1
T.C.SAĞLIK BAKANLIĞI
BAKIRKÖY DR.SADĠ KONUK
EĞĠTĠM VE ARAġTIRMA HASTANESĠ
AĠLE HEKĠMLĠĞĠ TEZĠ
DĠYALĠZ HASTALARININ YAKINLARINDA
BAKIM VERME YÜKÜ ĠLE BUNUN HASTALARDAKĠ
ANKSĠYETE, DEPRESYON VE YAġAM KALĠTESĠ
DÜZEYLERĠ ĠLE ĠLĠġKĠSĠ
DR.DĠLARA MECLĠS BABAYĠĞĠT
UZMANLIK TEZĠ
ĠSTANBUL 2009
2
TEŞEKKÜR
Hastanemizde huzurlu, güvenli ve verimli çalışma ortamı sağlayan
Başhekim Sayın Uzm. Dr. Zafer Çukurova’ya teşekkür ederim.
Uzmanlık eğitimim süresince bilgi ve deneyimlerini bana aktaran,
davranış ve kişiliğiyle örnek olan, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Klinik Şefi ve
Aile Hekimliği Koordinatörü Sayın Hocam Uzm. Dr. Sami Hatipoğlu
’
na
minnet ve şükranlarımı sunarım.
Rotasyonlarım sırasında bana bilgi ve deneyimlerini aktaran, Kadın
Hastalıkları ve Doğum Klinik Şef Vekili Sayın Dr. Levent Yaşar’a, Genel
Cerrahi Klinik Şefi Sayın Prof. Dr. Erşan Aygün’e , Dahiliye Klinik Şefi
Sayın Doç. Dr. Özlem Harmankaya’ya , Dahiliye eski Klinik Şefi Doç Dr.
Mesut Başak ‘a , Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Klinik Şefi Sayın Uzm. Dr.
Sami Hatipoğlu’na ve Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir
Hastalıkları Hastanesi 7. Psikiyatri Klinik Şefi Sayın Doç. Dr. Cem İlnem
’
e ve
Şef yardımcısı Sayın Doç. Dr. Nesrin Karamustafalıoğlu’na teşekkür ve
saygılarımı sunarım.
Birlikte çalıştığım servis uzmanlarıma ve uyum içinde
çalışmaktan mutluluk duyduğum asistan arkadaşlarıma;
Tez çalışmamda yardımlarını esirgemeyen diyaliz kliniğinin sevgili
hemşireleri, başta Türkan ve Arzu hemşireler olmak üzere tüm çalışan
personeline, tez çalışmama katkıda bulunan değerli arkadaşım Dr.İlker
Küçükparlak’a,
Varlıklarıyla her zaman yanımda hissettiğim, sevgilerini ve yardımlarını
benden asla esirgemeyen sevgili anneme, babama ve kardeşlerime şükranlarımı
sunarım.
Zor çalışma dönemimde bana her zaman destek olan canım eşim Aslan
Babayiğit’e bana gösterdiği sevgi ve yardımı için sonsuz teşekkür ederim.
Dr.Dilara Meclis Babayiğit
İstanbul 2009
3
KISALTMALAR
DM: Diabetes mellitus
GFR: Glomerulofiltrasyon hızı
HD: Hemodiyaliz
HT : Hipertansiyon
KBY : Kronik böbrek yetmezliği
PTH : Paratiroid hormon
RRT : Renal replasman tedavisi
SAPD: Sürekli ayaktan periton diyalizi
SDBY : Son dönem böbrek yetmezliği
ACTH:Adrenokortikotiropin hormon
IGA:Immünglobulin A
RPGN:Rapidly progresif glomerulonefrit
HPA:Hipotalamik pituiter adrenal
SF-36:Short form-36 (Kısa form 36)
HAD:Hastane Anksiyete Depresyon
ZBVYÖ:ZARİT Bakım Verenin Yükü Ölçeği
CES-D:Center for Epidemyological Studies-Depression
4
ĠÇĠNDEKĠLER
GİRİŞ VE AMAÇ…………………………………….5
GENEL BİLGİLER…………………………………..8
MATERYAL VE METOD………………………......34
BULGULAR…………………………………………40
TARTIŞMA………………………………………….58
ÖZET………………………………………………...69
KAYNAKLAR………………………………………72
5
GĠRĠġ VE AMAÇ
Kronik böbrek yetmezliği, fonksiyone böbrek kitlesinin kaybına
bağlı glomerül filtrasyon hızının kalıcı olarak azaldığı (1) ve üç ay
veya daha uzun süre glomerüler filtrasyon hızının (GFR)
60mL/dak/1.73m2 altında tespit edilmesi sonucu böbreğin sıvı-solüt
dengesini ayarlama ve metabolik-endokrin fonksiyonlarında ilerleyici
bozulma hali olarak tanımlanır (2). Bu klinik durumda üre, guanidin
bileşikleri, ürik asit, hippürik asit, bazı amino asitler, polipeptidler,
poliaminler, fenoller, indolik asit, aseton,glukuronik asit, karnitin,
miyoinositol, sulfat ve fosfat gibi biriken organik ve inorganik
maddeler bütün sistemi etkiler (3).
Etyolojide bir çok hastalık bulunsa da diabetes mellitus,
hipertansiyon ve glomerulonefritler altta yatan temel nedenleri
oluşturur (4). Kronik böbrek yetmezliğinde sıvı-elektrolit dengesinin
ayarlanamaması, metabolik ve endokrin fonksiyonların yerine
getirilememesi, vücuttaki her sistemi etkileyerek bir dizi klinik
sonuçlara yol açar. Yorgunluk, uyku bozukluğu, depresyon, sıkıntı,
psikoz, mide barsak rahatsızlıkları, periferik nöropati, göz,
kardiyovasküler, hematolojik, endokrin ve nörolojik bozukluklar
görülebilir (5).
Son dönem böbrek yetmezliği (SDBY) gelişen hastalarda renal
replasman tedavilerinden birini uygulamak gerekir. Renal replasman
tedavileri
hemodiyaliz,
periton
diyalizi
ve
böbrek
transplantasyonudur.
SDBY tedavisinde iki faktör ön plana çıkmaktadır. Bunlardan
ilki hastaların yaşam sürelerini uzatmak, ikincisi ise hastalara daha iyi
bir yaşam kalitesi sağlamaktır. Böbrek yetmezliğindeki progresyonla
6
birlikte hastalar günlük yaşamlarını etkileyen semptomlara daha çok
maruz kalmaktadır (6).
Renal replasman tedavileri (RRT) hastaların semptomlarını ve
yaşam kalitelerini etkileyen değişiklikleri kısmen düzeltmektedir.
Fakat renal replasman tedavisinde artan bilgi ve teknolojiye rağmen
SDBY hastalarının morbiditesi ve mortalitesi hala yüksektir (7-10).
SDBY olan hastalarda yaşam kalitesi ile morbidite ve mortalitenin
arasında çok yakın bir ilişki saptanmıştır (11). Bundan dolayı
hastaların yaşam kalitesini artıracak tedavi yöntemleri üzerinde
yoğunlaşılması gerekmektedir.
Vücutta biriken metabolik atıkların uzaklaştırılmasını sağlayan
bir tedavi yöntemi olan hemodiyaliz tedavisi yaklaşık 40 yıllık
geçmişi olan bir tedavi yöntemidir. Bu tedavi yöntemi SDBY olan
hastalarda yaşam süresini uzatmakta ve yaşam kalitesini
arttırmaktadır.
SDBY olan hastalarda yaşam kalitesini ölçmek için çok çeşitli
ölçekler geliştirilmiştir. Short Form-36 (SF-36) “Medikal Outcomes
Study” tarafından geliştirilen, yaşam kalitesini ölçen genel bir ölçektir.
SF-36‟nın sağlıklı toplum ve hasta toplumlarda güvenilir ve geçerliliği
kanıtlanmıştır (6).
Diyaliz hastalarında SF-36‟nın hem araştırma için hem de
bireysel hasta takiplerinde kullanıldığı bildirilmektedir (6).
Ağır fiziksel ve psikososyal stres etkenlerinden etkilenen diyaliz
hastalarında, başta depresyon ve anksiyete bozuklukları olmak üzere,
ruhsal bozuklukların sık görüldüğü bildirilmektedir (12).
Hastane anksiyete ve depresyon ölçeği (HAD), Hastada
anksiyete ve depresyon yönünden riski belirlemek, düzeyini ve şiddet
değişimini ölçmek amacıyla Zigmond ve Snaith tarafından geliştirilen,
dörtlü likert tipi bir ölçektir. Toplam 14 soru içermekte ve tek sayılar
anksiyeteyi, çift sayılar depresyonu ölçmektedir. Formun Türkçe
geçerlilik ve güvenilirliği Aydemir tarafından yapılmış, ölçeğin
bedensel hastalığı olanlarda depresyon ve anksiyete belirtilerini
tarama açısından güvenli olduğu belirlenmiştir (13).
1
Hemodiyaliz ve SAPD tedavisi gören hastaların birinci derece
yakınları da bu hastalarla birlikte tedavi sürecine katılmakta ve KBY
hastasının tedavi şekline bağlı olarak yaşadığı sıkıntıları
paylaşmaktadır. Bu nedenle hasta yakınlarına tedavinin devamı
açısından düşen sorumluluk giderek artmaktadır. Ayrıca bir aile
üyesinin ciddi bir hastalığı olması nedeniyle duydukları kaygı hasta
yakınlarında ruhsal sorunların oluşmasına neden olabilmektedir.
Bakım vermek ailelere önemli bir yük getirir. Resmi bakıcı
olmayan kişiler aralarında yüksek stres düzeyleri, depresyon, düşük
öznel iyilik hissi, fiziksel sağlık ve kendine yeterlilikte azalmanın da
yer aldığı önemli sağlık sorunlarıyla karşılaşırlar (14,15). Bu yük,
bakım alan kişiyle ilişkilerdeki önemli değişimlerle daha da alevlenir
(17, 16).
Zarit bakım verme yükü ölçeği sosyal ve ekonomik olarak
bakıcı yükünün derecesini belirlemek için yaygın olarak kullanılan bir
değerlendirme skalasıdır.
Bununla bakıcı/hasta ilişkisi, bakıcının
sağlık durumu, psikolojik rahatlığı, sosyal hayatı ve ekonomik yükü
değerlendirilebilmektedir.
Bu tezin konusunu oluşturan çalışmanın amacı; periton diyalizi
ve hemodiyaliz hastalarında, yaşam kalitesi ve anksiyete, depresyon
düzeyleri ile, bakım verenlerindeki depresyon, anksiyete ve bakım
verme yüklerinin yaşam kalitesi açısından karşılaştırılmalı
araştırılmasıdır.
2
GENEL BĠLGĠLER
KRONĠK BÖBREK YETMEZLĠĞĠ
Kronik böbrek yetmezliği, çeşitli hastalıklara bağlı olarak
nefronların progresif ve geri dönüşümsüz kaybı ile karakterize bir
sendromdur. Glomerüler filtrasyon hızındaki (GFR) azalmanın süresi
3-6 aydan daha uzundur. GFR, genellikle yıllar içinde giderek azalır
ve bu azalma, altta yatan nedene göre büyük değişiklik gösterir.
Böbrek yetersizliği olan bir olguda; üç aydan uzun süren azotemi,
uzun süreli üremik belirti ve bulgular, renal osteodistrofi belirti ve
bulguları, anemi, hiperfosfatemi, hipokalsemi, idrar sedimentinde
geniş silendirler ve radyolojik incelemelerde bilateral küçük böbrekler
kronik hastalık göstergeleridir (18). Bu özellikler kronik böbrek
yetmezliğini, akut böbrek yetmezliğinden ayırır.
Kronik böbrek hastalığının tanı kriterleri American Jounal of
Kidney Diseases 2002‟de şu şekilde özetlenmiştir (2) ;
1) GFR‟de azalma bulunsun ya da bulunmasın en az üç ay aşağıdaki
kriterlerin yer aldığı, böbreğin yapısal ve fonksiyonel bozuklukları,
- patolojik bozukluklar veya
- kan ya da idrar kompozisyon bozuklukları veya görüntüleme
yöntemleri ile saptanan bozukluklar
2) Böbrek hasarı bulunsun ya da bulunmasın GFR‟nin en az 3 ay süre
ile 60ml/dk/1,73m2‟den düşük seyretmesi. Klinik açıdan KBY,
asemptomatik böbrek fonksiyonu azalmasından üremik sendroma
kadar uzanan değişen bir spektrum gösterir. Aslında böbrek
yetersizliğinin evreleri birbirinin içine girmiş olup kesin sınırlarla
ayrılması mümkün değildir. Ancak, fonksiyonel değişiklik derecesine
göre evreleme klinik ve tedavi planlanması açısından faydalıdır
(Tablo 1).
3
Tablo 1-Kronik Böbrek Yetersizliği Evreleri GFR(ml/dk)
KRONĠK BÖBREK YETERSĠZLĠĞĠ EVRELERĠ GFR(ml/dk)
ERKEN
BÖBREK REZERVĠNĠN
AZALMASI
50-80
ORTA
BÖBREK
YETERSĠZLĠĞĠ
25-50
ĠLERĠ
BÖBREK YETMEZLĠĞĠ
5-25
SON
ÜREMĠ
<5
Nefronlarda kalıcı hasara yol açan herhangi bir durum kronik
böbrek yetmezliği ile sonuçlanabilir. Kronik böbrek yetmezliğinin
erken evresinde sadece böbreğin fonksiyonel rezervinde azalma
vardır. Böbreğin ekskresyon, biyosentetik ve regülatuvar fonksiyonları
genellikle iyi olduğu için klinik belirti veya bulgu yoktur. Orta evrede,
yani böbrek yetersizliğinde azotemi oluşur ve bazı klinik belirtiler
ortaya çıksa da (anemi gibi) hastalar genellikle asemptomatiktir.
Ancak, enfeksiyon, hipovolemi, obstrüksiyon veya nefrotoksik ilaç
kullanımı gibi araya giren akut stresler hastayı hızla üremik tabloya
sokar. Reversibl faktörlerin giderilmesi ile hasta sıklıkla eski
durumuna döner. İleri evreye ulaşmış böbrek yetmezliğinde
glomerüler filtrasyon hızı (GFR) 20-25 ml/dk‟nın altına düşmüştür.
Böbreğin ekskresyon, biyosentez ve regülasyon fonksiyonlarının
büyük ölçüde bozulması, klinik belirti ve bulguların (persistan
halsizlik, noktüri, kemik ağrıları gibi) ortaya çıkmasına neden olur.
Son dönem böbrek yetmezliğinde, böbrek fonksiyonlarının ileri
derecede kaybı sonucunda giderek artan azotemi ve hemen hemen her
organ sistemi ile ilgili belirti ve bulgular ortaya çıkar. Terminal
dönemde ortaya çıkan bu klinik sendrom, üremi olarak tanımlanır.
Canlılarda böbrek dokusunda azalma olduğu zaman geri kalan
nefronlarda bir adaptasyon meydana gelir. Her evredeki adaptasyonun
derecesi klinik ve biyokimyasal anormalliklerin yaygınlığını belirler.
4
Böbrek fonksiyon kaybı minimal iken (<%60), fizyolojik adaptasyon
tamdır. GFR‟nin normalin %20‟sinin altına inmesi ile birlikte,
progresif anoreksi, bulantı ve kusma, tuz retansiyonu, asidoz,
uykusuzluk, anemi, kas yorgunluğu, ve kan basıncında yükselme
görülebilir. Yapısal olarak insanlarda GFR‟nin normalin %50 altına
inmesiyle, renal hasara yol açan etmen inaktif hale gelse bile progresif
bir fonksiyon kaybı başlar.
Tek bir nefrondaki GFR artışı (hiperfiltrasyon) hastanın yaşamı
için iyi olmasına rağmen geride kalan nefronların yaşam süresini
azaltır. Hiperfiltrasyonun olduğu nefronlarda intrakapiller basınç
artmıştır, bu durum glomerüllerin tedrici olarak skleroza gitmesinde
temel faktördür. Bununla beraber, hiperfiltrasyon tek başına patolojik
glomerülosklerozu ve interstisyel fibrozisi başlatmaya yeterli değildir.
Nörojenik faktörler ve hipertansiyon da progresif renal hasarda rol
oynar. KBY‟deki hipertansiyon oluşumundaki temel faktör, sempatik
sinir sistemini aktive eden anjiotensin II ve nitrik oksid düzeylerindeki
artıştır. Sistemik kan basıncı yüksekliğinin devamı böbrek
yetmezliğinin fonksiyonel stabilitesini zaman içinde olumsuz
etkileyerek irreversibl renal hasara neden olur (5).
ĠNSĠDANS
Kronik böbrek yetersizliği günümüzde görülme sıklığı hızla
artmakta olan bir hastalıktır.
2007 yılında Türkiye‟de renal replasman
tedavisi gerektiren son dönem kronik böbrek yetmezliği nokta
prevalansı milyon nüfus başına 709 olarak saptanmıştır. Geçen yıla
göre prevelansta artma dikkati çekmiştir. Türk Nefroloji Derneği
kayıtlarına göre Türkiye‟de 2007 yıl sonu itibariyle düzenli
hemodiyaliz programında olan hasta sayısı 39267, periton diyalizi
programında olan hasta sayısı ise 5307 dir (19). Aslında end stage
kronik renal yetmezlik tüm dünya genelinde artmakta ve gelişmiş
ülkelerde 75-350 milyon insanı etkilemektedir(20).
5
ETĠYOLOJĠ VE ETĠYOPATOGENEZ
KBY bir çok nedenle gelişebilir. Bu nedenlerin sıklığı ülkelere
göre değişmektedir. ABD‟de son dönem böbrek yetmezliğinin %
39‟unu diabetes mellitus, % 26‟sını hipertansiyon ve % 11‟ini
glomerulonefrit oluşturmaktadır (21). Ülkemizde KBY saptanan
olgularda kronik böbrek yetmezliğine götüren ilk üç neden kronik
glomerülonefrit, diyabet ve hipertansiyon olarak bulunmuştur (22).
Özellikle son yirmi yılda KBY‟nin etyolojisinde rölatif bir
değişme olmuştur. Halbuki geçmişte KBY‟ye götüren en sık sebep,
glomerülonefrit iken günümüzde ise sıklıkla altta yatan etyolojiler
diyabetik ve hipertansif nefropatilerdir. Glomerülonefritlerden
korunma ve etkin tedavi, özellikle diyabetik ve hipertansiyonlu
kişilerde azalmış mortalite etyolojideki değişimin anahtar noktalarıdır.
Genellikle ömrün uzaması ve azalmış erken kardiyovasküler mortalite
de keza KBY‟li hastaların ortalama yaşını arttırmıştır.Yaşlılarda
KBY‟nin en sık sebebi hipertansiyondur. Gelişmiş ülkeler ile
gelişmekte olan ülkeler arasında etyolojik nedenlerin sıklığı ile ilgili
olarak ortaya çıkan fark bu şekilde açıklanabilir.
Canlılarda böbrek dokusunda azalma olduğu zaman geri kalan
nefronlarda bir adaptasyon meydana gelir. Her evredeki adaptasyonun
derecesi klinik ve biyokimyasal anormalliklerin yaygınlığını belirler.
Böbrek fonksiyon kaybı minimal iken (<%60), fizyolojik adaptasyon
tamdır. GFR‟nin normalin %20‟sinin altına inmesi ile birlikte,
progresif anoreksi, bulantı ve kusma, tuz retansiyonu, asidoz,
uykusuzluk, anemi, kas yorgunluğu ve kan basıncında yükselme
görülebilir. Yapısal olarak insanlarda GFR‟nin normalin %50 altına
inmesiyle, renal hasara yol açan etmen inaktif hale gelse bile progresif
bir fonksiyon kaybı başlar. Sağlam kalan nefronlarda büyüme ve
glomerüler filtrasyon hızında artış görülür.
Tek bir nefrondaki GFR artışı (hiperfiltrasyon) hastanın yaşamı
için iyi olmasına rağmen geride kalan nefronların yaşam süresini
azaltır. Hiperfiltrasyonun olduğu nefronlarda intrakapiller basınç
artmıştır, bu durum glomerüllerin tedrici olarak skleroza gitmesinde
6
temel faktördür. Bununla beraber, hiperfiltrasyon tek başına patolojik
glomerülosklerozu ve interstisyel fibrozisi başlatmaya yeterli değildir.
Nörojenik faktörler ve hipertansiyon da progresif renal hasarda rol
oynar. KBY‟deki hipertansiyon oluşumundaki temel faktor, sempatik
sinir sistemini aktive eden anjiotensin II ve nitrik oksid düzeylerindeki
artıştır. Sistemik kan basıncı yüksekliğinin devamı böbrek
yetmezliğinin fonksiyonel stabilitesini zaman içinde olumsuz
etkileyerek irreversibl renal hasara neden olur (23).
TEDAVĠ SEÇENEKLERĠ
Son dönem böbrek yetersizliği (SDBY) olan hastalarda renal
replasman tedavileri; hemodiyaliz, periton diyalizi yada renal
transplantasyondur (5). SDBY bulunan hastalar her üç tedaviden de
zaman içerisinde yararlanmak durumunda kalabilirler. Diyaliz yarı
geçirgen bir membran aracılığı ile hastanın kanı ve uygun diyaliz
solüsyonu arasında sıvı-solid değişimini esas alan bir tedavi şeklidir.
Diffuzyon ve ultrafiltrasyon olmak üzere iki temel prensibi vardır.
Diffuzyon konsantrasyon farkına bağlı olarak solütlerin yer
değiştirmesi, ultrafiltrasyon ise hidrostatik basınç ile birlikte suyun ve
suyu takiben solütlerin membranın diğer tarafına hareketidir (24).
Diyalizin Klinik Endikasyonları (5,24,25,26)
Akut böbrek yetmezliği,
Kronik böbrek yetmezliği
(
KBY olan hastalarda kreatinin
klirensi 10ml/dk‟nin altına inince kronik diyaliz başlanır,
ancak bazı hastalarda kreatinin klirensi bu değere düşmeden
çeşitli nedenlerle hipervolemi, hiperpotasemi, asidoz ve
üremik komplikasyonlar (perikardit, plörit, ensefelopati,
üremik akciğer, bulantı, kusma, kontrol edilemeyen
hipertansiyon, kaşıntı) gelişebilir. Bu hastalar konservatif
tedavi ile düzeltilemez ise diyaliz ihtiyacı duyarlar.
),
Yüksek doz ilaç alımı ve zehirlenmelerde,
Aşırı ve tedaviye dirençli ödem,
5>
Dostları ilə paylaş: |