GEÇMİŞten güNÜMÜze kita avrupasi ve iNGİltere poliTİkalarinin karşilaştirilmasi



Yüklə 95,6 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix02.12.2019
ölçüsü95,6 Kb.
#29770
GE M TEN G N M ZE KITA AVRUPASI VE NG LTERE POL T KALARININ KAR ILA TIRILMASI[#557194]-700844


219

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KITA AVRUPASI 

VE İNGİLTERE POLİTİKALARININ 

KARŞILAŞTIRILMASI

Mehmet Ali YURTTAŞER

154

Giriş

XV. yüzyıla gelindiğinde Kıta Avrupası’nda güçlü siyasal yapıların 

ortaya çıkması ile kilesinin devlet üzerindeki etkisi sorgulanmaya 

başlanmıştır. 14 ve 15. yüzyıllarda İtalyan şehir devletlerinin Asya 

ve Afrika kıtaları ile Akdeniz’de giriştiği ticaret, modern dünyanın 

doğmasında

155

 önemli bir etkileşim aracı olmuştur. Bu etkileşim za-



manla Reform ve Rönesans hareketleri ile bütün Avrupa’yı etkisi 

altına almıştır. XVI. yüzyıl Avrupa’sında Portekizli gemicilerin Afri-

ka’ya ulaşmaları ve Afrika’yı aşarak Hint Okyanusu’nda varlık gös-

termesiyle Avrupa’da uluslararası ticaret başlamış oluyordu. Daha 

önce İtalyan denizcilerin Akdenizde giriştikleri ticaret aracılara da-

yanıyor ve daha da önemlisi merkezi bir güce dayanmıyordu. An-

cak Portekiz’in denizlere açılması İtalyan şehir devletlerinden farklı 

olarak tamamen Monarşi/Devlet desteği ile gerçekleşmiştir.. Bu 

sebepten dolayı Portekizlilerin denizlerdeki ekonomik faaliyetleri 

uluslar arsı ticari faaliyet olarak kabul edilmiştir. Portekiz’in başlat-

mış olduğu bu yeni ticaret dalgası İberya yarım adasında yayılmış 

ve Portekizli denizcilerin faaliyetlerini İspanyol denizciler izlemiştir.

XVI. yüzyılın ortalarında, İberya yarım adasının ticari üstünlüğü 

Hollanda Birlişik Şehirleri’ne geçmiştir. Daha önce benzeri görül-

memiş bir siyasal sistem kuran Hollandalılar uluslararası ticarete 

yarım yüzyıl egemen olacaktır.

İngiltere’nin 1588 yılında o zamanların tartışmasız deniz gücü İs-

panyol Armadasını Manş Denizi’nde bozguna uğratmasıyla İspan-

154. 

Erzurum Atatük Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Lisans Öğrencisi



155. Goody Jack, 2010, Renaissances: The One Or The Many?, Cambridge.

220

yolların deniz gücünü sorgulatmıştı. 1588’de İngilizlerin zaferin-

den sonra İspanyolların Yenilmez Armada’sı zamanla zayıflayacaktı. 

Hollanda’nın okyanuslardaki muhteşem ticaret ağı ise İngilizlerle 

giriştikleri üç savaşla son bulacaktı. Bu deniz savaşlarından sonra 

İngilizler denizlerin en büyük gücü olmaya başlayacak ve uluslara-

rası ticaretin en kuvvetli tarafı olacaklardı.

Avrupa’nın XVI. yüzyılda başlayan uluslararası ticari faaliyetleri-

nin en büyük etkeni Rönesans ve reform hareketleriydi. Rönesans 

(yeniden doğuş) Avrupalı halklara dünya üzerinde aktif olmayı öğ-

retiyordu. Rönesans etkisiyle Avrupa’da; Ticari zenginliğin önemi 

kavranıyor, dünyanın anlamaya ve görülmeye değer bir yer oldu-

ğundan bahsediliyordu. Bu fikirler Avrupalı kâşiflerin ve macera 

severlerin ortaya çıkmasını tetiklemişti. Dini Reformlar sonucu ise 

modern ulus devletin temelini oluşturan güçlü monarşilerin üzerin-

deki kilise/din etkisini azaltmıştır.

XVII. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadarki dönemdeyse Avrupa halk-

ları dünya ile tam anlamıyla etkileşim içine girmişti. 1648 Vest-

falya Anlaşmalarıyla ulusların üzerindeki kilise etkisi hukuken son 

bulmuştu. 1781’de Amerikan devrimi, 1789 Fransız devrimi, 1848 

devrimleri ile Avrupa’da siyasal düşünceler tarihi gelişmiş ve 1870 

Sanayi devrimi ile yeni buluşlar ve yeni bir ekonomik sistem doğ-

maya başlamıştır.

XX. yüzyılda ise Kıta Avrupası’nda iki büyük savaş meydana gelmiş 

bu savaşlar bütün dünyayı etkileyen küresel ölçeğe yayılmıştır. Birinci 

Dünya Savaşı’nda yaklaşık 9 milyon insan ölmüştür, İkinci Dünya 

Savaşı ise yaklaşık 73 milyon insanın ölümüne sebep olmuştur. İki 

dünya savaşının Avrupa’da başlaması ve bu savaşların büyük yıkımı 

iki önemli gelişmeyle sonuçlanmıştı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında 

Avrupa’da dünyanın en ciddi ve önemli bütünleşme hareketi ortaya 

çıkmış bugünkü Avrupa Birliği kurulmuştur. Bu iki büyük savaşının 

diğer sonucu ise Kıta Avrupası’nın ekonomik ve diplomatik gücünün 

Amerika Birleşik Devletleri’ne geçmesi olmuştur.


221

MODERN AVRUPA’NIN DOĞUŞU

1. Reform Hareketleri

15 ve 16. yüzyıllarda Avrupa insanın yeni dini görüşleri, Bir yandan 

Batı’nın üstünlüğünün temel nedenlerinden biri olmuş, öte yanda 

daha sonraki yüzyılların siyasi tarihi üzerinde çok önemli etkilerde 

bulunmuştur.

156


 Dini reform hareketleri; Avrupa’daki Monarkların, 

zengin sınıfın ve bir kısım halk kitlesinin, kilise otoritesini sorgu-

lamasıyla ortaya çıkmıştır. Reform hareketleri modern dünyanın 

şekillenmesinin temeliydi, reformun tamamlanması ile modern 

dünya, liberal fikir ve düşüncelerin temelinde gelişmiştir. Çünkü dini 

reformları başlatan en güçlü etken, monarklar ve kilise arasındaki 

mülkiyet tartışmasıdır. Daha sonraki yüzyıllarda İngiltere’de gelişecek 

olan Liberal fikirler, en başta bireyin birey olarak haklarını koruma 

altına alıyordu. Dini baskının siyasi idare üzerindeki etkisi azaldıkça, 

monarşiler ve ulus yapısı güçlenmiş ve bu ulusal yapıların ekonomik 

refaha ulaşmasıyla monarkların etkisi de giderek azalarak, günümüz 

modern toplum yapısı gelişmiştir. 

16. yüzyılda Kutsal Roma İmparatoru ve Kilise’nin işbirliği Avrupa 

Monarkları’nı isyan ettirmişti. Monarkların kiliseye isyanın temeli 

kilisenin dünya yönetimine ve Kutsal Roma İmparatoru’nun üze-

rindeki siyasal hükmüne yönelikti.

157

 Yani prenslerin kiliseye olan 



isyanı tamamen siyasal temelliydi. Çünkü kilisenin siyasi gücü aynı 

zamanda büyük bir ekonomik güçtü. Halkın Reform düşüncesi ise 

Hıristiyanlık dinin yozlaşmış olması ile ilgiliydi. Sade vatandaş kili-

senin gücüne değil, zayıflığına karşı çıkıyordu. Ancak halk kilisenin 

dini önder olarak kalmasını ve dini yönetimde söz sahibi kalarak 

haksızlıklara karşı güçlü bir otorite olmasını istiyorlardı.

Avrupa’da sistemli olarak Reform hareketi; Martin Luther isimli bir 

tanrı bilimcinin çalışmalarıyla başlamıştı. Martin Luther’in 1517’de 

156. SANDER Oral, Siyasi Tarih İlkçağlardan 1918’e, SS. 83, İmge Kitabevi, 

27. Baskı 2014. Ankara.

157. Age: Ss 84.


222

“Endüljansın Kuvvetine Dair Tezler” adlı doksan-beş maddelik ça-

lışması devrimci bir amaçtan ziyade basit bir kamuoyu tartışmasıy-

dı.


158

 Luther, insanın yalnızca inanç yoluyla aklanacağını savunu-

yordu. Luther’in en başta karşı çıktığı şey insan ile tanrı arasında 

biricik aracı olan rahipliğe olan gereksinimdi.

159 

1520’de Luther’in 



“Alman ulusunun Hıristiyan Soyluluğa Seslenişi” adlı eserinde. 

Martin Luther Romacıların yarattığı kâğıttan duvarları yok etti ve 

Almanların bir Genel- Konsey kurarak kiliseyi reformdan geçirme-

lerini istedi.

Luther Almanya’daki Prenslerden Kilise’yi sorgulamalarını istiyor 

ve kiliseye karşı kendisini korumalarını talep ediyordu. Elbette 

Reform hareketi sadece Martin Luther veya çalışmalarıyla açıkla-

namazdı ancak Luther, modern ulus devletlerin oluşması için bir 

kıvılcım olmuştu. Rönesans ile “dünyaya” dönen Avrupa ulusları 

şimdi Luther’in çalışmalarını matbaa sayesinde çoğaltıp bütün Av-

rupa’ya yayacaktı.

Avrupa Reformunun bir başka gelişim alanı ise Britanya adasınday-

dı. 16. yüzyılda Kral VIII. Henry döneminde sancılı bir süreçle Ro-

ma’dan kopan Centerbury (İngiltere’nin dini merkezi) 1534 yılında 

VIII. Henry’nin kendisini İngiliz Kilisesi Ulu Lideri ilan etmesiyle 

ortaya çıktı. Her ne kadar kendisini, evrensel Katolik inanç temel-

lerine bağlı olduğunu deklare etse de burada ifade olunan Kato-

lik sözcüğü hiçbir zaman Roma Katolisizm’nin ifade ettiği anlamı 

kastetmemiştir.

160


 İngiliz Reformu Kıta Avrupası’nda devam eden 

Reformasyondan iki temel farkla gelişmiştir. Birincisi Britanya’da 

Kilise devlet kontrolüne kalıcı olarak alınmıştır. Avrupa’da ise kilise 

dünyevi işlerden tamamen ayrılmış veya etkisiz hale getirilmiştir. 

158. ELTON G. R., Reformasyon Avrupası, çev: Yardımlı Aziz, İdea Yayınevi, 

İstanbul, 2011.

159. Age.

160. Anglikan Kilisesi’nin Oluşum Süreci ve Bugünü Üzerine Bir İnceleme, 

Yamı edat Şafak. http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt3/sayi11pdf/yami_ve-

datsafak.pdf



223

İkinci bir önemli fark ise Kıta Avrupası’nda Katolik mezhebin kar-

şısına Protestan mezhebi çıkarken, İngiltere’de; Anglikanizm mez-

hebi ortaya çıkmıştır. Anglikan Kilisesi Nüfusu bugün 80 milyona 

yaklaşan Hristiyanlığın üçüncü büyük topluluğu olmuştur.

Aslında Katolik Kilisesi hiçbir zaman, İngiltere’de Kıta Avrupası’n-

da olduğu kadar kalıcı bir şekilde egemen hale gelememiştir. Bu-

nun nedeni büyük ölçekte İngiltere’nin bir ada ülkesi olmasından 

kaynaklanmıştır. XI. yüzyılda İngiltere’de rahipler feodal beylerin 

memurları niteliğindeydi.

161

 İngiltere’deki rahiplerin büyük çoğun-



luğuysa evliydi. Rahiplerin evli olması Roma tarafından kabul edile-

bilir bir durum değildi. Ancak Roma XI. yüzyılda Britanya adasına 

gerçek anlamda egemen değildi. Rahiplerin evlilik münasebetleri 

İngiltere’de daha XI. yüzyılda olması ve daha sonraki yüzyıllarda 

rahiplerin evliliklerinin Anglikan kilisesi tarafından serbest kılın-

ması, aslında İngiltere’nin ne kadar kendine özgü ve gelenekçi ol-

duğunun kanıtı niteliğindedir. Roma ile Anglikan Kilisesi arasında; 

rahiplerin evlilik ve özel hayatları hâlâ bir anlaşmazlık konusudur. 

XI. yüzyılda İngiliz rahipleri nasıl evlenebiliyorsa, Anglikan mezhe-

binin ortaya çıkması ile Anglikan rahiplerin özel hayatları Katolik 

rahiplerden daha farklı olmayı sürdürmüştür.

1559 yılında Kraliçe Elizabeth’in çıkardığı iki kanun ile Katolik 

tarzı ibadetin İngiliz topraklarında resmen yasaklanmasıyla kuru-

luş aşamasını geçen kilise, kendisini asla Avrupa kıtasının Reform 

hareketlerinin bir uzantısı olarak görmemiş daha çok kendi deyimi 

ile orta yolu (via media) takip etmiştir.

162

 Kraliçe Elizabeth babası 



Henry gibi Roma aleyhine attığı bu adımlar sonucu 1570 yılında 

Vatikan tarafından tekfir edilerek cezalandırılmıştır. İngiliz kilisesi-

nin XVI. Yüzyıldan itibaren bağımsız bir yapı olma yolunda ilerler-

ken kendi dini terminolojisini de üretmeye başlamıştı. Aslında İn-

giliz reformuna, İncilin tercümesi açısından bakılacak olursa Alman 

topraklarından çok daha erken bir dönemde ortaya çıkmıştı. XI. 

161. Agm.

162. Agm.



224

yüzyılın ikinci yarısında Oxford Üniversitesi’nde profesörü John 

Wycliff (1330-1384), o zaman var olan Anglo-Katolik kilisesinin 

baskısını ve eziyetini göze alarak İncili İngilizce’ye tercüme etme gi-

rişiminde bulunmuştu. İncilin ilk tercümesi 1380’li yıllarda Wycliff 

tarftarlarınca gerçekleştirildi. Wycliff bu davranışından dolayı üni-

versite görevinden uzaklaştırılmıştır. Lollards ismiyle örgütlenen ta-

raftarları 1420-1460 ve 1480-1520 yılları arasında takibe uğramış, 

1530’lu yıllardan itibaren Luther hareketine destek vermişlerdir.

163


2. Ticaretin Uluslararasılaşması

2.1 İberya’nın Üstünlüğü

XV. yüzyıl ticari faaliyetleri; Avrupa’da feodal sistemin çözülmesi-

ne neden olacaktı. Feodal sistemi ortadan kaldıran kent yaşamına 

geçiş, XVII. yüzyıla gelindiğinde burjuvaziyi yükseltmişti. Yeni ku-

rulan kentler kıtalar arası taşınan ürünlerin varış noktalarıydı. Yeni 

ticari faaliyetler ise Avrupalıların denizcilikte geliştirdikleri yeni 

tekniklerle mümkün olmuştu. Portekizli denizcilerin Afrika kıtası-

nı aşarak Asya kıtasıyla ticarete girişmeleriyse toplumsal yaşamı ve 

dolayısıyla siyasi hayatı derinden etkiledi. İşte ilk ulusal yapıların 

ortaya çıkması sebebi de teknik ilerlemelerin getirdiği ticari hacmi 

karşılamak adınaydı. Feodal sistemin toprağa bağlı ticari faaliyetleri 

16. yüzyılla birlikte, köhne ve kazançsızdı. Bundan sonraki süreçte-

Feodal siyasal sistem yerini güçlü monarşilere bırakacaktı.

1400’lü yıllara gelindiğinde İtalyan şehir devletlerinde ortaya çıkan 

Rönesans düşünceleri bütün Avrupa’ya yayılıyordu. Rönesans’ın 

geliştirdiği düşünce yapısı ise fiilen Portekiz’de vücut buluyordu. 

Avrupalı diğer uluslardan farklı olarak Portekiz XV. yüzyılda güç-

lü bir monarşi görünümü veriyordu. Portekiz’de kral sadece soy-

lular tarafından değil halk tarafından da destekleniyordu. Portekiz 

Prensi Henrique (gemici Henrique) Portekizli denizcilerin ok-

163. Agm.


225

yanuslara açılmasını destekliyordu. Prens Henrique 15. yüzyılda 

Portekiz-Sagres’te ilk Denizcilik Okulu’nu açtı. Sagres’te kurulan 

okulda her şey bilimsel metotlarla Rönesans ruhuna uygun olarak 

ilerliyordu. Portekizliler Sagres’te Karavela denilen yeni tip gemiler 

geliştirdi. 1487’de Portekizli denizci Diaz, Ümit Burnu’nu aşmış, 

1492’de Kristof Kolomb Amerika’yı keşfetmişti (İspanya Kralının 

desteğiyle). 1498’de Vasco de Gama Hindistan’a ulaşmıştı.

164

1492 yılında İspanyol İmparatorluğu; Granada emirliğinin yıkılma-



sıyla kurulmuş oluyordu. İspanyol imparatorluğunun kurulmasıyla, 

Avrupa’nın denizlerdeki ve ticaretteki üstünlüğü tamamen İberya 

yarım adasına geçiyordu. İspanyol İmparatorluğu iki temel üzerinde 

yükselmişti. Bunlardan birinci Kastilya ve Leon Kraliçesi I. İsabel’in 

Aragon Kralı II. Ferdinand’ın evliliğiydi ikincisi ise İspanyol impara-

torluğunun tıpkı Portekiz gibi Katolik dini düşünce temelleri üzerine 

kurulmuş olmasıydı. Zaten Portekizlilerin 1400’lü yıllarda başlayarak 

denizlere açılmasındaki temel sebepte doğu dünyasına karşı ekono-

mik bağımsızlık ve dini yayılmacılıktı. Portekizliler Afrika ve Asya’da 

Hıristiyanlığı yaymış ve Müslüman dünyasından bağımsız bir ekono-

mik yapı oluşturmak için ticari faaliyetlere girişmişti.

1492’de Kristof Kolomb’un İspanya Kraliçesi İsabell’in desteğiyle 

Atlantik’e açılması Yeni Dünya’nın keşfiyle sonuçlandı. Amerika 

keşfedilmişti şimdi İspanyol denizciler keşfedilen Amerika Kıtasın-

da hem yağmalama ve ticari faaliyetlere başlayacak hem de yeni bir 

“Haçlı Ruhu” ile kıtayı Hıristiyanlaştıracaktı.

165

İberya yarım adasının üstünlüğü, Rönesans ruhunun etkisinde 



teknik ilerlemelerle başlamıştı. Bu üstünlük Amerika’nın keşfi ile 

hem büyük bir vahşete hem de müthiş bir ekonomik zenginliğe dö-

nüşmüştü. Amerika kıtasından çok büyük miktarlarda altın ve gü-

müş yağmalanıyordu. Amerika’dan Avrupa’ya akan Altın ve gümüş 

164. Beaud Michel, Kapitalizmin tarihi 1500-2010. Ss21, Yordam kitap. İkin-

ci basım, ocak 2016, çev: BAŞKAYA Fikret, İstanbul.

165. SANDER Oral, age, ss:90.


226

merkantalist ekonomi politikasını doğuracaktı. Elde edilen altın ve 

gümüşün ürün olarak karşılığı olmayınca genel anlamda Avrupa’da 

özel anlamda ise İberya’da büyük bir ekonomik sorun baş gösterdi.

Portekiz ve İspanya 1494’te yaptıkları bir anlaşma ile yeryüzünü pay-

laştılar.

166

 Portekiz Asya ve Doğu Hint adalarının ticaretini ve Ame-



rika’da Brezilya topraklarını elde etti. İspanya ise Filipinler ve geriye 

kalan tüm Amerika’yı İspanya aldı. Bu yeni dönemde Avrupa kıtası; 

Amerika, Afrika ve Asya’nın ulaşabildiği bir dünya merkezi oldu.

167


 

1580’den XVI. Yüzyılın sonuna kadar

14

 İspanya’nın Habsburg Ha-



nedanı tüm İber yarım adasını, Latin ve Orta Amerika’yı, Flipinler, 

Kuzey İtalya, Napoli Krallığı, Sardinya ve Sicilya’yı otoritesi altında 

bulundurmuştur.

168


 İspanyol’ların Yenilmez Armadası 1588 yılında 

İngilizler tarafından Manş denizinde bozguna uğratılmıştı bu olay 

İspanyol çağının sonu olmadı ancak İspanyol gücünü sorgulatmaya 

başlıyordu, İspanyolların ekonomik alandaki gücünü ise XVI yüzyı-

lın ikinci yarısından itibaren Hollandalılar ele geçiriyordu.

2.2 Hollanda’nın Ticari Üstünlüğü

XVI. yüzyılda Kutsal Roma İmparatorluğu egemenliğindeki Hol-

landa toprakları askeri güçten veya güçlü monarşi yönetimlerinden 

yoksundu. 1548’de Hollanda’da on yedi eyalete özerklik tanınmıştı. 

Öte yandan Hollanda topraklarında Protestanlığı hızla yayılıyordu 

kilise imparatorluğunu İspanyol İmparatoru II. Felipe Hollanda’da 

yayılan Protestanlıktan rahatsızdı. II. Felipe’nin Hollanda’ya karşı 

sert tutumu Hollanda’da ayaklanmalara neden oldu. Sonuç olarak 

1579’da Yedi Protestan Hollanda eyaleti birleşti. Oranje Prensi I. 

William eyaletlerin başına geçti ve Oranje-Nassau hanedanlığı kul-

muş oldu. Hollanda Utrecht Birliği (Güney Hollanda, Zeeland, 

Utrecht, Gelderland, Overijssel, Groningen ve Friesland) 1581 yı-

166. Age, ss:94.

167. Age, s:9.

168. Age/Kapitalizmin Tarihi 1500-2010. Ss:33.


227

lında İspanya Kralı II. Felipe’den bağımsızlıklarını ilan ettiler.

Hollanda’da siyasi-sosyal yapı Avrupa’daki diğer siyasal yapılardan çok 

farklıydı. Şehirler soylulara ait mülklerin etrafında oluşmuştu. Soy-

lular şehirleri korumak adına halktan vergi topluyordu. Soyluların 

zenginliği ise yine Hollandalı tüccarlara bağlıydı. Hollanda tüccarları 

soylulara şehirler için vergi vermek yerine şehirleri soylu sınıftan sa-

tın aldı. Hollanda toprakları zamanla tamamen büyük iş adamlarının 

eline geçmişti. Hollanda Birleşik Eyaletleri yönetim ve faaliyetleriyle 

büyük bir şirket gibi işliyordu. Yasalar halkın kendisi tarafından ya-

pılıyor, büyük ticari yatırımlar tam bir serbeste ile gerçekleşiyordu. 

Hollanda’nın yöneticileri Hollanda tüccarlarıydı ve Hollanda tüc-

carları için ticari kâr her zaman siyasi kazanımlardan daha önemli 

oluyordu. Hollanda nüfus ve yüz ölçümü bakımından küçük ama 

ekonomik anlamda dönemin en büyük güçlerinden biriydi.

Hollanda’yı büyük bir ekonomik güç yapan avantajlar üç şekilde 

açıklanabilir. Birincisi Hollanda Avrupa’nın içlerine kadar ulaşan 

nehirleri ticari malların dağıtımında ustalık ve titizlikle kullanı-

yordu, ikinci olarak Hollanda’da dönemin ruhundan farklı olarak 

ticari özgürlüklere büyük önem veriliyordu ve üçüncü olarak Hol-

landa; kurulan siyasal yönetim dünyanın hiçbir yerindekine ben-

zemeyen bir ticari özgürlük sağlıyordu. İspanya ve Portekizlilerin 

ticari üstünlüğü savaş ve talanla elde edilmişti, dini düşünceler ve 

monarşi ise bu iki ülkede itici güç olmuştu. Ancak Hollanda; ticari 

üstünlüğünü rekabet becerisini ve ticari sistemini kullanarak elde 

etti. İspanyol ve Portekizlilerin Amerika, Afrika ve Asya’dan gelen 

ürünlerini bütün Avrupa’ya pazarlıyordu. Hollanda; Baltık Denizi 

ve İberya yarım adası arasında da ticari bir köprü haline gelmişti.

Hollanda’nın bağımsızlığını ilan etmesiyle İspanyol monarşisi, 

İspanya gemilerini Hollanda ile ticarete yasakladı. Hollanda bu 

ekonomik kısıtlamaya savaşmaktan çok farklı bir yol buldu. 1602 

yılında Hollanda’nın Doğu Hint Adaları Kumpanyası kuruldu. Bu 

şirket dünyadaki ilk çok ortaklı yapıydı. Şirket; girişimcilere hisse 


228

senedi satmaya başladı. Hollanda’daki birikmiş sermaye bu şirketin 

hisselerinde toplandı. Şirketin hissedarları arasında Hollanda hükü-

meti dahi bulunuyordu. Şirketin yetkileri ise bir devleti andırıyor-

du. Doğu Hindistan şirketi; Anlaşma yapma, diplomasi yürütme ve 

savaş açma haklarına sahipti. Doğu Hindistan şirketi kurulduktan 

beş yıl sonra denizaşırı ülkelere yılda elli filo gönderiyordu. Bu ra-

kam İspanya ve Portekiz’in filo sayısından fazlaydı.

Doğu Hindistan Şirketi; hissedarlarına ancak on yıl sonra ödeme 

yapmayı taahhüt etmişti. On yıl içinde şirketin hissedarları gelişen 

durumlara göre ellerindeki hisseleri arttırıp azaltmaya karar veriyor-

du. Hisse almak isteyen veya hisselerini satmak isteyen girişimciler 

dünyanın ilk borsasının oluşmasında öncülük ettiler. 1609 yılında 

Amsterdam’da dünyanın ilk borsası kurulmuş oldu. Hem yerli hem 

de yabancı hissedarların sürekli olarak yaptıkları hisse bozdurma 

işlemleri büyük bir ekonomik sorun teşkil etti. Bu sorunun çözümü 

ise Amsterdam’da dünyanın ilk bankasının kurulmasıyla çözüldü. 

Bu banka bugünkü modern finans işlemlerinin yapıldığı özel bir 

yere dönüştü. Banka işlemleri ise Hollanda devletinde yeni yasal 

düzenlemeler gerektirdi. Yani XVII. yüzyılda Hollanda’da modern 

ekonomi sisteminin temelleri atılmış, liberal ekonomik yapının bir 

benzeri yaratılmıştı. XVII. yüzyılda Hollanda, bolluk, refah ve öz-

gürlüklerin ülkesiydi.

2.3 Ticari Üstünlüğün İngilizlere Geçmesi

15 Ocak 1558 tarihinde I. Elizabeth İngiltere Kraliçesi oldu.1500’lü 

yılların tartışmasız deniz gücü İspanyol Krallığıydı. İspanyollar hem 

Katolik inancının savunucusu hem de Avrupa ticaretinin başat gü-

cüydü. İspanyol’lar ve İngiliz’ler arasında en başta dini sebeplere 

dayanan bir.çekişme söz konusuydu. İspanyolların denizlerden 

elde ettiği zenginlik ise I. Elizabeth’in deniz ticaretinde daha güçlü 

olma isteğini körüklüyordu. İspanyollar hem dini sebeplerden hem 

de İngiliz deniz gücünü daha da zayıflatmak adına 1588 yılında 


229

Britanya adasını kuşatmak ve İngiltere’yi işgal etmek istedi. Ancak 

beklenmedik bir şekilde İngilizlerin çok az sayıdaki ve birçoğu ticari 

gemi olan filosu, Yenilmez Armanda’yı bozguna uğrattı. Bu olay I. 

Elizabeth’in ülke çapında çok sevilen ve saygı duyulan bir monark 

haline gelmesine sebep oldu. I. Elizabeth hem İngiliz parlamento-

suna hem de İngiliz halkına çok saygılı bir kraliçeydi. 1558 yılın-

daki savaştan sonrada İspanyol deniz gücü hâlâ dünyanın en büyük 

deniz gücü olmaya devam edecektir ancak bu güç sorgulanmaya 

açık hale gelmiştir. Bu savaştan sonra İngiliz gemileri İspanyol tica-

ri gemilerine gayri resmi-korsan olarak bizzat Elizabeth’in isteğiyle 

İspanyol gemilerini ve kolonilerini yağmalayacaktı. -bu yağmalama 

resmi anlamda İngiliz devletinin politikası değildi, bu anlamda bu 

saldırılar günümüz Hibrit/kimliksiz savaşların ilk örnekleri niteli-

ğindedir.

Denizlerdeki üstünlük önce Portekiz-İspanyollar daha sonra Hol-

landalılardan İngilizlere geçmiştir. İberya yarım adasının ticari üs-

tünlüğünün itici gücü dini sebeplere dayanıyordu. Hollandalıların 

ki ise tamamen ticari kazanımlara dayanıyordu. Hollandalıların 

güçlü bir deniz ordusu dahi yoktu. Ancak İngiliz’lerin denizlerdeki 

üstünlükleri İbreya ve Hollanda gücünün bir sentezi olarak tama-

men ulusal çıkarlara dayanıyordu. İngiliz’ler I. Elizabeth dönemin 

1558 deniz savaşıyla ulus olmanın önemini kavramıştı. İngiliz siyasi 

tarihi Elizabeth sonrasında bir dizi siyasal karmaşa yaşamış ve bu 

siyasal karmaşa sonunda, İngiltere’de modern ekonomi yapısı (libe-

ral fikirler) oluşmuş, sanayi devriminden sonra ise İngiliz’ler gerçek 

anlamda küresel, süper güç olmuştur.

3. İngiliz Siyasal Kültürü ve İngilizlerin Avrupa Politikaları

3.1 İngiliz Siyasal Kültürü 

İngiltere siyasal kültür açısından, Kıta Avrupası’ndan farklı olarak; 

en başta güçlü bir örf-adet ülkesi olmuştur. İngiliz’lerin siyasi-sosyal 

yaşantılarındaki gelenekçiliği, bu küçük ada ülkesinde sağlam sis-



230

temleri ortaya çıkarmıştır. 15 Haziran 1215’te İngiliz Kral (yurtsuz) 

John ile İngiliz soyluları arasında, tarihte ilk kez Kralı kısıtlayan 

Magna Charta sözleşmesi imzalandı. Kral yüzyıllardır devam eden 

İngiliz-Feodal geleneklerini, sürekli vergi arttırarak çiğnemişti. Soy-

luların zaferi ise Magna Carta’yı doğurmuştu. Kralın vergi artırımı-

na karşı; soyluların isyanı tıpkı 1789 Fransız devriminin sebeple-

riyle örtüşüyordu. Fransız Burjuvazi Devrimi’nin benzeri yüzyıllar 

öncesinde İngiltere’de feodal soyluları tarafından gerçekleştirilmişti. 

Magna Charta Anlaşması; İngiliz siyasi kültürünün ve ticarete veri-

len önemin âdeta belgesi niteliğindedir.

İngiliz siyasal kültürünün bir başka önemli kilometre taşı ise şüp-

hesiz I. Elizabeth dönemiydi (1558-1603), daha önce bahsedildiği 

gibi Elizabeth döneminde İngiliz’ler ulus devlet olmanın avantaj-

larını anlayacaktı. Avrupa’da ise parçalanmışlıklar, hanedanlık çe-

kişmeleri ve din temelli bunalımlar hüküm sürüyordu. Elizabeth 

sonrasında ise İngiliz siyasi-sosyal hayatı; 1688 “İngiliz Şanlı dev-

rimine kadar bir dizi siyasal çalkantı yaşayacaktı. Bu dönemin Av-

rupa uluslarıysa, monarşinin güçlenmesi ve daha sonra monarşinin 

despotizme dönüşmesini izleyecekti. İngiltere siyasi hayatında ise 

en başta Parlamento vardı; Elizabeth gibi parlamentoya saygılı yö-

neticiler sayesinde İngiltere’de Avrupa’dan çok daha demokratik bir 

siyasi ortam oluşuyordu.

Elizabeth’in ölümü ile İngiltere’de, I. James yönetimi başladı (ilk 

stuart hanedanlığı üyesi) iki ayrı ülke olmasına rağmen; I. James 

hem İskoçya hem de İngiltere Kralı olmuştur; I. James ilk Büyük 

Britanya Kralı unvanını alan hükümdardır. 1625’te ise I. Charles 

dönemi başladı. Charles; yetkisini tanrıdan aldığına inanarak İs-

panya ve Fransa ile din savaşlarına girişti. Bu savaşların maliyetini 

ise vergileri arttırarak halka finanse ettirmek istiyordu. Ancak İngil-

tere’de 1215’ten beri vergi artırımı parlamentonun yetkisindeydi. 

İngiliz Parlamento’sunun 1628’de “Haklar Bildirisi” (Petition Of 

Rights) yayınlaması I. Charles’ın parlamentoyu fesih etmesiyle so-

nuçlandı. Charles’in devam eden zorba uygulamalrıysa I.Charles’ın 



231

1649 yılında idam edilmesiyle sonuçlandı. Kralın idam edilmesi 

Kıta Avrupası’nda çok büyük yankı uyandırdı.

I. Charles’ten sonra yönetim bir İngiliz subayı olan Cromwell’e geç-

ti. Tıpkı Napolyon gibi bir subay olan Cromwell’in yönetimi İn-

giltere’de diktatörlüğe dönüştü, 1653 yılında İngiliz Parlamentosu 

tekrar fesih edildi. İngiltere’de meydana gelen bu toplumsal ve siyasi 

gelişmeler Kıta Avrupası’nda ancak yüzyıldan fazla bir süre sonra 

ortaya çıkacaktı. Cromwell’in ölümünde sonra ise tahta II. Charles 

geçecek bu dönemde bir dizi yasa yeniden yürürlüğe konacak veya 

reforme edilecekti.

169


II. Charles’ten sonra II. James’in tahta çıkmasıyla; İngiliz’lere Ka-

tolik inanç dayatılmış ve II. James parlamentoya gereken önemi 

vermemiştir. İngiliz parlamentosu James’in kızı ile evli olan Hol-

landa Birleşik Eyaletleri hükümdarı; William’ı James’in iktidarını 

sonlandırması için İngiltere’ye davet etmiş ve sonuç olarak Birleşik 

Eyaletler yöneticisi (Hollanda) William oranj; III.William adıyla 

İngiltere’de tahta çıkmıştır (1689). İngiltere Parlamentosu James’in 

tahttan indirilmesinde en önemli aktör olmuştur. İngiliz devrimi 

parlamentonun monarşiye karşı zaferiydi. Bu zafer şimdi bir dizi 

yasa ile sağlamlaştıracak, bu olaylar dizi İngiliz Şanlı Devrimi adıyla 

tarihe kazınacaktı. 1689 yılında Krala onaylatılan Haklar Bildirgesi 

(Bill of Rights) ise monarşinin mutlak otoritesine son darbeyi vur-

muştur.

170


İngiliz siyasi kültüründe; 1215 Magna Carta’dan itibaren kişisel hak 

ve özgürlükleri gelişmiştir. Kişisel hak ve özgürlükler İngiliz siyasal 

kültürünün temeli haline gelmiştir. Magna Carta’dan (1215), İngi-

liz Şanlı (1688) devrimine, Kraliçe Anne’den XVII. yüzyılda İngiliz 

topraklarında sistematik bir düşünce haline gelen Liberalizme ka-

dar, özgürlükçü düşünceler İngiltere’de doğmuş ve modern dünyayı 

169. 16)  SENCER Muzaffer, İNSAN HAKLARI AÇISINDAN İNGİLİZ 

DEVRİMİ, http://www.todaie.edu.tr/resimler/ekler/9944e32e15e7465_

ek.pdf?dergi=Amme%20Idaresi%20Dergisi (Erişim tarihi: 03.04.2017)

170. Agm.



232

şekillendirmiştir. İngiliz kültürünün liberal etkisi; önce Amerika 

kıtasına, ardından Avrupa kıtasına yayıldı. 

İngiliz liberal kültür, Adam Smith’in 1776’da Ulusların Zenginliği 

kitabıyla modern ekonomiyi doğurdu. Kişisel hak ve özgürlüklere 

verilen önem ise günümüzün en önemli mücadele alanı olan; insan 

hakları prensibini ve modern hukuk sistemini geliştirdi. Yüzyıllar 

boyu süren büyük mücadelelerle Parlamento’nun devlet yönetimi-

ne egemen olma fikri, modern demokrasinin temeli haline geldi.

3.2 Birleşik Krallık’ın Avrupa Politikaları

İngiltere büyük bir deniz gücü olmadan önce, Kıta Avrupası ile mü-

nasebeti dini veya hanedanlıkların hükmüyle ilgili olmuştur. Kıta 

Avrupası’nda çeşitli güçler Roma İmparatorluğundan beri Britanya 

adasına egemen olma çabası içindeydi. I. Elizabeth döneminden 

itibarense İngiliz’ler ile diğer Avrupalı uluslar arasında denizlerdeki 

ticari rekabet, dini menfaatlerin ve siyasal çekişmenin önüne geç-

meye başlamıştır. Otuz Yıl Savaşları’nda (1618-1648) Katolik Fran-

sa’nın Habsburg’lara karşı Alman Protestan’ların yanında savaşa gir-

mesi, Avrupa savaşlarının artık dini sebeplerden etkilenmediğinin 

en temel örneği olmuştur.

171


 Otuz Yıl Savaşları’ndan İkinci dünya 

savaşının sonuna kadar; Avrupa kıtasının temel siyasal problemi 

Avrupa devletleri arasındaki güç dengesinin kurulması olacaktır. 

Otuz Yıl Savaşları’nda İngiliz’ler, Fransız Krallığını desteklemiştir. 

Westphalia barışının sağlanması ile Katolik Habsburglar’ın Avru-

pa’ya egemen olmalarını önlemiştir. Otuz Yıl Savaşların’ın galibi 

Fransa; 14. Luis ile sağladığı mutlak monarşisi ile önce Avrupa’da 

sonra Amerika’da en büyük güç olmak istiyordu

172

 genel anlamda 



Avrupalı diğer ulusların özelde ise İngiltere’nin; Fransız yayılmacılı-

ğa karşı tedbiri ise güç dengesi politikasıyla olacaktı.

173

171. Sander Oral , age ss:101.



172. Age.

173. Age.



233

İspanya veraset savaşları ise (1701) Fransa’nın Avrupa üzerindeki 

gücünü kırmak için yeni bir güç dengesinin kurulmasıyla başla-

dı. İngiltere, Kutsal Roma İmparatorluğu, Hollanda, Portekiz gibi 

güçlerin yeni ittifakı Fransa’nın yenilgiye uğratılmasıyla sonuçlandı. 

Ve Utrecht barışı (1713) imzalandı. Bu barıştan en karlı çıkan dev-

let İngiltere olmuştur.

174


 İngiliz’ler dönemin en başarılı diplomatik 

hamlelerini yaparak gelecek yüzyılın süper gücü haline gelmiştir. 

Utrecht antlaşmasıyla; İngiltere denizlerdeki gücüne güç katmış Av-

rupa diplomasisinin en önemli aktörlerinden biri haline gelmiştir. 

1756-1763 Yedi Yıl Savaşı’nda ise Büyük Britanya; Kıta Avrupa-

sı’nda Fransa’nın kara gücüne karşı Prusya’yı destekleyecek ve sava-

şı kazanarak Paris Antlaşmasıyla; deniz aşırı bölgelerin süper gücü 

olduğunu kanıtlayacaktı. Yedi Yıl Savaşları’nda ki İngiliz stratejisi; 

büyük bir kara gücü olmamasına rağmen Kıta Avrupası’nda Prus-

ya’yı Fransa karşısında destekleyerek, denizlerdeki egemenliğini bü-

tün dünyaya kabul ettirmesi olacaktır.

Fransa’da; Napolyon 1804 yılında iktidara geldi. Napolyon Bona-

part; kendine özgü ideolojik yorumlarını başta Avrupa olmak üzere 

bütün dünyaya yaymak istiyordu. Napolyon’u mağlup eden dört 

devlet; Avusturya, Prusya, Britanya ve Rusya. Viyana kongreleri ile 

Avrupa’da yüzyıl daha sürecek olan barışı tesis etmek için toplantılar 

düzenledi. Avrupalı devletlerin diplomasi trafiğiyle sürdürdüğü bu 

denge; 1914’te resmen sona ermiştir. Alman ve İtalyan ulusal bir-

liklerinin sağlanması ve Almanya’nın, Birleşik Krallık’la dahi eko-

nomik rekabete girecek kadar sanayi alanında ilerlemesi, zamanın 

uluslararası sistemini etkilemiştir. Sanayi gelişimini tamamlayan 

Almanya; Fransız ve İngiliz sömürgeciliğine tehdit haline gelmişti. 

Bu çekişmeler Statüko ve statükodan rahatsız olan yeni güçleri karşı 

karşıya getirdi. Avrupa’da başlayan savaş dünya ölçeğine yayıldı.

Birinci Dünya Savaşı sonunda Birleşik Krallık’ın gücü ve etkisi yeri-

ni Amerika Birleşik Devletleri’ne bırakmıştır. Birinci Dünya Savaşı 

174. Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Timaş Yayınları.


234

sonunda İngiliz diplomasi ve politikasının en önemli ayağı Millet-

ler Cemiyeti’inin kurulması girişimidir. Uluslararası barışı sağlamak 

adına kurulan bu örgüt Amerika Birleşik Devletleri tarafından tam 

anlamıyla desteklenmemiştir. Milletler Cemiyeti ikinci Dünya Sa-

vaşı’nı engelleyememiş ancak İkinci Dünya Savaşı sonrası kurula-

cak olan Birleşmiş Milletlerin öncüsü olabilmiştir. 

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerika’nın mali (Truman doktrini 

ve Marshall Planı) ve siyasi desteği ile birlik olma yoluna giren Avru-

pa; 1951 yılında; Fransa, Almanya, Hollanda, Belçika, Lüksemburg 

ve İtalya Schuman Planını kabul ederek; Avrupa Kömür ve Çelik 

Birliği’ni kurdular. İngiltere ise Avrupa ülkeleri arasında ticaretin 

serbestleştirilmesi gibi daha az kapsamlı bir ortaklık ön görmüştü. 

1955’te ise Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) kuruldu. İngiltere 

ise İngiliz Uluslar Topluluğu ile özel ilişkilerini dikkate alarak top-

luluğa katılmadı İngiltere; bu topluluğun karşısına Avrupa Serbest 

Ticaret Bölgesini (EFTA) kurdu. Ancak bu kuruluş AET karşısında 

varlık gösteremedi.

175

 İngiltere’nin AET’ye giriş başvurusu ise Fran-



sız Başbakan De Gaulle tarafından 1963 ve 1967’de red edilecekti. 

De Gaulle İngiltere’yi Avrupa ulusu olarak kabul etmiyor dahası 

bu ülkenin birliğe katılmasını Avrupa’nın ABD hegemonyasına gi-

receğini düşünüyordu.

176

 İngiltere 1973 yılında AET’ye üye oldu. 



İngiliz’ler Avrupa Ekonomi Topluluğu’na katıldıklarında İngiliz 

Milletler Topluluğu ülkeleriyle ekonomik ilişkilerini aynen devam 

ettirmeyi kabul ettirdiler.

177


175. Sander Oral, Siyasi Tarih 1918-1994, 21 Baskı, Ss: 344.

176. Age.

177. İkinci Dünya Savaşı Sonrası İngiliz Dış politikası: İmparatorluk yaşıyor 

mu. Tüysüzoğlu Göktürk. Akedemik Bakış Dergisi sayı:26 Eylül Ekim 2011.



235

Sonuç

Birleşik Krallık tarih boyunca Avrupa’daki siyasal gelişmelerden et-

kilenmiş ve Avrupa’da ortaya çıkan siyasal gelişmeleri etkilemiştir. 

Ticaretin uluslar arası olmasında Portekiz ve İspanyol uluslarından 

esinlenmiş, Hollanda’daki ekonomik gelişmeleri takip etmiş ve Av-

rupa’da ortaya çıkan bu gelişmeleri kendine özgü siyasal kültürü 

içinde yeniden yapılandırmıştır. Yine aynı şekilde Avrupa’da ortaya 

çıkan Reformasyon hareketleri; Britanya adasında kendine özgü ev-

rimlerle şekillenmiş ve bugün hâlâ kendine özgü biçimiyle; Angli-

kan mezhebi olarak devam etmektedir.

İngiliz’ler; Modern uluslararası ilişkilerin başlangıcı kabul edilen 

1648 Vestfalya Süreci’nden, 1945 İkinci Dünya Savaşı sonuna ka-

dar Avrupa’daki siyasal gelişmelerin karşısında, her zaman bir po-

litika ve strateji belirlemiştir. 1815 Weterloo savaşından itibaren 

yüzyıl boyunca dünyanın tartışmasız süper gücü olan Birleşik Kral-

lık, Kıta Avrupası’nda herhangi bir yayılmacılık hareketine girişme-

miş, hedefinde her zaman deniz aşırı bölgelerdeki ticari zenginlik 

olmuştur. İngiliz politikasının Avrupa politikalarına olan ilgisi iki 

durumda ortaya çıkmıştır; Avrupa’da güç dengelerinin bozulmasıy-

la ve Avrupa uluslarının diğer kıtalarda yayılmacılık girişimlerinde.

Avrupa ve Birleşik Krallık siyasi hayatları düşünüldüğünde; Birleşik 

Krallığın 2017’de resmen başlayan Avrupa Birliği’nden çıkış süre-

cinin, AB ve İngiltere ilişkilerinde bir kopuş olamayacağı ön görül-

mektedir.

178

 Bundan sonraki süreçte Birleşik Krallık ve AB ülkeleri 



karşılıklı çıkarlara dayalı özel bir ilişki modeli kuracaktır. Kanada ve 

AB arasında imzalanan CETA anlaşması benzeri, serbest ekonomi 

anlaşmaları, ilerleyen yıllarda AB ve İngiltere arasında imzalanabi-

lir. AB ve İngiltere arasında ortak savunma stratejileri devam edecek 

veya yeni anlaşmalara ikili ilişkilerle sürdürülecektir.

179


Avrupa Birliği için ayrılan ödenekler (yıllık 19 Milyar sterlin); İn-

178. http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-38648985 (erişim 03.04.2017)

179. http://www.bbc.com/turkce/39302952 (Erişim: 04.04.2017)


236

giliz siyasetinde uzun zaman boyunca tepkilere neden olmuştur. Bu 

ödeneklerin İngiliz ekonomisine katkı olarak kullanılması gerektiği 

yine savunulan düşünceler arasındadır. Dünyanın en büyük finans 

merkezi olma özelliğini devam ettiren Londra

180


, Avrupa ve Ame-

rika’da yükselen sağ sebebiyle çok uluslu şirketler için daha cazip 

hale gelebilir. İngiltere; Çin gibi yükselen ekonomilere karşı

181


 AB 

politikalarından daha farklı stratejiler veya ilişkiler geliştirmek iste-

yebilir.

ABD, Kanada ve Birleşik Krallık arasında yeni bir Atlantik ortaklığı 

doğabilir, bu ortaklık; Japonya, Avustralya ve Güney Kore’nin de 

dâhil edilmesiyle Pasifik okyanusuna dek genişletilebilir. Son yıl-

larda uluslarararsı politikanın seyri takip edildiğinde. İngiltere’nin 

Brexit kararı iki şekilde yorumlanabilir. Birleşik Krallık; yeniden 

küresel bir güç olmak isteyecek

182


 veya içe kapanıp Avrupa ve Batı 

dünyasının sorunlarından kendini soyutlayacaktır. İngiliz siyasi ta-

rihi incelendiğinde İngiltere’nin küresel bir güç olarak uluslararası 

politikada tekrar aktif olma ihtimali daha olası gözükmektedir.

180. http://www.amerikaninsesi.com/a/dunyanin-finans-merkezi-lond-

ra/2983786.html (Erişim: 04.04.2017)

181. http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-38648985

182. http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-38648985



Yüklə 95,6 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin