Tibet'li bir rahip olarak bilinen ünlü Lobsang Rampa'­



Yüklə 6,06 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə8/19
tarix09.04.2020
ölçüsü6,06 Mb.
#30802
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   19
Lobsang Rampa - Antiklerin Mağarası

yakın  steri lize  parçalarından  yapılmış  ipl iği  ona  verd im  ve 
hızla  kanatları  birlikte  sıkıca  dikti.  Yavaşça,  dikkatle,  kana­
ması  gereken  kütüğü  tekrar sıkmaya hazır.  adam ın bacağın ın 
etrafını  sıkan  bandı  gevşettik.  Dikişler kan akmamasına yar­
dıın  etti.  Arkamdaki  bir  gard iyan  şiddetle  kusmaya  çal ıştı. 
beyaz tebeşire  döndü ve bir baygınl ıkla zem ine düştü ! 
Dikkatl i  olarak  Rehberim. gövdede  kalan  kısm ına  sargı 
sard ı ve ellerini tekrar solüsyonda yıkadı. Dikkatimi diğer ba-
1 1 2  

"BÖLÜM  ALTI " 
cağa,  sola verdim ve  bandın  içindeki  ilmeğin  içinden  sopayı 
geçirdim. Lama başını sal ladı ve ben, o bacaktan kanı kesmek 
için  sopayı  bir kere daha çevirdim.  Biraz  sonra o  organ, di­
ğerlerinin  yanında  yatıyordu.  Rehberim,  dikkatle  bakan  bir 
gardiyana  döndü  ve ondan  bacakları  al ıp,  on ları  elbise  içine 
sarmasını söyledi. 
"Bu bacakları Çinli Görevliye geri verme­
liyiz, 
" dedi  Lama, 
''yoksa onların adam/arma işkence edilmiş 
olduğunu söyleyecekler.  Bu adamın insan/arma geri verilme­
sini,  En  İçerideki Kişiye söyleyeceğim.  Onun gizli görevi ö­
nemli değil; daha önce de buna benzer tüm giriş/erimler, hep 
başarısız kaldı. "  "Fakat Saygıdeğer Lama.'" 
dedi  Sulh  Yar­
gıcı, 
"Adam,  niçin  ve ne yaptığım söylemesi için zorlanma­
lıydı. " 
Rehberim  hiçbir  şey  demedi,  fakat  hipnotize  adama 
tekrar  döndü  ve  şimdi  açık olan  gözlerinin  içine  derin  derin 
baktı. 
"Ne yapıyordun? "  
diye  sordu. Adam  inledi  ve gözleri­
ni çevirdi. Rehberim ona tekrar sordu; 
"Ne yapacaktın? Pota­
la içerisindeki Yüksek bir Kişiye suikast mı yapacaktın? " 
Çin­
l i  adamın ağzının çevresinde köpükler şekillendi, sonra istek­
sizce  onaylamayla  başını  sal ladı .  
"Konuş.' " 
diye  emretti  La­
ma. 
"Bir baş sallama yeterli değil. " 
Böylece,  yavaşça, acıyla 
hikaye  ortaya  çıktı.  Bir  suikastçı  cinayet  işlemesi  için  para 
öder.  H uzurlu  bir ül kede  karışıklık yaratmak  için  para  öder. 
Güven lik  aletleri miz  içinden  geçerek  hepsinin  başaramaya­
cağı  gibi, bir suikastçı da başaramadı !  Bunun üzerinde derin­
lemesine  düşünürken  Lama  Mi ngyar  Dondup  ayağa  kalktı. 
"En İçerideki Kişiyi görmeye gideceğim Lobsang,  burada kal 
ve bu adamı koru. " 
Adam  inledi: 
"Beni öldürdün  mü? " 
diye  sordu  zay ı fça. 
"Hayır.' " 
diye cevapladım, 
"biz kimseyi öldürmeyiz. " 
Dudak­
larını  nemlendirdim  ve  alnını  kuru ladım.  Biraz  sonra  tekrar 
hareketsizleşti: sıkıntısı bittikten sonra uyuduğunu zannettim. 
Sulh  Yargıcı.  bir suikastçı  olacak  olanı  korumak  isteyen  ra-
1 1 3  

"ANTİKLERİN  MAGARASI " 
hiplerin çılgın olduklarını düşünerek, yüzünü ekşiterek baktı. 
Gün akıp gitti. Gardiyanlar gitti ve diğerleri geldi .  İ çimin aç­
lıktan  guru ldadığını hissettim.  Sonunda tanıdık adım lar duy­
dum  ve  Lama Mingyar Dondup odaya girdi. İ lk önce geldi ve 
ayağının kanamadığından,  izin  veri lmiş haller kadar rahat ol­
duğundan  emin  olmak  için  hastaya  baktı.  Onun  ayaklarını 
kaldırarak kıdem li  sorumlu memura  baktı  ve 
"Otoritenin er­
demiyle En İçerideki Kişi tarafindan bana yetki verilmesiyle, 
sana derhal hu  iki çöpü almam,  bu adamı ve ayaklarım Çin 
ElçiliKine  götürmeni  emrediyorum. " 
Bana  döndü; 
"Sen  bu 
adamlara refakat edeceksin ve adamın çöplerine dokunmakta 
gereksiz bir kahahk görürsen bana. bildir. " 
Açıkçası  kendimi 
mahzun  hissettim.  Burada  kesi lmiş bacaklarıyla bu suikastçı 
vard ı  ve m idem,  bir tapınak davulu kadar yiyecekten yoksun 
gümbürdüyordu. Adamlar çöp  bacakları  aramak  için g itmiş­
lerken,  görmüş olduğum memurların çay  içeceklerini n  oldu­
ğu yere, dışarıya koştum. K ibirli bir sesle talep ettim ve aldım 
-eli açık  bir yardım. Alelacele tsampayı  boğazımdan aşağıya 
tıkıştırdım ve hızla geri geldim. 
· 
Sessizce somurtkan adamlar,  kutupları arasına elbise  ya­
yılmış iki  kaba çöpü  taşıyarak,  benden  sonra  ddaya doluştu­
lar.  Somurtarak  iki  bacağı kaldırdı lar ve on ları bir çöp kutusu 
içine  koydular.  Nazikçe,  Lama  M ingyar  Dondup"un  delici 
bakışları  altında  Çinli  adam ı, diğer bir çöp kutusu  içine  yer­
leştirdi ler.  Bir örtü,  beden in  üstüne  yerleştiri ldi  ve  sarsı lma­
sın  diye  çöp  kutusunun  altı  bağlandı .   Rehberim  kıdem li  so­
rumlu  memura  döndü: 
"Sen hu adamlara eşlik edeceksin ve 
( 'in Büyiikelçisine ilt(fatla

m
ı 
ilet ve adamlarından birini i­
ade elliKimizi söyle. "Sen Lohsang, 
" diyerek bana döndü, 
"on­
lara eşlik  edeceksin  ve  döndiif,'ünüzde  hana  rapor  edecek­
sini:. " 
Dışarıya  döndü  ve  adam lar odadan  dışarıya  güçlükle 
ç ı ktı. Dışarıda hava  serindi  ve  ince cübbemin içinde titredim. 
1 1 4  

"BÖLÜM  ALTI "  
Mani  Lhakhong'tan  aşağıya  güçlükle  yürüdük.  Adam lar  ilk 
önce bacakları taşıdılar; sonra iki adam, Çinli ile çöp kutusu­
nu taşıdı. Ben bir tarafta yürüdüm ve kıdemli sorumlu müdür 
diğer tarafta yürüdü. Sağa döndük,  iki park geçtik ve Çin  El­
çiliğine  doğru yöneldik. 
Mutlu  Nehir  önümüzde  parlayarak,  ağaçların  içinden 
aral ıklardan  parlak  ışık  benekleri  göstererek,  Misyonun  en 
uzak  duvarına  ge ldik.  Adamlar  hırlayarak  ağrıyan  kaslarını 
dinlendirirken ve Elçil i k  duvarına merakla bakarken, yükleri­
ni  bir sürel iğine yere bıraktılar.  Çinli onu, onların zemininde 
zorla taşımaya çal ışan herhangi birine karşı çok kırıcıydı. Kü­
çük  çocuk  iradesiyle  başkasının  arazisine  geçen  çocukların 
"kazayla"  vurulması  gibi  olmuştu.  Şimdi  içeriye giriyorduk! 
El lerin i   tükürükleyerek  adamlar  durdu  ve  çöp  kutularını 
tekrar  kaldırdı lar.  Uygun  adı m la  Lingkor  Yoluna,  sola dön­
dük ve E lçilik topraklarına girdik. K ızgın adamlar kapıya gel­
di  ve  kıdem l i  memur: 
"Yolunu şaşırarak Kutsal  Topraklara 
girmeye teşebbüs eden adamlarınızdan birini iade etme onu­
runa sahibim.  Düştü  ve  bacakları  kesilmek zorunda  kaldı. 
İncele�eniz  için  işte  size  bacaklar, " 
ded i .   Kaşlarını  çatan 
gard iyanlar  kulplardan tutarak, adam ve ayaklarıyla binadan 
içeriye aceleyle girdiler.  Diğerleri, �i lahla zorlayarak, elle  ite­
rek  bizi  kovdular.  Patikadan  aşağıya çekildik�  Bir ağacın ar­
kasına  kimse  görmeden  kaydım.  Diğerleri  yürümeye  devam 
etti ler.  Bağırmalar ve çığl ıklar havayı  deldi. Etrafa bakınarak 
hiç  gardiyan  olmadığını  gördüm;  hepsi  elçil iğe  girm işti. 
Aptalca bir dürtüyle ağac ın şüpheli güven l iğini terk  ettim  ve 
sessizce  pencereye  koştum.  Yaralı adam yerde  yatıyor,  ikisi 
kolları  üzerinde otururken,  bir diğer gardiyan da onun göğsü 
üzerinde oturuyordu.  Dördüncü adam,  yanan  sigaraları  onun 
kesilmiş  bacak  bölümlerine  sürüyordu.  Aniden  dördüncü 
adam  ayakları  üzerine  fırladı.  Tabancasını  çekti  ve  yaralı 
1 1 5  

"ANTİKLERİN  MAGARASI,, 
adamı gözlerinin ortasından vurdu. 
Arkamda  ince  bir dal  kırı ldı.  Bir parıltı  gibi  dizlerimin 
üzerine çöktüm ve etrafımda döndüm.  Başka bir Çinli  gard i­
yan göründü  ve bir tüfek başımın  bulunduğu yeri  hedef alı­
yordu.  Bacaklarının arasına dalarak onu tökezlettim ve tüfe­
ğini düşürmesine sebep oldum. Alelacele ağaçtan  ağaca koş­
tum.  Atışlar,  alçak  çalı ların  içinden  yararak  geldiler  ve  ar­
kamda,  koşan  ayaklarımın  gürültüsü  vardı.  Burada  avantaj 
tamamen benimdi. Ayakl arım uçup gitti ve Çinl i ler bana ateş 
etmek  için  sık sık  durdular.  Ben  bahçeye  aceleyle döndüm. 
Kapı  şimdi  korunuyordu.  Uygun bir ağaca tırmandım ve du­
varın üzerine sıçrayabi lmek için  bir dal boyunca güçl ükle yol 
aldım. Daki kalar sonra tekrar yaral ı  adamı taşıyan memleket 
adamlarımın başında geri dönüş yolundaydım. H i kayemi du­
yar duymaz adımlarını h ızlandı rdılar.  Biraz heyecan görmeyi 
beklemek  için  bir  daha  vakit kaybetmek  istemediler;  şimdi 
ondan sakınmak istiyorlardı .  Çinli bir gardiyan yol üzerinde­
ki  duvarın  tepesine  sıçradı  ve  bana  şüpheyle ters  ters  baktı. 
Uysalca  geriye,  ona  baktım.  Bir  kaş  çatış  ve  soyuma  düş­
manl ığını  yansıtan  homurtulu  bir  küfürle  geri  döndü.  H ızla 
yola devam ettik! 
Shö kasabasına  dönüşte  adamlar  beni  terk  etti.  Omuzu­
mun  üzerinden  oldukça  kapsaml ı   bakarak  acele  ettim  ve 
birazdan  Chakpori  patikasından  yukarıya  doğru  hızlandım. 
Yol un  kenarında  dinlenen  yaşlı  bir keşiş  arkamdan  bağırdı, 
"Sana ne oldu  Lobsang?  Bütün  şeytanlar peşindeymiş gibi 
görünüyorsun.' " 
Aceleyle yürüdüm ve soluksuz rehberim La­
ma  M ingyar  Dondup'un  odasına  girdim.  Bir süre  solumaya, 
nefes almaya  çalışarak  ayakta  kaldım. 
"Ov! " 
Sonunda  zorla 
nefes  aldım, 
"Çinliler  adamı  öldürdüler.  Onu  vurdular!" 
Kelimelerin  sel iyle  olan  biteni  anlattım.  Rehberim  b i r  süre 
sessiz  kaldı.  Sonra  konuştu: 
"Hayatmda  daha fazla  şiddet 
1 1 6  

"BÖLÜM  ALTI "  
göreceksin.  B u  olaydan fazla üzülme. B u  alışılmış bir diplo­
masi metodu.  Başarısız olanı  öldür  ve yakalanan casusları 
reddet. Bütün dünya üzerinde, dünyanın bütün ülkelerinde bu 
böyledir. " 
Rehberimin  önünde oturarak,  onun huzurunda sessiz bir 
şeki lde  sakinliğimi  koruyarak  beni  üzen  başka  bir konunun 
olduğunu düşündüm . 
"Efendim! "  
diye bağı rdım, 
"Hipnotizma 
nasıl  çalışır? "  
Dudaklarında  bir  gülümsemeyle  beni  boyl u  
boyunca süzdü. 
"En son ne zaman yedin? "  
diye sordu. Bir hü­
cumla, bütün açl ığım geri geldi. 
"Oh, yaklaşık on iki saat ön­
ce, " 
diye cevapladım oldukça hüzünle ! 
"O zaman haydi, şim­
di yiyelim  burada ve oldukça yenilendikten sonra  hipnotiz­
mayı tartışabiliriz. " 
Sessizce bana elini salladı ve meditasyon 
pozisyonunda  oturdu.  Onun  hizmetç ilerine  gönderdiği  tele­
patik mesaj ı  yakaladım; yiyecek  ve  çay.  Potala'dan aceleyle, 
ayrıntı l ı  bir rapor vermek için  En İçerideki K işiye gitmek zo­
runda  olan  bir haberciye  yolladığı  telepatik  bir  mesaj ın ı   da 
yakaladım.  Fakat  benim telepati k  mesaj  "yakalamam"  yiye­
cek ve çay getiren bir hizmetlinin içeri  girişiyle kesildi! ... 
Yiyecekle  doymuş,  dolu  olmanın  rahatsızlığından  bile 
daha  fazlasını hissederek geriye yaslandım. Çok zor bir gün 
geçirmiştim. Çok fazla süredir aç bulunuyordum. Fakat (içsel 
olarak  rahatsız  olduğum  düşüncesi)  çok  fazla yemiş olmak, 
çok  fazlası  akı lsızca  m ıydı  şimdi? Aniden,  kuşkuyla  kafamı 
kaldırdım. Rehberim, yüzünde açık bir neşeyle ben i  seyredi­
yordu. 
"Evet Lohsang, " 
diye  bel irtti, 
"çok/azla yedin. Zanne­
dersem, hipnotizma üzerine konuşmamı takip edebileceksin. " 
Kızarmış  yüzüme  prova  yaptı  ve  kendi  görünüşünü ·yumu­
şattı .  
"Zavallı Lobsang,  çok zor bir gün geçirdin.  Şimdi din­
lenmeye çekil ve yarın görüşmemize devam edeceğiz. " 
Ayağa 
ka lktı ve odayı  terk etti. Koridor boyunca neredeyse sendele­
yerek  ve  yorgun  argın  odama  doğru  yol  aldım.  Uyku !  Tek 
1 1 7  

"ANTİKLERİN  MAGARASI " 
istediğim  buydu.  Yiyecek  mi?  Püf!  Ondan  çok  fazla yemiş­
tim.  Yatağıma  vard ım  ve  kendimi  cübbeme  sardım.  Uyku 
gerçekten rahatsızl ık verdi. Bacaksız Çi11 l inin, ağaçl ıklı koru­
larda  ben i  kovaladığı ve diğer silahlı Çinli, beni yere  indiren 
bir saldırıda omuzlarıma sıçramayı sürdürdüğü bir kabus gör­
düm. 
Başım zemine gümbür gümbür i ndi. Çinli gardiyan lardan 
biri ben i  tekmel iyordu. Başım tekrar zemine vurdu. Kendimi, 
bir yardımcının,  uyandırmak için umutsuzca tekmeleyen sal­
dırışıyla ve başımı devam lı sarsmasıyla bulduğum için gözle­
rimi kızannış olarak açtım. 
"Lobsang! " 
diye bağırdı, gözleri­
min açık olduğunu görünce. 
"Lobsang,  öldüğünü düşündüm. 
Bütün gece uyudun. Ayini kaçırdın ve sadece hocanın aracı­
lığı seni disiplin görevlilerinden korudu.  Uyan.' " 
diye bağırdı. 
Neredeyse tekrar uykuya daldım. 
Şuurluluk sel  gibi  üzerime aktı.  Pencereden  güneş  ışığı­
nın  ilk  sabah  ışınlarını; yüksek  H imalayaların  üzeri nden  ba­
kışını  ve  vadideki  en  yüksek  binaların  üzerini  aydınlatışını ;  
uzaktak i  sarayın  altın  çatıların  gösterişini;  Pargo  Kal ing'in 
zirvesinin kızarışını gördüm. Dün, Shö kasabasına gitm iştim. 
Ah ! ...  Bu  bir rüya  değildi.  Bugün  bazı  dersleri,  sevgili  M in­
gyar Dondup'tan doğrudan öğrenmeyi kaçırdığımı zannettim. 
Hipnotizma  hakkında  öğrenmeyi  de!  Az  sonra  kahvaltımı 
bitirdim ve yolumu sınıfa çevirdim.  Kal mak için ve yüz sekiz 
kutsal  kitaptan  pasajlar okumak  için  değil, niçin bulunmaya­
cağımı aç ıklamak  için! 
"Efendim!" 
dedim. öğretmeni  sınıfa  yeni girerken  görür 
görmez, 
"Efendim.' Bugün  Lama Mingyar  Dondup'a  gitmek 
zorundayım.  Beni sın{/İan muaf tutmanızı rica ederim. " "Ah. 
evet evladım. " 
dedi  öğretmen,  şaşırtıcı olarak  cana yak ın  bir 
tonla. 
"Senin Rehberin Kutsal Lamayla seri bir kelimeye sa­
hip oldum. Benim gözet imim altındaki gelişmeni on(f_l'l(f_Wfrak 
1 1 8  

"BÖLÜM 
ALTI "  
vorumlamak için yeterince iyidir;  itiraf ediyorum,  çok mutlıı 
olmuştum,  çok mutlu olmuştum. " 
Şaşı rtıcı  olarak,  el lerini 

zattı  ve sınıfa  ginneden önce omuzuma hafifçe  vurdu.  Deri n 
derin düşündüm  ve  ne  tür  bir sihirin onun  üzerinde etki li ol­
duğunu merak ederek,  Lama'nın semtine doğru yürüdüm. 
Dünyaya  bir  önem  vermeden  gezinmeye  devam  ettim. 
Antrenin yarı-açık bir kapısını geçtim. "Of! " diye bağırdım a­
n iden;  "Turşu  kurulmuş cevizler! "  Onların  kokusu  çok  güç­
lüydü. Sessizce geriye gelerek, girişin içinden gizl ice baktım. 
Yaşl ı  bir keşiş aşağıdaki taş zemini gözlüyordu. Onun duaları 
olmayan şeylere homurdanarak, her nası lsa Hindistan'dan el­
de  edi lm iş  bütün  bir ceviz  turşusu  kavanozuna  yas  tutarak. 
"Sana yardım  edebilir  miyim  saygıdeğer  Lama? " 
diye  sor­
dum  nazikce. Yaşlı adam yırtıcı bir yüzle bana döndü ve öyle 
bir  yanıt  verdi  ki,  hala yapabilirken  koridor  boyunca  yarış­
tım ! .   Bütün  bu  kelimeler sadece  birkaç  ceviz  içind i !   Kend i 
kendime iğrendim. 
"İçeri gel!" 
dedi Rehberim,  ben kapısına yaklaşırken  u­
yumak  için  geri  gittiğini  düşündüm.  Efendim!  dedim, 
"size 
eğitim için geldim. Hipnotizmamn doğasını öğrenmek için te­
dirginim. " "Lobsang, " 
dedi Rehberim, 
"ondan daha fazlasını 
öğrenmek zorundasın.  İlkönce hipnotizmanın temellerini öğ­
renmek zorundasın.  Başka bir deyişle ne yaptığım tamamen 
bilmiyorsun,  otur. " 
Zemine  bağdaş  kurarak  oturdum.  Reh­
berim de benim karşıma oturdu. B i r  süre düşüncede kayboldu 
ve  sonra  konuştu : 
"Beden  karışım  halinde  çok farklı  kim­
yasallara  sahiptir.  O kimyasalların  bazıları  kan  akışı  vası­
tasıyla  beyne  ulaştırılu:  Beyin  biliyorsun  en  iyi kan sağla­
yıcıya sahiptir ve kimyasallar içerir.  O bileşenler; potasyum, 
mangançz,  karbon ve pek çok diğerleri,  beyin dokusu şeklin­
dedir.  Onlar arasındaki etkileşim,  bir  'elektrik akımı' olarak 
(fade eltiğimiz özel bir molekül salınımı yapar. Bir kişi bir 
şer 
1 1 9  

"ANTİKLERİN  MAGARASI ,,  
düşündüğü zaman, b u  elektrik akımmın ve dolayısıyla  'heyin 
dalgalarımn' oluşumuyla  sonuçlanan,  hareket  eden  bir  du­
rumlar zinciri oluşturur. " 
Bütün  konuyu  düşünüp taşındım.  Bütün  bun ları  an laya­
mazdım. Eğer orada,  beynimin  içinde  'elektrik akımları' var­
sa,  niçin şok  hissetmiyordum?  Uçurtma  uçuran  şu  çocuğun, 
gök  gürültülü  bir  fırtınada  böyle  yapmış  olduğunu  anımsa­
dım. Onun ıslak uçurtma ipi boyunca aydınlatarak giden par­
lak mavi  flaşın ı  hatırladım. B i r  ürpenneyle, etin kurumuş, kı­
zarmış  bir c ips  gibi  zemine  nas ı l   düşmüş  olduğunu  hatırla­
dım. Ve  bir keresinde  aynı  kaynaktan  benimde  şoka  uğradı­
ğımı,  diğeri nle  karşılaştırıldığında  sadece  bir karıncalanma, 
fakat beni  metrelerce öteye fırlatacak bir karıncalanma. 
"Saygıdeğer Lama! " 
diyerek  protesto  ettim, 
"orada,  be­
yinde nasıl elektrik olabilir?  O bir adamı acıyla  çıldırtabi­
lir! " 
Rehberim oturdu ve  bana  güldü. 
"Lobsang! " 
diye kıkır­
dad ı :  
"Bir keresinde sana verilmiş bir şok,  elektrik hakkında 
tamamen yanlış bir.fikir. Beyindeki elektrik miktarı çok küçük 
bir değerdedir.  Hassas aletler onu ölçebilir ve  bir kişi düşü­
nürken ya da bazı.fiziksel hareketleri yaparken değişikliklerin 
haritası gerçekten  çizilebilir. " 
Bir adamın  düşüncesi,  başka 
bir  adam ın  voltaj ının ölçüsü  benim  için neredeyse  çok  fazla 
olabi l irdi. Gülmeye başladım. Rehberim sadece gül ümsedi ve 
konuştu : 
"Haydi  hu öğleden  sonra Potala'ya  doğru yürüye­
lim.  En İçeride  Olan Kişi.  hu elektrik konusu üzerine çok da­
ha  kolay konıışmam/Zl sağlayacak bir alete sahip.  Şimdi git 
ve kendini hazırla.  Bir yemek ye,  en iyi cübbeni giy ve güneş 
öğle  olduğunda  burada  heni  bul. " 
Ayağa  kalktım,  başımla 
selam  verdim ve dışarı çıktım. 
İ ki  saat  çatıya  tırmanarak  ve  tembelce  aşağıdan  geçen 
şüphelenmeyen keşişlerin başlarına küçük çakıl taşları yuvar­
layarak.  çevrede  dolaştım.  Bu  spordan  bıkarak,  karan lık bir 
1 20 

"BÖLÜM  ALTI "  
koridorun  iç ine  uzanan  ambar kapağı  tuzağı  içinde,  i l k  önce 
kendi  başımı  alçalttım.  Ayaklarımla  yukarıdan  aşağıya  ası­
larak yaklaşan ayak sesleri ni tam zamanında duydum. Ambar 
kapağı  uzak  köşede  olduğundan  bir şey  göremedim.  Dilimi 
dışarıya  çıkartarak  ve  vahşi  bir  surata  bürünerek  bekledim. 
Yaşl ı  bir adam  köşeyi  döndü  ve  beni  göremedi,  bana  çarptı . 
I slak dilim yanaklarına deydi.  Bir çığl ık kopardı  ve  taşıdığı 
tepsi  bir  çarpmayla  düştü.  Yaşlı  bir  adam  için  şaşırtıcı  bir 
hızla ortadan  kayboldu.  Ben im de bir şaşkınlığım oldu; yaşlı 
keşiş  bana  çarparken  ayağım  güven ilmez  tutmaklarından 
çıktı.  Sırt  üstü  koridora  düştüm.  Ambar  kapağı  tuzak,  bir 
kırı lma çınlayışıyla düştü ve bütün bir boğucu toz yükü üze­
rime boşaldı ! Ayaklarımın baş döndüren çabukluğunda, yapa­
biidiğim hızda karşı  yöne geçtim. 
Şoktan  hata acı  çekerek,  cübbemi değiştirdim ve yemek 
yedim; onu unutacak kadar şoke olmamıştı m !  Tam  zamanın­
da,  gölgeler kaybolurken  ve gün yarı olduğunda.  Rehberim­
den  önce  hazır  bul undum.  Beni  gördüğünde  biraz  çabayla 
yüzündeki çizgi leri  giderdi. 
"Bir genç keşiş Lobsang,  Kuzey 
koridorunda  bir şeytan  tarc?findan  dört bir yanından  saldı­
rıldığına yemin ediyor.  Üç /amalık bir grup  şeytanı  kovmak 
için oraya gittiler.  Şüphesiz düzenlendiği gibi seni Potala'ya 
götürürsem üzerime düşeni yapmış olacağım. Gel! " 
döndü ve 
odadan  çıktı.  Üzerime  etraflı  bakışlar  fırlatarak  arkasından 
takip ettim. Hepsinden öte bir kişi, Lamalar şeytan çıkarırken 
neler  olduğunu  kesin  olarak  asla  bilm iyordu.  Az  bilinen, 
muhtemelen rahatsız edici yerlerde kendimi havada uçan  be­
lirsiz görüntüler içinde bulmuştum. 
Dışarıda aç ıkl ığa gittik.  İ ki midilliye tımarla yardım ed i­
liyordu.  Lama M ingyar  Dondup.  atına  bindi  ve  onu yavaşça 
dağdan aşağıya sürdü. Ben im mid i l l im  içinde yardım gördüm 
ve tımarların biri  ona  şakacıktan  bir tokat  attı .  M idilli de  şa-
1 2 1  

"ANTİKLERİN  MAGARASI" 
kay ı  hissetti. Aşağısı başına geld i. Yukarısı arkasına geldi ve 
sırtından uzakta bir kav is yaparak bana geldi. Zeminden ken­
dimi toplarken ve biraz da toz süpürürken bir tımarcı  hayvana 
yardım etti .  O  zaman tekrar ata  bindim; tımarları n  başka  bir 
şey denemeye çalışmaları esnası nda onları  izleyerek ... 
O  midill inin  sahte  bir  duruşu  olduğu  bilin irdi.  Ahmak 
hayvan çok tehl ikel i yerlere yürümeyi  sürdürür ve  çok  kıyıda 
durur.  Sonra  başını eğecektir ve çok aşağı lardaki  kayalık ze­
mine  ısrarla  dik  dik  bakacaktır.  Sonunda  attan  indim  ve ar­
kamda  yedekte  çektim.  Demir  Dağı 'nın  di binde  tekrar  ata 
bindim ve  Shö  Kasabası ' na  kadar Rehberimi  izledim.  Orada 
bizi  bir süre  alıkoyacak  bazı  işleri  vard ı .  Zaman tekrar nefes 
almam  ve sakin l iğimi parçalamam  için yeterl iydi. Sonra tek­
rar atlara binerek ve sınırsızca yukarı lara tırmandık ve Potala 
yolunun basamaklarını çıktık. Memnun iyetle bekleyen tımar­
cı lar  için  midill imden  vazgeçtim.  Lama  M i ngyar  Dondup'u 
kendi apartmanına kadar bile memnun iyetle takip ettim. Key­
fi m  bilgiyle öyle artmıştı  ki, burada  bir gün  ya da fazla  bıra­
kılmayı  istedim. 
Az sonra aşağıdaki Tapınakta ayine katılma vaktiyd i. Bu­
rada. Potala'da ayin ler vardı  ve ben düşündüm; aşırı resmiyet, 
çok sıkı disiplin vardı. Bir gün için yeterince fazla heyecan a­
larak. pek  çok  küçük zedelenmeden yeteri nce acı  çekerek, en 
iyi  davran ışı m ı   sürdürdüm.  Ayin  olaysız  sonuç landı .   Reh­
beri min  Potala'da  bulunduğu  zaman,  onun  bitişiğindeki  kü­
çük odayı  işgal etmem  şimdi kabul ed i lebi l i r  bir şeydi. Lama 
Mi ngyar  Dondup'un  H ind istan'dan  yeni  dönmüş çok  yüksek 
rütbeli  bir  memurla.  dev let  meseleleriyle  meşgul  olduğunu 
bilerek  oraya  gittim  ve  beklemeye  başladım.  Pencereden  dı­
şarı  bakmak ve Lhasa  şehrini uzaktan  görmek büyüleyiciydi. 
Manzara  fevkalade  bir  güzellikteydi.  Söğüt  ağac ı,  göllere 
saçak  gibi  sarktı .  Jo  Kang'dan  altın  parı ltı lar.  Kutsal  Dağ·ın 
1 22 

"BÖLÜM  ALTI" 
eteklerinde  En  İ çerideki  Kişiyi  (ikametgahında  bulunan)  ya 
da en azından bazı yüksek memurları görmenin umuduy la ba­
ğıran hacı  yığınları ... Tacirlerin sonsuz bir kervanı  ve onların 

Yüklə 6,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin