ERTUĞRUL
KARAKUŞ
134
BAED / JBRI, 7/1, (2018), 111-166.
Bu güzel yurdunu kurtar bu sefil ellerden
Korkma imanla yanar dağları söndür
Yavrunu kurtar o alçak deli katillerden” (Hergünkü Acı Sesler- 18
Ağustos 1956)
Üsküp ve Makedonya’dan Türkiye’ye Müslüman göçleri 1950-1960
yılları arasında artar.
65
Vatanını bu kadar çok seven bir şair olan A. Rauf’un
özellikle de bu yıllar arasında yazdığı şiirlerinde sürekli olarak “göç”ün
aleyhinde ifadelere rastlanır:
“Beni bir zulm-i müselleh koğuyor yurdumdan
Buna karşı komağa güç bana yok yandım ben
Bakarım ufkuna kan rengine girmiş güneş
Sanki bir memleketin göklere çıkmış ateşi
Varsa da sanki verem çehresi baglar mehtap
Hep yıkılmış ne mezar kaldı ne minber, ne mihrab
Sürülür öz vatanından sürünür yurttaşlar
Meskenetle aşağı doğru eğilmiş başlar
Sanki gözyaşları halinde dökülmüş ciğeri
Kanlı yaşlarla selamlar gidiyorken bu yeri
Neye gitsün ana yurdu ata yurduydu bu yer
Gitmiyorlar onu tard etmededir mücrimler
Kim ya Rab kalacak bunca büyük şanlı yatan
Kime ısmarlayayım ben seni ey yaslı vatan!” (Yine Vatan İçin-27
Mart 1959)
Vatandan kovulma kaygısına karşı en açık ve içten ifadeler içeren bu
şiirde şairi en çok üzen şey bu zulme karşı elinden bir şey gelmemesidir. İşte
tam da bu yüzdendir ki şair, ufuktaki kızıllığı kan rengine ve yükselen bir
ateşe benzetir. Çünkü şaire göre, vatandan kovulanlardan dolayı vatan
ölümcül bir hastaya dönmüştür. Yine şair “Arkadaş!” adlı şiirinde “göç”ü
yani yurdunu terk etmeyi “Hakk’a sığınılacak” bir durum olarak görür ve
gösterir.
“Bir kılıcın şûlesi her şimşeği
Bir yiğidin medfeni her tümseği
Hakk’a sığın yurdunu terk etmeği
65
Göçler hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Yıldırım Ağanoğlu, Osmanlı’dan Cumhuriyete
Balkanların Makûs Talihi: Göç, Kum Saati Yayınları, İstanbul 2001.
|