Monte Cristo Kontu (epsilon)



Yüklə 0,64 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə14/44
tarix02.01.2022
ölçüsü0,64 Mb.
#37205
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   44
3913-Monte Cristo Kontu-Alexandre Dumas-Elchin Gen-2002-133s

ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Birkaç  gün  sonra  Morrel  ile  Oğulları  şirketi,  Roma’daki  Thomson&French  bankasından  gelen  İngiliz
bir  temsilci  tarafından  ziyaret  edildi.  şirket  eski  kalabalık  günlerini  geride  bırakmıştı.  şimdi  sadece
Cocles adındaki yaşlı ve sadık memur ile Bay Morrel’in kızı Julie’ye âşık olan Emmanuel kalmıştı.
İngiliz, Bay Morrel’in alacaklılarının faturalarını getirmişti. Faturalara şöyle bir göz attıktan sonra Bay
Morrel’e rakamı söyledi.
“İki yüz seksen yedi bin beş yüz frank,” diye yineledi Bay Morrel farkında olmadan.
“Evet.” dedi İngiliz. “Bay Morrel, şu ana kadar borçlarınız konusunda göstermiş olduğunuz duyarlılığı
ve dürüstlüğü gayet iyi bildiğim için soruyorum: Bu parayı zamanında ödeyebilecek durumda mısınız?”
Bay Morrel bu açıksözlülük karşısında bir an duraladıktan sonra şöyle dedi:
“Evet bayım, ancak Firavun gemisi sağ salim gelirse… Firavun’un gelmemesi durumunda, ne yazık ki
sürenin ertelenmesini istemek zorunda kalacağım.”
“O halde Firavun son umudunuz.”
“Evet,  kesinlikle.  Bu  kadar  gecikmesi  pek  de  iyiye  işaret  değil,  en  az  bir  ay  önce  burada  olması
gerekiyordu.”
“Bu da ne?” diye bağırdı İngiliz, dışarıdaki seslere kulak vererek.
Gerçekten  de  merdivenlerde  bir  gürültü  vardı.  İnsanlar  oradan  oraya  koşturuyor,  sürekli  birilerinin
çığlığı  işitiliyordu.  Bay  Morrel  sandalyesinden  kalkıp  kapıyı  açmaya  yeltendi,  ama  kendinde  güç
bulamayarak  yerine  çöküverdi.  Merdivenlerden  çıkan  birkaç  kişinin  sesi  işitildi.  Kapı  açıldı  ve  içeriye
gözleri  yaşlarla  dolmuş  olan  Julie  girdi.  Bay  Morrel  sandalyesinin  koluna  yaslanarak  ayağa  kalkmaya
çalıştı.
“Baba! Babacığım! Kötü haberi benden alacağın için çok üzgünüm. Cesur ol baba! “
“Firavun kayboldu, değil mi?”
Julie evet anlamında başını sallayarak babasının kollarına atıldı.
“Ya tayfa?”
“Limana giren Bourdeaux gemisi tarafından kurtarılmışlar.”
“Tanrı’ya şükür, hiç olmazsa onlar kurtuldu.”
O sırada Bayan Morrel Emmanuel’le birlikte içeri girdi. Arkalarında, Firavun’un yiğit denizcileri yarı
çıplak bir halde duruyorlardı. Denizcileri gören İngiliz onlara doğru gitmeye yeltendi, ama sonra hemen
kendini tutup odanın kuytu bir köşesine çekildi.
“Ne oldu?” diye sordu Bay Morrel.
Denizciler  başlarından  geçeni  anlatmaya  başladılar.  Sonra  Bay  Morrel,  Cocles’a  denizcilerin
paralarını ödemesini söyledi. Cocles’la Emmanuel denizcilerle birlikte odadan çıktılar.
“şimdi,” dedi Bay Morrel, karısıyla kızına dönerek, “beni bu beyle yalnız bırakın.”
İki kadın yabancı adama bakarak odadan çıktılar.
“İşte,” dedi Bay Morrel. “Her şeyi gördünüz. Başka ne diyebilirim ki?”
“Evet  bayım.  Bu  da  size  yardım  etme  kararımı  güçlendirdi.  Borçlarınızın  süresinin  uzatılmasını  ister


misiniz?”
“Bu kesinlikle şerefimi ve yaşamımı kurtarırdı.”
“Ne kadar süre istersiniz?”
Bay  Morrel  bir  an  düşündükten  sonra,  “Üç  ay,”  diye  karşılık  verdi.  “Peki  Thomson  ve  French  bu
duruma ne diyecek?”
“Onları  dert  etmeyin.  Bütün  sorumluluğu  ben  üstleniyorum.  Bugün  5  Haziran.  Yeni  faturaları  5  Eylül
günü saat tam on birde ödenmek üzere kesiyorum. 5 Eylül günü tekrar ziyaretinize geleceğim.”
“Sizi  bekliyor  olacağım,”  dedi  Bay  Morrel.  “  O  gün  ya  paranızı  alacaksınız,  ya  da  ben  ölmüş
olacağım.”
Bu son sözleri öyle kısık bir sesle söyledi ki yabancı işitmedi bile.
Odadan  çıkan  İngiliz  merdivenlerde  Julie’yle  karşılaştı.  Julie  aşağı  iniyormuş  gibi  yapıyordu,  ama
aslında onu bekliyordu.
“Küçükhanım,”  dedi  yabancı,  “bir  gün  Denizci  Sinbad  imzalı  bir  mektup  alacaksınız.  Mektupta
yazılanlar, size ne kadar tuhaf görünürse görünsün, aynen yerine getireceğinize söz verir misiniz?”
“Veririm.”
“Harika.  O  halde  hoşça  kalın.  Hep  böyle  iyi  olun,  eminim  bir  gün  Tanrı  size  Emmanuel’i  eş  olarak
verecektir.”
Julie küçük bir sevinç çığlığı atıp, uzaklaşan yabancının arkasından gülümseyerek baktı.
Ağustos  ayı  da  sonuna  geldiğinde,  Bay  Morrel  hâlâ  borçlarını  ödeyebilmek  için  gereken  parayı
bulmaya çalışıyordu. Sonunda aklına Danglars geldi, ama nedense bu adamdan borç istemek pek gururuna
dokunuyordu.  Bu  işi  olabildiğince  erteledikten  sonra–  bunu  yapmaya  mecbur  olduğunu  anlayarak
İspanya’ya gitti. Ama içgüdüleri onu yanıltmamıştı. Paris’e eli boş döndü. Yine de ağzından hiçbir kötü
söz  çıkmadı.  Karısıyla  ağlayan  kızını  teselli  etti,  Emmanuel’in  elini  sıktıktan  sonra  Cocles’la  birlikte
odasına kapandı.
Gece  olduğunda,  iki  kadın  Bay  Morrel’in  kendilerine  katılmasını  boşuna  beklediler;  Bay  Morrel
kendisini işitip çağırmasınlar diye ayaklarının ucuna basarak çıktığı çalışma odasından, yatağına gitti ve
kapısını  kilitledi.  Bayan  Morrel  kızıyla  birlikte  yatak  odasının  kapısına  gitti  ve  eğilerek  delikten  içeri
baktı. “Yazıyor,” dedi. İki kadın konuşmadan olanları anlamışlardı, Bay Morrel vasiyetini yazıyordu.
Aradan iki gün geçti. 5 Eylül sabahı Bay Morrel aşağı indi, her zamanki gibi sakin görünüyordu ama
geçen bir iki günün gerginliği yüzünden okunuyordu. Karısıyla kızına karşı her zamankinden daha şefkatli
davranıyordu. Julie’ye sevgiyle  bakıyor, onu sürekli  kollarının arasına alıyordu.  Odadan çıkarken, Julie
onun arkasından gitmeye yeltendi, ama Bay Morrel onu yavaşça geri iterek, “Annenle kal,” dedi kesin bir
ses  tonuyla.  Julie  babasının  kendisiyle  ilk  defa  bu  tonda  konuştuğunu  işitmişti.  Daha  fazla
üsteleyemeyerek olduğu yerde kaldı. Az sonra kapı yeniden açıldı ve Julie onun arkasından beline sarılan
bir  çift  kol  hissetti.  Arkasına  döndüğünde  karşısında  ağabeyini  görerek  bir  sevinç  çığlığı  attı.
“Maximilian!”
Bunu işiten Bayan Morrel oturduğu yerden kalkarak oğluna sarılmaya gitti.
“Anne, ne oldu?” dedi genç adam, kardeşiyle annesine bakarak. “Mektubun beni o kadar kaygılandırdı
ki hemen geldim.”
“Julie, koş da babana Maximilian’ın geldiğini söyle!”
Julie babasının odasına doğru giderken yolda elinde bir mektup tutan genç bir adama rastladı.
“Siz Bayan Julie Morrel değil misiniz?”


“Evet bayım,” diye kekeledi Julie. “Benden ne istiyorsunuz? Sizi tanımıyorum.”
“Bu mektubu okuyun,” dedi genç adam elindeki mektubu uzatarak.
Julie hızla mektubu açtıktan sonra şu satırları okudu:

Yüklə 0,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin