İ Ç İ n d e k I l e r t a r I h



Yüklə 359,28 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə3/12
tarix02.01.2022
ölçüsü359,28 Kb.
#43824
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12
Meclis i Mesayih Nizamnamesi

[Câmi‘u’l-Usûl], çev: Rahmi Serin, İstanbul 1977, Takriz kısmı, sayfa nosu yok). Gün-

düz, bibliyografyasında bu kitabın ayrıntısını vermemektedir. Dolayısıyla, elindeki 

kitabın yazma veyahut hangi yılda basıldığı hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Oysa 

Süleymaniye Kütüphanesi’nde söz konusu eserin çeşitli baskılarının da içerisinde ol-

duğu yedi nüshasının incelenmesine rağmen Feyzullah Efendi’nin “Reisü’l-kurra” 

olarak anıldığı görülmüş ve Meclis-i Meşâyih reisi olduğuna dair bir ifadeye rastla-

nılmamıştır. Neticede, bu iddianın ihtiyatla karşılanması gerekir. Fakat, Osman Sela-

haddin Dede’nin de meclis kurulduğu zaman ilk reis olduğuna dair açık bir kayıt yok-

tur. Bununla beraber, Şeyh Feyzullah Efendi’nin 1867 (1284) senesinde öldüğü düşü-

nüldüğünde, ilk kurulan mecliste onun da reis olabileceği ihtimali zayıf değildir.  




T ü r k   K ü l t ü r ü  İ ncelemel eri  D ergisi 

 

45 



sedilmiş ve üyelerin ismi sıralanmıştır. Bu sıralamada da herhangi bir reis 

ve âzâ ayırımı mevcut değildir. Yalnız, sıralamada ilk olarak Nakşî Murad 

Molla Hankâhı  Şeyhi Feyzullah Efendi’nin ismi anılmaktadır. Ayrıca, 

meclisin kurulduğu yıl ve sonraki yıla ait sâlnâmelerde meclise dair bir 

bilgi mevcut değildir

15

. Netice olarak, yukarıdaki iddianın temellendirildiği 



üçlü denklemin ne derece doğru sonuca götüreceği tartışmalı hale gelmek-

tedir.  


Meclis-i Meşâyih’in bir benzeri olan ve yukarıda temas edilen

16

 “şeyh-



ler meclisi” uygulaması ile tekkelerin denetlenmesi olgusunu İsmail Kara, 

III. Selim’den itibaren başladığını göstermiştir. Tarikatların 19. yüzyılda 

farklı araçlar ile kayıt ve kontrol altına alındıklarını; bu yaklaşımın ku-

rumların ıslahat ve düzenlenmesi adına müspet yönlerinin olmasının yanı 

sıra tekkelerin siyasî merkez ve ıslahat hareketlerine yakınlaştırıldığı da 

dile getirilmiştir. Kara, bu bağlamda, tekkelerin medrese murakabesi altına 

girdiği  şeklindeki değerlendirmeyi eksik addeder; zira medreseler de aynı 

süreci yaşamıştır. Dolayısıyla, siyasî merkezle irtibatları açısından daha 

muhtar bir görüntü arz eden tekkeler, bu süreçte medreselere benzemeye 

başlamıştır. Netice olarak, Meclis-i Meşâyih tarihsel süreçte devletin dene-

tim ve kontrolünü temin eden karar ve yönelişlerinin “müesseseleşme” 

düzeyinde nihaî şeklidir. Ayrıca, haklı bir ihtiyatlılıkla 1866 yılına ait ilk 

nizamnâmenin elde olmadığından hareketle yarım asırlık zaman içerisinde 

Meclis-i Meşâyih yapılanmasında nizamnâme düzeyinde ne tür değişiklik-

lerin olduğunun tespit edilemediğini belirtmiştir

17

.  



Bu çalışmalardan başka, konuyla dolaylı veya doğrudan alakalı olan 

bazı araştırmalardan da bahsetmek gerekir. Bunlardan birinde, meclisin 

teşekkülü genel olarak ele alınmış ve mevcut literatüre işaret edilmiştir

18



                                                                          

15

 1866 (1283) ve 1867 (1284) yılına ait Sâlnâmelerin ilmiyyenin tanıtıldığı bölümlerinde 



Meclis-i Meşâyih’e ait bir bilgi yoktur (Sâlnâme, sene 1283, Defa 21; sene 1284, Defa 

22). Halbuki, bir sonraki sene çıkan sâlnâmede Meclis-i Meşâyih’in bir kurum olarak 

adı ve bir âzâ ile beş üyesi tam liste olarak verilmiştir. Osman Selahaddin Dede burada 

reis olarak anılmaktadır. Bir diğer dikkat çeken husus bu meclisin “Bâb-ı Fetâvâ Ha-

ricinde Bulunan Memurîn-i Şer-i Şerif” başlığı altında değerlendirildiğidir (Sâlnâme, 

sene 1285, Defa 23, s. 69). 

16

 Bkz. Dipnot 3.  



17

 İsmail Kara, a.g.e. s.327-328. 

18

 Hür Mahmut Yücer, Osmanlı Toplumunda Tasavvuf (19. Yüzyıl), İstanbul 2003, s. 660.  




M u h a r r e m   V A RO L  

 

46 



Diğeri ise konuyla direkt bağlantılı olup, Meşihat Arşivi’nde bulunan iki 

adet Meclis-i Meşâyih Karar Defterlerini inceleyen bir tezdir

19

. Bu çalış-



mada, meclisin kurulmasına yönelik mevcut yaklaşımların bir özeti sunula-

rak yeni bir ilave yapılmamıştır. Ancak, bir meclis olarak kurumun işleyiş, 

faaliyet ve mevzularının nasıl ele alındığı, verilen kararların niteliği ve tar-

tışma konuları açısından zengin örneklerini hâvi ilk çalışma olması açısın-

dan önemlidir. Son olarak, ilmiye teşkilatında 19. asırda gerçekleştirilen 

reformu konu alan bir diğer çalışmada, Meclis-i Meşâyih’in kurulması ile 

Şeyhülislamlık makamı arasındaki ilişki tarihsel bir zeminde ele alınmış; 

merkeziyetçilik bağlamında tekkelerin öteden beri sahip olduğu izafî 

özerkliğin yitirilmesinde ilmiyenin oynadığı rol üzerinde durulmuştur

20



19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin tarikatları denetim altına alabilmek 

amacıyla bazı düzenlemeler yaptığı bilinmektedir. Bu bağlamda, meclisin 

kurulmasına geçmeden önce, iki kapsamlı düzenlemeden bahsetmek uygun 

olacaktır. Birincisi, II. Mahmud döneminde yapılan genel düzenleme olup 

sadece İstanbul’u değil aynı zamanda Edirne ve Bursa gibi tekkeleriyle öne 

çıkmış bölgeleri de içeriyordu. Bu düzenlemenin diğer tekke mensuplarına 

duyurulması ise, her bir tarikatın merkez kabul edilen tekkelerinin postni-

şinleri vasıtasıyla “yukarıdan aşağıya doğru” bir yöntem takip edilerek 

sağlanması düşünülmekteydi

21

.   



Bu genel düzenlemede tekkelerin hareket alanı tespit edilmekle kalmı-

yor tarikatların kadim teamüllerinde yer alan ve güvenlik zaafı oluşturabi-

lecek bazı boşluklara dikkat çekiliyordu. İlk olarak ele alınan husus şeyh ve 

                                                                          

19

 Bu tezde, Meclis-i Meşâyih tasnifine ait 1762 ve 1769 karar defterleri incelenmiştir 



(Osman Sacit Arı, “Meclis-i Meşâyih Arşivine Göre Hicrî 1296-1307(1879-1890) Yıl-

ları Arasında Osmanlı Tekkelerinde Ortaya Çıkan Problemler”, İstanbul Üniversitesi 

Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2005).  

20

 İ. Yurdakul, a.g.e, s. 208-214. 



21

 Bu düzenlemenin tarikatların âsitanelerine duyuruluş sırası şöyle idi; Konya’da Mev-

lana Âsitanesi Şeyhi Çelebi Efendiler ve diğer Mevlevî şeyhleri, Kadirihâne Şeyhi 

Emin Efendi ve diğer Kadirî şeyhleri, Murad Molla Tekkesi Şeyhi Murad Efendi ve 

diğer Nakşî şeyhleri, Hüdâyî Şeyhi ve diğer Celvetiyye meşâyihi, Koca Mustafa Paşa 

Tekkesi  Şeyhi Rıza Efendi ve diğer Halvetî, Sünbülî, Bayramî, Gülşenî,  Şabanî, Si-

nanî, Uşşakî ve Cerrahî şeyhleri, “Mû‘teberân-ı Meşâyih-i Sâ‘dîyeden” Hasirîzade 

Süleyman Sıdkı Efendi ve Sa‘dî, Rifa‘î ve Bedevîyye şeyhlerine ayrı ayrı buyuruldula-

rın yazılması emredilmişti (BOA, Buyuruldu Defteri, nr. 2, s. 122-123, 5 Haziran 

1836/19 S 1252).   




T ü r k   K ü l t ü r ü  İ ncelemel eri  D ergisi 

 

47 



dervişlere mahsus kıyafetlerdi. Tarikat mensuplarının farklılıklarını ortaya 

koyan bu elbiselerin son zamanlarda sıradan insanlar tarafından giyiliyor 

olması bir takım problemler oluşturmaktaydı. Bu yüzden sadece tekkelerde 

ikamet eden şeyh ve dervişlerin bu kıyafetleri giymeleri isteniyordu. Ay-

rıca, bu kıyafetlerin çarşı ve pazarda “bilâ-maslahat” giyilmemesi emredili-

yordu. Diğer bir düzenleme, dervişlere şeyhleri tarafından mühürlü tezki-

reler verilmesini içeriyordu. Bu uygulama ile dervişler arasına yabancı  şa-

hısların karışmasının engellenebileceği ve bir ölçüde güvenlik kontrolünün 

temin edilebileceği düşünülüyordu

22

. Bununla beraber, geleneksel tarikat 



nosyonunu ve silsilesini sembolize eden icazetnâmelerin verilmesi süre-

cinde daha çok hassasiyet gösterilmesi salık veriliyordu. İşin ehli ve erbabı 

olmayanlara şeyhlik verilmemesini hedefleyen bu yönlendirme ile meşihat 

tevcihlerinde tek şeyhin etkili olmaması, bilakis diğer  şeyhlerin de onayı-

nın alınması isteniyordu. Böylelikle, birden çok şeyhin katılımı sağlanarak 

tekke meşihatlerine yapılacak atamaların daha kontrollü bir şekilde icra 

edilmesinin temelleri atılıyordu. Ayrıca, bir şeyhin üzerinde birden fazla 

meşihatin bulunmaması gerektiği belirtiliyordu. Bu bazı meşihatleri tasar-

rufunda bulunduran bir takım tekke şeyhlerinin sosyal ve ekonomik 

özerkliklerine yönelik sınırlayıcı bir adımdı.  

Bunların yanında, tekkelerin dahilî işleyişlerinde önemli bir yere sa-

hip olan âyinlerde dikkat edilmesi gereken bir takım âdap-erkân üzerinde 

durulmakta; âyin öncesi cemaatle yapılan ibadet ve tesbihatın terk edilme-

mesi vurgulanmaktaydı. Zira, son zamanlarda bazı tekkelerde namaz kıl-

mayıp sadece zikre iştirak edildiğine dair bilgiler mevcuttu. Dergahtaki 

kudüm, mazhar, sancak gibi araçların merasim için dışarı  çıkarılmaması, 

çarşı-pazarda âyin yapılmaması ve tekkelerde uygunsuzluk çıkaranlar eğer 

“avâm-ı nâsdan” ise Seraskerliğe ve “ashâb-ı tarîkden” ise Şeyhülislamlığa 

gönderilmesi kararlaştırıldı. Neticede, bu düzenlemeler genel olarak de-

ğerlendirildiğinde, bir bakıma toplumsal hayatta tarikatların görünürlülü-

ğünü ve bazı muafiyetlerini kısıtlayan bir takım yeniliklerin olduğu anla-

şılmaktaydı. 

                                                                          

22

  Daha  önce  yapılmış bir takım teftiş ve yoklamalarda kefil olma usulü geçerli iken, 



bununla beraber mühürlü tezkirelerin kullanılması bir anlamda modern devlete geçiş 

sürecini yansıtacak özelliğe sahiptir.  




M u h a r r e m   V A RO L  

 

48 



Tekkelerin denetimini daha da kolaylaştırmayı hedefleyen bu kararın 

daha önce değinilmeyen bir yönü üzerinde durmak uygun olacaktır. Yuka-

rıda özetleri verilen maddelerden başka bu düzenlemede Nakşibendî tek-

kelerine ayrı bir vurgunun yapıldığı görülmekteydi. “Tarîkat-ı aliyye-i Nak-




Yüklə 359,28 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin