TÜRK DÜNYASI‟NIN BIR „AKSAKAL‟I
DAHA GÖÇTÜ
Alâaddin Korkmaz (Türkiyə)
Dr.Cevat Heyet Bey‘i 1990 yılı Eylül‘ünde tanıdım.
Uzak bir yerlerde Varlık adında bir dergi çıkardığını
kulaktan dolma biliyordum. O da, hiçbir habere doğrudan
ulaĢamadığımız zamanlarda bize Türk Dünyası‘nın, hiç
olmazsa bir kısım Türkiyatçısını tanıtan Aziz Ahmet Bi-
can Ercılasun Hoca sayesinde.
Ne yapmak istediğini çok iyi bilen ve bir Bakan olarak
çok üstün baĢarılara imza atmıĢ olan Namık Kemal
Zeybek, ‗Bir Türk Dili kurultayı toplayalım‘ dediğinde,
ben Kültür Bakanlığı Yayımlar Dairesi BaĢkanı idim ve
aslında Daire‘nin böyle bir görevi de yoktu. Sovyet sis-
temi sallanıyor ve bizim önümüze bir ‗Türk Dünyası‘nın
çıkmak üzere olduğunu en iyi Bakan Zeybek hissediyordu.
Kurultayı benden istemesi de tabii idi.Bu göreve geldiğim
sırada Türk Ocakları Genel Sekreteri idim ve esasen ha-
yatım bu tarz organizasyonları gerçekleĢtirmekle geçmiĢti.
Çok küçük ve bu iĢler için tecrübesiz bir memur kadrom
vardı.Buna rağmen, iĢi bizzat yöneterek ve her birisi be-
nim Ģahsi dostlarım da olan akademisyen ülküdaĢlarımdan
aldığım yardımla Kurultay‘ı topladık ve büyük bir baĢarı
ile tamamladık.
56
Bu Kurultay‘a ‗Güney Azerbaycan‘(Ġran) Türklerinin
temsilcisi olarak rahmetli Cevat Heyet Bey‘i davet ettik.
ĠĢte tanıĢma bu vesile ile oldu.
Kurultay‘ın ana çalıĢma dallarından birisi de ‗Türk
Dünyası‘nda Alfabe, Ġmla ve Yazı Dili Sorunları‘ idi.
Aslında Kurultay‘ı toplama sebebimiz de bu idi.Lakin ne
kendi ülkemizde, ne de henüz daha ortaya bile çıkamamıĢ
‗Türk Dünyası‘nda bu konular konuĢulmamıĢ olduğu için,
Kurultay‘a beĢ ‗çalıĢma konusu‘ daha seçmiĢ ve Alfabe
meselesini 6.sıraya koyarak ‗dikkat çekmeme‘ye çalıĢmıĢ-
tık. ġimdi aldığımız mesafelere bakıp bu tarz ihtiyatlara
tebessüm edenler olabilir, haklıdırlar da.Ama O zamanlar
‗Türk Dünyası‘ terimini bile sadece rahmetli Turan
Yazgan Hocamızın vakfında kullanabiliyorduk. Devlette
böyle bir tabirin kullanılmasının ‗mahzur‘arına dair bizi
uyaranlar da olmadı değil. Bunları detayları ile,Allah ömür
verirse yazarız. Söylemek istediğim: Cevat Heyet Bey
Kurultay‘a alfabe konusunda bir tebliğ sundu ve özetle
‗‘Türk Dünyasını birleĢtirebilecek olan alfabe ‗Arap harf-
lerinden geliĢtirilmiĢ Türk alfabesi‘dir.‘‘ dedi. Bu, pek
tabiidir ki, Kurultay‘ın amacına da, bizim (Türkiye‘nin)
hedef ve politikalarımıza da aykırı idi. Cevat Bey‘in ge-
rekçeleri doğru (ilmî) idi. Kurultay‘a Türkiye‘deki –
araĢtırma görevlisi dr, doç, prof seviyesinde- bütün ihtisas
erbabı katılmıĢtı, kalkıp pek itiraz eden de olmadı. Herkes,
bazen ilmi gerçeklerle hayat pratiklerinin çakıĢmayacağını
ve Türkiye‘nin Arap harflerine dönmesinin artık mümkün
olamayacağını, Türkiye dönemeyeceği için, Türk Dün-
yası‘na da tavsiye edemeyeceğini iyi biliyordu.
Ben, naçizane, hayatım boyunca, saldırı, cehalet, sap-
tırma ve demagojiden arınmıĢ ‗bilgi‘nin benim bildikle-
rime, inandıklarıma aykırı olmasına hiç aldırmadım, böyle
metinlere düĢmanlık etmedim. Hoca‘nın tebliğini Bakanlık
57
adına çıkarmakta olduğumuz ‗Milli Kültür‘ dergimizde
neĢrettim.
Daha sonraki Tahran ziyaretimde (1991) Cevat Bey‘in
evinde konuğu oldum. Oraya gidiĢ sebebimiz bir ‗kitap
fuarı‘ idi. Rahmetli, fuardaki hemen her günümüz(on
gün)de geldi,bizimle oldu. Büyük bir heyecanla Türkiye
bölümünü ziyaret eden,izdiham yaratan hemĢehrilerini
seyredip gururlandı. (O Ġran seyahatinde, ‗Tebriz baĢta,
Türk bölgelerini dolaĢırım‘ diye bir planım vardı,bu yüz-
den bir yerine iki arkadaĢımı da götürmüĢtüm. Öyle bir iz-
diham oluĢtu ki, gidemedim.GidemeyiĢ sebeplerinden biri
de ‗iletiĢim‘ için gerekli lehçe özelliklerinden haberdar ol-
mayan arkadaĢlarımın baĢarılı olamamalarıydı.Bir ay
öncesinde Bakü‘de iki haftaya yakın kalmıĢ, lehçe prati-
ğimi geliĢtirmiĢtim. Tahran kitap fuarı vesilesiyle galiba
oradaki soydaĢlarımızla Türkiye arasında mühim bir köp-
rü oluĢturmuĢtuk. Ġlerde yazarım inĢallah.ġu kadarını söy-
leyim: A.Bican Ercılasun Bey‘in ‗Bugünkü Türk Alfa-
beleri‘nin ‗Güney Azerbaycan‘ sayfasından 15 bin adet,
Arap-Kiril-Türk alfabesinde örneklerin yer aldığı for-
madan 5 bin adet bastırıp götürmüĢtüm. Orada dağıttık ve
‗köprü‘ kuruldu.)
Bana dedi ki:‘‘Sen benim o Kurultay‘da, aykırı bir
fikirle tebliğ vermeme hiç ses çıkarmadın ve hatta bunu
devletin dergisinde yayımladın. Ben de burada insanlara
dedim ki: ‘Bakın iĢte fikir hürriyeti denen Ģey iĢte budur:
Sizin savunduklarınızdan farklı Ģeyler söyleyenlere de söz
hakkı tanır, hatta bunu yayarlar. Bunu sağlayan ortam
demokrasidir.‘‘ Ġran devletine ders verdiğini ve doğrusu
çok gururlandığını hissetmiĢtim.
Hoca da artık Türkiye‘nin Arap harflerine dönmesinin
mümkün olmadığını biliyor, ama bir Türkolog olarak fik-
rini ilim çerçevesinde dikkate getirirken, Ġran devleti‘nin
58
politikası ile örtüĢtüğü gerçeğini de göz ardı etmiyordu.Bu
asla bir eyyamperestlik falan da değildi. (Ġlmen doğru bir
fikirdi.) Çünkü,kendi toplumunun da itirazlarına rağmen,
Varlık dergisi ile, mevcut ‗Güney Azerbaycan Lehçesi‘ni
değil, Ġstanbul Türkçesine yakın bir ‗yazı dili‘ kullanı-
yordu. Bu tutum-tercih, doğrusu Türk Dünyası için de çok
büyük bir mesajdır.
Cevat Heyet,hayatının hiçbir dönemimde,en azından
benim bildiğim bu, siyasetle uğraĢmamıĢ ve fakat iki alan-
da ‗zirve‘ olmayı baĢarmıĢtır.Birincisi,asıl kariyeri-mes-
leği olan cerrahlık alanında dünya çapında bir tabip olarak
tanınmıĢtır. Bu, ona memleketinde büyük bir itibar sağla-
mıĢtır. Garip bir Ģekilde kılık kıyafetle uğraĢmayı hüner
sayan ‗Ġslam‘ devrimi‘ sonrasında, sokakta kravatıyla do-
laĢabilen nadir insanlardan biri Cevat Bey‘dir..
Onun Türkoloji alanında da bir ‗zirve‘ olmasına
Ġran‘da itiraz edilememiĢtir. Yaygın söyleyiĢin aksine
‗Azeri‘ terimini değil, ‘Türk‘ terimini kullanmıĢ,‘Türkçü‘
olduğunu hiç gizlememiĢtir. Babasının çok ileri görüĢlü
telkini ile geldiği Ġstanbul‘da, Türkçülüğü birinci elden
kaynaklarından (baĢta Zeki Velidi Togan, Hamdullah
Suphi Tanrıöver olmak üzere) beslenmiĢ, böylece ikinci
bir doktora ve profesörlüğü hak edebilecek seviyede neĢ-
riyat yapabilmiĢtir.
O yüzdendir ki, Aziz Bakanım Namık Kemal Zey-
bek‘in kadirĢinaslığı ile Ankara‘da Tarihi Türkocağı
Binası salonunda kendisi için yapılan ‘80.yaĢ jübile‘sine
Ġran Büyükelçisi de katılmıĢ ve tören sonuna kadar kalk-
mayıp, takip ederek, ona devletinin duyduğu saygıyı gös-
termiĢtir.
O törende kendisine naçiz bir armağan olarak,çok
sevdiği Ġstanbul‘u ve Türklüğün büyük imparatorluğunu
59
hatırlatması dileği ile pirinçten (40x40 ) ‗Osmanlı Devlet
Arması‘ sunmak bahtiyarlığına eriĢmiĢtim.
‗Hamdullah Suphi Tanrıöver Türk Ocakları Kültür
Armağanı‘nın kendisine verilmesi için, naçizane teklif
hissem ile takdimin yapıldığı 10 Nisan 2012 Türk Ocağı
Kurultayı‘nda Divan BaĢkanı olarak bulunmaktan da müf-
tehirim.
Hayatta tanımaktan ve dostluklarına eriĢmekten bahti-
yarlık duyduğum (yaĢları benden,‘baba‘ diyebileceğim ka-
dar büyük) birkaç insandan birisi idi.
Ailesine, Güney ve Kuzey Azerbaycan Türklerine ve
Türk Dünyası‘na baĢ sağlığı diliyorum. Allah Cevat Mual-
limden razı olsun,rahmet eylesin.
Hayrülhalefi Dr.Rıza Heyet Türkiye‘de yaĢamaktadır.
|