Yaz›flma Adresi / Address for Correspondence



Yüklə 320,6 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə3/5
tarix15.03.2017
ölçüsü320,6 Kb.
#11383
1   2   3   4   5

Tedavi

Lamivudin:  1998 yılında HBV tedavisi için onay almıştır. 

LAM, HBV infeksiyonu tedavisinde uzun yıllar ilk seçenek ola-

rak kullanılmıştır. İlacın düşük genetik bariyeri nedeniyle kolay 

direnç gelişmektedir. Direnç saptanan hastalarda karaciğerin 

histolojik iyileşmesi durmakta ve alevlenmeler görülebilmek-

tedir. Bu sorunlar nedeniyle yeni ilaçlar kullanıma girmiş ve 

tedavi yaklaşımları önemli değişiklikler geçirmiştir (112,113). 

Kısa süreli kullanımda LAM ile yüksek bir yanıt hızı elde edi-

lirken, uzun dönemde Tirozin-Metionin-Aspartat-Aspartat 

(YMDD) mutasyonuna bağlı olarak biyokimyasal ve virolojik 

alevlenme gelişebilmektedir. Bu nedenle günümüzde LAM’ın 

uzun süreli tedavi gerektiren KHB için ilk seçenekler arasında 

yer almaması daha uygun görülmektedir (114). LAM tedavisi 

immünosüpresif tedavi alan hastalarda kısa süreli kullanım-

larda ön plana geçmektedir.

Adefovir: ADV, HBV tedavisinde kullanım onayını 2002 

yılında almıştır (115). Etkinliğinin yavaş olması, genetik bari-

yerinin düşük olması, nefrotoksisite potansiyelinin ve maliye-

tinin yüksek olması nedeniyle daha güçlü antiviral ajanların 



Akhan S et al. Kronik Hepatit B Virusu İnfeksiyonunun Yönetimi          9

Şekil 3. HBeAg-pozitif ve HBeAg-negatif kronik hepatit B hastalarında 

izlem ve tedavi kararı (89).

*3-6 ay arayla en az 3 kez normalin üst sınırını geçmemesi.

3-6 ay arayla en az 2 kez normalin üst sınırını geçmesi.



İleri karaciğer hastalığı olmayan veya HDV koinfeksiyonu / süperinfeksiyonu 

olmayan hastalarda.

HBV DNA <2000 İÜ/ml

ALT

HBV DNA 2000-20 000 İÜ/ml

ALT >NÜS

HBV DNA ≥2000-20 000 



İÜ/ml

ALT ≥2xNÜS

Karaciğer biyopsisi önerilmez

(Yaş >30, ailede HSK ve siroz

öyküsü varsa önerilir)

Karaciğer biyopsisi

önerilir

Tedavi önerilir

Karaciğer biyopsisi

önerilebilir



HBeAg-pozitif

HBV DNA ≥20 000 İÜ/ml

ALT ≥2xNÜS

HBV DNA ≥2000 İÜ/ml

ALT >1xNÜS

HBV DNA <2000 İÜ/ml

ALT
HBeAg-negatif

İzlem önerilir

Karaciğer biyopsisi



önerilir

Tedavi önerilir

Karaciğer biyopsisi

önerilebilir



kullanıma girmesinden sonra KHB tedavisindeki ilk seçenek-

ler arasından çıkmıştır (116). 18 yaş altı KHB hastalarının oral 

antiviral tedavisinde indikasyonu olan tek ilaç olmasından 

dolayı bu grupta önemini korumaktadır.



Telbivudin: LdT, HBV tedavisinde kullanım onayını 2006 

yılında almıştır. LAM’a göre daha etkili olduğu gösterilmiş-

tir. Gebe (kategori B) ve viral yükü düşük olan naif has-

talarda ilk tedavi aşamasında yeğlenebilir. Ancak 3-6 ay-

lık takiplerle direnç açısından izlenmesi gerekir (117,118). 

Glomerüler filtrasyon hızını yükseltme özelliğinden dolayı 

kronik böbrek hastalığında ideal tedavi seçeneği gibi dur-

maktadır (119).



Entekavir: ETV, HBV tedavisinde kullanım onayını 2005 

yılında almıştır. ETV, TDF dışındaki nükleoz(t)id analogları 

(NA) ile karşılaştırıldığında, genetik bariyerinin yüksek ol-

ması nedeniyle daha güçlü HBV DNA baskılaması sağla-

maktadır. ETV ile yapılan birçok çalışmalarda HBeAg-negatif 

ve HBeAg-pozitif hastalarda genotipik direnç hızlarının dü-

şük (%1.2) olduğu görülmektedir (120). Direnç gelişme hızı 

düşük olmakla birlikte “sıfır” da olmadığı için yakın izlem 

önerilmektedir (121). LAM ile aynı direnç profiline sahip 

olduğundan LAM direnci olan hastalarda kullanılmaması 

daha uygundur.

Tenofovir:  TDF,  KHB tedavisi için 2008 yılında kullanıma 

girmiş, yapısal olarak ADV’ye benzeyen bir nükleotid analo-

ğudur. Genetik bariyeri yüksek olan etkili bir antiviraldir. Ye-

dinci yılında TDF’ye direnç saptanmamıştır (122). Kategori B 

olması nedeniyle gebelerde yeğlenmesi önerilmektedir. Gü-

nümüz koşullarında en uygun tedavi protokolleri arasında yer 

almaktadır (123).

İnterferon/Pegile İnterferonlar: PegIFN, yüksek etkinliği 

ve kullanım süresinin sınırlı olması nedeniyle standard inter-

feronların yerini almıştır. PegIFN yanıt hızlarının yüksek ol-

masına karşın, uzun süreli izlemde relaps hızlarının yüksek 

olduğu saptanmıştır. Ancak kullanımının yararlı olabileceği 

düşünülen bazı hastalarda kullanılabilir. Başlangıç ve tedavi 

sonu viral yük, yaş ve genotipe göre virolojik yanıt öngörüle-

bilmektedir. HBV DNA 2000-20 000 İÜ/ml olan ve ALT düzeyi 

>2 NÜS veya karaciğer biyopsisinde orta derecede inflamas-

yon ve fibrozu olan genç hastalarda önerilmektedir (89).

KHB’de tedavi yanıtı için kullanılan çeşitli parametreler 

vardır. Bunlar biyokimyasal yanıt, virolojik yanıt, serolojik ya-

nıt, histolojik yanıt ve tam yanıt olarak sınıflandırılmaktadır 

(89,124). Uygulanan tedavi türlerine göre virolojik yanıt ta-

nımları Tablo 4'te gösterilmiştir.

HBeAg-Pozitif Hastada Tedaviye Yanıtın De-

ğerlendirilmesi ve Uzun Dönem Sonuçları

Pegile İnterferon: HBeAg-pozitif 814 hastada yapılan çok 

merkezli bir çalışmada, 48 haftalık tedaviden sonra PegIFN 

a-2a’nın gerek tek başına gerekse LAM ile kombinasyonunun, 

tedavi sonrası 24. haftada HBV DNA’nın baskılanması açısından 

bir farkı bulunmamıştır (%14/%14) (125). HBeAg serokonversi-

yonu açısından bakıldığında ise 48. hafta sonunda tek başına 

PegIFN alan grupta HBe serokonversiyonu %27 iken, PegIFN 

a-2a+LAM alan grupta bu hız %24 olarak bulunmuştur. Aynı hız-

lar tedavi sonrası 24. haftada %32 ve %27 olarak saptanmıştır. 

HBsAg serokonversiyonu ise 72. hafta sonunda her iki grupta da 

%8 olarak bulunmuştur. Aynı grup hastada benzer bir tasarımla 

yapılan çalışmada ise, HBeAg-pozitif 307 hastada HBV DNA’nın 

saptanamaz düzeylerde bulunma hızı tedavi sonrası 26. haftada 

tek başına PegIFN a-2b alan grupta %9 iken, LAM ile kombine 

edilmiş grupta %7 olarak bulunmuştur (126). HBeAg serokon-

versiyonu açısından bakıldığında ise 52. hafta sonunda tek ba-

şına PegIFN a-2b alan grupta anti-HBe serokonversiyonu %25 

iken, PegIFN a-2b + LAM alan grupta bu hız %22 olarak bulun-

muş; aynı hızlar tedavi sonrası 26. haftada her iki grupta da %29 

olarak saptanmıştır. HBsAg serokonversiyonu ise tedavi sonrası 

26. hafta sonunda her iki grupta da %7 olarak bulunmuştur.

Lamivudin, Telbivudin ve Adefovir: Günümüzde LAM, 

LdT ve ADV’nin KHB’nin uzun süreli tedavisindeki yeri, git-

tikçe artan bir biçimde sorgulanmaktadır. Bu üç antiviralle 

ilgili en önemli sorun uzun dönemdeki direnç gelişimidir. Her 

üçünün de genetik bariyerinin düşük olmasından dolayı, bu 

ilaçlar genetik bariyeri yüksek antiviraller bulunmadığı ya da 

kullanılmasının uygun olmadığı durumlarda önerilmektedir 

(89). LAM ve ADV’nin beş yıl sonunda geliştirdikleri direnç 

hızları sırasıyla %70 ve %29’u bulmaktadır. LdT, LAM’a oran-

la daha potent bir antiviral olmasına karşın, hem bazal HBV 

DNA düzeyleri yüksek hastalarda hem de tedavinin altıncı 

ayında saptanabilir HBV DNA’sı bulunan grupta yüksek di-

renç hızları söz konusudur (127).

Entekavir:  KHB tedavisinde yaygın olarak kullanılan ve 

direnç gelişimi açısından genetik bariyeri yüksek iki antivi-

10 

Klimik Dergisi 2014; 27(Özel Sayı 1): 2-18

Tablo 4. Kronik Hepatit B'de Tedavi Türlerine Göre Virolojik Yanıt Tanımları (89)

İnterferon ve Pegile İnterferon Tedavisi

Virolojik yanıt: Tedavinin 6. ayında, tedavi bitiminde, tedavi bitiminden 6 ay ve 12 ay sonra HBV DNA<2000 İÜ/ml olması.

Kalıcı virolojik yanıt: Tedavi bitiminden en az 12 ay sonra HBV DNA<2000 İÜ/ml olması. 

Nükleoz(t)id Tedavisi

Primer yanıtsızlık: Tedavinin 12. haftasında, HBV DNA düzeyinde <1 log İÜ/ml azalma olması. 

Virolojik yanıt: HBV DNA’nın PCR ile saptanamayacak düzeye inmesi.

Kısmi virolojik yanıt: Tedavinin 24. haftasında HBV DNA düzeyinde >1 log İÜ/ml azalma olması, fakat RT-PCR ile 

saptanabilir düzeyde olması.



Histolojik yanıt: Fibroz skorunda kötüleşme olmaksızın nekroinflamatuar aktivite skorunda en az 2 puan düzelme olması. 

Tam yanıt: Biyokimyasal ve virolojik yanıtla birlikte HBsAg’nin kaybolması.

Tedavi sonu yanıt: Tedavi bitiminde elde edilen yanıt.

ralden biridir. HBeAg-pozitif hasta grubunda tedavi öncesi 

bazal HBV DNA düzeyi, oral antiviralin etkinliğinin değer-

lendirilmesinde çok önemlidir (128). ETV tedavisine 96 hafta 

sonraki yanıtın değerlendirildiği bir çalışmada, başlangıçta-

ki viral yükün yüksek (10

9

 kopya/ml) olması, virolojik yanıt 



için negatif bir belirteç olarak saptanmıştır. Tedavinin 96. 

haftasındaki virolojik yanıt, viral yükü yüksek olan hastalar-

da %68; başlangıçtaki viral yükü düşük olanlarda ise %86 

olmuştur (129). 



Tenofovir: KHB tedavisinde yaygın olarak kullanılan ve di-

renç gelişimi açısından genetik bariyeri yüksek iki antiviralden 

diğeri olan TDF’nin ise son olarak yedinci yıl verileri açıklanmış-

tır. Altıncı yılda virolojik baskılanma hızı %99 iken, bu hız yedinci 

yılın sonunda da %99 olarak bildirilmiştir. HBeAg kaybı %50’den 

%55’e, HBeAg serokonversiyonu ise yedinci yılın sonunda %40’a 

yükselmiştir. HBsAg serokonversiyonu ise altıncı yılda %11 iken, 

yedinci yılın sonunda %12’ye yükselmiştir (122).



HBeAg-Negatif Hastada Tedaviye Yanıtın De-

ğerlendirilmesi ve Uzun Dönem Sonuçları

Pegile İnterferon: Peg-IFN a-2a tedavisinin kesilmesinden 

sonraki kalıcı virolojik yanıt hızı %20 dolaylarındadır. NA’nın 

12. ayda kesilmesi durumunda kalıcı virolojik yanıt ise %5 ola-

rak saptanmıştır (89). İnterferonlar immün modülatör olarak 

antiviral etki gösterirler. Günümüzde kullanılan PegIFN (a-2a ve 

a-2b)’lerin en önemli avantajları tedavi sonunda daha yüksek 

HBsAg kaybı görülmesi ve tedavi sürelerinin belirli olmasıdır. 

Ancak yüksek tedavi maliyetleri ve ciddi ilaç yan etkilerinin 

yanı sıra tedavi bitiminden sonraki kalıcı virolojik yanıt hız-

ları da çok yüksek değildir. Ayrıca IFN’lerin tedavi başarıları 

virusun genotipiyle de yakından ilişkilidir. Genotip A ve B’de 

tedavi yanıtlarının genotip C ve D’ye göre daha iyi olduğu 

bilinmektedir (130,131). Ülkemizdeki HBV infeksiyonlarının 

neredeyse tamamı genotip D’dir (132). Genotip D hastaları-

nın IFN tedavisine en az yanıt veren hasta grubunu oluşturdu-

ğu ve bu hızın yaklaşık %25 kadar olduğu çeşitli çalışmalarda 

gözlenmiştir. Ayrıca tedavi bitiminden sonraki kalıcı virolojik 

yanıt üzerine kullanılan PegIFN türünün bir etkisinin olmadı-

ğı çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. Ülkemizde yapılan çok 

merkezli bir çalışmada da tedavi bitiminden sonraki kalıcı vi-

rolojik yanıt hızı PegIFN a-2a grubunda %17.2, PegIFN a-2b 

grubunda ise %18 olarak bulunmuştur (133).



Lamivudin: LAM ile HBeAg-negatif hastaların uzun dönem 

(5 yıllık) tedavisinde virolojik yanıt %30-35 arasında olmakta 

ve özellikle 24. haftada HBV DNA’nın negatifleşmesi bunda 

belirleyici olmaktadır (pozitif prediktif değeri ~%90) (134). 

HBeAg-negatif 636 naif hastanın 5 yıl boyunca izlendiği bir 

çalışmada beş yılın sonunda hastaların %70’inde direnç ge-

lişmiştir. Kalan 191 hastanın tedavisi sürdürüldüğünde bun-

ların da %33’ünde direnç geliştiği, %67’sinde viral süpresyo-

nun sürdüğü ve toplam olarak %11.7 oranında HBsAg kaybı 

gözlenmiştir (115). İlacın genetik bariyerinin düşük olması 

nedeniyle kolay direnç gelişmekte, direnç oranı ikinci yılın 

sonunda %38 ve beşinci yılın sonunda %65’e ulaşmaktadır. 

Direnç saptanan hastalarda karaciğerin histolojik iyileşme-

si durmakta ve alevlenmeler görülebilmektedir. Bu sorunlar 

nedeniyle LAM’ın HBV infeksiyonu tedavisinde ilk seçenekler 

arasında yer alması uzun ömürlü olamamıştır. Ancak uzun 

yıllardır kullanıldığı gebeler gibi özel hasta gruplarında güve-

nirliğine ilişkin deneyim çoktur (135).



Telbivudin: Yapılan çalışmalarda 2 yıllık tedavi sonucun-

da HBV DNA ≥10

9

 kopya/ml ve ALT ≥ 2xNÜS olan hastalarda 



virolojik yanıt hızı %89.1, direnç hızı ise %3.1 olarak saptan-

mıştır (136). Başka bir çalışmada, LdT ile tedavinin dördüncü 

yılında HBeAg-negatif hastaların %86’sında HBV DNA sapta-

namaz düzeydeyken, kümülatif direnç hızı %10 olarak bildi-

rilmiştir (137).

Adefovir: Yavaş etkili bir antiviral olup etkinliğinin tedavi-

nin ikinci yılında değerlendirilmesi gerekir (116). ADV tedavi-

sinde 5 yıllık tedavi sonucunda virolojik yanıt %70 dolayında 

saptanırken, HBsAg kaybı %5 kadardır (134). LAM’dan farklı 

bir direnç profiline sahiptir. Tedavinin ikinci yılında %3, be-

şinci yılında %20-29 oranında direnç gözlenmektedir (138). 

Birçok ülkede halen kullanılmasına karşın daha güçlü antivi-

ral ajanların keşfedilmesinden sonra KHB tedavisinde ilk se-

çenekler arasından çıkmıştır (116).

Entekavir: Tedavinin birinci yılında HBeAg-negatif hasta-

ların %90’ında HBV DNA saptanamayacak düzeylere inmiş-

tir (89,116). Beş yıl kullanımdan sonra HBeAg-negatif naif 

hastaların %95’ten fazlasında HBV DNA düzeyleri saptana-

mayacak düzeye inmektedir (139). Ülkemizde 2210 hasta 

verisinin değerlendirildiği bir meta-analizde 48. ayda hasta-

ların %99.6’sında viral yük saptanamaz düzeyde bulunmuş-

tur (127). Ayrıca uzun süre ETV tedavisi sonrası başlangıçta 

fibroz skoru >2 olan hastaların %72’sinde fibroz skorunun 

0-1’e gerilediği gösterilmiştir (140). ETV direnci naif hasta-

larda nadir olup, 5 yıllık tedavi sonunda %1.2 dolaylarında 

iken LAM direnci olanlarda ikinci yılda %9’lara ulaşmaktadır 

(116).

Tenofovir: TDF’nin LAM direnci olan veya naif hastalarda 

ADV’den daha etkili olduğu gösterilmiştir (141,142). Çok mer-

kezli GEMINIS çalışmasında, HBeAg-negatif naif hastalarda 

24. ayda virolojik yanıt %94 olarak saptanırken, altı yıllık te-

davi sonunda HBeAg-negatif hastalarda saptanamayan HBV 

DNA oranı %99 olarak bulunmuştur (139). TDF tedavisinde 

6 yıllık izlemlerde ilaç direncine rastlanmamıştır (143). Baş-

ka bir çalışmada TDF kullanımıyla 5 yıllık izlemde hastaların 

%87’sinde histolojik iyileşme, %51’inde ise fibrozda gerileme 

olduğu gösterilmiştir. Yine bu çalışmada izlenen 641 hastanın 

yalnızca 9’unda ilaç kesmeyi gerektirecek bir yan etki gözlen-

miştir (123).



Öneriler

1.  PegIFN, seçilmiş özel hasta gruplarında ilk seçenek olma-

lıdır.

2.  LAM, genetik bariyeri düşük bir antiviral olması ve kolay 



direnç gelişebilmesi nedeniyle KHB tedavisinde ilk seçe-

nekler arasında yer almamalıdır. LdT, LAM’a oranla uzun 

dönem direnç gelişim hızları daha iyi gibi görünse de, 

HBeAg-pozitif KHB tedavisinde ilk seçenekler arasında 

yer almamalıdır.

3.  Dirence karşı yüksek bariyeri olan ETV ve TDF'nin, gerek 

HBeAg-negatif, gerek HBeAg-pozitif hastalarda ilk seçe-

nek olarak kullanılmaları düşünülmelidir.

4.  Gebe hastalarda kategori B’de yer alan LdT ve TDF yeğ-

lenmelidir.



Akhan S et al. Kronik Hepatit B Virusu İnfeksiyonunun Yönetimi          11

Nükleoz(t)id Analoglarına Karşı Viral Direnç ve 

Direncin İzlemi

KHB’nin NA ile tedavisinde gelişen ilaç direnci, önemli 

bir sorundur (144). Bunun en önemli nedeni HBV polime-

raz genindeki (pol) mutasyonlardır. Bu mutasyonlar ya ilaca 

yanıtsızlığa yol açar (primer ilaç direnci mutasyonları) ya da 

dirençli HBV varyantlarının azalmış olan replikasyon kapasi-

tesini artırır (kompansatuar mutasyonlar) (145). Öte yandan

HBV’nin viral kinetiği nedeniyle KHB’li hiç tedavi almamış 

(naif) bireylerde de NA ile ilişkili mutasyonlar ortaya çıkabil-

mektedir (146).

KHB’de HBV replikasyonu yaklaşık olarak >10

12-13


 viriyon/

gün kapasitesindedir (147). Ayrıca HBV, RT enziminin hata 

düzeltme yeteneğinden yoksun olması nedeniyle, viral rep-

likasyon sırasında tüm HBV genomunun her bir bazında, 10

-5

 

substitüsyon/baz/siklus olasılığıyla mutasyonlar meydana ge-



lebilmektedir (148). 

Bir çember biçiminde olan HBV genomundaki düzenleme-

nin sonucu olarak, revers transkriptaz enzimini kodlayan po-

limeraz geni (pol) ile HBsAg’yi kodlayan yüzey geni (S) çakış-

ma gösterir. Bir bakıma, antiviral tedavinin hedefini kodlayan 

genle, aşının oluşturduğu antikorların hedefini kodlayan gen, 

üst üste gelmiştir. KHB’nin NA ile tedavisi sırasında polime-

raz geni birtakım mutasyonlara uğrarsa, bu mutasyonlar aynı 

zamanda HBsAg’nin “a” determinantında da değişikliklere 

neden olur (149,150). Bu değişiklikler, KHB progresyonunda 

relapslar, aşıyla HBV infeksiyonunun önlenememesi, hepatit 

B immün globülini (HBIG) ile pasif immünizasyonun etkisiz 

kalması ve HBsAg’nin tanı testlerince saptanamamasıyla 

sonuçlanabilmektedir (149). LAM’ın tedavide uzun yıllar yay-

gın olarak kullanılmasının, HBsAg değişikliği gösteren mu-

tantların ortaya çıkmasına yol açabileceği ileri sürülmüştür. 

“Antiviral drug-associated potential vaccine escape mutant” 

(ADAPVEM) şeklinde adlandırılan bu mutantlar nedeniyle 

KHB’nin NA ile tedavisiyle ilgili olarak pol geninin yanı sıra 

S geninin de analiz edilmesi yararlı olabilir (150). Genomun-

daki değişiklikler kalıcı olabilen böyle dirençli HBV suşları, 

kişiden kişiye aktarılabilir ve bunun halk sağlığı üzerinde 

önemli etkileri olabilir (150,151).

Bu nedenle KHB’li bir hastada etkin bir NA tedavisi, ilaca 

dirençli suşların seçilmesini önlemeli ve meydana gelen tüm 

viral varyantları baskılayabilmelidir (152). LAM ve LdT kulla-

nımının yaygın ya da zorunlu olduğu popülasyonlarda (ülke-

mizde bir süre öncesine kadar geçerli olan SUT’a göre KHB’li 

hastalarda HBV DNA düzeyi <10

7

 İÜ/ml ise NA tedavisi yalnız 



LAM ya da LdT ile başlatılabilmekteydi) primer ve kompan-

satuar ilaç direnci mutasyonları sıklıkla saptanmaktadır (153-

156). KHB’li hastaların NA tedavilerinde ortaya çıkabilen pri-

mer ve kompansatuar ilaç direnci mutasyonları ve S geninde 

yol açtıkları aminoasid değişiklikleri Tablo 5’te görülmektedir. 

KHB’li hastaların NA tedavilerinde HBV genomunun RT 

bölgesi, primer ilaç direnci mutasyonları yönünden analiz 

edilirken, bu bölgeyle çakışan S  geni mutasyonlarının da 

birlikte analiz edilmesi metodolojik olarak mümkündür. Bu 

amaçla HBV DNA’nın analizinde popülasyon sekanslama 

yönteminin seçilmesi yararlı olacaktır (153,154). Popülasyon 

sekanslama yöntemiyle bilinen NA direnci mutasyonlarının 

yanı sıra kompansatuar mutasyonlar da saptanabilmekte ve 

yeni mutasyonlar tanımlanabilmektedir. HBV pol geninde 

NA hedef bölgesinde meydana gelen kompansatuar mutas-

yonlar, KHB’li hastaların tedavilerinde gereksiz ya da hatalı 

ilaç değişiklikleri yapılmasına yol açmaktadır. Hem NA naif 

hem de LAM ve/veya ADV tedavisi alan KHB hastalarında 

rtQ215H/Q/P/S kompansatuar mutasyonları sık saptanmak-

tadır (153-157). Bu nedenle NA tedavilerinde yapılacak ilaç 

değişikliklerinde ve rasyonel bir NA yönetiminde HBV ilaç di-

renci analizleri yapılması önemlidir.



Öneriler

1.  HBV ilaç direnci mutasyon analizi klinik tedavi yönetimi-

nin bir parçası olmalıdır.

2.  Genetik bariyeri düşük olan ilaç tedavilerindeki rejim de-

ğişiklikleri, HBV ilaç direnci analizine göre rasyonel olma-

lıdır.


3.  KHB’li hastaların tedavilerinde gereksiz ya da hatalı ilaç 

değişiklikleri yapılmasına yol açmamak için kompansatu-

ar mutasyonlar mutlaka gösterilmelidir.

4.  KHB’li bir hastada etkin bir NA tedavisi, ilaca dirençli suş-

ların seçilmesini önlemeli ve meydana gelen tüm viral 

varyantları baskılamalıdır. 

5.  HBV genomunun pol geninde primer ve kompansatuar 

mutasyonların tümü aynı anda analiz edilmeli ve bu amaç-

la analiz tekniği olarak HBV DNA popülasyon sekanslama 

seçilmelidir.

6. HBV genom organizasyonunda, pol geninin tamamen 

HBsAg proteinini kodlayan yüzey (S) geniyle çakıştığı ve 

meydana gelen primer ve kompansatuar mutasyonların 

HBsAg antijeninin “a” determinantında ve çevresinde bu-

lunan yapı ve fonksiyonları etkileyebildiği akılda tutulma-

lıdır.


Hepatit B’den Korunma

Hepatit B’den korunmada HBV aşıları tüm dünyada 30 yıl-

dan beri kullanılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tüm ülkeler-

de yenidoğan bebeklerin aşılanmasını önermekte ve birçok 

ülkede uygulanmaktadır. Aşıların yapılmaması durumunda 

oluşabilecek aktif infeksiyon, kronik hepatit, siroz ve HSK yö-

nünden tetkik ve tedavi maliyetlerinin yanı sıra yaşam kalite-

si ve sağkalım da göz önünde bulundurulmalı ve aşılamanın 

önemi tartışılmamalıdır (164). HBV aşısı önceleri belli riskleri 

taşıyan kişilere önerilirken, günümüzde başta yüksek riskli 

olarak tanımlanan grup olmak üzere, HBV’den korunmak is-

teyen herkesin aşılanması görüşü benimsenmektedir (165).

Günümüzde kullanımdaki HBV aşıları, HBV’nin rekombi-

nan DNA teknolojisiyle üretilmiş majör yüzey antijenini içerir. 

Çok sayıda rekombinan aşı vardır. Bu aşıların hem çocuklarda 

hem de erişkinlerde oldukça etkin ve güvenilir oldukları çok 

sayıda çalışmayla gösterilmiştir (166). 0, 1 ve 6. aylarda birer 

doz aşı uygulaması, en iyi antikor yanıtı alınan ve günümüzde 

yaygın olarak kullanılmakta olan aşı şemasıdır. 0, 1, 2 ve 12. 

aylarda birer doz aşı uygulaması ise hızlı yanıt elde edilmek 

istendiğinde uygulanan şemadır. Ayrıca 0, 10, 21. günlerde 

ve 0, 7, 28. günlerde birer aşının yapıldığı ve 12. ayda bir do-

zun daha uygulandığı, hızlandırılmış aşı şemaları da bulun-

maktadır. Aşı dozu çocuklarda 10 µg, erişkinlerde ise 20 µg 

şeklindedir (166,167).

12 


Klimik Dergisi 2014; 27(Özel Sayı 1): 2-18

Aşılama sonrası koruyucu antikor düzeyinin 10 İÜ/ml ve 

üzerinde olması gerekir. Ancak yeterli antikor oluştuğu sapta-

nan kişilerde sonradan antikor düzeyi bu değerin altına veya 

saptanamayacak düzeylere gelse bile HBV infeksiyonuna kar-

şı koruyuculuğun sürdüğü bilinmektedir. Virusla tekrar karşı-

laşıldığında bellek hücreleri tarafından antijenik yapı tanın-

makta ve antikor yapımı uyarılmaktadır. Bu nedenle immün 

sisteminde sorunu olmayan kişilere rapel doz önerilmemek-

tedir (166,167).


Yüklə 320,6 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin