Prof. Dr. Cüneyt Köksoy
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Abdominal Damar
Yaralanmaları
Notlar
Karındaki arter ve venlere yönelik yaralanmaların tanı ve tedavisi her zaman zordur. Yaralanmalar temel olarak
künt ve penetran yaralanmanlar şeklinde olur. Penetran yaralanmalar bütün damarları benzer oranlarda etkile-
mekle beraber, künt yaralanmalarda renal damarlar ve vena kava inferiyor daha sık etkilenir. Yaralanmalara bağlı
olarak organlar, mezenter hasarlanıp kanamaya yol açsa da, genellikle intra ya da ekstra peritoneal damar yara-
lanmaları daha büyük önem taşır. Genel olarak künt ve delici-kesici karın travması geçiren hastalarda majör ab-
dominal damar yaralanması insidansı %5-10 iken, ateşli silah yaralanmalarında ise %20-25 dir.
6
Epidemiyoloji
Askeri çatışmalar sırasında oluşan vasküler yara-
lanmaların içerisinde abdominal vasküler yaralanma-
lara az rastlanıldığı bilinmektedir. Örneğin, DeBakey
ve Simeone’nin klasik makalesinde II.Dünya Savaşı sı-
rasında 2471 arter yaralanmaları içinde abdominal
vasküler yaralanma 49 (%2) hastada bildirilmiştir.
1
Kore savaşında bu oran %2.
3,2
Vietnam savaşında ise
%2.9 dur.
3
Irak ve Afganistan’daki çatışmalarda oluşan
vasküler yaralanmalar içinde major abdominal ve prok-
simal vasküler yaralanma oranı %1.6 dır.
4,5
Buna karşın
sivil yaralanmalarda abdominal damar yaralanma ola-
sılığı daha yüksek olup, tüm damar yaralanmaların
içinde abdominal vasküler yaralanma oranı %30 lar
civarındadır.
6
Günümüzde çatışmaların meskün ma-
hallere kayması, çatışmalarda hem askeri hem de sivil
halkın birlikte yaralanma olasılığı artırmıştır. Askeri
personelin genelde gövdeyi koruyucu kıyafet kullan-
maları, buna karşın ve sivil halkın koruyucu kıyafet
kullanamıyor olmaları nedeni ile çatışmalarda askeri
personelin abdominal damar yaralanma olasılığı düşük
olmasına karşın, sivil halkın daha yüksektir.
69
Fizyopatoloji
Günümüzde vasküler yaralanmalar gerek sivil hayat,
gerekse askeri ortamda özel bir yer tutmaktadır. Gü-
nümüz askeri çatışmalarında vasküler yaralanma oranı
önceki savaşlara göre 5 kat fazladır.
4,5
Penetran yara-
lanmalarda delici, kesici aletler, ateşli silahlara ait mer-
miler ya da patlamalar sonrasında şarapnel dahil vü-
cuta giren her hangi bir cisim olabilir. Künt
yaralanmalar sivil hayatta sık karşılaşılan yaralanma
şekli olmakla beraber, askeri çatışmaların değişen or-
tamında da patlayıcılara bağlı yaralanmalar doğrudan
ateşli silah yaralanmalarının önüne geçmiştir. Irak ve
Afganistan’daki çatışmalarda oluşan vasküler yaralan-
maların nedenleri arasında patlayıcılar %73 ve ateşli
silahlar ise %27 sini oluşturmaktadır.
4,5
Savaşın yapıl-
dığı yere göre de etkenler farklı olabilmektedir. Örneğin
Irak’ta patlayıcılara bağlı vasküler yaralanma oranı Af-
ganistan’da olduğundan fazladır.
5
Damar yaralanmaları
temel olarak kanama ve iskemi ile sonuçlanır. Özellikle
kanamalar akut dönemde önemli mortalite nedenidir.
Kanamaya bağlı ölümler, travmaya bağlı ölümlerin
yaklaşık %30’undan, savaş ortamlarında ise %50’sinden
sorumludur.
7
Künt travma:
Künt yararlanmalar araç içi trafik kazaları, yayaya
araç çarpması, yüksekten düşme, patlayıcıların blast
etkisine ya da kemik kırıklarının damarlara zarar ver-
mesi şeklinde olabilmektedir. İki şekilde damarda ya-
ralanma olur. Bunlardan ilki büyük damarlardan küçük
dalların kopmasıdır. Bu genel bir örnek intestinal dal-
ların mezenterik artere bağlandıkları yerden kopma-
sıdır. İkinci tip yaralanma şekli ise tromboz ile sonuç-
lanacak şekilde intimal yırtık olması ya da damarın
tamamen kopup pseudoanevrizmaya yol açmasıdır.
Her iki durumda renal arter için sıklıkla görülebilir.
Karında ezilme yaralanmaları, emniyet kemeri ya
da omurganın arkadan darbe alarak, aynı zamanda iki
farklı tipte damar yaralanmasına neden olabilir. Em-
niyet kemeri mezenterik arterde, aortada veya iliak ar-
terde intimal hasar sonucu tromboz gelişebilir. Omur-
gaya ya da karına yönelik doğrudan darbeler damarın
kopmasına ya da kısmen yırtılmasına ve sonuçta da
masif intraabdominal kanamaya ya da pseudoanev-
rizma gelişimine yol açar.
Penetran travma:
Penetran yaralanmalar, ekstremite yaralanmaları
gibi karın damarlarında da benzer yaralanmalar oluş-
tururlar. Penetran yaralanmalar sonucunda cisimler
genelde damarlara temas ederek yaralarken, özellikle
yüksek hızlı piyade silahlarının mermilerinin vücuda
girdikten sonra oluşturdukları balistik etkileri doğru-
dan temas bile olmadan çevredeki damarları yarala-
yabilirler. Penetran yaralanmalarla intimal flep ve ikin-
cil tromboz, serbest kanama veya pulzatil hematom,
lateral duvar defektleri aktif kanamalara ya da nadiren
arteriyovenöz fistüllere yol açabilirler. Kardiyak kate-
terizasyon, anjiyografi, omurga ameliyatları ya da la-
paroskopi sırasında iyatrojenik yaralanmalarda intra-
abdominal damar yaralanmasına neden olabilirler.
Anatomi
Damar yaralanmalarında özellikle retroperiton bü-
yük önem taşımaktadır. Gelişen görüntüleme yöntem-
leri sayesinde retroperitonda kanamalar ameliyat ön-
cesi belirlenebilmektedir. Bu açıdan retroperitondaki
kanama ya da hematomlar yaralanan damar ile ilgili
fikir verebilir. Bu nedenle retroperiton bölgelere (zon)
ayrılmıştır. (Şekil 1.)
Bölge 1. Orta retroperiton:
Supramezokolik: Suprarenal abdominal aorta, çöl-
yak trunkus, proksimal superiyor mezenterik arter,
proksimal renal arter ve superior mezenterik ven (sup-
ramesocolic veya retromesocolic)
Inframezokolik alan: İnfrarenal abdominal aorta,
infrahepatik inferior vena kava
Bölge 2: Üst yanal retroperiton
Renal arter, renal ven
Bölge 3: Pelvik retroperiton
Iliak arter, iliak ven
Portal-retrohepatik alan
Portal ven, hepatik arter, retrohepatic vena kava
Tanı
Abdominal vasküler yaralanma serbest intraperi-
toneal kanama, intraperitoneal veya retroperitoneal
hematom veya ilgili damarın trombozu şeklinde ortaya
çıkabilir, Semptomlar değişken olabilir. Örneğin, me-
zenterik damarların künt travma ile kopması serbest
intraperitoneal kanamaya ve hipovolemik şoka neden
olabilir.. Tersine, renal arter travmasına bağlı tromboz
olduğunda, hasta hemodinamik olarak stabildir ancak
üst karın ve yan ağrısı şikayeti ve %70-80 olguda he-
70
Prof. Dr. Cüneyt Köksoy
matüri olur. Superiyor mezenter arter trombozu şid-
detli karın ağrısına neden olurken, infrarenal abdomi-
nal aort trombozu akut ekstremite iskemisi belirti ile
birliktedir.
Penetran yaralanmalarda ise mermi ya da delici
cismin yönelim hattında yer alan damar ve dokularda
yaralanma olur. Örneğin karın orta hattan giren bir
mermi aorta ya da vena kava inferiyoru yaralamış
olabilir. Ancak yüksek hızlı piyade silahlarında mer-
minin blast etkisinden ötürü mermi hattı dışındaki
damarlarda da intimal hasar gelişebilir.
Fizik muayene bulguları, hematom veya aktif ka-
nama olup olmadığını bağlıdır. Retroperiton, mezenter
tabanı,, hepatoduodenal ligaman, ve özellikle karın
venlerinde hematom olan hastalar, hipotansif olabilir
ancak sıvıların infüzyonuna hızlı bir şekilde cevap ve-
rirler. Buna karşın, serbest intraperitoneal kanama olan
hastalarda sıklıkla sert bir karın ve ciddi hipotansiyon
olacaktır. Bu nedenle ilk gelişte hipotansiyon önemlidir.
Hipotansiyon olan hastalarda çoklu damar yaralanma
olasılığı yüksek, tek başına ven yaralanma olasılığı dü-
şük, baz açığı yüksek, tedavide kan ihtiyacı yüksek ve
sonuçta da mortalite daha yüksektir. Abdominal vas-
küler yaralanma olan hastalarda dikkat edilmesi gere-
ken bir diğer önemli fiziksel bulgu, ise ipsilateral com-
mon veya eksternal iliak arter transeksiyonu veya
trombozuna bağlı olarak tek taraa alt ekstremite fe-
moral arter nabız kaybının olmayışıdır. Bu tür hasta-
larda transpelvik ateşli silah yaralanma ile beraber fe-
moral arter nabzının alınmaması ipsilateral iliak arter
yaralanması, için patognomonik bir belirtidir.
Major travma geçiren hastalarda abdominal yara-
lanma şüphesi kuvvetli olduğunda daha yaşamsal olan
diğer sistemlerde yaralanma olup olmadığının belir-
lenmesi önemlidir (Tablo1). Bu nedenle hem stabil
hem de stabil olmayan hastalarda acil şartlarda gere-
ğinde cerrah tarafından yapılabilen ultrasonografi ile
kardiyak tamponat ve hemotoraks hızlı bir şekilde ayrıt
edilebilir. Stabil hastalarda mermi giriş ve varsa çıkış
delikleri işaretlenerek çekilen direk grafilerle mermi
hattı belirlenerek olası yaralanan organlar ve kalan
mermiler belirlenebilir.
Öte yandan doğrudan böbrek bölgesine yönelik ya-
ralanma ile beraber hematüri olmadıkça rutin intra-
venöz pyelografi (IVP) gerekmez. Künt karın travması
geçiren hastalarda hematüri, orta derecede hipotansi-
yon, peritonit, varlığında preoperatif tek-çekim IVP
hala sağlam bir böbrek varlığını belgelemek için yararlı
olacaktır. IVP de böbrek boya ekstravazasyonu yok ise,
cerrah yapacağı laparotomide perirenal hematom aç-
mak zorunda kalmaz. IVP de böbreklerin görüntüle-
nememesi, renal arter trombozu anlamına gelir ve geç-
mişte stabil hastalarda arteriyografi gerektirirdi. Ancak
künt travmalı hastalarda İ.V. kontrastlı çekilen bilgi-
sayarlı tomografi (BT) bir çok organ yaralanmasının
yanında renal arter trombozunu belirleyebildiği için
arteriyografi günümüzde gerekmemektedir. Bu sebeple
künt travma geçirmiş ve hematürisi olan stabil hasta-
larda başka incelemeler yerine acil BT çekilmelidir.
8
Penetran yaralanmalarda ise preoperatif abdominal
aortografi intra-abdominal vasküler yaralanma belge-
lemek için yapılmamalıdır. Bu gibi durumlardaki has-
talarda çoğu kez angiografiyi bekleyecek kadar stabil
olmayabilirler. Künt travma olan hastalarda ise aorto-
grafi kırıklarla ilişkili derin pelvik arteriyel kanamayı
teşhis ve tedavi için ve daha önce bahsedilen infrarenal
aorta, iliyak arter veya renal arterde intimal yırtık so-
nucu gelişebilen tromboz teşhis etmek için kullanılır.
8
71
Tablo1. Damar yaralanmasının olası olduğu karın travmalarında yaklaşım.
Mümkün
olduğunca künt
travma sonrası
hastalara
ultrasonografi
(USG) yapılmalıdır.
Bilgisayarlı tmografi
(BT), Tanısal
peritoneal lavaj (PL)
Abdominal Damar Yaralanmaları
İlk aşama yaklaşım ve tedavi
Hastane öncesi resusitasyon:
Künt veya penetran abdominal vasküler yaralanma
olan hastalarda olay yerinde resüsitasyon mümkün ol-
duğunca entübasyon veya krikotiroidotomi ve tansiyon
pnömotoraks dekompresyonu gibi temel hava yolu
manevraları ile sınırlı olmalıdır. Kristaloid solüsyon-
ların verilmesi için damaryolu yerleştirilmesi hastanın
nakli sırasında yolda yapılmalıdır.
7
Kan basıncı normal
seviyelere ulaştırılması intrakraniyal künt yaralanmalar
ve olası abdominal vasküler yaralanma olan hastalarda
nörolojik iyileşme için kritik öneme sahiptir. Buna kar-
şılık, penetran karın damar yaralanmaları olan hasta-
ların hastane öncesi dönemlerinde kristaloid solüs-
yonlarla agresif sıvı replasmanı ile gecikmiş
resüsitasyonu destekleyecek hiçbir tutarlı kanıt yok-
tur.
Acil serviste resusitasyon:
Acil serviste, resüsitasyonun derecesi büyük ölçüde
hastanın vardığındaki durumuna bağlıdır. Ateşli silah
yaralanması geçirmiş agonal hastada karında rijidite
durumunda, özellikle ameliyathaneden uzak bir acil
serviste acil torakotomi ile desendan torasik aortaya
kros-klemp serebral ve koroner arter akışını korumak
için gerekli olabilir. Acil torakotomi ve kros-klemp ba-
zen beyin ve kalpteki geri dönüşümsüz iskemik deği-
şiklikleri önlemenin ve laparatomi yapılıncaya kadar
intraabdominal kanama kontrolünü sağlamanın tek
yolu.olabilir. Ancak bu işleme rağmen sağ kalım çok
düşüktür.
8,9
Künt karın travması olan bir hastada hipotansiyon,
veya penetran abdominal travma ile gelen bir hastada
hipotansiyon veya peritonit varsa acil serviste harca-
nacak süre en az düzeyde olmalıdır. Bu süre zarfında
varsa bir kimlik bileziği takılır, havayolu sağlama alınır,
gerekirse toraks tüpü yerleştirilir, intravenöz kateter
yerleştirilirken kan bankasına da gönderilecek olan
kan örnekleri alınır. Altyapı var ise 8 ya da 10F kate-
terlerin periferik venlere bile yerleştirilmesi büyük
miktarlarda sıvı ve kanın hızla verilmesine imkan sağ-
lar. Kan grup analizi ve cross-match için zaman yok
ise evrensel donör tipi O-negatif kan verilebilir. Acilde
dikkate alınması gereken bir diğer konu ise hipoter-
midir. Resüsitasyon sırasında hipotermiyi azaltacak
başlıca tedbirler şunlardır: ısıtılmış bir resüsitasyon
odası, ısıtılmış kristaloid solüsyonlar (37 to 40°C), kul-
lanılan tüm sıvı ve kanın ısıtıcı cihazlarlardan geçiril-
mesi, ısıtılmış battaniye veya ısıtma üniteleri ile hasta-
nın gövde ve ekstremitelerin örtülmesi.
Ameliyata hazırlık
Ameliyathanede boyama ve kesiler:
Ameliyathane, çene ve diz arasındaki tüm gövde
her zamanki gibi boyanır ve örtülür. Cerrah kesi yap-
madan önce, aşağıdaki öğeleri mevcut olduğunu kont-
rol eder. Bunlar; kan transfüzyonu ve sıvı replasmanı
için gerekli ekipman, çalışan en az bir veya daha fazla
aspiratör, torakotomi seti, damar seti, tampon, kom-
presler ve damar için uygun sütürlerdir. Daha önce
acil serviste hipotermi önlenmesi için açıklanan ma-
nevralar ameliyathane içinde geçerlidir. Ayrıca nazo-
gastrik ya da toraks tüplerinden de ısıtılmış sıvılarla
irrigasyon yapılabilir.
Hasar kontrol cerrahisi,
Travmaya bağlı hipovolemik şoktaki yaralıların re-
süsitasyonunda önemli konulardan biridir. Çoğu kez
hastayı öldüren neden kanama olduğu için ilk iş ka-
namanın durdurulmasıdır. Ancak kanama ve diğer ya-
ralanmalar nedeni ile hastanın hemodinamik ve me-
tabolik rezervleri tükenmekte olduğu için, bu hastaların
damarlarla ya da diğer organlarla ilgili uzun süreli
ameliyatları kaldırma olasılıkları düşüktür. Bu sebeple
hasar kontrol cerrahisi ile hastayı öldürecek olan ka-
namanın durdururduktan sonra resüsitasyonunun sağ-
lanıp kalıcı onarımların daha sonra yapılması amaçla-
nır. Çeşitli yaklaşım aşamaları vardır:
Aşama 1:
Başlangıç aşamasında kanamanın bir an
önce durdurulması için uygulanan teknikleri içerir.
Aşama 2:
Kanamayı durdurmak, vücut ısısının ye-
niden normale yükseltilmesi için zaman kazanmak ve
yaralının resüsitasyonu için gerekli uygulamaların ya-
pıldığı yoğun bakım dönemidir.
Aşama 3:
Yaralının hemodinamik ve metabolik sta-
bilizasyonunun mümkün
olan en kısa zamanda sağlanmasından sonra has-
tanın yeniden ameliyat alınarak kalan onarımların ger-
çekleştirildiği uygulamadır.
Hasar kontrol cerrahisi temelde rüptüre olmuş ka-
raciğer ve dalak gibi parankimal organlara “packing”
uygulamayı, kanama odağını tespit etmeyi ve kanama
kontrolünü sağlamayı amaçlar.
72
Prof. Dr. Cüneyt Köksoy
Genel İlkeler
Vardıklarında hastanın kan basıncı, 70 mm Hg dan
az ise ameliyathane torakotomi ile torasik aorta kros-
klemp ile bazı merkezlerde kullanılmaktadır. Yukarda
açıklandığı gibi bu manevranın hipovolemik hastada
serebral ve koroner arter kan akımını devam etmesini
sağlaması ve karın açılıp tamponat ortadan kaldırıldı-
ğında ani kardiyak aresti önleyebilmesi gibi avantajları
vardır.
8
Ne yazık ki, intra-abdominal vasküler yara-
lanmalarda geri akımla da kanama devam ettiği için
hemostaza etkisi sınırlıdır. Torasik aorta kros-klemp
yapıldığı da şokta bir değişiklik olmadığı taktirde has-
tanın sağ kalma şansının olmadığı varsayılmaktadır.
Orta hat abdominal kesi yapılır, ve tüm pıhtılar ve
serbest kan elle veya aspiratör ile temizlenir. Hematom
ve kanama alanları hızla değerlendirilir. Proksimal su-
periyor mezenterik arterin kopmuş olduğu hastalarda
mezenterde hematomla birlikte iskemik barsak görü-
lebilir.
Aktif kanama varlığında başka herhangi bir intrao-
peratif manevralar yapılmadan önce mümkün oldu-
ğunca çabuk kontrol altına alınır. Solid organdan olan
kanamalar kompres ya da baskı ile kontrol altına alı-
nırken (packing), intra-abdominal damarlardaki aktif
kanamayı durdurmada standart teknikler kullanılır.
Kanayan damara parmakla ya da kompresle basmak,
yırtılmış bir damarı elle sıkıştırmak (iliak arterle) veya
kanayan büyük bir damarın klasik yöntemle proksimal
ve distalden kontrolü gibi uygun olan yöntemlerden
biri ya da birkaçı kullanılarak kanama durdurulur.
Benzer şekilde, inferiyor vena kava superiyor mezen-
terik ven, renal ven, iliak venler gibi büyük venlerden
olan kanama kontrolü için parmakla, kompres ile ya
da ucu tamponlu penslerle baskı, parmaklarla sıkıştır-
mak ya da damar penslerinin damarı tam ya da kıs-
men kapayacak şekilde konulması gibi bir çok yöntem
uygulanabilir. Kanama kontrolü sağlandıktan sonra
karın ılık izotonik sodyum klorür solüsyonu ile yıkanır.
Yaralanmış olan damarın onarımı usulüne uygun bir
şekilde gerçekleştirilir ve mümkün olduğunca damarın
üzerine bir yumuşak doku (omentum) getirilerek ka-
patılır. Bundan sonraki aşamada eşlik eden organ ya-
ralanmalarının tamirine yönelinir. Eğer, laparatomide
retroperitoneal hematom varsa, önce gastrointestinal
onarım tamamlanır, karın yıkanıp eldiven değişilir ve
sonra retroperiton açılarak damar yaralanması onarılır.
Abdominal vasküler yaralanma ile ilişkili hematom
veya kanama genellikle orta hat retroperiton (Bölge
1), üst lateral retroperiton (Bölge 2,) pelvik retroperiton
(Bölge 3), veya sağ üst kadranda portal retrohepatik
alanda olur.
Retroperitoneal Bölge 1
yaralanmalarının tedavisi:
Subramezokolik alan
Eksplorasyon ve damar kontrolü:
Orta hat bölge 1 retroperiton transvers mezokolon
tarafından enine inframezokolik ve supramezokolik
olarak iki bölgeye ayrılmıştır.
8
Orta hat supramezokolik
alanda bir hematom veya kanama varsa, suprarenal
aorta, çölyak trunkus, proksimal superiyor mezenterik
arter veya proksimal renal arter yaralanmasından
şüphe edilmelidir. Bu gibi durumlarda, diyafram hia-
tusu hizasından aortayı kontrol elde etmek için çeşitli
teknikler vardır. Bu bölgede hematom olduğunda cer-
rahın, genellikle, kolon, böbrek, dalak, pankreas kuyruk
dahil olmak üzere tüm sol taraflı intra-abdominal or-
ganlar mediyale devirmek için (sol taraflı medial viseral
rotasyon) zamanı vardır (Şekil 1). Bu tekniğin avantajı,
diyaframdan aortik bifurkasyona kadar tüm abdominal
aortanın değerlendirilmesini sağlamasıdır. Dezavan-
tajları ise işlemin zaman alması, dalağın, sol böbreğin
73
Abdominal Damar Yaralanmaları
Şekil 1. Retroperitoneal kanama ve hematom bölgelerinin
sınıflandırılması
ve sol renal arterin yaralanma olasılığıdır. Ancak yinede
bu manevra aortayı en iyi şekilde ortaya koyabilen ve
gereğinde desendan aorta ya da giriş sağlayabilen bir
yaklaşımdır. Eğer bu kesi ile desendan aortaya ulaşmak
gerekir ise diyafram sol krusu saat 2 hizasından kesi-
lebilir. Distal desendan aorta veya abdominal aorta bu
yolla ortaya çıkartıldığında, supraçölyak aort klemp
zorluk çekmeden uygulanabilir. Eğer bu alandan aktif
kanama geliyor ise, cerrah elle veya bir aort sıkıştırma
cihazı ile aortayı kontrol altına almaya çalışabilir. Ro-
tasyon yapmadan bir diğer teknik ise küçük omentu-
mun hemen elle açılıp, midenin aşağı, özefagusun sola
çekilerek aorta hiatusunun diseke edilip, supra çölyak
aortaya ulaşılmasıdır. Bu daha kısa sürede aortanın
kontrol altına alınmasını sağlar. Hangi şekilde olursa
olsun aorta klemp süresi olabildiğince minimum tu-
tulmalıdır. Supraçölyak aorta klempe edildiğinde bu
bölgedeki aortanın onarımında çölyak trunkus engel
teşkil ediyor ise kesilip bağlanabilir. Aorta onarımı ya-
pıldığında zaman var ise trunkus onarılabilir. Ancak
onarılmasa bile olası safra kesesi iskemisinden dolayı
o sırada ya da hasar kontrol cerrahisi sonrasında ko-
lesistektomi yapılabilir. Supraçölyak aortada olan küçük
yaralanmalarda lateral aoartorafi yöntemi ile 3/0 ya
da 4/0 polipropilen dikişlerle primer onarım yapılabilir
Birkaç delik birlikte ise birleştirilerek dikilebilir. Ko-
nulan dikişlerle aorta daraltılmış ya da aortada primer
dikişlerle onarılamayacak genişlikte defekt varsa bir
polytetrafluoroethylene (PTFE) gre parçası ile yama
yapılabilir. Bir diğer alternatif ise yaralanmış olan seg-
mentin eksizyonu ve primer uç-uç anastomozudur.
Ancak aortanın nispeten hareketliliğinin kısıtlı olma-
sından ötürü geniş rezeksiyonlarda uç-uç anastomoz
mümkün olmayabilir. Böyle durumlarda ve aortadaki
hasarın geniş olduğu yaralanmalarda araya bir sentetik
damar grei yerleştirilebilir. Bu işlem hayat kurtarıcı
olmakla beraber, acil şartlarda ve aorta yaralanması
nedeni ile hastanın rezervlerinin önemli oranda azal-
mış olduğu durumlarda zor ve mortalitesi yüksek olan
bir girişimdir. Öte yandan bu bölgedeki aorta yaralan-
maları çoğu kez gastrointestinal yaralanmalarla bir-
liktedir ve grete kontaminasyon ve sonrası gre en-
feksiyonu riski vardır. Gastrointestinal yaralanma
varlığında bu bölüm kompreslerle kapatılıp, aorta çev-
resi yıkandıktan ve ekip eldivenlerini değiştirdikten
sonra aorta ya da vasküler onarım gerçekleştirilir.Önce
distal aorta klempi, sonrada proksimal klemp çok yavaş
bir şekilde (1-2 dk içinde) açılırken, anestezi ekibi hızlı
sıvı replasmanına devam eder. Hemodinamik olarak
güvenli bir kan basıncına ulaşıldığında klemp tamamen
kaldırılır. Daha sonra tekrar antibiyotikli solüsyonlarla
yıkama yapılıp, canlı bir doku örneğin bir omentum
parçası aortanın ve grein üzerine sarılarak tespit edilip
retroperiton kapatılır. Ne yazık ki suprarenal abdominal
aorta penetran yaralanması olan hastaların ancak 1/3
ü hayatta kalabilmektedir. Sağkalım oranı infrarenal
aorta yaralanmalarına göre daha düşüktür.
Suprarenal aortanın künt yaralanması nadirdir.
Künt travma ile en yaygın yaralanma bölgesi inferior
mezenterik arter ile aortik bifurkasyon arasındaki alan-
dır. Bu yaralanmalarda en sık karşılaşılan belirtiler alt
ekstremite iskemisi belirtileri (femoral nabızların ol-
mayışı, bacaklarda uyuşukluk, güçsüzlük, paralizi ) ve
abdominal hassasiyettir.
Dostları ilə paylaş: |