Monte Cristo Kontu (epsilon)



Yüklə 0,64 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə21/44
tarix02.01.2022
ölçüsü0,64 Mb.
#37205
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   44
3913-Monte Cristo Kontu-Alexandre Dumas-Elchin Gen-2002-133s

YİRMİNCİ BÖLÜM
Artık iyice yaşlanmış ve felç geçirmiş olan Bay Noirtier de Villefort, oğluyla aynı evde yaşamaktaydı.
Ev halkı içinde sevdiği ve büyük olasılıkla kendisini gerçekten seven tek kişi, Gerard de Villefort’un ilk
evliliğinden  olan  kızı  Valentine’di.  Yeni  Bayan  Villefort’un,  genç  kızı  bu  kadar  kıskanıyor  olmasının
nedeni  de  buydu:  Valentine  sadece  öz  annesinden  kalan  paraya  sahip  olmakla  kalmıyor,  yaşlı  Bay
Villefort’un  da  tek  mirasçısı  oluyordu;  oysa  Bayan  Villefort’un  oğlu  Edward  bu  mirastan  bir  kuruş  bile
alamayacaktı.
Kontun  Paris’e  gelişinden  birkaç  hafta  sonraydı.  Bay  Villefort  karısıyla  birlikte  babasının  odasına
girerek yaşlı adamın uşağına kendilerini yalnız bırakmasını emretti.
Bay  Noirtier,  geçirdiği  felçten  ötürü  tekerlekli  sandalyede  oturmak  zorundaydı.  Ölüme  çok  yaklaşmış
olan bu bedendeki tek yaşam belirtisi gözlerdi; ama bütün gücü, bütün becerisi ve zekâsı sanki bu gözlerde
toplanmış  gibiydi.  Bay  Noirtier  gözleriyle  buyruk  veriyor,  isteklerini,  öfkesini,  sevincini  gözleriyle
anlatıyordu.
“Valentine’in bizimle olmaması ya da uşağa odadan çıkmasını söylemiş olmam sizi şaşırtmasın baba,”
dedi  Gerard.  “Zira  Bayan  Villefort  ile  ben  sizinle  çok  önemli  bir  konuyu  görüşeceğiz.  Valentine’i
evlendirmeyi düşünüyoruz.”
Bay Noirtier en ufak bir ilgi belirtisi bile göstermedi.
“Düğün bir iki ay içinde gerçekleşecek,” diye devam etti Gerard.
Bay Noirtier hâlâ tepki göstermiyordu.
“Bu haberin sizi ilgilendireceğini düşünmüştük, Valentine’i ne kadar sevdiğinizi biliyoruz,” diye sözü
aldı Bayan Villefort. “Bu durumda bize düşen şey, damadın adını söylemek. Bu genç adam Valentine için
son derece uygun bir eş; serveti yerinde, iyi bir adı var, bir eşte arayacağımız her özelliğe sahip. Adı size
de yabancı değil, sözünü ettiğimiz kişi Bay Franz de Quesnel, Baron d’Epinay.”
Franz d’Epinay adını işiten Bay Noirtier’nin gözleri bir anda parlayıverdi; dudakları, bir şey söylemek
istermişçesine  titriyordu.  Gerard,  Bay  Noirtier  ile  Franz’ın  babası  arasındaki  eski  düşmanlığı  gayet  iyi
biliyor,  babasının  o  an  ne  kadar  sinirlenmiş  olduğunu  da  görüyordu.  Bu  durumu  görmezden  gelerek
karısının bıraktığı yerden sözü aldı:
“Artık  on  dokuz  yaşına  gelmiş  olan  Valentine’in,”  dedi,  “hayata  atılma  vakti  geldi.  Ancak  torununuza
olan  düşkünlüğünüzü  bildiğimizden  bu  meselede  sizi  de  unutmuş  değiliz.  Yeni  evlilerin  sizin  evinizde
kalması  pek  hoş  karşılanmayacağından,  sizin  onların  evine  taşınmanız  en  iyisi  olacaktır.  Böylelikle
Valentine’den de ayrılmamış olacaksınız.”
Noirtier’nin  gözleri  öfkeyle  parlıyordu.  Yaşlı  adamın  bir  şeyler  söylemeye  çalıştığı  her  halinden
belliydi. Boğazına düğümlenen öfke çığlığı onu boğuyor, yaşlı adamın yüzü morarıyordu.
“Bu  evlilik,”  dedi  Bayan  Villefort,  “Franz’ın  teyzesiyle  eniştesi  tarafından  da  kabul  edilmiş
bulunmaktadır.  Bildiğiniz  gibi  Franz’ın  annesi  onun  doğumunda  yaşamını  yitirmiş,  babasıysa  1815
yılında, Franz henüz iki yaşındayken öldürülmüştü.”
“Pek  çok  kişiden  kuşkulanılmasına  karşın  bu  cinayetin  sorumluları  bir  türlü  bulunamamıştı,”  dedi
Gerard.
Noirtier  konuşmak  için  öylesine  büyük  bir  çaba  gösteriyordu  ki  dudaklarında  tuhaf  bir  gülümseme


belirdi.
“Gerçek  suçlular,”  dedi  Villefort,  “suç  işlemiş  olduklarını  bilen,  yaşamları  sırasında  insanlar
tarafından olmasa bile ölümlerinde Tanrı tarafından cezalandırılacaklarının farkında olan kimseler, Franz
d’Epinay’le torunlarını evlendirerek kuşkuları üzerlerinden atacakları için mutlu olmalıdırlar.”
Gerard babasının gözlerinde derin bir öfke okuyordu. Buna karşın yalnızca omuzlarını silkti ve karısına
birlikte odadan çıkmak için işaret verdi.
“şimdi sizi yalnız bırakıyorum,” dedi Bayan Villefort. “Edward’ı yollamamı ister misiniz?”
Yaşlı adam, istemediğini göstermek için her zaman yaptığı gibi gözlerini birkaç kez kırptı. Noirtier’nin,
oğlunu  görmek  istememesine  sinirlenen  Bayan  Villefort  dudaklarını  ısırdı.  “Peki  ya  Valentine’i
göndermemi ister misiniz?”
“Evet,” diye işaret verdi yaşlı adam sağ gözünü kırparak.
Bay ve Bayan Villefort odadan çıkıp Valentine’in çağrılması için emir verdiler.
Odaya giren Valentine büyükbabasına bakar bakmaz yaşlı adamın öfke içinde olduğunu, ona bir şeyler
anlatmak için sabırsızlandığını fark etti.
“Büyükbabacığım,” dedi, “neyin var? Seni kızdırdılar mı yoksa?”
Noirtier “evet” anlamında başını salladı.
“Ah,” dedi Valentine, “eminim şu evlilik meselesidir. Bay d’Epinay’la evleneceğimi söylediler, değil
mi?”
Noirtier yine başını salladı.
“İnan  büyükbaba,  Franz’la  evlenmeyi  ben  de  istemiyorum,  çünkü  onu  sevmiyorum,”  dedi  Valentine
büyükbabasının  boynuna  atılarak.  “Keşke  onların  planlarını  bozmak  için  bir  şeyler  yapabilseydik.  Ama
sen bütün zekâna ve isteğine rağmen onlar karşısında çaresiz bir durumdasın,”
Noirtier’nin  gözleri  öyle  zekice  parlıyordu  ki,  yıllardır  bu  adamın  gözlerini  okumaya  alışmış  olan
Valentine yaşlı adamın ne demek istediğini hemen anladı: “Yanılıyorsun, senin için çok şey yapabilirim.”
Yaşlı adam yukarı doğru baktı. Bu, Valentine’le ikisi arasında, bir şey istediği zaman kullandığı işaretti.
Valentine  hemen  bir  sözlük  getirip  harfleri  çevirdi.  Yaşlı  adam  “N”  harfine  geldiğinde  Valentine’e
durmasını işaret etti.
“Demek, istediğin şey ‘N’ harfiyle başlıyor,” dedi Valentine. “Bir bakalım… Ne… Na… No….”
“Evet  evet,”  diye  başını  salladı  Noirtier.  Valentine  sözlüğü  büyükbabasına  verdi.  Yaşlı  adam  “noter”
sözcüğüne geldiğinde sözlüğü Valentine’e gösterdi.
“Noter mi istiyorsun?” dedi Valentine. “O halde hemen çağırtacağım.”
Valentine uşağa seslenip  Bay ve Bayan  Villefort’a, Bay Noirtier’nin  odasına gelmelerini söylemesini
emretti. Daha sonra da notere haber göndertti.
Noter geldiğinde Bay Noirtier bir vasiyet yazdı. Sevgili torunu Valentine, Bay d’Epinay’le evlenmesi
halinde  mirasından  bir  kuruş  bile  alamayacaktı.  Bu  durumda  yaşlı  adam  bütün  servetini  yardım
derneklerine bağışlayacaktı.
Bay  ve  Bayan  Villefort  kendi  dairelerine  döndüklerinde  Monte  Cristo  Kontu’nun  ziyaretlerine  gelmiş
olduğunu  öğrendiler.  Bayan  Villefort  hâlâ  çok  sinirli  olduğu  için  bir  süre  odasında  kalmak  istedi.  Bay
Villefort duygularına hâkim olmakta ustaydı, ama salona girer girmez Kont onun düşünceli halini fark etti.
“Sorun ne Bay Villefort?” dedi. “Yoksa zavallının birini ölüme mahkûm etmek zorunda mı kaldınız?”
“Hayır Kontum,” dedi Villefort, “önemsiz bir mesele. Sadece biraz para kaybı o kadar. Aslında beni
üzen şey kaybettiğim paradan çok, insanların kötü niyetli oluşu. Sevgili kızım sırf yaşlı bir adamın kaprisi


yüzünden yüklüce bir servetten mahrum kalacak.”
“Kimden söz ediyorsunuz?”
“Sevgili babamdan söz ediyorum Kontum,” dedi Villefort.
“Sevgilim,” dedi o sırada içeri giren Bayan Villefort, “belki de durumu biraz abartıyorsundur.”
“Hanımefendi,”  diyerek  selamladı  Bayan  Villefort’u  Kont.  “Biz  de  kocanızla  başınıza  gelen
talihsizlikten söz ediyorduk. Ne kadar anlamsız bir olay bu….”
“Anlamsız!”  dedi  Bayan  Villefort.  “Durumu  daha  iyi  tarif  edemezdiniz  sayın  Kont.  Aslında  bu
durumdan kurtulmak kocamın elinde ama….”
“Sevgilim,” diye araya girdi Gerard, “kendi evimin tek hâkimi olmak gibi bir derdim yok. Ama yaşlı
bir  adamın  çılgınlığı  ile  küçük  bir  çocuğun  kaprisleri  yüzünden  yıllardır  tasarladığım  bir  işten  de
vazgeçemem. Franz’ın babası benim dostumdu ve Franz kızımız için çok uygun bir eş.”
“Merakımı bağışlayın,” dedi Kont, “babanız Valentine’in evliliğine karşı olabilir, ama mirasını neden
Edward’a bırakmıyor?
“Bu soruyu sormakta çok haklısınız Kont,” dedi Bayan Villefort. “Edward da tıpkı Valentine gibi Bay
Noirtier’nin torunu. Bu büyük bir haksızlık. Üstelik Edward aile adını da taşıyor.”
Bir süre daha sohbet ettikten sonra, Kont kalkmak için izin istedi.
“Gidiyor musunuz?” dedi Bayan Villefort.
“Gitmek  zorundayım  hanımefendi,”  dedi  Kont.  “Bir  süredir  kafamı  meşgul  eden  bir  işi  halletmem
gerekiyor.”
Bunları söyledikten sonra çıkan Kont, arabasına binerek oradan ayrıldı. Aynı akşam telgraf görevlileri
şöyle bir haber aldılar:

Kral  Don  Carlos,  gözetim  altında  tutulduğu  yerden  kaçarak  Katalonya  sınırından  İspanya’ya  girdi.  Barcelona  kralı
destekledi.
Bu  haberden  sonra  bütün  bir  akşam  Danglars  konuşuldu.  Danglars,  durumu  öngörerek  hisselerini  hemen  elden  çıkarmış
ve  bu  haberin
etkisini sadece beş
yüz bin franklık bir kayıpla atlatmıştı. Çok
şanslıydı
doğrusu!
Ertesi gün ise görevliler başka bir telgraf yayımladılar:
Dünkü  Messager  gazetesinde  yayımlanan  haber  yanlış  bir  kaynağa  dayanmaktadır.  Kral  Don  Carlos  kaçmamıştır  ve
yarımadada herhangi bir huzursuzluk olmamıştır. Haberin dayandığı telgraf sis nedeniyle yanlış okunmuştur.
Bu  haberin  ardından,  hisseler  bir  anda  iki  katına  yükseldi.  Danglars,  hisselerini  satmakla  önceki  gün  ettiği  zarara,  hisselerin  yükselmesiyle
kazanmış
olacağı
para eklendiğinde toplam bir milyon frank zarar etmiş
oldu.



Yüklə 0,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin