Nörojenik
blefaroptozis(travma
sonrası)
>4
0
GAA
5
Otojen f.lata
Tatminkâr
7
7-e
Konj. miyojenik
blefaroptozis
>4
2
GAA
5
Slikon rod
Başarılı
8
7-e
Konj. miyojenik
blefaroptozis
>4
2
GAA
1
Slikon rod
Başarılı
9
11-k
Konj. miyojenik
blefaroptozis
3
3
GAA
1
Otojen f.lata
Başarısız
Tablo 2. Frontal adeleye askı cerrahisi uygulanan olguların ameliyat öncesi ve sonrası
This watermark does not appear in the registered version -
http://www.clicktoconvert.com
36
bulgularının özeti
Resim 45-46-47; Sol aponevrotik ptozisli hastanın preoperatif (resim 45 ) ve postoperatif 7.gün(resim 46 )ile
postoperatif 2.ay (resim 47) görünümü
This watermark does not appear in the registered version -
http://www.clicktoconvert.com
37
TARTIŞMA
Modern levator cerrahisinde klasik levator rezeksiyonundan farklı olarak, sadece
levator aponevrozuna dokunulmakta, kapağı destekleyen Whitnall ligamanı ve kapağın
kalkmasına yardımcı olan Müller kasına müdahale edilmemektedir(27). Gözyaşını stabilize
eden goblet, Meibomius bezleri ve yardımcı gözyaşı bezlerine de zarar verilmemektedir (33).
Ancak bazı cerrahlar levator aponevrozu ve Müller kasını birlikte eksize etmektedirler (34).
Sözü geçen avantajları ile birlikte levator aponevroz cerrahisi, öğrenmesi çok kolay olmayan
bir ameliyattır.
Son yıllarda ptozis cerrahisinde başarı ölçütleri de değişmiştir. Eskiden cerrahlar
2,5mm rezidüel ptozisi başarı olarak saymakta (35) ve minimal ptozisli olgulara dokunmaya
çekinmekteydiler(36). Ancak günümüzde 1mm rezidüel pitozis, başarı olarak kabul görmüştür
(37).
Başarı için cerrahi basamakların özenle doğru olarak gerçekleştirilmesi, dokulara
saygılı davranılması, orbital yağ doku ve Müller kası üzerindeki damar helezonu gibi
işaretlere dikkat edilmesi gereklidir. Kanamayı azaltmak için levatora kadar olan safhalarda
unipolar koterin kesicisiyle dikkatli diseksiyon, levator- müller ayırımında Westcott makası ile
künt, dikkatli diseksiyon tavsiye edilir.
Ameliyat sonucunda elde edilecek düzeltmenin, ameliyat öncesi hastayla ve/veya
yakınları ile konuşulup tartışılması, diğer birçok estetik–fonksiyonel cerrahide olduğu gibi,
levator cerrahisinde de belirgin bir öneme sahiptir. Hasta, ameliyat sonucunda kapak
kenarları, konturu ve kıvrımlarının iki gözde birbiriyle tamamen simetrik olacağı, uykuda
kapatırken gözler arasında fark olmayacağı, başkalarının fark edemeyeceği ölçüde mükemmel
bir sonuç arzu eder. Hastaya bu ideale ulaşılmaya çalışılacağı, ancak amacın bu olmadığı,
hedefin öncelikle mevcut durumdan daha iyi sonuç elde etmek olduğu, uykuda kapakların
biraz açık kalabileceği, birden fazla ameliyat gerekebileceği anlatılmalı, beklentiler daha
gerçekçi bir hale getirilmelidir. Bütün diğer okuloplastik girişimlerde olduğu gibi ameliyat
öncesi ve sonrasında fotoğraf almak, memnuniyetsiz hastaları
ikna etmede gerekli ve
önemlidir.
Literatürde de eksternal yaklaşımla yapılan levator aponevroz girişimlerinde konjenital
ptozislerde genelde yeterli sonuç alındığı bildirilmektedir. Konjenital ptozisli olgularda
yapılan bir histolojik çalışmada, levatorda distrofik değişiklikler saptanmış, fakat Müller
kasında distrofik değişiklikler bulunamamıştır(2). Böylece Müller kasına müdahalenin
anlamsızlığı ortaya çıkmıştır.
Fasanella-Servat 1961 yılında tarif ettiği tarsektomi operasyonu ile ptozis miktarının
minimal olduğu (1–2 mm) hastalarda başarılı sonuçlar aldığını bildirmiştir(8). Yine Yazıcı ve
ark.’nın tek taraflı ptozisi bulunan 24 hastaya uyguladıkları konjonktiva-müller kası
rezeksiyonu sonrasında 22(%92) hastada başarılı sonuç aldıklarını bildirmişlerdir(39).
Bununla beraber minimal ptozis bulunan ( 2 mm ve daha az) olgulara aponevroz rezeksiyon
cerrahisi Öz ve ark. (38) tarafından uygulanmış ve başarılı sonuçlar alındığı bildirilmiştir.
Minimal ptozisli hastalarda daha önce uygulanan Fasanella-Servat, Müllerektomi ve
Mustarde’nin ‘split level’ kapak rezeksiyonu gibi operasyonlara göre kapak yüksekliği,
konturu ve üst kapak deri kıvrımının aponevroz cerrahisi ile daha iyi ayarlandığını ve gözyaşı
yapısından sorumlu yüzey anatomisine zarar verilmediğini bildirmişlerdir (38).
Cerrahi öncesinde başarıyı etkileyecek en önemli faktör levator kası fonksiyonudur.
Bazı yazarlar, konjenital ptozislerde cerrahi başarının, aponevrotik olanlara göre daha az
olduğunu bildirmişlerdir (31–36). Bunda distrofik değişikliklerin etkisi söz konusudur.
This watermark does not appear in the registered version -
http://www.clicktoconvert.com
38
Ünal yayınladığı bir makalede 74 gözün 63’ünde (85,1) tam düzeltme elde ettiğini bildirmiştir
(27). Hoşal ve ark. 18 olguyu içeren çalışmalarında %88,8 gibi yüksek oranda başarı elde
etmişlerdir (40). Karslıoğlu ve ark. ise 8 konjenital, 2 aponevrotik ptozisli 10 olgunun
tümünde başarıya ulaştıklarını belirtmişlerdir (41). Başarı oranlarını; 113 aponevrotik ptozisli
gözde Older %95 (37) Jordan ve Anderson 228 konjenital ptozisli gözde %75,4 (33) olarak
bildirmişlerdir. Özay ve arkadaşları 15 aponevrotik, 8 konjenital, 1 nörojenik blefaroptozisi
mevcut 21 hastanın 24 gözüne uyguladıkları levator aponevroz cerrahisi sonucunda %75
başarılı, %12,5 tatminkar, %12,5 başarısız sonuç aldıklarını bildirmişlerdir (42). Bulut ve ark.
levator rezeksiyonu uyguladıkları olguların %62,5’unda başarılı, %25'inde tatminkar,
%12,5’unda ise başarısız sonuç elde etmişlerdir (43). Özdal ve ark.
levator cerrahisi
uyguladıkları olgularda %72,1 istenilen kapak düzeyi, %27,9’unda ise yetersiz düzeltme elde
etmişlerdir (44). Konjenital ptozisli olgularda levator cerrahisinde Jordan ve Anderson %75,4
(33), Bayramlar ve ark. %82 (45), Çakmak ve ark. %75 (46) başarı elde etmişlerdir
Bizim başarı oranımız (%92), literatür ile uyumlu görünmektedir.
Resim 48-49; Sağ aponevrotik ptozisli hastanın preoperatif(resim 48) ve postoperatif 2. ay (resim 49)
görünümü.
Resim 50-51-52; Sol konjenital ptozisli hastanın preoperatif (resim 50-51) ve postoperatif 7.gün (resim52)
görünümü.
LF <4 mm olan hastalara uygulanan frontal adaleye askılamada, üst kapak kaş
bölgesine asıldığı için ancak kaşı kaldırarak kapağı açmak mümkün olmaktadır. Kapağı
kapatmak için ise orbikülaris kasının kontraksiyonları gerekmektedir (64).
Bu olgularda tedaviyi zorlaştıran başlıca noktalar; levator fonksiyonunun hiç olmaması
veya çok zayıf olması, klinik bulguların edinsel ptozisler kadar kolay değerlendirilmemesi ve
bu nedenle cerrahi sonrası elde edilecek sonucun önceden tahmin edilmesinin daha güç
olmasıdır.
This watermark does not appear in the registered version -
http://www.clicktoconvert.com
39
Günümüze değin askılama için çok çeşitli materyaller bildirilmiştir. Bunları greftler ve
sentetik materyaller olarak iki grupta incelemek mümkündür. Sentetik materyal olarak
supramid extra(2/0 emilemeyen polyester sütür), ipek sütür materyalleri, genişletilmiş
politetrafloroetilen (ePTFE, Gore-Tex), likon rod, mersilen mesh, altın, gümüş ve platin
implantlar, polyester ve karbon içeren materyaller ile askılama cerrahisi bildirilmiştir. Greftler
olarak sklera, palmaris longus tendonu, temporal kas fasiası, umblikal ven, fasia lata, preserve
fasia lata, orbikülaris kası askı materyali olarak kullanılmaktadır (15–16).
Düşük levetor fonksiyonu bulunan ptozis olgularında otojen fasia lata ile frontal
askılama cerrahisi ilk kez Payr (4) tarafından bildirilmiş olup, bu materyalin cerrahi başarısı
Wright(47) tarafından ‘yaşayan sütür’ sıfatıyla vurgulanmıştır.
Fasia lata ile askılamada sonuçlar oldukça yüz güldürücü olup, %90–95 arasında bir
başarı oranı bildirilmektedir (16,19,66). Crawford (48) ile Kemp ve ark. (49) da bu materyal
ile %5 nüks ptozis oranları bildirmişlerdir. Bilgin (50) , Maden ve Söylev (51) çalışmalarında
otojen fasia latayı askı materyali olarak kullandıkları frontale askı cerrahisinde başarılı
sonuçlar aldıklarını rapor etmişlerdir. Aynı şekilde Ünal ile ark. (32) da çalışmalarında otojen
fasia latayı askı materyali olarak kullandıkları 72 kapağın %94,4’ünde başarılı sonuçlar
aldıklarını bildirmişlerdir.
Fasia latanın doku içinde fibroblast ve makrofajlar için bir köprü oluşturduğu, bu
hücresel reaksiyonun greft içine ilerleyerek zamanla greftin yerini alarak kalıcı bir bağ
oluşturduğu için geç dönemde başarılı sonuçlar alındığı ifade edilmiştir (52).
Elde edilme kolaylığı ve operasyon süresini kısaltması nedeniyle otojen fasia lataya
alternatif olarak prezerve fasia lata kullanımı güncelleşmiş ve bununla da başarılı sonuçlar
bildirilmiştir. Gürgal ve ark. (53) en az 6 aylık takipte otojen fasia lata ile %86,6, prezerve
fasia lata ile ise %81,1 başarılı sonuç elde etmişlerdir. Buna karşın prezerve fasia lata
kullanımı ile Wasserman ve ark (16) ort.24 ay takipte %51,4 nüks ptozis oranı, Wilson ve
Johnson (54) ise ortalama 7,2 yıllık takipte %43 nüks ptozis oranı bildirmiştir.
Yeni lokalizasyonunda vücut tarafından çok iyi tolere edilebilen otojen fasia lata ile
askılama yönteminde enfeksiyon, kopma, absorbsiyon ve red riski en az düzeydedir (55).
Fasia lata maksimal bir etki süresi sağlaması ve minimal komplikasyonları açısından en iyi
sonuçların elde edilmesini sağlar (56).
Fasia lata ile frontal adeleye asma tekniğinin zaman alması, fasia lata çıkarılmasının
nisbeten zor olması, 3 yaşın altındaki olgularda yeterli uzunlukta materyal elde edilememesi
ve bacakta skar gelişebilmesi gibi nedenlerden dolayı birçok oftalmolog fasia latanın
alternatiflerini araştırmıştır.Bunun sonucunda otojen fasia lata kadar dokulara uyumlu ve
kolay elde edilebilen bir madde olan genişletilmiş politetrafloroetilen (Gore-Tex) 1986
yılında askılama materyali olarak kullanılmaya başlanmıştır. Gore-Tex’in inert,
enfeksiyonlara dirençli olduğu, kolaylıkla sütüre edilebildiği ve fibroblastik içe büyüme
yoluyla dokuya entegre olduğu ifade edilmektedir (57). Bu materyalin kullanımında en
önemli problem açığa çıkma, buna bağlı enfeksiyon ve pyojenik granulom oluşumudur.
Steinkogler ve ark. (57) 3 yıllık takip sonunda 37 olgunun sadece birinde materyal reddi ve
bir olguda nüks ptozis geliştiğini bildirmiştir. Ünal ve ark (32) ise 41 olgunun %53,7’sinde
başarılı, %14,6’sında tatminkâr sonuç alırken %31,7’sinde başarısız sonuç elde ettiğini ve
%9,8 oranında ptozis nüksü ile beraber materyal açığa çıkma ile karşılaşıldığını bildirmiştir.
Slikon rodun frontal askılamada kullanımı ilk olarak 1966’da Tillett ve Tillett (5)
tarafından tanımlanmıştır. Hazır olarak satın alınabilmesi, alın bölgesine yapılan basit bir
girişimle kapak seviyesinin tekrar ayarlanabilmesine izin vermesi, istenmediği takdirde etraf
dokulara entegre olmadığı için kolaylıkla çıkarılabilmesi nedeniyle özellikle 3 yaşın altındaki
olgularda tercih edilmektedir. Yüksek elastikiyete sahip slikon rodlarla yapılan frontal adeleye
askılama cerrahisi ile başarılı bir kapak seviyesi elde edilirken, olgular kapaklarını kolaylıkla
kapatabilmekte ve korneada açıkta kalma riski, esnekliği bulunmayan fasi lata ve Gore-Tex’e
This watermark does not appear in the registered version -
http://www.clicktoconvert.com
40
göre daha az olmaktadır. Ayrıca Kronik Progresif Oftalmoplejili olgularda, progresyon
gösteren ptozis miktarına göre slikon rodun gerginliği rahatlıkla tekrar ayarlanmaktadır (58–
59). Ancak bu materyal ile Carter %0–31,8 arasında nüks ptozis (58), %4–5 oranında açığa
çıkma bildirilmiştir. Yine Ünalve ark. (32) slikon rod ile askılama uyguladıkları gözlerin
%61,9’unda başarılı, %14,3’ünde tatminkâr sonuç elde ederken %23,8’inde nüks ptozis
izlediklerini rapor etmişlerdir.
Frontal askılamada birçok konfigürasyonlar uygulanabileceği öne sürülmüştür.
Pentagon, tek, romboid, double romboid, Crawfort konfigürasyonları en sık uygulananlarıdır
(17–18, 60).Seçilen materyal non-otojen ise Fox-pentagon tekniği daha az yabancı materyalin
kullanılıyor olması açısından tercih edilir.
1970’li yıllarda bazı cerrahlar unilateral ptozisli hastalarda bile bilateral frontalis
askısını önermişlerdir. Gerekçeleri ameliyattan önceki bir zamanda hastanın istemli olarak bir
kaşını kaldıramaması nedeniyle, tek taraflı bir frontalis askısı ile hastanın mevcut ptozisinde
değişiklik mümkün olmayacağı ve hastanın ptozisin devam edeceğidir. Keza, unilateral
frontalis askısından sonraki şiddetli kapak retraksiyonu belirgin asimetriye neden olur. Beard,
Resim 53-54-55-56-57; Askı materyali olarak otojen fasia lata kullanılan konjenital ptozisli hastanın
preoperatif(resim 53), peroperatif (resim 54-55) postoperatif 7.gün (resim 56) postoperatif 2.ay (resim 57)
görünümü.
unilateral şiddetli ptoziste bilateral frontalis askısına ek olarak normal levator kasın
ekzisyonunu tavsiye eder. Normal levator kasının eksizyonunun gerekçesi ise hastanın
This watermark does not appear in the registered version -
http://www.clicktoconvert.com
41
eşzamanlı olarak her iki kaşını yükselmeye zorlamasıdır (61).
Levator cerrahisinde en sık görülen komplikasyonlar; istenen kapak düzeyinin
oluşturulamaması, açıkta kalma keratiti, entropion, ektropion, enfeksiyon, skatrizasyon,
konjonktiva prolapsusu, hematom, kirpik kaybıdır (44). Frontale askı cerrahisinde ise ek
olarak askı materyaline bağlı olarak açığa çıkma buna bağlı olarak enfeksiyon ve pyojenik
granulom ve nüks blefaroptozisdir.
Özdal ve ark. levator cerrahisi uyguladıkları 86 gözün, 5’inde konjonktiva prolapsusu,
1'inde açıkta kalma keratopatisi, 5 olguda kapak hematomu, 3 olguda kapağın uyku sırasında
minimal açık kalması gibi komplikasyonlar tespit etmişlerdir (44). Bulut ve ark. levator
rezeksiyonu uyguladıkları 13 olgunun 1’inde kapak hematomu, 2 olguda anormal kapak
kontürü tespit etmişlerdir. Anormal kapak kontürü olan olgularda revizyon ile düzelme
sağlamışlardır (43). Bayramlar ve ark. (45) cilt yoluyla levator güçlendirme cerrahisi
uyguladıkları 27 gözün 7’sinde hafif oranda çift asimetrik kapak çizgisi veya düzensiz kontur,
1 olguda konjunktiva prolapsusu geliştiğini rapor etmişlerdir. Aynı şekilde Çakmak ve ark.
(46) levator rezeksiyonu uyguladıkları 12 konjenital ptozisli olguda, komplikasyon olarak
3’ünde (%25) yetersiz düzeltme, 1 olguda açıkta kalma keratopatisi ve 1 olguda yetersiz
Resim 58-59-60-61; Askı materyali olarak slikon rod kullanılan basit konjenital ptozisli hastanın preoperatif
(resim 58), peroperatif (resim 59) ve postoperatif 7.gün görünümü (resim 60-61).
kapak kıvrımı geliştiğini rapor etmiştir.
Beden ve ark. eksternal yol ile levator aponevroz cerrahisi uyguladığı 16 hastanın 19
gözünde postoperatif yetersiz düzeltme, aşırı düzeltme, kapak kontur düzensizliği gibi
komplikasyonlara rastlamadığını erken dönemde 1 hastada punktat epitelyalyal keratit tespit
ettiklerini bildirmişlerdir (65). Özay ve ark.’nın otojen fasia lata ile frontal adeleye askı
cerrahisi uyguladıkları 7 hastanın 11 kapağında, tek taraflı 3 olgulnun birinde üst kapak
çizgisi asimetrisi, çift taraflı 4 olgunun birinde bir kapakta az düzeltme ve diğer kapakta
kontur düzensizliğinin geliştiğini bildirmişlerdir (62).
This watermark does not appear in the registered version -
http://www.clicktoconvert.com
42
Fazla düzeltme için masaj, kirpikleri çekme, gözünü sıkı kapama gibi egzersizler
çözüm sağlayabilirken, az düzeltmenin tek tedavisi, tercihen ilk hafta içerisinde ameliyatın
tekrar edilmesinden ibarettir. Ünal ve ark. levator kası cerrahisi sonrası uygun kapak kıvrımı
ve düzeyi oluşmamışsa, yetersiz ve aşırı düzeltme varsa ameliyat sonrası 1. haftada
revizyonların yapılmasını önermiştir (63).
Bizim olgularımızda cilt yoluyla levator aponevroz cerrahisi yaptığımız bir hastada
hipokorreksiyon, iki hastada da kapak kontur düzensizliği, frontal adeleye askı cerrahisi
uyguladığımız 2 hastada az düzeltme komplikasyon olarak gelişti.
Cilt yoluyla levator
aponevroz cerrahisi yaptığımız ve kapak kontur düzensizliği gelişen olgularımızdan
birincisine operasyonun 8. günü revizyon için müdahale edilirken ikincisine müdahaleye
gerek duyulmadı. Frontal adeleye askı cerrahisi uyguladığımız ve hipokorreksiyon gelişen iki
hastamıza da pupil alanının açık olmasından dolayı müdahaleye gerek duyulmadı.
Ptozislerde özellikle iki taraflı olgularda dikkat edilmesi gereken bir durum, tek taraflı
yapılan ameliyat sonrasında, diğer kapakta olan hafif düşmedir. Hering kanunu uyarınca
karşılaşılan bu fenomen, ameliyat öncesi ptotik kapağın kaldırılması veya fenilefrin
damlatılması ya da diğer gözle fiksasyon yapması gibi manevralarla saptanıp ölçülebilir.
Orta ve iyi levator fonksiyonu olan blefaroptozis olgularına cilt yoluyla uygulanan
levator aponevroz güçlendirme ve frontale askı cerrahisinde başarının; klinik ve cerrahi
deneyimle edindiğimiz ve olgularımıza uyguladığımız cerrahi kriterlere özen gösterilerek
arttırılabileceği kanaatindeyiz.
This watermark does not appear in the registered version -
http://www.clicktoconvert.com
43
SONUÇ
Ocak 2003-Ağustos 2005 tarihleri arasında Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi
2.Göz Kliniği’nde ptozis cerrahisi yapılan 28 hastanın 36 gözü çalışma kapsamına alındı.
22 hastanın 27 gözüne cilt yoluyla levator aponevroz cerrahisi, 6 hastanın 9 gözüne
frontal adaleye askı cerrahisi yapıldı.
Cilt yoluyla levator aponevroz güçlendirme cerrahisi yapılan olguların 12’si erkek,
10’u kadındı. Yaşları 14 ile 76 arasında değişmekte olup yaş ortalaması 52,6 yıldı. Etiyolojik
olarak 11’inde konjenital, 16’sında senil aponevrotik ptozis mevcuttu. Olgularda ptozis
derecesi, 7 kapakta hafif, 9 kapakta orta ve 11 kapakta ileri seviyede olup 2–6 mm arasında
değişmekte idi. Hastaların levator fonksiyonu göz önüne alındığında; 16’sı çok iyi, 6’sı iyi ve
5’i orta derecede olmak üzere hepsi 5 mm ve üzerinde idi (ort.5–17 mm). Hastalar en az 1 en
çok 27 ay (ort.6,5) takip edildiler.
Frontal adeleye askı cerrahisi yapılan olguların 5’i erkek, 1’i kadındı. Yaşları 7 ile 58
arasında değişmekte olup yaş
ortalaması 22,5 yıldı. Etyolojik olarak 3 hastada nörojenik
blefaroptozis, 1 hastada Kronik Progresif External Oftalmopleji ve 2 hastada konjenital
myojenik blefaroptozis mevcuttu. Olgularda ptozis derecesi 5 hastada ileri derece (>4 mm) ve
1 hastada orta derece (3 mm.) idi. LF tüm hastalarda < 4mm (ort.1.45 mm) idi. Askı
materyali olarak 5 göze slikon rod ve 4 göze otojen fasia lata kullanıldı. Hastalar en az 1 ay
ve en çok 31 ay (ort 9,4 ay) takip edildiler.
Cilt yoluyla levator aponevroz cerrahisi yapılan hastalarda cerrahi sonrasında 25
(%92) kapakta ptozis başarı ile düzeltildi. 1 (%3,7) kapakta tatminkâr sonuç alındı. 1 (%3,5)
kapakta ise yetersiz düzeltme elde edildi. 2 hastanın iki gözünde çentikli kapak kenarı gelişti.
Frontal adaleye askı cerrahisi yapılan hastalarda cerrahi sonrasında 4 hastada başarılı
(%66), 1 hastada tatminkâr (%17) ve 1 hastada başarısız (%17) sonuç alındı.
4> Dostları ilə paylaş: |