MEHMET ÂKİF’İN ŞİİRLERİNDE MECÂZLAR
Setter DURMAZ, Aygün HÜSEYNOVA
Qafqaz Üniversitesi
sdurmaz1@qu.edu.az, aygun.alizada@gmail.com
Mehmet Âkif Ersoy, Türk medeniyet ve edebiyat tarihinin yetiştirdiği büyük şahsiyetlerden biridir. Bir hikmet ve
tefekkür şâiri olan Âkif, her şeyden önce toplumcu bir şâirdir; cemiyetin dertlerini yüklenmiş kudretli bir aydındır.
“Safahat”, Mehmet Âkif’in şiirlerini topladığı yedi kitaplık külliyatın adı olup, Türk edebiyatında en çok okunan
eserlerdendir. Külliyatı oluşturan yedi kitabın ilki “Safahat” adını taşır. Diğerleri ise “Süleymaniye Kürsüsünde”, “Hakkın
Sesleri”, “Fatih Kürsüsünde”, “Hatıralar”, “Âsım” ve “Gölgeler”dir.
Mehmet Âkif’in kolayca yazılıvermiş izlenimi veren şiirleri, aslında biçime dair titiz bir tutumun örnekleridir. Âkif,
sanatı, toplumun aydınlatılmasında güçlü bir müessese olarak görmekle birlikte, fikirlerini simgesel ve coşkun bir ifadeyle
nazmetmiş; mecâzlar yoluyla kelimelere yeniden hayat kazandırmıştır.
Lügatte, “Bir mekândan başka bir mekâna geçmek” mânâsındaki “cevâz” kökünden türetilmiş olan mecâz; terim
anlamı olarak, bir sözü, bir ilgi veya benzetme sonucu gerçek anlamının dışında kullanma sanatıdır. Kaynaklarda mecâza
dayalı sanatların belli başlıları arasında teşbîh, istiâre, mecâz-ı mürsel, kinâye, teşhîs ve intâk zikredilir. Sözlükte,
“benzetme” demek olan teşbîh; edebiyatta, aralarında bazı özellikleri açısından ilgi bulunan iki unsurdan nitelik bakımından
güçsüz olanı, güçlü niteliklere sahip olan diğer unsura benzetmek şeklinde tanımlanır. Sözlük anlamı “ödünç, eğreti alma”
olan istiâre ise, edebiyatta; bir kelimenin anlamını, geçici olarak başka bir kelime hakkında kullanma sanatıdır. Mecâz-ı
mürsel de, bir sözü, gerçek anlamından başka bir anlamda ve benzetme amacı gözetmeden kullanma sanatıdır. Bu sanatla,
genellikle parça belirtilerek bütün, bütün belirtilerek parça; genel vurgulanarak özel, özel vurgulanarak genel vs. kastedilir.
Kinâyeye gelince, bir kelimeyi gerçek anlamının dışında benzetme gayesi gütmeden ve engelleyici ipucu olmadan mecâzlı
anlamda kullanmadır. “Kişileştirme” anlamındaki teşhîs ile “konuşturma” demek olan intâk da, insana ait özelliklerin, diğer
varlıklara mal edilmesiyle gerçekleştirilen mecâzlı anlatım özelliği taşırlar.
Mehmet Âkif, şiirlerinde, mecâz sanatlarını olağanüstü bir kabiliyetle kullanmıştır. Aşağıda verilen örnekler, Âkif’in
şiirlerinde, mecâz sanatlarının ne derecede başarıyla uygulandığının bir göstergesidir.
Âkif, “Hakkın Sesleri”nde beşeriyeti hızla akıp giden büyük bir nehre benzetmiştir: “Coşkun, koca bir sel gibi, dâim
beşeriyyet, /Müstakbele koşmakta verip seyrine şiddet...” Nehrin zaman içindeki akışıyla beşeriyetin tarih içindeki akış seyri
arasında benzerlik kuran Âkif’in bu teşbîhinde, milletler de bu nehre bağlanan ırmaklardır: “Akvâm o büyük nehre katılmış
birer ırmak../Elbet katılır.. Hangisi ister geri kalmak?”
|