ŞEYH GÂLİB’İN ŞİİRLERİNDE GÖNÜL SEMBOLÜ
Gönül HAŞİMOVA
Qafqaz Üniversitesi
konulhashimova@hotmail.com
18. asır Türk divan edebiyatı şairlerinden olan Şeyh Galib Istanbul’un batısında yer alan Yenikapı (H.1171=M.1757)
Mevlevihanesi’nde dünyaya gelmiştir. Babası Mustafa Reşid Efendi, annesi Emine Hatun’dur. Mustafa Reşit Efendi
tasavvuf eğitimi almış, kültürlü bir kişidir, dedesi Muhammed Efendi de mevlevi tarikati aydınlarından olmuştur.
Şeyh Galip, şiirlerinde tasavvufu işleyen tasavvuf şiiri açısından önemli bir şairdir. O, 18. yüzyılın sonunda klasik
şiirin son büyük şairi olarak görülür. Şeyh Galib’in kendine has üslubu olmuş, kimseyi kendisine rehber edinmemiştir.
Şairin ifade tarzı da tamamen şahsidir. Devrinin Türkçeleşmiş ifadelerini temel olarak almış, onlara İrani bir tarz katmıştır.
Bu tarzıyla Galib, zamanımızın edebiyat dilini önceden tahmin etmiş gibidir.
Kaside ve rubailerinde dört halifeyi övmekle beraber, bilhassa Ali’ye olan muhabbetini ve hatta oniki imama içten
bağlılığını izhar eder. Galib Divan edebiyatının kalıplaşmış mazmunlarını yep-yeni bir tarza sokmağa Hüsn ü Aşk’ında
belirttiği gibi, yeni bir vadi açmaya çalışan bir şairdir. Şeyh Galib’in gazelleri ve kasidelerinin yanısıra nazireleri ve
tahmisleri de vardır.
Şeyh Gâlîb’in en önemli eseri, onu edebiyat aleminde büyük bir mevkie çıkartan Hüsn ü Aşk adında allegorik
mesnevisidir. Hüsn ü Aşk Türk mesnevisinin kemal noktası ve tacıdır, edebiyatımızın, Allah aşkını işleyen en güzel
örneklerindendir. Bunun haricinde şairin bir Divan’ı, Şerh-i Cezire-i Mesnevi adlı bir mesnevisi, bir de Es-Sohbetü’s-Safiyye
adlı bir eseri vardır.
Tasavvufî metinlerde soyut düşünceler sembollerle anlatıldığı için, bu metinler hep zor anlaşılmış ve çözümlenmesi
kolay olmamıştır.
18. asrın tasavvuf şâirleri, hayallerin öne çıktığı Sebk-i Hindi akımının etkisinde şiirlerini kaleme almışlardır. Sebk-i
Hindi akımı, divân şâirlerini en çok etkileyen akımlardandır. Şâirler, bu akımın etkisiyle hayal gücüne fazlasıyla yer verilen
şiirler üretmeye başlamış, mübalağa ve tezat sanatlarını sıklıkla kullanarak insan ruhunun çektiği ıstırapları konu
edinmişlerdir.
Tasavvufi konuların geniş yer aldığı Sebk-i Hindi akımı ile şiirler yazan ve klasik şiirin son büyük şairi olan Şeyh
Gâlib, şiirlerinde bir sıra semboller kullanmıştır. O, şiirlerinde daha çok ayine, gönül, insan-i kamil, renk sembollerini
işlemiştir. “İnsan ve insan-ı kâmil” Allah’ın göründüğü, kendini gösterdiği bir aynadır. İnsan Allah’ın halifesidir. Allah, zat,
sıfat ve fiilleriyle en mükemmel şekliyle insanda tecelli etmiştir. Dolayısıyla insan ve insanın gönlü Allah’ı gösteren en
mükemmel aynadır. Renk sembolünü ele alırsak, Galib şiirlerinde üç rengi (siyah, beyaz ve kırmızı) bir araya getirmiştir.
Şiirlerde kırmızının bütün renkliliği ile varlık âlemini, beyazın Allah’ın yaratma iradesini, siyahın ise Zât’ı simgelediği, bu
itibarla da siyahın dışında hakiki bir renk olmadığı anlaşılmaktadır.
İlâhî aşkı ifade etmek için simgesel dili tercih eden Şeyh Gâlib’in şiirlerinde yer verdiği sembollerden biri “gönül”
sembolüdür. Gâlib’in “gönül”redifli iki, “gönlüm” redifli iki, “kalbimdir” redifli de iki gazeli vardır.
Galib’e göre Tanrı mü’min insanların gönlünde tecelli edince gönül, ilahi güzelliklerin nuruyla aydınlanır. Şâir bunu
da beytinde şöyle dile getirir:
“Başka ‘âlem bulmuş ol mihr-i cemâl-i yârdan
Zerredir hem âftâb-ı ‘âlem-ârâdır gönül”
G.228-4
Şâirin yukarıda verilen beytinde de belirttiği gibi gönül, sevgilinin cemâl sıfatının tecellîsi ile başka âlem bulmuş, hem
cihanı aydınlatan güneş, hem de ancak güneş ışığında görülebilen zerre olmuştur. Güneşe ve âleme nispetle zerre olan
gönül, Tanrı tecellîsi sonucunda, ışığı ile âlemleri aydınlatan bir güneş hâline gelmiştir.
|