Yazışma Adresi:
Yard. Doç. Dr. Hasan YÜKSEKKAYA
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Pediatrik Gastroenteroloji,
Hepatoloji ve Beslenme Bilim Dalı
35040-Bornova / İZMİR.
Tel
: 0332 223 67 35
E-posta : dryuksek @yahoo.com
55
O
LGU
S
UNUMU
EGE PEDİATRİ BÜLTENİ 2009, 16 (1): 55-58
ÖZET
enfanjiyomlar lenfatik sistemin nadir tümörlerindendir. Sıklıkla baş-boyun bölgesinde görülürler. Lenfanjiom dilde yerleşirse,
konuşmada güçlük, oral hijyende bozulma, travmaya bağlı kanama gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bu yazıda, dilde geçmeyen
lezyonlar nedeniyle başvuran ve lenfanjiyom tanısı alan altı yaşında bir kız olgu sunulmaktadır.
Anahtar Sözcükler: Konjenital, dil, lenfanjiyom, çocu
SUMMARY
ymphangiomas are uncommon tumors of the lymphatic system. They are usually located in the head and neck area. The
patients tend to have speech disturbances, poor oral hygiene, and bleeding from tongue associated with oral trauma. We
present a 6-year-old girl with lingering lesions of the tongue diagnosed as lymhangioma.
Key Words: Congenital, tongue, lymphangioma, child
Geliş tarihi: 13.01.2009
Kabul tarihi: 30.02.2009
GİRİŞ
Lenfanjiyomlar, lenfatik sistemin nadir görülen
konjenital benign hamartamöz tümörleridir.
Lenfatik kanalın geri kalan kısmıyla ilişkisiz,
lenfatik dokunun artığı şeklinde tarif edilen bir
gelişim anomalisidir (1, 2). Turner sendromu,
Noonan sendromu, trizomiler, kardiyak anoma-
liler, fetal hidrops ve fetal alkol sendromu gibi
bazı hastalıklara eşlik edebilirler. Lezyonların %
50’si doğumda, % 90’ı ise 2 yaşına kadar klinik
bulgu verir (3). Lenfanjiyomların % 50-70’i baş-
boyun bölgesinde saptanır. Oral kavitede ise
sıklıkla dilde ön 2/3 kısımda yerleşmekte ve
makroglossi ile prezente olabilmektedir (4-6).
Ayrıca damak, bukkal mukoza, jinjiva ve
dudaklarda da saptanabilmektedir (1).
OLGU SUNUMU
Altı yaşında kız hasta, iki yaşından sonra ortaya
çıkan, dilinde aralıklı olarak daha belirgin hale
gelen, kırmızı, yüzeyden kabarık lezyonlar ne-
deniyle başvurdu. Herhangi bir başka yakınması
yoktu ve motor-mental gelişiminin yaşına uygun
olduğu öğrenildi. Öz ve soy geçmişinde ek bir
özellik saptanmayan hastanın yapılan fizik bakı-
sında; ağırlık 50 persentilde, boy 75 persentilde,
kardiyak nabız: 80/dk, TA: 95/65 mmHg, diğer
vital fonksiyonları olağan olarak saptandı. Yapı-
lan oral bakısında yaklaşık 2,5x3 cm boyutların-
da, dil sol lateralde, sublingual bölgede hiper-
emik, çevre dokulardan kabarık, ödemli, yüzeyi
pürtüklü lezyon izlendi. Makroglossi yoktu (Şekil
1, 2). Ağız–boğaz bakısında ve anterior rino-
skopisinde ek patolojik bulgu saptanmadı.
Akciğer ve kardiovasküler sistem bakıları olağan
olan hastanın organomegalisi ve lenfadeno-
megalisi saptanmadı. Hastada başka bir bölge-
de lokalize damarsal patoloji düşündürecek
dermatolojik lezyona rastlanmadı.
L
L
ORAL LENFANJİYOM
Oral Lymphangioma
Aşan ÖNDER
Levent MİDYAT
Gabil MURSALOV
Yasemin ÖZDEMiR
Şule GÖKÇE
Sevgi MİR
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı,
Bornova-İzmir
Önder ve ark.
56
Laboratuar incelemelerinde lökosit: 10.500/mm
3
,
Hb:13.4 gr/dl, Htc: %39.4, Trombosit:
355.000/mm
3
olarak bulundu. Periferik yay-
masında herhangi bir özellik saptanmadı. AST:
32 IU/L, ALT: 20 IU/L, üre: 26 mg/dl, kreatinin:
0.5 mg/dl, açlık kan şekeri: 94 mg/dl, Na: 140
meq/lt, K: 4.9,meq/L, Ca:9.8 mg/dl, albumin:
4.3 gr/dl, t. protein: 6.5 gr/dl olarak bulundu.
Karın içi organ tutulumu açısından istenen USG
normal olarak değerlendirildi. Hasta kulak-
burun-boğaz kliniği ile konsülte edildi ve
mevcut lezyonların lenfanjiyom ile uyumlu
olduğu yönünde görüş bildirildi. Lenfanjiyomun
yayılımını tespit etmek ve eşlik eden anomalileri
saptamak için yapılan servikal-kranial manyetik
rezonans görüntülemesinde, dilde ½ anterior
kesimi simetrik şekilde tutan, dil kasları ile
sınırlı olan ve T2 ağırlıklı görüntülerde yoğun
hiperintens tubuler yapılardan oluşan, kistik
komponent içermeyen yumuşak doku kitlesi
saptandı ve bulgular lenfanjiyomla uyumlu
olarak değerlendirildi. Herhangi bir klinik bulgu
oluşturmayan lezyon için cerrahi müdahale
endikasyonu konulmadı ve hasta poliklinik
kontrollerine gelmek üzere taburcu edildi.
Şekil 1. Dilin anterior yarısında görülen, yüzeyden kabarık
kırmızı-beyaz renkli lezyonlar.
Şekil 2. Dilin lateralinde yüzeyden kabarık, lenfanjiyoma ait
görüntü.
TARTIŞMA
Lenfanyiomlar konjenital vasküler malformas-
yonlar içinde yer almaktadır. Tüm vasküler
tümörlerin %4’ünü, beniyn vasküler tümörlerin
ise %25’ini oluşturmaktadır. Çoğunlukla hayatın
ilk 2 yılında görülse de, nadiren lenfatik damar-
ların enflamasyonuna sekonder obstruksiyon ve
fibrozise bağlı olarak ileri yaşlarda da ortaya
çıkabilmektedir (4-6). Embriyolojik olarak, ve-
nöz sistemden kaynaklanan beş primitif tomur-
cuktan köken almaktadır; bu tomurcuklar bir çift
juguler kese, bir çift posterior kese ve bir tek
retroperitoneal keseden oluşmaktadır (3). Lez-
yonlar fetal anjiogenezisteki lenfatik vazofor-
matif dokuların aşırı genişlemesi ile oluşmakta
ve deriden iç organlara kadar vücudun her
yerinde görülebilmektedir (1, 4-6).
Oral Lenfanjiyom
57
Lenfanjiyomlar histopatolojik olarak üç tipe
ayrılmaktadır; 1-Kapiller lenfanjiyom (lenfanji-
yom simpleks): Küçük, kapiller boyuttaki le-
nfatik damarların genişlemesidir ve en sık görü-
len tipidir. Sunulan olgu da bu gruba uymak-
tadır. 2-Kavernöz lenfanjiyom: Büyük lenf da-
marlarının genişlemesi ile karakterizedir. 3-
Kistik higroma: Lenfatik sistemin büyük boyutlu,
kistik genişlemesidir. Bu alt gruplar, aynı
patolojik sürecin farklı damar boyutlarına ve
çevreleyen dokulara göre farklı adlandırılması
olarak kabul edilmektedir (3).
Bizim olgumuzda olduğu gibi, oral lenfan-
jiyomlar çoğunlukla dilin anterior kısmında ve
dorsal yüzde görülmekte, lezyonlar genelde
yüzeyel, yarı saydam damar topluluğu görüntü-
sünde pürtüklü bir yapısal özellik göstermek-
tedir. Dil yerleşimli olanlarda konuşma güçlüğü,
oral hijyen yetersizliği ve travmaya bağlı kanama
gibi sorunlar ortaya çıkabilir (1). Özellikle larinks
yerleşimli olanlar, basıya bağlı olarak ciddi
solunum sıkıntısına yol açabilmektedir (6).
Tanıda anamnez, radyolojik görüntüleme (MRI,
anjiyografi, ultrasonografi) ve sistemik formda
D2-40 bakılması (lenfatik endotel hücrelerine
karşı bir monoklonal antikor) gibi yöntemlerden
yararlanılabilir. Kesin tanı için biyopsiye gerek
yoktur, ancak cerrahi müdahale durumunda pa-
tolojik inceleme yapılması önerilmektedir (7, 8).
Tedavide skleroterapi, lazer tedavisi (Nd-YAG,
CO
2
), mikroembolizasyon, radyoterapi, koteri-
zasyon, kriyoterapi, steroid uygulaması, cerrahi
eksizyon ve sistemik formda IFN alfa-2b, klo-
rambusil-etaposid, bifosfonat gibi medikal yön-
temler denenebilmektedir (4-6, 9). Lezyonlar
beniyn seyirli olduğu ve cerrahi eksizyonda asıl
ideal yaklaşımın dilin tamamıyla çıkartılması
olduğu için, birçok olguda tedavisiz izlem
önerilmektedir. Semptomlar oluşmadıkça ya da
kozmetik bir soruna yol açmadıkça herhangi bir
tedavi metodunun uygulanmaması tavsiye edil-
mektedir. Literatürde sistemik formda olmasına
rağmen tedavisiz izlenen ve komplikasyon
gelişmeyen olgular mevcuttur (9). Lenfanjiyom-
lar maliyn transformasyon göstermemekte, lez-
yonlar kapsüllü olmadığından derindeki sister-
naları içine almayan uygulamalar nedeniyle
nüks de sık görülmektedir (1). Bu nedenle
tedavi konusunda kar-zarar oranları net olarak
değerlendirilmeli ve bizim olgumuzda da ol-
duğu gibi, sorunsuz hastalarda tedavisiz izlem
öncelikli seçenek olmalıdır.
KAYNAKLAR
1. Jeeva Rathan J, Harsha Vardhan BG, Muthu MS, et al. Oral lymphangioma: a case report. J Indian Soc Pedod Prev Dent 2005; 23: 185-189.
2. Neville BW, Damn DD, Allen CM. Oral and maxillofacial pathology. WB Saunders: Philadelphia; 1995. p:395.
3. Morley SE, Ramesar KC, Macleod DA. Cystic hygroma in an adult: a case report. J R Coll Surg Edinb 1999; 44: 57-58.
4. Tei E, Yamata A, Kumuro Y, et al. Huge lymphangioma of the tongue: a case report. Asian J Sur 2003; 26: 228-230.
5. Wang LC, Krunic AL, Medenica MM, et al. Treatment of hemorrhagic lymphatic malformation of the tongue with a pulse-dye laser. J Am
Acad Dermatol 2005; 52: 1088-1090.
6. Çallı Ç, Pınar E, Öncel S, Etit D. Laryngeal lymphangioma: a case report. Turk Arch of Otolaryn 2008; 46: 58-60.
7. Yenidünya MO, İşleyen N, Seven E. Deri ve deri altı dokularda ortaya çıkan damar kökenli patolojiler ve tedavileri. Yeni Tıp Dergisi 2007;
24: 152-159.
8. Michio O, Michinori F, Kaori K, et al. Clinical improvement of diffuse lymphangiomatosis with pegylated interferon alfa-2b therapy: case
report and review of the literature. Pediatric Hematol Oncol 2007; 24: 513-524.
9. Küpeli S, Araç A, Yalçın B, et al. Lymphangiomatosis in a child: eight years’ follow-up without treatment. Pediatric Hematol Oncol 2008; 25:
614- 619.
Önder ve ark.
58
Yazışma Adresi:
Uzm. Dr. Levent MIDYAT
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
Bornova - İzmir
Tel
: 0232 390 10 01
E-posta : levent.midyat@ege.edu.tr
59
O
LGU
S
UNUMU
EGE PEDİATRİ BÜLTENİ 2009, 16 (1): 59-62
ÖZET
nikinci kraniyal sinirin izole paralizisi cocukluk çağında nadir görülen klinik bir antitedir. Onikinci kranial sinir paralizisinin
nedenleri arasında aşılama, enfeksiyonlar, travma, karotid arter anevrizma veya diseksiyonu, intrakranial tümörler ve
otoimmün hastalıklar yer alır. Bu bildiride yineleyen hipoglossal sinir paralizisi olan ve steroid tedavisiyle semptomları gerileyen,
tetkiklerinde Borrelia IgG ve IgM antikorları (+) olan bir çocuk olgu sunulmaktadır.
Anahtar Sözcükler: Hipoglossus felci, kraniyal nöropati
SUMMARY
solated hypoglossus nerve palsy is a very rare clinical condition in childhood. Temporary paralysis of hypoglossus nerve is caused
by vaccines, trauma, dissection or aneurysm of carotid artery, intracranial tumors, or autoimmune diseases. We report a child with
positive Borrelia IgM, IgG serology, and recurrent nervus hypoglossus palsy, His symptoms relieved by steroid therapy.
Key Words: Hypoglossus palsy, cranial neuropathy
Geliş tarihi: 12.01.2009
Kabul tarihi: 30.02.2009
GİRİŞ
Hipoglossal sinir dilin intrinsik ve ekstrinsik
kaslarını innerve eden pür motor sinirdir. Genel
somatoefferent lifleri içeren bu sinirin lifleri
medulla oblangatanın alt seviyelerinde yer alan
nucleus nervi hipoglosside başlar. Nervus
hipoglossus intrinsik dil kasları ile ekstrinsik dil
kaslarından m. genioglossus, m hyoglossus ve
m. styloglossusu innerve eder.
Sinirin tam kesisi dilin bir tarafının paralizisi ile
sonuçlanır. Dil ağız içindeyken sağlam tarafa,
dışarıdayken sağlam genioglossun kontraksiyo-
nuna bağlı olarak lezyon tarafına kayar. Sinir
kökü lezyonları nadirdir. Supranükleer lezyon-
larda dil dışarı çıkartıldığında dilin lezyonun kar-
şı tarafına doğru kaydığı görülür (1-3). Sinirin
izole tutuluşlarında neoplazi, travma, enfeksi-
yon, endokrin, otoimmün ve vasküler nedenler
dışlanmalıdır (4,5).
OLGU SUNUMU
On yaşında erkek olgu hastanemize peltek
konuşma şikayetiyle başvurdu. Başvurudan üç
gün önce ateş, başın ön tarafında zonklayıcı baş
ağrısı sonrası peltek konuşmaya başlamış. Dili-
nin ağız içinde sağa, ağız dışında sola kaydığı
fark edilmiş. Peltek konuşma düzelmiş ancak
dilindeki kayma devam etmiş (Resim 1-2).
Özgeçmişinde; bu olaydan 2 yıl önce de ateş ve
baş ağrısı sonrası benzer yakınma ile nedeniyle
yatırılmıştı. O dönemde çekilen kranial manyetik
rezonans (MR) ve kranial MR anjiyosu normal
saptanmıştı. Olası motor nöron hastalığının dış-
lanması amacıyla yapılan dil EMG’si de nor-
maldi. Gönderilen tetkiklerinden viral seroloji
(EBV, CMV, Rubella IgM ve IgG), antinükleer
antikor, anti-DNA, C3 normal saptanmıştı.
Metilprednizolon (1 mg/kg/gün) başlanan
hastanın şikayetleri kısa sürede düzelmişti.
O
I
UNİLATERAL REKÜREN İZOLE HİPOGLOSSAL
SİNİR PARALİZİSİ
Recurrent Unilateral Hypoglossus Palsy
Mustafa ÇAM
Gül SERDAROĞLU
Sanem YILMAZ
Hasan TEKGÜL
Sarenur GÖKBEN
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı
Çam ve ark.
60
Hastanın son yatışında travma öyküsü alınmadı.
Beyin sapını içeren ince kesit kranial manyetik
rezonans görüntülemesinde bilateral maksiller
sinüzit dışında bir patoloji saptanmadı. Kranial
MR anjiyosu da normal değerlendirildi. Sekon-
der kranial nöropatiye yol açabilecek viral
enfeksiyon, otoimmmün hastalık nedeniyle viral
seroloji ve vaskülit açısından tetkikleri alındı.
Hastaya tekrar metil prednizolon (1 mg/kg/gün)
başlandı ve 3 gün içinde lezyonu geriledi.
Gönderilen tetkiklerinden Borrelia IgG ve IgM
antikorları (+) saptanan olguya Seftriakson baş-
landı. Kene ısırığı öyküsü olmayan ve daha önce
de cilt lezyonları bulunmayan olguda immuno-
loji ve enfeksiyon bölümlerinin de görüşü alına-
rak Lyme hastalığı düşünülmedi. Ancak hastanın
immünoloji ve enfeksiyon bölümünce takibi bu
açıdan devam etti.
Resim 1. Dil dışarıda iken sola kayma
Resim 2. Dil ağız dışında iken görülen sağa kayma
TARTIŞMA
Hipoglossal sinir, kafatasını terk etmeden önce
posterior kranial fossada ve daha sonra da
retrofarengeal aralıkta 9-10-11. kranial sinirler
ile yakın bir komşuluk gösterir (6). Bu bölge-
lerdeki patolojiler değişik derecelerde ve değişik
kombinasyonlar halinde etkilenmelere yol açar
(7-8).
Hipoglossal sinir kökü lezyonları nadirdir. Yayın-
lanan hasta serilerinde 979 kraniyal nöropatili
hastayı inceleyen bir çalışmada en sık etkilenen
kraniyal sinirler sıklık sırasına göre 6,7, 5 ve 3.
kraniyal sinirler olarak bildirilmiştir. Etiyolojide
saptanan en sık nedenler ise tümörler, vasküler
hastalıklar, travma, enfeksiyonlar ve Guillain-
Barre sendromu olarak bildirilmiştir (9). Rekür-
ren kraniyal sinir felci ise nadirdir. Bu seride
979 olgunun 43’ünde tekrarlayan felçler görül-
müş, diabetes mellitus (%1.4), bilinmeyen ne-
denler (%1.4) ve idiyopatik kavernöz sinüzit
(%1.02) en sık nedenler olarak saptanmıştır (9).
Hipoglossal sinir felcinde inme nedeniyle oluşan
intrameduller lezyon genellikle hipoglossal sini-
rin çıkan dallarını, kortikospinal traktı ve medial
lemniskusu etkiler. Sonuç karşı el ayakta spastik
paralizi, vibrasyon-pozisyon kaybı ile beraber
dilin bir tarafının paralizi ve atrofisidir. Bazal
meninkslerde ve oksipital kemiklerde (tümör
invazyonu, platibazi, oksipital kondillerin invagi-
nasyonu, Paget hastalığı) lezyonlar siniri ekstra-
medüller seyrinde etkileyebilir, bazen de boyun
operasyonu sırasında zedelenebilir.(1)
Literatürde izole hipoglossal sinir paralizi olgu-
ları daha çok yetişkin hastalarda rapor edil-
miştir. Bu olguların yarısında intrakranial ya da
ekstrakraniyal tümörler saptanmıştır. Çoğun-
luğunu metastazlar, kordoma, meningiom, fib-
röz displazi, anevrizmal kemik kisti, nazofaren-
geal karsinomlar ve lenfomalar oluşturur
(10,11). Daha nadir olarak hipoglossal nörinom
ve dil adenokarsinomu yer alır (12). Kraniyoser-
vikal bileşkede yer alan tümörler çocukluk
Unilateral Rekürren İzole Hipoglossal Sinir Paralizisi
61
çağında nadirdir. Retrospektif olarak incelenen
38 hastada sıklıkla nervus vagus ve ikinci sık-
lıkla nervus hipoglossus felcine rastlanmıştır (13).
Oksipital kondil fraktüre yol açan kafa travmaları
nadiren izole hipoglossal sinir paraliziye yol
açabilir (14). İnternal karotid arter diseksiyon-
ları, özellikle ipsilateral boyun ağrısı, başağrısı
ve Horner sendromu ile beraber görüldüğünde
düşünülmelidir. Disfaji ve ses kalınlaşması gibi
bulgularla gelen erişkin bir hastada da üst
özafagusun dilatasyonuna yol açan sol karotis
arter disseksiyonu, buna bağlı disfaji ve ipsila-
teral 10. ve 12. kraniyal sinirlerin tutulumu
görülmüştür (15,16).
Laringoskopi, tonsillektomi, bronkoskopi, servi-
kal girişim, endotrakeal entübasyon gibi cerrahi
girişimler izole hipoglossal sinir paralizine
neden olabilir (17-19).
Uzun süreli olgu çalışmalarında aşılama sonrası,
vertebral arter anevrizması, 1. servikal vertebra
dislokasyonu, enfeksiyoz mononükleozis, silahla
yaralanma, inme, histeri, multiple skleroz,
Guillain-Barre ve diğer enfeksiyonlar tanımlan-
mıştır. Hastaların %3’ünde ise spesifik neden
saptanmamıştır (11).
İzole olarak N.hipoglossus paralizisi ise daha
nadir bir klinik antitedir (4). Literatürde birkaç
izole ünilateral hipoglosal sinir paralizisi sunul-
muştur (4, 5). Bu olgu ise izole ve reküren
olması ve steroid tedavisi ile çok hızlı gerilemesi
ile dikkat çekicidir.
KAYNAKLAR
1. Özmenoğlu M. Kranial Sinir Hastalıkları. In: Ropper AH, Brown RH, eds. Principles of Neurology. 8.Baskı, 2006: 1187.
2. Brazis PW, Masdeu JC, Biler J. Localization in Clinical Neurology. Boston: Little Brown Comp.,1996: 336-338.
3. Bradley WG, Darof RB, Fenichel GM, Jankovic J. Cranial Neuropathies. In: Heineman B, ed. Neurology in Clinical Practice. Philadelphia:
2004: 2120-2122.
4. Giuffrida S, Lo Bartolo ML, Nicoletti A, et al. Isolated unilateral, reversible palsy of the hypoglossal nevre. Eur J Neurol 2000; 7: 347-349.
5. Affifi AK, Rifai ZH, Faris KB. Isolated, reversible, hypoglossal nerve palsy. Arch Neurol 1984; 41: 1219-1220.
6. Loh C, Maya MM, Go JL. Cranial nerve XII: the hypoglossal nerve. Semin Ultrasound CT MR 2002; 23): 256-265.
7. Wilding LJ, Howlett DC, Anderson HJ, Sangle PD, Violaris N, Evans GH. Extracrainal internal carotid aneurysm presenting as symptomatic
hypoglossal and glossopharyngeal nerve paralysis. J Laryngol Otol 2004; 118: 150-152.
8. Lance JW, Anthony M. Neck-tongue syndrome on sudden turning of the head. J. Neuro Neurosurg Psychiatry 1980; 43: 97-101.
9. Keane JR. Cranial nerve palsies: analysis of 979 cases. Arch Neurol 2005; 62: 1714-1717.
10. Tucker A, Miyake H, Tsui M, Ukita T, Nishihara K, Ohmura T. Intradural microsurgery and extradural gamma knife surgery for hypoglossal
schwannoma: case report and review of the literature. Minim Invasive Neurosurg 2007; 50: 374-378.
11. Keane JR. Twelfth-nerve palsy. Arch Neurol 1996; 53: 561-566.
12. Hoshi M, Yoshida K, Ogawa K, Kawase T. Hypoglossal neurinoma: two case reports. Neurol Med Chir (Tokyo) 2000; 40: 489-493.
13. Menezes AH. Craniovertebral junction neoplasms in the pediatric population. Childs Nerv Syst 2008; epub ahead of print.
14. Castling B., Hicks K.Traumatic isolated unilateral hypoglossal nevre palsy : case report and review of the literature. Br J Oral Maxillofac
Surg 1995; 33: 171-173.
15. Sturzenegger M, Huber P. Cranial nevre palsies in spontaneous carotid artery disection. J Neurol Neurosurg Psychiatry 1993; 56: 1191-
1199.
16. Vaes M, Sellitti E, Sukkarich F, Vanhaeverbeek M. A carotid artery dissection presenting with dysphagia due to a dilation of upper
oesophagus. Acta Neurol Belg 2007; 107(3): 91-93.
17. Stankiewicz JA, Pazevic JP. Hypoglossal nerve palsy after tooth extraction. J Oral Maxillofac Surg 1988; 46: 148-149.
Çam ve ark.
62
18. Sengupta DK, Grevitt MP, Mehdian SM. Hypoglossal nerve injury as a complication of anterior surgery to the upper cervical spine. Eur
Spine J 1999; 8: 78-80.
19. Nagai K, Sakuramoto C, Goto F. Unilateral hypoglossal nerve paralysis following the use of the laryngeal mask airway. Anaesthesia 1994;
49: 603-604.
Dostları ilə paylaş: |