|
|
səhifə | 93/100 | tarix | 24.05.2020 | ölçüsü | 1,08 Mb. | | #31493 |
| Arab Azer1
vestevâ
: ve kemâle erdi
|
vestevet (ve istevet)
|
: yerleşti, durdu
|
vesteykanethâ
|
: ve onu yakîn olarak bildiler (inandılar)
|
vesvese
|
: vesvese verdi
|
vetaren
|
: istek, ilgi, alâka, arzu
|
vetaren
|
: istek, ilgi, alâka, arzu
|
vetlu
|
: ve oku, aktar
|
vettebeû (ve ittebeû)
|
: ve tâbî oldular
|
vettebi'
|
: ve tâbî ol
|
vettebı' (ve ittebi')
|
: ve tâbî ol, takip et
|
vettebiû (ve ittebiû)
|
: ve tâbî olun
|
vettehaze (ve ittehaze)
|
: ve edindi (tuttu)
|
vettehazû (ve ittehazû)
|
: ve ittihaz ettiler, edindiler
|
vettekû (ve ittekû)
|
: ve takva sahibi olun
|
vettekûhu (ve ittekû-hu)
|
: ve ona karşı takva sahibi olun
|
vettekûhu (ve ittekû-hu)
|
: ve ona Allah'a karşı takva sahibi olun
|
vettekullâhe
|
: ve Allah'a karşı takva sahibi olun, (ve ittekû allâhe) sakının
|
ve'tûnî
|
: ve bana getirin
|
ve'tûnî (ve etû-nî)
|
: ve bana gelin
|
vey
|
: vay, hayret
|
veyle-ke
|
: sana yazık
|
veyle-kum
|
: size yazıklar olsun
|
veyle-nâ
|
: yazıklar olsun bize
|
veylun
|
: yazıklar olsun, vay haline
|
vez zikri
|
: ve, öğüt, Kur'ân, zikir
|
vezdâdû (ve ezdâdû)
|
: ve arttı, fazlalaştı
|
vezenû-hum
|
: onlara tarttılar
|
vezere
|
: sığınacak bir yer, sığınak
|
vezinû
|
: tartın
|
vezîren
|
: vezir, yardımcı
|
vezkur
|
: ve zikret, hatırla
|
vezkur (ve uzkur)
|
: ve zikret, hatırla
|
vezkurne (ve uzkurne)
|
: ve zikredin
|
veznen
|
: vezin, ölçü, mizan
|
viâi
|
: kap, heybe
|
vichetun
|
: vech, cihet, yön
|
vifâkan
|
: münasip, uygun
|
vıkren
|
: ağır yük yüklenerek
|
vildânun
|
: genç çocuklar, gençler
|
virden
|
: susamış olarak
|
vizra
|
: ağırlık, yük, günah
|
vizre
|
: ağırlık, yük, günah
|
vizre-ke
|
: senin yükün
|
vizren
|
: (ağır) yük, günah
|
vucûhe-hum
|
: onların yüzleri
|
vucûhe-kum
|
: sizin yüzleriniz
|
vucûhen
|
: yüzler
|
vucûhu
|
: vechler, yüzler
|
vucûhu-hum
|
: onların yüzleri
|
vucûhun
|
: yüzler vardır
|
vudden
|
: muhabbet, sevgi
|
vudia li en nâsi
|
: insanlar için vaz'edildi, yapıldı
|
vuide
|
: vaadedilen
|
vuide el muttekûne
|
: takva sahiplerine vaadedilen
|
vuıdnâ
|
: biz vaadedildik, bize vaadedildi
|
vuıd-nâ
|
: bize vaadolundu
|
vukkile
|
: vekil kılındı (vekil edildi)
|
vus'a-hâ
|
: onun gücü, kapasitesi
|
Yâ
|
: ey: ya,
|
yâ âdemu
|
: ey Âdem
|
yâ ardu
|
: ey arz (yeryüzü)
|
yâ benî âdeme
|
: ey Âdemoğulları
|
yâ benî isrâîle
|
: ey İsrailoğulları
|
yâ beniyye
|
: ey oğullarım
|
yâ beniyye izhebû
|
: ey oğullarım, gidiniz
|
yâ buneyye
|
: ey oğlum, oğulcuğum, yavrum
|
yâ buneyye irkeb
|
: ey oğlum bin
|
yâ buşrâ
|
: müjde
|
yâ ebâ-nâ
|
: ey babamız
|
yâ ebânestagfir
|
: ey babamız mağfiret dile
|
yâ ebeti
|
: ey babacığım
|
yâ ehle el kitâbi
|
: ey kitap ehli, kitap sahipleri
|
yâ esefâ alâ yûsufe
|
: ey Yusuf'a olan esefim (üzüntü)
|
yâ eyyuhâ
|
: ey, ya
|
yâ eyyuhâ el azîzu
|
: ey vezir, ey azîz
|
yâ eyyuhâ el meleu
|
: ey (kavmin) önde gelenleri, ileri gelenler
|
yâ eyyuhâ ellezî
|
: ey o kimse
|
yâ eyyuhâ ellezîne
|
: ey o kimseler
|
yâ eyyuhâ ellezîne âmenû
|
: ey âmenû olanlar
|
yâ eyyuhâ ellezîne âmenû
|
: ey âmenû olanlar
|
yâ eyyuhâ en nâsu
|
: ey insanlar
|
yâ eyyuhâ er rusulu
|
: ey resûller
|
yâ fir'avnu
|
: ey firavun, ya firavun
|
yâ hâmânu
|
: ey Haman (firavunun veziri)
|
yâ hasreten
|
: yazık, yazıklar olsun
|
yâ hûdu
|
: ey Hud
|
yâ ibâdi
|
: ey kullarım
|
yâ iblîsu
|
: ey iblis
|
yâ ibrâhîmu
|
: ey İbrâhîm
|
yâ îsâ innî
|
: ey İsa, muhakkak ki ben
|
yâ kavmi
|
: ey kavmim
|
yâ leyte
|
: keşke (olsaydı)
|
yâ leyte-hâ
|
: keşke o olsa
|
yâ leyte-nâ
|
: yazıklar olsun bize, keşke biz
|
yâ leyte-nî
|
: bana yazıklar olsun, keşke bana
|
yâ leyte-nî
|
: keşke ben
|
yâ mâliku
|
: ey malik
|
yâ meryemu
|
: ey Meryem
|
yâ nâru
|
: ey ateş
|
yâ nûhu
|
: ey Nuh
|
yâ nûhu ıhbıt
|
: ey Nuh in
|
yâ rabbi
|
: ey Rabbim
|
yâ sâhıbeyi es sicni
|
: ey zindan arkadaşlarım
|
yâ sâhibeyis sicni
|
: ey zindan arkadaşlarım
|
yâ sâlihu
|
: ey Salih
|
yâ sâmiriyyu
|
: ey Samiri
|
yâ semâu
|
: ey sema
|
yâ şuaybu
|
: ey Şuayb
|
yâ veylenâ
|
: yazıklar olsun bize, eyvahlar olsun bize
|
yâ veyle-nâ
|
: bize yazıklar olsun
|
yâ veyletâ
|
: yazıklar olsun
|
yâ veyletâ
|
: vay, heyhat, hayret
|
yâ veylete-nâ
|
: yazıklar olsun bize
|
yâ ze el karneyni
|
: ey Zülkarneyn
|
yâ ze el karneyni
|
: ey Zülkarneyn
|
yâbisâtin
|
: kuru (olanlar)
|
ya'budu
|
: ibadet ediyor, kulluk ediyor, tapıyor
|
ya'budu allâhe
|
: Allah'a ibadet eder
|
ya'budûne
|
: tapıyorlar
|
ya'budûne-nî
|
: bana kul olurlar
|
yada'ne
|
: koyar, bırakır, doğurur
|
yadhakûne
|
: gülüyorlar, alay ediyorlar
|
yadîku
|
: daralıyor, sıkışıyor
|
yadıllu
|
: dalâlette kalır
|
yadıllûne
|
: dalâlete düşerler, saparlar
|
yadrıbu allâhu
|
: Allah örnek verir
|
yadribullâhu
|
: Allah misâl verir, örnek gösterir
|
yadribûne
|
: vururlar
|
yadribûne
|
: dolaşırlar
|
yafsilu
|
: fasıl yapar, ayırır, hüküm verir
|
yafsılu
|
: (fasıl fasıl) ayırır
|
ya'fuve
|
: affeder
|
yagdudne
|
: çeksinler, indirsinler
|
yagfir
|
: mağfiret etsin, günahlarınızı sevaba çevirsin
|
yagfir lekum
|
: size mağfiret etsin
|
yagfire allâhu
|
: Allah mağfiret eder, bağışlar
|
yagfiru
|
: mağfiret eder, günahları sevaba çevirir
|
yagfiru allâhu
|
: Allah mağfiret etsin
|
yagfiru ez zunûbe
|
: mağfiret eder, bağışlar (günahları sevaba çevirir)
|
yagfirûne
|
: affederler, bağışlarlar
|
yaglî
|
: kaynar
|
yaglul
|
: ganimete hıyanet eder
|
yagşâ
|
: kaplar, sarar: örtecek
|
yagşâ-hâ
|
: onu kapladı, sardı
|
yagşâ-hu
|
: onu örter, kaplar
|
yagşâ-hum
|
: onları örtecek, kaplayacak
|
yagşe
|
: örtüyor, bürüyor
|
yaguddû
|
: çeksinler, indirsinler
|
yaguddûne
|
: kısarlar, alçaltırlar
|
yagûse
|
: Yagûs
|
yahâfûne
|
: korkarlar
|
yahbetanne
|
: heba olur
|
yahbisu-hu
|
: onu (hapseden), tutan, men eden
|
yahfâ
|
: hafi olan, gizli olan
|
yahfezûne-hu
|
: onu korurlar, muhafaza ederler
|
yahılle
|
: iner
|
yahillûne
|
: helâl
|
yahırrûne
|
: kapanırlar
|
yahıssımûne
|
: çekişirler, tartışırlar
|
yahkumu
|
: hükmedecek, hüküm verecek
|
yahkumu allahu
|
: Allah hüküm verir
|
yahkumûne
|
: hüküm veriyorlar
|
yahlifûne
|
: yemin ederler, edecekler
|
yahlu
|
: dost olur
|
yahlufûne
|
: halef olurlar, yerine geçerler
|
yahluku
|
: halkeder, yaratır
|
yahluku allâhu
|
: Allah yaratır
|
yahluku-kum
|
: sizi yaratır
|
yahmilu
|
: taşır, yüklenir
|
yahmilû
|
: yüklenirler, taşırlar
|
yahmilûne el arşa
|
: arşı taşıyorlar, tutuyorlar
|
yahmilunne
|
: mutlaka taşıyacaklar, yüklenecekler
|
yahrucu
|
: çıkar
|
yahrucûne
|
: çıkacaklar
|
yahrusûne
|
: yalan söylüyorlar, uyduruyorlar
|
yahşâ
|
: korkan, huşû duyan
|
yahşâ-hâ
|
: ona huşû duyan, ondan korkan
|
yahşâllâhe (yahşâ allâhe)
|
: Allah'a (karşı) huşû duyarlar
|
yahsebu
|
: zannediyor, sanıyor
|
yahsebu-hu
|
: onu zanneder
|
yahsebu-hum(u)
|
: onları sanır, onları zanneder 9 - el câhilu
|
yahsebu-hum(u)
|
: onları sanır, onları zanneder 9 - el câhilu
|
yahsebûne
|
: zannediyorlar, sanıyorlar
|
yahseru
|
: hüsranda olacaklar
|
yahşevne
|
: huşû duyarlar
|
yahsıfâni
|
: ikisi örtüyor
|
yahşuru-hum
|
: onları haşreder (huzurunda toplar)
|
yahtafu
|
: kamaştırır, kapıp alır, alacak, kapacak
|
yahtassu
|
: tahsis eder
|
yahtassu
|
: tahsis eder (ihsan eder)
|
yahtelifûne
|
Dostları ilə paylaş: |
|
|