Issn 1300 9745 ege pediatri BÜlteni ediTÖR



Yüklə 1,01 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə2/9
tarix11.01.2017
ölçüsü1,01 Mb.
#5095
1   2   3   4   5   6   7   8   9

Geliş tarihi: 26.01.2009

 

                         Kabul tarihi: 06.02.2009 



* Bu makalenin bulguları Sokakta Yaşayan ve Sokakta Çalışan Çocuklar IV. İzmir Sempozyumu’nda sunulmuştur. 30 Eylül–2 Ekim 

2005, İzmir 





T 

İZMİR’DE 2004–2005 TARİHLERİ ARASINDA 

SUÇA KARIŞTIKLARI TESPİT EDİLEN ÇOCUK VE 

GENÇLERİN SOSYODEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİ 

VE GEREKSİNİM ALANLARI  

 

Sociodemographic Features of the Children and 



Adolescents Committed to A Crime and  the Areas 

Needing Support in Izmir Between 2004 and 2005 

 

 

Nagehan DEMİRAL

1

 

Saniye KORKMAZ ÇETİN



1

 

Cahide AYDIN



1

 

Tezan BİLDİK



1

 

Burcu ÖZBARAN



1

 

İbrahim ALTITAŞ



2

  

 



Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk 

Psikiyatrisi Anabilim Dalı 

İzmir Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı 



Demiral ve ark.    

 

 



 

GİRİŞ  


Geleceğin ve toplumun teminatı olan çocuk ve 

gençlerin gelişimi çeşitli unsurları içeren 

dinamik ve çok yönlü bir süreçtir. Bu süreçte 

çocuğun kendisinden kaynaklanan gelişimsel ve 

ruhsal özellikler ile sosyokültürel özellikler etki-

leşim içerisindedir. Hızlı kentleşme, sanayileş-

me, göç, ekonomik krizler ve değişen değer 

yargıları toplumda ve bireylerde karmaşa yarat-

maktadır. Aile içi ilişki ve iletişim sorunları, 

gençlerin dönemsel özellikleri ve gelişimsel 

zorlukları ya da ruhsal bozukluklar da çocuk ve 

gençleri suç davranışında bulunmaya yönelt-

mektedir. Çocuğu suça iten nedenler genel 

olarak aile, okul, toplum ve kişinin bireysel 

özellikleri olarak sınıflandırılmaktadır (1).  

Çocuk 18 yaşını doldurmamış birey olarak 

tanımlanmakta ve 18 yaşına kadar olan gençleri 

de kapsamaktadır. Ülkemiz 0–18 yaş grubun-

daki çocukların tüm haklarının korunması için 

1990’da Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Söz-

leşmesi’ni imzalamıştır. Çocuk hakları sözleş-

mesi, 27 Ocak 1995 tarihinde 22184 sayılı 

Resmi Gazete’de yayınlanarak 4058 sayılı yasa 

ile iç hukuk kuralına dönüşmüştür. Bu sözleş-

meden sonra temel iki kavram giderek önem 

kazanmıştır. Bunlar çocuğun birey olarak hak-

larının bulunduğu ve çocuğun yararları ilkesinin 

temel ilke olarak değerlendirilmesi gerektiğidir 

(2). Çocuk suçları ve çocuk yargılama sistemin-

de de çocuk yetişkinden ayrı olarak ele alınmak-

tadır. Çocuklar tarafından işlenen suçlar her 

açıdan büyüklerden farklıdır. Bu nedenle 7 

Kasım 1979 tarihinde 2253 sayılı “Çocuk mah-

kemelerinin kuruluşu, görev ve yargılama usul-

leri hakkında kanun” çıkarılmış ve 1982 tarihin-

de yürürlüğe girmiştir (3). Daha sonra 15 Tem-

muz 2005 tarihinde kabul edilen 5395 sayılı 

Çocuk Koruma Kanunu ile çocuk hukukundaki 

uluslararası gelişmeler ve tedbir kararlarının 

infazındaki eksiklikler nedeniyle, uluslararası 

sözleşmelere uygun ve daha modern bir çocuk 

mevzuatı ile sonuçlanmıştır. Çocuk Koruma 

Kanunu, özellikle Uluslararası Birleşmiş Milletler 

Çocuk Hakları sözleşmesinde yer alan temel 

ilkeleri içermektedir. Çocuk Koruma Kanunu ile 

risk altında, suç mağduru ve suça sürüklenen 

tüm çocuklar “korunma ihtiyacı içindeki çocuk” 

olarak ele alınmıştır. Çocuk hakkında mahkeme 

tarafından alınan tedbirlerin infazında, görevli 

kişi ve kurumların işbirliği için il ve ilçelerde 

koordinasyon kurulları oluşturulmuştur. Bu 

amaçla İzmir’de risk altında ve suça sürüklenen 

çocuk ve aileleri destekleme amacı ile Koruma 

ve Destekleme Merkezi (KORDEM) Ekim 2004’de 

İzmir Valiliği ile İzmir Çocuk Mahkemeleri ara-

sında yapılan protokol ile kurulmuştur. Tedbir-

lerin infazı  sırasında çocuk ve ailenin yanında 

denetim, yardım ve yol gösterme amaçları ile 

onlara el uzatacak görevli ve uzman yardımı da 

2005 yılında kabul edilen Denetimli Serbestlik 

ve Yardım Kurulları Kanunu ile sağlanmıştır.(4) 

Ülkemizde 2007 yılında, İzmir’de 11 tane olmak 

üzere toplam 35 adet Çocuk ve Çocuk Ağır Ceza 

mahkemeleri görev yapmaktadır.  İzmir Çocuk 

ve Çocuk Ağır Ceza Mahkemelerinde 2007 yılı 

içerisinde yeni açılan dava sayısı 4166 olarak 

belirtilmektedir(5). 

Suça sürüklenen çocuk tanımından yasalarda 

suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile 

hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan 

ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik 

tedbirine karar verilen çocuk anlaşılmaktadır 

(6). Suça sürüklenen çocuklar da korunma 

ihtiyacı içerisindedir. Yasalara göre bir kişinin 

cezalandırılabilmesi için bazı koşullar bulun-

malıdır. Bunlar koşullar yaş, zihinsel ve beden-

sel gelişim açısından belli bir düzeye ulaşmış 

olmak; gerçekleştirdiği eylemin anlamını, sonuç-

larını ve bunların toplumun değer yargılarından 

farkını bilmek, eylemin işlendiği anda kişinin 

hareket ile iradi ve şuur serbestisinin bulun-

masıdır. Ayrıca kişinin gerçekleştirdiği eylem 

nedeniyle uygulanan ceza ve infazdan olumlu 

sonuçlar çıkarabilmesi de yer almaktadır (7).  

Suça karıştıkları tespit edilen çocukların ruhsal 

ve ailelerinin ekonomik ve sosyal durumlarını 

tespit ederek yapılacak yardım ve katkıların 


İzmir’de 2004–2005 Tarihleri Arasında Suça Karıştıkları Tespit Edilen Çocuk ve Gençlerin Sosyodemografik Özellikleri ve Gereksinim Alanları  

 

 



 

niteliğini belirlemek çocuk suçluluğunu önleme 



ve topluma yeniden kazandırma adına önemli-

dir. Ne yazık ki çocuklar alınan mahkeme karar-

larından sonra kendilerini suça iten ortamlara 

geri dönmektedir.  

Kesitsel nitelikteki bu çalışmada; son yıllarda 

ülkemizde artış gösteren çocuk suçluluğu ile 

ilgili olarak İzmir ilindeki durumu tespit etmek, 

bu çocukların sosyodemografik özelliklerini, aile 

yapılarını, suç davranışlarını, risk faktörlerini 

belirlemek ve çocuk suçluluğunu önlemede 

üzerinde durulması gereken etmenleri sapta-

mak amaçlanmıştır. 

GEREÇ VE YÖNTEM  

2004-2005 tarihleri arasında  İzmir çocuk mah-

kemelerinden gelen, tedbir ve koruma kararları 

ile suça karıştıkları tespit edilen 331 çocuğun 

sosyal incelemeleri yapılmıştır. Bu incelemede 

olguların sosyodemografik özellikleri, aile 

yapıları (ana baba eğitimi, göç durumu) suç 

davranışları, suçun olası nedenleri, çocukların 

yardım gereksinimi olan alanları belirlenmiştir. 

Araştırma verilerinin analizinde SPSS 10.0 paket 

programı kullanılmıştır. Kategorik verilerin 

değerlendirilmesinde “Chi kare testi”, sayısal 

ortalamaların karşılaştırılmasında “t-testi” kul-

lanılmıştır. Anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak 

seçilmiştir. 

BULGULAR


 

A. Genel grubun sosyodemografik özellik-leri: 

Çalışmamızda değerlendirilen 10–18 yaş-ları 

arasında 331 olgunun 297’si (%89.7) erkek, 

34’ü (%10.3) kızdır. Olguların suç işledikleri 

sırada yaş dağılımı %72.8 oranında 16–18 yaş-

ları arasında saptanmıştır. Olguların çoğunluğu-

nun (%85.2) eğitimi ilköğretim düzeyindedir 

(Tablo I). 

Suça karışan çocukların anne baba eğitimi, işi, 

ailenin aylık geliri, göç durumu ve kaç yıl önce 

göç edildiği Tablo II’de sunulmuştur. Annelerin 

çoğunluğu (%48.9) okur-yazar değil iken, baba-

ların çoğunluğunun (%50.5) eğitim düzeyi 1–8 

yıl arasındadır. Ailelerin çoğunluğunun (%43.2) 

aylık gelir düzeyi asgari ücret ve altındadır. 

Ailelerin çoğunluğu göç (%47.4) etmiştir. Göç 

edenler arasında 12–24 yıl önce göç edenler 

(%24.8) en yüksek orandadır. Göç edilen bölge 

sırası ile en fazla Doğu Anadolu (%28.4) ve 

Güneydoğu Anadolu (%8.8) bölgesidir (Tablo II). 

Suça karıştıkları tespit edilen çocukların suç 

dağılımı, suç nedenleri ve saptanan gereksinim-

Tablo I. Suça karıştığı tespit edilen çocukların cinsiyet, yaş ve eğitim durumunun suç türüne göre dağılımı. 

Değişkenler  

Cana 


Yönelik 

n  (%) 


Mala Yönelik 

n  (%) 


Diğer 

n  (%) 


Genel Toplam 

n  (%) 


Chi-

kare 


Cinsiyet Kız 

Erkek 

  1 (29.0) 



34 (11.4) 

  30 (88.2) 

230 (77.4) 

  3 (8.8) 

33 (11.1) 

  34 (10.3) 

297 (89.7) 

  2.68 


0.26 

 

Toplam 



35 (10.6) 

260 (78.5) 

36 (10.9) 

331 (100.0) 

 

 

Yaş Dağılımı 11 



yaş altı 

  1 (10.0) 

    9 (90.0) 

  0 


  10 (3.0) 

 11-15 


yaş 

  3 (3.8) 

  67 (83.8) 

10 (12.5) 

  80 (24.2) 

 16-18 


yaş 

31 (12.9) 

184 (76.3) 

26 (10.8) 

  241 (72.8) 

  6.59 


1.59 

Eğitim. Eğitimsiz 

  0 

  14 (82.4) 



  3 (17.6) 

  17 (5.1) 

 

İlköğretim 



27 (9.6) 

229 (81.2) 

26 (9.2) 

282 (85.2) 

 

Lise 


  8 (25.0) 

  17 (53.1) 

  7 (21.9) 

  32 (9.7) 

16.26 0.003* 

*p<0,05 


Demiral ve ark.    

 

 



ler Tablo III’de sunulmuştur. Buna göre hırsızlık 

% 78.5 oranında en fazla işlenen suç türüdür. 

Kasten adam öldürmek %0.6 oranında en az 

işlenen suç türüdür. Suç nedeni olarak %70.4 

oranında arkadaş etkisi en belirgin neden olarak 

görülmektedir. Bunu %12.7 oranında ekonomik 

nedenler izlemektedir. Saptanan gereksinimler 

doğrultusunda eğitim (%51.4), ekonomik (%40.2) 

ve sağlık yardımı (%43.2) birbirlerine yakın 

oranlarda belirlenmiştir. (Tablo III). 

Tablo II. Suça karıştıkları tespit edilen çocukların aile 

özellikleri. 

Değişkenler f 

Ebeveynler birlikte 



271 

81.9 


Aile tipi 

Tek ebeveyn 

58 

17.5 


Tek çocuk 

  6 


  1.8 

2-3 çocuk 

120 

36.3 


Kardeş 

durumu 


3-13 çocuk 

203 


61.3 

Okur-yazar değil 162 48.9 

Okur-yazar  

 

42 



12.7 

1-8. sınıf 106 

 

 

32.0 



Anne eğitimi 

9. sınıf ve üstü 

  21 

  6.3 


Okur-yazar değil  

48 14.5 


Okur-yazar  

74 


22.4 

1-8. sınıf 167 

50.5 

Baba eğitimi 



9. sınıf ve üstü 

  42 


12.7 

Ev hanımı 281 

84.9 

Düzensiz çalışma 



  26 

  7.9 


Anne iş 

Düzenli çalışma 

 24 

  7.3 


İşsiz  

87 


26.2 

Düzensiz çalışma 123 37.2 

Baba iş 

Düzenli çalışma 121 

36.6 

Asgari ücret ve altı 143  43.2 



500-1000 TL 

  89 


26.9 

1000 TL ve üstü 

  30 

  9.1 


Aylık gelir 

Düzensiz gelir 

  69 

20.8 


Var 159 

47.4 


Ailede göç 

Yok 174 


52.6 

1-5 yıl  

   6 

  1.8 


6-11 yıl  

 

34 



10.3 

12-24 yıl  

 

82 


24.8 

Kaç yıl önce 

göç edilmiş 

25-52 yıl  

 

32 


9.7 

Tablo III. Suça 

karıştıkları tespit edilen çocukların suç dağı-

lımı, suç nedenleri ve saptanan gereksinimler. 

Değişkenler f 

Hırsızlık 260 



78.5 

Gasp 11 


3.3 

Yaralama 7 

2.1 

Tehdit 10 



3.0 

Cinsel suçlar 

1.5 


Kasten adam öldürmek 

0.6 



Madde kullanmak /satmak 

2.1 



Devlet malına zarar 

13 


3.9 

Hafif suçlar meyve çalma v.b. 

2.7 


Suç türü 

Diğer 7 


2.1 

Ekonomik 42 

12.7 

Psikolojik 24 



7.3 

Arkadaş 233 

70.4 

Suç nedeni 



Diğer 32 

9.6 


Evet 143 

43.2 


Sağlık  

Hayır 188 

56.8 

Evet 170 



51.4 

Eğitim  


Hayır 161 

47.6 


Evet 163 

49.2 


Ekonomik 

Hayır 168 

50.7 

Evet 83 


25.1 

Ruhsal 


Hayır 239 

74.9 


Evet 84 

25.4 


Saptanan 

gereksinim 

alanları  

Sosyal  


Hayır 238 

74.6 


 

B. Değişkenlerin suç türlerine göre dağılımı  

Suça karıştığı tespit edilen çocukların suç türü 

ile cinsiyet, yaş ve eğitim durumu arasındaki 

ilişki Tablo I’de sunulmuştur. Suç türü genel 

olarak 3 gruba ayrılmıştır: Cana yönelik gasp, 

yaralama, tehdit, cinsel suçlar, kasten adam 

öldürme (%10.6); Mala yönelik hırsızlık (%78.5); 

Diğerleri madde kullanmak ya da satmak, devlet 

malına zarar vermek, meyve çalmak v.b. hafif 

suçlardır (%10.9).  

Değişkenlerin suç türü ile ilişkisi incelenmiş Chi 

kare analizi uygulanmıştır. Suç türü ile anlamlı 

ilişki saptanan değişkenlerin istatiksel sonuçları 

belirtilmiştir (Tablo I). 


İzmir’de 2004–2005 Tarihleri Arasında Suça Karıştıkları Tespit Edilen Çocuk ve Gençlerin Sosyodemografik Özellikleri ve Gereksinim Alanları  

 

 



 



Cinsiyet 

Kızların %88.2’inde, erkeklerin %77.4’ünde en 

fazla olarak mala yönelik suçlar belirlenmiştir.  



Yaş  

11 yaş altı: 10 kişinin 9’u (%90), 11–15 yaş arası 

80 kişinin 67’si (%83.8) ve 16–18 yaş arası 241 

kişinin 184’ünün (%76.3) de en fazla mala yöne-

lik suçlar işlediği belirlenmiştir. Cana yönelik 

suçlar 11 yaşın altında 1 kişi (%10), 11–15 yaş 

arasında 3 kişi (%3.8), 16–18 yaş arasında ise 

31 kişide (%12.9) belirlenmiştir. Diğer suç türü 

en küçük yaş grubunda hiç tanımlanmamıştır 

(Tablo I). 



Okul 

Suç türü ile çocukların bitirdikleri okulun sınıf 

düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. 

(Chi kare=16.26; p=0,003). Her bir grup suç 

türünde en fazla ilköğretim düzeyindeki çocuk-

larda (genel toplamdaki oranı %85.2) suçluluk 

görülürken, okur-yazar olmayanlarda cana yö-

nelik suç saptanmamıştır. Bu sonuç, okur-yazar 

olmayan grubun daha karışık bir suç olan cana 

yönelik suçları  işlemedeki “yeterlilik” düzeyi ile 

açıklanabilir. Genel toplamda okur-yazar olma-

yanlar 17 (%5.1) ve lise düzeyindekiler 32 (%9.7) 

kişi olarak belirlenmiştir. Hiç eğitim almayanlara 

göre lise düzeyinde eğitim alanlar da 2 kat daha 

fazla suçluluk görülmekle birlikte orta düzeyde 

eğitimi olanlar daha riskli bulunmuştur. Yaş 

grubuna bakıldığında en fazla 16–18 yaşları 

arasında (241 kişi %72.8) çocuk bulunmaktadır 

(Tablo I).  

Bir başka suçlu kardeş 

Suç türü ile çocukların bir başka suçlu kardeş 

olması arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. 

(Chi kare=5.59; p=0.05). Mala yönelik suçları 

işleyen çocukların %77.7 oranında başka bir 

suçlu kardeşi olduğu belirtilmiştir. 



Suçun olası nedenleri 

Suç nedeni olarak hem genel toplamda (%71.7) 

hem de her bir suç türünde en fazla arkadaş 

etkisi gösterilmektedir. Özellikle mala yönelik 

suçlarda arkadaş etkisi %70 iken, ekonomik 

nedenlerin oranı %13 olarak belirtilmiştir.  



Çocukların belirlenen gereksinim alanları 

1. Suç türü ile çocukların sağlık alanında yardım 

gereksinimi arasında anlamlı bir ilişki saptan-

mıştır (Chi-kare=10.78; p=0,005). Cana yö-

nelik ve diğer suçlarda gereksinim belirtil-

mezken, mala yönelik suç işleyen çocuklarda  

%50 oranında sağlık alanında yardım gerek-

sinimi bulunduğu bildirilmiştir.  

2. Suç türü ile çocukların ekonomi yardım ge-

reksinimi arasında anlamlı bir ilişki saptan-

mıştır (Chi-kare=5.69; p=0.05). Cana yönelik 

ve mala yönelik suçlarda ekonomik yardım 

talebi isteyenlerle istemeyenler arasında an-

lamlı bir fark bulunmazken, diğer suçlarda 

ekonomik yardım gereksinimi olanlar daha 

düşük oranda bildirilmiştir 

3. Eğitim, psikolojik ve sosyal yardım alanında 

hem genel toplamda hem de ayrı ayrı her üç 

suç türünde de yardım almak istemeyenler 

daha fazladır (Tablo III). 

TARTIŞMA  

Geç ergenlik dönemine (15–18 yaş) riskli dav-

ranışlar açısından bakıldığında suç, şiddet ve 

madde kullanımı gibi davranışların ortaya çıktığı 

ve sorun halinde yaşandığı dönem olarak bil-

dirilmektedir (8). Çalışmamızda suça karışan 

çocukların % 72.8’i 16–18 yaşları arasında geç 

ergenlik dönemindedir. Yazında en çok suç işle-

nen yaş olarak 14 yaş bildirilmektedir (9, 10). 

Hancı ve arkadaşlarının  İzmir ilinde yaptıkları 

benzer bir çalışmada da suç işleyenlerin çoğun-

luğu (%69.1), 12–14 yaşları arasında, %24.8’i 15 

yaş ve üstünde saptanmıştır(11). Çalışmamızda 

suç işleme yaşı önceki yıllarda yapılan çalışma-

lara göre daha yüksek bulunmuştur ve geç 

ergenlik döneminde yoğunlaşmıştır. Bu durum 

sosyal ve ekonomik koşulların gençler için ye-

tersiz olduğunu ve suç davranışının ileride genç 

yetişkinlik döneminde de artabileceğini düşün-

dürmüştür.  



Demiral ve ark.    

 

 



Suç davranışları cinsiyet açısından değerlendir-

diğimizde pek çok çalışmada erkek çocuklar 

kızlara oranla daha yüksek bulunmaktadır (8, 

11,12). Çalışmamızda da benzer şekilde suça 

karışan çocukların çoğunluğunun (%89.7) erkek 

olması yazınla uyumludur. Bu durum erkek 

çocuklarda kızlara göre eyleme vuruk, dışa 

yönelik davranışların daha fazla olması ve 

ebeveyn denetimi az olan erkek çocukların ev 

dışında olabilmesi, uygunsuz ortamlarda, suça 

elverişli koşullarda bulunmaları ile açıklanabilir. 

Çalışmamızda, 16–18 yaşlarında lise düzeyinde 

olmaları beklenen çocukların eğitim düzeyleri 

ayrıntılı olarak incelendiğinde; bu yaş dönemin-

deki 241 gencin 163’ü (%48.9) ilkokul terk, 

42’si (%12.7) ilkokul mezunu, 32’si (%9.7) lise 

terk, ancak 4’ü (%1.2) lise mezunu olarak bu-

lunmuştur. Ayrıca suç türü ile çocukların bitir-

dikleri okul ve sınıf düzeyleri arasında anlamlı 

ilişki saptanması eğitimin suç davranışını engel-

lenmedeki önemini göstermiştir (Tablo I). Dü-

zenli olarak okuldan kaçan, okumayı reddeden, 

okul başarısı düşük olan çocukların bu davranışı 

bir yaşam tarzı haline getirmesi, riskli davranış-

ları oluşturmaktadır. Okulu bırakmanın yanı sıra 

okul başarısızlığı ve okul devamsızlığının da 

suça karışma ve pek çok olumsuz davranış için 

risk faktörü olduğu bilinmektedir. Gençler ara-

sında riskli ve olumsuz davranışların madde kul-

lanımı, okuldan atılma, erken yaşta cinsel ilişki 

ve suç işlemeye geçiş sağladığı bildirilmektedir 

(13). 


Çocuğun suç eylemine yönelmesinde ailenin, 

çocuk sayısının, ekonomik sorunların, eğitim 

sisteminin, genetik faktörlerin, zekânın, köyden 

kente göçün, evsiz sokakta yaşamanın, beden-

sel-ruhsal hastalıkların, uyuşturucu ve alkol 

bağımlığının önemli rolü olduğu belirtilmektedir 

(8, 14). Bunlar içerisinde göç olaylarının özel-

likle genç kuşakları etkileyerek suç potansiyelini 

arttırdığı vurgulanmaktadır (15). Çalışmamızda 

suça karışan çocukların ailelerinin %47.4’ü baş-

ka bir bölgeden göç etmiş ve %43.2’nin aylık 

gelir düzeyi asgari ücret ve altındadır. Göç 

edenlerin %24.8’ü 12–24 yıl önce göç etmiştir. 

Bu bulgumuz suç işleyen çocukların daha ön-

ceki erken çocukluk ve çocukluk gelişim dö-

nemlerinde ailelerinin ekonomik ve sosyal ko-

şullarının yetersiz olduğunu düşündürmüştür. 

Ebeveynlerin geldikleri kente uyum sağlama 

güçlüğünün aile içi ilişkilere de yansıması ve 

çocuğun zayıf gözetimine yol açması söz konu-

su olabilir. Bu ortamda yetişen çocukların er-

genlik döneminde suç davranışında buluna-

bileceği düşünülmüştür.  

Çalışmamızda anne-babaların eğitim ve iş du-

rumlarını değerlendirdiğimizde; annelerin yarıya 

yakınının (%48.9), okuryazar olmadığı, babala-

rın ise yarısının (%50.5) 1–8 yıl arasında temel 

eğitimi aldığı görülmektedir. Suç türlerini cana 

yönelik, mala yönelik ve diğer grup diye ayır-

dığımızda; suç türü ile baba eğitim düzeyi ara-

sında bir ilişki saptanmazken, suç türü ile anne 

eğitim arasında anlamlı bir ilişki saptanmış 

olması bize anne eğitiminin toplumun huzuru 

ve çocukların rehberliği açısından önemini gös-

termiştir. Ayrıca, suç türü ile baba eğitimi ara-

sında bir ilişki bulunmazken, suç türü ile baba-

nın işi arasında anlamlı bir ilişki olması ailenin 

ekonomik düzeyini ve geçimini babanın düzenli 

bir işi ve geliri olmasının belirlediği  şeklinde 

yorumlanmıştır. Özellikle mala yönelik suçlarda 

babaların daha çok mevsimlik işçi olarak veya iş 

bulduğunda çalıştığı belirlenmiştir. Genel olarak 

ailenin geliri arttıkça, suçun türü ne olursa olsun 

suç işleme oranının düştüğü saptanmıştır. 

Annelerin eğitim düzeyini arttırmanın ve aile 

ekonomisine katkıda bulunmalarının çocukların 

suç davranışlarının azalmasında önemli bir yeri 

olduğu düşünülmüştür.  

Çalışmalarda işlenen suç türleri arasında mala 

yönelik suçlardan hırsızlık en fazla bildirilmek-

tedir (10, 11, 16). Çalışmamızda yazınla benzer 

olarak işlenen suç türleri arasında hırsızlık 

%78.5 ile ilk sırada yer almaktadır. T.C. Baş-

bakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü’nün 2004 yılı 

verilerine göre İzmir ilinde suç isnadı ile güven-

lik birimine (jandarma ve polis) gelen veya geti-

rilen 5367 çocuk belirlenmiştir. Bunların 1532’si 

(%28.5) hırsızlık suçu ve 78’i (%1.5) uyuşturucu 



İzmir’de 2004–2005 Tarihleri Arasında Suça Karıştıkları Tespit Edilen Çocuk ve Gençlerin Sosyodemografik Özellikleri ve Gereksinim Alanları  

 

 



 

madde kullanmak, satmak ve satın almak 



suçları atfedilmiştir (17). Bu oran çalışmamıza 

göre daha düşük olarak görünse de suça 

karıştıkları mahkeme tarafından saptandığında 

hırsızlık suç türünün daha yüksek olarak belir-

lendiğini göstermektedir. Ayrıca çalışmamızda 

suç türleri arasında madde kullanma ve satma 

suçu %2.1 olarak belirlenmiştir. Türkiye’de 

madde kullanım oranının Avrupa ülkeleri’ ne ve 

Amerika Birleşik Devletleri’ ne göre daha düşük 

oranda olmakla birlikte zaman içerisinde madde 

kullanım sıklığında artış olduğu bildirilmektedir 

(18). Gençler arasında yasadışı madde kullanı-

mının giderek yaygınlaşma eğiliminde olması 

nedeniyle gençlere yönelik yeni tedavi stratejile-

rinin geliştirilmesi gerektiği de belirtilmektedir 

(19). Önceki yıllarda  İzmir’de (11) ve Elazığ’da 

(20) yapılan çalışmalarda madde kullanma ve 

satma suçuna hiç rastlanmaz iken Samsun’da 

yakın zamanda yapılan bir çalışmada madde 

kullanma oranı % 39.6 olarak saptanmıştır (21).  

Çalışmamızdaki madde kullanma suç oranı 

%2.1 gibi çok düşük olarak belirlenmiş olmakla 

birlikte, bu çocukların % 38.9’unun sigara, 

uçucu, esrar ve çoğul madde gibi bağımlılık 

yapıcı madde kullandığı belirlenmiştir. Bu genç-

ler ileride davranım sorunları ve suça karışma 

açısından risk altındadır. Ülkemizde özellikle 

büyük kentlerde bağımlılık yapıcı maddelerin 

toplum ve özellikle gençler kullanımının kontrol 

ve denetimi, kullanıcıların ise tedaviye yönlen-

dirmeleri suç davranışının azaltılması açısından 

önemli olduğu düşünülmüştür. 

Çocuk suçluluğunu değerlendirirken suç neden-

lerinin çeşitliği ve bu nedenlerin birbirleriyle 

etkileşim içerisindedir. Ergenlik döneminin özel-

liği olarak arkadaş ilişkilerinin önceliği ve önemli 

olduğu bilinmektedir (22) Ayrıca gelişimsel 

özellikler ile sosyoekonomik yetersizlikler akran 

grubunu bir suçluluk çetesine dönüştürebildiği, 

mala yönelik suçlarda gruplar halinde suç iş-

lemenin daha yüksek olduğu da belirtilmektedir 

(11). Çalışmamızda suç nedeni olarak hem 

genel toplamda (%71.7) hem de her bir suç 

türünde en fazla arkadaş etkisi gösterilmiştir. 

Özellikle mala yönelik suçlarda arkadaş etkisi 

%70 iken, ekonomik nedenlerin oranı %13 

belirtilmesi dikkat çekicidir. Suç davranışında 

arkadaş grubunun etkisi ve önemi yazın bilgileri 

ile benzerdir. Gençlerin akran ilişkilerinin dik-

kate alınması, kontrolsüz bırakılmaması, risk 

grupları ile ilişkilerinin engellenmesinin önemli 

olduğu düşünülmüştür.  

Çocuk suçluluğunu önlemede alınması gereken 

önlemler ve desteklenmesi gereken gereksinim 

alanlarına belirlemek önemlidir. Bu durum 

çocukların tekrar suça karışmasını da engelleye-

bilecektir. Çalışmamızda çocukların gereksinim 

alanları sağlık ve ekonomik yardım sağlanma-

sında yoğunlaşmaktadır. Suç türü ile sağlık ve 

ekonomik yardım alanında anlamlı bir ilişki 

belirlenmesi suç davranışlarının önlenmesinde 

bize yol göstermektedir. Özellikle mala yönelik 

suçlarda sağlık ve ekonomik yardım ihtiyacı 

belirtilmesi anlamlıdır. Eğitim, psikolojik ve sos-

yal yardım alanında hem genel toplamda, hem 

de ayrı ayrı her 3 suç türünde de yardım almak 

istemeyenler daha fazla saptanmıştır. Bu sonuç, 

Maslow’un “ihtiyaçlar hiyerarşisi” kuramından da 

hatırlanacağı gibi suçluların daha çok yaşamsal 

önemi olan temel gereksinimlerinin henüz gide-

rilmeden ihtiyaçlar hiyerarşisinde bir üst sınıfta 

yer alan ait olma ve sevgi, değerli hissetme ve 

kendini gerçekleştirme gibi psikososyal gereksi-

nimlerini henüz talep etmediklerini göstermek-

tedir (22).  

Sonuç olarak, çeşitli nedenlerle suça karışmış 

çocukların bedensel, ruhsal, sosyal ve kültürel 

yönden sağlıklı gelişmelerini sağlamak toplum-

sal sorumluluğumuz ve görevlerimiz arasında-

dır. Çocukları aileleri ile birlikte ele alarak koru-

mak, desteklemek ve topluma yeniden kazan-

dırmak çocukların suça karışmasını önleyebile-

cektir. Bu amaçla, annelerin eğitim düzeylerinin 

arttırılması, ailenin ekonomik koşullarının iyileş-

tirilmesi ve göçün olumsuz etkilerinin önlen-

mesi önemlidir. Gençlerin okul eğitimlerini sür-

dürmesi ve akran ilişkilerinin dikkate alınması, 

kontrolsüz bırakılmaması ve risk grupları ile 

ilişkilerinin engellenmesinin önemli olduğu 

düşünülmüştür. 



Demiral ve ark.    

 

 



  

  

KAYNAKLAR 



1.  Kepenekçi KY, Özcan AY. Okullarda Çocuk Suçluluğunun Önlenmesi, 1. Ulusal Çocuk ve Suç: Nedenler ve Önleme Çalışmaları 

Sempozyumu. Ankara: Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı Yayını, 2002: 256–257. 

2.  Polat O, İnanıcı MA, Aksoy ME. Adli Tıp Ders Kitabı. İstanbul: Nobel Tıp Kitapevleri, 1997: 291–314. 

3.  Uluğtekin SS. Çocuk Mahkemeleri ve Sosyal İnceme Raporları. Ankara: Türkiye Barolar Birliği Yayını, 2004: 55–78.  

4.  http://www.abchukuk.com/cezahukuku/denetimli-serbestlik.html. erişim tarihi, 28 Ocak 2009 

5.  http://www.adli-sicil.gov.tr/istatistik_2007 .erişim tarihi 26 Ocak 2007. 

6.  http://www.turkhukuksitesi.com/makale_474.htm,erişim tarihi 22 Ocak 2009. 

7.  Dinçmen K. Adli Psikiyatri. İstanbul: Birlik Yayınları, 1984, 16–27. 

8.  Ögel K. Psikososyal gelişim perspektifi. Riskli Davranış Gösteren Çocuk ve Ergenler. İstanbul: Ajans Plaza, 2007:27–31.  

9.  Aydın C, Kabaklıoğlu MT. Çocuk hükümlülerde suç tipi ile sosyodemografik özelliklerin ilişkisi Ege Tıp Dergisi 1989; 26:625–634.  

10.  Katkıcı U, Doğaner İ, Aydın C, Saygılı R. 1980–1985 yıllarında İzmir Adli Tıp Grup Başkanlığı’na gönderilen kriminal davranışı çocuk ve 

ergenlerde retrospektif bir değerlendirme. Ege Tıp Dergisi 1990; 29: 368–371. 

11.  Hancı  İH, Aktaş EÖ, Keleş H, Yavuz C, Ertürk S, Demircin S. İzmir Çocuk Mahkemesinde davaları sonuçlanan çocukların demografik 

özellikleri. Adli Tıp Dergisi 1994; 10: 29–35. 

12.  Hancı  İH, Demirçin S, Ege B, Çoskunol H. 1988-1990 yılları arasında  İzmir Çocuk Mahkemelerinde davaları sonuçlanan çocukların 

demografik özellikleri. Ege Tıp Dergisi 1993; 32: 357-360.  

13.  Öğel K, Eke CY, Taner S.İstanbul’da öğrenciler arasında riskli davranışlar araştırması-araştırma raporu, 2004. 

http://www.yeniden.org.tr/dokuman/bm_raporlar.asp, erişim tarihi 22 Ocak 2009. 

14.  Akyüz Y. Çocuk suçluluğu konusunda Türk eğitim tarihinde ilk önemli araştırma. 1. Ulusal Çocuk ve Suç, Nedenler ve Önleme Çalışmaları 

Sempozyumu. Ankara: Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı Yayını, 2002:46–48.  

15.  Hancı İH, Ege B, Demirçin S, Çoskunol H. Göçlerin İzmir İlindeki çocuk suçlarına etkisi. Ege Tıp Dergisi 1993; 32: 347-350.  

16.  Dülger HE, Tokdemir M, Tezcan AE. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki çocuk ve ergen suçlarının dağılım özellikleri. Düşünen 

Adam 1996; 9: 53–57. 

17.  Güvenlik birimine gelen ve ya getirilen çocuk istatistikleri 27 il, 2004. T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü. Ankara: Devlet İstatistik 

Matbaası, 2005: 6-15. 

18.  Ögel K, Tamar D, Çakmak D. Madde kullanımı sorununda Türkiye’nin yerine bir bakış. Türk Psikiyatri Derg 1998; 9: 301–307.  

19.  Yüncü Z, Aydın C, Çoşkunol H, Altıntoprak E, Bayram AT. Çocuk ve ergenlere yönelik bir bağımlılık merkezine iki yıl süresince başvuran 

olguların sosyodemografik değerlendirilmesi. Bağımlılık 2006; 7: 31-37. 

20.  Hancı  İH, Dülger HE, Toy E, Demirçin S, Ertürk S, Çoskunol H. 1988–1991 yılları arasında Elazığ’da suç işledi iddiasıyla yargılanan 

çocukların demografik özellikleri. Ege Tıp Dergisi 1993; 32: 361–365. 

21.  Aydın B, Turla A, Kocakaya M, Karaarslan B. Samsun’da 2004 yılında suç işlediği iddia edilen çocukların sosyodemografik özellikleri. Adli 

Psikiyatri Dergisi 2005; 2: 5–13. 

22.   Odağ C. Ergenlerde akran kümesi ve arkadaşlık. Ergenler bizi örnek alanlar ve örnek aldıklarımız. İzmir: Meta Basımevi, 2005: 69–78.  

23.  Wahba MA, Bridwell LG. Maslow reconsidered: A review of research on the need hierarchy theory. Organizational Behavior and Human 

Performance 1976; 1: 212–240. 

 


Yüklə 1,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin