Monte Cristo Kontu (epsilon)



Yüklə 0,64 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə24/44
tarix02.01.2022
ölçüsü0,64 Mb.
#37205
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   44
3913-Monte Cristo Kontu-Alexandre Dumas-Elchin Gen-2002-133s

YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Eve  döndüklerinde,  Valentine  büyükannesini  yatakta  buldu.  Bayan  Villefort  ile  kocası  yaşlı  kadının
başında  oturuyorlardı.  Birkaç  dakika  sonra  Bayan  Villefort  kocasına  fısıldadı:  “Sanırım  ben  çıksam  iyi
olacak, çünkü kayınvaliden beni görmeye hâlâ dayanamıyor.”
Onu işiten Bayan Saint-Meran Valentine’e fısıldayarak, “Evet, evet,” dedi. “O çıksın, ama sen benimle
kal.”
Bayan Villefort çıktıktan sonra Valentine büyükannesiyle yalnız kaldı. Ani ölüm haberiyle sarsılan Bay
Villefort da karısıyla birlikte çıkmıştı. Bir süre sonra, üzüntüden yorgun düşmüş olan yaşlı kadın uykuya
daldı. Valentine büyükannesini öptükten sonra odadan çıktı.
Ertesi gün Valentine büyükannesini görmeye gittiğinde, yaşlı kadın hâlâ ateşler içinde yatıyordu.
“Ah büyükanneciğim,” dedi Valentine. “Kötü müsünüz?”
“Hayır  yavrum,  ama  senin  gelmeni  bekliyordum.  Bana  babanı  çağırmanı  istiyorum.  Onunla
konuşacaklarım var.”
Valentine hemen babasını çağırdı.
“Bize yazdığınız mektupta bu çocuğun evliliğinden söz ediyordunuz,” dedi yaşlı kadın içeri gelen Bay
Villefort’a. “Sanırım damat adayının adı Franz d’Epinay’di.”
“Evet efendim,” dedi Bay Villefort.
“Bu bey sizce Valentine için uygun bir eş olacak mı?”
“Kesinlikle. Bay d’Epinay tanıdığım en saygın gençlerden biridir.”
“O halde,” dedi yaşlı kadın, “bu evlilik bir an önce gerçekleşmeli, çünkü benim fazla vaktim kalmadı.”
“Büyükanne!” diye bağrdı Valentine.
“Hanımefendi!” dedi Bay Villefort da aynı anda.
“Ben ne dediğimin farkındayım,” dedi Bayan Saint- Meran.
“Ama  büyükanne,  henüz  büyükbabamın  yasını  tutuyoruz.  Böyle  bir  ortamda  nasıl  evlenmemi
beklersiniz?”
“Ölmeden  önce,  evleneceğin  adamı  görmeliyim.  O  adamın  benim  yavrumu  mutlu  edeceğinden  emin
olmalıyım ki görevlerini yerine getirmediğinde mezarımdan kalkıp ona hesap sorabileyim.”
“Hanımefendi,”  dedi  Bay  Villefort,  “bu  çılgın  düşünceleri  kafanızdan  atmalısınız.  Ölülerin  dirildiği
nerede görülmüş?”
“Ruhlar  ancak  kendilerini  görebilecek  kimselere  görünürler,”  dedi  yaşlı  kadın  gözleri  alev  alev
parlayarak.  “Siz  ister  inanın  ister  inanmayın,  dün  gece  gözlerim  kapalı  bir  halde  yatarken  Bayan
Villefort’un  odasına  açılan  kapıdan  beyaz  bir  gölgenin  odama  geldiğini  gördüm.  Kocamın  ruhuydu  bu,
beni yanına çağırıyordu. Eğer kocamın ruhu bana gelebiliyorsa, benim ruhum da torunumu korumak için
neden ortaya çıkmasın?”
“Hanımefendi, böyle düşüncelerin sizi etkilemesine izin vermeyin,” dedi Bay Villefort etkilenmemeye
çalışarak. “Hepimiz sizi seviyoruz ve…”
“Hayır,  hayır,”  dedi  yaşlı  kadın.  “Bay  d’Epinay  gelir  gelmez  bana  haber  vermenizi  istiyorum.  Ayrıca
mirasımı Valentine’e bırakmak için bir de notere ihtiyacım var.”


Yaşlı kadın yorgun bir halde tekrar yatağına gömüldü. Bay Villefort odadan çıktıktan sonra, Valentine
büyükannesinin başucuna oturdu.
İki  saat  sonra  noter  geldi.  Valentine  büyükannesini  öperek  odadan  çıktı.  Kapıda  rastladığı  uşak  ona
doktorun geldiğini, aşağıda kendisini beklediğini haber verdi. Valentine hemen aşağı indi.
“Hasta olan kim?” diye sordu Bay d’Avrigny, Valentine’i görünce.
“Ah Bay d’Avrigny! Büyükannem kocasının ruhunu gördüğünden, onun yanına gitmesi gerektiğinden söz
ediyor. Ne yapacağımızı bilemiyoruz.”
Doktor, Valentine’in elini tutup onu biraz sakinleştirdikten sonra yaşlı kadının odasına çıktı. Bu sırada
Valentine  de  bahçede  beklemeye  karar  verdi.  Bir  süre  evin  çevresindeki  çiçek  bahçesinde  yürüdükten
sonra ağaçların arasına doğru ilerledi. O sırada birinin ona adıyla seslendiğini işitti. Biraz sonra aynı ses
belirginleşmişti. Maximilian’dı bu.
Gerçekten  de  gelen  Maximilian  Morrel’di.  Son  iki  gündür  Villefortların  evinde  olup  bitenlerin,
Valentine’le aralarındaki ilişkiyi etkileyeceğini sezmiş, görülme tehlikesine karşın sevgilisiyle konuşmaya
gelmişti.
“Bu saatte burada ne işin var?” dedi Valentine şaşırarak.
“Senden kötü haberleri almaya geldim sevgilim.”
“Ah Maximilian, evimiz gerçekten yasa büründü,” dedi Valentine.
Sonra  da  Maximilian’a,  büyükannesinin  hastalığını,  Franz  Paris’e  döner  dönmez  düğünün  yapılmasını
istediğini anlattı.
“Tanrım,”  dedi  Maximilian,  “O  halde  pek  vaktimizin  kaldığı  söylenemez,  çünkü  Franz  bugün  geldi.
Söyle Valentine, ne yapmayı düşünüyorsun? Yaşamım senin ellerinde. Kaderinle savaşmaya hazır mısın,
yoksa o adamla evlenecek misin?”
“Babamın isteğine, ölüm döşeğindeki büyükannemin son arzusuna karşı çıkmamı nasıl beklersin? Beni
anlayacak  kadar  soylu  bir  yüreğinin  olduğunu  biliyorum.  Bütün  gücümle  gözyaşlarımı  saklamaya
çalışıyorum, ama benden istediğin şeyi yapamam, bu olanaksız!”
“Anlıyorum,”  dedi  Morrel.  “Ben  de  sana  ne  yapacağımı  söyleyeyim:  Sen  Franz’la  evlenene  kadar
bekleyeceğim. Kader bu ya belli mi olur, belki Franz ölür, tam yemininizi edecekken bir yıldırım düşer…
Son dakikaya kadar talihimin dönmesini bekleyeceğim. Sonra da ormanda ya da nehir kıyısında kuytu bir
köşeye gidip beynimi paramparça edeceğim.”
Bu sözleri işiten Valentine kendini tutamayarak hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Sonra dizlerinin üzerine
çöküp eliyle kalbini tuttu.
“Maximilian, Tanrı katındaki gerçek eşim,” diye ağlıyordu, “sen de benim yaptığımı yap, acıya katlan,
belki günün birinde birlikte oluruz.”
“Elveda!” dedi Maximilian.
“Tanrım!”  diyerek  kollarını  göğe  doğru  kaldırdı  Valentine.  “İyi  bir  evlat  olmak  için  elimden  geleni
yaptım.  Yalvardım,  ricalar  ettim,  dinlemediler.  Pişmanlıktansa  utançtan  ölmeyi  yeğlerim.  Gitme
Maximilian, ne istersen yapacağım!”
Morrel çoktan kapıya doğru yürümeye başlamıştı, bu sözleri işitince geri döndü.
“Haklısın  sevgilim,”  diye  devam  etti  Valentine,  “seninle  geleceğim.  Evimi,  ailemi  terk  edeceğim.
Tanrım, ne kadar nankör bir kızım, büyükbabamı bile terk edeceğim!”
“Onu  terk  etmen  gerekmiyor  ki,”  dedi  Maximilian  sevinç  içinde.  “O  da  bizimle  yaşar.  Ah  Valentine,
bizi  mutlu  günler  bekliyor,  göreceksin!  Bütün  yalvarmalarına  karşın  yarın  seni  evlendirmekte


ısrarlılarsa…”
“Evet,  ne  yapmam  gerektiğini  biliyorum,  seninle  kaçacağım.  Ama  o  zamana  kadar  bir  daha
görüşmemeliyiz. Sana yazar, haber veririm.”
“Sevgilim, o halde her şey hazır. Sen bana yazıp saati bildireceksin, ben de hemen buraya geleceğim.
Kapıda bizi bir araba bekliyor olacak, oradan da kız kardeşimin evine gideceğiz.”
“Tamam, o zamana kadar hoşça kal!”
“Hoşça kal sevgilim!”
Genç  adam  eve  döndükten  sonra  bütün  bir  akşam  ve  ertesi  gün  Valentine’den  haber  bekledi.  Ancak
üçüncü gün gelen mektupta şunlar yazılıydı:

Yüklə 0,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin