nımlarken kaç renk kul lanabil irdik?
"Yüzde mavi.'"
diye hay
kırdı biri.
"Hay11� "
diye cevapladım;
"zaten mavimiz var,
zaten mavi bir keyfimiz var. "
Böylece devam ettik, mavi bir
key ifle çal ışmaktan, kahverengi bir çalışmada bulunan bir
abbota ve kıskançl ığıyla yeşil olan bir öğretmene. Başka biri,
Lhasa'da, pazaryerinde görmüş olduğu kırmızı bir kadından
bahsetti ! Bir an, h içbirimiz olduğu kasted i len kırm ızı bir ka
dının ne olduğundan emin olmad ığımız için uygulayıp uygu
lamayacağımızı bi lemed ik.
"Ben biliyorum.' "
diye sertçe
233
"ANTİKLERİN MAGARASI"
yan ıtladı sağımdaki çocuk.
"Sarı bir adaİna sahip olabiliriz,
korkaklığıyla sarı. Yine de sarı, korkaklığın göstergesi olarak
sıkbkla kullanılırdı. "
Bütün bunları düşündüm ve eger böyle
deyim ler herhangi bir dilin genel inde kul lanı ldıysa, arkasın
daki sebep o zaman biraz iyi olmalı gibi göründü bana ... Reh
berimi aramak için yola ç ıktım.
"Saygıdeğer Lama!"
diyerek, biraz heyecanla çalışması
na pat diye girdim. Ben im nezaketsiz girişime hiç tepki gös
termeden- bana baktı.
"Saygıdeğer Lama, karşılaştırmaları ta
nımlamak için niçin renkleri kullanırız? "
Çal ıştığı kitabı aşa
ğıya bıraktı ve oturmamı istedi.
"Zannedersem, mavi bir ke
yif, kıskanç yeşil bir adam hakkında kullanılan bu genel te
rimleri kastediyorsun? "
diye sordu.
"Evet, "
diye cevapladım.
Daha da fazla heyecanla, neden bahsettiğimi onun tam olarak
bi lmesi gerektiğinin heyecanıyla;
"Bütün bu renklerin niçin
önemli olduğunu gerçekten bilmek isterdim. Arkasında bir
şeyler olmalı! "
Bana baktı v� sertçe yan ıtlayarak tekrar gül
dü.
"Elbette Lobsang, uzun başka bir ders için kendine izin
vermelisin. Fakat bazı yorucu alıştırmalar yapmış olduğunu
anlıyorum ve bu konuya devam etmeden önce çay içmemiz
gerektiğini düşünüyorum. "
Çayıiı'gelmesi uzun sürmedi. Bu
sefer, bütün Lama manastırlarında olduğu gibi, çay ve tsam
pa vardı. Ben, renkleri düşünerek ve renklerin neyi ima ede
bileceğini merak ederek, sessizce çayımı yudumladım. Az
sonra oldukça sade olan yemeğimizi bitirm iştik ve Rehberi
me beklentiyle baktım.
"Müzik aletleri hakkında biraz bilgin vardır Loh,�ang, "
diyerek başladı.
"Örneğin, Batı dünyasında çok kullanılan bir
piyano olarak bilinen aletin olduğunu biliyorsun. Birlikte bi
rinin resmine baktığımızı hatırlayacaksın. Üzerinde bazısı si
yah, bazısı beyaz pek çok nota olan bir klavye içeri1� Şimdi
haydi, siyah olanları unutalım; bunun yerine belki iki kilo-
234
"BÖLÜM ONBİR"
metre uzunluğu,nda var oluşun herhangi bir boyutunu elde
edilebilecek bütün titreşimleri içeren bir klavyeye sahip oldu
ğumuzu hayal edelim. "
İzlediğimi anlayabi lmek için bana
baktı. Çünkü piyano i lgi lendiğim kadarıyla ilginç bir aletti .
Rehberimin söylemiş olduğu gibi, böyle bir şeyi sadece re
simlerde görmüştüm. A ltında yatan düşünceyi algı layabildi
ğime inanarak devam etti :
"Eğer her titreşimi içeren bir klav
ye olsaydı o zaman, insan titreşimlerinin bütün dizisi belki üç
orta tuşta olacaktı. Her şeyin titreşimlerden ibaret olduğu,nu
anlayacaksın -umarım sonunda anlarsın! Haydi, insan için
en düşük titreşimi ele alalım. En düşük titreşim, sert bir mad
dedir. Ona dokun, parmağının içinden geçişini engeller, aynı
zamanda onun bütün molekülleri titreşir! Hayali klavye üze
rinde daha yukarılara çıkabilir ve ses olarak bilinen bir tit
reşimi duyabilirsiniz. Daha yukarılara gidebilir ve gözleriniz,
görünüş olarak bilinen bir titreşimi alabilir. "
B unda, yukarıya doğru sıçrayarak bir tepki gösterdim.
Görünüş, nasıl bir titreşim olabi lirdi? Eğer bir şeye bakarsam,
elbette onu görürüm?
''Anladım Lobsang, çünkü madde görü
nür olmak için titreşir ve göz tarafından algılanmak için bir
karmaşa yaratır. Başka bir deyişle, görebildiğin bir madde,
gözdeki çubuk ve konilerin alabileceği bir dalga üretir. Göz
onu, beynin elektrik sinyallerini orijinal maddenin bir resmi
ne dönüştürdüğü bir bölümünün alması için elektrik sinyalle
rine dönüştürür. Bütün bunlar çok karmaşıktır ve baştan sona
karışmak istemeyiz de. Sadece, her şeyin bir titreşim olduğu
nu sana anlatmaya çalışıyorum. Eğer skalada daha yukarıla
ra gidersek, radyo dalgalarını, telepatik dalgaları ve diğer
boyutlarda y�·ayan o insanların dalgalarını elde ederiz. Fa
kat elbette kendimizi, insanlar tarafından katı bir madde, bir
ses ya da bir görünüş olarak algılanabilen klavyenin efwıne
vi üç notasıyla yüzeysel olarak sınırlandırdığımızı söyleye-
235
"ANTİKLERİN MAGARASI,,
bilirim. "
Bütün bunlar hakkında düşünmek zorundayım. Bu
gerçekten beynimi vızı ldatan bir konuydu. Bununla birl ikte,
Rehberim i n nazik metodu sayesinde, asla öğrenmekle uğraş
madım. Sadece bir sefer öğrenmeye karşı geldiğimde, zal i m
bir öğretmen, adamak ı l l ı tatsız b i r sopayla zaval l ı eski cübbe
me küt diye vurduğu bir zaman yaptım.
"Renkleri soruyorsun Lobsang. Elbette bazı titreşimler,
bir kişinin aurasına renkler olarak basılır. Bu yüzden, örnek
lersek, eğer bir kişi kendini mutsuz hissediyorsa o zaman, o
nun duygu bölümü, klervoyant olmayan insanların bile, nere
deyse algılayabileceği mavi renk; dünya üzerindeki çoğu dil
içerisinde sessizce uzandığı için, mavi olarak adlandırdığı
mız renge benzeyen bir titreşim ya da frekans gönderecektir. "
Düşüncen in genel an lam ını şimdi kavramaya başl ıyordum.
Fakat bir kişinin, kıskanç l ıkla nasıl yeşil olabildiği ben i hala
şaşırtıyordu.
"Lobsang. tümden gelimle, kendin için bir ge
rekçen olmuş olmalı ki, bir kişi, kıskançlık olarak bilinen ah
hiki bozukluktan ıstırap duyduğu zaman, titreşimleri başka
larına yeşil olma izlenimini vermek için oldukça değişir. Çok
iyi.farkına varacağın gibi, onun özelliklerinin yeşile dönece
ğini demek islemiyorum, fakat o, yeşil olma izlenimi verir.
Bunu, sana daha iyi açıklamam da gerekirse bir kişi, belli bir
gezegensel etki altında doğduğu zaman, bu renkler tarafin
dan daha güçlü şekilde etkilenir. " "Evet!"
diyerek patladım,
"Koç Burcu 'nda doğah bir kişinin kırmlZlyı sevdiğini biliyor
dum!"
Rehberi m benim şevkime güldü ve
"Evet bu, uyum
yasası altında olur. Bazı insanlar belli bir renge daha kolay
karşılık verir. Çünkü o rengin titreşimi, kendi titreşimiyle ya
kındu� Bir Koç Burcu insanının kırmızıyı tercih etmesinin se
bebi budw: Çünkü Koç Burcu insanı yapısında çok fazla kır
mızıya sahiptir ve kırmızı rengin kendini çekici bulur. "
Bir soru sormak için patl ıyordum. Bu yeşiller ve mavi leri
236
"BÖLÜM ONBİR"
bil iyordum. B i r kişinin niçin kahverengide çal ışması gerekti
ğini bile çıkartabil irdim. Çünkü bir kişi çal ışmamn bel irl i b'ir
kısm ına odaklandığı zaman, aurası belki kahverengi damga
larla kaplanmış olacaktı. Fakat bir kadının niçin kırmızı ol
ması gerektiğini anlayamadı m !
"Saygıdeğer Lama!"
diye pat
ladım, merakımı gidermek için.
"Niçin bir kadın, kırmızı ka
dın olarak isimlendirilir? "
Sanki patlayacakmış gibi bana
baktı ve bir an söylemiş olduğum şeyin onu bu kadar şaşırt
m ı ş olmasını merak ettim. Sonra, gelecekte herhangi bir ko
nuya böyle kapa l ı kalmamam için nazikçe ve biraz ayrıntı
l arıyla an lattı ! .
"Sana şunu da anlatmak isliyorum Lobsang, her insanın
temel bir titreşim frekansı vardır. Her insanın moleküllerinin
belli bir oranda titreşmesi budur ve bir kişinin beyni tarafın
dan üretilen dalga boyları, özel gruplarda toplanabilir.
İki
insan aynı dalga boyuna .5ahip olamaz.
Her açıdan aynı eş
dalga boyları değillerdir. Fakat iki insan, aynı dalga boyuna
yakınsa ya da onların dalga boyları, diğerinin belli oktavını
takip ediyorsa o zaman, onların uyuşabileceği ve birlikte çok
iyi geçinebilecekleri söylenir. "
Ona baktım ve bazı yüksek ka
rakterl i sanatç ı larımızı merak ettim.
"Saygıdeğer Lama, bazı
sanaıçdarın diğerlerinden daha yüksek bir oranda titreştik
leri doğru mu? "
diye sordum.
"Bu çok doğru Lobsang,
" dedi
Rehberim.
"Eğer bir insan, ilham olarak bilinen şeye sahip
olmak isl�vorsa, e.(�er o, �vi bir sanatçı olmak istiyorsa, o za
man onun titreşim frekansı, normalden defalarca yüksek ol
malubr. Bazen bu. onu sinirli yapar. onunla geçinmek zordur.
( "oğumuzdan daha yüks
ek
hir titreşim oranına sahip olarak o
hize. küçük
ö
l
i
i
m
l
ü
le
r Kihi tepeden bakma eğilimindedir. Bu
nun
la birlikte. ç·o,�ı111/11kla
onun ürettiği eser öyle güzeldir ki,
onun
küçümseyen kapris/dine ve
isteklerine katlanabiliriz!"
K i lometrelerce uzanan
bu biiyük klavyey i hayal ettim ve
237
"ANTİKLERİN MAGARASI,,
k lavyenin k i lometrelerce uzanmasına rağmen, insani tecrübe
alanının sadece üç nota etrafında sınırlandırılması bana ilginç
gibi geldi.
"İnsan varlığı Lobsang, yaradılışta önemli olan
tek şey olduğunu düşünmeyi sever, biliyorsun. Gerçekten in
sanların yanı başında, hayatın pek çok başka formları vardır.
Başka gezegenler üzerinde insanlara son derece yabancı
hayat formları vardır ve normal insan böyle bir hayat formu
na anlamaya başlayamadı bile. Efsanevi klavyemiz üzerinde
bu özel Evrenden çok uzaklarda hareket eden bir gezegenin
sakinleri, bu insanlardan, klavyenin farklı bir tarafına doğru
uzanabilecektir. Bir duvarın içinden geçebilen bir hayalet,
öyle ince bir yapıdadır ki, kendi titreşim oranı gerçekten yük
sek olmasına rağmen molekül miktarı az olacaktır.
" Bana
baktı, şaşkın ifademe güldü ve sonra aç ıkladı :
"Elbette an
ladın. Bir hayalet, bir taş duvarın içinden geçebilir. Çünkü
bir taş ,duvar, titreşen moleküllerden ibarettir. Her molekül a
rasında boşluklar vardır ve taş duvarın boşluklarına uya
bilen, çok küçük moleküllü bir yaratık bulabilirsen, o zaman
bu özel yaratık, hiçbir zorlukla karşılaşmadan taş bir duvarın
içinden yürüyebilecektir. Elbette astral yaratıklar, titreşimin
çok yüksek bir oranına sahiptir ve ince yapılıdırlar; katı de
ğillerdir, çok az moleküle sahiptirler. Çoğu insan yeryüzünün
ötesinde olan uzayın, boşluk olduğunu hayal eder. Bu böyle
değildir; uzay, baştan sona moleküllere sahiptir. Bunlar, ço
ğunlukla seyrek olarak dağılmış hidrojen molekülleridir. Fa
kat moleküller orada, hayaletin bulunduğu ölçülerde buluna
bilir. "
Tapınak deniz kabukları, bizi bir kere daha Ayine ça
ğırıyordu.
"Bunu, yarın tekrar konuşacağız Lohsang, çünkü
hu konuyu çok iyi anlamam istiyorum, "
dedi Rehberim, tapı
nağın girişinde ayrı l ı rken .
Tapınak Ayini sona ererken. bir yarışa ç ı kış veri liyordu;
erzak alma yarışı. Hepimiz, tedarik ettiği miz y iyecekleri mizi
238
"BÖLÜM ONBİR"
tüketmek için oldukça açtık. Bugün, yeni tedarik edi lm iş,
taze kavrulmuş arpanın mevcut olduğu gündü. Tibet'te, bütün
keşişler yanlarında, içinde kıyılmış, kavrulmuş arpanın oldu
ğu küçük bir deri kese, i laveten tsampa olan tereyağl ı çay ta
şırlar. Böylece, biz yarışa devam ettik ve birazdan çantalarını
doldurmak için bekleyen kalabalığa kat ı ld ık. Sonra, akşam
yemeğimizi yiyebilmek için çayın olduğu salona gittik.
Madde berbattı. Tsampamı ağzımın içinde çiğnedim ve
m idemin bozulup bozul mayacağını merak ettim. Berbat bir
yağlı yanık tadı vardı ve gerçekten onu m ideme nasıl indire
ceğimi bilemiyordum. Yanımdaki çocuk homurdandı,
"bu
madde yanmış olmalı, hiçbirimiz onu yutamayacağız! " "Her
şey bu yiyecek yüzünden berbat olmuş gibi geldi bana! "
dedim. Endişe l i bir bekleyişle yüzümü buruşturarak, bir
parça daha denedim; mideme nasıl indireceğimi merak
ederek. Tibet'te böyle yiyecek israfı büyük suçtur. Etrafıma
baktım ve d iğerlerini de etraflarına bakarken gördüm ! Tsam
panın kötü olduğuna şüphe yoktu! Her yerde kaseler bıra
kılmış duruyordu. Herkesin daima tam açl ık noktasında bu
l unduğu topluluğumuzda bu nadir bir olaydı. A lelacele tsam
payı ağzımda yuvarladım ve onunla ilgili midemdeki tuhaf
bir şey, beklenmedik bir güçle beni vurdu. A lelacele ayakta
i lerleyerek, olabildiğince elimle ağzımı tutarak kapıya koş
tum ! .. .
"Evet! Genç adam,
" dedi, tuhaf aksanl ı b i r ses.
"Rahat
sız eden yiyeceği şiddetle çıkardıktan sonra
. .
.
" kapıdan bu
yana dönerek sesin sahibine baktım. Her yerde bulunmuş,
her şeyi görmüş, her şeyi yapmış ve şimdi onu, zihinsel rahat
sızlığın periyodik nöbetleri şeklinde ödeyen Japon keşiş
Kenj i Tekeuch i"yi gördüm. Sempatik olarak bana baktı.
"Aşağalık madde değil mi? "
diye sordu.
"Sen ve ben, aynı se
beple dışan çıktığımda. aynı zorluğu yaşamıştım.
Ne
olduğu-
239
"ANTİKLERİN MAGARASI"
nu göreceğiz. Kötü yiyeceğin sebep olduğu kurumu temiz ha
vanın atacağım umarak birkaç dakikadır dışarıda duruyo
rum. " "Efendim.' "
dedim çekingen olarak,
"her yerde bulun
dunuz ve burada, Tibet'te niçin böyle berbaİ, monoton yiye
ceklere sahip olduğumuzu söyleyebilir misin? Çay ve tsampa
dan ölümcül hasta oldum. Bazrum. "
Japon, büyük bir anlay ışla ve hatta daha .büyük bir sem
patiy le bana baktı .
"Ah.' Çok farklı türde yiyeceklerden tat
tığım için mi, bunu bana soruyorsun? Evet, öyle yaptım. Bü
tün hayatım boyunca kapsamlı seyahatlerim oldu. İngiltere '
de, Almanya'da, Rwya'da yemek yedim. Neredeyse söyleyebi
leceğin her yerde. Rahipliğe ait yeminlerime rağmen iyi yaşa
dım ya da en azından zamanında öyle düşündüm. Fakat şimdi
sözlerimden dönmenin belasını buldum. "
Bana baktı ve haya
ta tekrar dönmüş göründü.
"Evet.' Niçin böyle monoton yiye
ceklere sahip olduğumuzu soruyorsun.· Sana anlatayım: Ba
tıdaki insanlar çok fazla yerler ve çok büyük çeşitte yiyecek
leri var. Sindirim organları. irade dışı esasla çal ışır, beynin
iradeli bölümünce kontrol edilmez. Öğrendiğimiz gibi, eğer
beyin gözlerin içinden, tüketilecek yiyeceğin türünü belirleme
.firsatına sahipse, o zaman mide. y�vecekle ilgilenmek için ye
terli miktarda ve yoğunlukta mide öz suyunu bırakabilir. Eğer
diğer taraftan, ayırt etmeksizin her şeyi mideye tıksaydık ve
tüketici. bütün zamanında boş konuşmalarla meşgul olsaydı,
o zaman mide özsuları h(/Zlrlanamaz. sindirim başarılamaz
dı.
l-'c!
zavallı sefil, hazımsızlrktan çeker l'e sonra belki de,
gastrit ülserden de .. . Yiyeceklerinin niçin hasit olduitunu bil
mek mi ist�vorsun? Elhette.' !Jir kişinin daha basit ve daha
monoton yiyecekleri tüketmesi. bedenin psişik bölümleri için
daha �vidiı: Ben. büyük hir Okült öğrenc�l·iın. klervoyansm
hi�vük gü�·lerine sahibim ve kendimi. her çeşit inanılmaz ka-
240
"BÖLÜM
ONBİR "
rışımlar, hatta inamlmaz içeceklerle
ııkahas(I
do/ıl11rd11111.
/Jii
tün meU{/iziksel güçlerimi. daha
sonra
k
ay
he
11
i
1
11
.
Simdi
hı t
kılabilmek için, bu dünyadan
ayrılmadan
i
>
n
c
e gzı ·ilen heıle
nimi dinlendirebileceğim bir yere
sa
hi
p
olmak iç·in hurayo.
Chakpori''ye geldim. Ve sadece klsa birkaç ay
içinde.
hu
yer
yüzünden ayrıldığım zaman, heden
parçak�vıcıları. y
i
ve
c
e
k
ve içeceklerin ayrımsız bir başlangıç h
a
rm
(/
m
n
ı yapma göre
vini yerine getirecekler. "
Bana baktı ve sonra tekrar.
o
tuha f
sıçrayı şlardan birini yaptı.
"Evet evladım.'
Tavszvemi
1111.
/Ja
yatmın bütün günlerinde basit yzveceklere
yapış. güçlerini
asla kaybetmeyeceksin. Tavsiyeme uymazsan
ve aç gırtl(l{!.111-·
dan indirebileceğin her şeyi llkarsan, her şeyi k
a
y
b
ed
e
c
e
ksin
.
kazancın mı? Elbette evladım, hazımsızliğı
kazanarnksın:
kötü bir huyla birlikte gastrit ülseri elde
edeceksin. Ben çıkı
yorum. başka bir saldmnın geldiğini hissedehiliyorııın.
"
de
d i . Japon keşiş Kenj i Tekeuchi, sallanarak ayağa kalktı
ve
Lama'nın semtine doğru sendeleyerek yürüdü. Arkasından
baktım ve üzülerek baş ımı sal ladım. Onunla daha uıun ko
nuşabilmiş olmayı daha çok istemel iydi m . Ne tü
r y iyecekler
di onlar? Tatları iyi miydi? Sonra kendimi bir s i lk
i
n
i
şle yu
karıya çektim. Sahip olduğumun hepsi. önümdeki bayat yağ l ı
çay v e çok fazla yanarak b i r kömür yığını olmuş v e içine bir
şekilde biraz tuhaf yağlı bileşim eklenm iş olan Lsampa olduğu
halde. niçin kendimi şımartıyordum. Başımı sal ladım ve tek
rar salona doğru yürüdüm.
Sonra. geceleyin Rehberi m le konuşmaya başladık . "S<�l'
gıdeğer
Lama. niçin
insanlar
yolun aşağısındaki
wyrar satı
cılardan
horos
ko
p
.wıın
alıyorlar? "
Rehberim
cevaplarken
üzgünce gül ümsed i :
"Elhetıe
b
i
ld
iğin gibi.
iddi(l/anrı
kişirl<'
ilgisi
olması i<;in. hirenel o/(lrak lw::ırlanın(ldan
horoskoının
hcr
l
uı
ng
i
hir yararı o
lmo
.
--:
loıılıı /iretim ıeınelindc lııı::ırla-
110/ıi
I ir olan lw
ro
sk
o
ı
ı . ı
·ok
ı 11r
f fon Hkoı
1/or
rol
1111
ı 1ş11.(!,ı.ı
ı nda.
24 1
"ANTİKLERİN MAGARASI ,,
sadece saflardan para kazanmak için seyyar satıcılar tarafın
dan sat dır. "
Bana baktı ve
"Elbette Lobsang, bu horoskopları
satın alan hacılar evlerine dönerler ve Potala'dan aldıkları
bir hatıra olarak onu gösterirler! Onlar memnundur, bu yüz
den seyyar sallcılarda öyle ... Onlar için niçin canını sıkıyor
sun? "
dedi.
"İnsanların, horoskopları onlar için hazırlatma
/an gerektiğini mi düşünüyorsun? "
diye sordum.
"Doğru de
ğil Lobsang, doğru değil. Senin kendi durumun gibi, sadece
belli hallerde, çoğunlukla horoskoplar, bir kişi kendi sorum
luluğundaki bir hareket sürecinde, gücün onu koruması için
kullanılırdı. Kesin, belirli bir sebep olmaksızın horoskoplara
ya da astrolojinin kullanılmasına ben çok karşıyım. Bildiğin
gibi, normal insan yolunu, Lhasa Şehri 'nin içinden geçiren
bir hacıya benzer. Yolun başını, yoldaki evlerden, ağaçlar
dan, eğimlerden ve dönemeçlerden göremezler. Biz burada,
daha yüksek bir rakımda olduğumuz için yola yukarıdan ba
kabiliriz ve herhangi bir engeli görebiliriz. Hacı o zaman, ho
roskopsuz bir insana benzer. Horoskopu olan bir insana ben
zeyen bir hacıdan biz, havada daha yükseklere çıkarak, yolun
başını görebildiğimiz için, zorlukları ve engelleri görebiliriz.
Böylece onlar gerçekten ortaya çıkmadan, zorlukların üste
sinden gelebilecek bir pozisyonda bulunmalıyız. "
"Beni çok telaşlandıran başka bir şey var Saygıdeğer La
ma. Geçmiş yaşamda bildiğimiz şeyleri bu yaşamda nasıl bi
liriz, hana anlatabilir misin?"
Gerçekte, konu lara böy le de
rin lemesine girmekte haklı olmad ığım için, böyle soru ları
sormaya daima korktuğum için, ona çok endişeli baktım. Fa
kat
suçlama yapmad ı, bunun yerine cevaplad ı :
"Bu yeı:vüzüne
gelmeden önce Lohsang, yapmaya niyetlendiğimiz şeylerin
ri::elgesini ç-ıkarırı::. Bilgi, şuuralllmızda sak/amit ve eğer şu
urolı 11nda
temasa geçebilseydik -bazt!anmızm yapabildiği
p)hi.'
-o
::aman planladığımız her şeyi bilmemiz gerekirdi. El-
242
"BÖLÜM ONBİR"
bette, eğer planladığımız her şeyi bilmemiz gerekseydi, ken
dimizin daha iyi olması için, çabalama fazileti olmayacaktı.
Çünkü, önceden belirlenmiş bir plan boyunca çalışıyor oldu
ğumuzu bilecektik. Bazı sebeplerle bazen bir kişi uyumaya gi
decek ya da şuurluyken bedeninden çıkacaktır ve Yüksek Ben
liğinle temasa geçecektir. Bazen Yüksek Benlik, şuura/tından
bilgiyi yükseltebilecek ve astral beden, et bedene döndüğü za
man, geçmiş bir yaşamda olmuş bazı şeylerin bilgisi zihinde
olsun diye, yeryüzündeki bedene geri transfer edebilecektir.
O, hayatlar boyunca yapılabilecek bir yanlışı yapmamak için
özel bir uyarı olabilir. Bazen bir kişi, intihar etmek için büyük
bir isteğe sahiptir ve eğer hayatlar boyunca onu yapmak için
cezalandırılmış bulunuyorsa, sonra çoğunlukla, böyle bir ha
fızanın, bedenin kendini yok etmesinin önüne geçmesini uma
rak, kendini yok etmenin bir hafızasına sahip olacaktır. "
B ütün bunları düşündüm, sonra pencereye yürüdüm ve
dışarıya baktım. Tam altımızda körpe yeşi l batakl ık alan ve
güzel yeşil yapraklarıyla söğüt ağaçları vardı. Rehberim dü
şümü bozdu.
"Bu pencereden dışarı bakmayı seviyorsun lob
sang, yeşili gözlerin için çok dinlendirici bulduğun için böyle
sıklıkla dışarı bakmıyor musun? "
Onun üzerinde düşün ürken,
kitaplarımla çal ıştıktan sonra içgüdüsel olarak yeşile baktığı
mın farkına vardım.
"Yeşil, gözler için en dinlendirici renktir.
Yorgun gözlere rahatlık verir. Batı dünyasına gittiğin zaman.
yeşil oda olarak adlandırılan bir yerin olduğu tiyatrolarında.
parlak ışıklı ve dumanlt sahnelerinde ro11erini oynadıktan
sonra aktör ve aktrislerin
hu
odalarda gözlerini dinlendirdik
lerini göreceksin. "
Buna şaşırarak gözlerimi patlattım ve ne
zaman bu renkler konusunda bir fırsat sunulsa. takip etmeye
karar verdim. Rehberim.
"Simdi seni
hmıkmak
zorıındt�ııım
Lohsang Yarm tekrar hana gel. rünkü sana ha::ı başka şey
leri öğreteceKim. "
ded i . Ayağa kalktı. om uzuına fiske attı ve
243
"ANTİKLERİN MAGARASI ,,
dışarı çıktı. Bir süre pencereden dışarıya, gözler için çok din
lendirici olan yeşi l ağaçlara ve batakl ı k ç imenlere bakarak
durdum.
244
BÖLÜM ONİKİ
Dağ eteklerine bakarak küçük bir patikadan aşağıda dur
dum. Kalbim sızl ıyordu ve gözlerim dökmeye cesaret edeme
diğim gözyaşlarıyla acıyordu. Yaşl ı adam dağdan aşağıya ta
şınıyordu. Japon keşiş Kenj i Tekeuchi,
"Atalarına dönmüş
tü. "
Ölü yok edici leri onun zay ıf, pörsümüş yaş l ı bedenini
bizden uzaklara taşıyorlardı. Ruhu, kiraz çiçekleriyle ç izi lmiş
bir patikada, şimdi bile dolaşıyor muydu? Ya da ömründeki
hatalarını görüyor ve dönüşünü planl ıyor muydu? İnsanlar,
patikada bir dönemeci dönmeden önce, tekrar aşağıya, bir za
manlar bir insan o lm uş acıklı yığına baktım. Güneşin üzerine
bir gölge geldi ve bir süre, bulutlarda bir yüz gördüğümü ha..:
yal ettim.
Dünya'nın Gözetici leri olup olmadığını merak ettim. Bu
gerçek miydi? Yaşamak için Yeryüzünde ıstırap çekmiş bu a
damı an lamış Büyük Ruhun Gözetic i leri . N için okul öğret
men leri gibi olmal ı lar, diye düşündüm ! Belki, Kenj i Tekeuchi
onlarla görüşecekti . Belki, ona iyi öğrendiği söylenecekti.
Çok görmüş geç irmiş. güçsüz yaşlı bir adam olduğu iç in, öyle
umdum. Ya da daha fazla öğrenmek iç in, yine bedene inecek
miyd i? Ne zaman gelecekti? 600 y ı l içinde ya da şimd i m i?
Onu düşündüm. Yeni ayrı ldığım ayini düşündüm . Ölü-
245
"ANTİKLERİN MAGARAS
I ,,
lere Rehberl ik Ayini. Zay ı f bir hayatın alev leri gibi titreyen,
yağ kand i l leri . Yaşayan yaratıkların şekl ine dönüşür gibi gö
rünen, hoş-kokan tütsülerin dumanını düşündüm. Bir an için,
pörsümüş bir ceset olarak önümüzde düşmemesi için destek
lenmesi yerine, Kenj i Tekeuchi'nin, yaşayan bir varl ık olarak
aramıza tekrar gelmiş olduğunu düşündüm. Kimbi lir, şimdiye
kadar olan her şeyin, s i l inmez olarak kaydedi ldiği A kaşik Ka
yıtlara bak ıyor olacaktır. Belki, nerede yanlış yaptığını göre
bilecek ve tekrar geldiği zaman hatırlayabi lecekti.
Yaşlı adam bana çok şey öğretmişti. Onun i lginç yol un
da, benimle eşit düzeyde konuşarak, benimle bulunmuştu.
Şimdi artık, Yeryüzü üzerinde yoktu. Tembelce bir taşı tek
meled im ve y ıpranmış sandaletlerimi zem ine sürttüm. B i r an
nesi var m ıydı? Her nasılsa onu, genç olarak, bir ai leye sahip
olarak hayal edemedim. Kendi topraklarından çok uzaklarda,
biz yabancı lar arasında yaşayan, tek başına bulunuyor olma
l ıydı. I l ı k meltem lerden ve kendi Kutsal Dağından çok uzak
larda. Sık sık bana Japonya'yı an latmıştı ve sonra sesi boğuk
laşmış, gözleri tuhaflaşmıştı.
Bir gün, insanların okült konu ları incelemelerinde, bir
öğretmende ısrar etmeye çal ışmak yerine, hazır olana kadar
beklemelerinin daha iyi olacağını söyleyerek, beni şok etmiş
ti.
"Öğretmen daima, öğrenci hazır olduğu zaman ortaya çı
kar, evlat!"
ded i bana,
" bir öğretmenin olduğu zaman, onun
söylediği her şeyi yap, sadece o zaman hazır olduğun için. "
Gün soluyordu. Bulutlar toplanmaya ve rüzgar küçük taşları
tekrar kamçı lamaya başlıyordu. Altımdaki ovada, küçük bir
grup insan, dağın d ibinden ortaya çıktı. Ağır ağır, acıklı boh
çalarını , kendi ku llandıkları midi l l i nin arkasına yerleştirdi ler
ve yavaşça sürerek uzaklaştılar. Küçük tören alayı gözden
kayboluncaya kadar bak ışlarımı ovaya diktim. Yavaşça dön
düm ve dağdan yukarı lara güç llikle yürüdüm.
246
Dostları ilə paylaş: |