5-MAİDE:
1 - Ey iman edenler! Sözleşmeleri yerine getirin. İhramlı
iken avlanmayı helal saymamanız şartıyla, çeşitli hayvanlar
size helal kılındı. Ancak haram oldukları size okunacak
olanlar müstesna. Şüphesiz Allah dilediği hükmü verir.
2 - Ey iman edenler! Allah'ın alâmetlerine, haram aya,
kurbanlık hediyelere, gerdanlıklarına ve Rablerinden lutuf ve
rıza bekleyerek Kabe'ye yönelenlere sakın saygısızlık
etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi
Mescid-i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı
olan kininiz, sizi saldırıya sevk etmesin. İyilik ve takva
üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde
yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı
çetindir.
3 - Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkasının adı anılarak
kesilen; boğulmuş, vurulmuş, yukardan düşmüş,
boynuzlanmış, canavar yırtmış olup da canlı iken
kesmedikleriniz; dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanan
hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram
kılındı. Bunların hepsi doğru yoldan çıkmaktır. Bugün
kâfirler, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir. Onlardan
korkmayın, benden korkun. Bugün dininizi kemale erdirdim,
size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâmı beğendim.
Kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan
yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Çünkü Allah
bağışlayan, merhamet edendir.
4- Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De
ki: "Size iyi ve temiz şeyler helal kılındı." Allah'ın size
öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin
için tuttuklarını yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın (besmele
çekin), Allah'tan korkun. Muhakkak Allah, hesabı çabuk
görendir.
5- Bugün size iyi ve temiz şeyler helal kılındı. Kendilerine
kitap verilenlerin yiyecekleri size helal olduğu gibi, sizin
yiyeceğiniz de onlara helâldir. Ve müminlerden iffetli hür
kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden
namuslu hür kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost
tutmaksızın, namuslu bir şekilde mehirlerini ödediğiniz
takdirde, size helâldir. Her kim imanı inkâr ederse, ameli
boşa gitmiş olur ve o, ahirette zarara uğrayanlardandır.
6 - Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman,
yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı
meshedin, iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer
cünüp iseniz temizlenin. Hasta iseniz, yahut yolculukta
iseniz, yahut biriniz abdest bozmaktan gelmişse yahut
kadınlara dokunmuşsanız, su da bulamamışsanız, temiz bir
toprağa teyemmüm edin. Bunun için de yüzlerinizi ve
ellerinizi o toprakla meshedin. Allah size bir güçlük çıkarmak
istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de
üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.
7- Allah'ın, üzerinizdeki nimetini ve "İşittik, itaat ettik"
dediğinizde sizden aldığı ve kendisiyle sizi bağladığı ahdini
hatırlayın. Allah'tan korkun, çünkü Allah göğüslerin özünü
çok iyi bilir.
8- Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve
adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi
adaletsizliğe sevketmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya
daha yakındır. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah,
yaptıklarınızdan haberdardır.
9- Allah, iman edenlere ve salih amel işleyenlere şöyle
vaad etmiştir: Onlar için mağfiret ve büyük bir mükafat
vardır.
10- İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte
onlar, cehennemliktirler.
11 - Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini
hatırlayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya (tecavüze)
yeltenmişti de, O (Allah) onların ellerini sizden çekmişti.
Allah'tan korkun. Müminler yalnız Allah'a dayansınlar.
12 - Allah, İsrailoğularından söz almıştı. İçlerinden on iki
müfettiş göndermiştik... Allah şöyle demişti: " Ben,
muhakkak sizinle beraberim. Namazı dosdoğru kıldığınız,
zekatı verdiğiniz, peygamberlerime iman ettiğiniz
ve onlara yardımda bulunduğunuz, (mallarınızı) Allah
yolunda güzelce sarfettiğiniz takdirde, günahlarınızı mutlaka
örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere korum. Fakat
sizden her kim de, bundan sonra küfrederse, dosdoğru
yoldan sapmış olur.
13- Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalblerini
katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar.
Uyarıldıkları şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı
hariç, daima onlardan hainlik görürsün. Yine de onları affet,
aldırma. Çünkü Allah güzel davrananları sever.
14- "Biz hıristiyanız" diyenlerden de söz almıştık. Onlar
da kendilerine hatırlatılan şeylerin çoğunu unutmuşlardı. Biz
de onların arasına, kıyamete kadar sürecek kin ve düşmanlık
soktuk. Allah, ne yapmış olduklarını onlara - elbette haber
verecektir.
15 - Ey kitap ehli! Kitaptan gizlemiş olduğunuz şeylerin
çoğunu açıklayan, çoğundan da vazgeçen peygamberimiz
size geldi. Ayrıca size, Allah'tan bir nur ve apacık bir kitap da
gelmiştir.
16 - Allah o kitabla rızasına uygun hareket edenleri
selamet yollarına iletir. Onları izniyle karanlıklardan
aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola sevk eder.
17- Muhakkak ki, "Allah, ancak Meryemoğlu İsa Mesih'tir"
diyenler kâfir olmuşlardır. (Onlara) de ki: " Allah,
Meryemoğlu İsa Mesih'i, anasını ve bütün yeryüzündekileri
helak etmek istese O'na kim engel olabilir? " Göklerin, yerin
ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti sadece Allah'a aittir. O,
dilediğini yaratır. Allah, her şeye kadirdir.
18- Yahudiler ve hıristiyanlar, "Biz Allah'ın oğulları ve
sevgilileriyiz" dediler. De ki: " O halde niçin günahlarınızdan
ötürü (Allah ) size azab ediyor?" Hayır, siz de O'nun
yaratıklarından birer insansınız. O dilediğini bağışlar,
dilediğine azab eder. Göklerin, yerin ve ikisi arasında
bulunan her şeyin mülkü Allah'ındır. Nihayet dönüş de
O'nadır.
19- Ey kitap ehli! Peygamberlerin arasının kesildiği bir
sırada size Resulümüz geldi, gerçekleri açıklıyor ki, (yarın
kıyamet gününde): "Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi"
demeyiniz. İşte müjdeleyici ve uyarıcı geldi. Allah, her şeye
kadirdir.
20- Musa kavmine şöyle demişti: "Ey kavmim! Allah'ın
üzerinizdeki nimetini hatırlayın. O, içinizden peygamberler
çıkardı. Sizi hükümdarlar yaptı. Ve âlemlerde hiçbir kimseye
vermediğini size verdi."
21- "Ey kavmim, Allah'ın size yazdığı kutsal toprağa girin,
geriye dönmeyin, yoksa kayba uğrarsınız."
22- Onlar da: "Ey Musa! Orada zorba bir kavim var. Onlar
oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan
çıkarlarsa, şüphesiz biz de gireriz" dediler.
23- Allah'tan korkan ve Allah'ın kendilerine nimet verdiği
iki adam şöyle dedi: "Onların üzerlerine kapıdan girin.
Oradan girerseniz muhakkak galip gelirsiniz. Eğer layıkıyla
inanıyorsanız yalnız Allah'a dayanın.
24- Kavmi Musa'ya: "Ey Musa! Onlar orada olduğu sürece
biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabb'in gidin savaşın. Biz
burada oturacağız" dediler.
25- Musa: "Ey Rabbim! Ben, kendimle kardeşimden
başkasına söz geçiremiyorum, artık bizimle bu fâsık kavmin
arasını ayır" dedi.
26- Allah Musa'ya şöyle dedi: "Kırk sene o mukaddes yer
onlara haram kılınmıştır. Yeryüzünde şaşkın şaşkın
dolaşacaklar. O fâsık kavim için üzülme!".
27- Onlara Âdem'in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyle oku.
Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul
edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul
edilmeyen, ötekine):" Seni öldüreceğim" demişti. Diğeri ise
şöyle demişti: "Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul
eder".
28- "Allah'a yemin ederim ki, sen beni öldürmek için bana
el uzatsan da, ben seni öldürmek için sana el uzatacak
değilim, ben âlemlerin Rabb'i olan Allah'tan korkarım.
29- "Ben isterim ki sen, benim günahımı da, kendi
günahını da yüklenip ateş halkından olasın! Zalimlerin
cezası budur".
30- Bunun üzerine kurbanı kabul edilmeyenin nefsi
kendisini, kardeşini öldürmeye teşvik etti ve onu öldürdü.
Böylece zarara uğrayanlardan oldu.
31- Derken Allah bir karga gönderdi, ona kardeşinin
cesedini nasıl gömeceğini göstermek için toprağı eşeliyordu.
"Yazıklar olsun bana, şu karga kadar olup da kardeşimin
cesedini gömmekten âciz miyim ben?" dedi ve pişman
olanlardan oldu.
32- Bunun içindir ki, İsrâiloğulları'na: "Kim, bir cana
kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir
nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de
bir nefsin yaşamasına sebep olursa, bütün insanları
yaşatmış gibi olur" hükmünü yazdık (farz kıldık). Şüphesiz ki
onlara peygamberlerimiz açık delillerle geldiler. Yine de
bundan sonra onların birçoğu yeryüzünde aşırı
gitmektedirler.
33- Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat
çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya
asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya
da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu,
dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük
bir azab vardır.
34- Ancak kendilerini yakalamanızdan önce tevbe
edenler başka. Bilin ki Allah, çok bağışlayan ve çok
merhamet edendir.
35- Ey inananlar, Allah'tan korkun, O'na yaklaşmaya yol
arayın ve O'nun yolunda cihad edin ki, kurtuluşa eresiniz.
36- Bütün yeryüzündekiler ve bir o kadarı daha inkâr
edenlerin olsa, bunlar kıyamet gününün azabından
kurtulmak için hepsini fidye olarak verseler yine onlardan
kabul edilmez. Onlar için can yakıcı bir azap vardır.
37- Cehennem ateşinden çıkmak isterler. Ama oradan
çıkacak değillerdir. Onlar için devamlı bir azap vardır.
38- Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık
Allah'dan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah daima
üstündür, hikmet sahibidir.
39- Kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbe eder, halini
düzeltirse, şüphesiz Allah, onun tevbesini kabul eder. Çünkü
Allah bağışlayan, merhamet edendir.
40- Göklerin ve yerin mülkünün Allah'a ait olduğunu,
dilediğine azap edip dilediğini de bağışladığını bilmedin mi?
Allah herşeye kâdirdir.
41- Ey peygamber, ağızlarıyla "inandık" deyip, kalbleriyle
inanmamış olanlardan ve yahudilerden küfürde yarış edenler
seni üzmesin. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen
diğer bir topluluğa kulak verirler, kelimeleri yerlerinden
değiştirirler, "eğer size bu verilirse alın, bu verilmezse
sakının" derler. Allah birini şaşırtmak isterse, sen onun için
Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar öyle kimselerdir
ki, Allah, onların kalblerini temizlemek istememiştir. Onlar
için dünyada rezillik var ve yine onlar için ahirette de büyük
bir azab vardır.
42- Onlar, yalana çok kulak verirler ve çok haram yerler.
Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hükmet, ister onlardan
yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen, sana hiçbir zarar
veremezler. Eğer aralarında hükmedersen adaletle hükmet.
Şüphesiz Allah, adaletli davrananları sever.
43- İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında
dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da ondan sonra da
dönüveriyorlar? Onlar inanıcı değillerdir.
44- İçinde hidayet ve nûr bulunan Tevrat'ı, elbette biz
indirdik. Müslüman olan peygamberler, yahudiler hakkında
hükmederler, kendilerini Tanrıya adamış zâhitler, âlimler de,
Allah'ın kitabını korumakla görevlendirildiklerinden (onunla
hüküm verirler) ve onun Allah'ın kitabı olduğuna şahitlik
ederlerdi. İnsanlardan korkmayın, benden korkun, âyetlerimi
az bir paraya satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle
hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.
45- Biz Tevrat'ta onlara, cana can, göze göz, buruna
burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşılıklı kısas
(ödeşme) yazdık. Bununla beraber kim kısas hakkını
bağışlarsa, bu kendi günahlarına keffaret olur. Ve kim
Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zalimlerin ta
kendileridir.
46- O peygamberlerin ardından, yanlarındaki Tevrat'ı
doğrulayıcı olarak Meryemoğlu İsa'yı gönderdik ve ona
içinde hidayet ve nur olan, kendinden önceki Tevrat'ı tasdik
eden ve Allah'dan korkanlar için bir hidayet rehberi ve bir
öğüt olan İncil'i verdik.
47- İncil ehli de Allah'ın ona indirdikleriyle hükmetsinler.
Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar fâsıkların
ta kendileridir.
48- Sana da (ey Muhammed) geçmiş kitapları tasdik eden
ve onları kollayıp koruyan Kitab (Kur'ân)ı hak ile indirdik.
Onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzu
ve heveslerine uyarak, sana gelen haktan sapma. Biz,
herbiriniz için bir şeriat ve yol belirledik. Eğer Allah dileseydi
sizi tek bir ümmet yapardı, fakat size verdiklerinde sizi
denemek istedi. Öyleyse iyiliklere koşun. Hepinizin dönüşü
Allah'adır. O, ihtilafa düştüğünüz şeyleri size haber verir.
49- Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların
keyiflerine uyma. Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından
seni saptırmalarından sakın. Eğer Allah'ın hükmünden
yüzçevirirlerse, bil ki Allah, bir kısım günahları sebebiyle
onları musibete uğratmak istiyor. Muhakkak ki insanların
çoğu yoldan çıkanlardır.
50- Yoksa cahiliyye hükmünü mü arıyorlar? kesinlikle
bilen bir toplum için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim
olabilir?
51- Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost
edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları
dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim
kavmi doğru yola iletmez.
52- Kalblerinde hastalık bulunanların :" Bize bir felaket
gelmesinden korkuyoruz" diyerek, onların arasına
koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih ihsan eder
veya katından bir emir (iş) getirir de içlerinde gizlediklerine
pişman olurlar.
53- İman edenler: "Sizinle beraber olduklarına dair,
Allah'a bütün güçleriyle yemin edenler bunlar mı?" derler.
Onların bütün amelleri boşa gitmiştir ve kaybedenlerden
olmuşlardır.
54- Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin
ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever,
onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere
karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede
eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu,
Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan
sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir.
55- Sizin asıl dostunuz Allah'tır, O'nun Resulüdür ve
namazlarını kılan zekatlarını veren ve rükû eden
müminlerdir.
56- Kim Allah'ı, O'nun Resulünü ve müminleri dost
edinirse, (iyi bilsin ki) Allah'ın taraftarları galip geleceklerdir.
57- Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap
verilmiş olanlardan ve kâfirlerden, dininizi alay ve eğlence
konusu yapanları dost edinmeyin. Eğer (gerçekten) iman
ediyorsanız, Allah'dan gereğince korkun.
58- Namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlence
konusu yaparlar. Bu onların, akıllarını kullanmayan bir
toplum olmalarından dolayıdır.
59- De ki: "Ey kitap ehli! Sadece Allah'a, bize indirilene
ve bizden önce indirilene inandığımız için mi bizden
hoşlanmıyorsunuz? Oysa çoğunuz yoldan çıkmışlarsınız".
60- De ki: "Allah katında cezaya çarptırılma bakımından
bunlardan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allah,
kimlere lanet etmiş ve gazabına uğratmışsa; kimlerden
maymunlar, domuzlar ve şeytana tapanlar yapmışsa, işte
bunların makamı daha kötüdür ve onlar düz yoldan daha çok
sapmışlardır".
61- Onlar, size geldikleri zaman, "iman ettik" dediler.
Oysa yanınıza kâfir olarak girip, kâfir olarak çıkmışlardır.
Allah, onların gizlediklerini çok iyi bilir.
62- Onlardan çoğunu, günah işlemede, düşmanlıkta ve
haram yemede yarış ederken görürsün. Bu yaptıkları şeyler
ne kötüdür!
63- Gerçek dindarların ve din bilginlerinin, onları günah
olan bir söz söylemekten ve haram yemekten men etmeleri
gerekmez miydi? Yaptıkları şey ne kötüdür!
64- Yahudiler, "Allah'ın eli çok sıkıdır" dediler. Söyledikleri
söz sebebiyle onların elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar!
Aksine Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun,
Rabbinden sana indirilen, onların çoğunun azgınlığını ve
küfrünü azdırıyor. Biz, onların aralarına tâ kıyamete kadar
düşmanlık ve kin atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş
yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde
bozğunculuğa koşarlar. Şüphesiz Allah bozguncuları sevmez.
65 - Eğer kitap ehli iman etmiş ve layıkıyla korunmuş
olsalardı, onların kötülüklerini örter, nimeti bol olan
cennetlere koyardık.
66- Eğer onlar, Tevrat'ı, İncil'i ve kendilerine indirileni
gereğince uygulasalardı, hem üstlerindeki, hem de
ayaklarının altındaki (nimetlerden bol bol) yerlerdi. Onların
arasında ılımlı bir grup da vardı. Böyle olmakla beraber
onların çoğunun yaptıkları ne kadar kötüdür!
67- Ey şanlı Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et!
Eğer bunu yapmazsan O'nun peygamberlik görevini
yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu
Allah, kâfirler toplumunu doğru yola iletmez.
68- De ki: "Ey kitap ehli! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden
size indirileni uygulamadıkça bir esas üzerinde değilsiniz.
Şüphesiz ki, Rabbinden sana indirilenler, onların çoğunun
azgınlığını ve inkârını artıracaktır. Şu halde kâfir olan bir
toplum için üzülme!
69- Muhakkak ki inananlar, yahudiler, sabiiler ve
hıristiyanlardan kim Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve
güzel amel işlerse, onlar için bir korku yoktur, onlar mahzun
da olmayacaklardır.
70 - Andolsun biz, İsrailoğulları'ndan söz aldık ve onlara
peygamberler gönderdik. Fakat ne zaman onlara bir
peygamber nefislerinin hoşlanmadığı bir şey getirmişse,
bunlardan bir kısmını yalanlamışlar, bir kısmını da
öldürmüşlerdir.
71 - Onlar, bir fitne kopmayacak sandılar, kör ve sağır
kesildiler. Sonra Allah onların tevbesini kabul etti. Sonra yine
onların çoğu kör, sağır kesildiler. Allah, onların yaptıklarını
görüyor.
72- Andolsun, "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'tir" diyenler
elbette kâfir olmuşlardır. Oysa Mesih onlara: "Ey
İsrailoğulları, hem benim, hem de sizin Rabbiniz olan Allah'a
ibadet edin. Kim Allah'a ortak koşarsa, şüphesiz Allah ona
cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı yer cehenemdir.
Zalimlerin yardımcıları da yoktur" demişti.
73- "Allah, üçün üçüncüsüdür" diyenler elbette kâfir
olmuşlardır. Oysa tek ilâhtan başka ilâh yoktur. Eğer
söylediklerinden vazgeçmezlerse, elbette onlardan inkâr
edenlere acı bir azap dokunacaktır.
74- Hâlâ Allah'a tevbe edip O'ndan af dilemiyorlar mı?
Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
75- Meryem'in oğlu Mesih (İsa), sadece bir peygamberdir.
Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Anası da
dosdoğru bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak
onlara âyetleri nasıl açıklıyoruz. Sonra yine bak nasıl yüz
çeviriyorlar!
76- De ki: "Allah'ı bırakıp da size ne zarar, ne de fayda
vermeye gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa
Allah işitendir, bilendir".
77- De ki: "Ey kitap ehli! Dininizde haksız yere aşırı
gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoklarını da saptırmış ve
böylece doğru yolu kaybetmiş bir kavmin keyiflerine
uymayın".
78- İsrailoğulları'ndan küfredenler, Davud ve Meryem'in
oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir. Bu, onların isyan etmeleri
ve aşırı gitmeleri yüzündendi.
79- Onlar, yaptıkları kötülüklerden vazgeçmiyorlardı.
Yaptıkları şey ne kötü idi.
80- Onlardan birçoğunun kâfirleri dost edindiklerini
görürsün. Nefislerinin kendilerine sunduğu şey ne kadar
kötüdür! Allah onlara gazabetmiştir. Onlar ebedî olarak azap
içinde kalacaklardır.
81- Eğer onlar, Allah'a, Peygamber'e ve ona indirilen
Kur'ân'a inanmış olsalardı, kâfirleri dost tutmazlardı. Fakat
onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
82- İman edenlere karşı düşmanlık yönünden insanların
en şiddetlisi olarak yahudileri ve Allah'a ortak koşanları
bulursun. Ve yine iman edenlere sevgi bakımından en yakın
olarak da: "Biz hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Çünkü
onların içlerinde keşişler ve rahipler vardır. Ve onlar
büyüklük taslamazlar.
83- Peygamber'e indirilen (Kur'ân)i dinledikleri zaman,
onun hak olduğunu öğrendiklerinden dolayı gözlerinin yaşla
dolup taştığını görürsün. Onlar: " Ey Rabb'imiz iman ettik,
bizi de şahitlerden yaz" derler.
84-"Hem biz Rabb'imizin bizi iyi kişilerle birlikte (cennete)
sokmasını arzulayıp dururken, neden Allah'a ve hak olarak
bize gelen şeylere inanmayalım!".
85-Böyle demeleri sebebiyle Allah onları altlarından
ırmaklar akan cennetlerle mükafatlandırmıştır. Orada ebedî
olarak kalacaklardır. İşte iyilik yapanların mükafatı budur.
86-İnkar edip âyetlerimizi yalanlayanlar da cehennem
ehlidir.
87- Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı temiz
şeyleri haram saymayın. Ve aşırı da gitmeyin. Çünkü Allah
aşırı gidenleri sevmez.
88- Allah'ın size verdiği rızıklardan helal ve temiz olarak
yeyin ve inandığınız Allah'tan korkun.
89- Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden
sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi
sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize
yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya
giydirmek yahut da bir köle azad etmektir. Verecek bir şey
bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin
ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur.
Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar
ki, şükredesiniz.
90 - Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve
fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki,
kurtuluşa eresiniz.
91 - Şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve
kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak
ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?
92 - Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin.
Kötülüklerden sakının. Eğer yüz çevirirseniz, biliniz ki,
Peygamber'imize düşen sadece apaçık tebliğdir.
93- İman edip salih amel işleyenler, Allah'tan korktukları,
imanlarında sebat ettikleri, salih amel işlemeye devam
ettikleri, sonra Allah'tan sakındıkları, imanlarından
ayrılmadıkları, yine Allah'tan korktukları ve iyilikte
bulundukları müddetçe, daha önce yediklerinden dolayı
kendilerine bir günah yoktur. Allah iyilikte bulunanları sever.
94- Ey iman edenler! Allah sizi ellerinizin ve
mızraklarınızın erişeceği bir avla dener ki, gizlide
kendisinden korkanları meydana çıkarsın. Kim bundan sonra
saldırıda bulunursa onun için acı bir azab vardır.
95- Ey iman edenler, ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin.
İçinizden kim kasten onu öldürürse, yaptığı işin vebalini
tatması için, öldürdüğü hayvanın dengi ona cezadır ki,
Kâbe'ye ulaşacak bir kurban olmak üzere buna yine
içinizden iki adaletli kişi hükmeder; yahut (ceza olmak
üzere) bir keffarettir ki, ya o nisbette fakirleri doyurmak,
yahut onun dengi oruç tutmaktır. Allah geçmişi affetmiştir.
Fakat kim de bu suçu tekrarlarsa, Allah ondan intikamını alır.
Allah damia gâliptir, intikam sahibidir.
96 - Size ve yolculara yiyecek olmak üzere, deniz avı ve
onu yemek helal kılındı. Kara avı ise, ihramlı olduğunuz
müddetçe size haram edilmiştir. Huzurunda toplanacağınız
Allah'tan korkun.
97 - Allah, Kâbe'yi, o Beyt-i haram'ı, haram ayı, kurbanı
ve (kurbanlardaki) gerdanlıkları insanlar için bir nizam kıldı.
Bu, Allah'ın göklerde ve yerde olan herşeyi bildiğini ve
Allah'ın herşeyi hakkıyle bilici olduğunu sizin de bilmeniz
içindir.
98 - İyi bilin ki Allah, hem cezası çok şiddetli olandır, hem
de çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
99 - Peygamber'in üzerine düşen sadece duyurmadır.
Allah, açıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de bilir.
100- De ki:"Pis olan şeyle temiz olan şey bir olmaz, pis
olanın çokluğu hoşuna gitse bile". Ey selim akıl sahipleri
Allah'tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.
101- Ey iman edenler! Açıklandığı zaman hoşunuza
gitmeyecek olan şeylerden sormayın. Eğer onları Kur'ân
indirilirken sorarsanız size açıklanır. Halbuki Allah onlardan
geçmiştir. Allah çok bağışlayan ve çok yumuşak davranandır.
102- Sizden önce gelen bir kavim bunları sormuştu da
sonra inkâr etmişti.
103- Allah, ne "bahîre"yi, ne "sâibe"yi, ne "vesile"yi ve ne
de "hâm"ı meşru kılmıştır. Fakat küfredenler, Allah'a yalan
iftira etmektedirler. Onların çoğunun akılları ermez.
104- Onlara: " Allah'ın indirdiği (kitabı)ne ve peygamber'e
gelin" dendiği zaman:" Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey
bize yeter" derler. Ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolu da
bulamayan kimseler olsa da mı?
105- Ey inananlar, kendinize dikkat edin. Siz doğru yolda
olduğunuz takdirde doğru yoldan sapanlar size zarar
veremezler. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Yaptıklarınızı size O
haber verecektir.
106- Ey iman edenler! İçinizden birine ölüm (emareleri)
geldiği zaman, vasiyet sırasında aranızdaki şahitliğin hükmü,
kendi içinizden iki adaletli şahit, yahut yeryüzünde yolculuğa
çıkmış iseniz, ölüm (emareleri de) size gelip çatmışsa,
sizden olmayan diğer iki şahit tutmaktır. Eğer (bunlardan)
şüpheye düşerseniz, namazdan sonra onları alıkorsunuz.
Onlar da Allah'a şöyle yemin ederler: "Akraba bile olsa,
yemini bir çıkar karşılığı satmayacağız, Allah'ın şahitliğini
gizlemeyeceğiz. Aksi halde günahkârlardan oluruz".
107- Eğer o iki şahidin bir günah işledikleri anlaşılırsa
ölene daha yakın olan hak sahiplerinden diğer iki kişi onların
yerine geçerler ve: "Bizim şahitliğimiz, önceki iki kişinin
şahitliğinden daha doğrudur. Biz kimsenin hakkına tecavüz
etmedik. Aksi halde biz de zalimlerden olurduk" diye Allah'a
yemin ederler.
108- İşte bu, şahitliklerini gerektiği gibi yapmaları, yahut
yeminlerinden sonra yeminlerinin kabul edilmemesinden
korkmaları için en iyi yoldur. Allah'tan korkun ve emirlerini
dinleyin. Allah, doğru yoldan çıkan bir topluluğu hidayete
erdirmez.
109- Allah, Resulleri topladığı gün:" Size ne cevap verildi?
"der. "Bizim bilgimiz yok" derler, "gizlileri bilen yalnız sensin,
sen!".
110 - Allah şöyle diyecektir: "Ey Meryemoğlu İsa! Sana ve
annene olan nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu'l-Kudüs
(Cebrâil) ile desteklemiştim. Beşikteyken ve kemâle
ermişken insanlarla konuşuyordun. Sana yazıyı, hikmeti,
Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. İznimle çamurdan kuş şeklinde
bir şey yapmış ve ona üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu.
Anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış
kimseyi iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri iznimle (hayata)
çıkarmıştın. İsrailoğulları'na âyetlerle geldiğin ve onlardan
inkâr edenlerin: "Bu ancak apaçık bir sihirdir" dedikleri
zaman seni, onlardan korumuştum.
111- Hani Havarilere: " Bana ve Resulüme iman edin"
diye ilham etmiştim. Onlar da: "İman ettik, bizim şüphesiz
müslümanlar olduğumuza şahit ol" demişlerdi.
112- Havariler:" Ey Meryemoğlu İsa, Rabbin bize gökten
bir sofra indirebilir mi?" dediler. İsa da: "İnanıyorsanız
Allah'tan korkun" dedi.
113- Havâriler: "İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalblerimiz
iyice yatışsın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve bunu
bizzat görenlerden olalım" dediler.
114- Meryemoğlu İsa da: "Allah'ım, Rabbımız, bizim
üzerimize gökten bir sofra indir ki, bizim için, önce ve sonra
gelenlerimiz için bir bayram ve senden bir mucize olsun. Bizi
rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın!" dedi.
115- Allah buyurdu ki:" Ben onu size indireceğim. Fakat
bundan sonra içinizden kim inkâr ederse, ben ona
âlemlerden hiç kimseye yapmayacağım bir azabı yaparım".
116- Ve Allah demişti ki: "Ey Meryemoğlu İsa, sen mi
insanlara: 'Beni ve annemi, Allah'tan başka iki tanrı edinin'
dedin?". "Hâşâ, dedi, sen yücesin, benim için gerçek
olmayan birşeyi söylemem bana yakışmaz. Eğer demiş
olsam, sen bunu bilirsin, sen benim nefsimde olanı bilirsin,
ben ise senin nefsinde olanı bilmem, çünkü gaybları bilen
yalnız sensin, sen!".
117- "Ben onlara sadece, senin bana emrettiklerini
söyledim. Benim ve sizin Rabbınız olan Allah'a kulluk edin,
dedim. Aralarında olduğum müddetçe onlara şahit idim,
fakat sen beni vefat ettirince onları gözetleyen
yalnız sen oldun. Sen herşeyi görensin.
118- "Eğer onlara azab edersen, onlar senin kullarındır,
eğer onları bağışlarsan, şüphesiz sen daima üstünsün,
hikmet sahibisin".
119- Allah buyurdu ki: "Bu, sadıklara doğruluklarının
fayda sağladığı gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan,
içinde ebedî kalacakları cennetler vardır". Allah onlardan
razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük
kurtuluş budur.
120- Göklerin, yerin ve bunlarda bulunan herşeyin mülkü
Allah'ındır. O herşeye kâdirdir.
Dostları ilə paylaş: |