mu ayırmaya çalıştılar. Baktım ve titredim. Ve sonra;
"Korku!
Bunlar korku yüzünden.' Elbette bu şeyler bana zarar vere
mez. Onların tezahürlerif!e alışkınım, onların saldırılarından
muafım! "
Ve böyle düşünürken varlıklar gözden kayboldu ve
bir daha görünmedi. Beni fiziksel bedenime bağlayan eterik
Kordon canlandı ve normal renklerine döndü. Kendimi zin
deleşm iş, hür h issettim ve bil iyordum ki bu testten geçerken
ve başarırken, astralde olabilen herhangi bir şeyden tekrar
korkmamam gerekiyordu. Bu bana, korktuğumuz şeylerin za
rar vermeleri, korkumuz içinde onlara izin vermediğimiz sü
rece, bize zarar veremeyeceklerini kesin. o larak öğretti.
Gümüş Kordonumda ani bir çekiş tekrar dikkatimi çekti.
En küçük bir çekinme olmaksızın, en küçük bir heyecan ya
da korku hissi olmaksızın aşağıya baktım. Parlayan küçük bir
ışık gördüm ve küçük bir titreyen yağ kand i l inin aydınlattığı
Rehberim, Lama M ingyar Dondup'u gördüm. Astral bedeni
mi aşağıya çekiyordu. Yavaşça, Chakpori'nin çatısı içinden a
şağıya süzüldüm. Fiziksel bedenim üzerinde, yatay bulunmak
için aşağı lara aktım. Sonra yavaşça, çok yavaşça aşağıya
1 55
"ANTİKLERİN MAGARASI "
süzüldüm. Fiziksel ve astral bedenlerim birleştiler ve bir ol
dular. Şimdi "Ben" olan bedenim, hafifçe seğirtti ve kalktım.
Rehberi m, yüzünde sevecen bir gülümsemey le bana baktı.
"İyi uyguladm. Lohsang.' "
dedi.
"Çok büyük hir sırra girmene
izin verdik. İlk denemende henden daha iyi yaptın. Seninle
gurur duyuyorum.'"
Ben hala, bu korku meselesi hakkında oldukça şaşkın
dım, bu yüzden sordum:
"Saygı değer Lama. gerçekten kor
kacak ne var? "
Rehberim o ldukça ciddi baktı;
"Oldukça iyi
bir yaşam sürdün ve hiçbir korkun olmadı, hu yüzden korku
hissetmezsin. Fakat suç işleyenler, başka/arma karşı yanlış
yapanlar var ve yalmz kaldıklarında şuurları, onları acıyla
rahatsız eder. Aşağı astralin yaratık/art kork:ıyla beslenirler.
Onlarm rahatsız şuurlanyla beslenirler. İnsanlar, kötü dü
şünce form/art üretir. Belki gelecekte bazen, sayısız yıllardır
ayakta duran yaşlı katedrallere ya da tapma[!.a girehilecek
.�in. Bu binalarm duvarlarmdan (mesela kendi Jo Kang'ımız),
hu binada ortaya çıkan iyiliği hissedeceksin. Ama sonra, ani
den çok acının. çok ez�vetin çekildiği bir yere, çok eski bir ha
pishaneye gelirsen, o zaman gerçekten zıt etkiler alacaksm.
Bundan yola çıkarak. hina sakinleri, hinamn duvarlarına
işleyen düşünce formları üretirler. Bu yüzden. iyi bir binanın,
iyi duygular veren. iyi düşünce fhrmlarına sahip olduğu ve
kötü yerlerin kötü düşüncelere sahip olduğu açıktır. Bu yüz
den yine, sadece kötü düşüncelerin hir kötü evden gelehildi[!.i
ve hu düşüncelerin ve düşünce fhrmlartnın. as/raf durumun
da ko/orvayantlar tarafindan göriilehilece[!.i ve dokunulahile
ceği açıktır. "
Rehberim bir süre düşündü ve
"keşişler ve başkaları ken
di gerç·eklerinden daha hi�viik şeyler hayal ettiklerinde, hir
düşünce fi>rmu inşa ederler Fe ::amanla hu düşünce formu.
onların tüm görüşüyle canlandı{!,t. farkına
varacağı
durumlar
1 56
"BÖLÜM YEDİ ,,
vardır. Şu anda yaşll bir Birman keşişin bulunduğu -dikkate
değer bir şekilde cahil olduğunu da söylemek zorundayım
bir olayı anımsadım. Kavrayışı olmayan aşağı seviyeli bir ke
şişti. Sadece kardeşimiz ve emrimizde olduğu için, her türlü
ihtiyacını karşılamak zorunday(lik. Bu keşiş, çoğumuzun yap
tığı gibi yalnız bir hayal yaşadı. Fakat zamamnı meditasyona
derin düşünceye ve diğer iyi şeylere adamak yerine, Burma
karasında güçlü bir adam olduğunu imajine etli. Aydınlanma
Yoluna zorla ayak hasmış, düşük seviyeli bir keşiş olmadığını
imajine etli. Bunun yerine, hücresinde tek başına, büyük bir
Prens, büyük servetlerin, kudretli malikanelerin bir Prensi ol
duğunu imaj ine etti. Baştan, bu tehlikesizdi. Tehlikesiz fakat
yararsız bir sapmaydı. Elbette hiç kimse onu, birkaç tembel
imajina.\yon ve özlemler için eleştiremezdi. Ruhsal görevler
de çaltşmaya kendini ne e!.pri olarak, ne de eğitim olarak a
damadığı için ben eleştiriyorum. Bu adam yıllar boyunca her
ne zaman yalnız kalsa da, çok büyük Prens oldu. Görüşünü
canlandırdı. Bu, onun davranışlarını etkiledi. Zamanın ge
çişiyle alçakgönüllü keşiş yok oldu ve kibirli Prens öne çıktı.
Sonunda zavallı talihsiz adam, son derece emin olarak Bur
ma topraklannın bir Prensi olduğuna gerçekten inandı. Bir
gün, bir Ahhot'la sanki Prensliğine bağlı bir Abhot 'muş gibi
konuştu. Ahhol, bizim bazılarımız gibi böyle barışsever bir
Abbot değildi. Bunu söylemekten üzgünüm, zavalll keşişin
prense dönüşme şokunu sürdürmesi, onu zihinsel dengesizlik
durumuna düşürdü. Fakat sen Lobsang. böyle şeylerden endi
şelenmene gerek yok. Sen değişmezsin ve dengen iyi ve korku
suzsun. Uyarı için sadece bu kelimeleri hatırla: Korku ruhu
aşmdıru: Boş ve faydasız imajinwyonlw: bir kişiyi yılların
geçip imajinmyonların gerçeklik olmasıyla ve gerçeklerin yi
t
ip gitmesiyle yanlış yola sokabilir ve birkaç enkarnasyon bo
yunca tekrar canlanmaz. Ayaklarını Yolda Tut. ne yabani öz
lemlerinizin. ne de ima_jinwyonlarınızın canlanmasına ya da
1 57
"ANTİKLERİN MAGARAsI "
görünümünüzü çarpıtmasına izin vermeyin. Bu İllüzyon Dün
yasıdır; fakat bu, bu bilgiyle yüzleşebilen/erimiz içindir. Öy
leyse illüzyon, bu dünyadan uzaklaştığımız zaman gerçeğe
dönüştürülebilir. "
B ütün bunları düşündüm ve itiraf etmeliyim ki zihinsel
prense dönüşmüş bu keşişi, zaten duymuştum. Çünkü Lama
Kütüphanesindeki bazı kitaplarda onu okumuştum.
"Saygıde
ğer Rehber! "
dedim,
"okült güçlerin kullanımı nedir öyley
se? "
Lama ellerini kavuşturdu ve bana doğru baktı.
"Okült
bilginin kullanımı öyle mi? Elbette, bu yeterince kolay Lob
sang! Yardımımızı istemeyenlere ve yardım için hazır olma
yanlara bu bilgileri sunmaya yetkimiz yoktur. Okült güçleri
ya da kabiliyetleri kendi çıkarlarımız için ne ücret, ne de ödül
karşılığı kullanamayız. Okült güçlerin bütün amacı, bir kişi
nin yukarıya (dikey) doğru gelişimini hızlandırmaktır. Bir ki
şinin evrimini hızlandırmaktır ve sadece insan dünyası için
değil, aynı zamanda tabiatın, hayvanların dünyasını da ele
alarak, herşeyi bütünün bir parçası olarak görmek ve yardım
etmektir. "
Yakınım ızdaki Tapınak binasında başlayan Ayinle kon uş
mamızı yarıda kestik. Onlar ibadet ederken görüşmeye de
vam etmek, Tanrılara saygısızlık edi liyormuş gibi olacağını
düşündüğümüz için, konuşmam ızı bitirdik ve yavaşça yanan
yağ kandilinin titteyen alev inde sessizce oturduk.
1 58
BÖLÜM SEKİZ
Pargo Kal ing'in zeminindeki serin, uzun çimenlere uzan
mak gerçekten hoştu. Arkamda, antik taşlar göklere doğru sü
zülüyorlardı ve zemindeki katımın bakış açısından öyle yuka
rılarda bir nokta ki, sanki bulutları deliyor görünüyorlardı.
Yerli yerinde olarak
"lotus'un Tomurcuğu "
oluşumu, Ruhu
sembol ize ederken, "Tomurcuğu destekleyen yapraklar" Ha
vay ı temsil eder. Ben, zeminde
"Yeryüzündeki Hayatın "
sem
bol üne karşı rahatça din lendim. Sadece erişebilecek kadar ö
temde -ayağa kalkmaksızın-
"Başarı Basamakları "
vardı. El
bette, şimdi elde etmeye çalışıyordum !
Burada, H indistan, Çin v e Burma'dan güçlükle yürüye
rek gelen tacirleri seyrederek uzanmak hoştu. Onların bazıları
çok uzak yerlerden, egzotik mal lar taşıyan uzun hayvan ka
tarlarına l iderl ik ederek yürüyordu. Diğerleri, muhtemelen
daha iri olanlar, sadece yoruldular, at sürdüler ve çevreyi gö
zetledi ler. Onların küfelerinde ne olduğunu, tembelce tahmin
etmeye çal ıştım . Sonra bir titremey le kend imi tamamen çek
tim; bu nedenle buradayım! Daha fazla farklı insanın aurasını
görmek için buradayım. Bu adam ların ne yaptığını, ne düşün
düklerin i ve niyetlerinin ne olduğunu, telepatiyle ve aurala
rından sezmek için buradaydım.
1 59
"ANTİKLERİN MAGARASI "
Yolun tam da karşı kıyısına fakir, kör bir dilenci oturdu.
Kirle kap l ıyd ı. Eski püskü giyinm iş, olağan bir şek ilde otur
du ve geçen yolculardan di lenmeye başladı. Şaşırtıcı miktar
da demir para fırlatıldı. Kör, onları seyretmekten hoşlanarak.
eşeleyerek düşen paraları arad ı ve sonunda. yeryüzüne sapla
nırken çıkarmış oldukları sesten ve belki de bir taşa çarparak
çınlamasından konumlarını tespit etti. Gerçekten, nadiren az
bir para kaçıracaktı ve yolcular onu alacak ve tekrar ona fır
latacaklard ı . Düşünerek, aptal kafam ı ona doğru çevirdim ve
tam bir şaşkınl ıkla dik olarak oturdum. Onun auras ı ! Onu
gözlem lemek daha önce hiç sıkmamıştı. Şimdi dikkatle ba
karak, onun kör olmadığını gördüm. Onun zengin olduğunu.
uzaklarda gizlenmiş mal ları ve parası olduğunu gördüm. B i l
diği geçinmenin en kolay yolu olarak, zaval l ı kör bir di lenci
rolüne soyunmuştu. Hayır! Bu olamazdı; yanı l ıyordum. Ken
dimden fazla emind im ya da başka bir şey. Belki güçlerim a
zalıyordu. Böyle bir düşünceden rahatsız olarak, isteksiz a
yaklarım sendeledi ve karşıda, Kundu L ing'te olan Rehberim
Lama M i ngyar Dondup'a, gerçeği aramaya gittim.
Birkaç hafta önce,
"Oçüncü Gözümün "
daha kapsaml ı a
çı lması için bir ameliyat geçirm iştim . Doğuştan, insan beden
lerinin, hayvan ların ve bitki lerin etrafındaki
"aurc�l't "
görme
yeteneğiyle, durugörünün olağanüstü güçlerine sahip olmuş
tum . Acı veren amel iyat. Lama M ingyar Dondup"un öngör
düğünden bile daha fazla güçl�ri mi arttı rarak başarıya ulaş
mıştı. Şimdi gelişimim. hızlandırı lm ıştı . ükült konulardaki e�
ğitimim. uya11 1k saatlerim in tamamın ı meşgul ed iyordu. Şu
veya bu lamanın. telepatiyle ve geçerl i başka güç lerle şuuru
ma bilgi pompalanm ış gibi sıkıştırı lmış olduğumu hiss-;:ttinı:
şimdi çok yoğun
çal ışıyon.lıırn .
B i r k işiye ıclcpaı iyle öğreti
lebi liyorkcn. niçin sı n ı f' ı,:alışırnısı
yapı lmaz'? B i r
kişi. bir insa
nın aurasını
göreh i l u i ğ i
/.a ınaıı.
onun amaç ları nı n için ıncrak
1 60
"BÖLÜM SEKİZ"
eder? Fakat ben, bu kör adamı merak ediyordum !
"Saygıdeğer Lama! Nereye? "
Rehberim i aray ışı mda, yo
l un karşısına koşarken bağırdım. Küçük parkın içinde, istekli
ayaklarımın üzerinde neredeyse sendeledim. Rehberi m, düş
müş bir ağaç gövdesi üzerine oturarak bana gülümsedi.
"Öyle
heyecanlısın ki, 'kör' adamın, senin kadar iyi gördüğünü yeni
ke�fettin.
"
Haksızlığa, kızgınlıktan ve soluk almakta zorlana
rak ayakta kaldım.
"Evet!"
diye bağırdım,
"onların iyi kalbi
ni çaldığı için bir hırsız, bir dolandırıcı o; hapishaneye ko
nulmalı!"
Lama, kıpkırmızı ve kızgın yüzüme karşı kahka
hayı patlattı.
"Fakat Lobsang, "
dedi yumuşakça,
"bütün bu
kargaşa niçin? O adam, dua-çarkları satan adam kadar hiz
met satıyor. İnsanlar ona, kendilerinin cömert olduğunu dü
şündürtebilen değersiz paralar veriyorlar. Bu onlarda iyi his
ler uyandırıyor. Bir süre için, bu, onların moleküler titreşim
oranını arltırıyor. Ruhsallık/arını arttırıyor. Onları tanrılara
yaklaştmyor. Onları iyi yapıyor. Verdikleri paralar, hiçbir
şey! Onları kaybetmiyorlar. " "Fakat o, kör değil!"
dedim öf
keyle.
"O bir hırsız. " "Lobsang, "
dedi Rehberim.
"O, zarar
sız ibadet satıyor. Sonra, Batı dünyasında, bir kişinin sağlı
ğını bozacak, henüz doğmamış bebeklerin biçimini bozacak
ve akit başında kabul edilenleri, bağıran, çağıran manyakla
ra dönüştürecek yanlışlıkları talep edecek insanların rek
lômlarım bulacaksın. "
Düşmüş ağaca hafifçe vurdu ve yanına oturmamı işaret
etti. Oturdum ve topuklarımla ağaç kabuğu üzerinde davul
çaldım.
"Aura ve telepatinin birlikte kullanımım uygulamalı
sın, "
dedi Rehberim.
"Bir kiş�vi kullanarak ve başkaları so
nuçlarını ç·w1ntmadan. Bir kişinin güçlerinin hepsini kullan
ması, bir kişinin getirdiği güç·lerinin hepsini kaldırması. her
birimde ve her problemde gereklidir. Simdi, bu öğleden sonra
uzaklara gitmek zorundayım ve Mengezak Hastanesi 'nin hü-
161
"ANTİKLERİN MAGARASI "
yük Tıbbi Laması Saym Chinrobnobo seninle konuşacak.
"Ov! "
dedim, üzgünce.
"Fakat o, benimle hiç konuşmadı. Be
ni asla fark etmedi bile.' " "Bütün her şey, bu öğleden sonra
değişmiş olacak.' "
Düşündüm. Bu, bana çok tal ihsiz göründü.
Rehberim ve ben; yaşlı, fakat daima canlanan oyuklarla
yen i lenen kayaya yeniden bakmak için bir an ara vererek, bir
likte geriye, Demir Dağları ' na doğru yürüdük. Sonra, basa
makları ve taşlı yolu tırmandık.
"Bu yol, hayat gibi Lobsang, "
ded i Lama.
"Bir kişi sadece inat ederse -kararlı olunursa·
zirvenin elde edilebileceği, pek çok güçlükler ve tuzaklarlt
zor ve taşlı bir yol izler hayat. "
Biz yolun üst ucuna varırker
Tapı nak Ayi n i için çağrı yapıldı ve her birimiz kendi yolu·
muza gittik. O, arkadaşlarının yanına, ben sınıfımdan olan·
!arın yan ına. Ayin biter bitmez ve yemek yer yemez, benden
bile küçük, oldukça sinirli bir chela geldi.
"Tuesday Lob
sang,
" dedi çekinerek;
"Kutsal Tıbbi Lama Chinrobnobo, Tıp
Okulu'nda derhal seni görmek istiyor. "
Takırdayan sinirlerimi gevşetebilmek için birkaç_ derin
nefes aldım, cübbemi düzelttim ve Tıp Okulu üzerine bir şey
hissetmediğimden emin olarak yürüdüm.
"Ah.'"
diye gümbür
ded i bir ses. Bir ses ki, Tapınağın deniz kabuğunun derin sesi
ni hatırlattı bana. Önünde durdum ve onurland ırıcı bir şekilde
saygı larımı sundum. Lama; büyük, uzun, iri yarı, gen iş omuz
lu ve bir bütün olarak, küçük bir çocuk için saygı uyandıra
cak bir adamdı. Başıma vurarak om uzlarımdan ayırabi lecek
kadar güçlü kollarından bir fiske hissettim. Bununla birlikte
beni önünde oturmaya davet etti. Öyle cana yakın bir tarzda
davet etti ki, neredeyse bir oturuş pozisyonunda yere düştüm !
"Şimdi
evlat.' " ded i. güçlü, derin bir ses; uzak dağlar
arasında çakan bir şimşek gibi. "Seni çok duydum.
Onlü
Reh
berin
Lama
Mingyar Dondup. senin hir dahi oldu/�ıınu. pa
ranormal yeteneklerinin sonsuz oldııKunu iddia <'iti. Giire-
1 62
"BÖLÜM SEKİZ"
ceğiz!"
Oturdum ve titredim.
"Beni görüyor musun? Ne gö
rüyorsun? "
diye sordu. Zihnime giren i l k şeyleri söylerken
daha fazla bile titredim;
"Buraya ilk geldiğimde bir dağ oldu
ğunu düşündüğüm çok büyük bir adam görüyorum, Kutsal
Tıbbi Lama. "
Onun sert gülüşü, öyle bir rüzgar fırtınasına se
bep oldu ki cübbemi fırlatıp atacak sandım.
"Bana bak evlat,
aurama bak ve ne gördüğünü anlat! "
diye emretti. Sonra,
"Auramda ne görüyorsun ve senin için anlamı ne, anlat ba
na. "
Giysili bir şekl in aurası sık sık bulandığı için, gözlerimi
ona d ikmeden baktım; ona doğru baktım, fakat tam olarak
ona değil.
"Efendim! "
dedim,
"ilk önce, bedeninizin fiziki dış çizgi
lerini, sanki üzerinde bir giysi yokmuşçasma bulanık olarak
gördüm. Sonra, size dahafazla yaklaşarak, canlı odun du.na
nı renginde hafif bir mavimsi ışık gördüm. Bu bana, çok çalı
şıyor olduğunuzu, geceleri geç vakitlere kadar uykusuz kaldı
ğınızı ve eterik enerjinizin düşük olduğunu anlatıyor. "
Göz
lerini normalden oldukça fazla açarak bana baktı ve mem
nuniyetle başını salladı.
"Devam et!"
dedi.
"Efendim! "
diyerek devam ettim,
"auranız sizden, bir
baştan öbür başa yaklaşık üç metre uzanıyor. Renkler, hem
yatay hem de dikey tabakalar halindeler. Siz de yüksek ruh
sallığın sarı rengi var. Şu anda siz, benim yaşımdaki birinin
size bu kadar çok şey anlatabildiğine hayret ediyorsunuz ve
Rehberim Lama Mingyar Dondup'un, yine de bir şeyler bildi
ğini düşünüyorsunuz!"
Büyük bir kahkaha gürültüsüyle i le
sözüm kesildi.
"Haklısın, evlat, haklısın!"
dedi zevkle.
"De
vam et "
dedi.
"Efendim! "
(bu benim için çocuk oyuncağ ı ! )
"Bu aralar
bir terslik oldu ve karaciğer/eriniz üzerine bir darbeye maruz
kaldınız. Çok sert gülünce size acı veriyor ve biraz fatura bit
kisi almanız gerekip gerekmediğini merak ediyorsunuz. Onun
1 63
"ANTİKLERİN MAGARA.sz "
uyuşturucu etkisi altındayken, derin mesaj alıyorsunuz. Altı
binden fazla şifalı bitkiden, kısa zamanda temin edilebilme
siyle faturaya karar verilmesinin Kader olduğunu düşünü
yorsunuz. "
Şimdi gülmüyordu, gizlenmem iş bir saygıyla ba
na bakıyordu.
''Auranızda daha fazlası da belirtilmiş Efen
dim, kısa bir süre içerisinde Tibet'in en önemli Tıbbi Abbot'u
olacaksınız"
diye ekledim.
·
Biraz kavramış gibi gözlerini bana dikti.
"Evladım, "
de
di,
"büyük güçlerin var, uzaklara gideceksin ve gücünü asla
kötüye kullanma. Bu tehlikeli olabilir. Şimdi auranın eşdeğer
lerini görüşmeliyiz. Fakat ilk önce çayımızı içelim.
"
Küçük
bir gümüş çanı kaldırdı ve öyle şiddetli salladı ki, çanın el in
den uçmasından korktum. Saniyeler içerisinde genç bir keşiş,
çay getirdi ve -oh, mutlulukların mutluluğu !.. Anne Hindis
tan'ın bazı lüksleriyle h ızla içeriye gird i ! Orada otururken,
bütün bu yüksek lamaların konforlu dairelere sahip olduk
larını düşündüm. A ltımızda, kollarım ı uzatıp yetişebi leceğim
uzaklıkta Lhasa'nın büyük parkını, Doppal ve Khati'yi göre
bil iyordum. Daha solumuzda, bölgemizin Chorteni Kesar
Lhankhang, bir bekçi gibi duruyordu ve yolu karşıya ge
çerken daha kuzeyde, benim favori noktamda, Pargo Kaling
(Batı Kapısı) daha yukarılarda yükseliyordu.
"Auranın kaynakları nelerdir Efendim? "
dedim.
"Lama
Minzyar Dondup, saygıdeğer Rehberin olarak sana anlat
mıştır. "
diye başladı;
"beyin, Yüksek Benlikten mesaj alır. E
lektrik akımları beyinde üretilir. Bütün hayat elektriktir. Aura,
elektrik gücünün bir tezahürüdür. Bir kişinin başı etrafinda,
senin çok iyi bildiğin gibi, bir ışık halka.\·ı ya da hale vardır.
Eski tablolarda, bir Aziz ya da Tann, daima haşmm arkası
mn çevresinde böyle 'Altın bir Kase ' ile gösteriliı'. .. '"Aura ve
ışık halkasını, niçin bu kadar az insan görüyor Efendim? "
diye sordum.
"Bazı insanlar. onu göremedikleri i<,:in auranm
164
"BÖLÜM SEKİZ"
varlığına inanmazlar. Onlar, havayı da göremediklerini ve
havasız yaşayamayacaklarını unuturlar. Bazı insanlar, çok az
auraları görebilir. Diğerleri göremez. Bazı insanlar, diğerle
rinden daha yüksek ya da daha düşük .frekansları duyabilir.
Gözlemcinin ruhsal derecesiyle bir şey yapılamaz, sırıklar
üzerinde yürümek için yetenekten çok, bir ruhsal kişilik ge
rekli/iği belirtilir. "
"Üçüncü Gözünün Açılışı için sana ameliyat yaptığımız
zaman, ön-lop gelişimlerinin normalden çok farklı olduğunu
gözleyebiliyorduk ve bu nedenle, fizik olarak durugör'iir ve
telepatik olarak doğduğunu varsaydık. Bu, bu kadar yoğun ve
ileri eğitim almanın ve alacak olmanın sebeplerinden biri
dir, "
dedi Büyük Tıbbi Lama. B üyük bir memnun iyetle bana
baktı ve devam etti;
"burada, Tıp Okulunda birkaç gün kal
mak zorundasın. Seni, baştan sona araştıracağız ve yetenek
lerini daha da fazla nasıl artırabileceğini anlayacağız ve sa
na daha fazla şey öğreteceğiz. "
Kapıda tedbirli bir öksürük
vardı ve Rehberim Lama M ingyar Dondup odaya girdi. A
yağa fırladım ve başımla onu selamladım; büyük Chinsobno
bo'nun yaptığı gibi ... Rehberim gülümsüyordu.
"Telepatik
mescy'ını aldım. "
dedi Büyük Tıbbi Lama'ya.
"Bu yüzden,
genç arkadaşımın durumundaki bulgularımın senden teyidini
duymanın zevkini bana vereceksin diye, olabildiğince hızla
sana geldim. "
Bana gülümsedi ve oturdu.
Büyük Lama Chinrobnobo'da, gülümsedi ve konuştu:
"Saygıdeğer Meslektaşım! Araştırma için bu genç adamın ka
bulündeki yüksek bilginizi memnuniyetle selamlarım. Saygı
değer Meslektaşım. sizin kendi yetenekleriniz sayısızd11: Sa
şırtıcı olarak çok yönlüsünüz; fakat asla, bunun gibi bir ço
cuk bulmanuştınız. "
Sonra, her şey için, her ikisi de güldü ler.
Lama Chinrobnobo arkasında, aşağı lardaki bir yerlere uzandı
ve onları ortaya çıkarttı; üç kavanoz ceviz turşusu ! Her ikisi
1 65
"ANTİKLERİN MAGARASI,,
de bana doğru dönüp gülmeye başladıkları için, oldukça aptal
görünmüş olmalıyım.
"Lobsang, telepatik yeteneklerini kul
lann11yorsun. Eğer öyle yapsaydın, bu Saygıdeğer Lama ve
benim. böyle günahkarca bir bahse girdiğimizi fark edecek
tin. Eğer sen ifadelerimi kanıt/arsan, o zaman, Saygıdeğer
Tıbbi Lamanın üç kavanoz ceviz turşusunu sana vermesini
aramızda kararlaştırdık. Oysa, benim belirttiğim standart ta
lepleri yerine getirmeseydin, uzun bir seyahat yapacaktım ve
arkadaşım için bazı tıp çalışmalarına girişecektim. "
Rehberim bana tekrar gü lümsedi ve
"Elbette, yine de
onun için seyahati yapacağım ve sen benimle gidiyor olacak
sm,
fakat ilk önce gerekli malzemeleri almak zorundayız ve
Dostları ilə paylaş: |