Tibet'li bir rahip olarak bilinen ünlü Lobsang Rampa'­



Yüklə 6,06 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə17/19
tarix09.04.2020
ölçüsü6,06 Mb.
#30802
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   19
Lobsang Rampa - Antiklerin Mağarası

setmeden çabalarını sona erdirdi. 
''Ah!" 
diyerek güçlükle so­
ludu; 
"bu size, küçük dehşetlerin, ne söylediğime dikkat etme­
nizi öğretecek.  Şimdi Lobsang Rampa,  tekrar başla ve telaf 
fuzunun mükemmel olduğundan emin ol. " 
Her şeye yeni baş­
tan  başladık  ve  bir  şey  hakkında  düşündüğüm  zaman,  onu 
gerçekten  yeterince  iyi  yapabilirdim.  Bu sefer  öğretmenden 
bir da�a böyle sert hisler ve bana daha sert ani vuruşlar olma­
dığını düşündüm. 
Bu oturumun tamamında, beş saat  içinde, öğretmen  ger­
çekten  hepim izi  keskin bir gözle  izleyerek,  geriye  ve  i leriye 
doğru dolaştı. Tam  da gözlenmediğini düşündüğü anda,  bazı 
şanssız· çocukları  yakalama  ve  kırbaçlama  ihtiyacı  h iç  duy­
madı. Tibet'te güne,  gece yarısı, bell i  aralıklarla ve düzenl i  a­
yinlerle başlıyorduk. Sonra, alçak gönüllülüğü' muhafaza ede­
bilmek  için,  içeride  çal ışanlara 
"tepeden bakmamak" 
için sı­
radan i şler yapmak zorundaydık. Arta kalan bir zamana da sa­
hibiz  ve  bundan  sonra  sınıflarımıza  gideriz.  Bu  sınıflarda 
dersler hiç durmadan beş saat sürüyordu. 
Saatlerin akıp gitmesiyle,  bu  sınıfta  günlerdir bulunmuş 
gibi olurdum. Gölgeler, zar-zor hareket ediyor göründü ve ba­
şımızın  üzerindeki  güneş,  sanki  bir  noktada  kök  salmış gibi 
görünüyordu. Öfkeyle ve bıkkınlıkla iç çektik. Açıkça çok za­
man  öncesindekini  unutarak,  tanrılardan  birinin  aşağıya  in­
mesini  ve hepsinin en kötüsü olduğu  için, bu özel öğretmeni 
aramızdan  götürmesini  istedik!  Zamanında,  o  da genç  ol­
muştu! ...  Fakat  sonunda,  deniz  kabuklarının  sesi  duyuldu. 
Yükseklerde bir trompet vadi üzerinde yankı lan ıp, Potala'dan 
bir eko göndererek i leriye doğru bağırdı. B ir iç çekişle Öğret-
2 1 1  

"ANTİKLERİN  MAGARASI ,, 
men  konuştu: 
"Elbette  siz  çocukların  şimdi gitmenize  ızm 
vermekten korkuyorum.  Fakat  inanın  bana,  sizi tekrar gör­
düğüm zaman,  bir şeyler öğrenmiş olduğunuzd,an emin ola­
cağım! " 
Bir işaret verdi  ve  kapıyı gösterdi. Sıradaki  en  yakın 
çocuk  ayağa  kalktı  ve  gerçekten  fırlayıp  koştu.  Tam  gidi­
yordum  ki  beni  geri çağırd ı .  
"Sen,  Tuesday Lobsang Rampa" 
dedi, 
"Rehberine gidiyorsun ve konular öğreniyorsun, fakat 
çocuklara  benim  öğrettiklerimi  onlara  göstermeye,  buraya 
tekrar gelme. Sen hipnotizmayla ve başka metotlarla öğreni­
yorsun.  Tekmeleyemeyecek olsam da,  seni görmeye gelece­
ğim. " 
Başım ın  kenarına  bir  tokat  attı  ve  devam  etti; 
"Şimdi 
gözümün önünden defol.  Ortalıkta görünmenden nefret edi­
yorum.  Başka  insanlar,  benim  eğittiğim  çocuklardan  daha 
fazla öğrendiğinden şikayet ediyorlar. " 
Tasmamdan,  gitmek 
için bırakır bırakmaz  ben de koştum ve arkamdan  kapıyı  ka­
patmaya  gerek  bile  duymadım.  Bazı larımızı  azarladı,  fakat 
ben  geri  dönmemek  için çok  hızlı gidiyordum. 
Dışarıda,  diğer çocukların bazı ları  bekliyordu. Öğretme­
ni  duyamayacak kadar  uzaktık elbette. 
"Bunun için bir şeyler 
yapmalıydık" 
dedi  bir  çocuk. 
"Evet! " 
dedi  diğeri. 
"Eğer  o 
böyle durdurulmadan devam ederse, birileri gerçekten yara­
lanacak. "  "Sen Lobsang, " 
dedi  bir  üçüncü  çocuk; 
"Sen,  da­
ima Öğretmenin ve Rehberin hakkında böbürleniyorsun,  bize 
kötü davranma şekli hakkında  niçin  bir  şeyler söylemiyor­
sun? " 
B u  konuyu  düşündüm  ve  öğrenmek  zorunda  olduğu­
muz için, bu  bana  iyi  bir  fikir gibi  gel iyordu. Fakat bize böy­
le  barbarca  öğretilmeye  niçin  gerek  duyulduğu  hakkında  bir 
sebep yoktu.  Onu  ne  kadar düşündümse,  o  kadar  hoş  görün­
dü.  Rehberime gidip, bize nasıl davranı ldığını anlatmal ıydım. 
Aşağıya  inip,  bu öğretmene  bir şeyler söyleyebil irdi. Onu bir 
kurbağa ya da onun gibi bir şeye dönüştürebi l irdi. 
"Evet!" 
di­
ye  bağırdım. 
"Hemen gideceğim. "  
Böylece,  dönerek  oradan 
2 1 2  

"BÖLÜM  ON" 
uzaklaştım. 
Çatıya daha da yaklaşmak  için  yukarılara  ve daha  yuka­
rılara  yükselerek,  bildik koridorlar  boyunca  acele  ettim.  So­
nunda  Lamanın  bulunduğu  koridora  girdim  ve  onu  kapısı 
açık olan  odasında buldum.  Bana işaret edip, içeriye  girme­
mi  söyledi 
"Ne  oldu  Lobsang!  Heyecanft  bir durumun  var. 
Bir abbot ya da  başka  bir şey mi oldun? " 
dedi. Oldukça üz­
gün  bir şeki lde ona baktım. 
"Saygıdeğer Lama, sınıfla biz ço­
cuklara niçin çok kötü davranılıyor? " 
dedim.  Rehberim  ol­
dukça c iddi olarak gözlerin i  bana d ikti . 
"Fakat size nasıl kötü 
davranılmış oldu Lobsang? Otur ve seni bu kadar üzen nedir, 
anlat bana" 
dedi. 
Oturdum  ve  acıklı  anlatım.ıma  başladım.  Rehberim  ben 
anlatırken  yorum  yapmadı .   H içbir  şeki lde  sözümü  kesmedi. 
Anlatmama  izin  verdi.  Sonunda  kederli  hikayemin  sonuna 
geldim  ve  neredeyse  nefesim  kesi l iyordu. 
"Lobsang, " 
dedi 
Rehberim, 
"hayatın kendisinin, sadece bir okul olduğu aklına 
gelmiyor mu? " 
B ir  okul  mu? Aniden duygularını  bırakıp git­
miş  gibi  ona  baktım.  Güneşin  emekl i   olduğunu,  Ay'ın  onun 
yerini  aldığını  bana  söylem iş  olsa,  daha  fazla  şaşırmış  ola­
mazd ım! 
"Saygıdeğer Lama, " 
dedim şaşkınlıkla, 
"hayatın bir 
okul olduğunu mu söylediniz? "  " Evet.  Son derece kesinlikle 
söyledim Lobsang.  Bir süre dinlen, haydi çay içe! im ve sonra 
konuşmaya devam edeceğiz. " 
Çağrı lmış  hizmetli,  bi raz  sonra  bize  çay  ve  yemek  için 
hoş  şeylerden  getirdi.  Rehberim  yiyecekleri  gerçekten  çok 
tutumlu  olarak  yed i .   Bir keresinde  söylediği  gibi, onun  dört 
tarafını korumam  için yeterince yed i m !  Fakat öyle parı ldayan 
bir  gülüş  yaptı  ki,  kastedi len  veya  yüklenen  bir  suç  yoktu. 
Ben imle  sık  sık  dalga  geçerdi  ve  biliyordum  ki  başka  birini 
incitecek,  hesaba  katı lmam ış herhangi  bir şey  asla  söylemez­
di. Ne demek isted iğini çok  iy i  bilerek, en az derecede önenı-
2 1 3  

"ANTİKLERİN  MAGARAsI " 
sedim.  Oturduk  ve  çayımızı  içtik  ve  sonra  Rehberim  küçük 
bir not yazdı ve diğer Lamalara dağıtması  için h izmetliye ver­
di. 
"Lob.sang, görüşmek için çok konumuz olduğu için,  bu ak­
şam,  Tapınak Ayininde senin  ve  benim bulunamayacağımlZl 
söyledim.  Bununla birlikte  Tapınak Ayinleri, · sana olduğun­
dan daha fazla eğitim vermek için çok gerekli olan -özel du­
rumunun bakış açısından- temel şeylerdir. " 
Ayağa kalktı ve pencereye doğru yürüdü. Bende çabucak 
kalktım.  Dışarıya  bakmak,  bütün  olanları  görmek,  zevkle­
rimin i l k  sırasında yer alırdı.  Rehberim ,  Chakpori'deki bir ki­
şinin uzun mesafeleri yukarıdan görebi leceği daha yüksek o­
dalardan birine sahip olduğu için hemen ona katıldım. Yan ın­
da,  her şeyin  en zevklisi  bir teleskop vardı.  Saatler,  bu  aletle 
geçirildi !  Saatler,  Lhasa  ovasına  yukarıdan  bakarak,  şehrin 
içindeki tacirlere bakarak ve alışveriş yapan, ziyaret eden, sa­
dece  basitçe  zaman  geçiren  ve  işlerine  koşuşturan  Lhasa  ha­
nımefendilerini  seyrederek  geçti .  On  ya  da  on  beş  dakika 
kadar tüm  bu  manzarayı  seyrettik.  Sonra  Rehberim: 
"Haydi, 
tekrar  oturaltm  Lobsang.  Hayatın  bir  okul  konusu  olduğu 
hakkındaki düşüncelerimi görüşelim. " 
"Başından  itibaren  açıkça  anlaman  gereken  bir  konu 
olduğu  için,  beni  iyi dinlemeni istiyorum  Lobsang.  Eğer ne 
dediğimi tam olarak anlamazsan,  hemen beni durdur.  Duy­
dun mu? " 
Başımı sal ladım  ve  bir nezaket olarak, 
"Evet,  Say­
gıdeğer Lama,  sizi duyuyor  ve  anltyorum.  Eğer anlayamaz­
.sam size söyleyeceğim, "  
dedim.  Başını  sal ladı  ve 
"Hayat bir 
okul gibidir.  Bu hayatın ötesinde, a.stral dünyada olduğumuz 
zaman.  örneğin  bir kadın bedeninde  aşağıya  inmeden önce, 
diğerleriyle ne öğreneceğimizi görüşürüz. Bir süre önce, Çin­
li Yaşlı Seng hakkında bir hikaye anlatmıştım. Sen,  Tibetli bir 
tamdığının Tibetçe ismiyle birleştirmeye ça!tşacağın için, bir 
\'inli  ismi  kullanacağımızı  anlatmıştım.  Haydi,  Yaşlı  Seng 
2 1 4  

"BÖLÜM  ON " 
öldü diyelim ve bazı dersler öğrenmek için.  geçmişte aldı.�ı 
bütün karar/arma bakalım.  Sonra.  ona yardım eden insanla­
rı,  aileleri bulmaya çalışacak ya da daha çok,  Yaşlı Seng 
ol­
muş olan ruhun istenen dersleri öğrenmesini mümkün kılacak 
şartlarda  ve  hallerde yaşayan  muhtemel ailelerini. " 
Rehbe­
rim  bana  baktı  ve, 

keşiş olmaya gidecek bir çocuğun.  eğer 
tıbbi bir keşiş olmak istiyorsa Chakpori'ye gelmesine hu çok 
benzer.  Eğer iç hizmetlerde çalışmak ist�vorsa o zaman.  şüp­
hesiz  içerideki  keşişlerin  eksikliği  orada  daima  bulunduğu 
için Potala 'ya girebilir! Öğrenmek istediğimiz şeye göre oku­
lumuzu seçeriz, " 
ded i. Başımı salladım. Çünkü bu, benim  için 
oldukça  anlaşılırd ı .  Benim kendi ailem,  ilk  sabır testini  geç­
mek için yeterince kalma gücünü  sağlayarak  Chakpori'ye gir­
mem  için düzenlemeleri  yapmıştı. 
Rehberim  Lama M ingyar  Dondup devam  etti :  
"Doğacak 
bir kişi zaten bütün düzenleme/ere sahiptir.  Kişi aşağı inecek 
ve belli bir bölgede yaşayacak ve belli bir sın?ftan adamla ev­
lenecek,  belli bir kadm olarak doğacaktır.  Önceden planlan­
mış bilgi ve tecrübeyi elde etmek için bebeğe doğmak için hu 
fırsatların verileceği düşünülüı: Sonuç olarak zaman dolunca 
bebek  doğar.  İlk  önce  bebek  beslenmeyi  öğrenmek  zorun­
dadır.  Fiziksel bedeninin belli bölümlerini nasıl konırol ede­
ceğini öğrenmek zorundadır. Nasil konuşacağını ve nasıl din­
leyeceğini  öğrenmek  zorundadır.  İlk  önce  biliyorsunuz.  bir 
bebek gözlerini odaklayamaz,  nasıl göreceğini öğrenmek zo­
rundadır.  O.  okuldadır. " 
Bana  baktı  ve  konuşurken  yüzünde 
bir  gülümseme  vardı. 
"Hiçbirimiz  okulu  sevmeyiz.'  Bazı­
larımız gelmek zorundad11� fakat  kalanımız gelmek zorunda 
değiliz.  Biz gelmeyi planladık -karma için değil- fiıkaı başka 
şeyleri öğrenmek  iç·in.  Bebek  büyür ve  hir ç·ocıık olur.  Sonra 
sık sık  öğretmeni ıar<{/indan oldukça kaha davranışlar gör­
düğü yere,  hir sımfiı geliı:  Fakat  hurada.  hiç-hir yanlış 
yok 
2 1 5  

"ANTİKLERİN  MAGARASI ,, 
Lobsang  Hiçbir kimse,  disiplinden hiçbir zarar görmemiştir. 
Disiplin: bir orduyla,  bir insan sürüsü arasındaki.farktır.  Bir 
insan  disipline  edilmeden  kültürlü  bir insan  olamaz.  Şimdi, 
sana  küha  davranıldığını,  o  öğretmenin  sert  olduğunu pek 
çok defa  düşüneceksin.  Fakat yeryüzüne doğmadan önce  hu 
koşullan  özellikle sen düzenledin. "  "Elbette Saygıdeğer La­
ma, " 
d iyerek  heyecanla  bağırdım. 
"Eğer aşağıya  inmek için 
hun/art  düzenled�vsem,  o zaman  beynimi incelemem gerek­
tiğini düşünüyorum.  Ve  eğer, aşağıya inmek için burasını dü­
zenlediysem, niçin onun hakkmda hiçbir şey bilmiyorum? "  
Rehberim  bana  baktı  ve  güldü  -içten  güldü. 
"Bugün ne 
hissettiğini  tamamen  biliyorum  Lohsang, " 
diye  cevapladı. 
"Fakat gerçekten üzüleceğin hiçbir şey yok. Bu yeryüzüne ilk­
önce  bazı şeyleri öğrenmeye geldin. Sonra hu özel şeyİeri öğ­
renerek, sınırlartmız ötesindeki daha büyük bir dünyaya, baş­
ka şeyler öğrenmeye gideceksin.  Yol kolay olamayacak; fakat 
sonunda başaracaksın ve moralini bozmak istemiyorum.  Ha­
yatta  bulunduğun yerin  önemi olmaksızın  her  kişi,  öğrene­
bilmek ve öğrenerek gelişmek için astral boyutlardan yeryü­
züne indi.  Benimle aymfikirde olacaksın -ki, eğer Lama Ma­
nastırında gelişmek istiyorsan,  ders  çalışıp imtihanları geç­
melisin. Aniden senin üzerine getirilen ve sadece kayırı/arak 
bir  Lama ya da bir Abbot olan bir çocuğu, pek çok yönden 
düşünemeyecektin. Bunun için uygun imtihanlar vardır. O za­
man şunu fark edersin;  bazı yüksek insanların kapris,  kayır­
nıacıltk,  hc�valcilikle  seni  geçmiş  olamayacaklarını  idrak 
edersin. " 
Tüm  bu  söylenenleri  hissed iyor ve  içime sindiriyor­
dum . . .  
"Yeryüzüne şeyler öğrenmeye geliriz ve hu yeryüzü üze­
rinde öğrendiğimiz derslerin ne kadar zor.  ne kadar acı oldu­
ğu önemli değildir.  Onlar.  hurc�va gelmeden önce kaydettiği­
miz dersler  iç·indiı�  Bu yeryüzünden ayrıldığın11z zaman.  di-
216 

"BÖLÜM  ON" 
ğer  Dünya'da  bir süre  tatilimizi yaparız.  dinleniriz.  Daha 
sonra  eğer  gelişmek  istersek  devam  ederiz.  Bu yeryüzüne 
farklı  koşullar  altında  dönebiliriz ya  da  varlığın  tamamen 
farklı bir aşamasında devam ederiz.  Sıklıkla,  okulda olduğu­
muz  zaman,  günün  bitmeyeceğini  düşünürüz.  Öğretmenin 
sertliğinin  bitmeyeceğini düşünürüz.  Yeryüzünde  hayat  böy­
ledir,  eğer her şey bizim  için  düzgün gidiyorsa,  eğer istedi­
ğimiz  her şeyi elde  ettiysek,  bir ders öğreniyor  olmuyoruz. 
Hayat akışı boyunca sadece sürüklenmiş olmalıyız. Bu üzücü 
bir gerçektir ki biz sadece acıyla ve ıstırap çekerek öğreniyo­
ruz. "  "Öyleyse  o  zaman  Saygıdeğer  Lama, " 
dedim; 
"Niçin 
bazı çocuklar ve bazı lamalar da, böyle kolay bir zamana sa­
hiptir? Bu bana daima zorluklara sahip olduğum,  kötü keha­
netleri ve gerçekten en iyisini yaptığım zaman sinirli bir öğ­
retmen  tarafından  dövülerek  ortaya  çıkmıştı. "  "Fakat  Lob­
sang, görünüşe göre çok tatminkar bu insanların bazıları, a­
caba onların çok mutlu olduklarından emin misin? Her şeye 
rağmen, şartların onlar için kolay olduğuna emin misin? Yer­
yüzüne gelmeden  önce  onların  ne planladığını  bilen  kadar 
yargılayacak bir durumun yok.  Bu yeryüzüne gelen her  kişi, 
hazırlanmış bir planla gelir. Ne öğrenmek istediğinin, ne yap­
maya niyetlendiklerinin ve ne olmayı arzu ettiklerinin bir pla­
nıyla.  Ve  sen,  bugün sınıfta gerçekten zorluk gördüğünü söy­
lüyorsun,  emin  misin?  Derslerin  hakkında  bilmen  gereken 
her şeyi bildiğini düşünerek,  kendinden oldukça emin görün­
müyor musun?  Öğretmeninin oldukça kötü olduğunu hisset­
tiren yüksek davranışı sen yapmadın mı? " 
Oldukça suçlay ıcı 
bir şeki lde  bana  baktı  ve yanaklarımın kızardığını  hissettim. 
Evet,  gerçekten  bir şeyler  bil iyordum!  Rehberim,  hassas  bir 
noktaya  ustalıkla  dokunarak  son  derece  mutsuz  olmuştu. 
Evet,  kendi mden  emin  olmuştum.  Bu  sefer  öğretmenin  be­
nimle ilgili en  ufak  bir hatayı  bu lamayacağını düşünmüştüm. 
Haddimi aşan davran ışım, el bette öğretmenin öfkesine küçük 
21 7 

"ANTİKLERİN  MAGARASI " 
bir oranda  katkıda  bul unmuştu.  Başımı,  Rehberimin  fikrine 
katıldığım ı  ifade  eden  bir  anlamda  salladım. 
"Evet Saygıde­
ğer  Lama,  herhangi  biri  kadar  suçluyum. "  
Rehberim  bana 
baktı  ve  gülümsedi. 
"Sonra  Lohsang,  bildiğin  gibi  Çin 'de 
Chunking'e  gönderileceksin, " 
ded i  Rehberi m.  Ayrı lmak  zo­
runda  olduğumu  bile düşünmekten  hoşlanmayarak,  dilim tu­
tularak,  başımla  onayladım.  O  devam  etti: 
"Tihet'ten  ayrıl­
madan önce, öğretimin hakkında ayrıntılar için değişik fakül­
telere  ve  üniversitelere göndereceğiz.  Bütün  özellikleri elde 
edeceğiz ve bu hayatında ihtiyaç duyacağın eğitim türünü ay­
nen sunacakfakülte ya da  üniversiteye  o zaman karar vere­
ceğiz.  Benzer  bir şekilde,  yeryüzüne  inmeyi düşünen astral 
dünyadaki  bir kişi,  önceden  ne yapmaya  niyetlendiğini,  ne 
öğrenmek istediğini ve sonunda neyi başarmak istediğini he­
saplar.  Sonra sana henüz söylediğim gibi,  uygun aileler bu­
lunur. Bu, uygun bir okul aramakla aynıdır. " 
Bu  okul  fikri  hakkında  ne  kadar  düşünürsek,  ondan  o 
kadar  nefret  ederiz. 
"Saygıdeğer Lama! " 
dedi m. 
"Niçin bazı 
insanlar bu kadar çok hasta,  bu kadar çok talihsiz? Bu,  o'!­
lara ne öğretiyor? " 
Rehberim :  
"Bu dünyaya aşağıya inerı bir 
kişinin, sadece oymacılığı öğrenmesi söz konusu değildir.  Bir 
dili ya da Kutsal Kitaplardan ezberlemeyi öğrenme meselesi 
de değildir.  Daha/azla öğrenmesi gerektiğini hatırlamalısın. 
Bir kişi, yeryüzünden ayrıldıktan sonra astral dünyada kulla­
nacağı şeyleri öğrenmek zorundad11: Sana anlattığım gibi,  hu 
illüzyon Dünyasıdır. Zorlukların ve zorluklarla acı çekmenin 
bize öğretilmesi son derece uygundur.  Başkalarının problem­
lerini ve güçlüklerini anlamayı öğrenmel�viz. " 
Bütün  bunları 
düşündüm  ve  bu,  çok  büyük  bir  konu  üzerindeymişiz  gibi 
göründü.  Rehberim  kesinl ikle  düşünceleri mi  algıl ıyordu  ve 
"Evet, gece bizim için ilerledi, yapacak daha çok şeyimiz ol­
duğu için bu gecelik görüşmemizi bitirmenin zamanıdır.  Zir-
2 1 8  

"BÖLÜM  ON" 
veye çıkmak zorundayım (Potala'yı böyle adlandırırız) ve se­
ni de  beraber götüreceğim.  Bütün gece ve yarın,  bütün gün 
orada olacağız.  Yarın,  bu konuyu tekrar görüşebiliriz.  Fakat 
şimdi gidelim temiz bir cübbe giyin ve beraberinde yedek bir 
tane  daha getir, " 
dedi.  Ayağa  kalktı  ve  odayı  terk  etti .  Te­
reddüt ettim ;  fakat bir an  sonra en  iyi elbisemin içinde kendi­
m i  süslemek ve ikincisini yedek almak için aceleyle çıktım. 
B irl ikte dağ yolundan aşağıya ve Mani Lhakhang'a doğru 
at  sürdük.  Porgo  Kaling'e  ya  da  Batı  kapısını  tam  geçerken 
arkamda,  neredeyse  beni  eyerimden  kaldıran  ani  bir yaygara 
koptu. Tam da yo lun kenarında tanıdık bir  ses, 
"Kutsal Tıbbi 
Lama! " 
diye  bağırdı.  Rehberim  etrafına  bakındı  ve  atından 
indi.  B ir  midilli  üzerinde  şüphelerimi  bilerek,  oturarak  d ur­
mamı  işaret  etti. 
"Evet  madam,  ne  oldu! " 
diye  sordu  Reh­
berim,  nazik  bir  tonla.  H areketin  ani  bir  ş ıpırtısı  oldu  ve  bir 
kadın, ayağa kalkarak ortaya çıktı; 
"Oh! Kutsal Tıbbi Lama!" 
dedi  nefes  nefese; 
"kocam,  normal  bir  çocuk  vücuda  geti­
remedi.  Keçi-başlı çirkin bir çocuğumuz oldu! " 
Budalaca ve 
sersem leten cesurluğuyla,  küçük bir desteyi tutarak ortaya çı­
kardı.  Rehberim  bulunduğu  yüksekl ikten  aşağıya  eğildi  ve 
ona  baktı. 
"Fakat madam! "  
diye  belirtti; 
"hasta  çocuğunuz 
için niçin kocanızı suçluyorsunuz? " 
Kadın; 
"Çünkü o, etrafın­
daki  başıboş  kadınların peşinden  koşuyordu.  Bütün  düşün­
düğü karşı cinsle seks yapmak. ..  Sonra biz eı:lendiğimiz za­
man,  normal bir  çocuk babası  bile  olamadı. " 
Beni  dehşete 
düşürecek  şeki lde  ağlamaya  başladı.  Gözyaşları,  dağlardan 
yuvarlandığını düşündüğüm buz kayaları  gibi  zemine vurarak 
aktı. 
Rehberim  etrafına  bakındı; artan  karanl ı kta  oldukça dik­
katli  bir  şekilde  izleyerek.  Pargo  Kal ing'in  kenarında  bir 
şekil,  daha  karanlık  gölge lerden  kendini  ortaya  çıkardı  ve 
i lerledi. Eski püskü bir elbise  içinde ve kesinlikle yüzünde bir 
2 1 9  

"ANTİKLERİN  MAGARASI " 
ası lmış-köpek  ifadesi  takınmış bir adam.  Rehberim  işaret  e­
derek  onu  çağırdı  ve  oda  ileriye  çıktı.  Lama  M ingyar  Don­
dup'un  ayakları  dibine  diz  çöktü.  Rehberim  her  ikisine  de 
baktı  ve 
"Bu,  aranızdaki  bir  meseleden  orlaya  çıkmadığı, 
fakat bir karma sorunu olduğu için bir doğum aksiliğinde bir-
birinizi suçlamanız doğru değil, " 
dedi. Kundaklanm ış bebeği 
sarmalarından  çözerek  çocuğa  tekrar  baktı.  Sert  sert  baktı. 
Ben bil iyordum  ki,  bebeğin aurasına bakıyordu. Sonra doğru­
larak, 
"Madam!  Çocuğunuz  iyileştirilebilir.  Yeteneklerimiz 
arasında  onu  iyileştirmekte  var.  Onu  niçin  daha  önce  bize 
getirmediniz? " 
Zavall ı   kadın  tekrar  dizleri  üzerine  çöktü  ve 
alelacele çocuğu kocasına verd i .  O  da onu her an  patlayacak­
mış  gibi  tuttu .  Kadın  el lerini  kavuşturdu  ve  Rehberime  ba­
karak  konuştu : 
"Kutsal  Tıbbi Lama,  Ragyab'dan geldiğimiz 
ve diğer bazı Lamaların tarafında olmadığımız için bize dik­
kaİ edecektiniz.  Gelemediğimiz için. ..  ihtiyacımızın ne kadar 
acil olduğu önemli değildi. " 
Bütün  bu  gülünçlükleri  düşündüm.  Toplul uğumuzdaki 
herhangi  biri  kadar  gerekli  olan,  Lhasa'nın  Güney-Doğu  kö­
şesinde  yaşayan  Ölümün  Yok  Ettikleri  ya  da  Ragyab ...  Sa­
dece topluluğun yararl ı  bir üyesi olarak bir kişinin, ne  iş yap­
tığının önemi  olmadığını daima belirten  Rehberim  yüzünden 
bunu  bil iyordum.  Bir  keresinde  içten  gü lerek; 
"hırsızlar bile 
lohsang, hırsızlar olmadan polislere ihtiyaç olmayacağı için, 
yararlt insanlardır.  Bu nedenle hırslZ!ar, polislere iş sağlar! " 
Fakat  bu  Ragyab;  pek  çok  insan  yukarıdan  onlara  bakarak, 
onların  pis  olduklarını  düşünür.  Çünkü  onlar,  akbabalar  sa­
çılmış parçaları  yiyebi lsinler diye  öli.i  bedenleri  parçalayarak 
ölü lerle uğraşırlar.  Lhasa'n ın  çoğu.  çok  kayal ık. çok taşlık ol­
duğu  için mezarlar kazılamazdı .  Kazılsa  bile. normalde Tibet 
o  kadar  soğuktu  ki,  bedenler  hemen  donacağı  ve  bozu lup 
toprak  tarafından  em ilemeyeceği  için.  onların  iyi  bir  iş yap-
220 

"BÖLÜM  ON" 
tıklarım  biliyordum. 
"Madam! "  
d iye emretti  Rehberim; 
"bu çocuğu, en geç üç 
gün içerisinde bana bizzat getireceksin ve bu talimatları de­
neyerek iyileştirilebileceği ortaya çıkacağı  için,  en fazla bu­
nu yapabiliriz. " 
Eyer çantasını elle  yokladı  ve  bir  parça par­
şömen  çıkardı.  Çabucak  üzerine  bir  mesaj  yazdı  ve  onu  ka­
dının avucuna  sıkıştırdı. 
"Chakpori'de  bunu bana getir.  Hiz­
metli, sana giriş izni verildiğini anlayacak.  Geleceğinizi, kapı 
bekçisine haber vereceğim  ve hiçbir güçlükle karşılaşmaya­
caksınız.  Emin olarak dinlenin,  biz hepimiz tanrılarımız gö­
rünüşünde insanlarız, bizden hiçbir şekilde korkmayın. " 
Dön­
dü  ve kocaya baktı; 
"Karına· sadık kalmalısın. " 
Kad ına baktı 
ve  ekledi; 
"Kocanı  bu kadar yermemelisin,  belki ona karşı 
daha şefkatli  olsaydın,  avuntu  için  başka yerlere  gitmezdi! 
Şimdi,  evine git ve  üç gün içinde  buraya,  Chakpori'ye dön. 
Seni görüp, yardım edeceğim; bu, benim sözüm. " 
Midill isine 

Yüklə 6,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin