Tibet'li bir rahip olarak bilinen ünlü Lobsang Rampa'­



Yüklə 6,06 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə13/19
tarix09.04.2020
ölçüsü6,06 Mb.
#30802
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   19
Lobsang Rampa - Antiklerin Mağarası

şimdi onur,  tatmin edildi. " 
Üç  kavanozu işaret etti  ve 
"Onları 
yanına al Lobsang.  Bu odadan ayrılırken,  onları zaferin ga­
nimetleri olarak  götür. " 
Kendimi, dikkate değer şekilde aptal 
hissettim.  Kesinlikle  telepatik  güçlerimi bu  iki yüksek  Lama 
üzerinde kullanamadım. Böyle bir şeyi  çok düşünmek, omur­
gam  boyunca  soğuk  ürpertiler  gönderdi.  Rehberim  Lama 
Mingyar Dondup'u sevdim ve Büyük Lama Chinrobnobo'nun 
bi lgel iğine  ve  bilgisine  büyük  saygı  duydum .   Bu  duruma  -
telepatik  olsa  bi le- kulak  misafiri  olmak  gerçekten  kötü  bir 
davranış olmuş  olacaktı.  Lama  Chinrobnobo  bana döndü ve 
"Evet evladım, duygularım inandığın gibi yap.  Seninle tanış­
tığım  için  ve  burada  aramızda  bulunduğun  için  gerçekten 
memnun oldum.  Gelişiminde sana yardımcı olacağız. " 
Rehberim; 
"Şimdi Lohsang, sen bu özel binada, belki bir 
hafia  bulunmak zorunda  kalacaksın.  Çünkü  aura  hakkında 
dahafazla şey öğreneceksin. Oh, evet.' " 
dedi bakışım ı yorum­
layarak. 
"Aura hakkında her şeyi  bildiğini diişündiiğünüfark 
ettim. Aııra görebilirsin ve aura okuyabilirsin. fakat şimdi o­
nun neden ve niçinlerini öğrenmek zorundasın ve diğer arka­
daşlarının ne kadar 
�;ir11mP1li6i11i 
öi!renmek zorundasm. Şim-
1 66 

"BÖLÜM  SEKİZ" 
di 
seni bırakacağım, jakui 
yı.mn 
seni yine göreceğim. " 
Ayağa 
kal ktı ve elbette biz de kalktık. Rehberim vedalarını sundu ve 
bu oldukça konforlu odadan çeki ldi. Lama Chinrobnobo bana 
döndü  ve 
"Bu  kadar gergin  olma Lobsang,  sana hiçbir şey 
olmayacak.  Biz sadece sana yardım etmeye ve kendi gelişimi­
ni çabuklaştırmaya  çalışacağız.  İlk  önce,  insan aurası  hak­
kında küçük bir görüşme yapalım. Elbette sen aurayı parlak 
olarak görebilirsin ve auradan bazı şeyler anlayabilirsin. Fa­
kat  bu  tarzın,  insanlar tarafından fazla  tercih  edilmediğini 
düşün. Çünkü, insanlara çok.fazla (evrim seviyesinden ötürü) 
güç  verilmemiştir.  Kendini dünya nüfusunun 

90'ı ya da 

99'u  durumuna  koy. " 
O  küçük  gümüş  çanı  tekrar  şiddetle 
çaldı  ve  bir kere daha  h izmetli çayla ve elbette  çay  içerken 
son  derece  memnun  eden  gerekli  'başka  şeylerle'  koşuştu­
rarak geldi !  Tibet'te bazen  bir günde altmış kabtan  fazla çay 
içtiğimizi söy lemek,  burada  i lginç o labilir.  Elbette Tibet,  so­
ğuk  bir ülke  ve s ıcak çay  bizi  ısıtır.  Biz Batı  Dünyasının  in­
sanları  gibi  dışarı  ç ıkıp  içecekler alamazdık.  Tibet'te  bulun­
ması mümkün olmayan bu şey leri, H i ndistan gibi bir ülkeden 
getiren,  gerçekten  yürekl i   insanlar  olmasaydı  biz,  çay  ve 
tsampa i le  sınırlı kalacaktık. 
Oturduk  ve  Lama  Chinrobnobo  tekrar  konuşmaya 
başlad ı :  
''Auranm kaynağmı yeni anlatmıştık. O, bir insan be­
deninin yaşam gücüdür. Bir an için aurayı göremediğini var­
sayacağım  Lobsang.  Çünkü,  ancak  varsayarak,  normal  bir 
kişinin ne gördüğünü ve ne göremediğini sana anlatabilirim. " 
Anladığımı  bel i rtmek  için  başımı  sal ladım.  Elbette,  aurayı 
görme  ve  bunun  gibi  yeteneklerle  doğmuştum.  Bu  yetenek­
lerim, 
"Üçüncü Göz" 
amel iyatıyla artırı lmış oldu.  Geçm işte 
ara  sıra  benim  gibi  aynı şeyleri  göremeyen.  başkalarını sez­
meksizin  ne  gördüğümü  söyleyerek.  neredeyse  yakalanm ış 
oluyordum. Bir kişinin hala sağ olduğunu söylediğim bir süre 
167 

"ANTİKLERİN 

MAGARASI ,, 
önceki lıir kutlamayı hatırladım. Yaşlı Tzu  ile bir kişiyi yolun 
kenarıııda  yatarken  görmüştük. 
Tzu, 
onun  ölü  olduğunu dü­
şünmüştü.  Ben aynı düşüncede olmadığım için yanlışta oldu­
ğumu söylemişti . Ona göre adam ölüydü. 
"Fakat Tzu, adamm 
iizerinde hô/ii ışıkları var.' " 
demiştim.  Maalesef sonrasını ha­
tı rlarken Tzu, anlamıııı kavramasın diye patlayan rü?-gar fırtı­
nası  bizi  geçerken.  kel imelerimi  çarpıtmıştı.  Bazı  dürtü lerle 
Tzu,  yine  de  yolun  kenarında  yatan  adam ı  araştırmıştı  ve 
onun can lı olduğunu gömıüştü ! 
"Normal bir adam ve kadm lohsang,  insan aurasmı gö­
remez.  Gerçekten.  bazı  inançlar,  insan aurası gibi bir şeyin 
olmadığına sahip çıkarlar.  Onlar,  aynı şekilde,  hava diye bir 
şey yoktur: çünkü onu göremezsiniz diyebilirlerdi! " 
Tıbbi La­
ma.  onu  tak ip edip etmediğimi  ya  da düşüncelerimin ceviz­
turşusuna  takılıp takı lmadığını görmek  için bana  baktı.  Dik­
katli görünümümden tatmin oldu ve  bi lgece başını sal layarak 
devam  etti : 
"Uzun  zaman  önce  bir  bedende  hayat  vardı. 
Sonra  on/arm  gücüyle,  yeteneğiyle,  Tann  vergisiyle,  nasıl 
istzvorsan  öyle  adlandır,  görü/ehi/en  bir  aura  vardı.  Sana 
açıklamalıyım Lohsang: auranm en açık şekilde  algılanması 
için görülen özne, kesini ikle çıplak o/ma/u/11: Niçin olduğunu 
sonra göriişeceğiz.  Sadece normal oku_ma/ar için.  bir kişiye 
elbiseleri üzerindeyken bakmak yeterlidir.  Fakot tıbbi bir se­
beple ilgili herhangi bir şey arıyorsanız. o zaman. kişi tama­
men  ve  kesinlikle çıplak olma/ulu'.  Elbelle,  hedeni tamamen 
samn ve 
1 0-30 
cm ya da 
15 
cm bir mesafe için bedenden uzô­
yan,  derik  kılıfiır.  Bu,  mavi-gri  bir  sistir.  Bir  kişi.  onu  sis 
olarak  görmesine  rağmen.  içinden  açıkça görebildiği  için. 
onun  bir sis o/dıı.�unu güçlükle söyleyehi/iı:  Bu eterik örtü . 
.wı,({/ık/ı  hir  insan  çok  geniş  hir  eıeriğe  sahip  olacağı  için. 
a:::dlik/e 
hedenin  hayoı�1·etinden 
türeren s
a
d
e
c

conlt!Lk ya­
yılımıd11: 
Bedenden 
I 0- 15 
cm bile 
öteye 
ıı:::.(�mhi/il: 
Sadece en 
1 68 

"BÖLÜM  SEKİZ" 
güçlü yetenek. gerçek aura ve eter arasmda başka bir kuşak 
(belki 
1 O 
cm boyunca) olduğu için, sonraki tabakayı algtlaya­
bilil�  Bir  kişinin.  bu  kuşakta  herhangi  bir renk görebilmek 
için yeteneği ve hüneri olmaltdır.  İtiraf edeyim ki.  hiçbir şey 
göremzvorum ama. boş uzay orada. " 
Bu  konu  hakkında kendimi gerçekten sevinçli hissettim. 
Çünkü  bu  uzaydaki  bütün  renkleri  görebil iyordum.  Bunu 
söylemek için acele ettim. 
"Evet lobsang! Bu yönde en güç­
lü yetenek/ilerimizden  biri sen olduğun  için,  bu uzayı göre­
bildiğini biliyorum.  Fakat bütün bun/art sana açıklamak zo­
runda  olduğum  için,  aurayı  hiç  göremediğini  varsaydım. " 
Tıbbi  Lama, azarlar gibi bana baktı; şüphesiz, düşüncelerinin 
akışını kestiğim için. Daha fazla söz kesmeyi  bıraktığımı dü­
şündüğü zaman devam etti : 
"Öyleyse. ilk önce, eterik kat var­
dır.  Eterik  katı  izleyen,  çok azımızın fark  edebildiği  boş  bir 
UZl�V 
olarak ayn, bu alan vardır.  Onun dışmda olan, auramn 
kendisidir.  Aura,  ruhsal canltlığa olduğu  kadar,  beden  can­
ltlığına  çok .fazla  bağlı  değildir.  Aura,  girdap yapan  kuşak­
lartn ve görünen !>pektrumun bütün renklerinin paralel çizgi­
lerinin kanşımıdır. Aura . .fiziksel görünümünden ziyade  baş­
ka  algtlarla görüldüğü için, .fiziksel gözlerle göriilebi/enden 
daha.fôzla renk [lade eder.  İnsan bedenindeki her organ. ken­
.di ışık sütunlartnt dışarıya gönderiı�  Onun ışın sütunları,  bir 
kişinin düşüncelerinin dalgalanması gibi dalgalamr ve deği­
şiı�  Bu belirtilerin çoğu. eterikte ve ötesindeki uzayda. çok be­
lirgin hir derecede lemsi/ edilir.  Çıplak heden in aurası görül­
düğü  zaman  sağhğtn ya  da hastalığın  belirtileri  büyüyerek 
göriiniiı�  Yeterince dıırugörii olanlarımız .. bir kişinin sağlığtnı 
ya da aksi şeyleri anlalahi!il� " 
· 
Bütün hepsinin bil iyordum ki, benim  için hepsi çocuk o­
yuncağıydı ve 
"Oç·üncü Göz " 
amel iyatına kadar bütün bun ları 
uygulamış bulunuyordum. Acı  çeken  insan ın yanında oturan 
169 

"ANTİKLERİN  MAGARASI,, 
ve çıplak  beden lere  bakarak  nasıl yardım edebileceklerini a­
raştıran Tıbbi  Lama Gruplarını bildim.  Belki  bunun gibi  gö­
rev ler için eğiti lmiş oluyordum. 
"Şimdi! "  
dedi  Tıbbi  Lama, 
"Özel  olarak  eğitiliyorsun. 
yüksek eğitim alıyorsun ve sımrlarımızın ötesinde, büyük Ba­
tı dünyasında  hiç okült gücün olmadığı,  keş/edebildiğin  bir 
alet  vasıtasıyla  insan  aurasını  görebileceğin  düşünülür  ve 
beklenir.  Doktorlar,  insan  aurasını  görerek  ve  bir  kişinin 
problemini gerçekten görerek,  kişilerin hastalıklarını  tedavi 
edebileceklerdir.  Bu nasıl olur, daha sonra anlatacağız.  Bili­
yorum,  bütün  bunlar oldukça bıktırıcı. Sana söylediklerimin 
çoğu, senin için gerçekten iyi bilinen şeyler.  Fakat şu açıdan 
bıktmcı  olabilir;  sen,  doğal  bir klervoyantsın,  muhtemelen 
doğal yeteneğinin çalışma mekanik/erinin  düşüncesine  asla 
sahip olamazsın. Bu,  bir kişinin sadece yarısını bildiği bir ko­
nuyu, sadece yarım eğiteceği ve yarım yararlanacağı için,  bu 
meseleye  çare  bulunmalıdır.  Sen  arkadaşım,  gerçekten  çok 
yararlanacaksın! Fakat şimdi, bu sohbeti sonlandıralım Lob­
sang.  Kendi dairelerimizi hazırlayacağız  -senin  için  önemli 
olmadığı için- sonra dinlenebilir ve çok kısaca değindiğimiz 
bu konular üzerinde düşünebiliriz.  Bu haftalık  ayinlere katıl­
man  istenmeyecek.  Bu,  En İçerideki Kişinin kendisi tarafın­
dan emredildi.  Bütün enerjini,  bütün adanmanı,  ben ve mes­
lektaşlarımın,  önüne koyacağımız konulara odaklanmak ola­
caktır. " 
Ayağa  kalktı  ve  ben  de  ayağa  kalktım.  Bir  kere  daha  o 
gümüş zil, güçlü bir el  tarafından kapı lıyordu ve öyle sert sal­
landı  ki,  zavallı şeyin parçalara  ayrı lıp gerçekten yere düşe­
ceğini sandım. H izmetli keşiş koşarak içeri girdi ve Tıbbi La­
ma  Chinrobnobo: 
"Burada onurlu bir misafir  olduğunu bi­
lerek Tuesday Lobsang Rampaya hizmet edeceksin.  Ona. zi­
yareffeki yüksek dereceli bir keşişe  davranacağın gibi dav-
1 70 

"BÖLÜM  SEKİZ " 
ran. " 
Bana döndü ve başıyla selamladı.  Daha sonra h izmetli, 
onu izlemem i  elle işaret etti .  "Dur!" diye bağırdı Lama Chin­
robnobo, 
"Cevizlerini unuttun! "  
Geriye  koşturdum  ve  alela­
cele bu kıymetli şişeleri daha önce olduğu gibi  büyük utanma 
içerisinde gülümseyerek kaptım, sonra aceleyle bekleyen hiz­
metl iye döndüm. 
Kısa bir koridor boyunca gittim ve h izmetli, Mutlu Nehir 
üzerindeki  feribota yukarıdan bakan bir penceresiyle çok hoş 
bir odaya girmeme eşl ik etti. 
"Hizmetinizdeyim hocam, " 
dedi 
hizmetli. 
"Zil orada.  Size kolaylık için, istediğiniz zaman kul­
lanın. " 
Döndü  ve  dışarı  çıktı.  O  pencereye  döndüm.  Kutsal 
Vadi  üzerindeki manzara büyüledi  ben i .  Yak  derisinden şişi­
ri imiş feribot  kıyıdan  henüz ayrıl ıyordu ve hızlı  akan  nehrin 
üstünde  botçu  sırıkla  i lerl iyordu.  D iğer  tarafta  giyi mleriyle, 
biraz  öneml i   olmaları  gerektiğini  düşündüğüm  üç-dört  kişi 
gördüm  -botçunun  dalkavukça  davranışıyla  onaylanan  bir 
izlenim.  Birkaç  dakika  izledim  ve  sonra  aniden  kendimi, 
m uhtemelen hayal edebi ldiğimden daha yorgun hissettim. Bir 
minderin  olmamasına  bile aldırmadan  yere  oturdum  ve  far­
kına varmadan  geriye  düşüp uykuya daldım. 
Saatler, takırdayan Dua Çarklarına eşl ik etmek için uzak­
ta  homurdandı lar.  Dimdik,  korkudan  titreyerek  ayağa  kalk­
tıın. Ayin ! Ayin için geç kalmıştım. Başımın bir tarafındakiyle 
dikkatle dinledim. Bir yerlerde bir i lahi söyleyen  bir ses var­
dı.  Bu  yeterliyd i  -bildik  kapılara  koştum .   Orada  deği llerd i !  
B i r  kemik çatırtısıyla taş duvarla çarpıştım v e  geri yaylanarak 
sırt  üstü yere  düştüm.  Bir süre,  taşa  çok  fazla  çarpmış oldu­
ğumdan  başımın  iç inde  mavi-beyaz  bir  parı ltı  vardı.  Sonra 
düzeldim  ve  bir  kere  daha  ayağa  sıçradım.  Geç  kalmaktan 
korkarak,  odan ın içinde koşturdum  ve kapı  yok gibi gözükü­
yordu.  Daha da kötüsü, pencere de yoktu ! 
"Lobsang.1 " 
dedi  bir ses  karanlıktan, 
"hasta mısm? " 
H iz-
171 

"ANTİKLERİN  MAGARAsI "  
metlinin sesi, buzlu suya bir çarpma gibi, duyularımı geri ge­
tirdi. 
"Oh! " 
dedim utanarak, 
"Unuttum ve ayin için geç kaldı­
ğımı düşündüm.  Özürlü olduğumu unuttum.'" Bastmlmış bir 
kıkırdama oldu ve ses, bu gece çok karanlık olduğundan lam­
bayı yakacağım, " 
dedi.  Girişten  küçük  bir parıltı  geldi.  Son 
derece beklenmedik bir yerdeydi ve hizmetli bana doğru yak­
laştı. 
"Son derece eğlenceli bir alışma dönemi, " 
dedi. 
"Baş­
tan,  bir yak  sürüsünün salındığını  ve  burada  olduğunu dü­
şündüm. " 
Gülümsemesi,  bütün  suçlayıcı  kelimeleri  çıkarıp 
attı. Pencereden görünen aydınlatıcı karanl ıkta bir göktaşı ak­
kor halde aktı ve uzaydaki say ısız kilometreler boyunca süren 
yolculuğuna bir son verdi. Daha sonra, cübbeme  sarı ndım ve 
uyudum. 
Kahvaltı,  eskisi  gibi  sıkıcı  ve  kasvetli  olan,  tsampa  ve 
çaydı. Sonra hizmet l i  geldi ve 
"hazırsanız, sizi başka yere gö­
türmek zorundayım, " 
dedi. Ayağa  kalktım ve  onunla odadan 
dışarı  yürüdüm. Bu  sefer farklı bir yöne  gittik. Var olduğunu 
bi lmediğim,  Chakpori'nin  içerideki  bir  böl ümüne,  aşağ ı lara 
doğru, Demir Dağının bağırsaklarına indiğimjzi düşününceye 
kadar aşağılara ... Şimcli taşıdığımız  lambalardan  hariç. hiçbir 
ışık  parıltısı  yoktu.  Sonunda  hizmetl i  durdu,  i lerisini  işaret 
etti. 
"Devam et, başa doğru git ve soldaki odaya dön. " 
Bir se­
lamlamayla döndü  ve adımlarını geriye  doğru  izledi. 
"Şimdi.  ne? "  
diye  merak ederek,  güçlükle devam  ettim. 
Soldaki oda önümdeydi, ona döndüm ve şaşkınlıkla durdum. 
Dikkatimi çeken  ilk şey. odanın ortasında duran bir Dua Çar­
kıydı. Baştan  ona,  sadece  kısa  bir  bakış atmıştım:  fakat yine 
de,  gerçekten  çok  i lginç  bir Dua  Çarkı  olduğu görünüyordu. 
Sonra  ismim  söylendi,  "Pekala 
Lohsang!  Burada  oldıı,�ıın 
için memnun 
oldum. " Baktım. Rehberim Lama Mingyar Don­
dup,  bir tarafında oturan  Büyük Tıbbi Lama Chinrobnobo da 
oradaydı  ve  Rehberim in  diğer  tarafında  da.  çok  farklı  bakı-
1 72 

"BÖLÜM  SEKİZ" 
şıyla H intli  Lama  Marfata oturuyordu.  Marfata,  eskiden  Batı 
tıbbı  çalışm ıştı  ve gerçekten adının  Heidelberg olduğuna bil­
diğim  bir Alman  üniversitesinde .
. .  
O, 
şimdi  bir Budist  rahip­
ti .  Bir Lama  elbette,  fakat 
"keşiş" 
genel  bir isimdir. 
Hintli,  öyle çok  araştırarak,  öyle  çok  içe  işleyerek  bana 
baktı ki, cübbemin astarının oluştuğu materyale bakmış oldu­
ğunu  düşündüm;  tamamen  içime  işliyor  gibi  görünüyordu. 
B ununla birlikte, bu özel  sebeple, vicdanımda kötü  hiçbir şey 
yoktu  ve  onun  bakışlarına  döndüm.  Yine  de,  niçin  ona  bak� 
mamalıydım?  Lama  Mingyar  Dondup ve  Büyük Tıbbi  Lama 
Chinrobnobo tarafından eğitim aldığım  için  onun  kadar  iyiy­
dim. B ir gülümseme hareketi, onda yoğun  bir acıya sebep ol­
muş gibi, sert dudaklarının üzerindeki  şekli değiştirdi. Başını 
salladı ve  Rehberime döndü; 
"Evet,  çocuğun söylediğiniz gi­
bi olduğuna inandım. " 
Rehberim  gülümsedi, fakat  gülümse­
mesinde zorlama yoktu.  Doğal, içten ve gerçekten kalbi ısıtan 
bir gülümsemeydi. 
Büyük Tıbbi  Lama: 
"Lobsang.  sana göstermek istediği­
miz ve  üzerinde görüşmek istediğimiz nesneler için,  seni bu 
gizli odaya,  aşağıya getirdik.  Rehberin ve ben, seni denedik 
ve  güçlerine gerçekten  inandık.  Güçler,  yoğun  olarak  artı­
rılacak güçler.  Bizim  Hintli  meslektaşımız  Martafa  Tibet'te 
böyle bir dahinin olduğuna inanmadı.  Ümit ederiz, bütün (ia­
delerimizi  kanıtlayacaksın, " 
dedi.  Bu  H i ntliye  baktım  ve 
"Elbette  o,  kendince yücelmiş  bir düşünceye sahiptir, " 
diye 
düşündüm.  Lama  Chinrobnobo'ya  döndüm  ve 
"Saygıdeğer 
efendim.  bana  bir  dizi .firsaı  için  bir  resmi  görüşme  veren, 
yeterince iyi olan En İçerideki Kişi. ·kanıtın sadece tembel zi­
hinler için bir mazeret olduğunu söyleyerek, kanıt göstermeye 
karşı beni açıkça uyardı.  Kamı isteyenlerde,  ne kadar iyi is­
patlandığmm  önemli olmadığı.  sonuçta onlarda  bir kanıtın 
gerçei{ini kabul etme kapasitesinin olmadığını söyledi. ·· 
Tıb-
1 73 

"ANTİKLERİN  MAGARASI " 
bi  Lama Lnınrobnobo,  neredeyse  bir rüzgar  fırtınası  i le  pat­
lamaktan  korktuğum  için  güldü.  Rehberim  de  güldü  ve  her 
ikisi  de  kendisini  ekşitip  bana  bakarak  oturan  Hintli  Marta­
fa'ya  baktılar. 
"Evlat!" 
dedi  H intli, 
"iyi konuşuyorsun fakat 
konuşmak,  söylediklerinizi  kanıtlamaz.  Şimdi,  anlat  bana 
evlat,  bende  ne  görüyorsun? "  
Bu  konu  hakkında  kendimi 
oldukça  endişeli  hissettim.  Çünkü  gördüklerimin  çoğundan 
hoşlanmadım. 
"Ünlü Efendim! "  
dedim; 
"Korkarım ki gördük­
lerimi söylersem o zaman o,  gerçekten sorularınızı cevapla­
mak yerine sadece küstah olmamı içerecek ve sizi üzecektir. " 
Rehberim  Lama  M ingyar  Dondup  başını  sallayarak  beni  o­
nay !adı  ve  Büyük  Tıbbi  Lama'nın  yüzündeki  kocaman  se­
vinçle  parlayan  bir  gülümseme,  tam  bir  ayın  yükselişi  gibi 
büyüdü. 
"Hayali konuşmalara zamanımız olmadığı  için,  ne 
söyleyeceksen söyle evlat, " 
dedi H intli. 
Birkaç  dakika  Büyük  H intl i  Lamaya  bakarak  durdum. 
Gözümü yoğun olarak dikmeme rağmen bile  biraz hareketle­
nen  ona,  bakakaldım.  Sonra; 
"Ünlü  Efendi!  Gördüklerimi 
söylememi emrettiniz ve anladım ki Rehberim Lama Mingyar 
Dondup ve Büyük Tıbbi Lama Chinrobnobo da benim dürüst­
çe konuşmamı istiyorlar. Şimdi, daha önce sizi hiç görmedim, 
fakat  auranızdan  ve  düşüncelerinizden  ortaya  çıkanlar  ve 
gördüklerim şudur: Yoğun olarak seyahat eden bir insansınız. 
Dünyanm büyük okyanusları üzerinde seyahat ettiniz. İsmini 
bilmediğim, orada tamamen beyaz insanların olduğu ve daha 
büyük  adanın yakınında,  kısrak  yanında  uzanan  bir  tay 'a 
benzeyen o küçük  adaya gittiniz (İngiltere).  O insanlara kar­
şı çok muhalijiiniz. İlgili olduğun bir şey için sana karşı hare­
kete geçmekten gerçekten korktular. " 
Burada  tereddüt  ettim. 
Resim,  öze l l ikle  anlaşılması  güç  ,olduğu  için,  en  küçük  bir 
bilgim olmayan  bir şey  ile ilgiliydi. Her nasılsa  onu  bu ldum. 
"Zihninde  Kalküta  olduğunu  var.wıydıKtm  bir  Hint  şehrzvl< 
1 74 

"BÖLÜM  SEKİZ "  
ilgili bir şeyler vardı ve oradaki adanın insanlarının siyah bir 
deliğe ilişkin ciddi bir utancı ya da rahatsızlığı vardı. Bazı şe­
killerde probleme sebep olmak yerine onu, senin saklayabile­
ceğini düşündüler. " 
Büyük  Lama  Chinrobnobo  tekrar  güldü 
ve doğru iz üzerinde olduğumu gösterdiği için bu gülüşü duy­
mak beni  rahatlattı .  Rehberim ne olursa o lsun bir bel irti ver­
medi, fakat H i ntli somurttu. 
Devam ettim: 
"Başka bir karaya gittin ve zihnindeki Hei­
delberg ismini açıkça görebiliyorum.  O topraklarda,  burada 
Tibe,t 'te kullandığımız sistemlerin kullanılmadığı,  içinde daha 
çok; biçme, kırma ve testere ile kesme yaptığın, pek çoğu bar­
barca ayinlere göre tıp çalıştın. Sonuçta sana,  üzeri pek çok 
mühürle  dolu,  bir tür büyük bir kağıt verildi.  A urandan  bir 
hastalığın olduğunu da görüyorum. " 
Son kelimem in nasıl al­
gılanacağını  bi lmediğim  için,  burada  derin  bir nefes  aldım: 
"Acı çektiğin hastalığın tedavisi olmayan bir hastalık.  Bede­
nin hücrelerinde  vahşice yürüyen ve yabani otlar .gibi yayı­
lan,  bir  kalıbı  olmayan,  emredici  şekilde  gelişmeyen, fakat 
hayati organlara yapışan, yayılan ve onu engelleyen bir has­
talıkt11�  Efendim! İyiliğin giremediği düşüncelerinde bu yer­
yüzü üzerindeki kendi çağını sonlandtrtyorsun. " 
Birkaç daki­
ka için -ben im  için yıllar olmuş o labi l irdi- ses yoktu ve sonra 
Büyük Tıbbi Lama Chinrobnobo, 
"Bu son derece doğru Lob­
sang, hu son derece doğru!" 
ded i. 
"Çocuk, muhtemelen bütün 
bu ön gördüğü şeyler için formunun zirvesinde, " 
dedi  H intli. 
Rehberim  Lama M ingyar Dondup: 
"Hiç kimse sizinle gö­
rüşmedi.  Bizi böyle  davet etmediğiniz  ve  ne auranızı.  ne de 
zihninizi araşt1rmadığımız için,  onun bize söylediklerinin ço­
ğu.  bizim için de yeni bir haberdir.  Fakat söylenmesi gerekli 
ana nokta. çocuk 7lıesday Lohsang Rampa'nın hu güçlere sa­
hip olduğu ve güçlerinin daha da öte geliştirilmiş olacağıdır 
tfiinakaşanın 
ne  yeri 
ne  de  zamanı.  hunun yerine.  yapacak 
1 7E 

"ANTİKLERİN  MAGARASI " 
önemli bir görevimiz var. Gel.' " 
Ayağa kalktı ve bu büyük Dua 
Çarkını bana bıraktı. 
Bu  i lginç  şeye  baktım  ve  bunun  hiçte  bir Dua Çark ı  ol­
madığını gördüm.  Fakat bunun yerine zeminden yaklaşık bir 
metre  boyunda ve 
1 ,5 
metre  eninde duran  bir alet  vardı.  Bir 
tarafında iki küçük penceresi vardı ve camdan oluşan bu pen­
cerelerden, ne görünüyorsa görebi l irdim. Makinen in diğer ta­
rafında  ve  merkezin  d ışına  konulmuş,  çok  daha  büyük  iki 
pencere  vardı.  Karşı  tarafta  uzun  bir kol çıkıntı oluşturuyor­
du.  Fakat tamamı benim için bir gizemdi. Ne olabileceği hak­
kında en küçük bir  fikrim bile yoktu.  Büyük Tıbbi  Lama ko­
nuştu: 
"Bu bir alet Lobsang,  k/ervoyant olmayanlar bununla 
insan aurasını görebilir. Büyük Hintli Lama Marfata,  buraya 
bize danışmaya geldi ve eğer ezoterik tıp hakkında çok/azla 
bilgimiz  olsaydı,  o  bize  an/atmaksızın şikayetini  bilecektik. 
Onu,  bu  makineyle  inceleyebilmek için  buraya getirdik.  El­
biselerini çıkaracak,  ona ilk önce sen bakacaksın ve proble­
minin ne olduğunu bize anlatacaksın. Sonra, bu makineyi kul­
lanacağız ve senin bulgu/arınla, makineninki/er ne kadar 
ça­
kışıyor göreceğiz. " 
Rehberim karanl ı k  duvarın karşısında bir yer gösterdi  ve 
H intl i  oraya yürüdü.  Cübbesini ve  diğer giyeceklerini, duva­
rın karşısında çıplak ve karartılmış yerde ayakta durması  için 
çıkardı. 
"Lobsang! Ona çok iyi bir bakış at ve ne gördü,{?iinü 

Yüklə 6,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin