Eylül 2016 İstanbul/Türkiye


- Altın Orda ve Türk Tasavvufu



Yüklə 6,61 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə4/59
tarix18.01.2017
ölçüsü6,61 Mb.
#5811
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   59

2- Altın Orda ve Türk Tasavvufu

Cengiz imparatorluğunun ki içlerinde önemli oranda putperest Türk ka-

bilelerini de barındırıyordu, Islamlaşması süreci, 13. yüzyıl ortalarından 14. 

yüzyıl  başlarına  kadar  yarım  asır  kadar  bir  zaman  içerisinde  Türk  tasavvu-

funun muvaffakiyeti olarak gerçekleşmiştir. Ilhanlı sahasında da Islamlaşma 

konusunda yine Türk mutasavvıflarının etkin bir rol oynadığını biliyoruz. Bu 

mutasavvıfların da heteredoks (gayr-i sünni) inanışlara sahip oldukları bilin-

mektedir.

21

Cengiz ulusları içerisinde en batıda yer alan Altın Orda hanlığının daha 



kurulduğu  dönemden  itibaren  devlet  içerisinde  gücünü  giderek  artıran  bir 

Müslüman fırkasının varlığından söz edebiliriz. Batu zamanından başlayarak 

Müslümanlar  büyük  saygı  ve  himaye  görmüşlerdir.

22

  Müslümanlar  Cengiz 



imparatorluğunun kalan kısmında daha güçlü olan Hıristiyan fırkası ile bu 

sahada daha çetin bir rekabet hâlinde idiler. Berke ve Sartak arasındaki iktidar 

savaşı bir anlamda Müslüman fırkası ile Hıristiyan fırkası arasında yaşanmış-

tır.  Bu  rekabet  hızla  Müslümanların  lehine  gelişecek,  Berke’den  başlayarak 

Cengiz ulusları içerisinde en erken Islamlaşan Cuci Ulusu olacaktır.

Döneme tanıklık eden Cûzcanî, Batu’nun kardeşi Berke’nin her ne kadar 

bizzat babası Cuci’nin tercihi ile Müslümanlık üzere yetiştirildiğini

23

 söylese 



de bu pek mümkün görülmüyor. Ancak onun dayandığı unsurlar ve tâbiiye-

tine düşen kavimlerin söz konusu Müslüman fırkası ile yakın olduğu söyle-

20

  İbn Battûta, s. 316-317.



21

  Bkz. Mustafa Uyara.g.m., s. 214 vd.

22

  A. Yu. Yakubovskiy, Altın Orda ve Çöküşü, Çev. H. Eren, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 



1992, s. 32- 33.

23

  Minhâc-ı Sirâc el- Cûzcânî, Tabakât-I Nâsırî (Moğol İstilasına Dair Kayıtlar), Çeviri ve Notlar: 



Mustafa Uyar, Ötüken Yayınları, Istanbul, 2016, s. 181- 182. 

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 39


nebilir. Cûzcânî’nin onun ordusunda dini ibadetlerini rahatça gören 30 bin 

Müslüman’ın varlığına işaret etmesi bununla ilgilidir. Batu’nun yerine geçen 

oğulları Sartak ve Ulakçı’nın birbiri ardınca ölmeleri bu Müslüman fırkası-

nın devlet içerisinde yer etme mücadelesinin sonucu olabilir. Yine bu konuda 

Cûzcanî’nin Sartak’ın Mengü Han tarafından zehirlendiğini iması

24

 bu ölüm-



lerin normal ölümler olmadığına bir işaret sayılabileceği gibi, Berke’nin de 

içinde olduğu ve söz konusu bu Müslüman fırkasının dâhil olduğu bir saray 

entrikası ile daha da mümkün görülüyor.

Berke Han, 1256 yılında hanlık tahtına çıkmıştır. Hanlık makamına gelme-

den  önce  Hârezm’de  bulunduğu  sırada  Islâm  ulemasından  Şeyh  Seyfeddin 

Bâherzî ile irtibat kurmuş ve onun tesiri ile Müslüman olmuştur. O Cengiz’in 

Hârezm’i istilası sırasında direnirken ölen Şeyh Necmeddin Kübrâ’nın halefi 

olarak bilinmektedir.

25

 Han’a uyarak eşi Çiçek, küçük kardeşi Tugay Timur ve 



diğer devlet adamları da Islâmiyet’i kabul ettiler. Müslüman olduktan sonra 

Berke Han, Bağdat’taki Abbasi Halifesinin dini hâkimiyetini kabul etti ve sü-

rekli olarak halifeyle yazışmalarda bulundu.

26

Bu dönemde Altın Orda ahalisi üzerinde esas etkili olan tarikat yine Ye-



sevîlik idi. Hârezm’de bu işlevi üstlenen Yesevîlik merkezi ise Bakırgan yahut 

Bakırgan-Ata şehri olmuştur. Göçebe bozkır ahalisi nüfus bakımından Altın 

Orda  sahasında  çoğunluğu  oluşturmuyordu.  Buna  karşın  orta  ve  aşağı  idil 

boyunda  Bulgar,  Kazan,  Saray  bölgesi,  Kırım’ın  kıyı  şehirleri,  Kafkasya’nın 

kuzey bölgeleri ve nihayet yüksek bir ziraat kültürüne sahip bulunan Hârezm 

bölgesi Altın Orda devleti sınırları içerisinde kalabalık yerleşik unsurları bün-

yesinde barındırmaktaydı

27

. Ancak Altın Orda’nın bu yerleşik ahalisi, askeri 



unsurlarını oluşturan göçebeler ile medeniyet bakımından bir tenakuz oluş-

turmamış olması ilginçtir. Sadece devletin kuruluş dönemi sırasında gözlem-

lenebilen  göçebe  yönetici  seçkinler  ile  bu  yerleşik  nüfus  arasında  yaşanan 

zıtlaşma-ayrışma  kısa  sürede  ortadan  kalmış,  ziraatçı  ve  hayvancı  iktisadiya-

tı birleştiren bir ortak zemin meydana çıkmıştır. Bunu büyük oranda temin 

24

  Cûzcânî, a.g.e., s. 186.



25

  Bakarzî’nin  Berke  Han’ın  Müslümanlaştırılmasındaki  rolü  için  bkz.  Jean  Richard,  “La 

Conversion  de  Berke  et  les  Debuts  de  I’Islamisation  de  la  Horde  d’Or”,  Revue  des  Etudes 

Islamiques, XXXV (1967), 173-178.

26

  Kafalı, s. 54-55



27

  A. Yu. Yakubovskiy, Altın Orda ve Çöküşü, Çev. H. Eren, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 

1992, s. 57.


40  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

eden kuşkusuz Türkleşme ve Islamlaşma sürecinin de arkasındaki itici güç 

olan,  Türk  tasavvufudur.  Türk  tasavvufu,  etnik  ve  sosyal  yönden  ayrı  olan 

Kıpçaklarla Moğolları, Hârezm ile Bulgar’ı aynı potada eritmeyi başarmıştır.

Kırım ve Astarhan bölgesi Islamlaşma sürecinde Anadolu ve Mısır’ın dini 

ve ticari üssü durumuna gelecektir. Tuda Münge Han zamanında 1287 yılın-

da Kırım’da Salgat’ta yapılan Memluklerden Sultan el-Melik el-Mansur adına 

yapılan camii buna iyi bir örnektir. Yine bu dönemde artan Türk tasavvufu-

nun etkisi ile Müslüman olan han, dervişane bir hayatı tercih ederek tahtan 

çekilmiştir.

28

 Islamlaşma siyasetinin devlet siyasetine dönüştüğü Özbek Han 



devrinde  1314  yılında  aynı  Salgat  bölgesinde  yapılan  camii  ve  medrese  bu 

siyasetin somutlaştığı anıtsal eserlerdir.



C- Anadolu’nun Deşt-i Kıpçak İle Dini İlişkisi

Anadolu’nun Deşt-i Kıpçak ile ilişkisi, başka bir ifade ile Anadolu Selçuk-

luları’nın Altın Orda ile teması 1243 Kösedağ felâketinden iki yıl sonrasına 

denk gelir. Gıyâseddin Keyhüsrev, Şemseddin Isfahânî’nin başkanlığında bir 

heyeti  Batu  Han’a  göndermiştir.  Bundan  Iran  Moğollarının  tahakkümünü 

dengelemeyi uman Sultan, bu sayede Klikya Ermenilerine karşı askeri faali-

yette bulunma iznini de alabilmiştir. Anadolu Selçukluları artan Ilhanlı baskısı 

karşısında, Altın Orda-Memluk ittifakını kendi çıkarlarına uygun buluyorlar-

dı. Ancak Selçuklu yönetiminin bu uğurdaki gayretleri çoğu kere Ilhanlıların 

Anadolu’ya yönelik baskı ve öfkesini daha da artırmaktan başka bir işe yara-

mamıştır. Deşt-i Kıpçak ile ilişkiler, II. Izzeddin Keykavüs’ün 1249’dan sonra 

kardeşleri ile ortaklaşa yürüttüğü saltanatı zamanında en üst seviyeye çıka-

caktır. O, kardeşleri ile sürdürdüğü iktidar kavgasında,  Ilhanlılara karşı hep 

bir dış destek arayışında olmuştur. Içeride de halkı kendi etrafında toplamaya 

hizmet edeceğini umduğu gazayı öne alan bir manevi iklim, siyasi çıkarlarına 

daha  uygun  bulunuyordu.  Bu  yüzden  dönemin  Selçuklu  sultan  namzetleri 

içerisinde Türkmenlere ve onların manevî önderleri mutasavvıflara en yakın 

olan kişi haliyle yine II. Izzeddin Keykavüs idi. Ne var ki, onun bu yöndeki 

faaliyetleri tersine siyasi sonunu hazırlamış, 1262 yılında Ilhanlılar karşısında 

yenilerek Bizans’a sığınmak zorunda kalmıştır. Bu dönem, aynı zamanda Altın 



Orda-Memluklu ittifakı ile İlhanlı-Bizans itilafının yarattığı rekabetin en yoğun 

yaşandığı bir dönem olarak da belirginleşir. Bu ittifak düzeni, Türk tasavvufu-

28

  Mehmet Alpargu, Nogaylar, Değişim Yayınları, Istanbul, 2007, s. 16-17.



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 41


nun da etkinlik alanını genişletmesine imkân vermiş olmalıdır. Sultan Keyka-

vüs’ün siyasi mücadelesi de ilginç bir şekilde Türk tasavvufunun etkinliğini 

daha da geliştirecek siyasi bir zemin hazırlamıştır. Şöyle ki, sığındıktan sonra 

Bizans’ın Enez’de (Ainos) hapse koyduğu sultan, Berke Han’ın Emir Nogay 

kumandasında  gönderdiği  ordunun  Balkanları  istilâsı  esnasında  kurtulma 

şansı bulacaktır. Berke Han’ın baskısı karşısında kurtarılan ve maiyeti ile bir-

likte Saray şehrine götürülen sultana yine han tarafından Suğdak bölgesi iktâ 

olarak  bırakılmıştır.  Bu  siyasi  şartlar  altında  Anadolu’nun  bazı  ileri  gelen-

lerinin Keykavüs ile bağını korumuş oldukları görülüyor. Mesela bunlardan 

Sâhib Ata, Selçuklu iktidarını ele geçirmiş olan Muineddin Pervâne tarafından 

Keykavüs ile irtibatta olduğu iddiası ile Osmancık kalesine hapsettirilmiştir. 

Anadolu’da Keykavüs’ün temsil ettiği milli çizgiye yakın olan unsurlar, Bay-

bars’ın 1277 yılında Anadolu seferinden dönmesinden sonra durumun kendi 

aleyhlerine dönmesi karşısında artık Batı Anadolu’daki uç bölgelerine çekil-

mişlerdir.

29

 Bu şekilde uç bölgeleri, hem siyasi, hem coğrafi ve hem de manevi 



olarak Deşt-i Kıpçak’la ilişkilerin üssü durumuna gelmiştir. Bu dönemde uç-

larda kendini yeniden üreten Türk tasavvufu, hem Anadolu’da ve hem Deşt-i 

Kıpçak’ta siyasi gelişmeleri yönlendiren itici manevî güç olacaktır. Altın Orda 

adına  yürütülen  bütün  bu  askeri  ve  dini  faaliyetlerin  başında  Emir  Nogay 

bulunuyordu ki Sarı Saltuk ile birlikte onun üzerinde özenle durmak gerekir.

D- Emir Nogay ve Sarı Saltuk’un İslamlaşmadaki Rolü

1- Emir Nogay

Türk  tasavvufunun  Anadolu  ve  Deşt-i  Kıpçak’taki  ortaklığı,  Ilhanlılara 

karşı Altın Orda-Memluk siyasi ittifakının yarattığı vasatta gelişmiştir. Berke 

Han  zamanında  başlayan  bu  ittifakın  gaza  kültürü  ile  birleşerek  Hıristiyan 

Ortodokslara yönelmesi bilhassa Emir Nogay’ın Altın Orda’da kırk yılı bulan 

iktidarı zamanında olmuştur diyebiliriz. Ilk olarak Berke Han zamanında Hü-

lagü’ye karşı yürütülen savaşlarda kendini gösteren Emir Nogay, 1262- 1266 

yılları arasında Ilhanlı ve Bizans seferlerinde bizzat ordunun başında bulun-

muştur.

30

 Memlukler ile ittifakın da hararetli bir savunucusu olarak ülkenin 



29

  Osman Turan, a.g.e., s. 458-590.

30

  Bertold  Spuler,  İran  Moğolları:  Siyaset,  İdare  ve  Kültür,  İlhanlılar  Devri,  1220-1350,  Çev.  C. 



Köprülü, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1987, s. 79.

42  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

dış siyasetini belirleyerek Altın Orda Hanlığı’nın Mısır ve Anadolu ile yakın 

temasında başlıca rolü oynamıştır. Bununla bağlantılı olarak Emir Nogay, Al-

tın Orda içerisinde Islâm fırkasının uzun bir süre de reisliğini yürütmüştür. 

Onun  çevresindekilerin  Deşt-i  Kıpçak’ta  giderek  yönetimi  ele  geçirmesi  ve 

buna karşı oluşan tepkilerin doğurduğu feodal savaşların ideoloji ihtiyacını, 

Türk tasavvufu kolayca karşılamaktaydı. Feodal kavga kızıştıkça dini atıflarn 

daha sıklık kazandığı bu süreçte, Türk tasavvufu, Altın Orda sahasında vücut 

bulan Tatar, Nogay, Özbek, Kazak gibi bütün etnik oluşumların kimliğinin ayırt 

edici özelliği olmaktaydı. Içeride Müslüman fırkasına öncülüğüyle kabileler 

arası iç iktidar kavgasını kendi lehine çeviren Emir Nogay, dışarıda da Bizans 

ve Rus Kinezlerine karşı sert tutumu ile Islamlaşma yönünde dönüşümünü 

hızlandırmıştır. Başta Mangıtlar olmak üzere onun dayandığı kabileler, daha 

çok ticaret yolları güzergâhında aşağı Idil boyu ve Astarhan çevresinde ya-

yılmış  olmaları  sebebiyle  Islâmî  etkilere  daha  açık  bir  durumdaydı.  Ayrıca 

iktidarı devrinde Emir Nogay’ın öz yurdu, Bizans ucunda yer alıyor ve Özi 

(Dineper) ırmağına kadar uzanıyordu. Hükümet merkezi ise Tuna ırmağının 

ayağında bulunan yeni adı Dobruca olan Isakçı kasabası idi.

31

 Tokta Han ile 



giriştiği mücadeleyi kaybeden Altın Orda’nın bu kudretli emiri, 1299 yılına 

yakın bir tarihte öldürülmüştür. Nogay’ın ölümü Altın Orda’nın Bizans ucun-

daki faaliyetlerini aksatacaktır. Kudretli zamanında onun organizasyonunda 

yer alan 7 bin kişilik paralı Alan askerinin Bizans hükümeti tarafından acilen 

kiralanmış olması yanında bazı Katalan ve Türk paralı askerlerini de hizme-

te alması Batı Anadolu’da Türk ilerleyişinin kritik yıllarına denk gelir. An-

cak Bizans, bu artan maliyeti karşılayabilecek durumda değildi. Bu sıralarda, 

akıncı veya paralı asker olarak faaliyet gösteren Türk askeri birlikleri, Aydın 

hanedanından Umur Gazi ve Osmanlı hanedanından Orhan ile oğlu Süley-

man Paşa gibi güçlü liderlerin yönetiminde birleştiler. Bu birliklerin içerisin-

de Emir Nogay’ın dağılan birlikleri de bulunuyordu. Onun adını alacak olan 

birliklerin bir kısmı 14. yüzyılda Balkanlardaki siyasi gelişmelerde belirleyici 

bir rol üstlenmişlerdir. Bulgaristan’da Şişman oğullarının (Şişmanid) yükse-

lişi Moldovya’da Dobruca’da prensliklerin kuruluşu bölgede Emir Nogay’ın 

dağılan birliklerinin (Kuman-Nogay) yayılması ile ilgilidir.

32

 Emir Nogay’dan 



31

  Mustafa Kafalı, Altın Orda Hanlığının Kuruluş ve Yükseliş Devirleri, Istanbul Üniversitesi Edebiyat 

Fakültesi Yayınları, Istanbul, 1976, s. 58- 61.

32

  Inalcık, a.g.m., s. 339.



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 43


başlayarak  uç  geleneğinin  Deşt-i  Kıpçak’taki  en  belirgin  temsilcileri  olarak 

görebileceğimiz Nogayların etnik oluşumunda bu durumun belirleyici oldu-

ğunu söyleyebiliriz. Nogaylar, Edige Destanı ile daha sonraki dönemlerde de bu 

geleneğe uygun edebi ürünleri üretmeye devam etmişlerdir.

33

2- Sarı Saltuk

Anadolu ile Deşt-i Kıpçak arasındaki dini ilişkinin anlaşılmasında önemli 

şahsiyetlerden biri de Sarı Saltuk’tur. O, Barak Baba, Otman Baba gibi mürit-

leri ile Anadolu inanç tarihinde büyük bir iz bırakan bu kalenderi dervişlerin 

en önde gelenlerindendir. Köprülü, onu Hacı Bektaş gibi Yesevilik ile bağlantılı 

olarak değerlendirir.

34

 Anadolu ve Rumeli’nde on iki mezarı olduğu bilinen 



Sarı Saltuk’un hayatı ile ilgili çeşitli rivayetler olsa da Izzeddin Keykavüs’le 

ilişkili olan rivayetlerin büyük oranda gerçeği yansıttığı söylenebilir. Nitekim 

kadim Türk geleneklerine düşkünlüğü ile bilinen Cem Sultan’ın, onun tür-

besini ziyaret esnasında dinleyip Ebülhayr Rûmî’ye kayda aldırdığı Saltuknâ-



me’de  onun  1262’den  önceki  hayatı  belirsizdir.

35

  Keykavüs’un  1262  yılında 



Bizans’ın  Enez’deki  hapishanesinden  Emir  Nogay’ın  marifetiyle  kurtarıl-

masından sonra Altın Orda hanı Berke’nin sultana iktâ olarak verdiği Kefe 

ve  Salgat  bölgesine  yerleştirilen  Türkmenler  arasında  manevi  nüfuzu  yük-

sek Sarı Saltuk’un da olduğu anlaşılıyor. Bu dönemde Ilhanlıları ve onların 

Anadolu’daki yöneticisi Muineddin Pervâne’yi Keykavüs’un siyasi gücü kadar 

maiyetindeki manevi nüfuzu yüksek Türkmen babalarının da rahatsız ettiği-

ni tahmin edebiliyoruz. Salgat bölgesi bu tarihlerde Islamlaşmanın merkezi 

hüviyetini kazanmış görünüyor. Aynı zamanda Deşt-i Kıpçak ile Anadolu ve 

Mısır hattında gelişen ilişkilerin de üssü durumundaydı. Tuda Müngge Han 

zamanında 1287 yılında Kırım’da Salgat’ta yapılan Sultan el-Melik el-Mansur 

adına yapılan cami bu dönemde artan Türk tasavvufunun etkisini göstermesi 

bakımından önemlidir.

36

Keykavüs’ün 1279 yılında burada vefat etmesinden sonra gerçek hamile-



ri olan Emir Nogay’ın karargâhı Ishakçı/Dobruca’ya dönmüştür. Burada bir 

33

  Andrea Schmitz, Edige Destanı: Bir Kahramanlık Geleneğinin İçeriği, Oluşumu ve Etkileri, Çev. C. 



Bulut, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, Izmir, 2004.

34

  Köprülü, İlk Mutasavvıflar, s. 54-59.



35

  Bkz.  Ebü’l-Hayr-ı  Rûmî,  Saltuk-nâme,  I-II-III,  Haz.  Şükrü  Halûk  Akalın,  Kültür  Bakanlığı 

Yayınları, Ankara, 1987.

36

  Mehmet Alpargu, Nogaylar,  s. 16-17.



44  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

süre yaşadıktan sonra 1293 veya 1298 yılında ölmesi ardından, bizim de ziya-

ret etme fırsatı elde ettiğimiz bugünkü türbesinin bulunduğu Babadağı’nda-

ki  zaviyesine  gömülmüştür.  Machiel  Kiel,  Yûsuf  b.  Ismâil  en-Nebhânî’nin, 

Câmi’u  Kerâmâti’l-evliyâ  adlı  eserinde  kaynak  olarak  gösterdiği  Kemâleddin 

Muhammad Serrâc er-Rifâî’nin 715’te (1315) yazmış olduğu Tüffâh’ü’l-ervâh 

adlı eserine dayanarak yeni bilgiler ortaya koymaktadır. Sarı Saltuk (Saltuk 

et-Türkî), 1298 yılında vefat ettiğinde, zaman zaman inzivaya çekildiği dağın 

yakınlarına gömülmüştür. Mensuplarının onun adına yaptırdığı zâviye sebe-

biyle burası Babadağı olarak adlandırılmıştır.

37

 

Sarı Saltuk ve ona bağlı Türkmenler, Keykavüs’un emrinde teşekkül et-



tikleri yeni il ve yaşadıkları mücadeleli hayat dolayısıyla ona nispetle Gaga-

vuz diye anılmışlardır. P. Wittek’in, Gagavuzların kökeni hakkında Yazıcıoğlu 

Ali’nin Selçuknâme’sine dayanarak geliştirdiği “II. Izzeddin Keykavüs  ve  Sarı 

Saltuk    ile  Balkanlar’a  geçen    Selçuklu    Türklerinin  Hıristiyanlaştırıldığı” 

görüşü,  tarihi  gerçeklerle  büyük  oranda  uyuşmaktadır.  Nitekim  Keykavüs 

henüz hayatta iken oğlu Melik, Konstantin adıyla Hıristiyanlaştırılmış bulu-

nuyordu.


38

 Keykavüs ile birlikte hareket eden topluluğun 12 bin kişi olduğu 

rivayet edilmektedir. Sarı Saltuk’un başlarında olduğu bu Türkmenlerin bir 

kısmının daha sonra Ece Halil ile birlikte 1300 yılında Çanakkale boğazını 

geçerek Karasi Beyliği sahasına döndükleri rivayet edilmektedir.

39

 Bu durum, 



bu dönemde Deşt-i Kıpçak ile Anadolu’nun ortak bir manevi coğrafyaya dön-

düğünü  gösterdiği  gibi  aynı  zamanda  Anadolu’da  çok  sayıdaki  Sarı  Saltuk 

mezarlarını da izah eder. Bu göçlerin, Emir Nogay’ın ölümünün hemen ardın-

dan vuku bulması, onun yönettiği, Deşt-i Kıpçak’tan Balkanlara kadar yayılan 

Türk tasavvuf hareketinin bu yöndeki etkinliğini yitirdiğine işaret etse de Os-

manoğulları ile etkinliğin yönü Batı Anadolu’dan Balkanlara doğru yeniden 

örgütlenecektir.

1334  yılında  Bizans  imparatorunun  kızı  olan  Özbek  Han’ın  eşi  Beylûn 

Hatun’un kafilesi ile Istanbul’a seyahat eden Ibn Battuta’da yolculuğu esna-

37

  Sarı Saltuk’un tasavvufî kimliğine ait bilgiler de içeren bu kaynağa göre mürşidi Şeyh Mahmud 



adında  bir  zat  olup  Şeyh  Ahmed  er-Rifâî’nin  Irak  Ümmüubeyde’deki  tekkesinden  feyiz 

almıştır.  Şeyh  Mahmud’un  himmetiyle  Sarı  Saltuk  kâfir  topraklarını  dolaşarak  oradakileri 

Müslüman yapmıştır. Machiel Kiel, “Sarı Saltuk”, TDVİA, cilt 36, s. 147-150.

38

  Paul Wittek, “Yazijioghlu Ali on the Christiyan Turks of the Dobruja”, BSOAS, XIV/ 3 (1952), 



pp. 639- 668.

39

  Turan, a.g.e., s. 581.



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 45


sında gidiş ve dönüşünde Baba Saltuk diye zikrettiği Sarı Saltuk’un zaviyesini 

ziyaret etmiştir. Deşt-i Kıpçak’tan Bizans hududuna doğru bozkırda on sekiz 

günlük mesafede olduğunu belirtir. Ibn Battuta, onun keşif sahibi, olağanüstü 

güçlere sahip kerametli biri oluşuyla ilgili kendi itikadına uymayan rivayetleri 

dinlemiştir. Bölge ve kasaba onun zamanında artık Baba Saltuk ismiyle anı-

lıyordu.


40

E- Özbek Han ve İslamlaşma

Özbek han zamanı (1313- 1341), Islamlaşma siyasetinin kesin bir devlet 

siyaseti haline geldiği bir dönemdir. Emir Nogay zamanında Kırım’da Salgat-

Ishakçı batı yönünde Bizans ucuna kayan Islamlaşma, onun 1299’da öldürül-

mesi ardından yine Salgat merkez olmak üzere Saray/Astarhan yönünde do-

ğuya kayacaktır. Cuci Ulusu’nun Konfederatif yapısından kaynaklanan feodal 

iç çekişmelerin neden olduğu “bulkak” (kargaşa) ortamına son vermek için 

merkezi bir düzen kuran Özbek Han, devletin doğu kanadı Gök Orda’ya son 

vererek devleti tek bir Orda çatısı altında birleştirmiştir.

41

 Daha çok doğudaki 



gelişmelerle uğraşılan bu süreçte onun Türkistan ve Hârezm’in Müslüman 

ruhanilerinin  desteğine  kuşkusuz  çok  daha  fazla  ihtiyacı  vardı.  Bu  şekilde 

Özbek  Han  etrafında  örülen  efsaneler,  onu  mistik  bir  ruhaniye  dönüştür-

müştür.


42 

Bu süreç aynı zamanda doğrudan Özbek etnik oluşumunu açıklar 

niteliktedir. 

Bu dönemde Müslüman hareketinin sözcülüğünü ise, Özbek Han’ın Hâ-

rezm valisi olan Kutluğ Timur’un yürüttüğünü görüyoruz. Onun Ürgenç’te 

yaptırdığı minarenin kitabesinde kendisi için; “dinin güneşi, İslam dinin ve Müs-



lümanların büyüğü” sıfatını kullanıyordu. Aynı kişi Özbek Han’ın Müslüman-

ların desteğini alarak taht savaşını kazanmasını da temin etmiştir.

43

 Özbek 


Han’ın Islamlaşma yönündeki tercihi mutasavvıfların sahadaki zaferi idi. 

Ibn Battuta’nın bildirdiğine göre Özbek Han’ın başkenti Saray  şehrinde 

Malikîlerden Şemseddin el Mısrî ve Numaneddin el-Harezmî’nin tekkelerinin 

40

  İbn Battûta., s. 330- 331, 341.



41

  Mustafa Kafalıa.g.e., s. 124-29.

42

  Devin  DeWeese,  Altın  Orda  sahasındaki  Islamlaşmayı,  yerli  inanışlar,  tarihi  ve  destani 



rivayetlerle karşılaştırarak derinlemesine incelemiştir. Bkz. Devin DeWeese, Islamization And 

Native  Religion  in  the  Golden  Horde,  Baba  Tükles  and  Conversion  to  Islam  in  Historical  And  Epic 

Tradition, The Pennsylvania State University Pres, Pennsylvania, 1984.

43

  Yakuboskiy, a.g.e., s. 60, 112.



46  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

varlığı bize Altın Orda sahasında Islamlaşmanın seyri konusunda Mısır ve Ha-

rezm’i işaret etmesi bakımından önemlidir. Ayrıca, onun eserinde verdiği bil-

gilerin Anadolu ve Altın Orda sahasına ilişkin Türk tasavvufunun genişleme 

alanı olarak tanımlamamıza uygun eşit gözlem yapabilme imkânı sunduğunu 

söylemeliyiz. 

44

Altın Orda ahalisi üzerinde esas etkili olan tarikat Yesevîlik olmakla birlikte, 



Özbek han zamanında bu, daha belirgin bir mahiyet kazanmıştır.  Uluğ Beğ’in 

yazdığı Ulus-ı Erba’a adlı eserde Onun Müslüman olmasında Seyyid Ata isimli 

zatın adı geçer. Ötemiş Hacı ve Abdülgaffar’ın nakillerine göre de Hârezm ve 

Buhara taraflarından gelen Mecdüdin Şirvânî, Baba Tökles, Şeyh Ahmed ve 

Şeyh Hasan Gürgânî adlarında dört velinin adını verir.

45

 Bu velilerin Yesevilik’e 



mensup  oldukları  söylenebilir.  Harezm’de  bu  işlevi  Yesevîlik  merkezi  Bakır-

gan-Ata şehri üstlenmiştir. Bu şehir, Ahmed Yesevî’nin edebiyat sahasında ilk 

ve en tanınmış takipçisi olan Hâkim Süleyman Ata’nın adını taşır.

46

 Onun adı-



na izafe edilen ve Idil-Ural ve Türkistan Müslümanları arasında çokça okunan 

Bakırgan  Kitabı,  Yeseviliğin  Hârezm  üzerinden  bu  bölgelerdeki  manevi  hayat 

üzerinde  ne  derece  katkı  yaptığı  hakkında  bir  fikir  verecek  mahiyettedir.

47

 

Bu  dönemde  Türkçe  Kur’an  tercümeleri  yanında  Mu’inü’l-Mürid 



48

  gibi  dini 

tasavvufî eserlerdeki artış dikkat çekicidir. Bu edebi ve manevî canlanma Türk 

dili, edebiyatı ve kültürü için önemli bir evreyi oluşturur. Bu şekilde Özbek 

Han etrafında örülen efsaneler, doğrudan Özbek etnik oluşumunu açıklar ni-

teliktedir. 13. yüzyıl Hârezm sahasında Ali’nin Yusuf ile Züleyha’sı, gibi karışık 

dilli edebi mahsuller

49

 Hârezm bölgesinin Oğuz- Kıpçak boylarını barındıran 



44

  İbn Battûta Seyahatnâmesi, s. 342- 343.

45

  Kafalı, a.g.e., s. 81-82.



46

  M. Fuad Köprülü,  İlk Mutasavıflar, s.34-38.

47

  Süleyman Bakırgani hakkında bkz. Köprülü, Türk Edebiyat Tarihi, s. 203- 204; İlk Mutasavvıflar



s. 34-38, 85- 95. Ilk defa 1847 yılında Kazan’da ve daha sonra defalarca basılan bu eser, 12. 

ve 18. yüzyıllar arasında yaşamış Türk–Tatar sufîlerinden yirmi şaire ait yüz kırk üç şiirden 

oluşmaktadır. Eserin yaklaşık üçte biri Süleyman Bakırganî’nin şiir ve gazellerini ihtiva edi-

yor. Bakırgan Kitabıhaz. Ferit Yahin, Tatarstan Kitap Neşriyatı, Kazan, 2000, s. 23-24. Ayrıca 

eserin  Özbek  Türkçesi’ndeki  neşri  için  bkz.  Sulayman  Bokırgâniy,  Bâkırğan  Kitâbi,  Yazuvçi 

Neşriyatı, Taşkent, 1991.

48

  M.  Selcen  Çürük,  Mû’înü’l-Mürîd  (Giriş-Metin-Notlar-Açıklamalar-Dizin),  Yüksek  Lisans 



Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, 

Ankara-2005. 

49

  Köprülü,  Türk  Edebiyatı  Tarihi,  s.  235;  Ali  Cin,  “Karışık  Dilli  Eserlerden  Ali’nin  Yûsuf  ve 



Züleyhâ Hikâyesi”, Turkish Studies, Volume 5/1 Winter 2010, 200-236.

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 47


karmaşık yapısı kadar Anadolu ve Deşt-i Kıpçak’ın tesirinde kaldığı ortak ma-

nevi ve kültürel etkiye de işaret eder. Özbek Han devrinde Salgat’da yapılan 

cami ve medrese onun siyasetinin somutlaştığı anıtsal eserlerdir. 1314 tari-

hinde kare bir zemin üzerine kurulan Özbek Han Camii, ahşap oyma kapısı ile 

eşsizdir. 2014 yılında 700. Kuruluş kutlamalarına katıldığımız bu eserin ya-

nında 1333’te tamamlanan İncibek Hatun Medresesi ile birlikte açık bir şekilde 

Anadolu’da Selçuklu çağı Türk eserlerini andıran bu eserler, Deşt-i Kıpçak ile 

Anadolu kültürel etkileşimine delalet eder.



Yüklə 6,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   59




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin