şimdi onur, tatmin edildi. "
Üç kavanozu işaret etti ve
"Onları
yanına al Lobsang. Bu odadan ayrılırken, onları zaferin ga
nimetleri olarak götür. "
Kendimi, dikkate değer şekilde aptal
hissettim. Kesinlikle telepatik güçlerimi bu iki yüksek Lama
üzerinde kullanamadım. Böyle bir şeyi çok düşünmek, omur
gam boyunca soğuk ürpertiler gönderdi. Rehberim Lama
Mingyar Dondup'u sevdim ve Büyük Lama Chinrobnobo'nun
bi lgel iğine ve bilgisine büyük saygı duydum . Bu duruma -
telepatik olsa bi le- kulak misafiri olmak gerçekten kötü bir
davranış olmuş olacaktı. Lama Chinrobnobo bana döndü ve
"Evet evladım, duygularım inandığın gibi yap. Seninle tanış
tığım için ve burada aramızda bulunduğun için gerçekten
memnun oldum. Gelişiminde sana yardımcı olacağız. "
Rehberim;
"Şimdi Lohsang, sen bu özel binada, belki bir
hafia bulunmak zorunda kalacaksın. Çünkü aura hakkında
dahafazla şey öğreneceksin. Oh, evet.' "
dedi bakışım ı yorum
layarak.
"Aura hakkında her şeyi bildiğini diişündiiğünüfark
ettim. Aııra görebilirsin ve aura okuyabilirsin. fakat şimdi o
nun neden ve niçinlerini öğrenmek zorundasın ve diğer arka
daşlarının ne kadar
�;ir11mP1li6i11i
öi!renmek zorundasm. Şim-
1 66
"BÖLÜM SEKİZ"
di
seni bırakacağım, jakui
yı.mn
seni yine göreceğim. "
Ayağa
kal ktı ve elbette biz de kalktık. Rehberim vedalarını sundu ve
bu oldukça konforlu odadan çeki ldi. Lama Chinrobnobo bana
döndü ve
"Bu kadar gergin olma Lobsang, sana hiçbir şey
olmayacak. Biz sadece sana yardım etmeye ve kendi gelişimi
ni çabuklaştırmaya çalışacağız. İlk önce, insan aurası hak
kında küçük bir görüşme yapalım. Elbette sen aurayı parlak
olarak görebilirsin ve auradan bazı şeyler anlayabilirsin. Fa
kat bu tarzın, insanlar tarafından fazla tercih edilmediğini
düşün. Çünkü, insanlara çok.fazla (evrim seviyesinden ötürü)
güç verilmemiştir. Kendini dünya nüfusunun
%
90'ı ya da
%
99'u durumuna koy. "
O küçük gümüş çanı tekrar şiddetle
çaldı ve bir kere daha h izmetli çayla ve elbette çay içerken
son derece memnun eden gerekli 'başka şeylerle' koşuştu
rarak geldi ! Tibet'te bazen bir günde altmış kabtan fazla çay
içtiğimizi söy lemek, burada i lginç o labilir. Elbette Tibet, so
ğuk bir ülke ve s ıcak çay bizi ısıtır. Biz Batı Dünyasının in
sanları gibi dışarı ç ıkıp içecekler alamazdık. Tibet'te bulun
ması mümkün olmayan bu şey leri, H i ndistan gibi bir ülkeden
getiren, gerçekten yürekl i insanlar olmasaydı biz, çay ve
tsampa i le sınırlı kalacaktık.
Oturduk ve Lama Chinrobnobo tekrar konuşmaya
başlad ı :
''Auranm kaynağmı yeni anlatmıştık. O, bir insan be
deninin yaşam gücüdür. Bir an için aurayı göremediğini var
sayacağım Lobsang. Çünkü, ancak varsayarak, normal bir
kişinin ne gördüğünü ve ne göremediğini sana anlatabilirim. "
Anladığımı bel i rtmek için başımı sal ladım. Elbette, aurayı
görme ve bunun gibi yeteneklerle doğmuştum. Bu yetenek
lerim,
"Üçüncü Göz"
amel iyatıyla artırı lmış oldu. Geçm işte
ara sıra benim gibi aynı şeyleri göremeyen. başkalarını sez
meksizin ne gördüğümü söyleyerek. neredeyse yakalanm ış
oluyordum. Bir kişinin hala sağ olduğunu söylediğim bir süre
167
"ANTİKLERİN
.
MAGARASI ,,
önceki lıir kutlamayı hatırladım. Yaşlı Tzu ile bir kişiyi yolun
kenarıııda yatarken görmüştük.
Tzu,
onun ölü olduğunu dü
şünmüştü. Ben aynı düşüncede olmadığım için yanlışta oldu
ğumu söylemişti . Ona göre adam ölüydü.
"Fakat Tzu, adamm
iizerinde hô/ii ışıkları var.' "
demiştim. Maalesef sonrasını ha
tı rlarken Tzu, anlamıııı kavramasın diye patlayan rü?-gar fırtı
nası bizi geçerken. kel imelerimi çarpıtmıştı. Bazı dürtü lerle
Tzu, yine de yolun kenarında yatan adam ı araştırmıştı ve
onun can lı olduğunu gömıüştü !
"Normal bir adam ve kadm lohsang, insan aurasmı gö
remez. Gerçekten. bazı inançlar, insan aurası gibi bir şeyin
olmadığına sahip çıkarlar. Onlar, aynı şekilde, hava diye bir
şey yoktur: çünkü onu göremezsiniz diyebilirlerdi! "
Tıbbi La
ma. onu tak ip edip etmediğimi ya da düşüncelerimin ceviz
turşusuna takılıp takı lmadığını görmek için bana baktı. Dik
katli görünümümden tatmin oldu ve bi lgece başını sal layarak
devam etti :
"Uzun zaman önce bir bedende hayat vardı.
Sonra on/arm gücüyle, yeteneğiyle, Tann vergisiyle, nasıl
istzvorsan öyle adlandır, görü/ehi/en bir aura vardı. Sana
açıklamalıyım Lohsang: auranm en açık şekilde algılanması
için görülen özne, kesini ikle çıplak o/ma/u/11: Niçin olduğunu
sonra göriişeceğiz. Sadece normal oku_ma/ar için. bir kişiye
elbiseleri üzerindeyken bakmak yeterlidir. Fakot tıbbi bir se
beple ilgili herhangi bir şey arıyorsanız. o zaman. kişi tama
men ve kesinlikle çıplak olma/ulu'. Elbelle, hedeni tamamen
samn ve
1 0-30
cm ya da
15
cm bir mesafe için bedenden uzô
yan, derik kılıfiır. Bu, mavi-gri bir sistir. Bir kişi. onu sis
olarak görmesine rağmen. içinden açıkça görebildiği için.
onun bir sis o/dıı.�unu güçlükle söyleyehi/iı: Bu eterik örtü .
.wı,({/ık/ı hir insan çok geniş hir eıeriğe sahip olacağı için.
a:::dlik/e
hedenin hayoı�1·etinden
türeren s
a
d
e
c
e
conlt!Lk ya
yılımıd11:
Bedenden
I 0- 15
cm bile
öteye
ıı:::.(�mhi/il:
Sadece en
1 68
"BÖLÜM SEKİZ"
güçlü yetenek. gerçek aura ve eter arasmda başka bir kuşak
(belki
1 O
cm boyunca) olduğu için, sonraki tabakayı algtlaya
bilil� Bir kişinin. bu kuşakta herhangi bir renk görebilmek
için yeteneği ve hüneri olmaltdır. İtiraf edeyim ki. hiçbir şey
göremzvorum ama. boş uzay orada. "
Bu konu hakkında kendimi gerçekten sevinçli hissettim.
Çünkü bu uzaydaki bütün renkleri görebil iyordum. Bunu
söylemek için acele ettim.
"Evet lobsang! Bu yönde en güç
lü yetenek/ilerimizden biri sen olduğun için, bu uzayı göre
bildiğini biliyorum. Fakat bütün bun/art sana açıklamak zo
runda olduğum için, aurayı hiç göremediğini varsaydım. "
Tıbbi Lama, azarlar gibi bana baktı; şüphesiz, düşüncelerinin
akışını kestiğim için. Daha fazla söz kesmeyi bıraktığımı dü
şündüğü zaman devam etti :
"Öyleyse. ilk önce, eterik kat var
dır. Eterik katı izleyen, çok azımızın fark edebildiği boş bir
UZl�V
olarak ayn, bu alan vardır. Onun dışmda olan, auramn
kendisidir. Aura, ruhsal canltlığa olduğu kadar, beden can
ltlığına çok .fazla bağlı değildir. Aura, girdap yapan kuşak
lartn ve görünen !>pektrumun bütün renklerinin paralel çizgi
lerinin kanşımıdır. Aura . .fiziksel görünümünden ziyade baş
ka algtlarla görüldüğü için, .fiziksel gözlerle göriilebi/enden
daha.fôzla renk [lade eder. İnsan bedenindeki her organ. ken
.di ışık sütunlartnt dışarıya gönderiı� Onun ışın sütunları, bir
kişinin düşüncelerinin dalgalanması gibi dalgalamr ve deği
şiı� Bu belirtilerin çoğu. eterikte ve ötesindeki uzayda. çok be
lirgin hir derecede lemsi/ edilir. Çıplak heden in aurası görül
düğü zaman sağhğtn ya da hastalığın belirtileri büyüyerek
göriiniiı� Yeterince dıırugörii olanlarımız .. bir kişinin sağlığtnı
ya da aksi şeyleri anlalahi!il� "
·
Bütün hepsinin bil iyordum ki, benim için hepsi çocuk o
yuncağıydı ve
"Oç·üncü Göz "
amel iyatına kadar bütün bun ları
uygulamış bulunuyordum. Acı çeken insan ın yanında oturan
169
"ANTİKLERİN MAGARASI,,
ve çıplak beden lere bakarak nasıl yardım edebileceklerini a
raştıran Tıbbi Lama Gruplarını bildim. Belki bunun gibi gö
rev ler için eğiti lmiş oluyordum.
"Şimdi! "
dedi Tıbbi Lama,
"Özel olarak eğitiliyorsun.
yüksek eğitim alıyorsun ve sımrlarımızın ötesinde, büyük Ba
tı dünyasında hiç okült gücün olmadığı, keş/edebildiğin bir
alet vasıtasıyla insan aurasını görebileceğin düşünülür ve
beklenir. Doktorlar, insan aurasını görerek ve bir kişinin
problemini gerçekten görerek, kişilerin hastalıklarını tedavi
edebileceklerdir. Bu nasıl olur, daha sonra anlatacağız. Bili
yorum, bütün bunlar oldukça bıktırıcı. Sana söylediklerimin
çoğu, senin için gerçekten iyi bilinen şeyler. Fakat şu açıdan
bıktmcı olabilir; sen, doğal bir klervoyantsın, muhtemelen
doğal yeteneğinin çalışma mekanik/erinin düşüncesine asla
sahip olamazsın. Bu, bir kişinin sadece yarısını bildiği bir ko
nuyu, sadece yarım eğiteceği ve yarım yararlanacağı için, bu
meseleye çare bulunmalıdır. Sen arkadaşım, gerçekten çok
yararlanacaksın! Fakat şimdi, bu sohbeti sonlandıralım Lob
sang. Kendi dairelerimizi hazırlayacağız -senin için önemli
olmadığı için- sonra dinlenebilir ve çok kısaca değindiğimiz
bu konular üzerinde düşünebiliriz. Bu haftalık ayinlere katıl
man istenmeyecek. Bu, En İçerideki Kişinin kendisi tarafın
dan emredildi. Bütün enerjini, bütün adanmanı, ben ve mes
lektaşlarımın, önüne koyacağımız konulara odaklanmak ola
caktır. "
Ayağa kalktı ve ben de ayağa kalktım. Bir kere daha o
gümüş zil, güçlü bir el tarafından kapı lıyordu ve öyle sert sal
landı ki, zavallı şeyin parçalara ayrı lıp gerçekten yere düşe
ceğini sandım. H izmetli keşiş koşarak içeri girdi ve Tıbbi La
ma Chinrobnobo:
"Burada onurlu bir misafir olduğunu bi
lerek Tuesday Lobsang Rampaya hizmet edeceksin. Ona. zi
yareffeki yüksek dereceli bir keşişe davranacağın gibi dav-
1 70
"BÖLÜM SEKİZ "
ran. "
Bana döndü ve başıyla selamladı. Daha sonra h izmetli,
onu izlemem i elle işaret etti . "Dur!" diye bağırdı Lama Chin
robnobo,
"Cevizlerini unuttun! "
Geriye koşturdum ve alela
cele bu kıymetli şişeleri daha önce olduğu gibi büyük utanma
içerisinde gülümseyerek kaptım, sonra aceleyle bekleyen hiz
metl iye döndüm.
Kısa bir koridor boyunca gittim ve h izmetli, Mutlu Nehir
üzerindeki feribota yukarıdan bakan bir penceresiyle çok hoş
bir odaya girmeme eşl ik etti.
"Hizmetinizdeyim hocam, "
dedi
hizmetli.
"Zil orada. Size kolaylık için, istediğiniz zaman kul
lanın. "
Döndü ve dışarı çıktı. O pencereye döndüm. Kutsal
Vadi üzerindeki manzara büyüledi ben i . Yak derisinden şişi
ri imiş feribot kıyıdan henüz ayrıl ıyordu ve hızlı akan nehrin
üstünde botçu sırıkla i lerl iyordu. D iğer tarafta giyi mleriyle,
biraz öneml i olmaları gerektiğini düşündüğüm üç-dört kişi
gördüm -botçunun dalkavukça davranışıyla onaylanan bir
izlenim. Birkaç dakika izledim ve sonra aniden kendimi,
m uhtemelen hayal edebi ldiğimden daha yorgun hissettim. Bir
minderin olmamasına bile aldırmadan yere oturdum ve far
kına varmadan geriye düşüp uykuya daldım.
Saatler, takırdayan Dua Çarklarına eşl ik etmek için uzak
ta homurdandı lar. Dimdik, korkudan titreyerek ayağa kalk
tıın. Ayin ! Ayin için geç kalmıştım. Başımın bir tarafındakiyle
dikkatle dinledim. Bir yerlerde bir i lahi söyleyen bir ses var
dı. Bu yeterliyd i -bildik kapılara koştum . Orada deği llerd i !
B i r kemik çatırtısıyla taş duvarla çarpıştım v e geri yaylanarak
sırt üstü yere düştüm. Bir süre, taşa çok fazla çarpmış oldu
ğumdan başımın iç inde mavi-beyaz bir parı ltı vardı. Sonra
düzeldim ve bir kere daha ayağa sıçradım. Geç kalmaktan
korkarak, odan ın içinde koşturdum ve kapı yok gibi gözükü
yordu. Daha da kötüsü, pencere de yoktu !
"Lobsang.1 "
dedi bir ses karanlıktan,
"hasta mısm? "
H iz-
171
"ANTİKLERİN MAGARAsI "
metlinin sesi, buzlu suya bir çarpma gibi, duyularımı geri ge
tirdi.
"Oh! "
dedim utanarak,
"Unuttum ve ayin için geç kaldı
ğımı düşündüm. Özürlü olduğumu unuttum.'" Bastmlmış bir
kıkırdama oldu ve ses, bu gece çok karanlık olduğundan lam
bayı yakacağım, "
dedi. Girişten küçük bir parıltı geldi. Son
derece beklenmedik bir yerdeydi ve hizmetli bana doğru yak
laştı.
"Son derece eğlenceli bir alışma dönemi, "
dedi.
"Baş
tan, bir yak sürüsünün salındığını ve burada olduğunu dü
şündüm. "
Gülümsemesi, bütün suçlayıcı kelimeleri çıkarıp
attı. Pencereden görünen aydınlatıcı karanl ıkta bir göktaşı ak
kor halde aktı ve uzaydaki say ısız kilometreler boyunca süren
yolculuğuna bir son verdi. Daha sonra, cübbeme sarı ndım ve
uyudum.
Kahvaltı, eskisi gibi sıkıcı ve kasvetli olan, tsampa ve
çaydı. Sonra hizmet l i geldi ve
"hazırsanız, sizi başka yere gö
türmek zorundayım, "
dedi. Ayağa kalktım ve onunla odadan
dışarı yürüdüm. Bu sefer farklı bir yöne gittik. Var olduğunu
bi lmediğim, Chakpori'nin içerideki bir böl ümüne, aşağ ı lara
doğru, Demir Dağının bağırsaklarına indiğimjzi düşününceye
kadar aşağılara ... Şimcli taşıdığımız lambalardan hariç. hiçbir
ışık parıltısı yoktu. Sonunda hizmetl i durdu, i lerisini işaret
etti.
"Devam et, başa doğru git ve soldaki odaya dön. "
Bir se
lamlamayla döndü ve adımlarını geriye doğru izledi.
"Şimdi. ne? "
diye merak ederek, güçlükle devam ettim.
Soldaki oda önümdeydi, ona döndüm ve şaşkınlıkla durdum.
Dikkatimi çeken ilk şey. odanın ortasında duran bir Dua Çar
kıydı. Baştan ona, sadece kısa bir bakış atmıştım: fakat yine
de, gerçekten çok i lginç bir Dua Çarkı olduğu görünüyordu.
Sonra ismim söylendi, "Pekala
Lohsang! Burada oldıı,�ıın
için memnun
oldum. " Baktım. Rehberim Lama Mingyar Don
dup, bir tarafında oturan Büyük Tıbbi Lama Chinrobnobo da
oradaydı ve Rehberim in diğer tarafında da. çok farklı bakı-
1 72
"BÖLÜM SEKİZ"
şıyla H intli Lama Marfata oturuyordu. Marfata, eskiden Batı
tıbbı çalışm ıştı ve gerçekten adının Heidelberg olduğuna bil
diğim bir Alman üniversitesinde .
. .
O,
şimdi bir Budist rahip
ti . Bir Lama elbette, fakat
"keşiş"
genel bir isimdir.
Hintli, öyle çok araştırarak, öyle çok içe işleyerek bana
baktı ki, cübbemin astarının oluştuğu materyale bakmış oldu
ğunu düşündüm; tamamen içime işliyor gibi görünüyordu.
B ununla birlikte, bu özel sebeple, vicdanımda kötü hiçbir şey
yoktu ve onun bakışlarına döndüm. Yine de, niçin ona bak�
mamalıydım? Lama Mingyar Dondup ve Büyük Tıbbi Lama
Chinrobnobo tarafından eğitim aldığım için onun kadar iyiy
dim. B ir gülümseme hareketi, onda yoğun bir acıya sebep ol
muş gibi, sert dudaklarının üzerindeki şekli değiştirdi. Başını
salladı ve Rehberime döndü;
"Evet, çocuğun söylediğiniz gi
bi olduğuna inandım. "
Rehberim gülümsedi, fakat gülümse
mesinde zorlama yoktu. Doğal, içten ve gerçekten kalbi ısıtan
bir gülümsemeydi.
Büyük Tıbbi Lama:
"Lobsang. sana göstermek istediği
miz ve üzerinde görüşmek istediğimiz nesneler için, seni bu
gizli odaya, aşağıya getirdik. Rehberin ve ben, seni denedik
ve güçlerine gerçekten inandık. Güçler, yoğun olarak artı
rılacak güçler. Bizim Hintli meslektaşımız Martafa Tibet'te
böyle bir dahinin olduğuna inanmadı. Ümit ederiz, bütün (ia
delerimizi kanıtlayacaksın, "
dedi. Bu H i ntliye baktım ve
"Elbette o, kendince yücelmiş bir düşünceye sahiptir, "
diye
düşündüm. Lama Chinrobnobo'ya döndüm ve
"Saygıdeğer
efendim. bana bir dizi .firsaı için bir resmi görüşme veren,
yeterince iyi olan En İçerideki Kişi. ·kanıtın sadece tembel zi
hinler için bir mazeret olduğunu söyleyerek, kanıt göstermeye
karşı beni açıkça uyardı. Kamı isteyenlerde, ne kadar iyi is
patlandığmm önemli olmadığı. sonuçta onlarda bir kanıtın
gerçei{ini kabul etme kapasitesinin olmadığını söyledi. ··
Tıb-
1 73
"ANTİKLERİN MAGARASI "
bi Lama Lnınrobnobo, neredeyse bir rüzgar fırtınası i le pat
lamaktan korktuğum için güldü. Rehberim de güldü ve her
ikisi de kendisini ekşitip bana bakarak oturan Hintli Marta
fa'ya baktılar.
"Evlat!"
dedi H intli,
"iyi konuşuyorsun fakat
konuşmak, söylediklerinizi kanıtlamaz. Şimdi, anlat bana
evlat, bende ne görüyorsun? "
Bu konu hakkında kendimi
oldukça endişeli hissettim. Çünkü gördüklerimin çoğundan
hoşlanmadım.
"Ünlü Efendim! "
dedim;
"Korkarım ki gördük
lerimi söylersem o zaman o, gerçekten sorularınızı cevapla
mak yerine sadece küstah olmamı içerecek ve sizi üzecektir. "
Rehberim Lama M ingyar Dondup başını sallayarak beni o
nay !adı ve Büyük Tıbbi Lama'nın yüzündeki kocaman se
vinçle parlayan bir gülümseme, tam bir ayın yükselişi gibi
büyüdü.
"Hayali konuşmalara zamanımız olmadığı için, ne
söyleyeceksen söyle evlat, "
dedi H intli.
Birkaç dakika Büyük H intl i Lamaya bakarak durdum.
Gözümü yoğun olarak dikmeme rağmen bile biraz hareketle
nen ona, bakakaldım. Sonra;
"Ünlü Efendi! Gördüklerimi
söylememi emrettiniz ve anladım ki Rehberim Lama Mingyar
Dondup ve Büyük Tıbbi Lama Chinrobnobo da benim dürüst
çe konuşmamı istiyorlar. Şimdi, daha önce sizi hiç görmedim,
fakat auranızdan ve düşüncelerinizden ortaya çıkanlar ve
gördüklerim şudur: Yoğun olarak seyahat eden bir insansınız.
Dünyanm büyük okyanusları üzerinde seyahat ettiniz. İsmini
bilmediğim, orada tamamen beyaz insanların olduğu ve daha
büyük adanın yakınında, kısrak yanında uzanan bir tay 'a
benzeyen o küçük adaya gittiniz (İngiltere). O insanlara kar
şı çok muhalijiiniz. İlgili olduğun bir şey için sana karşı hare
kete geçmekten gerçekten korktular. "
Burada tereddüt ettim.
Resim, öze l l ikle anlaşılması güç ,olduğu için, en küçük bir
bilgim olmayan bir şey ile ilgiliydi. Her nasılsa onu bu ldum.
"Zihninde Kalküta olduğunu var.wıydıKtm bir Hint şehrzvl<
1 74
"BÖLÜM SEKİZ "
ilgili bir şeyler vardı ve oradaki adanın insanlarının siyah bir
deliğe ilişkin ciddi bir utancı ya da rahatsızlığı vardı. Bazı şe
killerde probleme sebep olmak yerine onu, senin saklayabile
ceğini düşündüler. "
Büyük Lama Chinrobnobo tekrar güldü
ve doğru iz üzerinde olduğumu gösterdiği için bu gülüşü duy
mak beni rahatlattı . Rehberim ne olursa o lsun bir bel irti ver
medi, fakat H i ntli somurttu.
Devam ettim:
"Başka bir karaya gittin ve zihnindeki Hei
delberg ismini açıkça görebiliyorum. O topraklarda, burada
Tibe,t 'te kullandığımız sistemlerin kullanılmadığı, içinde daha
çok; biçme, kırma ve testere ile kesme yaptığın, pek çoğu bar
barca ayinlere göre tıp çalıştın. Sonuçta sana, üzeri pek çok
mühürle dolu, bir tür büyük bir kağıt verildi. A urandan bir
hastalığın olduğunu da görüyorum. "
Son kelimem in nasıl al
gılanacağını bi lmediğim için, burada derin bir nefes aldım:
"Acı çektiğin hastalığın tedavisi olmayan bir hastalık. Bede
nin hücrelerinde vahşice yürüyen ve yabani otlar .gibi yayı
lan, bir kalıbı olmayan, emredici şekilde gelişmeyen, fakat
hayati organlara yapışan, yayılan ve onu engelleyen bir has
talıkt11� Efendim! İyiliğin giremediği düşüncelerinde bu yer
yüzü üzerindeki kendi çağını sonlandtrtyorsun. "
Birkaç daki
ka için -ben im için yıllar olmuş o labi l irdi- ses yoktu ve sonra
Büyük Tıbbi Lama Chinrobnobo,
"Bu son derece doğru Lob
sang, hu son derece doğru!"
ded i.
"Çocuk, muhtemelen bütün
bu ön gördüğü şeyler için formunun zirvesinde, "
dedi H intli.
Rehberim Lama M ingyar Dondup:
"Hiç kimse sizinle gö
rüşmedi. Bizi böyle davet etmediğiniz ve ne auranızı. ne de
zihninizi araşt1rmadığımız için, onun bize söylediklerinin ço
ğu. bizim için de yeni bir haberdir. Fakat söylenmesi gerekli
ana nokta. çocuk 7lıesday Lohsang Rampa'nın hu güçlere sa
hip olduğu ve güçlerinin daha da öte geliştirilmiş olacağıdır
tfiinakaşanın
ne yeri
ne de zamanı. hunun yerine. yapacak
1 7E
"ANTİKLERİN MAGARASI "
önemli bir görevimiz var. Gel.' "
Ayağa kalktı ve bu büyük Dua
Çarkını bana bıraktı.
Bu i lginç şeye baktım ve bunun hiçte bir Dua Çark ı ol
madığını gördüm. Fakat bunun yerine zeminden yaklaşık bir
metre boyunda ve
1 ,5
metre eninde duran bir alet vardı. Bir
tarafında iki küçük penceresi vardı ve camdan oluşan bu pen
cerelerden, ne görünüyorsa görebi l irdim. Makinen in diğer ta
rafında ve merkezin d ışına konulmuş, çok daha büyük iki
pencere vardı. Karşı tarafta uzun bir kol çıkıntı oluşturuyor
du. Fakat tamamı benim için bir gizemdi. Ne olabileceği hak
kında en küçük bir fikrim bile yoktu. Büyük Tıbbi Lama ko
nuştu:
"Bu bir alet Lobsang, k/ervoyant olmayanlar bununla
insan aurasını görebilir. Büyük Hintli Lama Marfata, buraya
bize danışmaya geldi ve eğer ezoterik tıp hakkında çok/azla
bilgimiz olsaydı, o bize an/atmaksızın şikayetini bilecektik.
Onu, bu makineyle inceleyebilmek için buraya getirdik. El
biselerini çıkaracak, ona ilk önce sen bakacaksın ve proble
minin ne olduğunu bize anlatacaksın. Sonra, bu makineyi kul
lanacağız ve senin bulgu/arınla, makineninki/er ne kadar
ça
kışıyor göreceğiz. "
Rehberim karanl ı k duvarın karşısında bir yer gösterdi ve
H intl i oraya yürüdü. Cübbesini ve diğer giyeceklerini, duva
rın karşısında çıplak ve karartılmış yerde ayakta durması için
çıkardı.
"Lobsang! Ona çok iyi bir bakış at ve ne gördü,{?iinü
Dostları ilə paylaş: |