Monte Cristo Kontu (epsilon)



Yüklə 0,64 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə2/44
tarix02.01.2022
ölçüsü0,64 Mb.
#37205
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   44
3913-Monte Cristo Kontu-Alexandre Dumas-Elchin Gen-2002-133s

İKİNCİ BÖLÜM
İş arkadaşı hakkında patronuna olmadık iftiralarda bulunan Danglars’ı kıskançlığıyla başbaşa bırakalım
ve  Cannebiere’i  geçtikten  sonra  Noailles  Sokağı’na  giden  Dantes’ye  bakalım.  Allees  de  Meilhan’ın
solunda  yer  alan  küçük  bir  eve  giren  genç  dostumuz,  karanlık  merdivenleri  hızla  çıktıktan  sonra,
heyecandan titreyerek, küçük bir odaya açılan yarı açık bir kapının önünde durdu.
Burası Dantes’nin babasının yaşadığı odaydı.
Yaşlı  adam  henüz  Firavun’un  döndüğü  haberini  almamıştı.  Sandalyesine  oturmuş,  yaşlılıktan  titreyen
eliyle, penceresinin kafeslerini sarmış latin çiçekleri ile yaban asmalarını bir dal parçasına bağlamakla
meşguldü. Ansızın boynuna sarılan bir kol hissetti ve çok iyi tanıdığı bir çığlık işitti:
“Baba, benim sevgili yaşlı babam!”
Neşeyle arkasına dönen yaşlı adam, solgun yüzü, titreyen elleriyle oğluna sarıldı.
“Neden keyifsiz görünüyorsun, baba?” diye kaygıyla sordu genç adam. “Hasta mısın yoksa?”
“Hayır,  hayır  sevgili  Edmond…  oğlum…  yavrum…  sadece  seni  beklemiyordum;  bu  ani  sevinç  beni
biraz heyecanlandırdı o kadar.”
“Eh, o zaman sakinleşebilirsin babacığım, karşında duran gerçekten benim. Güzel sürprizlerden zarar
gelmez derler, onun için ben de böyle ansızın çıkageldim. İşte, yine döndüm, yine birlikte mutlu olacağız.”
“Haklısın  yavrum,”  dedi  yaşlı  adam,  “ama  beni  yine  terk  edeceğine  göre  mutluluk  bunun  neresinde?
Haydi, şimdi bana yolculuğundan söz et.”
“Tanrı beni bağışlasın, başkasının ölümüyle gelen mutluluğun tadını çıkarıyorum. Ama Tanrı biliyor ya,
bunu hiç istemedim. Yine de geri çevirecek kadar güçlü de olamadım. Sevgili Kaptan Leclere öldü baba,
ben de Bay Morrel’in tavsiyesiyle onun yerini alacağa benziyorum. Anlıyor musun baba? Yirmi yaşında
kaptan olmak, yüz louis maaşla, kârdan alınan pay da cabası! Benim gibi yoksul bir denizci başka ne ister
ki?”
“Evet, oğlum, kesinlikle haklısın,” dedi yaşlı adam.
“İlk maaşımla sana çiçeklerini ekebileceğin bir bahçesi olan küçük bir ev alacağım. Fakat baba, sorun
ne? Hiç iyi görünmüyorsun.”
“Önemli değil oğlum, birazdan düzelirim,” dedi yaşlı adam. Ama ayakta duramayarak sendeledi.
“Bu  böyle  olmayacak!”  diye  bağırdı  oğlan.  “Sana  bir  bardak  şarap  gerek.  Nerede  duruyor  şarabın?”
Bir yandan da bütün dolapları açıyordu.
“Boşuna arama, evde şarap yok,” dedi yaşlı adam.
“Nasıl? şarap yok mu?” Genç adamın rengi atmıştı. Yaşlı adamın çökmüş yanaklarına, solgun yüzüne,
ardından da boş dolaplara baktı. “şarap yok ha? Parasız mı kaldın baba?”
“Sen buradasın ya, başka bir şey istemem,” dedi yaşlı adam.
“Ama,” diye kekeledi Edmond, alnındaki teri silerek, “ama üç ay önce sana iki yüz frank bırakmıştım.”
“Evet,  ama  komşun  Caderousse’e  olan  borcunu  unutmuşsun.  Caderousse  bana  gelerek,  borcunu
ödemezsem gidip Bay Morrel’den isteyeceğini söyleyince, senin için endişelenerek ona parayı verdim.”
“Ama,”  diye  bağırdı  Dantes,  “Caderousse’e  yüz  kırk  frank  borcum  vardı.  Yani  sen  üç  aydır  altmış
frankla mı geçiniyorsun?”


Yaşlı adam başını salladı. “Biliyorsun, fazla paraya ihtiyacım yok.”
“Tanrım,  beni  bağışla!”  diye  bağırdı  Edmond,  dizleri  üstüne  çökerek.  “İşte  baba,  al  bu  paraları,
birazıyla kendine yiyecek bir şeyler al.” Böyle diyerek cebinde ne var ne yok boşalttı.
Babasının yüzü aydınlandı. “Kimin bunlar?” diye sordu yaşlı adam.
“Benim… senin… bizim! Al bunları, yarın daha fazlasını alacağız.”
“Sakin  ol  oğlum,  sakin  ol,”  dedi  yaşlı  adam  gülümseyerek.  “Paranı  harcarken  dikkatli  olmalıyım.
İnsanlar  benim  bir  anda  o  kadar  çok  şey  aldığımı  görürlerse  onları  almak  için  seni  beklemek  zorunda
kaldığımı düşünürler. Dinle! Biri geliyor. Caderousse, dönüşünü işitmiş olmalı.”
O  sırada  Caderousse  içeri  girdi.  Yirmi  yaşlarında,  kara,  gür  saçlı  bir  adamdı.  Hünerli  ellerinde  bir
palto astarına dönüşecek bir kumaş parçası tutuyordu.
“Demek döndün Edmond?” dedi, Marsilyalılara özgü bir vurguyla. Bembeyaz dişlerini ortaya çıkararak
gülümsüyordu.
“Evet,  gördüğün  gibi  komşum,  emrine  amadeyim,”  dedi  Dantes,  bu  resmî  sözlerle  soğukluğunu
gizlemeye çalışıyordu.
“Teşekkür  ederim.  Neyse  ki  bir  şeye  ihtiyacım  yok,  aslında  benim  yardımıma  gerek  duyan  başkaları
var.”  Dantes  şöyle  bir  kıpırdandı.  “Seni  kastetmedim  dostum;  sana  verdiğim  borcu  geri  ödedin.
Komşuluğa yaraşır bir davranıştı, hesabımız tamam.”
“Bize iyiliği dokunanlarla hesabımız asla bitmez,” dedi Dantes, “onlara şükran borçluyuzdur.”
“Artık  bundan  söz  etmeye  ne  gerek  var?  Geçmiş  geçmiştir.  şimdi  senin  dönüşünden  söz  edelim.
Duyduğuma göre talih sana gülmüş. Bay Morrel’le aran epey iyiymiş.”
“Bay Morrel bana her zaman nazik davranmıştır.”
“O halde onunla yemek yemeyi reddetmekle büyük hata etmişsin.”
“Ne? Yemek davetini reddetmek mi!” diye bağırdı yaşlı Dantes. “Demek seni yemeğe davet etti, öyle
mi?”
“Evet baba,” dedi Edmond gülümseyerek, “ama ben bir an önce seni görmek istiyordum.”
“Sevgili  nazik  Bay  Morrel’in  bundan  pek  hoşlandığını  sanmıyorum,”  dedi  Caderousse,  “kaptanlığa
oynayan bir adamın işverenini gücendirmesi hiç de doğru değil. Ona biraz yağ çekmen gerekecek.”
“Kaptan olmam için buna gerek olacağını sanmıyorum,” diye karşılık verdi Dantes.
“Harika! Dostların bu işe çok sevinecek, hatta bundan çok hoşlanacak birini tanıyorum.”
“Mercedes’ten mi söz ediyorsun?” dedi yaşlı adam.
“Evet,”  diye  yanıtladı  Edmond.  “İyi  olduğunu,  bir  şeye  ihtiyacının  olmadığını  gördüğüme  göre
babacığım, iznini isteyebilir miyim? Mercedes’i görmek için sabırsızlanıyorum.”
“Git oğlum, git,” dedi yaşlı Dantes. “Umarım Tanrı karından yana yüzünü güldürür.”
Edmond  babasından  ayrıldı,  Caderousse’u  selamlayarak  dışarı  çıktı.  Caderousse  birkaç  dakika
bekledikten sonra çıkarak Senac Sokağı’nın köşesinde Danglars’la buluştu.
“Evet,” dedi Danglars, “onu gördün mü?”
“şimdi ayrıldık,” dedi Caderousse.
“Kaptanlık hayallerinden söz etti mi?”
“İş tamammış gibi konuştu.”
“Fazla aceleci davranıyor.”
“Ama Bay Morrel ona kaptan olacağına dair söz vermiş görünüyor.”
“Pöh!” dedi Danglars. “Henüz kaptan olmadı! Hâlâ o güzel Katalan kızı seviyor mu?”


“Hem de nasıl! Az önce onu görmeye gitti ama yanılmıyorsam o tarafta fena bir fırtına kopacak.”
“Ne demek istiyorsun?”
“Emin değilim, ama geleceğin kaptanını pek de iyi şeyler beklemiyor galiba.”
“Bir şey mi gördün?”
“Mercedes  son  günlerde  ne  zaman  kasabaya  gelse,  yanında  kuzeni  olarak  tanıttığı  uzun  boylu,  kara
gözlü, ona karşı kayıtsız olmadığı belli olan bir delikanlı oluyor.”
“Sahi mi! Sence ona kur mu yapıyor?”
“Sanırım. Yirmi bir yaşında bir adam, on yedi yaşında güzel bir kıza başka ne yapar ki?”
“Dantes de Katalanlara gitti diyorsun ha?”
“Benden önce çıktı.”
“Haydi biz de oraya gidip olacakları seyredelim.”



Yüklə 0,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin