I türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans



Yüklə 2,97 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə76/94
tarix31.01.2017
ölçüsü2,97 Mb.
#7251
1   ...   72   73   74   75   76   77   78   79   ...   94

vergi de vermeyeceğiz. Savaşa hazırız, savaşacağız.” diye cevap verir.  

Bunun üzerine Oğuz Kağan önceden Gürcülere adam gönderir: “Derhal ülkenize geliyorum. 

Hepiniz hazırlıklı ve haberli olun. Sonra Oğuz Kağan ansızın, boş bir gaflette iken habersizce 

ülkemize geldi, demeyin. Savaş ve mücadele yerini siz seçin ve hazır olun; İlkbahar olup atlar besli 

duruma gelince biz geliyoruz.” diye haber gönderir (Reşideddin, 238b-250b- Togan: 1982, s.30-32).  

6.Oğuz Kağan’ın Gürcistan Seferi  

Oğuz Kağan, Gürcistan için sefere çıkar. Gürcistan yakınlarına vardığında Gürcüler üç dört 

günlük yol ileri gelerek savaşa hazır halde beklemektedirler. Birkaç kez karşıkarşıya gelip 

savaşırlar. Sonuç olarak Oğuz Kağan’ın ordusuna karşı duramayacaklarını anlayınca Gürcülerin 

ileri gelenleri, onun huzuruna gelerek il olmayı kabul eder. Oğuz Kağan, onları affedip anlaşmayı 

kabul eder. Gürcüler, korkup dağılmış olan haklını bir araya toplamak için etrafa mektup ve 

fermanlar gönderir. Onlar sonuçta vergi ödemeyi de kabul ederler.  

Oğuz Kağan bir ay on beş gün Gürcistan’da kalır. O yıl yaz mevsiminde Aladağ’a çıkar. 

Aladağ’da birkaç gün kalır. O sırada Gürcülerin vergi vermekten vazgeçip Oğuz Kağan’ın valisini 

ülkeden kovdukları, yeniden düşman olduklarına dair haber gelir. Oğuz Kağan bunu duyunca kendi 

altı oğlunu yanına çağırır: “Ben bu kavmi denedim, gördüm ve onları tanıdım. Onlar bir hamleden 

fazlasına dayanamaz. Onlara karşı büyük ordu göndermeye ve benim gitmeme gerek yoktur.” der. 

Her oğluna ikişer yüz asker verip savaşa gönderir.  

                                                            

1

   Rivâyetlere göre Alatak ismini onlar koymuşlardır ve Sebelân diye de onlar adlandırmışlardır. Türkçede ortaya 



çıkıp dik duran nesneye sebelân derler.

 


I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans: 

 

TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə) 



 

 

 



 

 

 



386

Gürcüler, Oğuz Kağan’ın oğulları oraya varınca ordu toplayıp karşı çıkarlar. Fakat kısa 

zamanda yenilirler. Oğuz  Kağan’ın oğulları Gürcistan’ı yağmalar. Sonra Oğuz Kağan’dan 

oğullarına elçi gelir: “Ordunun yaz ayları için gereken ihtiyacı Gürcülerden alınsın.” der.  

 Bu haber erişince Oğuz Kağan’ın oğulları yağmayı artırır. Çok miktarda yiyecek toplayıp 

babalarına getirmek üzere hazırlarlar. Gürcistan’a vali  tayin ederek vergi miktarını kararlaştırırlar 

ve Aladağ’a geri dönerler.  

Oğuz Kağan, sonra tekrar çevreye elçiler gönderir. Bu arada ordusunun toplanmasını ve 

ordunun Rum’a yürümesini emreder. Sonra kendisi buradan öz yurdu olan Ortak ve Kürtak’a 

hareket eder. Amacı burada atlarını iyi beslemektir. Çünkü kuzey ülkelerini fethetmeye kararlıdır 

(Reşideddin, 238b-250b).  

7. Oğuz Kağan’ın Azerbaycan’ın Batı Tarafında Bulunan Ülkeleri Fethi  

Oğuz Kağan, Azerbaycan’ı fethettikten sonra faaliyetlerini batı tarafında sürdürür. İran, Irak-ı 

Arab, Şam / Dimeşk, Antakya, Mısır, Diyarbakır, Roma, Firenk, Rum taraflarında çok uzun zaman 

kalıp yönlü mücadeleler verir. Sonuçta bu ülkelerin hepsini Türk yurduna il yapar ve vergiye bağlar. 

Sonra geri kendi ülkesine dönerken Acem Irak’ı, Bağdat, Basra ve Huzistan’ı da ülkesinin 

sınırlarına dahil eder. Sonra da Azerbaycan toprağı sayılan İsfahan’ı fethetmek için girişimlerde 

bulunur. Olay şöyle gelişir:  

 8. Oğuz Kağan’ın Bağdat, Basra, Huzistan, İsfahan Seferi ve Fethi 

Oğuz Kağan yaz aylarını Baalbek Dağları’nda ve o çevrede geçirdikten sonra Bağdad tarafına 

yönelir. Oğuz Kağan, Bağdad’a gittiğinde onu törenle karşılarlar. O, birkaç ay burada oturur. 

Bağdat ilinin ileri gelenleri onu ağırlarlar. Havalar ısınıncaya kadar Bağdad’da oturur. O yılın 

sonbaharında ise Basra’ya hareket eder.  

Basra halkı da Oğuz Kağan ile anlaşıp Türk iline dahil olur ve vergi vermeyi kabul eder. 

Basra konusu çözüme kavuştuktan sonra Oğuz Kağan, oradan Huzistan tarafına gider. Onlar da 

savaş çıkarmadan Oğuz ülkesine il oldu ve vergi vermeyi kabul eder.  

Oğuz Kağan, oradan Ker Dağları arasından geçip İsfahan’a ulaşır. İsfahan’a varınca halk, 

Oğuz Kağan’ı karşılayıp bağlılığını bildirmez. Şehre Oğuz Kağan ve ordusunu sokmak istemezler. 

Düşmanlık gösterip savaşa dururlar. Halk, İsfahan Kalesi’ne çekilip bekler.  

Oğuz Kağan, İsfahan Kalesi’nin önünde on bin kişilik bir kuvvet bırakır. “İsfahanlılar dışarı 

çıkıp savaşmak isterlerse cevap veriniz” der. Oğuz Kağan kaleyi kuşatan on bin kişilik kuvveti 

zaman zaman değiştirmektedir. Burada nöbet tutan askerlerin dışında kalanlar ise İsfahan şehrini 

yağmalamaktadır.  

Oğuz Kağan ile birlikte şehir kapısına gelen elli bin asker savaşa başlar. Askerlerin bir 

bölümü de İsfahanlıların evlerini yıkmakla meşgul olur. Evlerinin ve bağlarının harap edildiğini 

görürler. İsfahanlılar bakar ki orduda asker sayısı da azalmış. Oğuzun ordusunun bir kısmının başka 

bir yere savaşa gittiğini sanırlar. Kale kapılarını açıp şehirden dışarı çıkarlar. Kılıç çekip Oğuz 

Kağan’ın ordusu ile savaşmaya başlarlar. Oğuz Kağan’ın askeri bozulmuş gibi yapar ve kaçmaya 

başlar. Yavaş yavaş bulundukları yerden, şehirden uzaklaşırlar. Onları bozkıra çekerler. Oğuz 

Kağan’ın oğulları ve kırk bin asker ile birden onların ardına düşer. Kale kapısını tutarlar. Onların 

geri çekilme yollarını kapatırlar. Kaleden dışarı çıkmış olanların bir tanesini bile sağ bırakmazlar. 

Bu şekilde İsfahan’ı alırlar.  

Oğuz Kağan İsfahan’ı aldıktan sonra oğullarından dördünü, Fars ve Kirman taraflarına 

gönderir. Bu ülkeleri fethetmekle görevlendirir. Oğuz-name’ye göre bu fetihlerden sonra bu 

coğrafyanın tamamı Türk ülkesine bağlanır (Reşideddin, 238b-250b- Togan: 1982, s.42-44).  

Sonuç:  


Oğuz-name, yeteri kadar incenmiş, metni tam olarak ortaya konmamış bir eserdir. Eseri 

okumayan, bilmeyen bilim adamları önem açısından başka eserleri öne çıkarmışlardır. Eser, Türk 

Dünyası açısından hiçbir eser ile karşılaştırılamayacak kadar önemlidir.  

Oğuz-name; Türk tarihi, Türk kültürü, Türk dili, Türk dünyası açısından eşi benzeri olmayan 

bir eserdir. Hiçbir eser; Türk dünyasını bu kadar kapsamaz ve kucaklamaz.  

Oğuz-name, rivayetlere dayalı olsa bile, Azerbaycan hakkında çok önemli bilgiler vermesi 

bakımından son derece önemlidir.  


I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans: 

 

TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə) 



 

 

 



 

 

 



387

Oğuz-name’ye göre Oğuz Kağan sağlığında uzak doğu, Türkistan’ın tamamı, yakın doğu, 

Anadolu, İran, Irak, Arap Dünyası, Mısır ve Afrika’nın kuzeyi, Rum (muhtemelen Anadolu ve 

İstanbul), Frenk (muhtemelen Avrupa) Roma tarafının tamamını Türk ülkesine il yapar. Onun yurdu 

güneşin doğduğu yerden güneşin battığı yere kadardır. Onların tamamından vergi alır (Demir-

Aydoğdu, 2015, s. 91-175).  

Oğuz-name’de Oğuz Kağan’ı fethettiği yerlerdeki milletlerden hemen hemen hiç söz edilmez. 

Örnek olarak Azerbaycan’ı ve Anadolu’yu fetheden Oğuz Kağan’ın burarda kime karşı 

savaştığından bahsedilmez.  

KAYNAKÇA: 

Bang, W., Rahmeti, G.R. (1936). Oğuz Kağan Destanı, İstanbul.  

Demir, N-Aydoğdu Ö, (2015) Oğuzname (Kazan Nüshası), İstanbul. 

Togan, A. Z. V. (1982). Oğuz Destanı, İstanbul. 

Hoca Reşideddin Fazlullah, Kitab-ı Camiü’t Tevarih, Topkapı, Hazine 1654.  

Şükürova, R. M. (2014). Oğuzname, Tebriz 1384. 

 

Ölmez Kargı, Z. (1996). Şecere-i Terakime, Ankara. 



 

Summary 


Oguz-name has not been sufficiently studied so far, and the text is a work which is not 

fully revealed. The work is too important not  to be compared with the terms of the Turkish 

world. Work is unique in terms of  Turkish history, Turkish culture, Turkish language,  

Turkish World.No work  does not cover and embrace Turkish world. Oguz-name, even if 

based on rumor, is extremely important on account of  giving important information about 

Azerbaijan.According to Oguz-name Oguz Kagan makes  Far East, all of Turkestan, the Near 

East, Anatolia, Iran, Iraq, the Arab world, Egypt and the North African, Greek (Anatolia and 

Istanbul), Franks (Europe) of the Roman side  as Turkish province of the country in his 

health. His residence is the place where the sun  sets from sunrises. He takes taxes from all of 

them. There is no mention of the place where tOguz Kagan conquered the nations. For 

example, Oguz Kagan who conquered Azerbaijan and Anatolia fought against to whom in 

there is not mentioned. 

 Key  words: Azerbaijan, Oguz Kagan, Oguzname, Turkish history, Turkish language, 

Turkish world. 

 

Nebahat Arslan, Yrd. Doç. Dr. 



Kafkas Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü 

Telefon: 05065319925 

nebahatarslan@hotmail.com 

 

CUMHURİYET DÖNEMİNDE KARS ŞEHRİNİN ETNOGRAFİK YAPISI 



Kars şehri Rus işgalinden sonra türkiye’ye ilhakıyla birlikte sınır şehri olması hasebiyle 

nüfus açısından önemli bir değişim geçirdiği görülmektedir. Bu değişim iç ve dış göçlerin olması 

nedeniyle demografik yapının değişmesine neden olmuştur. 

Gayri Müslimlerin şehirden ayrılması (Rus, Rum, Ermeni vd.) Kafkasya’dan Türklerin ve 

Müslümanları bu bölgeye göçleri (1920-1943 Yılları arasında) bu bölgeden Rus döneminde 

Anadolu’nun diğer vilayetlerine göç etmiş olan Türklerin geri dönmesi gibi önemli haeketler 

neticesinde demografik yapı bu yıllar içerisinde değişmiştir.  

Kars’ta Türkler, Ruslar, Malakanlar birlikte uzun süre yaşamışlardır. Ancak cumhuriyet 

döneminde gayri Müslimlerin yavaş yavaş buradan ayrıldığı görülmektedir. Bu nedenle zaman 

içerisinde Kars ve Çevresinde yaşanan nüfus hareketleri neticesinde demografik yapı farklılıklar 

göstermektedir. Bu bildiri hazırlanırken geniş araştırma yapılarak kaynak eserlere ulaşılmıştır. Arşiv 

belgeleri, hatıratlar, gazeteler kullanılarak hazırlanan bildiri orijinal bilgilere sahiptir.  



I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans: 

 

TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə) 



 

 

 



 

 

 



388

 

 



Райха Амензаде, доктор архитектуры, проф. 

Институт архитектуры и искусства NANA 

 

ИСПОЛЬЗОВАНИЕ ДРЕВЕСИНЫ В СРЕДНЕВЕКОВОМ ЗОДЧЕСТВЕ 



АЗЕРБАЙДЖАНА 

Традиция использования древесины в архитектурно - строительной практике имеет  

глубокие корни, пройдя долгий путь эволюции. Среди древесных пород  получивших 

наибольшее применение были шабалыд (каштан), арчан (можжевельник), палыд (дуб), 

карагач (вяз), чинар (восточный платан), кавак (тополь).  Древесина применялась в 

конструктивно важных, ответственных частях строений - балках, колоннах, шебеке, 

карнизах, приобретавших одновременно исключительно декоративную роль в структуре 

монументальных зданий.  Конструктивные связи или антисейсмические прокладки 

вводились в тектонику стены в качестве усиливающего ее структуру  "выравнивающего" 

слоя. Деревянные связи имеют  место и над архитравными проемами,  зачастую с глубоким 

запуском в структуру стены, что придает строению известную живописность. Жестким 

деревянным каркасом  армировались заполнявшие конхи, а также  завершающие корпус 

строения горизонтальные сталактитовые ряды (гяжа, изразцы). 

Как правило в строительстве, главным образом в  возведении  монументальных 

зданий  использовались деревянные подмости  («леса»), спиливавшиеся по окончании 

строительства   заподлицо, т.е. вровень со стеновой кладкой. Процесс строительства  

величественного портала грандиозного строения представлен на миниатюре Бехзада 

 

«Строительство замка Хаварнак» (1434). Весь портал целиком заключен  в плотный панцирь 



строительных «лесов», со стянутыми на стыках стоек и поперечин узлами веревок. Кривизна  

портальной арки обеспечивалась лекальными шаблонами, что указывает на бескружальность 

выведения конструкций ( 1, с. 145). 

Весьма тщательно подбирался специальный строевой лес для колонных мечетей. Его 

использовали в несомых и несущих конструкциях - капителях и стволах колонн, прогонах и 

второстепенных балках покрывавшихся яркими, сочными орнаментами. Балочные  прогоны 

из цельных массивных балок имеют круглое или прямоугольное сечение и зачастую также 

обработаны декоративной резьбой., прихотливое орнаментальное убранство расписывалось  

полихромными красками, сохранившими  свежесть своих красок  на века. 

Своего рода «подвижность» колонных мечетей  еще более выразительна за счет 

древесины, которая всего  лишь слегка обработана, не доходя до гладкости.  В самом деле 

стройные деревянные опоры  имеют едва заметное утонение, они не обструганы до  

гладкости, не  замаскированы. При сравнении расстановки и формы  деревянных и каменных 

колонн совершенно ясна  взаимосвязь  тектоники и используемого строительного материала. 

Интерколумнии деревянных  колонн больше, они тоньше, стройнее каменных, масса 

которых гораздо более ощутима. Колонные мечети имеют обычно скромные размеры, хотя, в 

то же время  для них специфична возможность  увеличения площади культового строения - 

как вдоль так и поперек  планировочной основы. Ритмическая пространственная 

 

организация характерна пульсацией опор с определенным ритмом, активизирующим 



 

восприятие  пространства в подавляющем большинстве колонных мечетей строившихся в 

основном в сейсмически неблагонадежных районах (Южный Азербайджан, Марага), 

предпочтение  давалось древесине, которая использовалась в том же масштабе  что и  в 

натуре. 

Зодчие эмпирически познав физико – механические качества древесины опирались на 

накопленные  знания, познав статические возможности  деревянных конструкций, 

позволяющие избавить их  от  излишних  запасов прочности.   Колонна    являлась не только 

конструктивным элементом, она представляет собой  основной компонент эстетизации 


I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans: 

 

TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə) 



 

 

 



 

 

 



389

пластически выразительных интерьеров  мечетей, они  активно участвуют  в формировании 

архитектурно – художественного образа  строений.  Колонны мечетей имеют поярусно - 

дробные   всевозможных прорисовок сталактитовые словно «струящиеся» капители, 

последние имеют важную конструктивную значимостью. Именно в них сконцентрирована 

вся нагрузка перекрытия равномерно перетекающая в ствол., а затем и в базу, воспринимая 

нагрузку полностью.  

В теплых климатических условиях наличие деревянных балконов, портиков, террас с 

изящными стройными колоннами, служивших пространственным продолжением строения 

было жизненно необходимым. К массивным балочным конструкциям архитравных 

перекрытий дворцового типа строений подвешивались деревянные, сложного 

геометризованного характера наборы, красочно сочетавшиеся в  плафонах. Легкие, 

затейливо резные  крытые балконы, изображения которых имеются на значительном 

количестве миниатюр, весьма органичны для дворцовых строений. Консоли надежно 

укреплены профилированными подкосами- кронштейнами, либо же их заменяют изящно 

смоделированные столбы , между стойками балкона переброшены затейливой конфигурации 

арочки . На миниатюре  «Приношение даров Хосрову из Индии» (Шах наме, Табриз, 1537 г.) 

не один, но два симметричных балкона , возможно, это  и  есть балконы " милости и  гнева ( 

2, с. 65).  Все деревянные  элементы и детали балконов - стойки, навесы, козырьки, прогоны, 

кронштейны  расписывались яркими водонепроницаемыми красками, обрабатывались 

тонкой резьбой, что, несомненно, придавало  еще большую изысканность и парадность 

дворцовым строениям, о чем свидетельствуют  средневековые миниатюры. 

Кулахфренги или лям - павильонного типа легкое строение - неотъемлемый атрибут 

дворцовых комплексов, запечатленный на миниатюрах - тема в зодчестве традиционная. 

Внутреннее в несколько ярусов пространство этих строений  развитых по вертикали 

представлено лестницей, ведущей к открытой террасе с ярким декоративным оформлением.  

Оно  развивает  не только созерцательную тему,  но и природную  идею, с которой 

необходимо  находить общий язык. 

Твердые древесные породы использовались крайне редко и в особых случаях, потому 

как дефицит древесины  предопределил избирательное к ним отношение,  а обработка, 

отделка и художественная обработка чрезвычайно трудоемка, но виртуозна. Для 

предотвращения гниения дерево использовавшееся в строительстве  подвергалось 

длительному процессу предварительной длительной  обработке и пропитке маслами, для 

того, чтобы предотвратить разрушения ее структуры микроорганизмами и насекомыми. 

Скажем в мавзолее Ольджайту (Южный Азербайджан, Султание, нач.Х1V в.) было 

использовано очень твердой породы дерево предварительно подвергшееся длительной 

обработке.  

ЛИТЕРАТУРА 

1. Амензаде Райха. Композиционные закономерности монументальных сооружений 

Азербайджана Х1 - ХV11 веков. Баку, 2007 

2. Эфендиев Р. Памятники древности в Нухинском уезде // Известия Азкомстариса, 

Баку, 1927. 

 


I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans: 

 

TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə) 



 

 

 



 

 

 



390

Nurtaç Ergün Atbaşı 

Arş. Gör. Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi,  

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü,  

nurtac@hacettepe.edu.tr 

 

AZERBAYCAN EDEBİYATI’NDAN TÜRK SİNEMASINA 



BİR UYARLAMA: MAHMUT İLE MERYEM 

Yirminci yüzyıl çağdaş Azerbaycan edebiyatı yazarlarından Elçin Efendiyev, Mahmut ile 

Meryem isimli romanını 1984’te yayımlamıştır. Mahmut ile Meryem romanı, halk hikâyelerinin 

kimi zaman anlamca kimi zaman biçimce dönüşüme uğrayarak modern edebiyatta farklı edebi türler 

aracılığıyla tekrar tekrar yazılmasının Azerbaycan edebiyatındaki bir örneğidir. Bu roman 

konusunu, Kerem ile Aslı hikâyesinin Azeri varyantından alır. Roman, Türkiye Türkçesi’ne ilk 

olarak 1984 yılında aktarılmıştır. Azeri yazar Elçin’in eseri, Mehmet Ada Öztekin’in yönetmeni 

olduğu Azeri-Türk ortak yapımı olarak 2013 yılında sinemaya uyarlanır. Kerem ile Aslı hikâyesinin 

yeniden yazımı olarak nitelendirilebilecek olan bu roman bir süre sonra sinema filmine dönüşür. 

Dolayısıyla bu sinema filmi, bir halk anlatısının dönüşümünün vardığı son nokta halini alır. 

Sinema tarihi boyunca sinemanın edebiyattan beslendiği gerçeğinden yola çıkarak bu 

çalışmada sinemanın edebiyat ile kurduğu bağa örnek oluşturan uyarlama eserlerden biri olan 

Mahmut ile Meryem incelenecektir. Romandan sinemaya aktarılan metnin geçirdiği dönüşüm, 

metnin kendi içindeki çok katmanlılığından hareketle değerlendirilecektir.  Elçin’in aynı adla 

sinemaya uyarlanan bu romanının hangi sebeple ve hangi yolla uyarlandığı ve nasıl bir değişme 

uğradığı cevabı aranacak sorulardan bazılarıdır. Çalışma hem romanın sinemaya uyarlanma 

aşamasının hem de kardeş kültürlerin birbiri ile ilişkilerinin ortaya konulması açısından önem 

taşımaktadır.  

 

 

 



Гюльрена Мирза Каджар, д.фил.по искус. 

Институт архитектуры и искусства NANA 

Ведуший научный сотрудник   

novruz1966@hotmail.com 

 

КАДЖАРСКИЙ СТИЛЬ В АЗЕРБАЙДЖАНСКОМ ИСКУССТВЕ КАК ЯВЛЕНИЕ 



ТЮРКСКОЙ КУЛЬТУРЫ 

19 век – последний в истории единой художественной культуры Азербайджана. 

Раздел на Север-Юг в 20-е годы 20 века приобрел необратимый характер.  Удаляясь от 

традиции миниатюры и испытывая европейское влияние, азербайджанская живопись 

породила самобытный, глубоко национальный феномен, получивший в западном 

искусствознании название каджарского стиля (по имени правящей в Иране монархической 

тюркской династии, которая, кстати, свою страну называла не Иран, а Каджария). В 19 веке 

живопись Азербайджана блистает такими именами, как Аллахверди Авшар, Абдулгасым 

Тебризи, Мирза Кадым Эривани, Мир Мохсун Навваб, Исмаил Джелаир, Мехрали, Мирза 

Баба, Джаффар и др. Только сейчас, в независимом Азербайджане, мы имеем возможность 

ставить вопрос об азербайджанском, национальном характере каджарской школы, 

рассматривая этот стиль как национальный феномен, так как лучшие его представители, 

вместе с самой династией принадлежат к древнейшим азербайджанским родам. 

Сохранившиеся образцы живописи, настенной и станковой, представляют собой 

великолепные явления художественного творчества своей эпохи, они оказываются также 

важнейшими источниками по истории культуры, костюма, быта, музыкальных 

инструментов, визуальным выражением эстетических канонов наших предков. Большое 


I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans: 

 

TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə) 



 

 

 



 

 

 



391

количество картин каджарского стиля, хранящихся в различных музеях мира и частных 

коллекциях, которые мне довелось увидеть, позволяют сказать о высоком 

профессионализме, мастерстве исполнения, изысканном колористическом вкусе художников 

и, конечно же, о парадном, дворцовом характере этой живописной школы. Каджарская 

живопись оказала большое влияние на все изобразительные, визуальные формы 19 века, да и 

сейчас её влияние на творчество  некоторых художников неоспоримо. Шедевр Исмаила 

Джелаира «Девушки у самовара» – один из первых образцов пространственных 

композиционных построений европейского типа, отличных от ярусной  перспективы 

средневековой восточной миниатюры. В картине “Девушки у самовара” Джелаира, 

хранящейся в лондонском Музее Виктории и Альберта, также как и в других экспонатах 

каджарского раздела этого музея, основное, на мой взгляд, - это именно идущее от 

классических средневековых азербайджанских миниатюр и являющееся архетипом 

азербайджанской традиции воссоздание ощущения рая внутри нарисованной реальности. 


Yüklə 2,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   72   73   74   75   76   77   78   79   ...   94




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin