BOS FİZYOLOJİSİ, DOLANIMI VE FİZYOPATOLOJİSİ
BOS ventriküler sistemle subaraknoid boşluk arasında dolaşan berrak renksiz
bir sıvıdır. Beyin için doğal bir yastık görevi yapar. Bununla birlikte beyin
metabolizmasının çeşitli substratlarının, metabolik ürünlerinin, hormonların ve
nörotransmitterlerin dolaşımını sağlayarak, santral sinir sisteminin iç ortamında
düzenleme görevi yapmak, beyini mekanik travmalara karşı korumak, beyinin
ekstrasellüler bölge ile direk temasını engellemek gibi birçok fonksiyonu vardır (10).
BOS’un büyük miktarının lateral ventriküldeki koroid pleksus tarafından
yapılmaktadır. Lateral ventriküllerde yapılan BOS foramen Monroe yoluyla 3.
ventriküle, buradan da aquadukt sylvius ile 4. ventriküle gelir ve foramen Magendie
ile foramen Luschkalar aracılığı ile subaraknoid aralığa geçer. BOS buradan yukarıya
yönelerek prepontin sisterna yoluyla interpedinküler sisternaya, buradan da
kiazmatik sistern yoluyla konveksiteye ulaşır. Dorsalden dolaşan BOS ise serebellar
hemisferlerin üzerinden quadrigeminal sisterne, ambient sisterne, vena serebri magna
sisterni yoluyla yine konveksiteye ulaşır. Aynı zamanda BOS spinal kord santral
7
kanalına ve spinal subaraknoid aralığa da geçer. Emilim ise araknoid villuslardan
venöz sinüslere olmaktadır (10-11).
Beyin ve omurilik etrafındaki subaraknoid mesafede, ventriküller ve canalis
centralisde bulunan BOS’un toplam miktarı 80-150 ml arasında değişmekle birlikte
ortalama 130 ml’dir. Bunun 15 ila 40 ml’si ventriküllerde geri kalan miktarı ise
subaraknoid mesafede bulunur. Lateral ventriküllerdeki koroid pleksus yüzey alanı
yaklaşık 40 cm2 olup BOS’un %70’i buradan salınır.
BOS üretim ve emilimi normal fizyolojik durumlarda dinamik
dengededir. Üretim ve emilimdeki değişiklikler intrinsik kompensatuar
mekanizmalarla düzenlenir. Bu mekanizmalar bloke olursa BOS miktarı patolojik
düzeye ulaşır (5, 12, 13, 15).
Koroid pleksuslar gestasyonun 35. gününde mezenşimin lateral, 3. ve 4.
ventriküllerin tavanından girmesiyle oluşmaya başlar. İntrauterin hayatın 50.
gününde ise BOS yapımı başlar. (6).
Koroid pleksuslar villuslardan oluşmaktadır. Her villus üzerinde silialar olan
tek tabakalı kübik epitel ile örtülüdür. Bu hücreler kollagen, fibroblast ve sinir
liflerinden oluşan bir basal membran üzerine oturmaktadır. Her villusun ortasında
gevşek duvar yapısına sahip endotel hücreleri arasında sıkı bağlantıları olmayan bir
kapiller bulunmaktadır.
Koroid pleksustaki kan-beyin bariyeri, parankimin aksine kapillerdeki endotel
hücreleri arasındaki sıkı bağlantılarla değil, villus üzerindeki hücreler arasındaki sıkı
bağlantılarla oluşmaktadır (15). Bazal membranın üzerindeki epitelin apikal yüzeyi
sıkı olarak dizilmiştir ve apikal sıkı bağlantı kan-BOS bariyerini oluşturur (10, 15).
BOS’un yapım yeri olarak koroid pleksus, epandim tabakası ve parankim
gösterilmektedir. İzole edilmiş koroid pleksus preparatlarının incelenmesi sonucunda
BOS’un % 80’e yakın kısmının yapımından koroid pleksusun sorumlu olduğunu
8
gösterilmiştir. Ancak BOS’un ekstrakoroidal kaynağı ise iyi bilinmemektedir (5, 10-
11).
BOS’un üretim aşamalarından ilki villusun ortasındaki kapillerden, endotel
hücreleri arasındaki sıkı bağlantılar nedeni ile hidrostatik basınç sonucu damar dışına
sızan ultrafiltratın villusta birikmesidir. Bu birikinti koroid pleksus hücresi tarafından
BOS adı verilen sıvıya dönüştürülerek salgılanmaktadır. Basal membran tarafında
biriken ultrafiltrat Na+-K+ ATP’azın sodyumu aktif olarak hücre içine
pompalamasıyla hücre içine sodyum transportunu sağlamakta, su da sodyum ile
birlikte pasif olarak hücre içine girmektedir. Aynı pompa klora da yardımcı olmakta
veya klor bu pompadan bağımsız olarak hücre içine girmektedir. Hücre içinde BOS
özelliklerini alan sıvı yine Na+-K+ ATP’azın yardımıyla ventrikül içine bakan hücre
duvarı tarafından aktif olarak ventriküler boşluğa salgılanmaktadır. Bu olay bir denge
içerisinde sürdürülmektedir (5, 15). Normal fizyolojik durumlarda BOS üretimi
intrakranial basınçtan etkilenmez, ancak yeteri kadar yüksek intrakranial basınç,
BOS yapımının birinci aşaması olan ultrafiltrat yapımını etkileyeceğinden BOS
yapımında azalma görülebilir (5).
Günde 500 cc üretilen BOS’un ortalama üretim hızı saatte 20 ml’dir.
Yenidoğan döneminde ise bu oran daha düşüktür (10.11.12).
Vücut ısısı ve erum osmolaritesindeki değişiklikler BOS yapımında etkili
değildir. BOS yapımını etkileyen maddelerden furosemidin karbonik anhidraza
etkiden çok hücre içine giren klorürü durdurması ile BOS yapımında azalmaya neden
olduğu sanılmaktadır (5). Asetazolamid ise, hücre içinde bikarbonat yapımında ve
BOS oluşumunda önemli rolü olan karbonik anhidraz enzim blokajı ile insanlarda ve
deneysel modellerde BOS yapımında azalmaya neden olmaktadır (5).
BOS emilimi daha çok süperior sagital sinüs boyunca yerleşmiş olan araknoid
granülasyonlarda olur. Subaraknoid bölgeden araknoid granülasyonlardaki venöz
gölcüklere gelen BOS buradan serebral venler içerisine emilir. Olfaktor sinir kılıfı
9
BOS emiliminde alternatif yoldur. Özellikle intrakranial basınç artışı sırasında bu
yolların daha fazla çalıştığı sanılmaktadır (5, 10, 15).
BOS emilimi basınca duyarlıdır. İntrakranial basınç arttığında BOS
absorbsiyonu artar, bir temel değerin altında ise absorbsiyon azalır. Yapılan
çalışmalarda bu değer 68 mmH2O’dur. (12, 15).
TANIM
Hidrosefali; BOS üretim ve emilimi arasındaki dengesizlik veya BOS
dolanım yollarında herhangi bir yerde tıkanma sonucu ventriküllerde BOS birikimi
ve bunlara bağlı olarak sıklıkla intrakranial basınç yükselmeleri ile karakterize
patolojik bir durumdur (12).Çocukluk dönemindeki ve çok yaşlı hastalarda devreye
giren kompensatuvar mekanizmalar ile BOS basıncı normal sınırlarda da olabilir
(12).
İNSİDANS
Genel popülasyonda hidrosefali insidansı tam olarak bilinmemektedir. Ancak
infantil dönemde 3-4/1000 canlı doğum, konjenital hastalıklarla ilişkili olarak gelişen
hidrosefali insidansı ise 0,9-1.5/1000 canlı doğum olarak bildirilmektedir (13).
Prematür infantlardaki inraventriküler kanamaya bağlı olarak gelişen hidrosefalinin
insidansı daha yüksektir (12, 13).
FİZYOPATOLOJİ
Hidrosefali oluşumunda üç önemli hipotez mevcuttur. (12);
1. BOS dolanım yollarında obstrüksiyon
2. BOS üretiminde artış
3. Yeterli olmayan venöz drenaj
1-BOS dolanım yollarında obstrüksiyon: BOS dolaşım yollarında iki tip
engel ile karşılaşılmaktadır. Bunlar ventriküler sistemde ve subaraknoid bölgede
tıkanmaya neden olan lezyonlardır. Buna göre hidrosefali kominikan ve
nonkominikan olmak üzere iki ana başlık altında incelenir. Ventriküler sistemde
BOS dolanımını engelleyici lezyonla varlığında oluşan hidrosefali nonkommunikan,
10
ventriküler sistemdeki BOS dolaşım yollarının dışında, subaraknoid bölgede
tıkanmanın olduğu durumlarda oluşan hidrosefaliler ise kommunike tip hidrosefali
olarak adlandırılmaktadır (12, 13).
2- BOS üretiminde artış: BOS dolanım yollarında herhangi bir tıkanıklık
olmadan, BOS’un aşırı üretimi sonucu oluşan hidrosefalinin tipik örneği ve en sık
nedeni koroid pleksus papillomudur. Bu olgularda BOS üretimi genellikle normalin
1,5-2 katı kadar artar. Bu durmda gelişen hidrosefalinin bir başka mekanizması ise,
papillomlardaki kanamaya bağlı olarak gelişen fibrozis ve BOS’un protein
içeriğindeki artış sonucu interventriküler foramenlerde, aquaduktta ve araknoid
granülasyonlarda tıkanmalar nedeni ile BOS dolaşımının bozulmasıdır (12).
Papillomlar 3 ve 4. ventriküldeki koroid pleksuslardan köken almışlarsa direkt
ventriküler sistem içerisindeki tıkanmaya bağlı olarak nonkommunike hidrosefali
nedeni olabilir.
3-Yeterli olmayan venöz drenaj: Sefalik venöz basınç artması sonucunda
araknoid villuslarda da basınç artacağı ve BOS emilimi için önemli olan basınç
gradienti azalacağından hidrosefali oluşabilir. (12, 13). BOS dolanım yollarındaki
tıkanmanın sebebine bakmaksızın hastaların yaşına bağlı olarak geniş bir yelpaze
oluşturan patolojik bulguların başında ventriküler genişleme gelir. Beyaz cevher
atrofisi, periventriküler beyin dokusunda yumuşak ödem, koroid pleksuslarda
fibrozis, epandimal epitelde belirgin incelme, ventriküler divertikül oluşumu, septum
pellisidumda fenestrasyon ve interhemisferik komissurda incelme ve uzama
ventriküler genişlemenin önde gelen patolojik etkileridir (12, 14).
HİSTOPATOLOJİ
Hidrosefali erken dönemde kortikal incelme ve ventriküler dilatasyona neden
olur. Bu değişiklikler daha çok oksipital hornlarda belirgindir. Ventriküler sistem
dilatasyonu yukarıdan aşağıya doğru önce lateral ventriküllerden başlar. Supraoptik
ve suprapineal çıkmazların da etkilenmesiyle 3. ventriküldeki dilatasyon oluşur. İnce
olan aquaduktus Sylvius ise dilatasyona dirençlidir. 4. ventrikül serebellum içine
doğru genişlemektedir. Ventriküler epandimal hücreler düzleşmekte ve siliasız bir
hal almaktadır. Ventral olarak epandimal membran yırtılmasıyla subepandimal ödem
11
ve skleroz gelişir. Beyaz cevherde harabiyet kortekslerde kan akımının fazlalığı
sebebiyle gri cevher ile karşılaştırıldığında daha büyük olur (12).
Şant takılması ile gliozis nöral elemanların yerini alır (12). Koroid
pleksuslarda fibrozis artar, septum pellisidumda seperasyon ve ventriküler divertikül
formasyonu oluşur. Rubin ve arkadaşları hidrosefalide, aksonlarda primer olarak
harabiyet ve sekonder olarak da miyelin kaybı ve kronik astrogliozis olduğunu rapor
etmişlerdir (12).
ETYOLOJİ
Hidrosefali edinsel ve konjenital olabilir. Edinsel hidrosefalinin nedenleri
çoğunlukla bilinirken, konjenital hidrosefalide etyolojiler ise sıklıkla
bilinmemektedir.
Konjenital hidrosefalide; maternal malnutrisyon, toksinler, İU TORCH grubu
enfekiyonların rol oynadığı gösterilmiştir. Edinsel hidrosefalinin etyolojisinde vuruk,
intrakranial kanama, menenjit ve tümör gibi patolojiler bulunmaktadır (12).
Ayrıca hidrosefali BOS dolanım yolundaki engelin yerine göre kominikan ve
nonkominikan hidrosefali olarak ta sınıflandırılmaktadır. Buna göre;
1)Kominikan Hidrosefali; Genellikle BOS emiliminin enfeksiyon ve başka
sebeplere sekonder bozulması sonucu oluşur.Ventriküler sistem dışında BOS akım
problemi söz konusudur.
2)Nonkominikan Hidrosefali; Ventriküllerden subaraknoid mesafeye geçiş
yolu üzerindeki bir tıkanma sonucu oluşan hidrosefalilerdir. Ventriküllerde
dilatasyon ve basınç artışı görülür.Fetal dönemde görülen hidrosefalilerin büyük bir
kısmı nonkominikan tiptedir.
Pediatrik dönemde görülen hidrosefaliler etyolojik nedenlerine göre
konjenital ve edinsel iki alt grupta toplanabilir. Bu alt gruplara göre yapılan sınıflama
aşağıda tablo 1 de verilmiştir. (5).
12
Tablo 1: Hidrosefali nedenleri
Konjenital nedenler Edinsel nedenler
Aquadukt Sylvius stenozu Neoplazmlar
Dandy-Walker malformasyonu Araknoid kist
Tip II Chiari malformasyonu Germinal matriks kanaması
Bickers Adams sendromu Galen veni anevrizması
Foramen Monro agenezisi Enfeksiyon
Araknoid granülasyon agenezisi Akondroplazi
Ensefalosel Kraniosinostoz
İdiopatik
İdiopatik
1)Akuadukt stenozu: 3 ve 4. ventrikül arasında ilişkiyi aquaduktus Sylvius
sağlar. Konjenital hidrosefaliler içerisinde %2 sıklıkla görülen tek başına aquaduktus
atrezisi veya stenozu X’e bağlı iletilmektedir. Bu olgularda doğumda hidrosefali ve
sefalopelvik orantısızlık mevcuttur. IU dönemde yapılan ultrasonografik
incelemelerde genellikle tanı konulur. Prenatal tanı konulan olgularda prognozun
kötüdür ve mortalite %40 civarındadır. (33). Konjenital aquaduktal stenoza bağlı
gelişen hidrosefaliler BOS’u azaltıcı medikal tedaviye yanıt vermezler ve ciddi bir
seyir gösterirler.%70-%80 oranında spina bifida ve diğer konjenital anomalilerle
birliktelik gösterir. Aquadukt stenozunun gelişimiyle ilgili bazı teoriler ortaya
sürülmüşse de etyolojisi hakkında kesin bir görüş birliği bulunmamaktadır (5).
Pediatrik dönemdeki hidrosefali olgularının yaklaşık %10’undan konjenital
veya edinsel aquadukt stenozu sorumludur (5). Bununla birlikte intrauterin
enfeksiyonlar ve intraventriküler kanama nedenleriyle oluşan subepandimal gliozis 3.
ve 4. ventrikül arasındaki BOS akımında tıkanmaya neden olarak ayrıca
periaquaduktal yerleşimli astrositomlarda yapmış oldukları kitle etkisiyle aquadukt
stenozuna neden olabilmektedir. Ayrıca nörofibromatozis olgularında da aquadukt
stenozu gelişebildiği gösterilmiştir (34).
2- Chiari malformasyonu: Servikomedüller bileşkenin kaudale yer
değiştirmesi ile serebellar tonsiller, pons, 4. ventrikül ve medullanın foramen
magnumda veya altında olduğu bir patolojidir. Myelomeningoselli hastaların büyük
bir çoğunluğunda Chiari tip II malformasyonu görülebilir ve bunların % 80-90’ında
semptomatik hidrosefali gelişebilir (5).
13
3- Dandy Walker malformasyonu: Foramen Magendie ve Luschkaların
atrezisi, 4. ventrikül ile birleşen büyük bir posterior fossa kisti ve serebellar vermis
agenezisinin birlikte olduğu bir malformasyondur. Dandy-Walker malformasyonlu
infantların yaklaşık %80-90’ında kommunike veya nonkommunike tipte hidrosefali
bulunmaktadır (5, 34). Dandy-Walker varyant terimi ise serebeller vermis hipogenezi
ve 4.ventrikülün kistik genişlemesinin olduğu ancak posterior fossanın genişlemediği
durumlarda kullanılmaktadır.
4- Konjenital enfeksiyonlar: CMV, rubella, kabakulak, parainfluenza,
toksoplasmozis ve su çiçeği plasentayı geçerek intrauterin enfeksiyon ve ardından
hidrosefaliye neden olabilen belli başlı konjenital enfeksiyonlardır (5).CMV,
araknoidit sonrası BOS akımında direnç oluşturarak, bir protozoon olan
toksoplazmozis ise beyin parankiminde subaraknoid bölgede ve aquaduktta
enfeksiyon oluşturarak hidrosefaliye yol açabilirler (5).
5- Edinsel enfeksiyonlar: Üç aydan küçük infantlarda E.coli, S.aureus ve
gram negatif basiller gibi bakteriel enfeksiyonlara sık rastlanırken, üç yaşına kadar
olan çocuklarda H.influenzae, Pneumococcus, Meningococcus ve S.aureus görülür.
Üç yaşından büyük çocuklarda ise Meningococcus, Pneumococcus, Streptococcus,
Staphilococcus, Gonococcus ve H.influenzae’nın enfeksiyon etkeni olarak izole
edildiği bildirilmektedir (5). Nörosistiserkozis gibi parazitik enfeksiyonlar
ventriküler sistemin akut tıkanması ile hızla gelişen hidrosefaliye yol açabilirler (5).
6- İntrakranial kitle: İntrakranial kitle lezyonlarına bağlı olarak hidrosefali
gelişimi yaklaşık olarak %20 dolaylarındadır. İntrakranial kitleler konjenital ya da
edinsel olabilir. Bu kitleler tümör, kist veya apse şeklinde olabilirler. Konjenital
intrakranial kitlelerin erken embriogenez döneminde anormal hücre
proliferasyonunun bir ajan tarafından uyarılmasıyla oluştukları düşünülmektedir.
Posterior fossa tümörlerine bu popülasyon içerisinde daha sık rastlanır (5). Beyin
sapı gliomlu olguların %25’inde de hidrosefali görülmüştür. 3. ventrikül
bölgesindeki hidrosefaliye neden olan tümöral oluşumlar kraniofarengioma,
hipotalamik gliomlar ve optik gliomlardır. Koroid pleksus papillomları obstrüktif
14
proçesten çok aşırı BOS üretimi sebebiyle hidrosefaliye yol açarlar. Tümörün yol
açtığı fibrozis araknoid granülasyonlarda, aquaduktta ve interventriküler
foramenlerde tıkanmalara neden olarak nonkommunike tip hidrosefaliye de neden
olabilmektedir(35).
7- Germinal matriks kanamaları: Germinal matriks kanamaları çocukluk
çağı hidrosefalilerin sebepleri arasında %10-15 oranında görülür (5, 16). Bu grup
germinal matriks kanaması, travmatik kanama, vasküler malformasyonlara bağlı
kanamalar ve diğer nedenleri içerir. Doğum ağırlığı 1500 gr’ın altında olan düşük
doğum ağırlıklı infantlar ve gestasyonel yaşı 32 haftanın altında olan prematürlerin
1/3’de germinal matriks kanaması geliştiği bildirilmektedir (5, 17).
8 - İdiopatik hidrosefali: Çocukluk döneminde gelişen hidrosefalilerin
yaklaşık %10-15’inde herhangi bir neden bulunamamaktadır (5).
KLİNİK SEMPTOM VE BULGULAR
Hidrosefalide semptom ve klinik bulguların ortaya çıkması olguların yaş
grubuna göre değişmekle birlikte hidrosefali sebebinin oluşturduğu intrakranial
basınç artışına bağlıdır.(5). Semptom ve klinik bulgulardaki bu değişiklikler özellikle
hidrosefali oluşumu sırasındaki kranial süturların açık olup olmaması ile ilgilidir.
Kranial sütürlerin açık olduğu 2 yaşın altındaki çocuklarda baş çevresinde büyüme
en önemli bulgulardan biridir. Yenidoğan döneminde baş çevresi ortalama 33-36
cm’dir ve düzenli takiplerdeki haftalık 1cm’lik artış normal olarak kabul edilir.
Ancak haftalık 2cm ve üzerindeki artışlar ve ek diğer bulgularla birlikte hidrosefaliyi
düşündürebilir (5).
Ayrıca fontaneller açıksa fontanel kabarıklığı, kranial sütürlerde açılmalar,
skalp venlerinde dolgunluk, apne, bradikardi, oftalmopleji, kusma, iştahsızlık, kilo
alamama, uykuya eğilim, ilerlemiş olgularda ise frontal çıkıntı ve setting sun
fenomeni (batan güneş belirtisi) klinik olarak görülebilir (12).
15
Kranial sütürler ve fontanelleri kapanmış çocuklarda ise, hidrosefalinin neden
olduğu kafa içi basınç artış sendromuna (KİBAS) bağlı olaraken sık karşılaşılacak
semptom ve klinik bulgular arasında baş ağrısı, papil ödemi, kusma, şuur
değişiklikleri, kişilik değişiklikleri, hafıza kaybı, okul başarısında düşme, irritabilite
ve mental bozukluk gelmektedir.
TANI YÖNTEMLERİ
Hasta hikayesi, fizik ve nörolojik muayene hidrosefali tanısında en önemli
unsurlardır. Radyolojik tetkikler ile hidrosefali tanısını desteklemektedir.
Ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme
(MRG) kullanılabilen radyolojik yöntemlerdir(5).
Ultrasonografi; Hidrosefalisi kanıtlanmış veya şüpheli olan prenatal
infantların takibinde kullanılabilir. Radyasyon içermemesi, taşınabilir olması ve
hastaya sedasyon gerektirmemesi gibi avantajları olmakla birlikte, yalnızca fontaneli
açık olan infantlarda kullanılabilmesi ve yalnızca supratentorial yapıları
gösterebilmesi sebebiyle sınırlı kullanım alanına sahiptir (5).
BT; Hidrosefali tanısında kesin ve hızlı sonuç verebilmesinin yanısıra,
hidrosefalinin uzun süreli takibinde kullanılmaktadır. Ayrıca BT ile (2, 5);
-Ventriküler sisteme intraventriküler veya ekstraventriküler bası oluşturan yer
kaplayıcı lezyonların tanısı konulabilmekte,
-Temporal hornlardaki genişleme görülebilmekte (2 mm<)
-Transepandimal BOS geçişi sebebiyle oluşabilen periventriküler hipodansite
seçilebilmekte
-Kortikal sulkuslarda kompresyon, subaraknod bölgede obliterasyon
izlenmekte
-Frontal hornlar arasındaki mesafe ve aynı düzlemdeki bifrontal çapın oranı
(Evans indeksi) %30’dan büyük olarak tespit edilebilmektedir. Evans indeksinin
büyüklüğüne göre ventriküler genişlemenin derecesi hesaplanabilir.
MRG; Radyasyon içermemesi, multiplanar görüntü verebilmesi, kesin ve
doğru tanıya varılabilmesi sebebiyle günümüzde diagnostik değeri oldukça yüksek
olan bir görüntüleme yöntemidir. MRG intrakranial patolojileri ve transepandimal
16
BOS absorbsiyonunu net olarak gösterebilmektedir. MRG ile BOS akım dinamikleri
ve intrakranial lezyonun kesin lokalizasyonunu belirleyebiliriz(5).
Ventrikülografi ve sisternografi ise; BOS akım alanları arasında
komunikasyon olup olmadığını ortaya koyabilen diğer radyolojik yöntemlerdir (5).
Lomber ponksiyon; hidrosefalide basıncın normal veya yüksek olup
olmadığının değerlendirilmesini sağlayabilir. Nonkomunike hidrosefalide lomber
ponksiyon yapılması herniasyon riski sebebiyle kontrendikedir. (5).
Diğer tanısal tetkiklerden kraniografi; küçük çocuklarda sütür ayrılmalarını,
daha büyük çocuklarda ise dövülmüş bakır görünümü ve sella turcica erozyonunu
gösterebilmektedir (5).
TEDAVİ
Cerrahiye engel bir durum söz konusu olmadıkça hidrosefalide tedavi
cerrahidir.
Tıbbi Tedavi: Hızlı ilerleyen ve artmış intrakranial basınca bağlı klinik
bulguları olan hidrosefalik olgularda tıbbıi tedavi şant cerrahisinin yerine
düşünülemez. Ancak yavaş gelişen hidrosefali olgularında ve çok küçük infantlarda
şant cerrahisi belirgin bir risk taşıyorsa cerrahi müdahale yapılana kadar kısa bir
zaman için tıbbi tedavi denenebilir (18, 19).BOS üretimi 0.35 ml/dk olup emilim de
yaklaşık olarak üretim oranlarındadır (20). BOS üretiminden sorumlu mekanizmalar
ise koroidal kapiller hücre duvarındaki hidrostatik basınç, koroidal epiteldeki Na
+
/K
+
ATPaz enzimi ile karbonik anhidraz enzimi kontrolündedir (19).BOS üretimini
azaltmak amaçlı yapılan medikal tedaviler; BOS üretimini enzimatik düzeyde
azaltmak veya beyin interstisyel sıvısını azaltmaya yönelik osmotik ajanlar ve
araknoid villuslarda emilim defekti varsa fibrinolitik ajanların kullanılması şeklinde
olmuştur (19). Bu amaçlarla karbonik anhidraz enzim inhibitörü olarak asetazolamid
ve furosemid, Na
+
/K
+
ATPaz enzim inhibitörü olarak bir kardiak glikozid olan
digoksin ve ouabain, interstisiel sıvı miktarını azaltmak için isosorbid ve osmotik
diüretik olan mannitol, üre ve gliserol, fibrinolitik ajan olarak da heparin ve ürokinaz
deneysel modellerde ve bazı hidrosefali hastalarında kullanılmıştır. Diüretikler
17
günümüzde halen kullanılan ilaçlardır. Özellikle infantil dönemde hemorajik BOS
içeren hidrosefali olgularında diüretikler uygun koşullar sağlanıp, şant uygulaması
yapılıncaya kadar kullanılmaktadır (19).
Koroid pleksus apikal yüzeyindeki Cl
-
transportunu engelleyen Furosemid
BOS üretimini yaklaşık %50 oranında azaltabilir (5). Furosemid 1mg/kg/gün
şeklinde kullanılmaktadır. Karbonik anhidraz enzim inhibitörü olan asetazolamid de
BOS üretimini aynı oranda azaltabilir. Asetazolamidin bu etkisinin yanı sıra bir diğer
etkisi de koroidal arterlerde vazokonstrüksiyon oluşturmasıdır. Asetazolamid 25
mg/kg/gün şeklinde başlanır ve 100 mg/kg/gün dozuna kadar çıkılabilir.
Asetazolamid’in böbrekte bikarbonat kaybı ile metabolik asidoza ve infantil
dönemde ise myelinizasyonda toksik etkiye yol açan yan etkileri mevcuttur. (18, 19).
Furosemid de böbrekte hidrojen atılımı etkisiyle metabolik alkoloza ve renal tübüler
kalsiyum atılımını arttırarak da nefrokalsinozise yol açabilir (5, 18).
Dostları ilə paylaş: |