8.4. Narhın Teftişi Bir taraftan esnafın narh fiyatları üzerinden satış yapıp yapmadığının tespiti, diğer
taraftan satılan malın kalitesinin kontrolü gayesiyle teftişler yapılırdı. Padişahlar bile zaman
zaman tebdil gezerek kanun ve nizamlara riayet olunup olunmadığını bizzat kontrol ederler ve
gördükleri aksaklıkların giderilmesi için sadrazamlarına emir verirlerdi.
Sadrazamın piyasayı kontrol etmesi ise, başlıca vazifeleri arasında idi ve bu vazifesini
kola çıkmak suretiyle yerine getirirdi. Sadrâzam istedikçe yanında İstanbul kadısı, Yeniçeri
ağası, muhtesib gibi vazifeliler olduğu halde kola çıkardı. Kol esnasında şu tertib üzere
yürünürdü:
Paşakapısı’ndan hareket eden kortej, Hocapaşa-Bahçekapısı-Unkapanı’na gelir, burada
zahire yoklandıktan sonra tekrar hareket edilerek Zeyrek’ten Bayezid istikametine dönülür ve
Dîvânyolu’nu takiben Paşakapısı’na varılırdı. Bu dolaşma sırasında sadrâzam zaman zaman bir
dükkânın önünde durur, ihtiyaç duyduğu takdirde İstanbul kadısı veya muhtesibe narhla ilgili
sorular sorar, bir taraftan mamullerin, narh fiyatına satılıp satılmadığına bakarken diğer taraftan
da kaliteyi kontrol eder; özellikle fırınların ekmekleri iyi pişirip pişirmediklerini görmek üzere
ekmeği kırdırtır, tarttırarak gramajına bakardı. Bu arada fiyat, kalite ve tartı hususunda özrü
görülenlerden dirliği olmayanlar hemen cezalandırılır, olanlar ise zabitine teslim edilirdi ki, bu
sonuncular yeniçeri esnaf ve sanatkârlarının sayılarının arttığı XVII. ve XVIII. yüzyıllarda
gitgide ehemmiyet kazanmıştı.
İstanbul ve İstanbul dışındaki şehir ve kasabalarda çarşı-pazarı dolaşıp fiyat ve kaliteyi
devamlı kontrol etmekle vazifeli olan ise muhtesibdi. Muhtesib, esasen narhın ayarlayıcısı
olmaktan ziyâde, kontrolörüydü. Osmanlılar, prensip olarak her kadılıkta bir de muhtesib
bulundurulması esâsını benimsemiş olduklarından İstanbul ve Bilâd-ı Selâse’de ayrı ayrı
muhtesibler vardı. Kadı narh verirken muhtesibin fikrini almakla birlikte hiçbir zaman
muhtesibin kadıya danışmadan ve onun tasvibini almadan narh vermesine müsâade olunmazdı.
Ancak muhtesibin, kadı marifeti olmadıkça narh tayin edememesi hususu, kadı ile muhtesibden
her birinin, aksayan narh işlerinden dolayı, diğerini sorumlu tutmasına, bu ise piyasa
kontrolünün daha da bozulmasına sebep olabiliyordu.
Aslında, esnafla dâimi surette temas halinde bulunduğundan piyasayı en iyi bilen ve
fiyatları en uygun şekilde tesbit edebilecek olan şahıs muhtesibdi. O, bu işi yaparken esnaf
üzerine önceden konan vergileri de hesaba katmağa mecburdu. Muhtesibin gerek narh gerekse
şehir hayatını düzenleyen diğer alanlardaki görevleri bir sonraki derste incelenecektir.