Eylül 2016 İstanbul/Türkiye



Yüklə 6,61 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə13/59
tarix18.01.2017
ölçüsü6,61 Mb.
#5811
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   59

Ali Abbas ÇINAR*

Kültürel veya inanca bağlı kurum, hareketlilik ve değerler, genellikle, ge-

liştikleri veya geliştirildikleri ülkenin fikir ve inanış hareketlerinden ve siyasî 

tarihinden bağımsız değildirler. Yesevîlik  de  bu kurumlardan biridir. Yesevî-

lik,  özünde Türk  halkının  dünya görüşü ve inanmaları çerçevesinde oluş-

turduğu bir kurumdur. Bu kurumun  ortaya çıkışının tarihsel ve  toplumsal 

sebepleri  çok çeşitlidir. Tarihsel süreç içerisinde,  çeşitli kültürlerin bu kuru-

mun yapılaşmasında  etkileri vardır. Bu kurum; toplum dinamiklerini değer-

lendirme, bu dinamiklere yön verme, toplum veya toplulukları  belli değerler  

etrafında  birleştirme, onlara  birlik, dirlik ve dayanışma  ruhu sağlama,  bir 

arada yaşamanın ilke ve kurallarını belirleme  işlevlerine sahip olmuştur.

Yesevîlik,  adını    Ahmet  Yesevî’den  alır.  Ahmet  Yesevî’nin  onikinci  asır-

da, günümüzde Kazakistan’ın Çimkent iline bağlı Türkistan (Yesi) ilçesinde 

temellerini attığı ve “hikmet” olarak nitelendirilen şiirleri vasıtasıyla da dile 

getirdiği tasavvufî görüşler,  Türk halk müslümanlığına ait değerler sistemi-

nin bir parçası olarak tarihteki yerini almıştır. Yesevî’nin  görüşleri, kendini 

izleyen izdaşları/izbasarları veya bu çerçevede gelişen tarikatlar/yollar aracı-

lığı ile  Orta Asya’dan Kafkasya’ya; Anadolu’dan  Balkanlar’a yayılmış, temel 

bulmuştur.

Kazaklar arasında,   tarihî süreç içerisinde, Yesevîliğe ait değerler, kollektif 

bilincin bir parçası haline gelmiş, anlatma veya inanç biçiminde günümüze 

kadar gelebilmiştir.  Bozkır veya tarım toplumunda gelişen Yesevîlik, eski ina-

nış ve geleneklerin oluşturduğu  norm ve değerler ile karışmış,  zamanla daha 

geniş alanlara yayılmıştır.

*  Ahmet Yesevi’nin soyundan olduğu bilinen Horasan Ata, Hasan Ata, Hüseyin Ata hakkında, 

2002  yılında  sözlü  kaynaklardan  bilgi  toplamamıza  rağmen,  maalesef    derleme  defterimiz 

kayıp olduyğu için bilgi verilememiştir.


Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 149


Yesevîlik, insanları sadece dine göre şekillendiren dinî bir akım olarak al-

gılanmamalıdır. Bu kurum; dinî anlayışla birlikte; millî, toplumsal, ekonomik, 

siyasal vb. pekçok unsuru barındırmaktadır. Yesevîlik; Islamiyet öncesi eski 

Türk inaçlarından beslenmiştir. Çeşitli inanış, tören ve uygulamalar; menka-

beler, inanç merkezi olan türbeler ve türbeler etrafında dile getirilen inanç 

ve pratikler; halk âşıklarının şiirleri, Yesevî ile ilgili şecere / nesepnâmeler, 

Yesevî’nin kendinden sonraki edebî ve felsefî görüşlere etkisi bunu teyit et-

mektedir. 

Bu bölgede yer alan Çimkent, Türkistan, Sayram, Otrar ve Taraz il ve il-

çeleri ile bunlara bağlı bazı köylerde, Ahmet Yesevi’nin annesi Karaşaş Ana, 

babası  Ibrahim  Ata,  ablası  Gevher  Şahnaz  Ana,  halk  anlatmalarında  birkaç 

göbek sonrası torunlarından olan Domalak Ana (Nurila), şecereye bağlı ola-

rak adları zikredilen yakın akrabalarından Ishak Bap vb. birçok akrabası adına 

bağlı anlatma ve inanış vardır. Burada, Ahmet Yesevi ile onun izbasarı/takip-

çileri/öğrencileri  hakkındaki  anlatmalar  ve  mekanlar  hariç  tutularak,  basılı 

ve sözlü kaynaklardan hareketle, doğrudan halk arasında Ahmet Yesevi’nin 

akrabası olarak bilinen şahsiyetler ele alınmıştır. 

Ahmet  Yesevi  ve  ailesi  hakkındaki  anlatmalar  ile  yatır/türbe  şeklindeki 

maddi  unsurlar,  günümüzde  de  sosyal  hayat  ve  coğrafyanın  pekçok  nokta-

sında canlı bir şekilde yaşamaktadır. Bunun en belirgin örnekleri ise Güney 

Kazakistan’da yer almaktadır. Kazakistan’da, hakkında anlatma bulunan bu 

şahsiyetler baba, bap, ana, ata şeklinde sıfatlandırlmaktadır. Bunlardan tespit 

edebildiklerimiz şunlardır: 

1

MUHAMMED HANAFİYA ATA

Ahmet Yesevi Nesepnamesi’ne göre Muhammet Hanefi, Ahmet Yesevi’nin 

soy ağacının en başında yer alan Hz. Ali’nin oğludur. Dolayısıyla Muhammet 

Hanefi, Ahmet Yesevi’nin Hz. Ali’den sonraki 2. kuşak dedesidir. Yatırı Tür-

kistan Karadağ bölgesinde, Suvındık denilen yerdedir. 

Kutsal ruh iyesi olarak bilinir. Kendisine musallat olduğuna inanılan kötü 

ruhlardan kurtulmak için bu yatırın başında gecelenir. Yolunu kaybedenlere 

rehber olduğuna inanılır. (Jaksımbetov 2000: 34).

1

   Ahmet Yesevi’nin Nesepnamesi hakkında geniş bilgi için bkz.: Carmuhammedulı 1992: 13-



20

150  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî



SADIR BAP

Nesepnameye göre Sadır Bap, Ahmet Yesevi’nin 5. kuşak dedesidir. Yatırı 

Arıs çayı kenarında, Temirlan-Arıs nehir yolu boyunda, çok büyük ve eski 

kalenin kalıntılarının olduğu yerdedir. (Kalmırzaulı 1997: 46). 2002 yılında 

ziyaret ettiğimiz yatır, dört tarafı kerpiç duvarlarla çevrilidir. 

İSHAK BAP

Nesepname’ye göre Ishak Bap, Ahmet Yesevi’nin 6. kuşak dedesidir. Sadır 

Ata’nın iki oğlundan biridir. Kardeşi Abdıcelil Bap da bilinen bir şahsiyettir. 

Ishak Ata’nın çok büyük ve görkemli bir türbesi vardır. 

  Bu  türbe  Türkistan  bölgesinde,  Karadağ’ın  güney  tarafında,  tarihi  ipek 

yolunun üzerindeki eski Balaş şehri yakınlarındadır. (Kalmırzaulı 1997: 31; 

Jaksımbetob 2000: 7). Ishak Baba’nın Islamiyet yolunda büyük hizmet yürüt-

tüğü, pek çok Kazak destanının kahramanı Baba Tükti Şaştı Aziz’i bu yolda 

görevlendirdiği söylenmektedir.

 2000 yılında ziyaret etmiş olduğumuz bu türbe oldukça bakımlıdır. Etra-

fında birçok derslikli medrese vardır. Türbe bir vadi içindedir. Ishak Ata’nın 

kabri başında Kazakların “arhar” dediği “yabani teke” boynuzları vardır. Tür-

bede kurbanlar kesilmekte, huzur aranmakta, dilek dilenmektedir. Türbede 

sürekli yaşayan ve hocalardan olduğunu söyleyen türbedar da bulunmaktadır. 



ABDULCELİL BAB (BABA ATA)

Nesepname’ye göre Abdulcelil Bap, Ahmet Yesevi’nin 6. kuşak dedesidir. 

Sadır Ata’nın iki oğlundan biridir. Ishak Bap’ın kardeşidir. Abjal Bap olarak 

tanınır.


 Türbesi, Türkistan bölgesinde, Şolakkorgan köyündedir. Bu bölgede Ye-

seviliği  yayma  konusunda  büyük  payının  olduğu  ifade  edilmektedir.  Halk, 

onun bilgisinin enginliği ve derinliğine bakarak “Babların babı” demektedir. 

Abdulcelil Bap cesurluğun, yiğitliğin, mertliğin sembolü olarak bilinir. (Jak-

sımbetov 2000: 10-12).

ABDIRAHİM BAP (EVLİYA ATA)

Nesepnameye göre Ahmet Yesevi’nin 7. kuşak atasıdır. Ishak Bap’ın oğ-

ludur. Kimi kaynaklarda ve halk arasında Karahan Ata veya Evliya Ata olarak 

da bilinmektedir. Evliya Ata’nın (Abdırahim bap’ın) türbesi Taraz’dadır. Eski 



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 151


zamanlarda Taraz diye bilinen gelişmiş bu büyük şehrin ismi sonradan “Ev-

liya Ata” diye anılmaya başlamıştır. Sovyetler Birliği döneminde “Evliya Ata” 

adından çekinen yönetim, bu şehre ünlü şair Janbıl’ın adını vermiştir. Bağım-

sızlıktan sonra, şehir en eski adıyla, Taraz diye adlandırlmıştır. Bağımsızlıktan 

sonra Evliya Ata türbesine özel bir önem verilmiştir. 

Kazakistan cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev “Evliya Ata” adında bü-

yük bir cami yaptırmış, konuyla alakalı önemli bir mektup yazarak eserin te-

meline gizli bir yere gömmüştür. Taraz halkı ise türbeyi en iyi şekilde restore 

ettirmiştir. Karahan Ata’nın Islamiyetin insani ve sosyal yanını halka gerçekçi 

bir şekilde sunduğu ifade edilir. (Kalmırzaulı 1997: 41-42).



MAHMUDHAN ATA

Ahmet Yesevi’nin dedesi olarak belirtilir. Türbesi XII. yüzyıldan önce ya-

pılmıştır. Doğal olaylar ve düşmanca saldırılar sonucu tahrip olan yapı günü-

müzde  restore  edilmiştir.  Mahmudhan  Ata’nın  babası  Iftihar  Şeyh’tir.  Say-

ram’a saldıran düşmanlara karşı gönüllü asker olarak savaşmıştır. Fakat bir 

savaş sırasında yaralanmıştır. Ölmeden önce “Beni bir dağın tepesine gömün, 

ben Türklerin başı” olarak kuzeyden gelen düşmanların yollarını kesmek is-

tiyorum” dediği rivayet edilir. Bu vasiyete uygun olarak kabri Sayram’ın ba-

tısında yer alan Tülkibas’ta, bir dağın tepesine gömülür. (Berkinbayev 2000: 

25-26).


İBRAHİM ATA 

Ahmet Yesevi’nin babasıdır. Sayram’ın kuzey doğusunda türbesi mevcut-

tur. Türbe, X11-X1V. yüzyıllarda inşa edilmiş, zamanla bozulmuş ve yıkılmış-

tır. Eser daha sonra yeniden restore edilmiştir. Ibrahim Ata türbesi 7x7 m. ge-

nişliğinde, 8,25 m. yüksekliğindedir. Yapı üç kısımdan meydana gelir. Bunlar 

bir oda ve iki giriş kısımdır. Kuzey tarafında giriş batı tarafında ise tahta pen-

cereler vardır. Bağımsızlıktan sonra, türbenin yanından geçen yol 20 metre 

aşağıya kaydırılmış ve türbenin temeline toprak yığılarak sağlamlaştırılmıştır. 

Rivayetlere göre 1000 müridi olmuştur. Bununla birlikte mükemmel bir çifçi 

olduğu da ifade edilir. Erenliği ve ve kâhinlik yeteneğiyle ilgili halk arasın-

da pek çok rivgayet anlatılmaktadır. (Berkinbayev 2000: 19-20). Özbeklerin 

yoğun olarak yaşadığı Dihkan atası olarak bilinir. Birlik ve dirlikten yanadır. 



152  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

Akılcı bir ruha sahip olduğu söylenir. Türbesi büyük saygı görmekte, kurban-

lar kesilmektedir. (Kalmırzaulı 1997: 49).



KARAŞAŞ ANA

Ahmet Yesevi’nin annesidir. Sayram’ın merkezinde türbesi vardır. Türbe-

nin 12. Yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir. Ancak yıllar içinde birkaç defa 

yıkılan bina tekrar tekrar restore edilmiştir. Türbenin en son XIX. yüzyılın 

ortalarında ve Bağımsızlıktan sonra da restore edildiği bilinmektedir. Bu yapı 

Asya ve Kazakistan şehirlerindeki eski inşaatlardan faydalınarak 27x27x5 öl-

çüsündeki dört köşeli pişirilmiş tuğlalardan yapılmıştır. Ayrıca binanın inşa-

asında tahta, toprak ve diğer doğal malzemelerden de yararlanmıştır. Binanın 

güney ve batı tarafında çember bulunur. Mükemmel işçiliği ve yüksek kalite 

inşası nedeniyle türbe iki asırdan beri bozulmadan iyi bir şekilde ayakta dur-

maktadır.  Ayrıntılı  ahşap  işlemeleri  ve  değerli  tahta  kesimleri  bozulmadan 

korunmuştur. Halkın anlattığı bir hikayeye göre; bu kümbetin tepesine kara 

saçlar toplanırmış daha sonrada toplanan bu saçlar yok olurmuş. 1996 yılında 

kümbet beyaz metalle kaplanmış, 1997 yılında ise kümbetin etrafı temizlen-

miş ve düzenlenmiştir.

Karaşaş Ana’nın gerçek ismi Ayşe Bibi’dir ve Sayram şeyhi Musa’nın kızı-

dır. Bilgili kadınlarındandır. Karaşaş Ana kardeşleri Ibrahim Hoca, Süleyman 

Hoca ve Selim Hoca Koca’nın yanına defnedilmiştir. (Berkinbayev 2000: 20-

21). Çocuklara sorumluluk, evli olmayan kadınlar ile evli hanımlar arasında 

birliği, beraberliği, çalışmayı, yalandan, dedikodudan uzak durmayı öğrettiği 

söylenmektedir. (Kalmırzaulı 1997: 49). Karaşaş ananın kocası Ibrahim Ata 

vefat ettiğinde o9ğlu Ahmet yedi yaşındaydı. (Mirhaldarov 1999: 7-9).



GAVHAR ANA

Ahmet Yesevi’nini ablasıdır. Asıl adı Gavhar Şahnaz’dır. Türbesi Türkistan 

yakınlarında, Şolakkorgan’dadır. Türbenin türbedarı da vardır. Gavhar Ana, 

kuyuların, suların iyesi olarak bilinir. Bölgede kadınların da koruyucu iyesi 

olarak kabul edilir. Hastalar şifa bulmak için onun türbesinin olduğu kuyudan 

su  içer.  Özellikle  kadınlar  bu  türbeye  daha  çok  ilgi  göstermektedir.  Kişiler 

kız  çocuk  istediklerinde  türbeye  gitmekte,  dilekte  bulunmaktadır.  Çocuğu 

olmayanlar veya olup da ölenler yine Gavhar Ana ürbesine gitmekte, adakta 

bulunmakta, kurban kesmektedir. Türbesi baht açıcı, huzr verici, dirlik sağ-


Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 153


layıcı bir mekan olarak bilinmektedir. Oldukça kalabalık topluluk tarafından 

ziyaretgah olarak kullanılmaktadır. 



DOMALAK ANA

Ahmet Yesevi’nin birkaç göbek sonrası torunlarından olduğu söylenmek-

tedir. Asıl adı Nurila’dır. Kısa boylu, yuvarlak yüzlü olduğu için Domalak de-

nildiği rivayet edilmektedir. Kazaklardaki üç cüzden biri olan Ulu cüzün beyi 

Beydibek Ata ile evlenmiştir. Türbesi Çimkent ile Şayan arasında, Bala Bögen 

ırmağının yakınlarındadır. Sabırlı, dayanıklı, akıllı, samimi bir kişiliğe sahip 

olduğu rivayet edilmektedir. (Kalmırzaulı 1997: 31-32).

SAK ATA

Ahmet Yesevi’nin 6. kuşak atası Ishak Bap’ın oğlu olduğu rivayet edilir. 

Sak Ata, türbesi Konırat “Yetimler” boyunun yerleştiği Karagur nehrinin ya-

kasında, eski bir şehir olan Karagur’dadır. Türbede geceleri ışık yandığı söy-

lenir. Karagur nehri boyunda yerleşik olan halk, kıtlık olduğu yıllarda veya 

yağmurun yağmadığı zamanlarda Sak Ata türbesine gider dua eder. Kurban 

keser.inanışlara göre kalpten dua edenlerin dileği yerine gelir. Sak Ata türbe-

sinin etrafındaki ağaçlar “kutsal ağaç” sayılır. Bu ağaçlara bez bağlanır, dilek 

dilenir. Rivayetlere göre Ishak Bap Teriskey halkına Islamiyeti öğretmesi için 

Sak Ata’yı görevlendirmiştir. (Jaksımbetov 2000: 12-13).



SÜZİK ATA

Hoca Ahmet Yesevi’nin kızından doğan torunu olduğu ifade edilir. Tarihi 

kaynaklara göre (12. Yüzyıl) asıl adı Mustafakulı Koja’dır. Türbesi Sayram’da-

dır. Ahmet Yesevi’nin bu torununu severken “benim Süzik’im” diye çağırdığı 

anlatılır. Süzik; kaşını gözünü süzüp, edebini, terbiyesini muhafaza eden kişi 

demektir. Mustafakulu Koca’yı halk Süzik adıyla tanımaktadır. Süzik Ata da 

devrinin akıllı ve bilgili admlarındandır. Sayram’ın kuzeyindeki dağın etek-

lerine yapılan Süzik Ata türbesi, XII ve XVI. asırlarda dört köşeli pişirilmiş 

tuğladan yapılmıştır. Zaman geçtikçe bina bozulmuştur. Tarihi kaynaklar bu 

mezarda Sayrama giden yolların bulunduğunu yazmaktadır. Buranın genişliği 

5X5,5 m, yüksekliği 6,5 m’dir. (Berkinbayev 2000: 28).


154  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî



AHMETHAN HOCA 

Ahmet Yesevi’nin yakın akrabalarından olduğu rivayet edilir. Bekiş Ata’nın 

oğludur. Hoca Ata olarak da bilinir. Türbesi Sayram’dadır. Eski yapı zamanla 

bozulmuş, yıkılmıştır. Sayram halkı, türbeyi beyaz tuğladan inşa edip, çevre-

sini temizlemiş ve yeşillendirmiştir. Türbeın genişliği 4x4 metre, yüksekliği 

6 metredir. Onların soyunda pek çok ünlü bilim adamı vardır. Koca Ata’nın 

kerametleri hakkında Sayram müzesindeki “Şecere” adlı kitapta pekçok bilgi 

vardır. Sayram müzesinde Koca Ata’nın şeceresi ve mühürleri muhafaza edil-

mektedir. (Berkinbayev 2000:37; Mirhaldarov 1999: 20).

KOŞKAR ATA

Ahmet Yesevi’nin soyundan olduğu rivayet edilmektedir. Koçkar Ata’nın 

Sayram şehir merkezinde ve Türkistan bölgesinde makamları vardır. Koşkar 

Ata Çimkentlilerin evliyası olarak kabul edilir. Onun bilim yapma merakı ve 

doğal yeteneğe sahip olduğu ifade edişlmektedir. Buhara ve Şam şehirlerinde 

eğitim görmüştür. Halk arasındaki rivayetlere göre Koşkar Ata yaşlandığı za-

man vasiyette bulundu. Çimkent pınarının berrak, saf ve şifalı suyundan Tür-

kistan’daki insanlara da ulaştırlmasını istedi. Bu amaçla elindeki asasını kar-

deşine vererek, onu Yesi şehrine gönderdi. Fakat Yesi’ye kadar4 arkasına bak-

madan yürümesini istedi. Ikinci gün kardeşini arkasından biri çağırdı. Koşkar 

Ata’ya verdiği sözü unutan kardeşi, arkasına baktı. Arkasından akıp gelen su 

oraya yayıldı. Burası “Suburğan” diye adlandırılır. (Mirhaldarov 1999: 31-32). 



SONUÇ

Kazakistan’da, sözlü geleneğin en önemli anlatma ve inanma/inandırma 

unsurlarından biri olan pekçok menkıbede; Yesevî’nin veya onun izdaşı/öğ-

rencisi olduğu söylenen onlarca evliya/erenin adının geçmesi Ahmet Yesevi-

nin manevi gücünü ve Yeseviliğin boyutlarını göstermektedir. 

Güney Kazakistan, Kazak ve Özbek nüfusun en yoğun olarak yaşadığı böl-

gedir. Bölgeyi önemli kılan etkenlerin biri de Oğuzların eski vatanı olmasıdır. 

Bölgenin demografik çeşitlilik ve zenginliği halk anlatıları ve inanmalarına da 

yansımıştır. Insan davranışlarında, mekanda, coğrafyada Türk kültür derinli-

ğinin pek çok özelliği bu bölgede günümüzde de hem maddi, hem de somut 

olmayan kültürel miras olarak kendini var etmektedir. Bu haliyle pek çok ef-

sane ve yatır/türbe bölgenin tapusu rolü üstlenmektedir. 



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 155


 Güney Kazakistan’da, Ahmet Yesevi şeceresine bağlı olarak yer alan tür-

beler, erenlikler ve bunlar etrafında oluşan kültürel norm ve değerler Yesevi-

liğin günümüzde de yaşamakta olduğunu göstermektedir. 

Kaynakça

Berkinbayev, E.- Mirahmet Mirhaldarov, 2000, Sayramda Bar Sansız Bab, Almatı, 

Öner Mat.

Carmuhammedulu,  Muhammedrahim,  1992,  “Hoca  Ahmed  Yesevi’nin  Hayatı 

Hakkında Yeni Deliller ve O’nun Bilinmeyen ‘Risale’Adlı Eserinin Ilmi Değeri”, Mil-

letlerarası Ahmed Yesevi Sempozyumu Bildirileri, Ankara, Kültür Bakanlığı Yay. 

Ergöbekov, Kuralbek. 1999, Beydibek Baba men Domalak Ana, Çimkent, Ipek 

Yolu Mat.

Jaksımbetov,  Eskermes,  2000,  Ezireti  Karatav  Evliyenin  Keni  Edi.  Çimkent, 

Ipek Jolı Mat.

Kalmırzaulı, Amze. 1997, Teberik Dünye. Almatı, Kasiyet Mat.

Mirhaldarov, Mirahmet. 1999, Ziyarat Orındar /Tabarruk Ziyaretgahlar, Çim-

kent Mat


Tasavvufi Tefsire Ciddi Bir Katkı:  

Yesevi’nin Hikmet Temelli Kur’an Yorumu

 

Ali Rıza GÜL

*

Giriş

Çeşitli ayetleri itibariyle Kur’an metni,nasıl ki, fıkhî, ilmî, felsefî vb. yo-

rumlara  müsaitse,  aynı  şekilde  tasavvufî  yorumlara  da  elverişlidir.  Bu  du-

rumun  farkında  olan  mutasavvıflar,  Kur’an’ı  Sevgili’den  gelen  bir  mektup 

gibi görerek, ayetlerini yorumlama cihetine gitmişlerdir. Bu yorumlar bazen 

Kur’an’ı baştan sona tefsir eden eserler olarak, bazen de çeşitli konular bağla-

mında bazı ayetlerin tefsirlerinin yer aldığı tasavvufî eserler olarak karşımıza 

çıkmaktadır. Mesela, Tüsterî’nin (ö. 283/896), Sülemî’nin (ö. 412/1021) ve 

Kuşeyrî’nin(ö.  465/1072)Kur’an’ın  tamamını  tefsir  eden  müstakil  eserleri 

varken,  Ibn  Arabî  (ö.  638/1240)  ve  Mevlânâ  (ö.  672/1273)  muhtelif  ayet-

lere ilişkin yorumlarını eserlerinin çeşitli yerlerine serpiştirmişlerdir. Muta-

savvıflar tefsirlerinde metot olarak irfânî tevili kullanmışlar, ayetlerde zahiri 

mananın  ötesinde  derinlikli  anlamlar  aramışlardır.

1

  Irfânî  tevil  söz  konusu 



olunca da yorumları oldukça sübjektif kalmış ve meşruiyetleri uzun tartışma-

lara konu olmuştur.

2

Ahmet  Yesevî  (ö.  562/1166  [?])  de  çeşitli  münasebetlerle  bazı  ayet  ve 



hadislere doğrudan veya zımnen atıf yapan sufilerdendir. Bununla birlikte o, 

ne Kur’an’ı baştan sona tefsir eden bir müfessirdir, ne de hadislerin tama-

mınışerheden bir şarihtir. Fakat o, ayet ve hadislerdeki ince manaları din ve 

tasavvuf dili haline getirdiği Türkçeyle lirik ve didaktik şiirlere dökebilecek 

*

   Prof. Dr., Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Ilahiyat Fakültesi, alirizagul@hotmail.com



1

  Muhammed  Abid  el-Câbirî,  Binyetü’l-akli’l-Arabî,  et-tab’atü’t-tâsia,  Beyrut:  Merkezüdirâsâ-

ti’l-vahdeti’l-Arabiyye, 2009, s. 251 vd.; Mustafa Öztürk, “Geleneksel Te’vil Çeşitlemelerinin 

Epistemik Değeri”, bilimname, Yıl: 1, Sayı: 2 (ss. 179-197), 2003, s. 184-88 (http://bilimna-

me.erciyes.edu.tr/sayilar/200302/20030215.pdf 09.08.2016); Muhsin Demirci, Tefsir Tarihi

13’üncü baskı, Istanbul: IFAV, 2012, s. 29.

2

  Muhammed  Abdülazim  ez-Zerkânî,  Menâhilü’l-İrfân  fî  Ulûmi’l-Kur’ân,  thk.  Fevvâz  Ahmed 



Zimerli, Beyrut: Dâru’l-kitâbi’l-Arabî, 1415/1995, C. II, s. 66-69.

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 157


kadar Kur’an ve sünnete vakıf bir alimdir. Aynı zamanda o, atıfta bulunduğu 

ayet ve hadisleri yorumlamak için kendine özgü bir metoda sahip olan ender 

şahsiyetlerdendir. Metodu,kendinden önceki mutasavvıfların irfan ve marifet 

temelli metotlarından biraz farklıdır. Onun metodu marifetten çok hikmet te-

mellidir. Biz bu çalışmamızda bir yandan onun bu metodunu ortaya koyarken, 

diğer yandan bu metotla yorumladığı ayetleri tespit edeceğiz vebunları diğer 

tasavvufî tefsir örnekleriyle karşılaştıracağız.

Bu çalışma Kur’an tefsiri ile Tefsir usulü ve tarihi açısından olduğu kadar 

tasavvufi din anlayışı bakımından daönemlidir.Tarihi bir hakikattir ki, Türk-

lerin Islam’ı kabullerinde ve Anadolu’da Islam’ın yayılmasında Yesevî’nin ta-

savvuf temelli Islam anlayışının büyük etkisi olmuştur. Zira çeşitli Türk boy-

ları, sayıları binlere ulaşan müridlerive Dîvân-ı Hikmet’teki şiirleri vasıtasıyla 

onun Islam anlayışını ve tasavvuf öğretisini benimsemiştir. Onun, Türklerin 

din ve tasavvuf, kültür ve medeniyet anlayışları üzerinde derin etkileri olmuş-

tur ve bu etkihala devam etmektedir.

3

Asırlarca cihana hükmetmiş büyük bir 



medeniyetin  manevi  mimarları  olanmaneviyat  erlerini  yetiştiren  en  önem-

liocağın  kurucusu  ve  önderi  olan  böyle  bir  mutasavvıfın  şiirlerinde  Kur’an 

ayetlerinin izini sürmek heyecan verici olsa gerektir. Keza, bu ayetler ve şiirler 

çerçevesinde onun öğretilerini günümüzdeki dini inanış ve tasavvufî yöneliş 

açısından tartışılması ve onun görüşlerinin güncel dini meselelerin çözümü-

ne katkısı bakımından incelenmesi,ayrıca önem arzetmektedir.



Mahiyeti ve Meşruiyeti İtibariyle Tasavvufî Tefsir

Tasavvuf erbabının Kur’an ayetlerine ilişkin yorumlarının tefsir olup ol-

madığı ulema arasında tartışmalıdır. Zerkeşî (ö. 794/1392), “Sufilerin Kur’an 

tefsirine ilişkin sözlerine gelince, bunların tefsir değil de onların [Kur’an’ı] 

okurken keşfettikleri birtakım manalar ve vecd halleri olduğu söylenmiştir.” 

diyerek bu konuda olumsuz bir tavır sergilemektedir.

4

 Suyûtî (ö. 911/1505) 



ise,el-İtkân’ında  Zerkeşî’nin  ve  onunla  benzer  düşüncelere  sahip  olan  diğer 

alimlerin görüşlerini onaylar mahiyette zikrettikten sonra, görüşünü yumu-

şatmakta  ve  bizzat  sufilere  atıflaonlarınayetlerin  zahirini  değiştirmeyenyo-

rumlarınınKur’an’ın  tefsiri  olduğunu  ima  etmektedir.

5

O,  eserinin  başka  bir 



3

  Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, 5. Baskı, Ankara: DIB Yay.,1984, s. 163 vd.

4

  Bedreddîn Muhammed b. Abdullah ez-Zerkeşî, el-Burhân fî ‘ulûmi’l-Kur’ân, thk. Muhammed 



Ebu’l-Fadl Ibrahim, Kahire: Dâru’t-türâs, 1404/1984, C. II, s. 170.

5

  Celâleddin  Abdurrahman  b.  Ebî  Bekir  es-Suyûtî,  el-İtkân  fî  ulûmi’l-Kur’ân,  thk.  Merkezü’d-



158  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

yerinde de sufilerin ayetlerle ilgili yorumlarından bahsederken tefsir kavramı-

nı kullanmak suretiyle tarafını biraz daha belirginleştirmektedir.

6

 Ondan son-



ra yazılan Tefsir Usulü eserlerinde sufilerin bu yorumlarına tefsir demeyen 

yok gibidir. Son yüzyıllarda ise bunun bir sorun olmaktan çıktığını görüyoruz. 

Kanaatimizce olması gereken de budur; zira fıkıh, kelam, felsefe vs. uleması-

nın Kur’an ayetlerine getirdikleri yorumlar ne kadar tefsirse mutasavvıfların 

yorumları da o kadar tefsirdir. Onların tefsirlerinde hem isabetli hem de hata-

lı noktalar bulunduğu gibi, mutasavvıfların tefsirlerinde de benzer durumlar 

söz konusudur.

Tasavvuf erbabının Kur’an ayetlerine getirdikleri yorumlara tefsir demekle 

sorun bitmemiş, bu tür tefsirin hangiIsimle anılacağı veya tefsirin sistematik 

tasnifinde bunun hangi tür tefsire karşılık geleceği hususundafarklı tercih-

ler yapılmıştır. Keza tefsirin bu türünün tarifinde ve tasnifinde de birtakım 

farklılıklar ortaya çıkmıştır.Modern zamanlarda tefsir türlerini tasnif eden ilk 

usulcülerden olan Zerkânî (1367/1948), sufilerin tefsirinin 

(

ةيفوصلا ريسفت



işârî 

tefsir(

ةراشإاب / يراشلإا ريسفتلا)diye isimlendirildiği kanaatindedir.

7

O,tasnifte riva-



yet  tefsiri  (

روثأملاب  /  ةياورلاب  ريسفتلا)  vedirâyet  tefsirinden(يأرلاب  /  ةياردلاب  ريسفتلا)sonra 

Kur’an tefsirinin üçüncü türü olarak kabul ettiğibu tefsiri,

8

“Kur’an’ın, sülük 



ve tasavvuf erbabına açılan gizli bir işaret sebebiyle zahirinin dışında kalacak, 

fakatzahiri manasıyla uzlaştırılabilecek şekilde tevil edilmesidir.”cümlesiyle 

tarif etmektedir.

9

Zehebî (ö. 1399/1978) ise, Tefsir tarihine ilişkin meşhur eserindeSufile-



rin Tefsiri (

ةيفوصلا ريسفت) ve Sûfî Tefsir (يفوصلا ريسفتلا) tabirlerini kullanır.

10

O, bu 


tefsiri, sahâbe ve tâbiîn rivayeti, tedvin, müstakil bir ilim dalı olma, görüş-

leri  senetsiz  zikretme  merhalelerinden  sonra  gelen  aklî  tefsir  merhalesin-

de  ortaya  çıkan  tefsir  çeşitlerinden  biri  olarak  görür.  Ona  göre,  tefsirin  bu 

döneminde,dilciler, mezhepçiler, felsefeciler, tarihçiler, fıkıhçılar vebid’atçiler, 

Kur’an’ı kendi görüş ve nazariyeleri doğrultusunda yorumladıkları gibi, mu-

dirâsâti’l-Kur’âniyye, 

el-Medînetü’l-Münevvera: 

el-Memleketü’l-Arabiyyetü’s-Suûdiyye 

Vezâretü’ş-şuûni’l-Islâmiyyeve’l-evkâfve’d-da’veve’l-irşâd, ty, C. VI, s. 2309-15.

6

  Suyûtî, el-İtkân, VI, 2284.



7

  Zerkânî, Menâhilü’l-İrfân, II, 66.

8

  Zerkânî, Menâhilü’l-İrfân, II, 12.



9

  Zerkânî, Menâhilü’l-İrfân, II, 66.

10

  Muhammed Hüseyin ez-Zehebî, et-Tefsîrve’l-müfessirûn, Kâhire: MektebetüVehbe, ty, C. II, s. 



250-51.

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 159


tasavvıflar da insanları[iyiye] yöneltmeyi ve [kötülükten] sakındırmayı amaç-

layarak,  bazı  ayetlerden  kendi  meşreplerine,  riyazetlerine  ve  vecd  hallerine 

uygun düşecek manalar çıkarmışlardır.

11

 Onun bu açıklamalarına göre, sûfî 



tefsir aklî tefsirin, mutasavvıfın ayetleri tefsir ederken takip ettiği yöntem de 

tevilin bir türü olmaktadır.

Zehebî, tasavvufun nazarî ve amelîadlarıyla iki çeşidinin bulunmasından 

ve bunlardan her birinin Kur’an tefsirine etkilerinin olduğundan hareketle, 

Sufitefsiri ikiye ayırır. Bunlardan birincisi olan Nazarî Sûfî Tefsiri (

يفوصلا ريسفتلا 

يرظنلا), bazı mutasavvıfların Kur’an’dan kendi nazariyeleri ve öğretileri para-

lelinde çıkardıkları, ancak ayetlerin dinen desteklenen ve Arap dili tarafından 

onaylanan  zahirinin  dışında  kalan  anlamlardır.

12

Feyzî  /  İşârîSûfî  Tefsir  (

ريسفتلا 

يراشلإا وأ يضيفلا يفوصلا) ise, “Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinin, sülük erbabına açılan 

bazı gizli işaretler gereğince, zahirlerinin zıddına olacak, fakat kastedilen za-

hirleriyle uzlaştırılabilecek şekilde tevil edilmesidir.”

13

Zehebî dinen meşru olan işârî tefsire örnek olarak Âlûsî’nin (1270/1853), 



Rûhu’l-maânîadlı  tefsirinde  ayetlerin  zahirlerine  uygun  bütün  yorumlardan 

sonra zikrettiği işârî yorumları göstermektedir.

14

Bizim yukarıda bunun irfânîte’vîl olduğunu belirtmemiz, onun bu değer-



lendirmesine mutabık düşmektedir.

Ismail Cerrahoğlu, Tasavvufî (Sûfî) Tefsir ismini kullanarak, bu tür tefsiri 



Nazarî Sûfî Tefsir ve İşârî Sûfî Tefsir şeklinde ikiye ayırmaktadır. Cerrahoğlu’na 

göre,  nazarî  sûfî  müfessirler,Kur’an’ı,tetkiklerine  ve  felsefi  görüşlerine  da-

yandırıp arzu ettikleri şekilde manalandırmışlar, kendi arzu ve tahayyülleri-

ne göre keyfi olarak tevil etmişler, ondan kendi anlayışlarına uygun anlamlar 

çıkarmaya uğraşmışlardır. Işârî Sûfî Tefsirise, Kur’an’ı, zahir manası ile bağ-

daştırılabilen,  sülük  erbabının  bilebileceği  birtakım  anlamlara  ve  işaretlere 

göre  tefsir  etmektir.  Sufiler,  yaptıkları  ibadetler  ve  riyazât  sonucunda  bazı 

ayetlerle ilgili olarak kalplerine doğan manaları remiz ve işaret yoluyla ifade 

etmişler, ayetlerin işaretinden hareketle çıkardıkları bumanalara da tefsir de-

ğil, işâret adını vermişlerdir. Bunun için onların tefsirine işârî tefsir adı veril-

miştir. Nazarî Sûfî Tefsir, sufinin zihninde beliren bazı ilmi mukaddimelere 

dayanırken, Işârî Sûfî Tefsir, sufinin ruhi riyazetine dayanır. Bu tefsir türleri-

11

  Zehebî, et-Tefsîrve’l-müfessirûn, I, 104-09.



12

  Zehebî, et-Tefsîrve’l-müfessirûn, II, 251-52.

13

  Zehebî, et-Tefsîrve’l-müfessirûn, II, 261.



14

  Zehebî, et-Tefsîrve’l-müfessirûn, I, 256-57.



160  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

nin ilkinde Kur’an ayetleri sufinin verdiği manaları teyit etmek için kullanılır, 

verilen mana ayetlerin zahiri ile alakasızdır ve sufi ayetlerin bunlardan başka 

bir mana taşımadığını söyler; ikincisi ise, bu mahzurlardan hiçbirini taşımaz, 

sufi ayetlerin kendi verdiği manalardan başka manalar taşıdığını da söyler.

15

Muhsin Demirci, Zehebî’yeatfen şu tarifi yapmaktadır: “Işârî tefsir, yalnız 



tasavvuf erbabına açılan birtakım gizli anlamlar ve işaretler yoluyla Kur’an’ı 

açıklamak demektir. Buna göre, söz konusu tefsir sufinin kendi bireysel fikir-

lerine değil, bulunduğu makam itibariyle kalbine doğan ilham ve işaretlere 

dayanmaktadır.”

16

Sonuç olarak, ülkemizde daha çok “Işârî Tefsir” adıyla meşhur olan, fakat 



literatürde “Tasavvufî Tefsir”, “Sûfîce Tefsir” veya “Sûfîlerin Tefsiri” adıyla bi-

linen bu yönelimde, ayetlerin, tasavvuf ekollerine ait nazariyeler ya da ariflere 

bahşedilen marifet (sezgi, keşif, ilham vb. ledünnî bilgiler, ilâhî esrar ve haki-

katler) doğrultusunda tevil edilmesi esastır. Bu tefsirin nazariyelere dayanan 

kısmına “Nazarî Tasavvufî Tefsir”, marifete dayalı kısmına da “Işârî Tasavvufî 

Tefsir” adı verilir.



Yüklə 6,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   59




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin