Genelde her toplumda,duygusal dengesizlik gösteren bir çok


c- UyuĢturucu madde kullanmak



Yüklə 4,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə15/28
tarix21.04.2017
ölçüsü4,8 Kb.
#15082
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   28

c- UyuĢturucu madde kullanmak 
 
TCK  404.  maddenin  2.  fıkrasında  belirtilen  "uyuĢturucu 
maddeleri  kullananlar"  denmek  suretiyle,  uyuĢturucu  maddenin 
cinsi,  kullanma  Ģekli  ne  olursa  olsun  bir  ayrım  yapılmaksızın 
uyuĢturucu maddeleri kullanmak bir suç olarak kabul edilmiĢtir. 
 
UyuĢturucu  maddenin,  tıbbi  amaçlar  dıĢında  ve  doktor 
reçetesi olmadan, her türlü kullanımı suçtur (386). 
 
Kullanma  icrai  nitelikte  bir  "hareket"tir.  Bu  nedenle 
"ihmali"  bir  hareketle  kullanma  sözkonusu  olmaz.  Sigara  içilmek 
suretiyle uyuĢturucu madde kullanılan kapalı bir yerde bulunan ve 
çıkan  dumanlardan  duman  altı  olmak  suretiyle  bir  yerden 
çıkmayarak  ihmali  davranıĢta  bulunan  kimse,  uyuĢturucu  madde 
kullanmaktan suçlanamaz.  
 
Kullanma  hareketinin  sayısı  bakamından  bir  fark  yoktur. 
Ġster  ilk  defa  kullansın,  isterse  birçok  defa  kullanmıĢ  olsun, 
kullanma  hareketlerinin  çokluğu  veya  azlığı  suçun  oluĢması 
bakımından  önemli  değildir.  Tek  hareketle  de  iĢlenilebilecek  bir 
suçtur.  
 
UyuĢturucu  madde  kullanma  hareketinin  icra  edildiği  yer 
bakımından da, kanunumuz bir ayrım yapmamıĢtır. Failin ister  
(384) KURT,  s. 189,  190 
(385) "5. CD., 26.4.1983,  1098/1413", GÖZÜBÜYÜK,  s.686 
(386) GÜNAL,  s.155
 

evinde,  ister  umuma  mahsus,  umuma  açık  veya  üye  olanların 
giribileceği  bir  lokal,  klüpte  de  olsa  uyuĢturucu  maddeyi 
kullanmasıyla suç teĢkil etmiĢ olur. 
 
Ġçinde  uyuĢturucu  madde    bulunan  bir  sigarayı  birlikte  iki 
kiĢinin  içmesi  halinde,  her  bir  failin  hareketi,  müstakil  olup, 
herbiri bakımından ayrı ayrı kullanma suçu teĢekkül eder (387). 
 
TeĢebbüs
 
Doktrinde  kullanma  suçunun  hazırlık  hareketi  sayılan 
bulundurma  eylemi  de  kanun  gereği  müstakil  suç  sayıldığından, 
uyuĢturucu  madde  kullanma  ve  bu  amaçla  bulundurma  suçlarında 
teĢebbüsün  mümkün  olmadığı  ifade  edilmektedir  (388).  Günal  ise, 
hem  kullanma  hemde  kullanma  amacıyla  bulundurma  suçu  için  nakıs 
teĢebbüsün mümkün olabileceğini savunmaktadır (389).  
 
Ġçtima 
 
UyuĢturucu  madde  kullanan  kimsede  uyuĢturucu  maddeninde 
bulunması  halinde  iki  ayrı  suç  sözkonusu  olmaz.  Kullanma  ve 
bulundurma  iki  ayrı  hareket  gibi  görünülebilirse  de  kullanmaya 
dönük  amacı  tek  hareket  sözkonusudur.  Buna  karĢılık  uyuĢturucu 
madde  kullanmak  ve  baĢkalarına  temin  suçu  birarada  bulunabilir. 
Bu  takdirde  "fikri  içtima"  hükümleri  uygulanmayıp,  iki  ayrı  suç 
var kabul edilerek gerçek içtima kuralları uygulanmalıdır(390). 
 
UyuĢturucu madde kullanan kiĢi aynı zamanda uyuĢturucu madde 
temin  suçlarından  herhangi  birini  iĢlediği  takdirde  TCK'nun  79. 
maddesinin  tatbiki  mümkün  değildir.  Çünkü,  uyuĢturucu  madde 
kullanmak ve baĢkalarına temin etmek baĢka baĢka kanuni unsurları 
taĢıyan ve ayrı kasıtlara bağlı, müstakil suçlardır (391). 
_______________ 
(387) Yılmaz GÜNAL,  "UyuĢturucu madde kullanma suçları",  AÜSBFD,  c.XXII, y.1977,  sy.1-4,  s.65 
(388) KURT,  s.190 
(389) GÜNAL,  "a.g.m.",  s.67 
(390) GÜNAL,  "a.g.m.",  s.67 
(391) KURT,  s.191
 

 
Teselsül 
 
UyuĢturcu  madde  kullanma  suçları  teselsülü  de  kapsar.  Bu 
nedenle  değiĢik  zamanlarda  uyuĢturucunun  kullanılmıĢ  olması 
cezanın teselsülden dolayı arttırılmasına neden olmaz. 
 
Yargıtay  5.CD.  8.3.1988  gün  ve  331/1659  sayılı  kararında, 
esrar  kullanmak  suçunun  teselsülüde  kapsadığı  gözetilmeden 
sanıklar  hakkında    TCK'nun  80.  maddesinin  uygulanmasını  yasaya 
aykırı bularak hükmü bozmuĢtur. 
 
Kullanılan  uyuĢturucu  maddenin  birden  fazla  ve  değiĢik 
miktarda alınması da teselsülün uygulanmasını gerektirmez(392). 
 
Tekerrür 
 
UyuĢturucu madde suçlarından evvelce mahkum olanlar hakkında 
Ģayet  Ģartları  mevcut  ise  TCK'nun  81.  maddesi  uygulanmalıdır. 
Yabancı  mahkemelerce  verilmiĢ  uyuĢturucu  maddelere  iliĢkin 
kararlar TCK'nun 87/4. maddesine göre tekerrüre esas teĢkil eder 
(393). 
 
4- Manevi Unsur 
 
UyuĢturucu  madde  kullanma  suçları  kasıtlı  suçlardandır. 
Taksirle  iĢlenmesi  mümkün  değildir.  Kullanma  eyleminde  kullanma 
iradesini  açıklayan  genel  kast  yeterli  iken,  kullanma  amacı  ile 
bulundurma eyleminde, genel kastın yanında ayrıca özel kastın da 
bulunması gerekmektedir (394). 
 
Aksi  ispatlanmadıkça  uyuĢturucu  madde  bulundurma  kullanmak 
maksadıyla  bulundurmak  Ģeklinde  kabul  edilmelidir(395).  Aksi 
halde  Yargıtayca  hükmün  bozulması  yönüne  gidilmektedir.  Örneğin, 
5.  CD'nin  13.3.1991  tarih,  46  E.  ve  1340  K.  sayılı  kararında: 
"Sanığın  2.32  gram  miktarındaki  esrarı  içmek  dıĢında  baĢka  bir 
amaçla bulundur- 
_______________ 
(392) ERGEN,  s.89 
(393) KURT, s.191 
(394) KURT,  s.191 
(395) GÜNAL, "a.g.m.",  s.69
 

duğuna  iliĢkin  somut  ve  kesin  kanıt  bulunmadığı  gibi  suçtan 
kurtulmaya  yönelik  savunmasında,  esrarı  içmek  maksadı  ile 
bulundurduğuna  yer  vermemesi  savunmasının  doğal  sonucu  olmasına 
ve  ele  geçen  esrar  miktarı  da  nazara  alınarak  lehe  bir  yorumla 
eylemin  kullanmak  için  bulundurmak  olarak  nitelendirilmesi 
gerekirken  ticari  amaçla  bulundurmaktan  hüküm  kurulması,  bozma" 
sebebi yapılmıĢtır (396). 
 
Sanıkta yakalanan madde miktarı kendi ihtiyacından çok fazla 
olup,  bunu  satmak  amacıyla  bulundurduğuna  iliĢkin  kesin  kanıtlar 
elde  edilmiĢse,  eylem  TCK'nun  403/5.  maddesinde  öngörülen 
uyuĢturucu madde satma suçunu oluĢturur (397). 
 
ġimdide  Yargıtayın  eleĢtirilen  bir  kararına  değineceğiz. 
Karara  konu  olayda  gece  saat  01.30'da  Park  halindeki  bir 
otomobilde  bulunan  bir  Ģahsın  burnuna  bir  Ģey  çekip  elindeki 
beyaz  kağıdı  yere  attığının    kolluk  kuvvetlerince  görülmesi 
üzerine  Ģahıslar  yakalanmıĢ,  atılan  kağıt  bulunmuĢtur.  Ġstanbul 
Emniyet  Müdürlüğü  Polis  Kriminalistik  labaratuvarı  müdürlüğü 
kimya mühendisliğinde yapılan incelemede, maddenin kokain olduğu, 
tümünün  analizde  kullanıldığı,  toz  maddenin  tartılmayacak  kadar 
az olduğu saptanmıĢtır. 03.25'de alınan burun suyu, idrar ve kan 
tahlillerinde  uyuĢturucu  maddeye  rastlanmamıĢtır.  Dinlenen  uzman 
bilirkiĢiler, dava konusu uyuĢturucu maddenin miktarı itibarı ile 
keyif  veremeyeceğini  açıklamıĢlardır.  Yargıtay  CGK'nun  25.6.1984 
gün  128/240  sayılı  kararında  atılan  kağıt  içindeki  kokain 
maddesinin tartılamayacak kadar az olup miktarı itibarı ile keyif 
vere- 
_______________ 
(396) ERDURAK,  s.404,  Ayrıca bkz. "5. CD.,  4.11.1983,  2905/3637", 
İKİD,
  y.1984,  sy.277,  s.2316 
(397) KURT,  s.191;  "Sanığın, diğer sanık Ali'ye satıĢ için numune vermesi ve evinde yakalanan eroinin 962 gram 
olması,  bu  maddeyi  satmak  maksadıyla  bulundurduğunu gösterdiği halde  yazılı Ģekilde  hüküm (TCK  404/2-son ve 
59. maddeleri uyarınca  mahkumiyet) kurulması yasaya aykırıdır". (5. CD., 9.6.1983, 2180/2345),  GÖZÜBÜYÜK,  
s.656
 

meyeceği, tahlil raporlarında uyuĢturucu maddeye rastlanmadığının 
bildirildiği,  hal  böyle  olunca  suça  konu  kokain  maddesinin 
kullanmaya  elveriĢli  miktarda  olmadığı,  bu  itibarla  sanığa 
yüklenen  eylemde  TCK'nun  404/2.  maddesindeki  kasıt  unsurunun 
oluĢmadığı belirtilmiĢtir. 
 
Ancak  bu  karar  Ģöyle  eleĢtirilmiĢtir.  "Keyif  veremeyecek 
miktarda  da  olsa,  ele  geçen  maddenin  kokain  olup  yurt  dıĢından 
yasadıĢı yollarla getirildiği ve bu Ģekilde sanığın temin ettiği 
açık olduğundan, sanığın bu suçu iĢleme yönünden yoğunlaĢmıĢ özel 
kastı  mevcuttur.  Kaldı  ki,  uyuĢturucu  maddenin  izinsiz  olarak 
bulundurulması  da  suçtur.  sanık  kokaini  bulundurmakla  ve  burnuna 
çekerken  görüldüğünden  kullanma  amacını  belli  ettiğinden  suçu 
sabit olmuĢtur." (398). 
 
5- Ġptila hali 
 
TCK'nun  404.  maddesinin  4.  bendinde  uyuĢturucu  maddelere 
karĢı  alıĢkanlıkları  iptila  derecesine  varmıĢ  olanlar  bakımından 
özel bir emniyet tedbiri kabul edilmiĢtir. 
 
a-  Niteliği  ve  önemi:  TCK  404.  maddesinin    4.  bendinde 
belirtilen  iptila  haline  iliĢkin  hüküm  Ģöyledir:  "UyuĢturucu 
maddeleri  kullanan  kiĢinin  alıĢkanlığı  iptila  derecesinde  ise, 
salahı  tıbben  anlaĢılıncaya  kadar  bir  hastahanede  muhafaza  ve 
tedavisine  hükmolunur.  Bu  kimselerin  hastahanede  muhafaza  ve 
tedavilerine,  yetkili  mahkemece  tahkikatın  her  safhasında  da 
karar verilebilir." 
 
Buna  göre  alıĢkanlığın  iptila  derecesine  vardığının  tıbben 
tesbiti gerekmektedir. Bunun dıĢında (mesela tahkikat ile) tesbit 
Ģekli geçerli değildir. Hastahanede "muhafaza ve tedavi tedbiri", 
kiĢi 
hürriyetini, 
ceza 
olmasa 
dahi, 
önemli 
Ģekilde 
sınırladığından buna "mahkeme"ce karar verilecektir (399). 
________________ 
(398) BAKICI,  s.1588 
(399) EREM,  s.184
 

 
Yargılama  sırasında  sanığın  uzun  süredir  uyuĢturucu  madde 
kullandığı  alıĢkanlık  haline  geldiği  veya  maddeden  vazgeçemediği 
Ģeklinde  beyanda  bulunması  durumunda,  mahkemenin  sanığın  bu 
iddiasını  araĢtırması  gerekir.  Sanık  bu  beyanından  daha  sonra 
vazgeçse dahi, bu durum iptila hususunu araĢtırmaya engel teĢkil 
etmeyeceğinden,  alıĢkanlığın  iptila  derecesinde  olup  olmadığının 
akıl  ve  ruh  hastalıkları  hastanesi  ve  gerekirse  Adli  Tıp 
Kurumundan  CMUK  74.  maddesi  uyarınca  3  haftayı  geçmemek  üzere 
gözlem  altında  tutularak  sağlık  kurulu  raporu  aldırılması 
gerekmektedir  (400).  Alınan  fenni  raporda  alıĢkanlığın  tıbben 
iptila  derecesinde  olduğu  anlaĢıldığında,  mahkeme  sanığın 
iyileĢinceye  kadar  hastahanede  muhafaza  ve  tedavi  altında 
bulundurulmasına karar vermelidir (401). 
 
Bu  tedbir  ceza  değildir.  Esasen  müddeti  de  gösterilmemiĢ 
salahın  tıbben  anlaĢılmasına  kadar  muhafaza  ve  tedavi  esas 
tutulmuĢtur. Kararda asgari veya azami müddet tayini kanuna uygun 
olamaz.  "Salahın  tıbben  anlaşılması"ndan  sonra  suçlunun  serbest 
bırakılması için kazai bir karara ihtiyaç yoktur (402). 
 
UyuĢturucu madde kullananın iptilasının kabulü ile  
_______________ 
(400)  3842  sayılı  kanunla  CMUK'nun  74.  maddesi  yeniden  düzenlenerek  gözlem  altına  alma  süresi  yarı  yarıya 
indirildiğinden sanığın resmi kurumlardaki gözlem süresi 3 hafta olarak tayin edilecektir. Sürenin yetmemesi halinde 
resmi kuruluĢun isteği üzerine her defasında 3 haftayı geçmeyecek Ģekilde yeni ek süreler verilebilecektir. Ancak bu 
Ģekilde gözlem süresi 3 ayı geçmeyecektir. Bkz. Ġsmail MALKOÇ, Mahmut GÜLER,  Ceza ve Yargılamada Temel 
Yasalar, Açıklamalı, Notlu,  Ankara  1993,  s.42,  43 
(401) KURT,  s.193; Hatta Yargıtay 10. CD. yeni bir kararında: "Esrar satmak ve içmek suçlarından haklarında dava 
açılan sanıkların Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinden alınan rapora göre esrara karĢı iptila derecesinde 
alıĢkanlıkları  olduğu  saptandığından,  haklarında  eroin  kullanmaktan  dava  açılmıĢ  olsa  bile  TCK'nun  404/son 
maddesinde uygulanması gerektiğini hükme bağlamıĢtır". (10.CD., 22.10.1993),  YKD,  y.1993,  sy.2,  s.306 
(402) EREM,  s.184
 
          

tedavisine  hükmolunduğu  takdirde  ayrıca  ceza  tayin  edilmez(403). 
Doktrinde  bu  bakımdan  alkoliklerin  tedavisi  ile  uyuĢturucu  madde 
müptelalarının  tedavisi  arasında  bir  benzerlik  olduğu  ifade 
edilmektedir (404). 
 
b-  Tesbiti:  UyuĢturucu  madde  iptilasının  tıbben  tesbiti 
gerektir. Ancak tıbbi bakımdan hangi uyuĢturucu maddelerin iptila 
yapacağı hakkında kesin bir kanı bulunmadığından yahut tartıĢmalı 
olduğundan 
durum 
"Adli 
soruşturma" 
ile 
tesbiti 
görüĢü 
belirtilmektedir.  Erem;  "bazı  psikiyatri  uzmanlarına  göre  esrara 
karĢı da iptilanın oluĢması bazen görülmektedir. Fakat morfin ve 
eroinde  olduğu  gibi  daima  iptila  oluĢturmamakta  ve  bazen  yalnız 
itiyat halinde kalmaktadır" demektedir (405). 
 
1949  yılında  Adli  Tıp  müessesesinin  bir  mütealasına 
dayandırılarak 
Adliye 
Vekaletinin 
bir 
tamimi 
ile 
"esrar 
kullanmada  iptila  sözkonusu  olmayacağı"  ileri  sürülmüĢtür.  Ancak 
daha sonra Adli Tıp mütealayı değiĢtirmiĢtir (406). 
 
Bu hususta uzun yıllar Adli Tıp Meclisinden değiĢik kararlar 
verilmiĢ  olup  bunlar  daha  ziyade  esrarın  iptila  değil  itiyat 
yaratacağı  Ģeklindedir.  Adalet  Bakanlığı'nın  19.6.1970  tarihli 
tamiminde 13.5.1970 tarihli Adli Tıp Müessesesi Reisliği Adli Tıp 
Meclisi 
kararından 
bahisle 
"esrar 
alıĢkanlığına 
tutulan 
Ģahısların  müĢahede  altına  alınmak  üzere  Adli  Tıp  Müessesesine 
gönderilmemesi"  istenmekte  buna  neden  olarak  da  esrarın  sadece 
itiyat  hali  yarattığı  fakat  hiçbir  zaman  iptila  yapmayan  bir 
madde olduğu gerekçe gösterilmekteydi (407). 
_______________ 
(403)  "Sanığın  uyuĢturucu  maddeye  alıĢkanlığının  iptila  derecesinde  olduğu  saptanarak    tıbben  iyileĢinceye  kadar 
hastahanede  muhafaza  ve  tedavisine  karar  verilmesine  rağmen  ayrıca  hapis  para  cezasına  hükmolunması,  bozmayı 
gerektirmiĢtir".(5. CD.,  14.9.1990,  2682/3800),  ERDURAK,  s.655 
(404) EREM,  s.184,  GÜNAL,  s.75 
(405) EREM,  s.185 
(406) "Esrar hakkında Adli Tıbbın kararı",  Adli Tıbbi Ekspertiz Dergisi,  y.1955, sy.4, s.29 (EREM, s.185,  dn.53) 
(407) GÜNAL,  "a.g.m.",  s.76 

 
Ancak  artık  bu  görüĢ  değiĢtirilmiĢ  olup,  6.1.1984  gün  ve 
23708/10  sayılı  kararla  Adli  Tıpça  esrar  maddesinin  bağımlılık 
yaptığı kabul edilmiĢtir (408). 
 
Adli  Tıbbın  kararlarına  uygun  olarak  bundan  böyle  Yargıtay, 
Kararlarında  esrarın  bağımlılık  yaptığını  kabul  etmekte  ve  esrar 
müptelası  olduğunu  söyleyen  sanıkların  Adli  Tıbba  gönderilmeden 
hüküm  tesisini  bozma  nedeni  yapmaktadır.  Örneğin;  5.CD., 
12.1.1985  T.  4789/4364  sayılı  kararında:  "esrara  tam  bir 
bağımlılık (iptila hali) mümkündür. Sanık hazırlıktaki ifadesinde 
esrarın 
müptelası 
bulunduğunu, 
Sulh 
hakimliğinde 
devamlı 
olmamakla  birlikte  esrar  içtiğini  kabul  ettiğine  göre;  sanığın 
Adli  Tıp  Kurumuna  sevki  ile  esrar  alıĢkanlığının  iptila 
derecesine  vardırıp  vardırmadığının  tesbiti  ve  sonucuna  göre  TCK 
404/2,3,4,5.maddesi  gereğince  iĢlem  yapılıp  yapılmayacağının 
tayin 
ve 
takdir 
edilmeden 
hüküm 
tesisi 
isabetsizdir" 
denilmektedir (409).  
 
5.CD.,  19.9.1991  tarih  ve  3309/3804  kararında  da:  "Sanığın 
esrar  müptelası  olup  olmadığına  dair  Adli  Tıp  Kurumu  dördüncü 
ihtisas  kurulunda  rapor  alınmadan  hüküm  kurulamaz"  demektedir 
(410). 
 
Dinçmen  bu  konuda  Ģu  görüĢleri  savunmaktadır:  "Esrar, 
korkunç  bir  bağımlılık  yapar  ve  bugün  artık  zaten  (iptila  ve 
itiyat) kavramlarının yerini (bağımlılık) kavramı almıĢtır. Esrar 
yoksunluk arazı yapmaz, kesildiği zaman hastanın hayatı tehlikeye 
girmez  ve  kiĢiyi  hayata  döndürmek  için  esrar  vermek  mecburiyeti 
yoktur.  Ancak  kiĢi  almakta  olduğu  esrar  sonucu  tam  bir  sosyal 
yıkım  içinde,  aile  yıkımı  içinde  olmasına  ve  kendisine  tatbik 
edilmiĢ olan tüm tedavi giriĢimlerinden veya aldığı cezalardan en 
ufak  bir  fayda  görmediği  gibi  esrarı  temin  etmek  ve  kullanmak 
için yinede suç iĢlemeyi göze alırsa o kiĢi bağımlıdır. Onun için 
bizde raporlarımızda genelde "Adli Tıp Ġçtihatlarına göre esrarın  
_______________ 
(408) KURT,  s.193 
(409) ĠKĠD,  y.26 (1986),  sy.304,  s.4033 
(410) YKD,  y.1993,  sy.3,  s.469
 

yoksunluk arazına neden olmaması hasebiyle iptila yapan bir madde 
olarak  kabul  edilmemesine  rağmen  kiĢide  esrara  karĢı  bağımlılık 
hali mevcuttur" Ģeklinde mütalaa yazıyoruz"(411). 
 
Uygulamada  uyuĢturucu  madde  ile  yakalanan  kimseler  Adli  Tıp 
Kurumu  Gözlem  Ġhtisas  Dairesinde  bir  süre  gözlem  altında 
tutularak, 
uyuĢturucu 
madde 
kullanma 
alıĢkanlığı 
bulunup 
bulunmadığı  ve  varsa  bu  alıĢkanlığın  iptila  düzeyinde  olup 
olmadığı bir raporla tesbit edilmektedir. Daha sonra bu rapor 4. 
ihtisas 
kuruluna 
gönderilmektedir. 
Bu 
Ģekilde 
sanıkların 
alıĢkanlıklarının  iptila  düzeyinde  olup  olmadığına  iliĢkin  karar 
4. ihtisas kurulunca verilmektedir(412). 
 
Gözlem Ġhtisas Dairesi raporlarının incelenmesi artık eskisi 
gibi  iptila  durumunun  sadece  sanıkların  yoksunluk  belirtisi 
gösterip 
göstermediklerine 
göre 
belirlenmediğini 
ortaya 
koymaktadır  (413).  Yine  esrarın  iptila  yapabileceğinin  açıkça 
ifade edildiği raporlara da rastlamak mümkün olmaktadır (414). 
 
TCK  madde  404'te  iptila  sözcüğünün  kullanılmıĢ  olması 
doktrinde  tenkit  edilmekte  ve  bunun  yerine  psikolojik  yönüde 
kapsayan 
"bağımlılık=dependence" 
kelimesinin 
kullanılması 
önerilmektedir (415). Gerçekten böyle bir uygulamanın henüz   
_______________ 
(411) DĠNÇMEN,  panel,  II. ATG,  s.93 
(412) Gözlem Ġhtisas Dairesi Raporlarının incelenmesinden çıkardığımız sonuç. 
(413)  Örneğin  bir  raporda:  "Sanık......  müĢahedesi  müddetince  her  nekadar  uyuĢturucu  madde  kullanmaya  bağlı 
kesilme  krizi  görülmemiĢse  de;  sanığın  hayat  hikayesi  her    iki  dirsek  büklümü  ve  önkol  ön  yüz  damarlarındaki 
netleĢmiĢ  enjeksiyon  eskarlarının  mevcudiyeti,  toksikolojik  analizde  idrarda  eroin  ve  esrar  etkin  maddesinin  tesbit 
edilmiĢ  olması,  eroin  maddesinin  özellikleri  dikkate  alındığında  sanığın  uyuĢturucu  madde  kullanma  alıĢkanlığının 
olduğu ve bu alıĢkanlığın iptila düzeyinde bulunduğu kanaatimizi bildirir rapor verildi. 25.10.1991, R, No:413 
(414)  Günlük  kullanılan  esrar  maddesi  miktarının  bir  alıĢkanın  kullanıldığı  miktardan  fazla  oluĢu,  20  yılı  aĢkın 
kullanma süresi, bu maddeye olan alıĢkanlığının sanığı  mükerrer suçlara itmiĢ bulunması ve sanığın sosyal bir tereddi 
içinde olmasına bu maddenin sürekli kullanımının sebep olması ve Dünya Sağlık TeĢkilatının uyuĢturucu maddeler 
alt komisyonunun yukarıda saydığımız hususları organik tipte ve iptila düzeyinde bir bağımlılık için temel kriterler 
olarak kabul etmesin dayanarak sanık...... nin bu maddeye karĢı olan bağımlılığının iptila düzeyinde olduğu kararına 
varılmıĢtır. 27.4.1993. R. No:231 
(415) YENĠSEY,  s.188
 

alıĢkanlıkları  psikolojik  safhada  olan  sanıklarında  tedavilerine 
imkan sağlayacağından yerinde ve gerekli olduğuna inanıyoruz.  
 
6- UyuĢturucu madde kullanmasın isnat yeteneğine   
 
   
tesiri 
 
Bu hususta iki problem vardır: a) UyuĢturucu maddenin tesiri 
altında  olduğu  için    Ģuuruna  ve  hareket  serbestisine  sahip 
olmayan  bir  kimsenin  bu  halde  iken  iĢlediği  suçda  ceza 
ehliyetinin  bulunup  bulunmadığı,    b)  UyuĢturucu  madde  müptelası 
haline  gelmiĢ  bir  kimsenin,  genel  olarak  cezai  ehliyetinin 
bulunup bulunmadığı,  
 
Birinci sorunun cevabını TCK.m.48 vermiĢtir: Bu maddeye göre 
isteyerek  kullandığı  uyuĢturucu  maddenin  tesiri  ile  suç  iĢleyen 
kimsenin  cezai  ehliyeti  tamdır    (TCK  48/2)  ve  bu  hal  onun  ceza 
sorumluluğunu azaltmaz. 
 
Ancak  bu  kimse,  uyuĢturucu  maddeyi  bilmeden  ve  istemeden 
almıĢ  veya  tıbbi  bir  zaruretle  kullanmıĢ  ise,  Ģuur  ve  hareket 
serbestisine  sahip  olma  durumuna  göre,  tam  veya  kısmi  akıl 
hastası  durumunda  sayılarak  sorumluluğu  buna  göre  tayin  adilir. 
(TCK.m.48/1) (416). 
 
Ġkinci  halde,  uyuĢturucu  madde  kullanma  iptila  haline 
gelmiĢse,  iptilayı  bir  tür  akıl  hastalığı  olarak  anlamak 
gerektiği  belirtilmektedir  (417).  Gürelli  de;  "UyuĢturucu  madde 
iptilası,  toksikomani  bir  akıl  hastalığı  sayılması  gerektiğine 
göre,  bir  toksikoman  suç  iĢlediği  zaman  46  veya  47.  maddedeki 
Ģartlar varsa cezai ehliyeti bu maddelere göre belirtmek gerekir. 
Aksi  halde,  bir  kimsenin  sırf  toksikoman  olması  onun  cezai 
ehliyetini  otomatikman  eksiltmez  veya  ortadan  kaldırmaz." 
demektedir (418). 
 
Alacakaptan'da 
uyuĢturucu 
maddelerden 
doğan 
kronik 
zehirlenmenin akıl hastalığı olması nedeni ile akıl hastalığı ile 
ilgili hükümlere bağlı olmasını tabii görmektedir (419). 
_______________ 
(416) YENĠSEY,  s.187 
(417) EREM,  s.187 
(418) GÜRELLĠ,  s.13
 

  
 
Yine  Ġtalyan  ceza  kanunu,  95.  maddesinde  "alkol  veya 
uyuĢturucu maddeden ileri gelen kronik zehirlenme halinde iĢlenen 
suçlarda  tam  veya  tam  olmayan  akıl  hastalığı  hükümlerinin 
uygulanacağı  hükmünü  getirmiĢ,  meselenin  içtihat  ve  doktrinin 
yardımıyla değil, kanunla himayesini uygun görmüĢtür (420).  
 
UyuĢturucu  madde  müptelasının  iĢlediği  suç,  "uyuĢturucu 
madde  kullanma  ise,  kendisine  bu  suçu  nedeniyle  ceza  verilmez, 
salahı  tıbben  anlaĢılıncaya  kadar  bir  hastahanede  muhafaza  ve 
tedavisine hükmolunur. (TCK m.404/4). 
 
7- Cezayı etkileyen sebepler 
 
a- Cezayı ağırlaĢtırıcı sebepler 
 
Kullanma  suçlarında  temin  suçlarının  aksine  kullanılan 
uyuĢturucu maddenin cinsi cezaya etkili değildir. 
 
TCK'nun 
407. 
maddesine 
göre; 
uyuĢturucu 
madde 
kullanılmasından ötürü Ģahısların hastalanması veyahut yara  
_______________ 
(419) Uğur ALACAKAPTAN, Suçun Unsurları, Ankara 1970,  Sevinç Matbaası, s.135 
 
UyuĢturucu  Madde  alıĢkanlığının  hukuki  ehliyete  etkisine  gelince,  uyuĢturucu maddenin etkisi ile "temyiz 
kudretinden  mahrum  bulunmuĢ  olan  bir  Ģahıs  bu  durumda  iken  medeni  haklarını  kullanma  ehliyeti  yoktur.  Bu 
durumda iken yapılmıĢ olan bir tasarruf "hukuki bir hüküm ifade etmez" (TMK, 13, 15) Evlenme merasiminin icrası 
zamanında  geçici  bir  sebeple  temyiz    kudretinden  mahrum  bulunmuĢ  olan  karı  ve  koca  evlenmenin  feshini  dava 
edebilir.    (TMK  115).  Ceza  sorumluluğu  olmayan  ve  medeni  haklarını  doğrudan    doğruya  kullanma  ehliyeti 
bulunmayan, uyuĢturucu madde iptilası ve toksik psikoz halinde olanlara vesayet uygulanabilir hacir altına alınabilir. 
 
Bir suçun mağduru uyuĢturucu madde etkisi altında olabilir. Bazı suçlarda mağdurun bir akıl hastası olması 
yada  alkol ve  alıĢkanlık yapan bir uyuĢturucu maddenin etkisi altında  bulunması halinde suçun niteliği değiĢir. Bir 
kimseye alkol yada alıĢkanlık yapan bir ilaç verilerek hile ile veya kendiliğinden bu gibi maddeleri alarak mukavemet 
edemiyecek hale gelmiĢ bir kimseye cinsel tecavüzler  yapılması daha ağır bir suçtur. (TCK 414, 415, 416) 
 
UyuĢturucu  maddenin  etkisi  altındaki  bir  kimsenin  parası  alınmıĢ  kıymetli  eĢyaları  çalınmıĢ  olabilir.  Bu 
durumda olan uyuĢturucu madde bağımlıları herhangi bir haksız fiile karĢı koyamaz. Bkz. ÖZEN-AKKAY,  s.140 
(420) EREM,  s.187
 

ve  berelenmesi  yahut  ölüm  gibi  sıhhatçe  bir  arıza  meydana 
geldiğinden  cezanın  arttırılarak  hükmedilmesi  öngörülmüĢtür. 
Örneğin, 
uyuĢturucu 
maddeyi 
birlikte 
kullanma 
sözkonusu 
olduğunda, içine çekmesi için esrarlı sigaranın verildiği kiĢi bu 
sigarayı  içmesinden  dolayı  zehirlenme  veya  herhangi  bir  tıbbi 
rahatsızlığa  uğradığında,  ona  içmesi  için  sigarasını  uzatan 
sanığın cezasından arttırım yapılması gerekir (421). 
 
Burada  asıl  önemli  olan  husus,  sanığın  asıl  kastının 
"uyuĢturucu  madde  kullanma"  olması  gerektiğidir.  ġayet  asıl 
niyeti  Ģahsın  yaralanması  veya  ölmesi  ise,  bu  maddenin  tatbiki 
mümkün  değildir.  Sanık  etkili  eylem  veya  kasten  adam  öldürme 
suçundan yargılanmalıdır. 
 
Uygulamada  genellikle  bu  madde  uyuĢturucu  madde  temin 
suçlarında  uygulanmakta,  kullanma  suçlarında  tatbikatına  pek 
rastlanmamaktadır (422).  
 
Yüklə 4,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   28




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin