOS’un üretim aşamalarından ilki villusun ortasındaki kapillerden, endotel 



hücreleri arasındaki sıkı bağlantılar nedeni ile hidrostatik basınç sonucu damar dışına 

sızan ultrafiltratın villusta birikmesidir. Bu birikinti koroid pleksus hücresi tarafından 

BOS adı verilen sıvıya dönüştürülerek salgılanmaktadır. Basal membran tarafında 

biriken ultrafiltrat Na+-K+ ATP’azın sodyumu aktif olarak hücre içine 

pompalamasıyla hücre içine sodyum transportunu sağlamakta, su da sodyum ile 

birlikte pasif olarak hücre içine girmektedir. Aynı pompa klora da yardımcı olmakta 

veya klor bu pompadan bağımsız olarak hücre içine girmektedir. Hücre içinde BOS 

özelliklerini alan sıvı yine Na+-K+ ATP’azın yardımıyla ventrikül içine bakan hücre 

duvarı tarafından aktif olarak ventriküler boşluğa salgılanmaktadır. Bu olay bir denge 

içerisinde sürdürülmektedir (5, 15). Normal fizyolojik durumlarda BOS üretimi 

intrakranial basınçtan etkilenmez, ancak yeteri kadar yüksek intrakranial basınç, 

BOS yapımının birinci aşaması olan ultrafiltrat yapımını etkileyeceğinden BOS 

yapımında azalma görülebilir (5). 

 

Günde 500 cc üretilen BOS’un ortalama üretim hızı saatte 20 ml’dir. 



Yenidoğan döneminde ise bu oran daha düşüktür (10.11.12).  

 

Vücut  ısısı ve erum osmolaritesindeki değişiklikler BOS yapımında etkili 



değildir.  BOS yapımını etkileyen maddelerden furosemidin karbonik anhidraza 

etkiden çok hücre içine giren klorürü durdurması ile BOS yapımında azalmaya neden 

olduğu sanılmaktadır (5). Asetazolamid ise, hücre içinde bikarbonat yapımında ve 

BOS oluşumunda önemli rolü olan karbonik anhidraz enzim blokajı ile insanlarda ve 

deneysel modellerde BOS yapımında azalmaya neden olmaktadır (5).  

 

BOS emilimi daha çok süperior sagital sinüs boyunca yerleşmiş olan araknoid 



granülasyonlarda olur. Subaraknoid bölgeden araknoid granülasyonlardaki venöz 

gölcüklere gelen BOS buradan serebral venler içerisine emilir. Olfaktor sinir kılıfı 



 

9

BOS emiliminde alternatif yoldur. Özellikle intrakranial basınç artışı  sırasında bu 



yolların daha fazla çalıştığı sanılmaktadır (5, 10, 15). 

 

BOS emilimi basınca duyarlıdır.  İntrakranial basınç arttığında BOS 



absorbsiyonu artar, bir temel değerin altında ise absorbsiyon azalır. Yapılan 

çalışmalarda bu değer 68 mmH2O’dur. (12, 15). 

 

TANIM 

Hidrosefali; BOS üretim ve emilimi arasındaki dengesizlik veya BOS 

dolanım yollarında herhangi bir yerde tıkanma sonucu ventriküllerde BOS birikimi 

ve bunlara bağlı olarak sıklıkla intrakranial basınç yükselmeleri ile karakterize 

patolojik bir durumdur (12).Çocukluk dönemindeki ve çok yaşlı hastalarda devreye 

giren kompensatuvar mekanizmalar ile BOS basıncı normal sınırlarda da olabilir 

(12).  

İNSİDANS 

Genel popülasyonda hidrosefali insidansı tam olarak bilinmemektedir. Ancak 

infantil dönemde 3-4/1000 canlı doğum, konjenital hastalıklarla ilişkili olarak gelişen 

hidrosefali insidansı ise 0,9-1.5/1000 canlı doğum olarak bildirilmektedir (13). 

Prematür infantlardaki inraventriküler kanamaya bağlı olarak gelişen hidrosefalinin 

insidansı daha yüksektir (12, 13). 



 

FİZYOPATOLOJİ 

Hidrosefali oluşumunda üç önemli hipotez mevcuttur.  (12); 

1. BOS dolanım yollarında obstrüksiyon 

2. BOS üretiminde artış 

3. Yeterli olmayan venöz drenaj 

 

1-BOS dolanım yollarında obstrüksiyon: BOS dolaşım yollarında iki tip 

engel ile karşılaşılmaktadır.  Bunlar ventriküler sistemde ve subaraknoid bölgede 

tıkanmaya neden olan lezyonlardır. Buna göre hidrosefali kominikan ve 

nonkominikan olmak üzere iki ana başlık altında incelenir. Ventriküler sistemde 

BOS dolanımını engelleyici lezyonla varlığında oluşan hidrosefali nonkommunikan, 



 

10

ventriküler sistemdeki BOS dolaşım yollarının dışında, subaraknoid bölgede 



tıkanmanın olduğu durumlarda oluşan hidrosefaliler ise kommunike tip hidrosefali 

olarak adlandırılmaktadır (12, 13). 



2- BOS üretiminde artış:  BOS dolanım yollarında herhangi bir tıkanıklık 

olmadan, BOS’un aşırı üretimi sonucu oluşan hidrosefalinin tipik örneği ve en sık 

nedeni koroid pleksus papillomudur. Bu olgularda BOS üretimi genellikle normalin 

1,5-2 katı kadar artar. Bu durmda gelişen hidrosefalinin bir başka mekanizması ise, 

papillomlardaki kanamaya bağlı olarak gelişen fibrozis ve BOS’un protein 

içeriğindeki artış sonucu interventriküler foramenlerde, aquaduktta ve araknoid 

granülasyonlarda tıkanmalar nedeni ile BOS dolaşımının bozulmasıdır (12). 

Papillomlar 3 ve 4. ventriküldeki koroid pleksuslardan köken almışlarsa direkt 

ventriküler sistem içerisindeki tıkanmaya bağlı olarak nonkommunike hidrosefali 

nedeni olabilir.   

 

3-Yeterli olmayan venöz drenaj: Sefalik venöz basınç artması sonucunda 

araknoid villuslarda da basınç artacağı ve BOS emilimi için önemli olan basınç 

gradienti azalacağından hidrosefali oluşabilir. (12, 13). BOS dolanım yollarındaki 

tıkanmanın sebebine bakmaksızın hastaların yaşına bağlı olarak geniş bir yelpaze 

oluşturan patolojik bulguların başında ventriküler genişleme gelir. Beyaz cevher 

atrofisi, periventriküler beyin dokusunda yumuşak ödem, koroid pleksuslarda 

fibrozis, epandimal epitelde belirgin incelme, ventriküler divertikül oluşumu, septum 

pellisidumda fenestrasyon ve interhemisferik komissurda incelme ve uzama 

ventriküler genişlemenin önde gelen patolojik etkileridir (12, 14). 

 

HİSTOPATOLOJİ 

Hidrosefali erken dönemde kortikal incelme ve ventriküler dilatasyona neden 

olur. Bu değişiklikler daha çok oksipital hornlarda belirgindir. Ventriküler sistem 

dilatasyonu yukarıdan aşağıya doğru önce lateral ventriküllerden başlar. Supraoptik 

ve suprapineal çıkmazların da etkilenmesiyle 3. ventriküldeki dilatasyon oluşur. İnce 

olan aquaduktus Sylvius ise dilatasyona dirençlidir. 4. ventrikül serebellum içine 

doğru genişlemektedir. Ventriküler epandimal hücreler düzleşmekte ve siliasız bir 

hal almaktadır. Ventral olarak epandimal membran yırtılmasıyla subepandimal ödem 



 

11

ve skleroz gelişir. Beyaz cevherde harabiyet kortekslerde kan akımının fazlalığı 



sebebiyle gri cevher ile karşılaştırıldığında daha büyük olur (12). 

Şant takılması ile gliozis nöral elemanların yerini alır (12). Koroid 

pleksuslarda fibrozis artar, septum pellisidumda seperasyon ve ventriküler divertikül 

formasyonu oluşur. Rubin ve arkadaşları hidrosefalide, aksonlarda primer olarak 

harabiyet ve sekonder olarak da miyelin kaybı ve kronik astrogliozis olduğunu rapor 

etmişlerdir (12).  



 

ETYOLOJİ 

Hidrosefali edinsel ve konjenital olabilir. Edinsel hidrosefalinin nedenleri 

çoğunlukla bilinirken, konjenital hidrosefalide etyolojiler ise sıklıkla 

bilinmemektedir. 

Konjenital hidrosefalide; maternal malnutrisyon, toksinler, İU TORCH grubu 

enfekiyonların rol oynadığı gösterilmiştir. Edinsel hidrosefalinin etyolojisinde vuruk, 

intrakranial kanama, menenjit ve tümör gibi patolojiler bulunmaktadır (12).  

Ayrıca hidrosefali BOS dolanım yolundaki engelin yerine göre kominikan ve 

nonkominikan hidrosefali olarak ta sınıflandırılmaktadır. Buna göre; 

1)Kominikan Hidrosefali; Genellikle BOS emiliminin enfeksiyon ve başka 

sebeplere sekonder  bozulması sonucu oluşur.Ventriküler sistem dışında BOS akım 

problemi söz konusudur. 

2)Nonkominikan Hidrosefali; Ventriküllerden subaraknoid mesafeye geçiş 

yolu üzerindeki bir tıkanma sonucu oluşan hidrosefalilerdir. Ventriküllerde 

dilatasyon ve basınç artışı görülür.Fetal dönemde görülen hidrosefalilerin büyük bir 

kısmı nonkominikan tiptedir. 

Pediatrik dönemde görülen hidrosefaliler etyolojik nedenlerine göre 

konjenital ve edinsel iki alt grupta toplanabilir. Bu alt gruplara göre yapılan sınıflama 

aşağıda tablo 1 de verilmiştir. (5). 

        

 

 

 


 

12

    Tablo 1: Hidrosefali nedenleri 



Konjenital nedenler                                      Edinsel nedenler 

Aquadukt Sylvius stenozu                              Neoplazmlar 

Dandy-Walker malformasyonu                     Araknoid kist 

Tip II Chiari malformasyonu                        Germinal matriks kanaması 

Bickers Adams sendromu                             Galen veni anevrizması 

Foramen Monro agenezisi                              Enfeksiyon 

Araknoid granülasyon agenezisi                    Akondroplazi 

Ensefalosel Kraniosinostoz 

İdiopatik 

İdiopatik 



 

1)Akuadukt stenozu:  3 ve 4. ventrikül arasında ilişkiyi aquaduktus Sylvius 

sağlar. Konjenital hidrosefaliler içerisinde %2 sıklıkla görülen tek başına aquaduktus 

atrezisi veya stenozu X’e bağlı iletilmektedir. Bu olgularda doğumda hidrosefali ve 

sefalopelvik orantısızlık mevcuttur. IU dönemde yapılan ultrasonografik 

incelemelerde genellikle tanı konulur. Prenatal tanı konulan olgularda prognozun 

kötüdür ve mortalite %40 civarındadır.  (33). Konjenital aquaduktal stenoza bağlı 

gelişen hidrosefaliler BOS’u azaltıcı medikal tedaviye yanıt vermezler ve ciddi bir 

seyir gösterirler.%70-%80 oranında spina bifida ve diğer konjenital anomalilerle 

birliktelik gösterir. Aquadukt stenozunun gelişimiyle ilgili bazı teoriler ortaya 

sürülmüşse de etyolojisi hakkında kesin bir görüş birliği bulunmamaktadır (5). 

 

Pediatrik dönemdeki hidrosefali olgularının yaklaşık %10’undan konjenital 



veya edinsel aquadukt stenozu sorumludur (5). Bununla birlikte intrauterin 

enfeksiyonlar ve intraventriküler kanama nedenleriyle oluşan subepandimal gliozis 3. 

ve 4. ventrikül arasındaki BOS akımında tıkanmaya neden olarak ayrıca 

periaquaduktal yerleşimli astrositomlarda yapmış oldukları kitle etkisiyle aquadukt 

stenozuna neden olabilmektedir. Ayrıca nörofibromatozis olgularında da aquadukt 

stenozu gelişebildiği gösterilmiştir (34).  

 

2- Chiari malformasyonu: Servikomedüller bileşkenin kaudale yer 

değiştirmesi ile serebellar tonsiller,  pons, 4. ventrikül ve medullanın foramen 

magnumda veya altında olduğu bir patolojidir. Myelomeningoselli hastaların büyük 

bir çoğunluğunda Chiari tip II malformasyonu görülebilir ve bunların % 80-90’ında 

semptomatik hidrosefali gelişebilir (5). 


 

13

3- Dandy Walker malformasyonu: Foramen Magendie ve Luschkaların 

atrezisi, 4. ventrikül ile birleşen büyük bir posterior fossa kisti ve serebellar vermis 

agenezisinin birlikte olduğu bir malformasyondur. Dandy-Walker malformasyonlu 

infantların yaklaşık %80-90’ında kommunike veya nonkommunike tipte hidrosefali 

bulunmaktadır (5, 34). Dandy-Walker varyant terimi ise serebeller vermis hipogenezi 

ve 4.ventrikülün kistik genişlemesinin olduğu ancak posterior fossanın genişlemediği 

durumlarda kullanılmaktadır. 

 

4- Konjenital enfeksiyonlar: CMV, rubella, kabakulak, parainfluenza, 

toksoplasmozis ve su çiçeği plasentayı geçerek intrauterin enfeksiyon ve ardından 

hidrosefaliye neden olabilen belli başlı konjenital enfeksiyonlardır (5).CMV, 

araknoidit sonrası BOS akımında direnç oluşturarak, bir protozoon olan 

toksoplazmozis ise beyin parankiminde subaraknoid bölgede ve aquaduktta 

enfeksiyon oluşturarak hidrosefaliye yol açabilirler (5).  

 

5- Edinsel enfeksiyonlar: Üç aydan küçük infantlarda E.coli, S.aureus ve 

gram negatif basiller gibi bakteriel enfeksiyonlara sık rastlanırken, üç yaşına kadar 

olan çocuklarda H.influenzae, Pneumococcus, Meningococcus ve S.aureus görülür. 

Üç yaşından büyük çocuklarda ise Meningococcus, Pneumococcus, Streptococcus, 

Staphilococcus, Gonococcus ve H.influenzae’nın enfeksiyon etkeni olarak izole 

edildiği bildirilmektedir (5). Nörosistiserkozis gibi parazitik enfeksiyonlar 

ventriküler sistemin akut tıkanması ile hızla gelişen hidrosefaliye yol açabilirler (5). 

 

6- İntrakranial kitle: İntrakranial kitle lezyonlarına bağlı olarak hidrosefali 

gelişimi yaklaşık olarak %20 dolaylarındadır.  İntrakranial kitleler konjenital ya da 

edinsel olabilir. Bu kitleler tümör, kist veya apse şeklinde olabilirler. Konjenital 

intrakranial kitlelerin erken embriogenez döneminde anormal hücre 

proliferasyonunun bir ajan tarafından uyarılmasıyla oluştukları düşünülmektedir. 

Posterior fossa tümörlerine bu popülasyon içerisinde daha sık rastlanır (5). Beyin 

sapı gliomlu olguların %25’inde de hidrosefali görülmüştür. 3. ventrikül 

bölgesindeki hidrosefaliye neden olan tümöral oluşumlar kraniofarengioma, 

hipotalamik gliomlar ve optik gliomlardır. Koroid pleksus papillomları obstrüktif 



 

14

proçesten çok aşırı BOS üretimi sebebiyle hidrosefaliye yol açarlar. Tümörün yol 



açtığı fibrozis araknoid granülasyonlarda, aquaduktta ve interventriküler 

foramenlerde tıkanmalara neden olarak nonkommunike tip hidrosefaliye de neden 

olabilmektedir(35). 

 

7- Germinal matriks kanamaları:  Germinal matriks kanamaları çocukluk 

çağı hidrosefalilerin sebepleri arasında %10-15 oranında görülür (5, 16). Bu grup 

germinal matriks kanaması, travmatik kanama, vasküler malformasyonlara bağlı 

kanamalar ve diğer nedenleri içerir. Doğum ağırlığı 1500 gr’ın altında olan düşük 

doğum ağırlıklı infantlar ve gestasyonel yaşı 32 haftanın altında olan prematürlerin 

1/3’de germinal matriks kanaması geliştiği bildirilmektedir (5, 17).  

 

8 - İdiopatik hidrosefali: Çocukluk döneminde gelişen hidrosefalilerin 

yaklaşık %10-15’inde herhangi bir neden bulunamamaktadır (5). 

 

KLİNİK SEMPTOM VE BULGULAR 

Hidrosefalide semptom ve klinik bulguların ortaya çıkması olguların yaş 

grubuna göre değişmekle birlikte hidrosefali sebebinin oluşturduğu intrakranial 

basınç artışına bağlıdır.(5). Semptom ve klinik bulgulardaki bu değişiklikler özellikle 

hidrosefali oluşumu sırasındaki kranial süturların açık olup olmaması ile ilgilidir. 

Kranial sütürlerin açık olduğu 2 yaşın altındaki çocuklarda baş çevresinde büyüme 

en önemli bulgulardan biridir. Yenidoğan döneminde baş çevresi ortalama 33-36 

cm’dir ve düzenli takiplerdeki haftalık 1cm’lik artış normal olarak kabul edilir. 

Ancak haftalık 2cm ve üzerindeki artışlar ve ek diğer bulgularla birlikte hidrosefaliyi 

düşündürebilir (5).  

 

Ayrıca fontaneller açıksa fontanel kabarıklığı, kranial sütürlerde açılmalar, 



skalp venlerinde dolgunluk, apne, bradikardi, oftalmopleji, kusma, iştahsızlık, kilo 

alamama, uykuya eğilim, ilerlemiş olgularda ise frontal çıkıntı ve setting sun 

fenomeni (batan güneş belirtisi) klinik olarak görülebilir (12). 

 


 

15

Kranial sütürler ve fontanelleri kapanmış çocuklarda ise, hidrosefalinin neden 



olduğu kafa içi basınç artış sendromuna (KİBAS) bağlı olaraken sık karşılaşılacak 

semptom ve klinik bulgular arasında baş  ağrısı, papil ödemi, kusma, şuur 

değişiklikleri, kişilik değişiklikleri, hafıza kaybı, okul başarısında düşme, irritabilite 

ve mental bozukluk gelmektedir. 

 

TANI YÖNTEMLERİ 

Hasta hikayesi, fizik ve nörolojik muayene hidrosefali tanısında en önemli 

unsurlardır. Radyolojik tetkikler ile hidrosefali tanısını desteklemektedir. 

Ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme 

(MRG) kullanılabilen radyolojik yöntemlerdir(5).  

Ultrasonografi; Hidrosefalisi kanıtlanmış veya şüpheli olan prenatal 

infantların takibinde kullanılabilir. Radyasyon içermemesi, taşınabilir olması ve 

hastaya sedasyon gerektirmemesi gibi avantajları olmakla birlikte, yalnızca fontaneli 

açık olan infantlarda kullanılabilmesi ve yalnızca supratentorial yapıları 

gösterebilmesi sebebiyle sınırlı kullanım alanına sahiptir (5). 

BT; Hidrosefali tanısında kesin ve hızlı sonuç verebilmesinin yanısıra, 

hidrosefalinin uzun süreli takibinde kullanılmaktadır. Ayrıca BT ile (2, 5); 

-Ventriküler sisteme intraventriküler veya ekstraventriküler bası oluşturan yer

 

   kaplayıcı lezyonların tanısı konulabilmekte,  



-Temporal hornlardaki genişleme görülebilmekte (2 mm<) 

-Transepandimal BOS geçişi sebebiyle oluşabilen periventriküler hipodansite 

seçilebilmekte  

-Kortikal sulkuslarda kompresyon, subaraknod bölgede obliterasyon 

izlenmekte    

-Frontal hornlar arasındaki mesafe ve aynı düzlemdeki bifrontal çapın oranı 

(Evans indeksi) %30’dan büyük olarak tespit edilebilmektedir. Evans indeksinin 

büyüklüğüne göre ventriküler genişlemenin derecesi hesaplanabilir. 

 

MRG; Radyasyon içermemesi, multiplanar görüntü verebilmesi, kesin ve 



doğru tanıya varılabilmesi sebebiyle günümüzde diagnostik değeri oldukça yüksek 

olan bir görüntüleme yöntemidir. MRG intrakranial patolojileri ve transepandimal 



 

16

BOS absorbsiyonunu net olarak gösterebilmektedir. MRG ile BOS akım dinamikleri 



ve intrakranial lezyonun kesin lokalizasyonunu belirleyebiliriz(5).  

Ventrikülografi ve sisternografi ise; BOS akım alanları arasında 

komunikasyon olup olmadığını ortaya koyabilen diğer radyolojik yöntemlerdir (5). 

Lomber ponksiyon; hidrosefalide basıncın normal veya yüksek olup 

olmadığının değerlendirilmesini sağlayabilir. Nonkomunike hidrosefalide lomber 

ponksiyon yapılması herniasyon riski sebebiyle kontrendikedir. (5). 

Diğer tanısal tetkiklerden kraniografi; küçük çocuklarda sütür ayrılmalarını, 

daha büyük çocuklarda ise dövülmüş bakır görünümü ve sella turcica erozyonunu 

gösterebilmektedir (5). 

 

TEDAVİ 

Cerrahiye engel bir durum söz konusu olmadıkça hidrosefalide tedavi 

cerrahidir. 

 

Tıbbi Tedavi: Hızlı ilerleyen ve artmış intrakranial basınca bağlı klinik 

bulguları olan hidrosefalik olgularda tıbbıi tedavi şant cerrahisinin yerine 

düşünülemez. Ancak yavaş gelişen hidrosefali olgularında ve çok küçük infantlarda 

şant cerrahisi belirgin bir risk taşıyorsa cerrahi müdahale yapılana kadar kısa bir 

zaman için tıbbi tedavi denenebilir (18, 19).BOS üretimi 0.35 ml/dk olup emilim de 

yaklaşık olarak üretim oranlarındadır (20). BOS üretiminden sorumlu mekanizmalar 

ise koroidal kapiller hücre duvarındaki hidrostatik basınç, koroidal epiteldeki Na

+

/K

+



 

ATPaz enzimi ile karbonik anhidraz enzimi kontrolündedir (19).BOS üretimini 

azaltmak amaçlı yapılan medikal tedaviler; BOS üretimini enzimatik düzeyde 

azaltmak veya beyin interstisyel sıvısını azaltmaya yönelik osmotik ajanlar ve 

araknoid villuslarda emilim defekti varsa fibrinolitik ajanların kullanılması şeklinde 

olmuştur (19). Bu amaçlarla karbonik anhidraz enzim inhibitörü olarak asetazolamid 

ve furosemid, Na

+

/K



+

ATPaz enzim inhibitörü olarak bir kardiak glikozid olan 

digoksin ve ouabain, interstisiel sıvı miktarını azaltmak için isosorbid ve osmotik 

diüretik olan mannitol, üre ve gliserol, fibrinolitik ajan olarak da heparin ve ürokinaz 

deneysel modellerde ve bazı hidrosefali hastalarında kullanılmıştır. Diüretikler 


 

17

günümüzde halen kullanılan ilaçlardır. Özellikle infantil dönemde hemorajik BOS 



içeren hidrosefali olgularında diüretikler uygun koşullar sağlanıp,  şant uygulaması 

yapılıncaya kadar kullanılmaktadır (19).  

 

Koroid pleksus apikal yüzeyindeki Cl



-

 transportunu engelleyen Furosemid 

BOS üretimini yaklaşık %50 oranında azaltabilir (5). Furosemid 1mg/kg/gün 

şeklinde kullanılmaktadır. Karbonik anhidraz enzim inhibitörü olan asetazolamid de 

BOS üretimini aynı oranda azaltabilir. Asetazolamidin bu etkisinin yanı sıra bir diğer 

etkisi de koroidal arterlerde vazokonstrüksiyon oluşturmasıdır. Asetazolamid 25 

mg/kg/gün  şeklinde başlanır ve 100 mg/kg/gün dozuna kadar çıkılabilir. 

Asetazolamid’in böbrekte bikarbonat kaybı ile metabolik asidoza ve infantil 

dönemde ise myelinizasyonda toksik etkiye yol açan yan etkileri mevcuttur. (18, 19). 

Furosemid de böbrekte hidrojen atılımı etkisiyle metabolik alkoloza ve renal tübüler 

kalsiyum atılımını arttırarak da nefrokalsinozise yol açabilir (5, 18).  

 


Yüklə 367,27 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin