tim. Cübbemin etrafı ma sarındım ve bırakmadığım şuurlulu
ğumu kaybettim. Ne koşuşturan ayakların "sus-sus" sesleri,
ne de deniz kabuğu ya da gümüş ziller rüyalarımı yarıda kes
ti .
Birinin ısrarl ı tekmelemeleriyle uyandığım zaman sabah
oldukça i lerlemişti. Kızarm ış gözlerle dev gibi bir görevlinin
yüzüne, yukarıya doğru dikkatle baktı m.
"Uyan! Uyan! Kut
sal Hançer adına, sen tembel bir köpeksin!"
Beni tekrar tek
meledi. sertçe. Onun ayaklarını tutmaya, sarı lmaya çal ıştım.
"Efendi Abbot (Başrahip)! Efendi Abbot! Seni görmek istiyor,
seni tohumu bozuk aptal.' "
Bana attığı pek çoğu için bir tekme
savurarak cübbemi bağladım ve aceleyle çıktım.
"Yiyecek
yok, kahvaltı yok!"
Kendi kend ime mırı ldandım,
"niçin her
kes beni tam da yiyecek zamanı istiyor? "
Sonsuz koridorlar
boyunca yarışarak, köşeleri dönerek, neredeyse zayıflıktan
sal lanan birkaç yaş l ı keşişe kalp krizi geç irttim. Fakat Abbot
Efendinin odasına randevu saatinde vardım. Koşarak dizleri
min üzerine çöktüm ve başım la, saygıyla selamladım.
1 5
"ANTİKLERİN MAGARASI,,
Efendi Abbot benim kayd ımı okuyordu ve bir kere ace
leyle bastırılmış bir kıkırdama sesi duydum.
"Ah.' "
dedi,
"yağlanmış zeminin azizliğine uğrayıp uçurumlardan aşağı
düşen ve buradaki başka herhangi birinden daha fazla kar
gaşaya sebep olan yabani genç adam. "
Ara verdi ve sertçe
bana baktı;
"Ama iyi çaltştın, olağanüstü iyi, "
dedi.
"Meta.fi
zik yeteneklerin böyle üst bir düzeyde ve akademik çahşman
da belli bir yere geldiğin için seni özellikle ve /eker /eker öğ
retmesi için Lama Mingyar Dondup'a vereceğim. Onun kut
sallığının özel yönetimiyle, sana görülmemiş bir fırsat veril
di. Şimdi, Rehberin Lamaya haber ver. "
B ir el sallamasıyla
beni gönderen Efendi Abbot, tekrar kağıtlarına döndü. Ortaya
çıkmamış olan sayısız "günahlar" için rahatlayarak ace leyle
ç ı ktım. Rehberim Lama Mingyar Dondup beni bekl iyordu.
B ana d ikkatle bakarak,
"Orucunu bozdun mu? "
dedi .
"Hayır,
efendim "
dedim.
"Saygıdeğer Efendi Abbot beni isıediğinde
hala uyuyordum -açım! "
Bana güldü ve
"Ah! Solgun bir gö
rünüşün olduğu için hasta olmandan endişelendim. Hemen
defol, kahvaltını yap ve sonra buraya dön. "
I srar etmeme
gerek yoktu. Açtım ve bu durumu sevmedim. Biraz bilsey
dim ... o zaman önceden bilinmiş olurdu ! .. O aç kalmalar .. .
hayatımın U?'.Un yılları boyunca beni takip etti.
İy i bir kahvaltıyla tazelend im. Fakat daha çetin bir göre
vin düşüncesiyle ruhum da yola geldi. Lama M ingyar Don
dup'un yanına döndüm. Ben girerken ayağa kalktı ;
"Gel.' "
dedi.
"Poıala'da bir ha.fta geçireceğiz.
" Yolu göstererek salo
nun d ışına i lerled i . Dışarıda bir seyis-keşiş, iki atla bekl iyor
du. Üm itsizce bana tahsis ed i len atı kontrol ettim. Hatta daha
kasvetle, benim onu düşündüğümden daha az düşünerek dik
dik bana baktı. Kötü tal ihin yak ı n ol ması hissiyle ata tırman
dıın ve sürdüm. Atlar korku lacak :yaratıklard ı : güvensiz. huy
suz ve frensiz. At sürmey i, lıi raL. pratik yaparak al ıştım.
1 6
"BÖLÜM BİR"
Chakpori'nin dağ patikasından aşağıya doğru at sürdük.
Pargo Kal ing'i sağım ıza alarak, Mani Lakhang yolunu geçe
rek çok geçmeden Shö Kasabasına gird ik. Orada rehberim kı
sa bir mola verd i . Sonra Potala'nın sarp basamaklarından yu
karı zorlukla i lerledik. Bir atı basamaklardan yukarı sürmek
hoş olmayan bir deneyimdir. Asıl ilgim düşmek deği ldi. Ke
şişler, lamalar ve ziyaretçiler .. . on ların aralıksız bir kalabal ığı
manzarayı hayran l ıkla seyretmek için biraz mola vererek var
m ı ş bul unan d iğerleri, Dalay Lama'nın kendisiyle sadece gö
rüşmüş olma düşüncesiyle basamakları zahmetle çıkıyor ve
in iyorlardı. Basamakların üst ucunda, tepesinde durduk. M in
net duyarak, fakat kabaca atı mdan aşağı kaydı m. O, zavallı
arkadaşım bir bıkkınlık kişnemesi saldı ve gerisin geriye
döndü!
Bil im ler odasının yakınında, Lama M ingyar Dondup'a
ayrılmış daim i odaların olduğu Potala'n ın yüksek sev iyeleri
ne kadar merdiven leri tırmanmaya devam ettik. Dünya üze
rindeki ülkelerden i lginç aletler bu odadaydı. Ama hepsinin
en i lginci en uzak geçmişten gelenlerd i . Böy lece sonunda ye
rim ize vardık ve şimdi odam olan yerde bir süre oturdum.
Dalay Lama'dan sadece bir kat aşağıda Potala'n ın daha
yükseklerinde, penceremden vad ideki Lhasa üzerine bakabi
l iyordum. Çok öte lerde parlayan altın çatısıyla büyük Ka
tedrali (Jo Kang) görebi liyordum. Ring Yolu ya da Linkor,
Lhasa Şehrini tam bir tur ederek be lli bir mesafe buradan
uzuyordu. Okült öğrenimin dünyadaki en büyük makam ına
secdeler sunmak için gelen dindar hacılar ona akın ettiler.
Lama Mingyar Dondup gibi harika bir Rehbere sahip ol
duğum için şansıma hayret ettim. Onsuz, neredeyse dünyan ın
zirvesinde olmak yerine. karan lık bir öğrenci koğuşunda
yaşayan alalade bir chela (mürit) olabil irdim. Aniden,
o
kadar
ani ki. şaşkınl ığın bir cik sesini sal ıverdim. Güç lü kol lar be-
17
"ANTİKLERİN MAGARASI ,,
niınki leri kavradı ve beni havaya kaldırdı. Kal ın bir ses,
"Hey.' Hep seni J>oıola'da yükseğe çıkaran ve Hindistan'dan
gelen nahoş lallaki şekerlemelerle besleyen Rehberini mi dü
şünüyorsun'!"
Kahkahaları i le itirazlarım ı susturdu ve onun,
ben im rehberim hakkında ne düşündüğümü bi lmesi, zihnimi
çok karıştırd ı !
Sonunda,
"Biz dostuz, birbirimizi geçmiş yaşamımızdan
�·ok �vi tanırız. "
ded i .
"Geçmiş yaşamın bütün bilgisine sa
hipsin ve sadece hatırlatılmaya ihtiyacın var. Şimdi çalışmak
zorundayız. odama gel. "
Cübbemi düzelttim ve havaya kaldı
rıldığım zaman düşen kasem i geri koydum, sonra Rehberimin
odasına koştum. Oturmamı işaret etti ve yerleştiğim zaman;
"Dün akşamki görüşmemiz üzerine, hayatın anlamı üzerine
düşünüp taşındın mı? "
ded i . Cevaplarken biraz korkuyla ba
şıın ı kaldırdım:
"Efendim, uyumak zorundaydım. Sonra Ab
bot f:/endi beni görmek istedi. Sonra siz beni görmek istedi
niz. Sonra yemep;imi yemek zorundaydım ve sonra yine beni
görmek istediniz. Bugün hiçbir şey düşünecek zamanım olma
dı.' "
dedim.
"Yiyeceğin etkisini sonra tartışacağız. ilk önce bı
rakalım hayat devam etsin "
derken, yüzünde bir gülümseme
vard ı . Durdu ve biraz garip bir d i l le yazı lmış bir kitap için
uzand ı . Şimdi onun İ ngil izce d i l i olduğunu bil iyorum.
Sayfalarını çev irerek sonunda aradığı şeyi buldu. K itabı
bana vererek bir resim açtı.
"Bunun ne olduğunu biliyor mu
sun? .
.
diye sordu. Resme baktım ve o kadar aleladeydi ki, al
tındaki tuhaf kel imelere baktım. Bana hiçbir şey anlatmadı .
Ki tabı geri vererek sitemle;
"Onu okuyamadığım1 biliyorsun,
saygıde,�er Lama! "
dedim.
"Fakat resmi tanımla.vahi/irsin? "
diye üsteledi.
"Elbette, evet sadece bir doğa ruhu. buradaki
/erinden bir farkı yok. "
Gittikçe daha fazla şaşırtıl ıyordum.
On un hakkında olan biten neyd i? Lama kitabı tekrar açtı ve
"Deni::lerin karşısında çok uzaktaki bir ülkede doğa ruhlarını
1 8
"BÖLÜM BİR"
görme genel yeteneği kaybolmuş bulunmaktadır. Eğer bir kişi
böyle bir Ruh görürse, bir şaka durumu zanneder. Görenler,
'gördükleri şeylerden' gerçekten suçlanırlar. Batılı insanlar
parçalara ayrılamayan ya da elle tutulmayan ya da bir kafese
konulamayan şeylere inanmazlar. Batıda bir doğa ruhu, bir
peri olarak isimlendirilir ve peri hikayelerine inanılmaz. "
Bu
beni çok eğlendird i . Ben ruh ları her zaman görebi l irim ve on
ları kesinlikle doğal olarak kabul ederim . Onu çevreleyen sisi
dağıtmak için, başımı salladım.
Lama M ingyar Dondup konuştu:
"Dün akşam söylediğim
gibi, bütün hayat-hızla titreşerek bir elektrik yükü üreten
maddeden ibarettir. Maddenin hayatı elektriktir. Müzikte ol
duğu gibi değişik oktavlar vardır. Belli bir oktavda titreşen
sokaktak,i normal insanı hayal edin. Sonra bir doğa ruhu ve
bir hayalet daha yüksek bir oktavda titreşecektir. Çünkü nor
mal insan sadece bir oktavı yaşar, düşünür ve inanır. Diğer
oktav/arın insanları onun için görünmezdir! "
Onun üzerinde
düşünerek cübbemle oynadım; bu bende bir his uyandırmadı .
Ben hayaletleri v e doğa ruhlarını görebil irdim. Bu yüzden
herhangi biri de onları görebilme l iydi. Lama düşüncelerimi
okuyarak:
"İnsanların aurasını görürsün. Diğer insanların
ç·oj{u yapamaz. Doğa ruhlarını ve hayaletleri görürsün. Di
ğer insanlarrn çoğu yapamaz. Çok genç çocukların hepsi
böyle şeyleri görebilir; çünkü gençler daha çok kabul edici
dirler. Sonra çocuk büyüdükçe, hayatrn sıkrntılarıyla algıları
kabalaşır. Batıda ruh oyun arkadaşlarıyla bir oyun oynamış
olduklarını ailelerine anlatan çocuklar, yalan söyledikleri
için cezalandırılırdı ya da "canlı hayalleri" için gülünür/erdi.
( 'ocuk böyle davranışlara gücenir ve bir süre sonra hepsinin
hayal olduğunu kendini inand1r1r! Siz, özel terbiyenizden ye
tişlirilmenizden dolayı hayaletleri ve doğa ruhlarını görürsü
nüz ve daima göreceksiniz. Bunun yanında insan aurasını da-
1 9
"ANTİKLERİN MAGARASI"
ima göreceksiniz. "
"O zaman, çiçeklere bakan doğa ruhları bile bizim için
aynı mıdır? "
d iye sordum.
"Evet "
diyerek cevapladı .
"Titre
şimleri daha hızlı ve madde parçacıkları daha dağınık-seyrek
olanlar hariç, bizim için aynıdır. Elinizi bir güneş ışınından
geçirebilirken onun elinizden geçmemesinin sebebi budur. "
"Bir hayalete hiç dokunabildiniz mi? Tutmayı biliyor mu.m
nuz"
diye sordum.
"Evet, tuttum!"
diyerek cevaplad ı.
"Eğer
bir kişi, diğer bir kişinin titreşim seviyesine yükselirse, bu
olabilir. Onu sana anlatacağım. "
Rehberim gümüş ziline dokundu. Tibet'in çok tan ınmış
bir Lama manastırının yüksek, Baş Lamasından bir hediye.
B izi çok iyi tanıyan hizmetl i-keşiş-tsampa değil, Hi ndistan
bitki lerinden çay getirdi. Ve Dalay Lama'n ın, özell ikle ben im
gibi zaval l ı bir mürit için yüksek dağlar aşırı larak getirtm i
Ş
olduğu bu tatlı keklerden yerken çok zevk aldı m . Kutsal O
lanın sık sık söylediği gibi;
"ödül, çalışmadaki özel çabalar
içindir. "
Lama M ingyar Dondup hem fiziksel, hem de astral
dünyayı gezmişti. Onun çok
az
bir zayıfl ığı, H indistan çayı
tiryakisi olmasıydı. Kalpten desteklediğim bir zayıflık! Yere
rahatça yayı ldık, kekimi bitirir bitirmez, Rehberim ve arka
daşı konuştu:
"Çok yıllar önce, genç bir adamken, Potala'da, buradaki
bir köşede koşuşturdum -tam da senin yaptığın gibi Lobsang!
Servis için geç kalmıştım ve yolumu kapatan iriyarı bir Abbot
(Baş Lama) görünce korktum. O da acele ediyordu.' Ondan
sakınmaya zaman yoktu. Ona doğrudan çarptığım zaman öz
rümü sadece prova yapar gibi yaptım. Benim kadar korkmuş
tu. Bununla birlikte koşmaya devam etmek için çok şaşkın
dm1. Ve böylece, geç kalmış olmadım.
" Acele eden, ağırbaşl ı
Lama M i ngyar Dondup'un düşüncesine güldü m ! Bana gü
lümsed i ve devam etti :
20
"BÖLÜM BİR,,
"Onun hakkında düşünmek için bütün bir gece geçti. "Ni
çin bir hayalete dokunamayayım ? " diye düşündüm. Onun
hakkında daha çok düşünmek, daha fazla kararlı olmam
onlardan birine dokunmamı sağlayacaktı. Planımı dikkatle
uygulamaya koydum ve böyle konular hakkındaki bütün eski
El Yazılarım okudum. Dağların yükseklerinde bir mağarada
yaşayan, çok bilgili bir insana da danıştım. Bana çok şey an
lattı. Beni doğru yola sevk etti ve ben de sana aymsım anla
tacağım. Çünkü o, doğrudan bir hayalete dokunma temasına
götürür. "
Kendine biraz daha "çay döktü ve devam etmeden önce
bir süre yudumlad ı .
"Hayat sana söylediğim gibi, küçük dün
yaların küçük güneşlerin etrafında döndüğü parçacıkların
bir kütlesinden ibarettir. Hareket, bir madde daha iyi bir te
rim istediği için "elektrik" olarak isimlendireceğiz. Eğer has
sas beslenirsek, titreşimimizin seviyesini artırabiliriz. Kaçık
mezhep fikirlerinin hiçbirini içermeyen hassas bir diyet, bir
kişinin sağlığım arttrtr, bir kişinin temel titreşim seviyesini
arttrtr. Böylece, hayaletin titreşim seviyesine yaklaşmış olu
ruz. "
Durdu ve taze bir tütsü çubuğunu yaktı. Memnunluk ve
rici, kor gibi parlayan sondan hoşnut kaldı. Di kkatini tekrar
bana yöneltti.
"Tütsünün tek amacı, içinde yakılan alanın ve o alan içe
risinde olanların titreşim seviyesini artırmak içindir. Hepsi,
belli bir titreşim için tasarlanmış, doğru tütsüyü kullanarak
bazı sonuçlar elde edehiliriz. Bir hafla kendime sıkl bir diyet
uyguladım; titreşimimi ya da '.'frekansımı" artıran bir diyet. O
hafia süresince de odamda uygun tütsüyü devamlı yaktım. Bu
süre sonunda neredeyse kendimin 'dışında' oldum. Yürümek
ten çok, havada süzüldüğümü hissettim. Astralformumufizik
selin içerisinde tutmakta zorlandığımı hissettim. "
Bana baktı
ve
"Böyle kıslfli bir tf(veti takdir eımeyebilirdin! "
derken
21
"ANTİKLERİN MAGARASI"
gülümsedi.
"Hayır. doyurucu bir öğün yemekten çok herhan
gi iyi bir hayalete dokunacaktım.' "
diye düşündüm.
"H{!/İanın sonunda "
dedi Rehberim Lama,
"iç tapınağa
indi.m ve bir hayaletin gelip bana dokunması için yalvarırken
daha fazla tütsü yaktım. Aniden omuzumda, arkadaşça bir e
lin sıcakltğını hissettim. Meditasyonumu kimin rahatsız et
tiğini görmek için dönerken, 'ölümü' bir yıldan fazla olmuş
bir ruh tarafından dokunulmuş olduğumu gördüğümde, ne
redeyse cübbemin dışına doğru fırladım. "
Lama M ingyar
Dondup sertçe durdu, sonra uzak-geçmiş tecrübesini düşü
nürken kahkaha attı.
"Lobsang! "
d iye sonunda bağırdı;
''yaşlı, 'ölü' lama bana
güldü ve astrale girip her zaman yapabileceğim şeyler için,
niçin hu kadar zahmete katlandığımı sordu! Böyle açık bir
çözümü kaçırmış olduğum için düşünce ölçüsünün ötesinde
utandırılmış olduğumu hissettiğimi itiraf ettim. Çok iyi anla
dığın gibi, şimdi hayaletlerle ve (doğa ruhları) ile konuşmak
için astrale giriyoruz. " "Elbette telepatik olarak konuştun, "
diye belirttim
"ve telepati için herhangi bir açıklama bilmiy
orum. Yapıyorum, fakat onu nasll yapıyorum? "
"Bana son derece zor sorular sordun, Lobsang! "
diyerek
Rehberim güldü.
"En hasit şeyler, açıklaması en zor olanlar
dır. Nefes alma sürecini nasıl açıklayabilirsin? Bana anlatır
mısın? Onu sen yapıyorsun, herkes yapıyor, fakat bir kişi sü
reci nasıl açıklayabilir? "
Başım ı asık suratla sal ladım. H er
zaman sorular sorduğumu bil iyordum. Fakat bir şeyler öğren
menin tek yoluydu. Diğer müritlerin çoğu, yiyecekleriyle il
gi lend ikleri kadar ilgi lenm iyorlardı ve tatm in olmak için çok
fazla çal ı şm ıyorlard ı. Bilmek isted iğimden hep daha fazlasını
isted im.
"Beyin "
ded i Lama,
"ıHarkoni denen
adamın mesajları
okyanusların hir
ıarc!findan öhür larafina
göndermek için
22
"BÖLÜM BİR,,
kullandığı alet gibi, bir telsiz ayarı gibidir. Bir insan varlığını
oluşturan elektrik yükleri ve parçaC1k koleksiyonu, ona ne
yapmasını söyleyen beynin elektriksel ya da telsiz aletine sa
hiptir.
Bir kişi, bir organını hareket ettirmeyi düşündüğü zaman,
elektrik akımları, istenen hareketi sağlayan kasları hemen
harekete geçirmek için sinirler boyunca hızla giderler. Aynı
şekilde, bir kişi düşündüğü zaman, elektriksel ya da telsiz dal
gaları beyinden yayılır. Gerçekten onlar telsiz spektrumunun
daha yüksek bir bölümünden gelirler. Bazı aletler ışmımları
yayımları tespit edebilir ve hatta Batılı doktorların deyimle
riyle, 'alfa, beta, delta ve gama' çizgileri içerisinde onları
kaydedebilir. "
Başımı yavaşça salladım. Tıbbi Lamalardan
böyle şeyleri yeni duyuyordum.
"Şimdi, "
diyerek devam etti Rehberim;
"hassas insanlar,
bu yayınları da sezebilir ve onları anlayabilir. Düşüncelerini
okuyorum ve sen de denediğin zaman, benimkini okuyabilir
sin. İki insan, birbirleriyle ne kadar uyum, sempati içerisin
deyse, düşünce olan bu beyin dalgalarım okumak o kadar ko
laydır. Böylece telepati alırız. İkizler, birbirlerine oldukça sık
telepatiktirler. Tek yumurta ikizleri, beyinleri birbirinin kop
yası olanlar, birbirlerine o kadar çok telepatiktir ki, bir dü
şüncenin hangisinden kaynaklandığını tespit etmek gerçekten
çok zordur. "
"Saygıdeğer Efendim "
dedim;
"bildiğiniz gibi, çoğu be
yinleri okuyabilirim. Bu, ne için? Bu özel kabiliyete rağmen
çok daha fazlası var mı? " "Sana Lobsang"
diye cevapladı
Rehberim;
"özellikle hediye edildi ve özel olarak eğitildin.
Daha başında bulunduğun hayatında zor bir göreve sahip
olduğun için bizim yönetimimizle her yöntemle güçlerin art
mış oluyor. "
Ağırbaşlı bir hareketle başını sal ladı;
"zor bir
görev gerçekten. Eski günlerde Lobsang, insanlik hayvan
23
"ANTİKLERİN MAGARASI ,,
dünyasıyla telepatik olarak iletişim kurabiliyordu. Gelecek
günlerde insanlık, savaşların akılsızlığını anladıktan sonra,
güç yeniden elde edilecek. Bir kez daha insanlar ve hayvan
lar, biri diğerine hiçbir zarar vermek istemeden birlikte barış
içerisinde yürüyecekler. "
Altım ızda bir gonk gümbürdedi ve tekrar gümbürdedi .
Oradan trompetlerin sesi geldi v e Lama M ingyar Dondup:
"Acele etmeliyiz Lobsang, Tapmak Ayini başlamak üzere ve
Kutsal Olan orada olacak"
diyerek, ayağa fırladı . A lelacele
ayağa kalktım. Cübbemi düzelttim ve Rehberimin peşinden
koşturdum; koridorlardan aşağılara ve neredeyse gözden kay
bolarak.
24
BÖLÜM İKİ
Büyük Tapınak, yaşayan bir şey olarak görünüyordu. Be
nim yüksek çatı lardaki avantaj l ı noktamdan aşağıya bakab i l ir
ve uçsuz bucaksız bir yeri görebil irdim. Günün erken saatle
rinde Rehberim Lama M ingyar Dondı.ıp ve ben, özel bir gö
rev için bu yere seyahat ettik. Ş imdi Lama yüksek bir mevki
i le görüşmek için odaya kapanmıştı ve ben gezmek için ser
best-çatıyı destekleyen güçlü kalasların arasında, bir keşişe
ait gözetleme sütununu buldum. Çatının yürüyüş yolunda,
sinsi sinsi dolaşarak kapıyı keşfettim ve cesaretle iterek aç
tım. Öfkeli bağırman ın, selamlayan eylem in gürültüsü yoktu.
İçeriye şöyle bir göz attım. Yer boştu. Bu nedenle içeri girdim
ve kendimi Tapınak duvarının kayası iç ine inşa edi lmiş bir
hücreye benzeyen, küçük bir taş odada buldum. Arkamda, iki
tarafında taş duvarlar olan küçük bir ahşap kapı ve önümde,
belki bir metre yüksekl iğinde bir kaya çıkıntısı vard ı .
Sessizce öne doğru i lerledim ve sadece başı m taş ç ı kın
tısı üzerinde olsun diye çömeldim. Kendimi, çok aşağıdaki
belirsiz.bulanı k tapınak zemin ini gözetleyen, aşağıdaki zaval-
1
ı ölümlüleri gözetleyen, göklerdeki bir Tanrı gibi hissettim.
Tapınağın dışında mor akşam karan lığı, geceye yol veriyor-
25
"ANTİKLERİN MAGARASI ,,
du. Batan Güneş'in son ışı kları, karla kaplı zirvelerin arkasın
da, en yüksek bölgelerden uçuşan karı n aralıksız köpükleri
arasından. ışığın yanar-döner sağanağını göndererek batacak
tı.
Tapınağın karanl ığının görevi, yağ kandi l lerinin yüzler
cesinle ve yerleştirildikleri yerlerde yoğun laşarak devralındı.
I şığın altın noktacıkları gibi parlayan kandi l ler, şimdi çevre
lerine durgun bir parlaklık yaydı . Y ı ldızlar başımın üzerinde
olmak yerine, ayaklarımın altında gibi göründüler. Acay ip
gölgeler, heybetl i sütunların bir başından öbür başı na sessizce
uzandı. Gölgeler şimdi, ince ve uzam ıştı. Şimdi kısa ve bo
dur, fakat daima garip ve acayip ışığın geçişiyle bu dünyadan
olmayanın, olağan görünüşü ve tanı mların ötesinde olağan
üstü olanı i lginç kılarak.
Aşağıya gözümü dikerek, sank i bir yarım-dünya içindey
miş gibi h issederek, ne gördüğümü ve ne düşled iğimi bilme
den dikkatle baktım. Zemin ve benim aramda, tabaka tabaka
yükselen mav i tütsü dumanı bulutları, bulutların arasından
yeryüzüne bakan bir Tanrının bir bakış açısından bile fazlası
nı bana hatırlatarak havada süzüldüler. Yavaşça yükselen tüt
sü bulutları, genç ve dindar müritlerin astığı buhurdanlıklar
dan koyu girdaplar yaparak döndü. Sessiz ad ımlarla ve sabit
bakışlarla aşağı yukarı dolaştılar. Onlar, tekrar ve tekrar dö
nerken, milyonlarca ışık noktacık ları altın buhurdan l ıklardan
yansıdı ve göz kamaştıran ışık ışınları öne gitti ler. Benim
yüksek koriumumdan aşağıyı görebilirdim. Zamanında nere
deyse alevlerle kabaran ve d ışarıda çabucak sönen kıvılcım
lar. kırmızı sağanaklar gönderen esinti lerle körüklenmiş gibi.
kırmızı-kor tütsüleri görebi l irdim. Taze hayat verm iş tütsü
Dostları ilə paylaş: |