Tesla Anlaşılamamış Dahi



Yüklə 1,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə20/32
tarix02.01.2022
ölçüsü1,44 Mb.
#39629
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   32
Tesla - Anlaşılamamış Dahi - Margaret Cheney ( PDFDrive.com )

Uçan Soba

Yeni  türbinin  geliştirilmesinde  karşılaşılan

zorluklar hiç de yabana atılır cinsten değildi. İlk

yaptığı  modelin  başarısı  ile  umutlanan  Tesla,

buharla  çalışacak  daha  büyük  bir  tasarımın

yapımı için New York yakınlarındaki Waterside

İstasyonu'nda  çalışmalarına  başladı.  Burası

Edison'un  kasabasıydı  ve  halkın  çoğunluğunu

da  Edison  Şirketi'nde  çalışan  mühendisler

oluşturmaktaydı.  Daha  işin  başından  sorun




çıkacağı  belli  olmuştu.  Mühendisler  Tesla'nın

işe


öğleden

sonraları

saat

beş


gibi

gelmesinden, parasal olanaksızlıklar yüzünden

türbinin  yeterli  test  edilememesinden  şikayet

ediyorlardı.  Sonunda  üç  türbinin  üretilmesi  için

Milwaukee'deki  başka  bir  şirkete  başvurdu.

Ancak  mühendislerle  arasındaki  gerginlik

değişmeyince testleri terk etti.

Türbin  üretiminde  bir  başka  önemli  sorun

daha  vardı.  Saniyede  35  bin  gibi  yüksek

devirlerde,  merkezkaç  kuvveti  metalin  dönen

diskler  arasında  sıkışmasına  sebep  oluyordu.

Gerekli  metalin  geliştirilebilmesi  için  teknoloji

henüz yetersiz kalıyordu.



Westinghouse'un tren yolları ve aydınlatma

şirketinin  yöneticisi  kendisinden  yeni  türbin

hakkında  bilgi  istediğinde  Tesla  türbininin

hafifliği  ve  yüksek  performansı  ile  diğer  tüm

modellerden  daha  üstün  olduğunu  bildirecekti.

Aslında  türbini  küçük  bir  uçak  modelinde

denemek istediğini söylüyordu.

"Bu  sizi  şaşırtmasın"  diye  yazıyordu,  "beni

bir  gün  New  York'tan  Colorado'ya  küçük  gaz

sobalarına  benzer  bir  uçakla  seyahat  ederken

görebilirsiniz."  (Uçak  ancak  otuz  kiloya  yakın

bir  ağırlıkta  olacaktı  ve  gerektiğinde  bir

pencereden kalkış ya da iniş yapabilecekti.)

Bu  hayal  çok  etkileyici  olmakla  beraber




Westinghouse'un sipariş vermesini sağlayacak

kadar  gerçekçi  görünmüyordu.  Bunun  üzerine

türbin

geliştirme

çalışmalarını

devam


ettirebilmek  amacıyla  iki  şirket  için  aynı  anda

çalışmaya başlayacaktı. Bu, Tesla için yeni bir

şeydi.

Türbinin,



yanıcı

gazlarla

da

çalıştırılabilmesini sağlayacak bir şekilde, valflı



silindirini

geliştirmişti.

Bu

mekanizma,



Fleming'in  vakum-diyotu  ile  birlikte,  geleceğin

modern


akışkan

tekniklerinin

temelini

oluşturacaktı. Ama  diğerlerinde  olduğu  gibi  bu

keşfinden de kar etmeyi başaramayacaktı.

Bugün  Tesla'nın  türbini  çok  önceden  hak




ettiği  ilgiyi  yeniden  çekmeye  başlamıştır.

Birçok  şirket  Tesla  türbinine  dayandırdıkları

teknolojileri  yenileyerek  ve  uyarlayarak  birçok

kullanım alanında faaliyet göstermektedir.

Ancak  geleceğin  başarıları  ile  günün

faturaları

ödenemiyordu.

Tesla


günlük

çalışmalarının ve Delmonicolar'daki eğlencenin

giderlerini  karşılayabilmek  için  hayli  çaba

harcıyordu. Aidatlarını ikinci kez ödemediği için

Oyuncular  Kulübü  üyeliğinin  düşürülmesi  tam

bir  sosyal  çöküşü  ifade  ediyordu.  Mark

Twain'in  ve  Stanford  White'ın  yokluğunda

zaten  eski  uğrak  yerlerinin  de  tadı  tuzu

kalmamıştı.



Gazetelerde  adına  hala  sık  rastlanıyordu,

eşsiz  hayal  gücü  hala  manşetleri  süslüyordu.

Gerçeğe  dönüşmese  bile  fikirleri  büyük  bir

haber


değeri

taşıyordu

zaten.

English


Mechanic and Science dergisinde "Tesla Med-

Ceziri  Savaşı  İmkansız  Kılacak"  başlıklı  bir

yazı  yayımlanmıştı.  Patlayıcılar  kullanılarak

okyanusta  istendiği  zaman  devasa  dalgalar

yaratılabileceğinden  söz  ediyordu.  Zihninin

çocuksu  yanının  bunun  gibr  iddialar  ortaya

attığına daha önce de rastlanmıştı.

Times'a  yazdığı  bir  mektupta  icatlarına

hiçbir

zaman


hak

ettikleri

değerin

verilmediğinden

yakınıyordu.

Mektubun



yayınlandığı sayfanın yarısında da üzüntüsünü

ve  hayal  kırıklığını  ikiye  katlayan  bir  kişiden,

zamanın

yeni


kahramanından,

Orville


Wright'tan söz edilmekteydi.

Wright'la

yapılan

röportaj

başkent

Washington'daki

düz

bir


çayırlıkta

gerçekleştirilmişti.  Daha  önceleri  pek  çok

kereler  havalandırabilmeyi  başardığı  uçağı  ile

bir  deneme  uçuşu  daha  yapmak  üzereydi.

Ancak  bu  uçuş  her  zamankinden  daha  önemli

ve özel bir deneme olacaktı, zira başkan. Tedy

Roosevelt,  Beyazsaray'dan  Wright'a  Birleşik

Devletler'in  ilk  uçan  başkanı  olma  sıfatına  nail

olabilmek  için  kendisinden  davet  beklediğini



söylemişti.

Wright'ın o an içinde bulunduğu gayet sinirli

ruh  hali  bu  şartlar  altında  hoş  görülebilir  bir

durumdu. Nitekim işin tek tehlikeli yanı haşmetli

başkanın  bütün  o  uzun  botları,  koruyucu

gözlükleri  ve  kaskı  giyerek  hayli  gülünç  bir

duruma düşecek olması değildi. Denemenin ne

kadar  tehlikeli  sonuçlar  doğurabileceğinin

farkında

olan


Wright,

Amerika


Birleşik

Devletleri  başkanının  hayati  sorumluluğunu

kendi  üzerine  almak  istemiyordu  haklı  olarak.

Ama başkana hayır demek de daha az riskli bir

iş değildi.

Binlerce kişilik bir izleyici topluluğu deneme




uçuşunun  yapılacağı  meydanda  toplanmış,

Wright'ın  karar  vermesini  bekliyordu.  Wright,

motoru tekrar söküp takarak son denetlemeleri

yaparken  düşünmeye  de  fırsat  bulmuştu.  En

sonunda rüzgar ölçerini kaldırdı ve sonuçlarını

incelemeye  başladı.  Topluluk  nefesini  tutmuş

bekliyordu.  Hafif  bir  meltem  aletin  kanatlarını

şişiriyordu.  En  sonunda  rüzgar  ölçerini

indirecek  ve  yiğitçe  "Uçuş  gerçekleştirilemez"

diyecekti.

Aynı  sayfada,  bir  sütun  ötede  Tesla'nın

havacılık  üzerine  fikirlerine  yer  verilmişti

dergide.  Bütün  hayatı  boyunca  yüksek  süratli

gelişmiş  uçak  motorları  tasarımı  üzerinde




çalışmıştı  ama  tek  bir  patent  dahi  almamıştı.

Bu  arada  rekabetin  nelere  mal  olabileceği

üzerine de hiç düşünmüyordu:

"Sonradan  üretilen  diğer  tüm  uçakları,

prototipleri  olan  Langley'in  yanına  koyarsanız

göreceksiniz  ki  tam  anlamıyla  kaydedilebilmiş

tek  bir  somut  ilerleme  dahi  yoktur.  Aynı

pervaneler,  aynı  motorlar,  aynı  dümenler,

kayda  değer  tek  bir  gelişme  yoktur...  buna

karşın  yarım  düzine  havacı  göklerin  hakimi,

imparatoru  ilan  edilmiştir.  J.  D.  Rockfeller'a  bu

unvanı layık görmek çok daha uygun olacaktı.

Ama  yüksek  kalitede  yanıcı  akaryakıtın

sağlanmasına  kadar  kendi  ağırlıklarının  birkaç




mislini  yerçekimine  karşı  kaldırabilen  motorlar

üretilemeyecektir."

Langley  uçağının  hava  boşluğuna  maruz

kaldığı takdirde çakılacağını, helikopterin, diğer

dezavantajları  bir  yana  bırakılırsa,  bu  açıdan

çok daha güvenli olduğunu söylüyordu.

Havadan  daha  ağır  bir  hava  taşıtının  ise

tamamen  yeni  ilkeler  doğrultusunda  inşa

edileceğini,  bunun  da  gerçekleşmesinin  pek

yakın


olduğunu

öngörüyordu.

"Bunun

gerçekleşmesi  sanayi  ve  ticaret  dünyasında



yepyeni bir çığır açacaktır. Yeter ki hükümetler

telsiz  enerji  naklinde  olduğu  gibi  İspanyol

Engizisyon Mahkemesi tavrı takınmasınlar. Bu,



insanlığı  göklerin  gerçek  hakimi  kılmaya

yetecektir."

Elbette  bu  öngörüler  her  zamanki  gibi

acılarının deşilmesine ve diğerlerinin ona karşı

duyduğu hıncın artmasına neden oluyordu ama

yine her zaman olduğu gibi kehanetleri gerçek

olacaktı.  Waldorfta  bir  amiralle  yemek  yeme

şerefine  eriştiğinde  "havacılık  gemilerinden"

bahsedecek

ve


yine

telsiz


telefon

görüşmelerinin

bir

gün


tüm

dünyaya


yayılacağından dem vuracaktı.

Hafif  uçağının,  ya  da  uçan  sobasının  -

günümüz  terminolojisinde  bu  hava  taşıtlarına

(basit  helikopterlerle  karıştırılmaması  gerekir)




VTOL,  dikey  kalkış  ve  iniş  yapabilen  uçaklar

denilmektedir-  patentleri  için  ancak  1921  ve

1927  yıllarında  başvurabilecekti  ve  patent

haklarını  1928  yılında  alabilecekti.  Aynı

zamanda

bu,


muhtemelen

finansman

eksikliğinden,  bir  prototip  üretmeden  patentini

aldığı  tek  icadıydı.  Patentleri  belgelendiğinde

mucit yetmiş iki yaşındaydı.

Küçük uçak ki Tesla uçağının bin dolardan

daha  az  bir  fiyatla  satılması  gerektiğini

düşünüyordu,  helikopteri  andıran  pervanesi

sayesinde

dikey


kalkış

yapabiliyordu.

Kalkıştan  sonra  pilot  bir  mekanizma  ile

pervanenin normal uçaklarda olduğu gibi burna




yerleşmesini  sağlıyor  ve  böylece  uçan  soba

yola  koyuluyordu.  Pilot  koltuğu,  kanatlar  yatay

pozisyondayken yukarı bakacak şekilde kendi

etrafında  dönebiliyordu.  Tesla'nın  güçlü  ama

çok hafif türbini sayesinde uçak büyük bir hızla

öne doğru atılabiliyordu. Aynı işlem tersi yönde

tekrarlanarak  uçağın  -garaj  çatısı,  oturma

odası,  ya  da  küçük  bir  geminin  güvertesi  gibi

dar alanlara- iniş yapması sağlanabiliyordu.

Tesla'nın  dikey  kalkış  fikri  ölümünün

üzerinden  on  yıl  geçtikten  sonra  işlerlik

kazanabilecekti  ancak.  1950'lerin  ilk  yıllarında

Convair

ve


Lockheed,

daha


sofistike

mühendislik  teknikleri  kullansalar  da,  özünde




Tesla'nın prensibine sadık kalan yeni modeller

üretmeye  başlayacaklardı.  Bu  taşıtların  en

başarılısı  Convair'in  ürettiği  XFY-1  idi.  "Pogo"

yaklaşık  dört  ton  ağırlığında  5.850  beygir

gücünde  Allison  T-40  turbo  motora  sahip  bir

savaş  uçağıydı.  Karada  iken  kuyruğu  yerde,

burnu  göklere  bakar  bir  şekilde  duruyordu.

Harekete  geçtiğinde  dikey  kalkış  yapıyor,

sonra  doksan  derecelik  bir  rotasyonla  yatay

pozisyon  alıyordu.  4.500  metre  yükseklikte,

saatte  965  kilometre  hıza  çıkabilecek  şekilde

dizayn edilmişti.

"Pogo" testlerde genellikle başarılı olmasına

karşın


donanma

üretime


geçmekten


vazgeçmişti.  Allison  motorun  gerektiği  kadar

güçlü  olmadığına  ve  pilotun  döner  koltuğunun

ani  değişiklikler  için  yetersiz  olduğuna  karar

vermişlerdi.

Buna  karşın  dikey  iniş  ve  kalkış  yapabilen

tam teçhizatlı bir hava taşıtının ticari ve askeri

avantajları  da  göz  ardı  edilemeyecek  kadar

çoktu.  Başarılı  testler  üzerinden  birçok  yeni

deneme gerçekleştirildi. Ancak 1980'lere kadar

bu  sistemde  istenilen  noktaya  ulaşılamadı.  En

sonunda  uçağın  gövdesinin  değil,  motorlarının

doksan


derecelik

bir


rotasyonu

gerçekleştirebildiği,  bu  şekilde  dikey  iniş  ve

kalkışın

mümkün


olabildiği

bir


sistem


geliştirilecekti.  Bu  sistemle  üretilen  Amerikan

modellere  "Harrier"  Sovyet  modellere  ise  Yak-

36 adı verilmiştir.

Tabii  ki  bugünün  VTOL'leri  yanında

Tesla'nın  ufak-uçan  sobası  bir  hayli  ilkel

kalmaktadır.  Ama  jet  motor  teknolojisinin

geliştirilmesinden onlarca yıl önce bunun başka

türlü  olması  da  düşünülemez.  1950'lerde

Convair  ve  Lockheed'in  gerçekleştirdiği  testler

Tesla'nın  modelinin  VTOL  araştırma  geliştirme

çalışmalarında  kaçınılmaz  bir  ilk  basamak

teşkil  ettiğini  gözler  önüne  sermektedir.

Yugoslav

Review


dergisi

Tesla'nın

çalışmalarının

güçlendirilmiş

uçuşun



gelişmesinde  ilk  adımı  teşkil  ettiğini  öne

sürmüştü  bir  sayısında.  Bu  saygın  dergi,

Tesla'nın  Belgrat'taki  kağıtları  arasında  bir

roket  motoru  geliştirme  çalışmalarının  1895

yılındaki  laboratuvar  yangını  ile  birlikte  sona

erdiğini  gösteren  belgelere  rastlanıldığını  öne

sürüyordu.

Belgrat'taki Nikola Tesla Müzesi'nde ayrıca

jet-itişli,  dört  tekerlekli  ve  hem  havada,  hem

karada  gidecek  tarzda  bir  "aeromobil"in

tasarımlarına

da


rastlan

ılabilir.

Müze

yetkililerine  göre  bunlara  ilaveten  "Tesla'nın



ölümü  ile  değerlerini  yitiren  yakıt,  beygir  gücü

ve başka bazı şeylerin hesaplamalarını içeren"




çalışmalar da müzede koruma altına alınmıştır.

Bunun  yanı  sıra  gezegenler  arası  seyahat

edebilecek  bir  gemi  de  tasarlamıştı.  Tabii  bu

bilgilerden  Batılı  meslektaşları  asla  haberdar

edilmemişti.

Ayakları  "dünyaya"  bastığı  zamanlarda

Tesla,  özel  tasarım  aydınlatma  tüpleri  ve

havalandırma  sistemleri  üzerinde  çalışıyordu.

Bu  arada  yatırımcılara,  üreticilere  türbininin

çelik  imalathaneleri  ve  fabrikalardan  yayılan

atık  gazla  da  çalıştırılabileceğini  anlatan

mektuplar  yazıyordu.  Bu  sayede  bacalardan

duman

çıkmayacak,



tükenebilir

yakıt


kaynakları  için  de  endişelenmeye  gerek


kalmayacaktı.

Hayal  gücü  geleceğin  dünyasında  seyahat

ederken  mali  durumu  ise  gayet  berbat  olan

günün koşullarına saplanmış kalmıştı. Mucit ile

Scherff arasında parasal konular ile ilgili olarak

sert bir tartışma yaşanmış ama bu durum kısa

süre içinde savuşturulmuştu. Sherff, tefecilerin

kendisini  sıkıştırdığını,  karısının  hastalığı

nedeniyle de borca girdiğini anlatıyor, Tesla'nın

kendisine

bir

miktar


ödeme

yapmasını

umuyordu.

Tesla  ise  yükseklerden  atarak  borçlu

olduğu  Scherff  e  şu  cevabı  verecekti:  "Rica

ederim üzülmeyin. Biliyorsunuz ki, yaşadığınız




deneyimler  sıra  dışıydı  ve  bunlar  size  maddi

kazanç sağlamadıysa da içsel yeteneklerinizin

gelişmesinde

önemli


rol

oynamışlardır..."

Scherff

her


zamankinden

daha


ısrarcı

davranınca bir miktar para göndermek zorunda

kalacak  ama  birkaç  şaşaalı  laf  etmekten  de

geri


kalmayacaktı:

"Üzülerek

söylemek

zorundayım  ki,  soğukkanlılığını  ve  özgüvenini

yitirmeye başlamışsın... Kendini toparlamalı ve

kötü ruhları sürgün edebilmelisin... "

Eski  çalışanı  ve  sadık  dostunun  ahlaki

yanını  kuvvetlendirmek  için  de  buhar  ve  gaz

türbinlerinin

ve


bir

besleme


ünitesinin

tamamlanmak üzere olduğunu, bunların devrim




niteliğinde olduklarını da sözlerine ekleyecekti.

"Şu an bu icatlarım ile çalışacak yeni lokomotif,

otomobil

ve


torna

tasarımları

üzerinde

çalışmaktayım.  Sonucun  muazzam  bir  başarı

olacağından eminim. Tek sorun nereden ve ne

zaman  nakit  bulabileceğimdir.  Ama  pek

yakında para sel gibi akmaya başlayacak ve o

zaman beni her istediğin an arayabileceksin."

Daha  sonra  Scherff,  Tesla'ya  terapötik

nitelikli  aygıtlarından  bir  tanesinin  piyasaya

sürülmek üzere olduğunu bildirmekten mutluluk

duyduğu


bir

mektup


yazacaktı.

Çünkü


kendisinin  de  muhtemelen  bunlardan  birine

ihtiyaç duyacağını da ekliyordu.




Para  hiçbir  zaman  "sel  gibi"  akmadıysa  da

Tesla  birkaç  büyük  finansör  bulabilmeyi

başarmıştı.  Bu  sayede  1910  yılında  400  bin

dolar sermaye ile, başkalarıyla birlikte soğutma

gibi ticari kullanım alanlarına hizmet vermeyi de

hedefleyen,  Tesla  Ozon  Şirketi  kurulacaktı.

Daha  sonra  da  Hoadley  ve  Knight'ın  mali

desteği  ile  büyük  gemilere  ve Alabama  Kömür

ve Çelik Şirketi'ne türbin üretmek amacıyla bir

milyon  dolar  sermaye  ile  Tesla  Motor  Sanayi

kurulacaktı.

Bu  dönemde  Tesla  diğer  sorunların  yanı

sıra  eski  çalışanlarından  Fritz  Lowenstein  ile

de bazı sıkıntılar yaşamaktaydı. Colorado'daki




çalışma  günlerinden  beri  Tesla,  Lowenstein'ın

sadakatinden

şüphe

etmekteydi.



Alman

mühendisle  Wardenclyffe  projesinde  tekrar

birlikte

çalıştıklarında

güvenini

yeniden


kazanacaktı  ama  birkaç  yıl  içerisinde  parasal

konularda  aralarında  yine  bir  anlaşmazlık  baş

gösterecekti.  Lowenstein  sonradan  radyo

aygıtları

konusunda

başarılı

bir

mucit


olacaktı.  1916  yılında  Marconi  Telsiz  Telgraf

Şirketi


ile

Marconi'nin

patentlerinin

Tesla'nınkilerden

etkilendiğini

savunan


Kilbourne  &  Clark  arasındaki  davada  düğümü

çözecek kişi olarak tanıklık edecekti. Son anda

Lowenstein  taraf  değiştirecek  ve  Marconi'yi

destekleyecekti.  Yalancı  şahitlik  ettiği  öne




sürülecekti

ama


hiçbir

şey


ispat

edilemeyecekti. Fakat Tesla'nın dostluğunu da

sonsuza  kadar  kaybedecekti.  1910  ile  1915

yılları  arasında  Tesla  Alman  mühendise

oldukça yüklü miktarlarda borç vermişti. Üç yıl

sonra  Tesla,  Lowenstein'a  protesto  çekecek

ama kendisini mahkemeye vermeyecekti.

Kendi  hesabına  hatırı  sayılır  bir  üne

kavuşan

Anne


Morgan

da


babasının

ölümünden

sonra

kendi


hayat

tarzını


sürdürüyordu. Tesla'nın türbini gibi Anne da bir

güç  istasyonu  gibi  çalışmaktaydı;  hayatı,

eğitim,  çocuk  haklan,  kadınların  çalışma

koşulları  ve  göçmen  sorunları  gibi  insani




konular  çevresinde  dönmekteydi.  Zenginlerin

moda ve hizmetçi sorunlarına kafasını yormayı

hiç  mi  hiç  düşünmüyordu.  Zevkli  Avrupa

turundan  döner  dönmez  Manhattan'daki  kadın

hakları  oturumlarına  katılabilecek  kadar  çok

yönlü  bir  insan  olmuştu.  Sosyoloji  diploması

almadan  tüm  Amerika'yı  dolaşmış,  kadın

derneklerinde  konuşmalar  yapmıştı.  Hukuk

adamlarıyla,  evsizler  ve  sömürülen  kadınlar

üzerine toplantılar düzenliyordu.

Tesla'ya gençliğinde duyduğu aşkı unutmuş

olmasına  karşın  onunla  olan  ilişkisini  de  tam

anlamıyla

bitirmemişti.

"Seninle

bu


kış

görüşebilmeyi umut ediyorum" diyordu, "ve son




görüşmemizin  üzerinden  koca  bir  yıl  geçmiş

olmasından  dolayı  ne  kadar  üzgün  olduğumu

da  bilmeni  isterim.  Geçen  tüm  bu  aylar

çalışmalarına  istediklerini  kattı  mı,  arzuladığın

ilerlemeyi kaydedebildin mi...?"

Eski


dostunu

yeniden


kazanmanın

mutluluğunu yaşayan Tesla övünmeyi de ihmal

etmeyecekti: "Seninle son görüşmemizden beri

kaydettiğim  ilerleme  oldukça  büyük  ve  tatmin

edici  oldu.  Fikirler  kafamda  daha  önce  hiç

olmadığı  gibi  hızla  uçuşuyorlar.  Bunların

büyüdüğünü  ve  geliştiğini  görüyor,  mutlu

oluyorum,  dünyevi  anlamda  başarılı  olduğumu

söyleyebilirim."

25


Mart

1911


tarihinde


meydana gelen Triangle Fabrikası yangınında,

kötü koşullarda ve düşük ücretlerle çalıştırılan,

aynı  zamanda  çoğunluğunu  genç  göçmen

kadınların  oluşturduğu  işçilerden  bir  çoğu

kavrulmamak  için  camlardan  atlamış  ve

hayatlarını kaybetmişti. Bu olayın yarattığı öfke

dalgası  işçilerin  sendikalaşması  ve  çalışma

koşullarının  iyileştirilmesi  sürecine  de  bir  ivme

kazandırmıştı.  Yaralanan  birçok  işçi  güvenlik

önlemlerinin  ne  derece  ihmal  edildiğini  gözler

önüne  sermişti.  Bu  felaket  Anne  Morgan'ın

genç  bir  kadın  olarak  üzerinde  durduğu

konuların hayata geçmesine katkıda bulundu.

Grevdeki

işçilerle

birlikte

yürüyüşlere



katılıyor,  davaları  için  dört  bir  yana  çetin

mektuplar  yazıyordu.  Giyinişi,  art  arda  sigara

içişi,  ateşli  konuşmalarıyla,  gazetecilerin  de

kendisini tanımladığı gibi, esaslı bir tipti. Enerjik

yaratılışının

"bulunduğu

yerin

atmosferini



elektriklendirdiği" söyleniyordu.

Bir  biyografi  yazarı  Anne  Morgan'ın

androjen  tavırları  ile  Tesla'nın  sözde  aseksüel

yaradılışının

dostluklarının

temelini


oluşturduğunu  düşünüyordu.  Hiç  şüphesiz

para  ve  toplumsal  statü  daha  büyük  bir  çekim

alanı yaratıyordu.

Tesla,  yıllar  yılı  süren  amansız  para

arayışları sırasında, Anne Morgan'ın babasının



ve  ağabeyinin  kapısını  da  aşındırmıştı  ama

Anne bu konuda kendisine pek de fazla destek

çıkmamış,

esprili


bir

şekilde


sırtını

sıvazlayarak  snop  hayat  tarzını  'ti'ye  almıştı.

Yine bir kadın fonu için para toplamaya çalıştığı

sıralarda

'Yoksul

Evleri'


ve

'Yurttaşlık'

başlıkları  altında  yazılar  yazmış  ve  Tesla'ya

yollamıştı.  Yoksul  evlerinin  barbarların  ve

kötülerin  yuvalan  olarak  görüldüğünden  dem

vuruyordu.  Hükümetin  bu  evlerin  durumunun

iyileştirilmesinde  etkin  bir  rol  oynaması

gerektiğine

inanıyordu.

Sözlerini

şöyle

tamamlamıştı:  "Sen  de  bu  fona  100  dolar  ile



katılan  otuz  kişiden  biri  olmak  ister  misin?"

Tesla'nın  bu  mektuba  bir  cevap  verdiğini




gösteren  hiçbir  belge  bulunmuyor.  Zaten  otel

kirasını  bile  ödemekte  hayli  zorlandığı  bir

dönem yaşamaktaydı.

Masasının üzerinde Katharine Johnson'dan

gelen

yanıtlanmamış



bir

mektup


daha

duruyordu: "Bazen düşünce transferi hakkında

bildiklerimi  sana  da  anlatacağım  bir  gün

gelecektir  diye  umut  ediyorum.  Son  üç  yıl

içinde  harika  deneyimler  yaşadım;  bunların

çoğu şimdiden flulaştı ve bu nedenle sizin için

bilimsel  açıdan  oldukça  önem  taşıdığına

inandığım  bu  tecrübelerin  aktarılamadan  silinip

gitmesinden

korkuyorum.

Daha

iyi


bir

tanımlama bulamadığımdan ben buna 'düşünce




transferi' diyorum. Belki hepsi bundan ibaret de

değildir.  Seninle  birlikte  olduğumda  bunlardan

söz  etmek  istiyorum  ama  bu  anlarda

konuşmak  istediğim  esas  konulardan  başka

her  şeyden  bahsediyor  buluyorum  kendimi.

Yarın Cumartesi, mutlaka gel."




Radar

Tesla'nın  Wardenclyffe  yıkımının  hemen

ertesinde  yaşadığı  parasal  sorunlar,  1916

yılının Mart ayında 935 dolar tutarındaki kişisel

vergilerini ödemediği gerekçesiyle New York'ta

mahkemeye  çağırılması  ile  iyiden  iyiye

yıpratıcı  bir  hal  almıştı.  Zaten  eski  işvereninin

vergileri  ile  ilgili  endişeleri  nedeniyle  geceleri

uykuları  kaçan  Scherff'in  korktuğu  başına

gelmişti.  Bütün  yerel  gazeteler  öykünün




üzerine  atlamıştı.  Edison,  Washington'da

savunma  sahasında  bir  ihale  kapmışken,

Westinghouse,  General  Electric,  Marconi  ve

diğer  daha  küçük  çaptaki  yüzlerce  firma

Tesla'nın  patentleri  ile  servetlerine  servet

katarken,  talihi  Tesla'ya  hiç  de  merhametli

davranmıyordu.

Mahkemede

yıllardan

beri


Waldorf-

Astoria'nın  açtığı  kredilerle  yaşamını  devam

ettirebildiğini,  tek  kuruşu  olmadığını  ve  borç

içinde yüzdüğünü itiraf etmek zorunda kalmıştı.

Wardenclyffe'in  inşa  edildiği  arazi  elinden

alınmış  ve  New  Yorklu  bir  avukata  satılmıştı,

her  yerde  vergi  borcu  nedeniyle  hapse



girebileceği konuşuluyordu.

Yine  de  tüm  bu  felaketler  zinciri  ile  eli  kolu

bağlanmışken,  neredeyse  otuz  yıl  sonra  radar

adı  ile  anılacak  aygıtın  temel  prensiplerini

keşfedip yayınlatabilmişti.

Amerika  1  Nisan  1917  tarihinde  Birinci

Dünya

Savaşı'na



girdiğinde,

Almanlar


müttefiklerin  neredeyse  bir  milyon  tonluk

gemilerini  suların  altına  yollamıştı.  Herkes

denizaltıların  tespit  edilebilmesini  sağlayacak

bir  yol  arayışına  girmişti.  Almanlar,  Fransa'ya

ve  İngiltere'ye  uçaklar  ve  zeplinlerle  hava

saldırılan  düzenliyordu  ama  bu  saldırıların

önceden  fark  edilebilmesini  sağlayacak  bir



sistem geliştirilememişti. Hava saldırılarının bir

gün  gelip  çok  etkili  olacağı  tahmin  ediliyordu

ama  hava  kuvvetleri  o  günlerde  henüz

romantik

bir

birim


olmanın

ötesine


geçememişti.

Alman  uçakları  Paris  üzerine  ilk  defa

bomba  yağdırdığında  Parisliler  sokaklarda

toplanıp  olayı  seyre  dalmışlardı.  Londralılar

şehirlerinin  maruz  kaldığı  ilk  hava  saldırısına

tanık


olabilmek

için


bahçelerdeki

çuha


çiçeklerini  ve  çimleri  ezmeyi  bile  göze

almışlardı.  Bir  uçağın  alevler  içinde  yere

çakılması  bir  gazetede  "Londralıların  hayatları

boyunca  seyrettikleri  en  etkileyici  bedava




gösteri" olarak anlatılmıştı.

Bombaların  kurbanları  dahi,  The  Lancet'te

yazılanlara bakılırsa, yaşadıkları bu olağanüstü

ve  eşsiz  deneyimin  etkisiyle  fazla  bir  öfke

göstermiyorlardı.  Bu  olay  halkın  savaşın

başlangıcından

beri

yaşadığı



duyguları

harekete  geçiren  deneylerin  en  şaşaalısıydı.

Savaş İngilizlerin kendilerini daha bir İngiliz gibi

hissetmelerini sağlamıştı.

Bu  açıdan  bakılınca  Tesla'nın  radar

geliştirme  çabalarının  da  hava  kuvvetlerinden

ziyade  deniz  kuvvetlerine  yönelik  olması  daha

anlaşılabilir  bir  hale  geliyor.  "Durağan  dalgalar

telsiz telgrafın ifade ettiğinin ötesinde bir anlam



taşımaktadır. Örneğin bunların uygun kullanımı

sayesinde,  verici  istasyonundan  yayınlanan

dalgalar  aracılığı  ile  dünyanın  herhangi  bir

yerindeki  bir  nesnenin,  örneğin  bir  geminin,

görece konumunu ya da seyrini, uzaklığını, ya

da hızını tespit edebilmek mümkün olacaktır."

Tanımını  yaptığı  aygıt  II.  Dünya  Savaşı'na

birkaç  yıl  kala  yoğunlaştırılmış  bir  program  ile

geliştirilen  atmosferik  atışlı  radarın  özelliklerini

taşımaktaydı.  Tesla  bunu  bir  sualtı  radarı

olarak  tasarlamıştı  ancak  bu  elektromanyetik

dalgaların  sualtında  çok  fazla  atonasyona

maruz

kalması


nedeniyle

mümkün


olamayacaktı.

Son


yıllarda

yapılan



araştırmalara

karşın


halen

okyanusların

altından

radar,


yüksek

frekanslı

radyo

sinyalleri,  ya  da  ışık  dalgalarının  istenilen



şekilde  yayılması  sağlanamamıştır.  Ancak

Tesla'nın  çok  düşük  frekanslı  dalgaları  suların

içine  yayılabilecek  ve  komünikasyon  alanında

bir çığır açacaktı.

Tesla'nın  radarı  su  altındaki  nesneleri

saptayamıyordu  ama  o  günlerde  bu  aygıtın

başka

bir


amaçla

kullanılabileceği

de

düşünülmüyordu.  Edison  da  donanma  ile



birlikte  bu  konuya  eğilmeye  başlamıştı. Alman

U-botlarının  bir  şekilde  tespit  edilebilmesi  için

yoğun  bir  çalışmaya  girişmişti.  Ama  en



sonunda,  işin  içinde  Edison'un  da  olmasına

karşın,  bunun  bir  rüya  olduğu  düşünülmeye

başlanacaktı.

Edison  da  bu  arada  gırtlağına  kadar

donanma  bürokrasisinin  içine  gömülmüş,

araştırma

departmanındaki

kıyasıya


çekişmeden  bir  hayli  bunalmıştı.  Düşünceleri

donanma  mensupları  tarafından  küstahça

baltalanıyor,  bu  arada  kendisi  de  harap

oluyordu.

Pasaklı

ama


varlıklı

Edison,


Washington'daki  dalgalarla  boğuşurken,  fakir

ama  züppe  Tesla  da  New  York'ta  mücadele

veriyordu.  Her  iki  mucit  de  kendi  aralarındaki



uçurum  kadar,  yeni  çağın  atom  fizikçileri  ile

kendi  aralarındaki  uçurumun  da  derinleşmeye

başladığının  farkındaydılar.  Artık  Einstein'ın

konuşulacağı  çağ  açılıyordu.  Yeni  insanlar,

branşlaşma  henüz  altın  çağına  girmiş  olmasa

da,


kendi

dallarında

uzmanlaşıyorlardı.

Amerikalı Fizikçiler Derneği'ne üye oluyorlar ve

dergilerinde  yayımlananlar  dışındaki  görüşlere

prim  vermiyorlardı.  Pratisyenler  (mühendisler)

ile  teorisyenler  (fizikçiler)  arasındaki  ayrım

keskinleşmeye  başlamıştı.  Artık  Tesla,  Pupin

gibi mucitlerin, bilim insanlarının, mühendislerin,

ya  da  Edison  gibi  kimyagerlerin  ve  mucitlerin

dönemi kapanmıştı.



Yeni

fizik


dalgalara

karşı


Yüklə 1,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin