|
|
səhifə | 6/100 | tarix | 24.05.2020 | ölçüsü | 1,08 Mb. | | #31493 |
| Arab Azer1
bâhıun
: üzüntüden kendini helâk eden kimse
|
bahsin
|
: düşük, eksik, az
|
bâid
|
: uzak kıl
|
baîdan
|
: uzak
|
baıdet
|
: uzak oldu
|
baîdin
|
: uzak
|
bakaraten
|
: bir inek
|
bakarâtin
|
: inekler
|
bakaratun safrâu
|
: sarı bir inek
|
bâkın
|
: bakîdir, kalıcıdır, tükenmez
|
bakiye
|
: bakiye, arta kalan, sona kalan, geriye kalan
|
bâkiyeten
|
: bâki, kalıcı olarak, kalıcı
|
bakıyyetu allâhi
|
: Allah'ın bakiyesi (ticaretin bıraktığı kâr, helâl kazanç)
|
bâle-hum
|
: onların hallerini
|
ba'len
|
: ba'l (bir put adı)
|
ba'lî
|
: kocam, zevcim
|
bâligatun
|
: olgunlaşmış
|
bâlıgî-hi
|
: ona erişirsiniz, ulaşırsınız
|
bâlu en nisveti
|
: o kadınların durumu, hali
|
bârak-nâ
|
: bereket kıldık
|
bâreknâ
|
: hayırlı, mübarek ve bereketli kıldık
|
bâreknâ
|
: bereketlendirdik
|
bâridun
|
: soğuk, serin
|
bârii-kum
|
: sizin yaratıcınız
|
bârizeten
|
: bariz olarak, açık ve net olarak
|
bârizûne
|
: bariz olurlar, ortaya çıkanlar
|
basâire
|
: basiretle (ibretle) görülen, görünür bir şekilde, görülmek üzere
|
basâiru
|
: basiretler
|
basari-hi
|
: onun görme hassası
|
bâsikâtin
|
: yüksek, uzun
|
basîrâ
|
: görme hassası
|
basîran
|
: basiret, gözün görme hassası
|
basîren
|
: (en iyi, çok iyi) gören
|
bâşirû-hunne
|
: onlara yaklaşın, onlarla mübaşeret edin
|
basîrun
|
: en iyi gören: hakkıyla gören
|
bâsitun
|
: uzatmıştır, uzatmış vaziyettedir
|
basurtu
|
: ben gördüm
|
bâtılân
|
: batıl olarak, faydasız, boşuna
|
bâtinu-hu
|
: onun içinde, iç kısmında
|
batırat
|
: azıp şükretmedi
|
batni-hi
|
: onun karnı
|
batşe
|
: kıskıvrak yakalama
|
batşen
|
: şiddetle yakalayarak, intikam alarak
|
batşete-nâ
|
: şiddetli azabımız ile yakalamamız
|
bâyı'hunne
|
: onlarla biatleş, (kadınların) biatlerini kabul et
|
bease
|
: beas etti, hayata getirdi, gönderdi
|
bease-hu
|
: onu diriltti
|
bease-nâ
|
: bizi diriltti
|
beasnâ
|
: biz gönderdik, beas ettik
|
bedâle-hum
|
: onlara zahir oldu, uygun göründü
|
beddele-hu
|
: onu değiştirdi
|
beddelnâ
|
: biz değiştirdik
|
beddelnâ-hum
|
: onları değiştirdik
|
beddelû
|
: bedel, karşılık
|
bedee
|
: ilk defa başladı
|
bedelen
|
: bedel, karşılık
|
bede'nâ
|
: başladık
|
bedet
|
: ortaya çıktı, açıldı
|
bedîu
|
: eşsiz, örneksiz herşeyin ilkini yaratan, yaratıcı
|
begâ
|
: haksızlık yaptı, haddi aştı
|
begat
|
: zulmetti, tecavüzde bulundu
|
begav
|
: azdılar
|
behcetin
|
: güzel olan, güzel
|
behîcin
|
: güzel
|
behîcin
|
: güzel, parlak
|
beîrin
|
: (yük taşıyan) deve
|
bel
|
: hayır aksine, evet aksine, öyle değil
|
bel
|
: hayır, bilâkis aksine,
|
bel
|
: aksine, bilâkis
|
bel
|
: bilâkis
|
bel ahyâun
|
: hayır, bilâkis diridirler
|
bel entum
|
: hayır siz
|
bel hum
|
: hayır onlar
|
bel huve
|
: hayır, bilâkis o
|
belâ
|
: (olumsuz soruya, olumlu cevap verirken kullanılır) evet, hayır, bilakis
|
belâ
|
: hayır (olumsuz ifadeye, olumlu karşılık verilirken "evet" anlamında kullanılır)
|
belâgan
|
: tebliğ, bildiri, açıklama
|
belagati
|
: ulaştı, (can) geldi
|
belagne
|
: erişti, ulaştı, tamamladı
|
belagte
|
: sen ulaştın
|
belagtu
|
: ulaştım
|
belâun
|
: belâ, imtihan
|
belâun
|
: bir imtihan
|
beldeten
|
: belde, ülke
|
beldetun
|
: bir belde, şehir
|
beleden
|
: belde
|
belega
|
: erişti, ulaştı
|
beli
|
: hayır, aksine
|
beli allâhu
|
: hayır, öyle değil, bilâkis Allah
|
belîgan
|
: beliğ, açık, tesirli, güzel
|
benâ-hâ
|
: onu bina etti, onu muhkem ve ölçülü bir şekilde yarattı
|
benâ-hâ
|
: onu bina etti
|
benâtî
|
: kızlarım
|
benâtî
|
: benim kızlarım
|
benâtin
|
: kız çocukları
|
beneynâ-hâ
|
: onu biz bina ettik
|
benî âdeme
|
: Âdemoğlu
|
benî ehavâti-hinne
|
: (onların) kız kardeşlerinin oğulları
|
benî ıhvâni-hinne
|
: (onların) erkek kardeşlerinin oğulları
|
benî isrâîle
|
: İsrailoğulları
|
benî-hi
|
: kendi oğullarına
|
bennâin
|
: bina yapanlar
|
benûne
|
: oğullar, çocuklar
|
beraratin
|
: birr sahipleri, hayır ve takva sahibi olanlar, sadık, dürüst olanlar
|
berâun
|
: uzak, ayrı
|
berden
|
: soğuk: serinlik
|
berîen
|
: uzak olan, ilgisi olmayan, suçsuz
|
berîun
|
: uzağım: berî, uzak
|
berkı-hi
|
: onun şimşeği
|
berree-hu
|
: onu berî kıldı, temize çıkardı
|
berzahun
|
: bir berzah vardır
|
berzehan
|
: berzah, engel
|
berzehun
|
: berzah, engel
|
besâire
|
: basiretler, kalp gözlerinin görme hassası
|
be'se
|
: kuvvet, güç
|
be'se-kum
|
: sizi şiddetten, kuvvetli darbeden
|
be'sen
|
: kuvvet, güç olarak
|
be'sen
|
: bir azapla
|
be'se-nâ
|
: şiddetli azabımız
|
beşeren
|
: bir beşer, bir insan
|
beşerun
|
: bir beşer, bir insan
|
beseta
|
: genişletti
|
be'si allâhi
|
: Allah'ın şiddetli azabı
|
be'sin
|
: güç, kuvvet
|
beşîren
|
: müjdeleyici olarak
|
besse
|
: yaydı, dağıttı
|
bessen
|
: ufalanarak, parçalanarak, toz haline gelerek
|
beşşernâ-hu
|
: onu müjdeledik
|
beşşernâ-ke
|
: biz seni müjdeledik
|
bessî
|
: derin üzüntüm, kederim
|
beşşir
|
: müjdele
|
beşşir-hu
|
: onu müjdele
|
bestaten
|
: genişlik, kuvvet, üstünlük
|
be'su-hum
|
: onların çarpışmaları
|
be'sun
|
: sertlik
|
be'su-nâ
|
: azabımız
|
besurat
|
: gözetledi
|
betâinu-hâ
|
: onun iç kısımları, astarları
|
betaştum
|
: yakaladınız
|
beûdaten
|
: sivrisinek
|
beyânun
|
: bir beyan, açıklama
|
beydâe
|
: beyaz olarak (nurlu olarak)
|
beydâe
|
: beyaz, berrak
|
beydâu
|
: beyaz (nurlu)
|
beydun
|
: yumurta
|
beyne
|
: arasında, birarada
|
beyne
|
: arası: arasındaki
|
beyne benî isrâîle
|
: İsrailoğulları arasında
|
beyne ehadin
|
: aralarından birini
|
beyne en nâsi
|
: insanların arasında
|
beyne es sadafeyni
|
: iki dağın arası
|
beyne eydî-him
|
: onların elleri arasındaki, önlerindeki
|
beyne eydî-him
|
: elleri arasında, önlerinde
|
beyne yedey
|
: ellerinin arasında, önünde, gelecek olan
|
beyne yedeyhi
|
: elleri arasında, elinin altında, önünde
|
beyne yedeyi
|
: elleri arası, önü
|
beyne yedeyye
|
: ellerim arasında, elimde olan, elimdeki
|
beyne zâlike
|
: bu (ikisi) arasında
|
beyne zâlike
|
: bunların arasında
|
beyne-hâ
|
: onun (kendisi ile) arasında
|
beyne-hâ
|
: onun arasında, kendisiyle
|
beynehu
|
: onun arasını
|
beyne-hu
|
: onun arasında
|
beyne-hum
|
: onlar aralarında, kendi aralarında
|
beyne-humâ
|
: onların aralarını, o ikisinin arasını
|
beyne-ke ve beyne-hu
|
: onunla senin aranda
|
beyne-kum
|
: sizin aranızda
|
beyne-kum ve beyne-hum
|
: onlarla sizin aranıza
|
beyne-nâ
|
: bizim aramızda, bizim aramızı
|
beyne-nâ ve beyne-hum
|
: onlarla bizim aramız
|
beyne-nâ ve beyne-ke
|
: bizimle senin aranda (seninle bizim aramızda)
|
beynî
|
: benim aram
|
beynî
|
: benim aramda
|
beynî
|
: benimle arası
|
beyni eydî-him
|
: ellerinin arasında, önlerinde
|
beynî ve beyne-ke
|
: benimle senin aran
|
beynî ve beyne-kum
|
: benimle sizin aranızda
|
bey-nî ve beyni ke
|
: benimle senin aranda, aramızda
|
beyni yedey-hi
|
: onun elleri arasında, önünde
|
beyni-himâ
|
: ikisinin arasında
|
beyni-kum
|
: siz aranızda
|
beyni-nâ ve beyni-ke
|
: seninle bizim aramızda
|
beyten
|
: ev
|
beyti-ke el muharremi
|
: senin Beyt-i Haram'ın
|
beytiye
|
: evim: benim evimi
|
beytu
|
: ev
|
beytun
|
: bir ev
|
bey'un
|
: alışveriş
|
beyyennâ
|
: beyan ettik, biz açıkladık
|
beyyennâ-hu
|
: biz onu açıkladık
|
beyyenû
| |
Dostları ilə paylaş: |
|
|