: ihtilâf ediyorlar, ayrılığa düşüyorlar
|
yahtim
|
: mühürler
|
yahûdiyyen
|
: yahudi
|
yahûdû
|
: (boş şeylere) dalsınlar
|
yahyâ
|
: Yahya
|
yahzenûne
|
: mahzun olurlar
|
yahzeru
|
: sakınır, çekinir, korkar
|
yahzerûne
|
: hazar ediyorlar, çekiniyorlar
|
yaıd-kum
|
: size vaadetti
|
yaıdu
|
: vaadediyorlar
|
yaızu-hu
|
: ona vaazeder, öğüt verir
|
yakbelu
|
: kabul eder
|
yakbidu
|
: daraltır
|
yakdî
|
: hükmeder, hüküm verecek
|
yakdumu
|
: öne geçecek, önderlik yapacak
|
ya'kılûne
|
: akıl ediyorlar, akıl ederler
|
yaknetu
|
: ümidi keser, ümitsiz olur
|
yaknetûne
|
: ümitsizliğe düşerler
|
yaknut
|
: kanitin olur, huşû ile bağlanır
|
yakreûne
|
: okurlar
|
yaksimûne
|
: taksim ediyorlar
|
yakterif
|
: işlerse
|
yaktetilâni
|
: kavga eden iki kişi
|
yaktulû-ke
|
: seni öldürmek
|
ya'kûbe
|
: Yâkub
|
yakussu
|
: anlatıyor
|
yakzifu
|
: kazefe eder, atar, tecelli ettirir
|
ya'leme
|
: bilir
|
ya'lemene
|
: ve muhakkak ki bilmektedir
|
ya'lem-hu
|
: onu bilir
|
ya'lem-hu allâhu
|
: Allah onu bilir
|
ya'lemi allâhu
|
: Allah'ın bilmesi, belli etmesi
|
ya'lemu
|
: bilir: o bilir
|
ya'lemu allâhu
|
: Allah bilir
|
ya'lemu ellezîne
|
: o kimseler bilselerdi
|
ya'lemu-hu
|
: onu bilir
|
ya'lemûne
|
: biliyorlar, bilirler
|
ya'mehûne
|
: bocalıyorlar, şaşkın şaşkın dolaşıyorlar
|
ya'mehûne
|
: bocalarlar, şaşkın kalırlar
|
ya'mel
|
: yapar, işler
|
ya'melu
|
: yapar
|
ya'melu
|
: bilir
|
ya'melûn es sâlihâti
|
: salih (nefsi ıslâh edici) ameller yaparlar
|
ya'melûne
|
: yaparlar, amel ederler
|
ya'melûne es seyyiâti
|
: kötülük yapıyorlar
|
yanhıtûne
|
: oyuyorlar, yontuyorlar
|
yankudûne
|
: bozarlar
|
yansure-ke
|
: sana yardım etsin
|
yansurennallâhu
|
: Allah yardım eder
|
yansuru
|
: yardım eder
|
yansuru-hu
|
: ona (kendisine) yardım edecek
|
yansuru-kum
|
: size yardım edecek
|
yansurûne-hu
|
: ona yardım ederler
|
yansuru-nî
|
: bana yardım eder
|
yantıku
|
: söyleyen, konuşan
|
yanzurûne
|
: bakıplar, seyrederler
|
ya'rifûne
|
: tanırlar
|
ya'rifûne
|
: tanıyorlar, biliyorlar
|
ya'rifûne-hâ
|
: onu tanırlar, onu farkederler
|
ya'rifûne-hu
|
: onu tanırlar, bilirler
|
ya'rişûne
|
: (çardak) kuruyorlar, yapıyorlar
|
ya'rucu
|
: uruc eder, yükselir
|
ya'rucûne
|
: yükselirler
|
yasbirû
|
: sabrederler
|
ya'si
|
: karşı gelir, isyan eder
|
yasıddûne
|
: bağırıyorlar
|
yasifûne
|
: vasıflandırıyorlar
|
ya'sıllâhe
|
: Allah'a asi olmak, itaat etmemek
|
yasılûne
|
: ulaştırırlar, vasıl ederler
|
ya'sımu-kum
|
: sizi koruyacak
|
ya'sımu-nî
|
: beni korur, koruyacak
|
ya'sırûne
|
: meyvelerin suyunu sıkacaklar,
|
yaslâ
|
: atılacak
|
yaslâ-hâ
|
: ona maruz kalır (atılır)
|
yaslevne-hâ
|
: ona (ateşe) yaslanırlar, maruz kalırlar
|
yasnaûne
(sanaa)
|
: yapıyorlar
: (yaptı, meydana getirdi)
|
yasneûne
|
: yapıyorlar
|
yasrimu-enne-hâ
|
: onu mutlaka devşirecekler, mahsulü toplayacaklar
|
yassaddeûne
|
: bölük bölük ayrılırlar
|
yastafî
|
: seçer
|
yastarihûne
|
: feryat ederler
|
ya'şu
|
: görmezlikten gelirse, umursamaz, yüz çevirir
|
yasudde-kum
|
: sizi engeller, mani olur
|
yasuddûne
|
: vazgeçiyorlar, yüz çeviriyorlar, kaçınıyorlar
|
yasuddûne
|
: saptırırlar, engel olurlar
|
yasuddûne-hum
|
: onları alıkoyarlar
|
yatbau
|
: tabeder, mühürler
|
yatbaullâhu (yatbau allâhu)
|
: Allah tabeder, mühürler
|
ya'tedûne
|
: haddi aşıyorlar
|
ya'tedûne
|
: aşırı gidiyorlar, haddi aşıyorlar
|
ya'tedûne
|
: haddi aşıyorlar
|
ya'tesim
|
: sımsıkı sarılır, tutunur
|
ya'tezirûne
|
: özür dilerler, özür beyan ederler
|
yatgâ
|
: azgınlık yapar
|
yatmaa
|
: tamah eder, ümit eder
|
yatmaallezî
|
: (yatmaa ellezî )
|
yatmau
|
: tamah eder, ister
|
yatmeu
|
: umuyor, ümit ediyor
|
yazherûne
|
: yükselirler
|
yazlelne
|
: olurlar, kalırlar
|
yazlım
|
: zulmeder
|
yazlime-hum
|
: onlara zulmediyor
|
yazlimûne
|
: zulmediyorlar
|
ye es sernâ
|
: biz kolaylaştırdık
|
yeaddu
|
: öfkeden, pişmanlıktan ısırır
|
yeb'asu
|
: beas edecek, diriltecek
|
yeb'asu-hum
|
: onları diriltecek
|
yeb'asu-hum(u)
|
: onları diriltecek
|
yebdeu
|
: ilk defa yapıyor, başlıyor
|
yebesen
|
: kuru
|
yebgî
|
: haksızlık ediyor, hakka tecavüz ediyor
|
yebgûne
|
: arıyorlar, istiyorlar
|
yebhalûne
|
: cimrilik ederler
|
yebîtûne
|
: kim, kimse
|
yebkûne
|
: ağlıyorlar, ağlarlar
|
yebluga
|
: ulaşır, tamamlanır
|
yebluganne
|
: ulaşır, erişir
|
yeblû-kum allâhu
|
: Allah sizi imtihan eder
|
yebneumme (ya ibne umme)
|
: ey annemin oğlu
|
yebsutu
|
: genişletir
|
yebsutu er rızka
|
: rızkı genişletir
|
yebsutu-hu
|
: onu yayar, dağıtır
|
yebtegi
|
: arar, ister
|
yebtegûne
|
: talep ederler, ararlar, isterler
|
yebûru
|
: helâk olur, boşa gider
|
yebussu
|
: üretip, yayar
|
yec'al
|
: kılar, yapar, sağlar
|
yec'alu
|
: kılar, yapar
|
yec'alu-hu
|
: onu kılar, yapar
|
yec'erûne
|
: yalvarıp bağırarak yardım isterler
|
yechadûne
|
: bilerek inatla inkâr ederler
|
yecid
|
: bulur
|
yecmeu
|
: toplar, toplayacak
|
yecmeu-kum
|
: sizi toplayacak
|
yecmeûne
|
: onlar toplayacaklar, toplarlar
|
yecrî
|
: akar gider, hareket eder, seyreder
|
yectebî
|
: seçer
|
yectebî-ke
|
: seni seçecek
|
yectenibûne
|
: kaçınırlar, sakınırlar
|
ye'cûcu
|
: yecüc
|
yeczî
|
: karşılığını öder, mükâfatını verir
|
yeczî allâhu
|
: Allah ceza (karşılığını) verecek, mükâfatlandıracak
|
yeczîllâhu (yeczî allâhu)
|
: Allah mükâfatlandırır (cezalandırır, karşılığını verir)
|
yecziye
|
: cezalandırır, mükâfat verir
|
yecziye-ke
|
: seni mükâfatlandıracak
|
yedâ-hu
|
: onun elleri
|
yedâke
|
: senin iki elin
|
yede-hu
|
: onun eli
|
yede-ke
|
: senin elin
|
yedeke maglûleten
|
: elini bağlamış
|
yedey-hâ (beyne yedeyha)
|
: onun elleri (onun önündeki)
|
yedeyhi (beyne yedeyhi )
|
: onun elleri : (elleri arasında, ellerinde, önlerinde)
|
yedhulûne
|
: girerler, konulurlar
|
yedhulûne-hâ
|
: ona girerler, dahil olurlar
|
yedrusûne-hâ
|
: onu tedris ederler
|
yed'û
|
: dua ederler
|
yed'û
|
: davet eder, çağırır
|
yedu allâhi
|
: Allah'ın eli
|
yed'û-hu
|
: ona, dua eder
|
yed'û-hum
|
: onları çağırıyor
|
yed'û-ke
|
: seni çağırıyor
|
yed'û-kum
|
: sizi davet ediyor, çağırıyor
|
yed'ûne
|
: çağırıyorlar, davet ediyorlar: taparlar,
|
yed'ûne-nî
|
: beni çağırdıkları, davet ettikleri
|
yedurrûne
|
: zarar veriyorlar
|
yedu'u
|
: itip kakan
|
yef'al
|
: yapar
|
yef'al-hu
|
: onu yapar
|
yef'alu
|
: yapar
|
yef'alûne
|
: yapıyorlar
|
yefcure
|
: fıska düşer, fücur işler, günahlara dalar
|
ye'fikûne
|
: uyduruyorlar
|
yefkahû
|
: anlasınlar, idrak etsinler
|
yefrahu
|
: ferahlayacak, sevinecek
|
yefrahû bi-hâ
|
: onunla ferahlanırlar, ona sevinirler
|
yefrahûne
|
: ferahlarlar, sevinirler, şımarırlar
|
yefrehûne
|
: sevinirler
|
yefsehi
|
: yer açar, genişlik verir
|
yefsukûne
|
: fısk yapıyorlar
|
yefsukûne
|
: fıska düşüyorlar, îmândan sonra küfre düşüyorlar
|
yeftedî
|
: fidye olarak verir
|
yeftehillâhu (yeftehi allâhu)
|
: Allah'ın açtığı
|
yeftehu
|
: fethedecek, açacak, hüküm verecek
|
yefterî
|
: iftira ederler, uydururlar
|
yefterîne-hu
|
: onu uydurur, iftira eder
|
yefterûne
|
: uyduruyorlar
|
yefterûne
|
: uydurdular, iftira ettiler
|
yefterûne
|
: uyduruyorlar, iftira ediyorlar
|
yefterûne
|
: iftira ediyorlar, uyduruyorlar
|
yefterûne
|
: iftira ediyorlar
|
|